|
12-09-2009, 09:29 | #1 |
Arınç: Yeri ve zamanlaması ilginç
Başbakan Vekili, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Tokat'taki terörist saldırının, PKK ya da o bölgede geçmişten beri faaliyet gösteren terörist bir örgüt tarafından yapılmış olabileceğini belirterek, ''Kim yaparsa yapsın bu bir suikasttır. Faillerini yakalayıp, cezalarını vereceğiz'' dedi. GAZETECİLER, ARINÇ'I ZİYARET ETTİ -BAŞBAKAN VEKİLİ ARINÇ: -''TOKAT'TAKİ TERÖRİST SALDIRI) KİM YAPARSA YAPSIN BU BİR SUİKASTTIR. FAİLLERİNİ YAKALAYIP, CEZALARINI VERECEĞİZ'' -''DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ HALK OYLAMASINA SUNULAMAZ'' Arınç, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdür Vekili Salih Melek ile bazı İsveçli gazetecileri, Başbakanlık Merkez Bina'da kabul etti. Kabulde yaptığı konuşmada, Türkiye ile İsveç hükümetleri ve parlamentoları arasındaki ilişkilerin yanı sıra ticari münasebetlerin de çok iyi düzeyde olduğunu belirten Arınç, İsveç'in, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine ve son dönemde gerçekleştirilen demokratik gelişmelere destek verdiğini, bu durumdan mutluluk duyduklarını ifade etti. Konuk gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Arınç, Expressen gazetesi Muhabiri Kassem Hamade'nin, Tokat'taki terörist saldırıyı anımsatarak, Türkiye'nin, İsveç'te bulunduğu belirtilen PKK terör örgütü üyelerinin iadesini isteyip istemediğini sorması üzerine, şöyle konuştu: ''Çok üzücü bir olay. Bu saldırıyı, hangi örgütün düzenlediği konusunda bilgiye henüz ulaşamadık. Failleri de henüz yakalanmadı. Olay araştırılıyor. PKK olabileceği gibi o bölgede geçmişten beri faaliyet gösteren bir örgüt de olabilir. Kim yaparsa yapsın bu bir suikasttır. Faillerini yakalayıp, cezalarını vereceğiz. 6-7 aydır PKK terörü olmamıştı. Çatışmazlık vardı. Bu olayın yeri ve zamanlaması ilginç geldi. Araştırıyoruz. PKK terörist bir örgüttür, suç işlemektedir ve Türkiye'nin 30 yıldan beri süregelen bir sorunudur. PKK'yı, AB üyesi ülkeler de terörist örgüt olarak kabul etmiştir. Buna rağmen PKK'ya destek veren ülkeler vardır. En önemlisi Danimarka'dan Roj TV'nin yayın yapmasıdır. Yine Türkiye'de terör amaçlı suç işleyen kişiler Belçika'ya sığınmış ancak Belçika hak ettikleri cezaları vermemiştir. Diğer bazı ülkelerde de PKK'ya destek için kurulmuş dernek ve televizyonlar bulunmaktadır. Türk hükümeti bu konuda ilgili ülkelerin dikkatlerini çekmiştir ancak iç hukukları nedeniyle istenilen sonuç henüz alınamamıştır. İsveç hükümetinin 5-6 yıldır daha dikkatli davrandığını biliyoruz. İsveç hükümetinden şikayetçi değiliz. Türkiye, İsveç hükümetinden suçluların iadesini istedi mi bilmiyorum. Şu anda iki ülke arasında bu konuda bir sorun yok.'' Arınç, bir başka soru üzerine, geçmişte bazı Avrupa ülkelerinin, PKK terör örgütünü ''Kürt haklının özgürlük savaşçıları'' olarak gördüğünü, Türkiye'nin, gerçeğin böyle olmadığını anlatması sonucu, AB ülkelerinin artık PKK'yı terör örgütü olarak kabul ettiğini söyledi. PKK sempatizanlarının, AB ülkelerinin de huzurunu bozduğunu anımsatan Arınç, bu nedenle şu anda İsveç, Finlandiya ve diğer AB ülkelerinin, PKK terör örgütü konusunda Türkiye'ye ''anlayış gösterdiğini'' ve terör örgütüne ''bilinçli olarak destek vermediklerini'' belirtti. -''AB SÜRECİNİ BAŞARIYLA GÖTÜRÜYORUZ''- Bakan Arınç, bir başka gazetecinin, ''AB'ye üyelik sürecinde hangi konular Türkiye'ye zorluk yaratacak?'' şeklindeki sorusuna, şu yanıtı verdi: ''Bugüne kadar bütün taramalar tamamlandı. 