AK Gençliğin Buluşma Noktası
Sahabiler ve Alimler Sahabilerimiz ile ilgili tüm konuları burada paylaşıyoruz.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 12-29-2017, 08:42   #1
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak tdv islamansiklopedisi.info Mİ‘RAC

*İsrâ ve mi‘rac bedenen ve uyanık halde gerçekleşmiştir. âyette geçen “abd” kelimesi Hz. Peygamberdir; sübhâne olayın azametine işaret eder. İsrâ ve mi‘rac rüyada gerçekleşseydi sıradan bir hadise olur, Kureyşliler inkâr etmezdi. Sana gösterdiğimiz rüya-yı ... insanlar için imtihan yaptık” âyeti ve rüya” kelimesi gözle görmektir İsrâ ve mi‘racın ruh ve bedenle gerçekleştiğini savunanlar deliller getirmişlerdir*Fahreddin er-Râzî, güneş ve gezegenlerin çok hızlı hareket ettiğini söyleyerek Allah’ın dilemesiyle hıza ulaşmanın mümkün olduğunu söyler. Hz. Peygamber’in mi‘racı inkar edilirse Cebrâil’in yeryüzüne inişine bakmak gerekir İslâm filozofları, gök cisimlerinin nüfuz edilmesi imkânsız kütleler oluşundan mi‘racın bedenen gerçekleşmesine itiraz etmişlerdir kelâmcılar ise cisimlerin aynı özellikte ve yapıda olduğunu, Mi‘racın bedenen meydana geldiğini Allah’ın irade ve kudretinin her şeye yeteceğini savunmuşlardır mu‘cizevi ilâhî âyetlerdeki hadiseyi akılla açıklamak kolay değildir

*İsrânın ruhen gerçekleştiğini benimseyenler Hz. Âişe’nin, “Resûlullah’ın bedeni yerinden ayrılmamış, ruhen yolculuk yapmıştır” Muâviye’nin, “İsrâ Allah’tan gelen sadık bir rüyadır Buhârî ve Müslim’de yer alan, uyku ile uyanıklık arası bir halde yatağımda yatıyorken, şeklindeki ifadelerini kaynak göstermektedir *Âyette geçen “abd” kelimesi ruhtur insan bedeni değişir değişmeyen ruhtur. İsrânın ruhen gerçekleşmesi olağan üstü bir hadise değildir mi‘rac fevkalâde bir hadisedir her ruha nasip olmaz İsrâ sûresinin 60. âyetindeki geçen “rüya” kelimesi rüyanın gözle görmeyi değil düşte görmeyi ifade ettiği sonucuna varılmıştır
*İbn Kayyim e göre Hz. Âişe ve Muâviye olayın uykuda değil ruhen vuku bulduğunu söylemişdir. Uyuyan kimsenin gördükleri uyanıkken algıladıklarından ibarettir miracta aleyhisselam gökyüzüne çıkarıldığını görür, ancak ruhu yükseltilmez. *Miracta iki farklı görüş vardır biri ruh ve bedenle, diğeri ise sadece ruhen mi‘raca çıktığını söyler biri mi‘racta ruhun yolculuk yaptığını kastetmiştir Şah Veliyyullah ed-Dihlevî ruh âlemiyle maddî âlem arasında berzah bulunduğunu, mi‘racın bu âlemde bir yolculuk olduğunu belirtmiştir

*Çağdaş müellifler de isrâ ve mi‘racın ruhen gerçekleştiği kanaatindedir. Şiblî Nu‘mânî, İsrâ sûresinin ilk âyetindeki “abd” kelimesinin ruh olduğunu söyler. insan bedeni her an değişir kalıcı olan ruhtur. mi‘rac daki Mescid-i Aksâ’nın dışındaki mekân ve hadiseler ruhanî âleme aittir.mirac ruhun maddeden sıyrılarak melekût âlemine yapılan yolculuktur. *İsrâ sûresinin 60. âyetindekj rüya insanlar için imtihan vesilesidir Şiblî’ye göre mi‘racın uyanık halde gerçekleşmesini zorunlu kılmaz. imtihan olağan üstü değildir Muhammed Hamîdullah Uyku ile uyanıklık arası bir durumda idim” ifadesinden miracta Hz. Peygamber’in tam şuur halinde, fakat ruhunun hâkimiyetinde gerçekleştiğini söyler

 

murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 01-03-2018, 09:16   #2
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak sorularlaislamiyet.com
Hudeybiye antlaşması

