![]() |
#1 |
![]() Asker İmralı'yı anlattI
Hava muhalefeti bahane Özgür Politika'ya konuşan E.A., 'hava muhalefeti' gerekçesiyle avukatların adaya götürülmediği günlerde askerlerin Gemlik-İmralı arasında sürekli gidip geldiğini söyledi. E.A. görüşmenin Ankara'da belirlendiğini ve faksla Ada'ya bildirildiğini söyledi. Öcalan'dan etkilendim Öcalan'ı iki defa monitörden gören E.A., Öcalan'ın kendilerine 'öcü gibi' gösterildiğini söyleyerek, 'Onu orada görmek beni çok etkiledi. Aklımdan her şey geçti. Nasıl olur da burada, bu daracık odada, kimsesiz tek başına kalır diye düşündüm' dedi. Öcalan 10 kamerayla izleniyor İmralı Adası'nda görev yapan komando er E.A., İmralı adasında görev yapanların 3 ayda bir değiştiğini söyledi. E.A., 'Bina üç katlı. Binanın içinde görev yapan gardiyanlar silahsızdır, rütbeli biri silahlı girse de son noktada silahını görevlilere teslim ediyor. Binanın en alt katı, yani Öcalan'ın bulunduğu kat, tamamen etten bir duvarla örülü ve birçok elektronik cihaz yer alıyor' dedi. E.A, aslen Dersimli. Ancak İstanbul'da doğup büyüdüğü için nüfus kağıdında İstanbul yazıyor. 2000 yılının Şubat ayında askere alınan, ilk eğitimini Isparta'da tamamlayan ve daha sonra Bolu Komando Tugayı'nda özel olarak eğitilen E.A., askerliğini Bölge'de yaptı. Görev yerleri ise Diyarbakır'ın Kulp, Lice ile Bingöl'ün Genç ilçesiydi. Buralarda komando er olarak görev yaptı. Ani bir kararla tekrar Bolu Komando Tugayı'na çekilen E.A., burada 40 günlük bir eğitimden sonra önceden bildirilmeyen bir kararla, gece yarısı Mudanya'ya ve oradan da İmralı Adası'na götürüldü. 2000 yılının Ekim ayından 2001 yılının Şubat ayına kadar İmralı'da, sarı ve kırmızı hatlarda komando er olarak görev yaptı. E.A., adaya geliş gidiş trafiğini, Öcalan'ın kaldığı binayı anlatıyor. E.A. bina dışındaki güvenlik hattında görevli olduğu için Öcalan'ı hiç görmemiş, ancak bir kez monitörden izleme fırsatını elde edebilmiş ve gardiyanlardan birinden dinlemiş. Konuştuğu gardiyan, Öcalan'ın kendisine 'merak etmeyin, her şeyin bir nedeni ve nedenleri besleyen sebepleri vardır. Bunu bir gün sizler de anlayacaksınız, ama şimdi bunlar engelleniyor' dediğini aktarmış. E.A., gördüklerini Özgür Politika gazetesine anlattı. 'Anlatırsanız...' Adaya ulaştıktan sonra adada rütbeliler tarafından herkese yönelik açıklama yapıldığını belirten E.A., İmralı hakkında başta basın ve aile çevresi olmak üzere, herhangi bir yere bilgi vermemeleri konusunda bir protokol imzaladıklarını söyledi. E.A, kendilerine bunun bir devlet sırrı olduğu, açıklanması halinde ise, askeri mahkemede yargılanacaklarının yine aynı protokolde yazılı olarak belirtildiğini anlattı. Adaya ilk ayak bastıkları sırada rütbelilerin, 'Burada Ermeni Abdullah Öcalan kalıyor. Siz burada çok şey göreceksiniz, ama buradan ayrıldıktan sonra da, hiç burada yaşamamış gibi çıkıp gideceksiniz. Sivil yaşamınızda buraları hatırlayan olursa ya da bu hatırladıklarını rüyada da olsa konuşursa, ömür boyu hafızasını onun elinden alırız' gibilerinden konuşma yaptıklarını belirten E.A., görevli komandoların psikolojik eğitimden geçirildiğini de ifade etti. E.A, 'Rütbeliler bizi her an İmralı'ya saldırı olacakmış gibi