|
02-19-2010, 15:42 | #1 |
Asker’e 'şapka' çıkartıyor, Yargı’yı alkışlıyorum!.. ( Serdar ARSEVEN )
Harika. TSK’da bile değişim rüzgârlarının estiği şuradan belli ki; AB tarafından “fonlanmakta” sakınca görmüyor. Akılcı davranıyor, modern, batılı, çağdaş, vesaire… ¥ “Kışladaki AB dersleri” için gerekli olan “para”nın AB tarafından karşılanmasına yeşil ışık yaktı ya askerimiz… “Türk Silahlı Kuvvetleri AB karşıtıdır” diyen utansın!.. ¥ Kahraman Ordumuzun mensupları, “AB derslerini” hem de “AB parasıyla” alacak. Ne güzel!.. Asker değişiyor… Bak aklıma düşene: Emekli Paşa Şener Eruygur; bugünlerde “büyük bölümünü yine yitirdiği” öne sürülen hafızasının kalan kısmıyla bile hatırlayacaktır. Kendileri “AB ihanetinden” filan bahisle hükümeti yerden yere vururken, yöneticisi olduğu Vakıf, AB fonlarından bir güzel istifade ediyordu!.. Bugünkü TSK yönetimi, “fondan istifade” cihetinden Eruygur’la aynı noktadaysa da, onun çelişkisiyle malûl değil. O zaten AB taraftarıydı; dolayısıyla AB’nin eğitim fonundan istifadesinde bir tuhaflık yok!.. Tuhaflık, TSK’nın AB karşıtı olduğunu öne sürende!.. Benim Ordum AB’ye karşı olsaydı, parasını reddetmez miydi?.. Laf!.. ¥ Askerimizin, AB ve Avrupa Birliği Genel Sekreterliği ile birlikte hazırladığı “AB eğitim programını”, AB fonuyla uygulamayı kabul etmesi son derece “olumlu” bir adım!.. Tevhid-i tedrisat (Eğitimde birlik) denilen de bu olsa gerek; AB fonundan başka okullar faydalanıyorsa askeri okullar niye mahrum kalsın?.. Askeriye niye, paşalarımız niye?.. ¥ Akredite Akşam’ın haberine göre; Ordu bu modeli benimsedi. Niçin?.. Parası olmadığı için mi?.. Koca Ordu, “AB dersleri için, AB parasına mı muhtaç?..” Ne münasebet?.. Bizim Ordu, Suriye Ordusu’nun hallettiği “sınır boyundaki mayınları temizleme” ameliyesini tek başına üstlenmekte tereddüt geçirmişti ama; ele aldığımız mevzu yani “AB eğitimi”, o kadar da ağır bir mesele değil. Bu iş pekala AB fonlaması olmadan da halledilebilirdi… Lakin, mesele başka. Bizim Ordu AB fonlamasını kabullenmekle, “devranın değiştiğini” gözler önüne sermek istedi. Fevkalade olumlu gelişme bu!.. YARGIDAKİ KAPIŞMA… HUKUK VE GERÇEK!.. Yargıtay, Danıştay, HSYK, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı el ele, yürek yüreğe, “tartışmalı” bir yola girdi!.. Bunu ben söylemiyorum, “Yargıtay” söylüyor!.. Emsal kararlar ortada. Örneğimize geçmeden, meseleyi kısaca hatırlatmış olalım: HSYK, Başsavcı İlhan Cihaner’e “cezaevi” yolunu açan Erzurum Özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal ve üç savcının yetkilerini kaldırdı. Bir de “yetki aşımında” bulundukları gerekçesiyle Başsavcı ve 4 Savcı hakkında “suç duyurusunda” bulundu. Yargıtay ve diğerleri de, HSYK’nın bu uygulamasına tam destek verdi. ¥ Şimdiiii…HSYK’ya destek veren Yargıtay’ın bir kararına göz atalım: “CMK 250. madde kapsamına giren suçlarda, soruşturma, yetkili cumhuriyet savcılarınca bizzat yapılır. Bu suçlar görev sırasında veya görevden dolayı işlenmiş olsa bile, Cumhuriyet Savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır!.." (Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2009/1-5 Esas) ¥ Evet, bu Yargıtay’ın 5 Haziran 2009 tarihli kararı. Peki karar hangi “olay”la ilgili?.. Şu olayla: İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı A.K. hakkında, "suç örgütüne yardım etmekten" dolayı, İzmir Özel Yetkili Savcılığı soruşturma başlatır. Ve Hakim tutuklanır!.. ¥ Bu işlemler hukuka uygun mu değil mi?.. O günlerde (tıpkı bugün olduğu gibi) meselenin bu yönü tartışılır. Süreç işler ve konu Yargıtay’a gelir… Yargıtay’ın ilgili dairesi de o kararı verir: “CMK 250. madde kapsamına giren suçlarda, soruşturma, yetkili cumhuriyet savcılarınca bizzat yapılır. Bu suçlar görev sırasında veya görevden dolayı işlenmiş olsa bile, Cumhuriyet Savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır." ¥ Olaylar arasında fark yok: Oradaki de suç örgütü, buradaki de!.. Oradaki de birinci sınıf yargı mensubu, buradaki de!.. Oradaki de CMK 250. maddesine giren suçlara ilişkin, buradaki de!.. Oradaki de “soruşturma aşamasındaki bir işlem”, buradaki de!.. Oradaki de tutuklanıyor, buradaki de!.. ¥ HSYK’nın biçtiği Osman Şanal, “Yargıtay İçtihadını” uygulamış oluyor yani. Yargıtay ise kendi içtihadına göre hareket eden Osman Şanal’ın değil de, içtihadını “görmeyen” HSYK’nın yanında yer alıyor!.. Bu durumun izahı var mı?.. Var!.. Onu da Deniz Baykal dile getirdi dün. Ergenekon Avukatı Baykal; “İşin hukuki bir ihtilaf olduğuna, ortada gerçekten de bir yetki tartışması olduğuna inanmadığını” söyledi. Ve “İşin arka planında ne var, esas ona bakmak lazım” dedi. Çok doğru… Hukuk kurallarını “filan” bir kenara bırakıp, meselenin arka planına ya da “özü”ne bakmak lazım… Orası da belli değil mi; yazının girişinde verdiğimiz örneğin ortaya koyduğu üzere; “Asker” bile değişiyor!.. Yargıda da değişim var. Yargıda “Osman Can ruhu” yükselirken; “Sabih Kanadoğlu ruhu” hızla irtifa kaybediyor. Direniş elbette olacaktı; “güç dengelerinin değişim süreci” elbette sancılı geçecekti. Bunu bekliyorduk. Buna hazırdık. İzlemekte olduğumuz, bugünleri beklemeyenlerin, bugünlere hazır olmayanların “şaşkınlıklarını” ve “paniklerini” yansıtan görüntülerdir… Gruplar halinde HSYK’ya destek ziyaretinde bulunan “miadı dolmak üzere olanlar” topluluğunun arzettiği görüntü de, bu çerçevede değerlendirilmeli. Her şey çok daha iyi olacak. Ülkeme güveniyorum. AB’ın eğitim fonlamasını kabul eden Askerimize şapka çıkartıyorum… Yargıyı da, “Bütün vatandaşlarımızın gerçekleri tam olarak görmesine vesile olduğu için” alkışlıyorum. “Hizmet”in kötüsü olmaz. Serdar ARSEVEN / VAKİT 19/02/2010
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|