*Efendimiz (a.s.m.) müşriklere şöyle dedi
Ya Huzâalıların kan bedellerini ödeyiniz! Yahut Bekir Kabilesi ile ittifakınızdan vazgeçiniz! Hudeybiye Anlaşmasını bozdunuz ve sizinle harbedeceğim*müşrikler kör hislere kapılarak, Peygamberimiz (s.a.v.)'in teklifini retdetdiler harbe hazırlandılar hudeybiye antlaşmasını bozdular. içlerini telâş, ve korku kapladı. îmânsız kalblerini korku sardı. Hz. Resûlullah ile barışmak için Ebû Süfyan'ı Medine'ye gönderip.*"Git muâhedeyi yenile, mütareke müddetini de uzat."*dediler.
*Ebû Süfyan Peygamberimiz (s.a.v.) ile görüşüp, Hudeybiye Anlaşmasının yenilenmesini, uzatılmasını sağlayacaktı. son pişmanlık fayda vermeyecek müşrikler muvaffak olamayacakdı. Efendimiz (a.s.m.), şöyle buyuruyordu:Ebû Süfyan Hudeybiye Anlaşmasını takviye ve uzatmak için yanımıza gelmektedir. Fakat arzusuna nâil olamadan öfke ile geri dönecektir.

*Ebû Süfyan Medinede, kızı*Hz. Ümmü Habîbe'nin evine gitti.Süfyan, Hz. Resûlullahın minderine oturmak istedi. Hz. Ümmü Habîbe izin vermedi
Süfyan,*"Kızım" dedi, minderi mi benden, beni mi minderden esirgiyorsun?"Hz. Ümmü Habîbe,*"Bu, Resûlullahın (a.s.m.) minderidir. Sen şirk içindesin? Senin gibi birinin Resûlullah minderine oturmasına gönlüm asla razı olmaz."diye cevap verdi.*Allah ve Resûlünün muhabbeti her muhabbetin üstündedir. Onların hatırları anne babanın, müşrik bir babanın hatırı ile değiştirilemez. Onlara muhabbet, terk edilemez.insana ebedî saadeti kazandıran, Allah ve Resûlüne olan muhabbettir emir ve nehiylere hürmettir.*Süfyan kızına Vallahi kızım, sen çok değişmişsin. Sana kötülük gelmiş."*diyerek kızdı Hz. Habîbe,*"Hayır! Allah, bana kötülüğü değil, İslâmiyeti nasib kıldı. Sen ise, işitmez görmez, taştan yontulmuş puta tapıyorsun."*Babacığım! Senin gibi Kureyşlilerin, ulusu nasıl İslâmiyete uzak kalır?Süfyan'ın kızgınlığı arttı,*"Yazıklar olsun sana dedi,*Ben, atalarımın taptığını bırakıp, Muhammed'in dinine mi gireceğim, dedi

*Süfyan Hz. Resûlullahın yanına vardı,
Ey Muhammed!" dedi. "Hudeybiyeyi yenile ve mütârekeyi uzat diyince Peygamber Efendimiz,*"Ey Ebû Süfyan! Sen bunun için mi geldin?"*diye sordu.
Süfyan, çıkmaza girmişti Hz. Resûlullahtan
cevap alamayınca Hz. Ebû Bekir'e başvurdu. Resûlullah ile aracı olmasını istedi.Hz. Ebû Bekir,*"Bu Resûlullahın aittir ben buna asla karışamam."*diyince Süfyan, ümitsizce Hz. Ömer'
hiddet ve şiddetle Demek, siz antlaşmayı bozdunuz, Eğer, ondan bir şey kalmışsa, Allah onu yok etsin! Ben, asla Resûlullah'tan şefaat dilemeyeceğim. Vallahi, küçük bir karınca için sizinle sizinle savaşırım.

*Hudeybiye antlaşması için medibeye grlen süfyan Kendi kendine*"Vallahi, ben bugünden daha çetin bir gün görmedim."*diyerek Hz. Osman'ın yanına gitti: Ey Osman,"*akrabalıkta bana en yakın sensin. Ne olur hudeybiye mütârekesini uzat Hz. Osman,*"Benim himâyemdekiler Resûlullahın (a.s.m.) himâyesindedirler sana hiçbir yardımda bulunamayacağım Süfyan Hz. Ali'ye Benim en yakınımsın.Resûlullaha antlaşmayı uzatması için şefaatçı ol."*dedi.Hz. Ali'nin cevabı ey Süfyan!"*dedi,*"Vallahi, Aleyhisselâm karar verdi mi, mutlaka yapar.*Bu Resûlullahın işidir. Ben asla hüküm veremem.*Süfyan, yorgun ve bitkindi. Mescidi Nebevîde Ey insanlar! Ben insanları himâyeme aldım, Muhammed'in, bana vefâsızlık edeceğini hiç sanmıyorum."Yâ Muhammed,"*zannetmem ki, sözümü reddedesin!"Efendimiz,*"Ey Süfyan! Bu senin sözündür benim değil."*buyurdu.Süfyan hudeybiye anlaşması için gittiği . Görüşmelerden hiçbir netice alamadı eziklik ve ümitsizlik içinde Mekke'nin yolunu tuttu.Hudeybiye antlaşmasını uzatmak için gittiği medineden hiç bir sonuç alamayan Süfyan Mekkeye varınca Süfyan, kötü bir elçilik yapmanın ezikliğiyle olup bitenleri anlattı. Kureyş müşriklerini korku sardı
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-03-2018, 09:16   #3
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak sorularlaislamiyet.com
Ebû Süfyan Peygamberimiz (s.a.v.)'in Huzurunda

