![]() |
#1 |
![]() Arınç: Genelkurmay başkanı evine gitmemeye adeta söz verdi
![]() Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, eşkiyayı ininde boğmak için harekete geçtiklerini belirterek, "Genelkurmay Başkanımız ve komutanlarımız, bu işi bitirmeden Ankara'ya dönmeye, evlerine girmemeye adeta söz verdiler." dedi. Bülent Arınç, Bursa'da Çetinkaya mağazasının açılışını gerçekleştirdi. Açılış öncesi toplanan Bursalılara hitap eden Arınç, terörü bitirmek için söz verdiklerini ve bu amaçla kara harekâtı dahil her yolu devreye soktuklarını kaydetti. "EŞKİYAYI İNİNDE BOĞACAĞIZ" Kara harekâtını hatırlatan Bülent Arınç, şöyle konuştu: "Bu harekâtın sonrasında askerlerimiz, polislerimiz, bütün güvenlik üçlerimiz, eşkiyayı ininde boğmak için harekete geçti. Başta Genelkurmay Başkanımız olmak üzere, bütün kuvvet komutanları, polisin başındaki bütün ekipler şu anda hem yurt içinde hem de topraklarımızın dışında büyük bir faaliyetin içindeler. Genelkurmay Başkanımız ve komutanlarımız, bu işi bitirmeden Ankara'ya dönmeye, evlerine girmemeye âdeta söz verdiler. Allah'ın izni ile bu iş, bu acılar en kısa zamanda feraha dönsün, memleketimiz, bu güzel vatanımız huzur içinde, güvenlik içinde en kısa zamanda sükûnete kavuşsun. Bütün dileğimiz budur." Vatandaş olarak, şehitlerin sahipleri, millet olarak çok üzülüp gözyaşı dökmenin, tepki göstermenin yerinde ve doğru olduğunu vurgulayan Arınç, "Ama bütün bu acılarımız bize görevimizi unutturmamalı, terör için de gereğini yapacağız, ülkemizin kalkınması, büyümesi, gelişmesi için de gereğini yapacağız." diye konuştu. İZDİHAM OLDU Bu arada, Bülent Arınç'ın mağazanın açılışını yapmasının ardından izdiham oluştu. Mağazaya girmek için akın eden vatandaşlar birbirlerini ezdiler. Tartışmaların yaşandığı izdiham ortamında çocuklar ve kadınlar zor anlar yaşadılar. İnsanların içeri girmesini durdurmaya çalışan mağaza görevlileri çareyi kapıları kapatmakta buldular. Bu sırada içeri giremeyen bazı basın mensupları da açılış kurdelesinin kesim anını görüntüleyemediler. Kaynak Zaman 22.10.2011
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Nedendir pek inanasım gelmiyor.
Gerçi bir hayli ilerlme var, oraya gitmesi bile genelkurmay başkanının büyük ilerleme. Bakalım hayırlısı, inşaAllah öyledir.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 | |
![]() Alıntı:
Genelkurmay Başkanımız Necdet Özel, soyadı gibi özel bir komutandır. Necdet Özel, Mareşal Fevzi Çakmak'tan sonra belki de gelmiş geçmiş en değerli genelkurmay başkanımızdır. İçiniz rahat olsun Feride. |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() İnşaAllah görevini en iyi şekilde yapar dediğiniz gibi.
Bundan evvelkilerden hayır göremedik de, o açıdan temkinli yaklaşıyorum artık. Kim istemez peygamber ocağı olarak ifade buyurulan yerdeki üst düzey yöneticilerin görevini layıkıyla yapmasını (hainler hariç tabi, vatan sevenler mevzu bahis) |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() |
|
![]() |
![]() |
#6 |
![]() Onu tanıyan bazı kişilerin Necdet Özel'in siyasete bulaşmayan demokrasi yanlısı bir komutan olduğunu söylemeleri ve Genelkurmay Başkanlığı görevinde bugüne kadar yaptıkları üzerine söylüyorum.
Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'in, Harp Okulu'ndan devre arkadaşı olan Namık Çınar'ın, Necdet Özel hakkındaki görüşlerini anlatan -ikinci köşe yazısı Necdet Özel hakkındaki görüşlerden ziyade Necdet Özel'e önerileri içeryor- iki alıntıyı misal olarak verebilirim. "Taraf Yazarı, Org. Özel'i Böyle Anlatmıştı ![]() Taraf gazetesi yazarı eski asker Namık Çınar, 9 Ağustos 2010'da kaleme aldığı yazıda, devre arkadaşı olan ve Genelkurmay Başkanı vekili olan Org. Necdet Özel’i anlatmıştı. Çınar, Özel için "Dengenin, vakaretin ve askeri olgunluğun simgesi" ifadelerini kullanmıştı. İşte Taraf gazetesi yazarı eski asker Namık Çınar'ın devre arkadaşı Org. Necdet Özel ile ilgili o yazısı: “Necdet Özel, Harb Okulu’ndan devre arkadaşım olur. Ben altıncı bölükteyken, o beşte idi. Ömrü boyunca eğitim alanlarının ve tatbikatların güneş ve rüzgârlarında ensesi ve elleri kavrulmuş, ‘emek adamı’ bir subay olan babası da, Harp Okulu Öğrenci Alayı’nın komutan yardımcısıydı. Fakat, ‘Albay Seyfettin Özel’in oğlu olmanın zorluklarını, hiç kimse Necdet Özel kadar bilemez ve hiç kimse o ölçülerde ve onun kadar zorda bir Harp Okulu öğrenciliği yaşamamıştır... Harp Okulu’nu ve Harp Akademisi’ni ‘birincilikler’le bitirdi. Ve orgeneral olana kadar da, merdivende tırmandığı ne sayıda basamak varsa, hepsini yine birinciliklerle gerçekleştirmiştir. Buraya kadarki söylediklerim Necdet Özel’in daha ziyade bireysel başarılarıydı ve kendisini ilgilendirirdi. Ama bundan sonraki söyleyeceklerim, artık Türkiye’yi ilgilendirmektedir. ‘Orgeneral Necdet Özel’, gerçekten de daha ilk gençlik yıllarından itibaren, ‘dengenin, vakaretin ve askeri olgunluğun simgesi’ olmuştur. Bu ülkenin gereksinimi olan ‘çağdaş general’i temsil etmektedir. Bugüne kadar ‘hiçbir zamanda ve hiçbir zeminde’ ‘politik’ bir duruş sergilememiş, burnunu siyasete sokmayı marifet sanan generallerden olmamıştır. Olmadığı ve olmayacağı bir başka şey de; herhangi bir kliğin ya da siyasal grubun ‘adamı olmak’tır... Anayasal tarzda, ‘yürütme’nin emrinde... Profesyonel askerlik mesleğine meftun biri olarak, ‘TSK’nın başında... ordusunu dış düşmana karşı, tam bir disiplinle harbe hazırlayacak... ‘özlenen yeni anlayış’ın mimarı olabilecek... Generali işaret etmekte ve çağrıştırmaktadır. Kaynak CNN Türk 30.07.2011" "Orgeneral Necdet Özel'e Mektup! ![]() Taraf gazetesi yazarı Namık Çınar'ın bugün köşesinde yayınlanan yazısı. Sayın General, Değerli devre arkadaşım; Ben bu yazıyı, ancak iki yıl sonrasının 2013 ağustosunda yazabileceğimi düşlerken, bir mucize oldu ve senin önündeki tüm komuta heyetindekiler, birdenbire çekiliverdiler. Istemeseler yahut farkında olmasalar da, TSK'daki geleneksel anlayışlarla sürdürdükleri dirençlerini iki sene erkene alarak tamamlayanlar, çok önemli bulduğum "yeni anayasal sürecin" önünü, inanılmaz bir şekilde, "ordu reformları" için de açmış oldular. Hepimizin bildiği ve sürekli dile getirdiği gibi, toplumumuzun ve onların siyasal temsilcilerinin, bu yurdu düşmanlardan korumak üzere güç kullanma yetkisini teslim ettikleri silahlı grup üzerindeki denetim sorunu, Cumhuriyet tarihi boyunca sivil asker ilişkilerinin temel konusu olmuştur. Silahlı Kuvvetler bugüne kadar bu temel sorunu, toplumun tüm sosyal ve siyasal yapılan üzerinde, kurtarıcı, koruyucu ve kollayıcı bir hamilık rolü üstlenerek tesis ettiği "vesayet rejimiiyle" kotarmakta idi. Ve bu vesayet rejimini, hâlâ yürürlükte olan YAŞ, MGK, Askerî Yargı, vb. gibi kendine özgü kurumlar marifetiyle sürdürmekteydi. Ne ki, Soğuk Savaş döneminden kalma bu modelde tökezlemeler baş göstermiştir ve ordu, demokratik yollarla seçilmiş güçlü hükümetlerin dik durmaları sayesinde, giderek imtiyazlarını kaybetmeye başlamıştır. Bu iyi bir şeydir ve demokratîk cumhuriyete geçmek demek de, zaten askerî özerkliğin kırılması demektir. Buradaki sihirli kavram "sivil üstünlüğü" olup, demokratik yollardan seçilmiş sivil bir hükümetin, genel politikalarını askeriyenin müdahalesi olmadan yürütmesi; stratejik konseptin hedeflerini ve ulusal savunma için genel organizasyonu belirlemesi ve askerî politikanın uygulanışını takip ve kontrol edebilmesidir. Askeriyenin