Cihannur
05-23-2014, 20:01
Ufuk Ulutaş
http://imagizer.imageshack.us/v2/xq90/812/xb0o.jpg
Paralellerin bilişsel uyumsuzluğu
17 Aralık darbe girişimiyle birlikte paralel yapılanma tam anlamıyla sosyal psikolojinin araştırma konuları içerisine girdi. Paralel yapılanma hakkında ne kadar siyasi ve hukuki inceleme yapmak gerekiyorsa o kadar da sosyal psikolojik bir muayene gerekiyor. Sosyal psikolojinin önemli isimlerinden Leon Festinger, Henry Riecken ve Stanley Schachter, 1956’da yazdığı meşhur “When prophecy fails” (Kehanet gerçekleşmeyince) kitabında bir UFO kültünü incelemişti. Benzer bir kitabı bugünlerde yazsalar paralel yapıyı örnek olay olarak inceleyebilirlerdi.
Kitabın teorik çocuğu bilişsel uyumsuzluk (cognitive dissonance) kavramıdır. Kitap, kehaneti gerçekleşmeyen “Mesihçi” toplulukların kehanetin gerçekleşmemesi gerçeğiyle nasıl baş edebildiklerini inceler. Bu trajik durumun en bariz sonuçlarından birisi, Mesihçi topluluğun kendisini bilişsel bir uyumsuzluk içerisinde bulması ve bu uyumsuzlukla baş edebilmek için mekanizmalar geliştirmesidir. Topluluk eylem ve inançlarındaki tutarsızlıklarından kaynaklanan uyumsuzlukla baş edebilmek için kendi inanç ve eylemleriyle uyum gösteren bilgilere, gelişmelere ve olaylara yönelir. Bu esnada da inanç ve eylemleriyle uyum göstermeyen olaylar ve gelişmeleri göz ardı eder, başını diğer tarafa çevirir. Yani gerçekleşmeyen kehanetini tevil edebilecek ve içini rahatlatabilecek gerekçeler üretir.
UFO gelmedi, hükümet düşmedi
Sadece Festinger ve ekibinin incelediği UFO kültünde değil, mezkur kitap sonrası yapılan birçok çalışmada incelenen Mesihçi hareketlerde de kehanetin çökmesi sonrasında gözlemlenen ortak bir davranış biçimi, topluluktan bazılarının kehanete olan inancını artırması ve daha aktif bir şekilde misyonerlik yapmasıdır. Bunlar genelde o külte olan inancından dolayı geri alınamaz adımlar atanlardan, kültün grup karakteri dışında bireysel bir karaktere sahip olmayanlardan oluşur. Kendisini kültle birlikte tanımlamış olanlar, varlıklarını kültün varlığına armağan edenler bir araya gelirler ve oluşan sosyal destekle gerçekleşmeyen kehanetlerine saçma da olsa gerekçeler ararlar.
Önce başarısız 17 Aralık darbe girişimi, ardından fos çıkan 30 Mart seçim kehanetleri, büyük resimde ise devleti yönetme plânlarının suya düşmesi, paralel yapıyı ciddi bir bilişsel uyumsuzluk içerisine soktu. Festinger’e göre bilişsel uyumsuzluk yaşayan bir topluluk, yanlış eylem ve düşüncelerini meşru göstermenin bir yolunu bulamadığı müddetçe dengeli bir ruh sağlığına kavuşamazmış. Paralel yapının sürekli başkalarını suçlaması, yağmurun yağmasından şimşeğin çakmasından kendilerine pay çıkarması ve kendisini sütten çıkmış ak kaşık olarak görmesi, yanlış eylem ve düşüncelerini kendi zihinlerinde meşrulaştırarak içinde bulundukları psikolojik cehennemden kurtulma çabalarıdır.
Bundan kötüsü, Malatya’da kayısı
Paralel kalemlere göre Malatya’nın don tutan kaysısından Silifke’nin ekşiyen yoğurduna, Başbakan’ın ses tellerinden Soma’daki maden faciasına kadar her şey UFO’lar yeryüzüne inmediği için, dünyayı sel basmadığı için, güneş solmadığı için veya paraleller Türkiye’yi yönetmediği için başımıza gelmektedir. Hazreti Peygamber’in katıldığı olimpiyatlardan ikiye katladığı twitlere ve bindiği kamyona kadar tüm güzellikler bize artık sırtını dönmüştür. Çünkü cümle âlemi dinleyen paralellerin sözü dinlenmemiş ve dükkânın anahtarları onlara teslim edilmemiştir.
Memleketin başına gelen musibetleri yapının tekeline almak, belki de gerçekleşmeyen kehanet sonrası paralellerin psikolojisine iyi geliyordur. Fakat memleketimizi Şefkat Tepesi setine dönüştürme çabası memleketin sinirini bozuyor. Bu yüzden paralellerin psikolojik rahatlama faaliyetlerini bu memleketin acılarının üzerinden yapmaması gerekiyor.
Bu arada musibet demişken... Paralellerin, “müstahaktır” buyuran Yılmaz Özdil’le ortak zihin dünyasında buluşma musibetini neye yoracağız? Bir ipucu: UFO’ya değil.