*Mekkeyi fethetmeyi gelen müslümanları karşılarında gören müşrikler son derece korktu telaşa kapıldı Süfyan İslâm karargâhında
Hz. Abbas, Süfyan'ı alıp Efendimizin yanına getirdi. Hz ömer şu teklifi yaptı Yâ Resûlallah Müsaade buyur süfyanın boynunu vurayım.Ey Ömer! Süfyan, Ka'boğullarından olsaydı böyle söylemezdin."* deyince, *Hz. Ömer bütün celâletiyle Ey Abbas! Vallahi, babam Müslüman olsaydı, ona, senin Müslüman oluşuna sevindiğim kadar sevinmezdim. biliyorum ki, Resûlullah da babam Hattab Müslüman olsaydı, senin Müslüman oluşuna sevindiği kadar sevinmezdi."diye cevap verdi.*Efendimiz,*"Ey Abbas! Süfyan'ı Sabahleyin yanıma getir."*dedi Resûl Ey Süfyan Lâ ilâhe İllallah'*deme vakiti gelmedi mi?"*diye sordu.Süfyan zavallıca bir cevap verdi İyi ama putları ne yapayım? Lât ve Uzza'dan nasıl vazgeçeyim Hz. Ömer, hiddetle,
Duâ et ki, çadırdasın. Dışında asla bunu söyleyemezdin."*diye konuştu.Süfyan,*"Yâ Ömer! Yazıklar olsun baban gibi sertsin. ey Hattab'ın oğlu, ben sana gelmedim Amcamın oğluna geldim Bırak da konuşalım."*dedi.

*Süfyan Efendimize hitaben şöyle dedi Babam, anam sana fedâ olsun! Usluluk ve yumuşaklıkta, şeref ve akrabayı gözetmede senden üstünü yoktur. Ya resulullah*Süfyan bir nebze olsun mekkenin fethinde hakka yakınlaştı. Şu itirafı yaptı Vallahi, sanırım ki, Allah'tan başka ilâh olmasa gerek. Çünkü, Allah'la birlikte başka ilâh olsaydı, beni zararlardan korur, iyilikden faydalandırırdı.Efendimiz, Ey Süfyan* Muhammedün Resûlullah'*deme zamanın gelmedi mi?"*diye sordu.Süfyan Yâ Muhammed," müddet tanı. zihnimde şüphe var."Hz. Abbas söze karıştı Ey Süfyan yazıklar olsun Aklını topla yaptığının farkında mısın? Boynun vurulmadan Müslüman ol! Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Resûlü olduğuna şehâdet getir Bunun üzerine Süfyan şehâdet getirip Müslüman oldu.
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-03-2018, 09:17   #4
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak sorularlaislamiyet.com
Ebû Süfyan Peygamberimiz (s.a.v.)'in Huzurunda

*Hz. Abbas, Resûlullahtan, Süfyan için
Yâ Resûlallah"*dedi,*Süfyan üstünlüğü övülmeyi seven bir insandır. Ona iftihar vesilesi verseniz."
Efendimiz,*"Olur"*buyurdu ve Kim Süfyan'ın evine girerse emindir."Süfyan,*"Evimin ne genişliği vardır ki* Efendimiz Kim Kâbe'ye girerse emindir* buyurdu.Süfyan kanaat etmedi.*"Kâbe'nin ne genişliği vardır dedi.Efendimiz,*"Kim, Mescid-i Harama girerse emindir"*buyurdu.Süfyan kanaat etmedi.Efendimiz lütuf ve ihsanını genişletti Kim, kapısını kapayıp evinde oturursa ona emân verilmiştir. Süfyan'ın artık başka talebi kalmamıştı, "İşte bu geniştir." diyerek memnuniyetini izhar etti.
*Resûl Süfyan'ı Mekke'ye göndermedi müşriklerin tesiri altında İslâm ordusuna karşı hareket etme ihtimali vardı. Süfyan, İslâm ordusunun Azametini görmeli kan akıtmaya kalkışanlara nasihat etmeli onları vazgeçirmeliydi Efendimiz, Hz. Abbas'a şu emri verdi Ey Abbas! Ebû Süfyan'ı vadinin daraldığı, dağ boğazının yanına götür Allah ordusunun ihtişamını görsün."