hazırlarlardı. Zaten bu korku sürekli taşınıyor. Askerin, komandonun veya rütbelilerin adada ceza almaları yasaktı. Yani ne suç işlerseniz işleyin cezai yaptırımlara uğramıyorsunuz. Bize sürekli bu kişinin Ermeni asıllı olduğu ve Türkiye'yi bölmek isteği belirtiliyordu. Tabii bu asker üzerinde çok etkili olurdu ve başarı elde ediliyordu. Eğitim gören komandolar Öcalan'a büyük bir kin duymaya başlıyorlardı. Ben bu büyük kini Bölge'de görev yaparken komandolar arasında bile görmedim. Bazı komandolar Öcalan ellerine geçse diri diri yakacaklarını belirtiyorlardı. Bazıları ise bu fikre katılmakla beraber askerliklerini yakmayacaklarını söylüyorlardı. Kısacası Öcalan bir öcü gibi gösteriliyordu ve Öcalan'ın burada öleceğini belirtiyorlardı' dedi. 100 kişi bulunuyor E.A. adanın özellikleri hakkında ise şunları söyledi: 'Ada 20 kilometrekareye sahip ve iki bölümden oluşuyor. Bir bölüm askeriyeye ait ve tel örgülerle ikiye ayrılmış durumda. İkinci bölümde ise sivillere ait eski yazlık ve yine eski mahkumlara ait çalışma atölyeleri, ekin alanları ve tavuk çiftliği var. Tabii bu bölüm sahil bölümüdür ve nöbetçiler hariç hiç kimse giremiyor. Toplam 700 güvenlik personeli, 24 saat boyunca görev yapıyor. Bunlardan 250'si subay ve astsubay, geri kalanlar ise komando askerlerdi. Güvenlik araçları ise, bir büyük savaş gemisi, bir denizaltı gemisi, iki küçük savaş gemisi, altı sahil güvenlik botları ve altı küçük sahil jeti bulunuyor. Kışın çok soğuk ve yazın çok bunaltıcı ve nemli. Biz bile dayanmakta zorluk çekiyorduk. İç nöbettekiler söylerdi, içerinin hali yazın cehenneme dönüyormuş, ama Öcalan'ın odasındaki hava nasıl bilemiyorum. Fakat içeride de olsa adanın bu ikliminden etkilenmemek mümkün değildir.' Hava bahanesi... Askerlerin, avukatların görüşe gelmelerini istemediklerini belirten E.A., 'Avukatlar geldiğinde içten içe tepki gösterenler vardı. Daha doğrusu kin duyuyorlardı, neden bunlar hala bu adamın görüşüne geliyor diye. Avukatların görüşe gelemediği ve daha çok hava muhalefeti veya araç bozuk gibi mazeretler tamamen senaryodur. Çünkü ben dış görevde olduğum için iyi biliyorum ki, hava muhalefeti denildiği zamanlarda askeri tekneler gelip gidiyordu. Zaten görüşme olmadan bir iki gün önceden de Mudanya'dan fakslar geliyormuş. Bizimkiler, 'Avukatlar bu hafta gelmez' diye haberi yayardı. Yani ada, avukatlar gelmeden bir iki gün önceden görüşmenin olup olmayacağını biliyordu' dedi. 24 saat 10 monitörle Öcalan'ın 24 saatinin izlendiğini belirten E.A, Öcalan'ın dakikası dakikasına izlendiğini belirterek, 'Bina üç katlı. Binanın içinde görev yapan gardiyanlar silahsızdır, rütbeli bir silahlı girse de son noktada silahını görevlilere teslim ediyor. Binanın en alt katı, yani Öcalan'ın bulunduğu kat, tamamen etten bir duvarla örülü ve birçok elektronik cihaz yer alıyor. İkinci ve üçüncü katta ise, iç güvenlikle ilgili personeller ve personellere ait çeşitli malzemeler; yani binanın krokisi, bilgi deposu, bilgisayar, radar sistemleri, çeşitli ilaçların bulunduğu ecza deposu vs. bulunuyor. Öcalan'ın en alt katta kaldığını belirtmiştim. Monitör alıcılarda gördüğüm kadarıyla 9-10 metrekarelik bir havalandırma boşluğu var ve üstü kalın