11-17-2009, 21:55 | #1 |
Askerlerin siyasete etkisini tarihe karıştıran yol
Ispanya, bugün dünyanın 7. büyük ekonomisi, dünya siyasetinde etkin, Türkiye ile birlikte Birleşmiş Milletler Medeniyetler İttifakı'nın eş başkanlığını yürütüyor. Ama 20. yüzyıl bu ülke için acı dönemlerle dolu. Bir komünizm-faşizm mücadelesine dönen, 350 bin kişinin öldüğü iç savaşın (1936 - 1939) yaraları hâlâ sarılmaya çalışılıyor. 1975'e kadar General Franko'nun faşist rejimi, 1960'lardan beri ülkenin kuzeyindeki Bask bölgesinde bağımsız bir devlet oluşturma talebiyle kurulan ETA örgütünün eylemleri ve 1980'lerde gerçekleşen demokrasiye geçiş deneyimi incelemeye değer. Demokrasiye geçiş (Transicion democrâtica), Kral Juan Carlos'un, 1976'da Başbakan atadığı Adolfo Suarez'le birlikte başlattığı kademeli demokratikleşme sürecini ifade eden kavram. Franko rejiminin demokratik olmayan siyasi kurumlarına dayanılarak yapılan ve sonunda bunları ortadan kaldırmayı hedefleyen bu süreç kadar, reformcu sivil iktidarla Franco'cu komutanlar arasındaki ilişkiler de demokrasi tarihinin eşsiz örneklerinden birini oluşturuyor. 17 -18 ayda tamamlanan sürecin sonunda, yeni Anayasa 1978'de halkoyuyla benimsendi. O dönemde kendini Franko rejiminin güvencesi olarak gören (O günlerde bir general şunu söylemişti: "Biz vatanın güvenliğini sağlıyor, güvencesi olduğumuz rejimi koruyoruz.") ve 1981 -1982 yıllarında iki darbe girişiminde daha bulunan ordu ise gerekli düzenlemelerle demokratik sistemin bir parçası haline getirildi. İspanya tüm bunları nasıl başardı? TEK KELİMEYLE ZOR OLDU. NİTEKİM 23 ŞUBAT 1981'de (İspanyolca'da Şubat anlamına gelen Febrero kelimesinden hareketle 23 - F koduyla anılıyor) bir yarbay 300 askerle toplantı halindeki Temsilciler Meclisini basarak askeri bir darbeye kalkıştı, girişim Kral Juan Carlos tarafından önlendi. Demokrasiye geçiş döneminin sonu olarak kabul edilen 28 Ekim 1982 genel seçimlerinden bugün önce de, 27 Ekim'de (27 - 0) başka bir askeri darbe hazırlığı daha ortaya çıkarıldı. Demokrasi döneminin ilk Savunma Bakanı (1982-91) Narcis Serra, askerlerin sivil denetim altına alınmasına çalışmış ve o dönem gerçekleştirilen pek çok reforma imza atmış politikacıların başında geliyor. 2008'de "Transicion Militar" (Askerin Demokrasiye Geçişi) adlı kitabı yayınlanan Serra, geçen Nisan'da Türkiye-İspanya Konferansı'na da katılmış, bu konuda bir sunum yapmıştı. Serra'ya göre, askerlerin demokratikleşme süreci, Başbakan Suarez'in siyasi reform tasarısını sunduğu ve sürece sıcak bakmayan savunmadan sorumlu Başbakan Yardımcısı generalin yerine reformcu General Gûtierrez Mellado'yu atamasıyla başlıyor ve 1989'da çıkan Askeri Personel Yasası'yla sonlanıyor. Bu süreçte, "İspanya'ya özgü yedi aşama bulunduğunu" söylüyor Serra. İlki, silahlı kuvvetlerin güvencesini oluşturduğu Frankist rejimi kapsıyor. Franco'nun 1975'te vefatından Temmuz 1976'ya kadarki dokuz aylık dönemde, İspanya askeri vesayet rejimini yaşıyor. Suarez'in başbakan atanması ve demokratikleşme sürecini adeta güvence altına alan komutanlardan biri olan General Mellado'nun göreve gelmesiyle, askerlerin siyasetçilerle pazarlığa giriştiği üçüncü aşama başlıyor. Bu aşamada askerlerin direnişiyle karşılaşılmadan önemli demokratik reformların yapılabilmiş olması, bu döneme biraz daha yakından bakmayı gerektiriyor. Demokrasiye geçiş döneminin ilk hedefi, Franco rejiminin siyasi mahkûmları için kapsamlı siyasi bir af ilan edilmesi, bu bağlamda yasaklanmış siyasi partilerin yasallaştırılması, Haziran 1977'de yapılması kararlaştırılan demokratik genel seçimlere katılmalarının sağlanması ve nihayet seçimlerden sonraki dönemin demokratik kurumları tanımlayan siyasi