*Hz. Abbas Süfyan'ı vadinin en hakim yerine götürdü.Süfyan, hayret içinde muazzam İslâm ordusunu seyrediyor Süfyan'ın gözleri, nuranî dalgalarla akan mücahidler karşısında kamaşıyordu.Mekke'de öldürmeye kalktıkları ellerinden Allah'ın inâyeti ile kurtulan Hz. Muhammed nasıl on binlerin kalb ve ruhunu fethetmişti*Hz. Muhammed on binlerin kalb ve ruhunu fethetmişti etrafında insanlar pervane gibi dönüyordu Daha düne kadar ona karşı savaşanlar, şimdi ona sadakât elini uzatmışlar, muhabbetinde erimişler, derdiyle hemdert, sevinciyle mesrur, elemiyle müteellim olmuşlardı.Dalga dalga alaylar, taburlar mekkeyi fethe geliyorlardı *Süfyan olanca dikkatiyle Resûlullahı arıyordu.Nihâyet, Efendimizin tepeden tırnağa silahlı alayı geliyordu. Kâinatın Efendisi, azamet, heybet ve vakarı ile Kasvâ'nın üzerindeydi. Etrafında Ensar ve Muhacirler vardı fetih Sancağı, Ensardan Ubâde*Hazretlerindeydi. Süfyan tir tir titriyordu

*Süfyan Sübhanallah, kimdir bunlar ey Abbas?"*diye sordu.Hz. Abbas, "Resûllullah ile Ensar ve Muhacirler"*diye cevap verdi.Süfyan'ın dehşeti arttı, ürperti yükseldi, şöyle dedi Kardeşinin oğluna büyük bir saltanat verilmiş! Hiçbir hükümdarda görmediğim bir saltanat.Hz. Abbas,*"Bu saltanat değil, peygamberliktir."*diyerek Süfyan'ı yanlışını düzeltti.Süfyan da,*"Evet, peygamberliktir.diyerek kanaatını düzeltti.
*Süfyan haşmetli, nuranî, bir kalble çarpan, tek elle kalkan, tek ses halinde yükselen orduya kimsenin karşı koyamayacağını, anlamıştı.Ey Abbas! Ben böyle bir ordu, böyle bir cemâat görmedim."*dedi.
Mekkeli müşriklere hem haber vermek mani olmak ve nasihatta bulunmak üzere Süfyan'ın Mekke'ye gitmesine müsaade edildi.
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-12-2018, 09:12   #5
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
EN GÜZEL DUA ZİKİRDİR

ELİMİZİ SEMAYA KALDIRIYORUZ TÜM ŞEHİTLERİMİZE TÜM ÖLMÜŞLERİMİZE TÜM SEVDİKLERİMİZE VE TÜM İNSANLARA ALAHIN 99 İSMİ İLE İSTİYORUZ

ALLAH *ER-RAHMAN*ER-RAHİM**EL-MELİK*
EL-KUDDÜS*ES-SELAM*EL-MÜMİN*EL-MÜHEYMİN*
EL-AZİZ*EL-CEBBAR*EL-MÜTEKEBBİR*EL-HALIK*
EL-BARİ*EL-MUSAVVİR*EL-GAFFAR*EL-KAHHAR*
EL-VEHHAB*ER-REZZAK*EL-FETTAH*EL-ALİM*
EL-KABID*EL-BASIT*EL-HAFID*ER-RAFİ*EL-MUİZ*
EL-MÜZİLL*ES-SEMİ*EL-BASİR*EL-HAKEM*
EL-ADL*EL-LATİF*EL-HABİR*EL-HALİM*EL-AZİM*
EL-GAFUR*EŞ-ŞEKUR*EL-ALİYY*EL-KEBİR*
EL-HAFIZ*EL-MUKİT*EL-HASİB*EL-CELİL*
EL-KERİM*ER-RAKİB*EL-MÜCİB*EL-VASİ*
EL-HAKİM*EL-VEDUD*EL-MECİD*EL-BAİS*
EŞ-ŞEHİD*EL-HAKK*EL-VEKİL*EL-KAVİYY*
EL-METİN*EL-VELİYY*EL-HAMİD*EL-MUHSİ*
EL-MÜBDİ*EL-MUİD**EL-MUHYİ*EL-MÜMİT*
EL-HAYY*EL-KAYYUM*EL-VACİD*EL-MACİD*
EL-VAHİD*ES-SAMED*EL-KADİR*EL-MUKTEDİR*
EL-MUKADDİM*EL-MUAHHİR*EL-EVVEL*EL-AHİR*
EZ-ZAHİR*EL-BATIN*EL-VALİ*EL-MÜTEALİ*
EL-BERR*ET-TEVVAB*EL-MÜNTEKİM*EL-AFÜVV*ER-RAUF*MALİKÜL MÜLK*ZÜL-CELALİ VEL İKRAM
EL-MUKSİT*EL CAMİ*EL GANİY*EL-MUĞNİ
EL-MANİ*ED-DARR*EN-NAFİ*EN-NUR*
EL-HADİ*EL-BEDİ*EL-BAKİ*EL-VARİS*
ER-REŞİD*ES-SABUR*

