Fasl-ı Gül
11-08-2009, 18:35
Uzun ömürlü, insanlığın tarihiyle başlayan kültürler, yazılı kaynaklara dayanırlar. Özgünlüğünü koruyan kitapları olmayan kültürler, yüzyıllar içinde varlıklarını koruyamazlar. Bunun için, kültürlerin harman olduğu Anadolu'da, “söz uçar yazı kalır” denilir. Yazıya dönüşmeyen söz, zamanla kalıcı olma özelliğini yitirir. Sözler kitaplarla ölümsüzlük kazanırlar.
Düşünce ve şiir ustası, Hilmi Yavuz, Mostar Dergisi'nin kasım sayısında yayınlanan konuşmasında, “Ben kitabı yazarım, okuyan okur, okumayan okumaz” diyerek, yazmanın birincil, okumanın ise, ikincil bir eylem olduğunu vurgulamaktadır. Kültür dünyasında, okunmaya değer olan yazılır, yazılmaya değer olan da okunur. Yazma ve okuma ile okuma ve yazma, birbirini zenginleştiren bir eylemin iki ayrı yüzüdür.
Dünyanın her yerinde, kitap denilince, herkesin aklına, kültürlerin geleceğe taşınmasında, vazgeçilmez bir tutan eserler gelir. Her kültür, ana kaynaklarını oluşturan kitapların yorumlanmasıyla, yeni boyutlar kazanır. Kültürlerin canlılığı ana kitapların sürekli yorumlanmasından kaynaklanır. Her kuşak, ana kaynaklarını, yeniden yorumlamak zorundadır.
Kitaplar, yorumlana yorumlana zenginleşir ve yeni boyutlar kazanırlar. Sürekli yorumlanan kitaplar kalıcı olurlar. Zamanla geçerliliğini yitirmeyen kitaplar, sınırları olmayan bir denize benzerler. Güçlü kültürler, kalıcı kitaplardan beslenen kültürlerdir. Toplumları, üzerindeki yaşadıkları topraklardan önce, kültürlerinin beslendiği kitaplar ayakta tutarlar.
Düşünceyi şiire, şiiri düşünceye dönüştüren, bilge düşünür ve şair Sezai Karakoç'un “Sütunun Sıla”sı başlıklı yazısında vurguladığı gibi: “Yansın söz, sussun kalem! Biz söyleneni ve yazılanı yaşamalıyız. Yazılanlar ve söylenenler, düşünceden eyleme, eylemden düşünceye dönüşmüyorsa, yazma ve okuma gücünü ve anlamını yitirir.
Yazma okumanın, okuma da yazmanın yolunu açmalıdır. Yazma düşünceyse, okuma da eylemdir. Düşüncesiz eylem, eylemsiz de düşünce olmaz. Düşünce eyleme, eylem de düşünceye dönüşmelidir. Yazılan okunmalı, okunan yazılmalıdır.
Türkler tarih içindeki, büyük ve uzun yürüyüşlerinde, vatanlarını yanlarında taşımışlardır. Türkler'in vatanları, omuzlarında silah gibi taşıdıkları kitaplarıdır. O kitaplar arasında Mesnevi'nin tartışılmaz bir yeri vardır.
Kültürler dünyaya kitaplarla taşınırlar.
Kitaplarınızın gittiği yere, kültürünüz de gider.
Kültür kitapları izler.
Düşünce ve şiir ustası, Hilmi Yavuz, Mostar Dergisi'nin kasım sayısında yayınlanan konuşmasında, “Ben kitabı yazarım, okuyan okur, okumayan okumaz” diyerek, yazmanın birincil, okumanın ise, ikincil bir eylem olduğunu vurgulamaktadır. Kültür dünyasında, okunmaya değer olan yazılır, yazılmaya değer olan da okunur. Yazma ve okuma ile okuma ve yazma, birbirini zenginleştiren bir eylemin iki ayrı yüzüdür.
Dünyanın her yerinde, kitap denilince, herkesin aklına, kültürlerin geleceğe taşınmasında, vazgeçilmez bir tutan eserler gelir. Her kültür, ana kaynaklarını oluşturan kitapların yorumlanmasıyla, yeni boyutlar kazanır. Kültürlerin canlılığı ana kitapların sürekli yorumlanmasından kaynaklanır. Her kuşak, ana kaynaklarını, yeniden yorumlamak zorundadır.
Kitaplar, yorumlana yorumlana zenginleşir ve yeni boyutlar kazanırlar. Sürekli yorumlanan kitaplar kalıcı olurlar. Zamanla geçerliliğini yitirmeyen kitaplar, sınırları olmayan bir denize benzerler. Güçlü kültürler, kalıcı kitaplardan beslenen kültürlerdir. Toplumları, üzerindeki yaşadıkları topraklardan önce, kültürlerinin beslendiği kitaplar ayakta tutarlar.
Düşünceyi şiire, şiiri düşünceye dönüştüren, bilge düşünür ve şair Sezai Karakoç'un “Sütunun Sıla”sı başlıklı yazısında vurguladığı gibi: “Yansın söz, sussun kalem! Biz söyleneni ve yazılanı yaşamalıyız. Yazılanlar ve söylenenler, düşünceden eyleme, eylemden düşünceye dönüşmüyorsa, yazma ve okuma gücünü ve anlamını yitirir.
Yazma okumanın, okuma da yazmanın yolunu açmalıdır. Yazma düşünceyse, okuma da eylemdir. Düşüncesiz eylem, eylemsiz de düşünce olmaz. Düşünce eyleme, eylem de düşünceye dönüşmelidir. Yazılan okunmalı, okunan yazılmalıdır.
Türkler tarih içindeki, büyük ve uzun yürüyüşlerinde, vatanlarını yanlarında taşımışlardır. Türkler'in vatanları, omuzlarında silah gibi taşıdıkları kitaplarıdır. O kitaplar arasında Mesnevi'nin tartışılmaz bir yeri vardır.
Kültürler dünyaya kitaplarla taşınırlar.
Kitaplarınızın gittiği yere, kültürünüz de gider.
Kültür kitapları izler.