reform yasasının çıkarılmasıydı. Suarez tasarısını, o dönemde birer bakan gibi çalışan kuvvet komutanlarının onayına sunduğu zaman, bu onay karşılığında Komünist Partisi'nin (PCE) yasallaştırılmayacağına dair güvence vermek durumunda kalmıştı. Ancak bu şartlı onay, Meclisi olumlu yönde etkilemiş; Suarez siyasi reform tasarısını ezici bir çoğunlukla geçirmişti. Daha sonra halkoyuna sunulan yasa, İspanya Sosyalist İşçi Partisi'nin (PSOE) sürece verdiği destekle yüzde 94,4 evet oyuyla benimsenmişti. Halkın sürece verdiği destek, Suarez'i o denli cesaretlendirmişti ki, bir sonraki aşamada komutanlarla pazarlık konusu yaptığı PCE'nin yasallaştırılmaması sözünü bile tutmaya gerek duymamıştı. Başbakan Suarez'in elini güçlendiren bir başka gelişme de, seçimlerde, partisi Demokratik Merkez Partisi'nin (UCD) süreci destekleyen PSOE ile birlikte, oyların toplam yüzde 64.2 sini, sandalyelerin de yüzde 80,7 sini kazanması oldu. Seçimlerin ortaya koyduğu bu cesaret verici tabloya Kral Juan Carlos katkıda bulunarak Meclis'in açılışında yaptığı konuşmayla "İspanyol halkının bütün özelliklerini kapsayacak, tarihsel ve güncel haklarını güvence altına alacak" yeni bir Anayasa hazırlanmasını istemişti. Siyaset bilimci Felipe Agüero, askerin bu süreci frenleyecek tepkiler gösterememesini üç nedene bağlıyor. Birincisi, reformcu kadronun seçim sonuçlarından aldığı güçle ve sürpriz kararlarla süreci hızlandırması; ikincisi, reformcuların kendi gündemine sahip çıkması ve askere çeşitli alternatifler sunarak ön alma fırsatı vermemesi; üçüncüsü de Kral Juan Carlos'un tutumu. Zira askerlerin, Franko'nun Frankizmi bizzat emanet ettiği Kral Carlos'a duyduğu güven öyle büyüktü ki gerçekleştirilen reformlara karşı ön almaya gerek bile duymamışlardı. Yine de Serra, askerlerin "anayasa inşası" sürecinde bazı koşullar öne sürdüğünü belirtiyor. Bu koşulların başında "yüce" görevlerinin anayasaya kaydedilmesi geliyor. Nitekim 8. Madde, silahlı kuvvetlere, İspanya'nın egemenlik, bağımsızlık ve toprak bütünlüğünün yanı sıra, "anayasal düzenini koruma" görevini de veriyor. Siyasete müdahale imkânı tanıdığı gerekçesiyle Bask milliyetçiler tarafından eleştirilen bu madde, değişiklik önergelerine karşın aynen kalıyor. Askerin ayrıca Bask ve Katalan partilerini tatmin amacıyla getirilen simetrik özerklik sisteminin (17 bölgeden oluşan İspanya'da özerklikleri olan bölgelerin dengelenmesi amacıyla oluşturulmuş sistem) Anayasa'nın 2. Maddesinde bölge/ milliyet ayrımı yapılmak suretiyle esnetilmesini tasvip etmediği biliniyor. Aynı dönem üzerine çalışan Xavier Casalsi Meseguer, 23-F darbe girişiminin önüne demokratik duruşuyla set çeken Kral Juan Carlos'un 24 Şubat'ta Bask ve Katalan milliyetçilerin dışındaki siyasi partileri olağanüstü toplantıya çağırdığına dikkat çekiyor. Toplantıda "LOAPA" olarak bilinen özerklik sürecinin uyumlaştırılmasıyla ilgili yasanın temeli atılıyor. Yasanın amacı, Anayasa'nın 2. Maddesi'ndeki milliyet/bölge ayırımına simetrik bir yorum getirerek askerleri bir süreliğine yatıştırmak. Özerkliğin bir tavanı olduğu, bu tavana varılınca milliyetlerle bölgeler arasındaki farkın ortadan kalkacağı yorumunu getiren ve şekil yönünden Anayasa'ya aykırı olan yasa iki Mİ sonra Anayasa Mahkemesince kısmen iptal edildi. 23-F darbe girişiminin önlenmesi ne kadar sevindirici ise, yatıştırmak amacıyla LOAPA gibi talihsiz bir yasanın çıkarılması, daha da önemlisi, darbecilerin yargılanma süreci de o ölçüde kaygı vericidir. 