Tüm şehitlerimize ve tüm ölmüşlerimize bir fatiha okuyalım

Bismillahirrahmânirrahîm.Elhamdü lillâhi rabbil'alemin Errahmânir'rahim Mâliki yevmiddin İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în İhdinessırâtel müstakîm Sırâtellezine en'amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn amin

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.Hamd o âlemlerin Rabbi,O Rahmân ve Rahim,O, din gününün maliki Allah'ın.Ancak sana ederiz kulluğu, ibadeti ve ancak senden dileriz yardımı, inayeti.
Hidayet eyle bizi doğru yola,O kendilerine nimet verdiğin mutlu kimselerin yoluna; o gazaba uğramışların ve o sapmışların yoluna değil.
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-12-2018, 09:13   #6
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak ülkücüdünya.com
HAZRETİ ÖMER'İN ŞEHİT EDİLMESİ

*Halkını seven ve sevilen, adalet sembolü Hazreti Ömer Radîyallahû Anh'ın suikastte hançer ile şehit edilmesi inanılacak gibi değildir rıza kazanmak her insanın işi değildir. Hazreti Ömer bütün Arapları memnun etmiş hakimiyetindeki İran halkına adaletiyle kendisini sevdirmişti. İran saltanatına son vermiş, sarayları yıkmıştır Adalet sembolünün fetihleri namertleri kızdırmış bir namerdin hançeriyle şehit edilmiştir*İran fethedilince müslümanlar, çok çocuğu hizmet ehli olarak Medine'ye getirmişlerdir. Hazreti Ömer Fars fethedilince Hükümdar Hürmüzün servetini ganimet olarak dağıtmış ve kendisi de sade bir vatandaş gibi Medine'de ikamete etmiştir.
*farslı köle Lü'lü Muğirenin kölesi idi Hazreti Ömer çarşıda gezinirken karşısına çıktı. Efendisinin haraç aldığını söyledi. Ömer Ra Haracın ne kadar?"
Günlük iki dirhem Hz Ömer Ne iş yapıyorsun?" Marangozluk, nakkaşlık ve demircilik Hz Ömer
hünerli işe iki dirhem haracı neden çok görüyorsun?" dedi ve İmkanım olsa rüzgârla çalışan bir değirmen bile yaparım dermişsin Köle
"Bir gün senin için yel ile çalışan bir değirmen yaptıracağım, doğuda ve batıda dillere destan olacak" dedi ve ayrıldı. *Hazreti Ömer e bir köle bir şey anlatmak istedi" Ka'b Hz Ömer e Ey mü'minlerin emiri! Günlerini say, üç gün sonra bir kölenin elinden ecel şerbeti içeceksin" dedi. Hazreti Ömer Nereden biliyorsun?" dedi Tevrat'ta yazıyor" dedi Hz Ömer bir köle sabah namazında saflara girip, elindeki hançerle hz ömeri şehit etti
*Hazreti Ömer yaralı hâlde eve geldi oğlu Abdullah'a katili bulmasını söyledi. bir tabip çağrıldı.artık hz ömer son nefesini vermek üzereydi Kasım 644 te hz ömer aldığı altı hançer yarasından kurtulamadı. cenazesini Hz.Suheyb kıldırdı. Hilafeti on yıl, sürdü rivayete göre şehit Hazreti Ömer Aleyhi Vesellem ve Hazreti Ebu Bekir gibi atmışüç yaşında öldü hususu da vardır.
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-12-2018, 09:13   #7
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com
Eshâb-ı Kirâm**EBÛ EYYÛB-İ ENSÂRÎ mihmandar

*Peygamberimizin ( aleyhisselâm ) mihmandarı ve Eshâb-ın büyüklerindendir. Ensârdandır. “Eyyûb Sultân” olarak tanınır. İsmi Hâlid olup, babasınınki Kelîb, annesininki Kâ’b idi. anne tarafından nesli aleyhisselâm ile birleşir. Hazrec kabilesindendir Medine’de Melik Tübbe’nin evinde doğdu. Melik Tübbe, Hazreti İbrâhim’in dininden olup, Yemen’de Resûlullahtan yediyüz sene önce yaşadı.
*Ensari ra Son Peygamber Hz Muhammed’in Medine’ye geleceğini buraya yerleşti. aleyhisselâm için dahi binalar yaptı, îmân etti Hz Resûl Medine-i Münevvere’ye gelince Melik Tübbe’nin ve Hazreti Hâlid’in ikâmet ettiği evin bahçesine devenin çökmesiyle Peygamberimiz Resûlullah bir hadîs-i şerîfte*“Tübbe’ye sövmeyiniz, çünkü O mü’min idi.”*buyurdu.*Hazreti Ensârî, 620 de Hac mevsiminde îmânla müslüman oldu. 621de ikinci Akabe Biatinde aleyhisselâm sohbeti ile şereflendi. Ashabdan oldu. Hanımı Ümmü Eyyûb Müslüman olup, Peygamberimize hizmet ile şereflendi. Üç erkek, bir kız çocuğu vardı. Eyyûb, Abdurrahmân, Hâlid erkek; Amre de kız çocuğudur.