Kaynak (http://www.aksam.com.tr/yazarlar/ufuk-ulutas/paralellerin-bilissel-uyumsuzlugu/haber-310056)
Akşam 22.05.2014
http://imagizer.imageshack.us/v2/xq90/812/xb0o.jpg
Paralellerin bilişsel uyumsuzluğu
17 Aralık darbe girişimiyle birlikte paralel yapılanma tam anlamıyla sosyal psikolojinin araştırma konuları içerisine girdi. Paralel yapılanma hakkında ne kadar siyasi ve hukuki inceleme yapmak gerekiyorsa o kadar da sosyal psikolojik bir muayene gerekiyor. Sosyal psikolojinin önemli isimlerinden Leon Festinger, Henry Riecken ve Stanley Schachter, 1956’da yazdığı meşhur “When prophecy fails” (Kehanet gerçekleşmeyince) kitabında bir UFO kültünü incelemişti. Benzer bir kitabı bugünlerde yazsalar paralel yapıyı örnek olay olarak inceleyebilirlerdi.
Kitabın teorik çocuğu bilişsel uyumsuzluk (cognitive dissonance) kavramıdır. Kitap, kehaneti gerçekleşmeyen “Mesihçi” toplulukların kehanetin gerçekleşmemesi gerçeğiyle nasıl baş edebildiklerini inceler. Bu trajik durumun en bariz sonuçlarından birisi, Mesihçi topluluğun kendisini bilişsel bir uyumsuzluk içerisinde bulması ve bu uyumsuzlukla baş edebilmek için mekanizmalar geliştirmesidir. Topluluk eylem ve inançlarındaki tutarsızlıklarından kaynaklanan uyumsuzlukla baş edebilmek için kendi inanç ve eylemleriyle uyum gösteren bilgilere, gelişmelere ve olaylara yönelir. Bu esnada da inanç ve eylemleriyle uyum göstermeyen olaylar ve gelişmeleri göz ardı eder, başını diğer tarafa çevirir. Yani gerçekleşmeyen kehanetini tevil edebilecek ve içini rahatlatabilecek gerekçeler üretir.
UFO gelmedi, hükümet düşmedi
Sadece Festinger ve ekibinin incelediği UFO kültünde değil, mezkur kitap sonrası yapılan birçok çalışmada incelenen Mesihçi hareketlerde de kehanetin çökmesi sonrasında gözlemlenen ortak bir davranış biçimi, topluluktan bazılarının kehanete olan inancını artırması ve daha aktif bir şekilde misyonerlik yapmasıdır. Bunlar genelde o külte olan inancından dolayı geri alınamaz adımlar atanlardan, kültün grup karakteri dışında bireysel bir karaktere sahip olmayanlardan oluşur. Kendisini kültle birlikte tanımlamış olanlar, varlıklarını kültün varlığına armağan edenler bir araya gelirler ve oluşan sosyal destekle gerçekleşmeyen kehanetlerine saçma da olsa gerekçeler ararlar.
Önce başarısız 17 Aralık darbe girişimi, ardından fos çıkan 30 Mart seçim kehanetleri, büyük resimde ise devleti yönetme plânlarının suya düşmesi, paralel yapıyı ciddi bir bilişsel uyumsuzluk içerisine soktu. Festinger’e göre bilişsel uyumsuzluk yaşayan bir topluluk, yanlış eylem ve düşüncelerini meşru göstermenin bir yolunu bulamadığı müddetçe dengeli bir ruh sağlığına kavuşamazmış. Paralel yapının sürekli başkalarını suçlaması, yağmurun yağmasından şimşeğin çakmasından kendilerine pay çıkarması ve kendisini sütten çıkmış ak kaşık olarak görmesi, yanlış eylem ve düşüncelerini kendi zihinlerinde meşrulaştırarak içinde bulundukları psikolojik cehennemden kurtulma çabalarıdır.
Bundan kötüsü, Malatya’da kayısı
Paralel kalemlere göre Malatya’nın don tutan kaysısından Silifke’nin ekşiyen yoğurduna, Başbakan’ın ses tellerinden Soma’daki maden faciasına kadar her şey UFO’lar yeryüzüne inmediği için, dünyayı sel basmadığı için, güneş solmadığı için veya paraleller Türkiye’yi yönetmediği için başımıza gelmektedir. Hazreti Peygamber’in katıldığı olimpiyatlardan ikiye katladığı twitlere ve bindiği kamyona kadar tüm güzellikler bize artık sırtını dönmüştür. Çünkü cümle âlemi dinleyen paralellerin sözü dinlenmemiş ve dükkânın anahtarları onlara teslim edilmemiştir.
Memleketin başına gelen musibetleri yapının tekeline almak, belki de gerçekleşmeyen kehanet sonrası paralellerin psikolojisine iyi geliyordur. Fakat memleketimizi Şefkat Tepesi setine dönüştürme çabası memleketin sinirini bozuyor. Bu yüzden paralellerin psikolojik rahatlama faaliyetlerini bu memleketin acılarının üzerinden yapmaması gerekiyor.
Bu arada musibet demişken... Paralellerin, “müstahaktır” buyuran Yılmaz Özdil’le ortak zihin dünyasında buluşma musibetini neye yoracağız? Bir ipucu: UFO’ya değil.
Kaynak (http://www.aksam.com.tr/yazarlar/ufuk-ulutas/paralellerin-bilissel-uyumsuzlugu/haber-310056)
Akşam 22.05.2014