![]() |
#1 |
![]() "Doğumsuz, ölümsüz, artmaz, eksilmez bir güzellik" diyor Eflatun aşk için. "Artmaz" kısmında külliyen yanılıyor üstat. Bir çoğalmadan ibarettir çünkü aşk, bir coşmadan, kabarmadan, büyümeden ibarettir. Devamlı artmayan bir duygunun aşk olması ne mümkün?
Ahsenü'l-Kasas buyurulmuş Yusuf suresinde; aşkı anlattığı için bu sure. Mevlana, "Zeliha o hale gelmişti ki," diyor, "çörekotundan öd ağacına kadar her şeyin adı Yusuf'tu onun için. Yusuf'un adını başka adlara gizlemişti, mahremlerine bu sırrı söylemişti. Mum ateşte yumuşadı, dese; sevgili bize alıştı, yüz verdi, demiş olurdu. Bakın ay doğdu, dese; söğüt dalı yeşerdi, dese (...); başım ağrıyor, dese; başımın ağrısı geçti, iyiyim, dese, hep ayrı manaları vardı bu sözlerin. Birini övse onu överdi, birinden şikayet etse onun ayrılığını şikayet etmiş olurdu. Yüz binlerce şeyin adını ansa, maksadı da Yusuf'tu onun, dileği de.." Ne din ne de yasalar yasaklamıştır aşkı; yürekler Allah'a aittir çünkü. Canların birbirinde kaynayıp erimesidir, canların can özünde yitirilmesi ve aranmamasıdır aşk. Parçalara böldükçe demiri, mıknatısı güçle bütün parçaların yine birbirlerini aramalarıdır. Arama gücünü yitiren, zayıflatan, küçülten parçalar bırakır ancak birbirini kovalamayı. Taşın içinde saklı olan ateştir aşk, bir kıvılcım çakınca kuşatır bütün evreni. Atom çekirdeği etrafında saniyede iki bin kilometrelik hızla dönen elektronların karıdır bu. Kudretin ve ilahi sanatın özündeki cevherden beşeri estetiğe akıp giden ilhamdır o. Bir şehre Uşşak, bir köye Aşıklar adını vermektir. Aşk ki, şiirde "Su kasidesi," mimaride Selimiye, musikide Ferahfeza'dır. Aşk haddehanelerden dökülen ateş, nağmeye gebe sözdür. Aşk, meşktir. Bir şeyin aşk olabilmesi için tutkulu olması, patolojik olması, anormal olması gerekir zannımca. Aşk bir bedeni hastalık olsaydı yalnızca, hastahanelerde tedavi ederlerdi onu; oysa bimarhanelerde timara çekilir aşk son ucunda. İştahla yemek yerken hatırlayıp sevileni, yemek boğazda düğümleniyorsa; derin uykularda görülen rüyadan sonra bir daha uyku girmiyorsa gözlere; şen bir mecliste adı anıldığında onun, inziva engin bir boyut kazanıyorsa; hamasi bir söylevin tam ortasındaki bir kelime, bir cümle ne dediğini bilmezleştiriyorsa insanı; işte odur aşk. O ki, göz kapakları kapandığında karanlıkları son bulmuyorsa, ne cür'et aşktan söz edile!?.. Aşk şiirdir, "şiir gibi" ye çıkar yolu. Mahlas seçerken "Aşki (aşkla ilgili,aşık)" sıfatını tercih edenler bilir aşkı. Hak aşığı diye eline bağlama alıp yürek yaralarını çığıranlar bilir. Sevgi üzerine kullanılabilecek bütün mecazları üstüne almadır aşk. Aşk acıdır, hasrettir. Hicran ve hayrettir, firkat ve gurbettir. Gözyaşı ve ahtır; tazarru ve münacattır. Aşk ölümdür, can vermedir, kurban olmadır. "Yalnızca bir türlü aşk vardır ama görüntüleri binlerce türlüdür," der bir bilge. Üç çeşidini söyleyelim biz: Aşk beşeridir; şakayla başlar, sorumluluk getirir. Gözden girer, gönülde yaşar. Surete meyledenler ziyandadır. Aşk platoniktir; sohbetle başlar, zahmet getirir. Zihinden girer, gönülde yaşar.Siretini süslemeyenler yol şaşırır. Aşk ilahidir, imanla başlar, vahdete götürür. Gönülde doğar, gönülde yaşar. Sırrı saklamayanlar, başını verir. Gönül ki, Allah'ın evidir, aşkın her çeşidine itibar eder. Bütün milimetrekarelerinde aynı sevgili olmayan bir gönül aşkı bilir mi acep?!.. Bir kuru yakınlaşmayı, ilgiyi, arzuyu aşk sanarak yaşanılan ömür adına vaveyla ve va esefa!... Bir Cemal'e kul, bir Ahmet'e köle, bir Leyla'ya deli ve bir ışığa pervane olmayanın aşkı mı vardır, ya aklı mı vardır ki!.. Alem bir aşk yaratılmış ve "Aşk imiş her ne var alemde!.." Kitab-ı Aşk --- İSKENDER PALA
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|