*aleyhisselâm Hicret’ten sonra ondört gün Kubâda kaldı. Neccâroğulları’na haber gönderdi. Resûlullah Cuma namazını kılıp, Medine’ye hareket etti Medinedekiler Resûlullah geldi! Resûlullah geldi!” deyip, sevinç gözyaşları döküyordu Medinenin uluları Peygamberimizin devesi Kusvaya sarılarak: “Yâ Resûlallah, buyurun ailemizde misâfir olun diyordu. *Resûlullah da*“Deveyi bırakın. o me’murdur. diye teşekkür ediyordu. Deve Neccâroğulları yurduna çöktü. Peygamberimiz,*“Akraba evlerinden hangisi yakındır?”*diye sordu Neccâroğullarından Ensârî “Yâ Nebîyyallah! Benim evim yakındır, işte evim, bu da kapı”, diyerek Resûlullahı davet etti.
Peygamberimiz aleyhisselâm Eyyûb-i Ensârî hazretlerinin evinde Mescid-i Nebevî, hücreler ve odalar bitinceye kadar kaldı. *Hz Eyyûb-i Ensârî, efendimizin muhafızlığını yaptı. hanımı Ümmü ve annesi Resûlullah’a hizmet ettiler. Mihmandarlık Hz Âdem’den kıyâmete kadar, hiç kimseye nasip olmayan bir şerefti, Ensârî’ye nasip oldu. Kendisine hadîsler söylenmiştir. Medine ahalisi, hz Ensârî’nin evine geldi. içinde Musevî âlim Selâm da vardıSelâm, aleyhisselâm ın cemâl-i şerîfine bakıp; “Bu yüz yalancı yüzü değildir” diyerek, hemen müslüman oldu.
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-12-2018, 09:13   #8
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com
Eshâb-ı Kirâm**EBÛ EYYÛB-İ ENSÂRÎ mihmandar

*Hz ensari Buyurdular ki: Bir defasında Resûlullah ile Hz Ebû Bekir’e yemek götürdüm.aleyhisselâm Yâ Eyyûb! Ensârdan otuz kişiyi davet et”*buyurdu. yemek azdı otuz kişi yemek yediler ve doydular. imânları kuvvetlendi bîat ettiler. Altmış kişi davet ettim bir mucizeydi, yemek azalmadı*altmış kişi Resûlullah’ın huzûrunda davet ettim. Geldiler, yemek yediler. Hz Resûlun mucizesini tasdîk ettiler doksan kişi yemek yediler. Yemeğe hiç el sürülmemişti. Resûlullah’a yemek yapıp, gönderirdik Kalanını, geri gönderdiğinde ben ve Ümmü Eyyûb, Hazreti Resûlun elinin değdiği yerden yemek yer ve bereketlenirdik. *bir gece, yapıp gönderdiğimiz soğanlı ve sarımsaklı yemeği Resûlullah geri çevirmişti. elinin izi yoktu feryâd ile yanına gittim. “Yâ Resûlallah babam, anam sana feda olsun akşam yemeğini geri çevirdiniz. ben ve Ümmü Eyyûb, sizin yediğinizle bereketlenmekteydik.” Resûlullah buyurdular ki;*“yemeği kokudan yemedim O yemek haram değildir kokusundan Siz onu yiyiniz.”*buyurdu. “Peygamberimizin keşkek yemeğini çok sevdiğini Hazreti Eyyûb hazretleri rivâyet etmiştir.