23-F darbesine kalkışanlar, 1945 tarihli askeri Ceza Yasası'na uygun olarak askeri mahkeme tarafından yargılandıkları gibi, bu kanunda öngörülen herkes (yaklaşık 4000 asker) mahkemeye sevk edilmedi. Darbeyi yöneten üç general dahil 23'ü üst rütbeli subay olmak üzere toplam 29 asker ve bir sivil, 23-F girişiminin sorumluları olarak "askeri ayaklanma" ve "ayaklanmaya katılım" suçlarından yargılandı. Bir general ve bir yarbay 30 yıl, bir diğer general 26 yıl ağır hapis cezasına mahkûm edildi. Bir diğeri askeri ceza kanunu uyarınca, 75 yaşını doldurduğu gerekçesiyle 1991'de serbest kalmıştı. Benzeri durum 27-0 darbecileri iki albay ve bir yarbayın yargı sürecinde de yaşandı. Cezaevindeki 23-F darbecileriyle istişare halinde organize edildiği ortaya çıkan bu ikinci darbe girişiminin sorumluları da parçası haline getirmek olduğunu vurguluyor. Serra, bu hedef için sırasıyla, 1980 tarihli Milli Savunma Temel Ölçütleri Yasasının, sivil otorite ve başbakanın savunma politikasındaki ağırlığını arttıracak şekilde güncelleştirildiğine. Savunma Bakanlığı'nın yeniden yapılandırıldığına ve askeri yargının yetki alanının daraltıldığını belirtiyor. Serra'ya göre bu süreçte Savunma Bakanlığı'nın yeniden yapılandırılması beşinci aşama. Üç ayrı blokta yeniden örgütlenen bakanlıkta asker (genelkurmay başkanı) sadece kara, deniz ve hava kuvvetlerinin eşgüdümü ile ilgili ı.bloğun başında yer alıyor. Bir devlet sekreterine (bakan yardımcısı düzeyinde) bağlı bulunan 2. blok, altyapı ve silahlanma politikası ve ekonomik kaynakların yürütülmesi ile kontrolünden sorumlu bulunuyor. Başında bir savunma müsteşarının bulunduğu 3. blok ise, personel ve özlük işleriyle ilgileniyor. Serra'nın, silahlı kuvvetlerin modernleşmesi yönünde dikkat çektiği bir başka nokta, savunma harcamalarının etkinleştirilmesi, bu bağlamda silahlanma ve altyapı giderleriyle personel giderleri arasında ideal olan 6'ya 4 oranının yakalanması. Nitekim Gonzalez hükümeti, altı yılda kara kuvvetlerinde yüzde 16, deniz ve kara kuvvetlerinde ise yüzde 8 oranında personel indirimine giderek orduyu hantal yapısından kurtarma yönünde önemli bir adım atmıştı. Askerlerin sivil denetimi yönünde altına aşama, askeri yargı reformuydu. (Yeni bir askeri ceza yasası çıkarılarak askeri yargının alanı anayasaya uygun olarak daraltıldı). Yedinci ve son aşama ise, askeri personel yasasıdır. İspanya'da 1989'da çıkarılan yasa ile askerlerin eğitim alanındaki ideolojik kontrolünün kırılması amaçlanmıştı. Asker, bu noktada askeri eğitim, askeri kariyere giriş, terfi ve tayinler üzerindeki ideolojik kontrolü yitirmemek için çok direndi; çünkü bu aşama askerilerin bürokrasinin bir parçası olmasıyla sonuçlandı. AKIN ÖZÇER. Madrid Büyükelçiliği eski Müsteşarı. Avrupa Birliği Siyasi Kriterler Dairesi eski Başkam. Lyon eski Başkonsolosu./Newsweek Türkiye 17 Kasım 2009, Salı ZAMAN not:ispanya örneğime kızanlara!
Konu Berr Ak tarafından (11-17-2009 Saat 21:57 ) değiştirilmiştir.. |
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
11-17-2009, 23:37 | #2 |
Keşke Keşke Keşke
Türkiyede Uygulanabilse (: |
|
11-18-2009, 00:04 | #3 |
"imkansız olan şeyler vardır bilirsin
Yaşlanmamak gibi,ölmemek gibi..." Şimdiki vasıflarımızla imkansız şeyler listesinin başında geliyor bu dua mı desem ne desem daha az can yakar bilemiyorum... Bizim daha Baykallarımız,Devlet Bahçelilerimiz,Onur Öymenlerimiz var ve sokakta sloganlarla askeri tanrının askerleri konumunda değerlendirenlerimiz var,bizim tapındığımız "asker" kökenli tanrılarımız var,bizim insanca ölmeyi dahi reva görmediğimiz yurttaşlarımız var...Var oğlu var! Güzel olurdu yinede! |
|
11-18-2009, 09:48 | #4 |
Başbakan Suarez'in siyasi reform tasarısını sunduğu ve sürece sıcak bakmayan savunmadan sorumlu Başbakan Yardımcısı generalin yerine reformcu General Gûtierrez Mellado'yu atamasıyla başlıyor ve 1989'da çıkan Askeri Personel Yasası'yla sonlanıyor.