tel örgülerle örülmüş. Yaklaşık 10 monitör kamera, kendisini sürekli banyoda, tuvalette, havalandırmada, uyurken, yazarken yani tüm detayları ile izliyor. Kayıt kopyalarının iki kez yapıldığına dair duyumlar vardı. Belki de bu orjinal ile kopya arasında fark vardır' diye konuştu. Kitap okuyordu Öcalan'ın çok zayıfladığını söyleyen E.A., 'Ben kendisini bir komando arkadaşın aracılığı ile Kırmızı hatta görevliyken iki kez birinci kattaki monitörlerde izledim. Birinde kitap okuyordu. Geniş bir kitaplığı vardı. Kitaplar artık raflara sığmamış, masanın üstüne düzmüştü. İkinci izlememde ise havalandırmadan içeri girip lavaboda yüzlerini yıkadı ve yatağına uzandı. İki, üç dakika sonra tekrar kalktı ve yine okumaya başladı. Sürekli izleyen arkadaştan aldığım bilgilere göre, Öcalan kesinlikle yatakta uzanarak kitap okumuyormuş. Geç uyumuyormuş. Sabahın erken saatinde kalkıp tekrar ya yazıyormuş ya da okuyormuş. Bazen kitabı bırakıp üç dört dakika odasında volta atarak tekrar kitabını eline alıyormuş' dedi. Öcalan'ı gördükten sonra hislerinin çok karmaşıklaştığını dile getiren E.A., konuşmasına şöyle devam etti: 'Onu orada görmek beni çok etkiledi. Aklımdan her şey geçti. Nasıl olur da burada, bu daracık odada, kimsesiz, tek başına kalır diye düşündüm. Evet adaya Öcalan için gelmiştik, ama onu görene kadar orada oluşunu hiç ciddiye almamıştım. Günlerce uyuyamadım. Bölge'de görev yaptığım alanları, köyleri, insanları, gerillaları düşündüm. Bir taraftan onu gördüğüme seviniyordum, ama bir taraftan da oradan bir an önce ayrılmak, kaçmak istiyordum' dedi. FRANKFURT Gardiyan Öcalan'ı anlatıyor E.A., tanıştığı bir gardiyanın söylediklerini ise şöyle anlatıyor: 'Gardiyana Tuğrul Türkeş'in çok yakını, İsmail Köse'nin yeğeni olarak tanıttım. Bana güvendi. O kişiyi de tanıyormuş. Baba adamdır' diye belirtti. Ona içeride ne var, ne yok gibilerinden, alttan sorular sordum. Günlük olarak Öcalan'la karşılaştığını belirterek, 'Adam çok ağır, çok olgun davranıyor. Konuşmak normalinde yasaktır, ama bir keresinde kendisine bir iki cümle ettim, bana, merak etmeyin, her şeyin bir nedeni ve nedenleri besleyen sebepler vardır. Bunu bir gün sizler de anlayacaksınız, ama şimdi bunlar engelleniyor' dedi. Gardiyan, Öcalan'ın bu kadar saygılı ve bilgili olduğunu hiçbir zaman tahmin edemeyeceğini söyledi.' 3 ayda bir değişiklik yapılıyor Komandoların dışında İmralı'da görev yapan herkesin üç ayda bir değiştiğini belirten E.A., atamaların direkt Ankara'dan yapıldığını belirtti. Adanın güvenlikle ilgili sorunlarının, avukatların görüşmeleri, Öcalan'ın sağlığı ve yaşam koşulları, mahkemelerdeki duruşmalar, dinlediği radyodan getirilen gazetelere kadar her şeyin dışarıdan yönetilip yönlendirildiğini vurgulayan E.A., 'Her gün onlarca faks gelir. Kriptoda görevli olanlar bilgilerin Ankara'da bir merkezden geldiğini belirtirlerdi. Ama bu merkezin adını ya bilmiyorlardı ya da bildikleri halde söylemezlerdi' diye konuştu. Bolu Komando Tugayı olarak herhangi bir şekilde dışarıyla irtibata geçmelerinin yasak olduğunu dile getiren E.A., ailelerinin dahi İmralı'da olduklarından habersiz olduğunu belirtti.
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|