*Resûlullah Medine-i Münevvere’de bir kuşluk vakti, müslümanların gözbebekleri Hazreti Ebû Bekr-i Sıddîk ve Hazreti Ömerbile karşılaştı. Üçü hz Ensârînin evine gittiler. Bahçede çalışan Eyyûb-i Ensârî koşarak geldi. Yâ Resûlallah! Hoş geldiniz. Arkadaşlarınızla safa geldiniz” dedi hurma ağacından bir salkım getirdi. üç çeşit hurma vardı. Hazreti Resûlullah*“Yâ Eyyûbvsalkımdaki kuru hurmaları ayır”*buyurunca; “Yâ Resûlallah! Emîr sizindir. Ancak, size hayvan kesip, et ikram edeceğim.” *Resûlullah da;*“Eğer hayvan keseceksen, sütlü hayvan kesme” Eyyûb-i Ensârî ra oğlak kesip, kızarttı. Resûlullah Yâ Eyyûb bir parça da kızım Fâtıma’ya götür, Peygamberimiz*“Bütün ni’metler, ekmek, et, hurma, taze hurma ne güzel. Bu ni’metler şükür ister.”*Nefsim, yed’i kudretinde olan Allahü teâlâya yemîn ederim ki, ni’metler yüzünden, kıyâmet günündensuâl olunacaksınız”*
*ni’metleri yerken “Bismillah”, doyduğunuzda Elhamdülillahillezi eşbaanâ ve en âme aleynâ fe efdâle” diyerek Cenâb-ı Hakk’a şükür ve duâ ediniz. Cenâb-ı Hakk’ın verdiği rızık, bu sebeple, size kifâyet eder.”*

*Efendimiz “Yâ Eyyûb! Yarın bize gel”*buyurdu hz Resûl Eyyûb-i Ensârî radıyallahü anh hazretlerini çok severdi , o’na bir câriye ihsân etti Yâ Eyyûb Bu câriye hakkında Allahü teâlâdan hayır iste. bu câriyeden hayırdan başka birşey görmedik”*hz ensari Fahr-i âlem hazretlerinde hayır görüyorum. O hayır ancak bu câriyeyi âzad etmektir.” deyip cariyeyi âzad etti. Hz Ensârî aleyhisselâm için, hergün sofra hazırlarardı izzet ve ikramıyla çok yükseldi.*Hazreti Eyyûb-i Ensârînin Ensâr-ı kiram ve, Eshâb-ı kiramdandı Mihmandârdı aleyhisselâm ve yakın arkadaşlarına ev sahipliği yaptı Bedir, Uhud, Hudeybiyye tüm gazvelere katıldı Resûlullahın hayır duâlarına kavuşdu. sancakdardı Sancaktâr-ı Resûlullah ünvanı ile şereflendi
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-12-2018, 09:14   #9
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak ehlisünnetbüyükleri.com
Eshâb-ı Kirâm**EBÛ EYYÛB-İ ENSÂRÎ mihmandar

*efendimiz, Eshâb-ı kiramı âhiret kardeşliği yaptırdı, Zeyd ile Mus’ab hazretlerini arasında âhiret kardeşliği akdi yaptırdı. Zeyd hazretleri Cemel ve*Sıffînde Hazreti Ali’nin yanında Kumandanlık yaptı ve Hazreti Ali şehîd oluncaya kadar hep yanındaydı. Suriye, Filistin muharebelerinde Mısır ve Kıbrıs’ın fethinde bulundu. şecaatli ve pek kahraman idi.
*Hz zeyd Hurmalarını çalanı yakalayınca çaldıklarını sana helâl ederim. Ancak şartım var. zararından kurtulmalısın zarardan kurtulmanın çaresi Haşr sûresini okumaktır buyurmuştur zeyd Çok cömert di Evi açıkdı. Elindekini Allah yolunda verirdi. Köleleri ve câriyeleri âzâd eder, ihsânda bulunurdu. Sünnet-i seniyyeye bağlı idi. Dünyayı sevmez ve hoşlanmazdı. *Hz zeyd Resûlullah’ın vefâtıyla Ravza-i mutahhara’da ağlardı.imâm olup, yanındakilere namaz kıldırırdı arkadaşlarına: “Şeytân kalbime vesvese etti bana, insanların arasında imamlığa müstehak senden başkası yoktur. Sen insanlardan efdalsin, dedi ve bundan sonra mecbûr olmadıkça imamlık yapmayacağıma kalbimi riyadan koruyacağıma söz verdim” buyurdu.

*Hz Eyyûb-i Ensârî aynı zamanda ilim ve takvâda sahibiydi Vahiy kâtipiydi Sahâbîler kendisinden ilim ve hikmet dersleri almış, Kur’ân-ı kerîmin ve hadîs-i şerîflerde kendisine müracaat etmiştir Kurra-i Kirâm’dan yani, Kur’ân-ı ezbere bilenlerdendir kırâat âlimidir. her gittiği yerde Mihmandâr-ı Nebevî” olarak hürmet görmüştür.*Hz ensari Hz Ali’nin, hilâfetinde iken Basra vâlisi Abdullah ın yanına gitmiş. İbn-i Abbas ona hürmet etmiş ve konağını tahsis etmiştir. Basra’dan ayrılırken konağın kıymetli eşyaları hediyye edilmiş. kırk bin dirhem gümüş kırk köle ihsân edilmiş köleler âzâd edilerek paraları geri dağıtılmıştır *Muâviye zamanında Mısır’ı ziyâret eden hz Eyyûb-i Ensârî hürmet ve alâka ile karşılanmıştır. Mısır Vâlisi Ukbe akşam namazında imamlığa gecikti. Namazı geç kıldırdı. Cemâatteki Ensârî Vâliye “Ey Ukbe, Resûl-i Ekrem’in şu sözünü duymadınmı Ümmetim, akşam namazını yıldızların gökyüzünü kaplamasına kadar tehir etmedikçe hayır üzeredir, yahut fıtrat üzeredir.”*Hazreti Ukbe, akşam namazını niçin geciktirdiniz?” diye sordu