Başbakanımız elinden gelen reformları yapıyor hemde savunmadan sorumlu bakan bizde sivil olduğu halde, askeri düzenin içinde büyük değişiklikler yapmak imkansız. İspanyaya bakarmısınız savunma bakanı asker olduğu halde onu tasviye ediyor sonrasında ise Askeri personel yasası ile olayı perçinliyor . Bravo. Halkın sürece verdiği destek, Suarez'i o denli cesaretlendirmişti ki, bir sonraki aşamada komutanlarla pazarlık konusu yaptığı PCE'nin yasallaştırılmaması sözünü bile tutmaya gerek duymamıştı. Demek bizdeki ironik cevreler demokrasinin yayılmasından bu yüzden korkuyor . Herkese kendini ifade etme hakkı siyaset yapma kolaylığı sağlarsan birtakım bireysel hakların önünü açarsan , dayatmacı despotik bütün cevreler bu kitle ile bertaraf olur , harika bir tasarım en azından bizim ülkemizde bu yönde ilerlediği için umudum bir kat daha arttı Askerlerin sivil denetimi yönünde altına aşama, askeri yargı reformuydu. (Yeni bir askeri ceza yasası çıkarılarak askeri yargının alanı anayasaya uygun olarak daraltıldı). Yedinci ve son aşama ise, askeri personel yasasıdır. İspanya'da 1989'da çıkarılan yasa ile askerlerin eğitim alanındaki ideolojik kontrolünün kırılması amaçlanmıştı. Asker, bu noktada askeri eğitim, askeri kariyere giriş, terfi ve tayinler üzerindeki ideolojik kontrolü yitirmemek için çok direndi; çünkü bu aşama askerilerin bürokrasinin bir parçası olmasıyla sonuçlandı. Askerin kendine has alana intikali ançak böyle bir devrim ile olur . İdeoloji ve siyaset üreten kurum toplumların gelişmesine engel olur heleki senin görevin sınırların ülkenin dış düşmanlardan korunma fiili olduğu halde bunu yapman gerilemenin tek müsebbibidir. |
|
11-18-2009, 15:55 | #5 |
orduyu dize getiren devlet olmalı orduyu yöneten Fatih sultan mehmetler paşalar gibi olmalıdr
|
|
11-18-2009, 19:02 | #6 | |||
Alıntı:
Alıntı:
Halk desteği konusunda Suarez'den belki çok daha fazla desteğe sahip Tayyip ERDOĞAN!Bundan çok daha fazla cesaret almalı ve reformları hızlandırmalıdır.Kesinlikle ve kesinlikle sivil anayasa der dururum yıllardır.Bu anayasa yeniklere engel oluyor.Yargı sistemi ergenekondan da anlaşıldığı gibi kesinlikle gereklidir.Kürt sorununda da önümüzde bir set gibi duran anayasa bazı şeyleri yine tıkamaktadır.O yüzden YARGI REFORMU! DARBELERE HAYIR! Alıntı:
|
||||
11-18-2009, 19:11 | #7 |
peki darbe yapmaya kalkan yarbay ve saz ekibinin akıbeti ne olmuştur?
|
|
11-18-2009, 19:17 | #8 | ||
Alıntı:
Alıntı:
YARGILANDILAR |
|||
11-18-2009, 21:01 | #9 |
Çektiğimiz bir çok sıkıntının gözükmeyen yönüne hız veren şeyin TSK 'nın siyaset üzerindeki rejim alışkanlığı , darbelerin varlığı ile konumlarını etki alanını genişleten sistem demokrasinin gelişmesi ile zor anlarınıda yaşasalar da hala bürokrasideki etkin baskılarını hissedebiliyoruz. İspanyanın akıl dolu adımları bize ilham olsun yeterli . Yaşadığımız döneme ön ayak olabilecek bu çalışma için teşekkürler
|
|
11-19-2009, 18:06 | #10 | |
Alıntı:
|
||
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
darbe, darbeciler yargılansın, demokrasi, postal, yargı reformu, zaman gazetesi |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|