Ak_Kelebek
06-06-2008, 10:33
Seçim kazanmak, bir partiyi iktidar yapar ama her şeyin sahibi yapmaz.
AKP dün acı bir şekilde bu dersi aldı.
Anayasa Mahkemesi, baş örtüsünün üniversitede serbest bırakılmasına ilişkin anayasa değişikliğini iptal etti.
Mahkeme karar yazılana kadar geçecek zaman kötüye kullanılmasın diye değişikliğin yürürlüğünü de durdurdu.
İslâmcı çevreler için Anayasa Mahkemesi’nin aldığı iptal kararı, kötü senaryoların da en kötüsü oldu.
Çünkü kararın AKP hakkındaki davayı kapatılma tezini güçlendirecek biçimde etkileyebileceğini düşünenler var.
Yapılan kısa açıklama, iptal kararının anayasanın 2, 4 ve 148’inci maddeleri gözetilerek verildiğini söylüyor.
Anayasa’nın değiştirilen 10 ve 42’nci maddelerinde bir açık verilmiyor ama değişikliğin türbanı serbest bırakma amacını güttüğü gerekçede yazılı.
Anlaşılıyor ki Anayasa Mahkemesi buradan yola çıkarak değiştirilmesi teklif dahi edilemez laiklik ilkesinin delindiğini tespit etmiş ve 2’nci maddenin ışığında değerlendirmesini yapmıştır.
“Mahkeme esasa giremez, sadece şekil şartları tamam mı; ona bakmakla sorumludur” diyenler yanılmışlardır.
Çünkü uygulama “demokratik, laik, sosyal hukuk devleti”ni meclis çoğunluklarının gücünü aşan bir güvence altına almıştır.
Bunu anlamak lâzım.
Öyle olmasa, Anayasa’nın ilk üç maddesini güvence altına alan 4’üncü maddenin hiçbir anlamı, değeri, gücü kalmazdı.
Türbanla ilgili ulusal ve uluslararası yargı kararları son günlerde sürekli AKP’nin yanılgısını vurguluyor.
Yeter artık, hukuka direnmenin anlamı yoktur. Çünkü bu kararlar akla ve uygarlığın rotasına uygun düşmektedir.
Cumhuriyetin sigortası olan temel ilkelerin değişmezliğini Anayasa Mahkemesi değilse hangi güç koruyacaktı?
Herkes şuna emin olabilir ki bu türban kararı, ileride yapabileceği daha büyük yanlışların yıkımlarından AKP’yi de koruyacak ve kurtaracaktır!
Oynamayın!
Orgeneral Büyükanıt dışa karşı uyarıcı, içe dönük olarak da güven uyandıran mesajlar verdi.
Dün 52 ülkeden 124 katılımcı Harp Akademileri’nde Ortadoğu’yu konuştu.
Genelkurmay Başkanı sempozyumu açarken Ortadoğu coğrafyasının dünya petrolünün yüzde 55’ine, doğalgazın da yüzde 40’ına sahip olduğunu hatırlatarak “Sadece bu rakamlar bile Ortadoğu’daki istikrarsızlığın nedenlerini anlama konusunda bir fikir veriyor” dedi.
Laik ve demokratik yapısıyla Türkiye’nin istikrar ve denge unsuru olduğunu belirten Büyükanıt şöyle dedi:
“Son yıllarda Türkiye’nin yapısını bozmaya çalışan bazı mihrakların ortaya çıktığını endişeyle izliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin önüne bir takım sıfatlar (ılımlı İslâm gibi) takmaya çalışanların olduğunu görüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin yasal organları buna asla izin vermeyecektir!”
Büyükanıt, Türkiye’nin laik demokratik kimliğini korumasının bölge barışına ve istikrarına da hizmet edeceğini anlattı.
Konuşmasının en dramatik yeri, Türkiye’yi dönüştürme niyetlerinin işe yaramayacağına inancını seslendiren şu bölümdü:
“Atatürk’ün kurduğu cumhuriyet geleceğimizin tek gerçeğidir ve bunu hiçbir güç değiştiremeyecektir. Cumhuriyetimizi hiçbir güç kendisine biat ettiremeyecektir.”
Cumhuriyetin ve Atatürk’ün kötülendiği şu iç karartıcı inkâr ortamında böyle yüreklendirici bir sese ihtiyacımız vardı.