30'dan fazla başlığın 3'te 1'i geçildi. Bazı konularda kısıtlamalar var o yüzden açılamıyor. Güney Kıbrıs Rum tarafı, Fransa ve diğer bazı ülkeler... Diğer konu başlıkları çok rahat açılıyor ve geçici olarak kapatılıyor. Müzakereler başlayalı 4 yıl oldu, AB sürecini başarıyla götürüyoruz. Zaman zaman Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve Almanya Başbakanı Angela Merkel'in tavırları bizi üzüyor ama pek çok dostumuz var. Onlar bize yardımcı oluyor. Zorluklar bu işin doğasında var. Geçmişte İngiltere; İspanya ve Portekiz'in vetosuyla karşılaşmış. Lizbon Anlaşması'nın yürürlüğe girmesiyle işlerin daha da yoluna gireceğini düşünüyorum.'' Arınç, ''bazı AB üyesi ülkelerin liderlerinin kendi politik gelecekleri için yabancı düşmanlığı yaptığını'' kaydederek, ''Batı ile ABD ile ilişkilerimiz çok iyi. Bölgede, barış ve demokrasi içinde yaşayan tek ülkeyiz. Komşularla ilişkilerimiz iyi. Hem bölge hem de dünya barışına katkı sağlamak istiyoruz'' dedi. -''BİZ, İRAN'LA MASAYA OTURUR, ONU İKNA EDERİZ''- Bir gazetecinin, Türkiye'nin, İran ile nükleer konularda diyalog kurmayı nasıl başaracağına ilişkin sorusu üzerine Arınç, şunları söyledi: ''Türkiye, bölgesinde prestijli bir ülke. Suriye-İsrail, Lübnan-İsrail arasında 'arabuluculuk' denildiğinde iki ülke de 'Türkiye' diyor. Suriye-ABD ilişkileri bozulsa, arabulucu Türkiye oluyor. Azerbaycan-Ermenistan, Rusya-Gürcistan arasında sorun olsa... Türkiye güvenilen, sözüne itibar edilen bir ülke. İran, barışçıl amaçlı nükleer program yürütebilir. Bunu birçok ülke yapıyor. Nükleer silah konusunda ise İran dahil tüm ülkelere karşıyız. Bunu, bölgedeki bazı ülkelerde nükleer silah bulunduğunu bilerek söylüyoruz. ABD ve bazı ülkeler, nükleer silah gerekçesiyle İran'ı dışlamaya, ambargo uygulamaya çalışıyor. Biz, 'diyalog' diyoruz. 'Bunu yapamazsanız, biz yapalım' diyoruz. Biz, İran'la masaya oturur, onu ikna ederiz. Diyalog kapıları kapanırsa bu işler yürümez.'' -''DİN ÖZGÜRLÜĞÜ HALK OYLAMASINA SUNULAMAZ''- Arınç, ''Türkiye Müslüman bir ülke olduğu için mi AB'ye üyeliğine karşı çıkılıyor?'' sorusuna da geçmişte bu gerekçeyle karşı çıkıldığını ancak son dönemde yapılan itirazların ''ülkelerin değil, politikacıların itirazları'' olduğunu belirtti. Arınç, Sarkozy ve Merkel gibi politikacıların, kendi politik gelecekleri için Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıktığını vurguladı. Türkiye'nin, AB ile ilişkilerinin politikacılara değil, sözleşmeye dayandığına dikkati çeken Arınç, Türkiye'nin ''sözleşmenin şartlarını yerine getirmesi halinde birliğe kabul edileceğini'' söyledi. İsviçre'de minare konusunda yapılan halk oylamasıyla ilgili soru üzerine ise Arınç, Türkiye'nin bu olaydan üzüntü duyduğunu, ''Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den sokaktaki vatandaşa kadar tepki gösterildiğini'' ifade etti. Arınç, konunun İsviçre'nin iç hukuk meselesi olduğunu ancak ''din ve vicdan özgürlüğünün halk oylamasına sunulamayacağını'' kaydetti. Tüm ibadethanelerin açık olması ve insanların ibadetlerini yapabilmesi gerektiğini dile getiren Arınç, ''Bir katedral nasıl oluyorsa, bir cami de minaresiyle birlikte olmalı. İnsanların inanması, inanmaması halk oylamasıyla çözülecek bir şey değil. İsviçre çok yanlış yaptı'' diye konuştu. -RADYO-TV YAYINCILARININ ZİYARETİ- Öte yandan, Arınç, Radyo-TV Yayıncıları Meslek Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Gürsoy ve yönetim kurulu üyelerini de kabul etti. Gürsoy, RTÜK ile Basın İlan Kurumu kanunlarında değişiklik yapılması gerektiğini belirterek, Arınç'tan konunun TBMM gündemine alınması konusunda destek istedi. Bunun üzerine Arınç, RTÜK Kanunu konusunda bir çalışma içinde olduklarını, konunun yakın zamanda Bakanlar Kuruluna geleceğini söyledi. Arınç, taslağın sadece AK Parti'nin desteğiyle kanunlaştırılmasının güçlüğüne işaret ederek, ''bu konuda menfaati olanların'' TBMM'de grubu olan partilerle diyalog kurması gerektiğini kaydetti. (samanyoluhaber)
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|