prensiplerinde ve inançlarında, demokrasi istikametinde bir değişim yaratılmadıkça ve tüm unsurlarını demokratik rejime sadık kılmadıkça, demokratik süreç tamamlanmış sayılmaz. Demokrasinin yoğunlaşması ve sağlamlaşması süreçleri de, bu denli olumsuz noktalara varmış olan askersel kurumların ve işlevlerinin, yapısal olarak yeniden tanımlanmalarını gerektirmektedir. Bu da, buna inanan yüksek komuta unsurların ve anayasal düzenlemelerden başlamak üzere yapılacak kavramsal ve kurumsal reformların varlığına bağlıdır. O yüzden, senin ve emrinde çalışacak yeni komuta heyetinin ve zamanlamanın, işte bu nedenlerle önemi çok büyüktür. Bir yıl önce Taraf'ta, seni anlatmaya çalıştığım 9 ağustos tarihli yazımda demiştim ki: "...reformlarıyla ordusunu AB standartlarındaki bir çizgiye taşıyacak olan general, Türkiye'nin demokrasi tarihine altın harflerle yazılacaktır. Olumsuzluklarda adı hiç anılmayan, ilk gençliğinden beri en çalışkan, en vakur ve en alçak gönüllü... dilerim önümüzdeki dönemlerde Genelkurmay Başkanı olur, ben de övünür ve sevinirim... Bugüne kadar hiçbir zamanda ve hiçbir zeminde politik bir duruş sergilememiş, burnunu siyasete sokmayı marifet sanan generallerden olmamıştır." İnandığım, güvendiğim biri olman itibariyle, artık şimdi yalnız da değilsin üstelik. Sen ve birkaç gün içinde Kuvvet Komutanı olma olasılığı yüksek olan "sınıf arkadaşımız" Orgeneral Hayri Kıvrıkoğlu ve J. Genel Komutanı olması beklenen diğer "sınıf arkadaşımız" Orgeneral Yalçın Ataman, her biriniz Harbiye'nin aynı devresinden gelerek ve hep birlikte parlayarak, en zirveyi temsil ederken, diğer orgenerallerle de birlikte, isteseniz neler, neler yapmazsınız ki! Örneğin, Genelkurmay Karargâhı'nı, Başkomutanlık Müşterek Karargâhı haline getirebilirsiniz. YAŞ'ın da, MGK'nın da kaldırılmalarına önayakolup, oralardaki işlevsellikleri Yasama ve Yürütme'nin tasarruflarına dönüştürebilirsiniz. Aynı şekilde, Askerî Yargı'nın da, yargı birliği ve tabii hâkim ilkeleri gereği, Adlî Yargı'nın bünyesine taşınmasına vesile olabilirsiniz. Orduyu, ateş gücü ve hareket kabiliyeti yüksek bir profesyonelliğe tırmandırır; Jandarma teşkilâtını askeriyenin bünyesinden çıkartarak, dünyanın en güçlü ve en dinamik silahlı kuvvetlerinden birini yaratabilirsiniz. Askerî okulların ve Akademik kurumların, şoven unsurlar yerine demokratik bireyler yetiştirebilmeleri için, eğitim programlarını yeniden ele alabilir; "Halk'a sadakat"in asıl olduğu bir kültür devrimini yürürlüğe koyabilirsiniz. Terfilerde "kışla liyakâti"nin öne geçmesini ölçü alabilir; açık ve şeffaf bir sicil sistemi anlayışını yeşertebilirsiniz. TSK'yı tarafsız gözlemcilerce denetlenebilecek bir konuma getirebilir ve medyaya daha açık hâle sokabilirsiniz. Tüm bayramlan, kent merkezlerindeki caddelerde yapmaktan vazgeçerek, kışlaları halka açacağınız şölen yerlerine çevirebilirsinîz. Orduevlerini ve sosyal tesisleri, daha ziyade küçük rütbeli subay ve astsubaylara, hâttâ aileleriyle birlikte erbaş ve erlere de açabilirsiniz. İlgili tüzüğün "orduevlerinin geliri ile orantılı olmayan masraflar yapılamaz" hükmü gereğince ifratlardan kaçınırken; bir yandan da, bakarsın bir gün çıkar gelirler diye, 365 gün boyunca general bekleyen, plajların fantastik villâlarından hiç değilse bir bölümünü, gazilere ve şehit çocuklarına tahsis edebilirsiniz. Suç ilişkilerine girenleri yargının elinden kaçırmaya çalışmak yerine, asıl hak ve hukukları korumak üzere, meselâ OYAK'ın hîsse senetlerini yüzbinlerce üyeye dağıtarak, bu konudaki elli yıllık sömürüye "dur" diyebilirsiniz. Kimbilir dağarlarınızda neler vardır sizlerin. Akıl vermek düşmez bana. Ve bilesiniz ki, öylesi bir şey değil, şu yaptığım benim. Zira, kolayına kaçıp istifa kervanına katılmadığınıza bakılırsa, yapacakları olan, hedefleri olan arkadaşlarımsınız siz benim. Gövertin bizi. Öyle reformlar yapın ki, övünç duyalım; gururlanalım sizi tanımaktan. Ve bu satırları yazdım diye, günün birinde pişmanlık duymayayım ben de, benzeyecekseniz eğer eskilere. Hadi görelim sizleri dostlarım, hadi gösterin kendinizi... Kaynak Habertürk 01.08.20111" |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|