Güngör MENGİ
VATAN
AKP dün acı bir şekilde bu dersi aldı.
Anayasa Mahkemesi, baş örtüsünün üniversitede serbest bırakılmasına ilişkin anayasa değişikliğini iptal etti.
Mahkeme karar yazılana kadar geçecek zaman kötüye kullanılmasın diye değişikliğin yürürlüğünü de durdurdu.
İslâmcı çevreler için Anayasa Mahkemesi’nin aldığı iptal kararı, kötü senaryoların da en kötüsü oldu.
Çünkü kararın AKP hakkındaki davayı kapatılma tezini güçlendirecek biçimde etkileyebileceğini düşünenler var.
Yapılan kısa açıklama, iptal kararının anayasanın 2, 4 ve 148’inci maddeleri gözetilerek verildiğini söylüyor.
Anayasa’nın değiştirilen 10 ve 42’nci maddelerinde bir açık verilmiyor ama değişikliğin türbanı serbest bırakma amacını güttüğü gerekçede yazılı.
Anlaşılıyor ki Anayasa Mahkemesi buradan yola çıkarak değiştirilmesi teklif dahi edilemez laiklik ilkesinin delindiğini tespit etmiş ve 2’nci maddenin ışığında değerlendirmesini yapmıştır.
“Mahkeme esasa giremez, sadece şekil şartları tamam mı; ona bakmakla sorumludur” diyenler yanılmışlardır.
Çünkü uygulama “demokratik, laik, sosyal hukuk devleti”ni meclis çoğunluklarının gücünü aşan bir güvence altına almıştır.
Bunu anlamak lâzım.
Öyle olmasa, Anayasa’nın ilk üç maddesini güvence altına alan 4’üncü maddenin hiçbir anlamı, değeri, gücü kalmazdı.
Türbanla ilgili ulusal ve uluslararası yargı kararları son günlerde sürekli AKP’nin yanılgısını vurguluyor.
Yeter artık, hukuka direnmenin anlamı yoktur. Çünkü bu kararlar akla ve uygarlığın rotasına uygun düşmektedir.
Cumhuriyetin sigortası olan temel ilkelerin değişmezliğini Anayasa Mahkemesi değilse hangi güç koruyacaktı?
Herkes şuna emin olabilir ki bu türban kararı, ileride yapabileceği daha büyük yanlışların yıkımlarından AKP’yi de koruyacak ve kurtaracaktır!
Oynamayın!
Orgeneral Büyükanıt dışa karşı uyarıcı, içe dönük olarak da güven uyandıran mesajlar verdi.
Dün 52 ülkeden 124 katılımcı Harp Akademileri’nde Ortadoğu’yu konuştu.
Genelkurmay Başkanı sempozyumu açarken Ortadoğu coğrafyasının dünya petrolünün yüzde 55’ine, doğalgazın da yüzde 40’ına sahip olduğunu hatırlatarak “Sadece bu rakamlar bile Ortadoğu’daki istikrarsızlığın nedenlerini anlama konusunda bir fikir veriyor” dedi.
Laik ve demokratik yapısıyla Türkiye’nin istikrar ve denge unsuru olduğunu belirten Büyükanıt şöyle dedi:
“Son yıllarda Türkiye’nin yapısını bozmaya çalışan bazı mihrakların ortaya çıktığını endişeyle izliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin önüne bir takım sıfatlar (ılımlı İslâm gibi) takmaya çalışanların olduğunu görüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin yasal organları buna asla izin vermeyecektir!”
Büyükanıt, Türkiye’nin laik demokratik kimliğini korumasının bölge barışına ve istikrarına da hizmet edeceğini anlattı.
Konuşmasının en dramatik yeri, Türkiye’yi dönüştürme niyetlerinin işe yaramayacağına inancını seslendiren şu bölümdü:
“Atatürk’ün kurduğu cumhuriyet geleceğimizin tek gerçeğidir ve bunu hiçbir güç değiştiremeyecektir. Cumhuriyetimizi hiçbir güç kendisine biat ettiremeyecektir.”
Cumhuriyetin ve Atatürk’ün kötülendiği şu iç karartıcı inkâr ortamında böyle yüreklendirici bir sese ihtiyacımız vardı.
Güngör MENGİ
VATAN