*Ukbe ( radıyallahü anh ) meşgûliyeti sebebiyle gecikmenin vâki olduğunu ifade etti, hz Ensârî Yemîn ederim ki, senin bu yaptığını görerek halkın da böyle yapardı. Zehabına düşmesinden endişe ederim” vâliyi ikaz etti.*Hz ensarinin Mısır seyahatinin sebebi hadîs-i şerîfi, tahkîk etmekti.aleyhisselâm ın hadîsini Peygamberden duyan Hz Ukbe’den başkası kalmamıştı. Ensârî, Ukbe’yi dinlemek istediğini söyledi. Ukbe hadîs-i şerîfi anlattı: Resûl-i Ekrem buyurdu ki:*“Her kim bir mü’minin kusurunu örterse, Cenâb-ı Hak da kıyâmetde onun kusurunu örter.”*Hazreti Ebû Eyyûb için, Allah yolunda cihâd için cepheye gitmek ne ise, bir hadîs için uzun yollar katetmekde mukaddes bir vazîfeydi.
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-08-2018, 21:44   #10
Kullanıcı Adı
murataltug1985
Standart
Kaynak sahabelerin hayatı android programı

HZ EBÛ BEKİR ra

Hz. Muhammed (s.a.s.)'in İslâm'ı tebliğe başlamasından sonra ilk iman eden hür erkeklerin; raşit halifelerin, aşere-i mübeşşerenin ilki. büyük sahabi.Kur'ân-ı Kerim'de hicret sırasında Rasûlullah'la beraber olmasından dolayı, "...mağarada bulunan iki kişiden biri..." Asıl adı Abdülkâbe olup, İslâm'dan sonra Rasûlullah (s.a.s.)'in ona Abdullah adını verdi Azaptan azad edilmiş mânâsında "atik"; dürüst, sadık, emin ve iffetli olduğundan dolayı da "sıddîk" lâkabıyla anıldı "Deve yavrusunun babası" manasına gelen Ebû Bekir adıyla meşhur olmuştur.Teymoğulları kabilesinden olan Ebû Bekir'in nesebi Rasûlullah'la birleşir. Anasının adı Ümmü'l-Hayr babasının ki Ebû Kuhafedir

Bedir savaşına kadar müşrik kalan oğlu Abdurrahman dışında bütün ailesi müslüman olmuştur. Babası Kuhafe, Ebû Bekir'in halifeliğini ve ölümünü görmüştür. Hz. Ebû Bekir'in Rasûlullah (s.a.s.)'den bir veya üç yaş küçüktür İslâm'dan önce de saygın, dürüst, kişilikli, putlara tapmayan hanif" bir tacir di, ölümüne kadar Hz. Peygamber'den hiç ayrılmamıştır. servetini, kazancını İslâma harcamış sade bir şekilde yaşamıştır. Hz. Ebû Bekir, Fil yılından iki sene sonra 571'de Mekke'de dünyaya gelmiş, güzel hasletlerle tanınmış ve iffetiyle şöhret bulmuştur. Mekke'nin ileri gelenlerinden olup Arapların nesep ve ahbâr ilimlerinde meşhur olmuştur. Kumaş ve elbise ticaretiyle meşgul olurdu; sermayesini İslâm için harcamıştır.

Rasûlullah'a iman eden Ebû Bekir (r.a.) İslâmı dâvete başlamış, Osman b. Affân, Zübeyr b. Avvâm,, Sa'd b. Ebî Vakkas ve Talha b. Ubeydullah gibi ilk müslümanların İslâm'ı onun dâvetiyle kabul etmişlerdir.Hz. Ebû Bekir Rasûlullah'ın yanından ayrılmamış, çocukluğundan itibaren aralarında büyük bir dostluk kurulmuştur. Rasûlullah onun görüşünü tercih ederdi.Araplar ona "Peygamber'in veziri" derlerdi.Teymoğulları kabilesi Mekke'de önemliydi. Ticaretle uğraşıyor, kültürleri ile tanınıyordu. Hz. Ebû Bekir'in babası Mekke eşrafındandı. Hz. Ebû Bekir, câhiliye döneminde de güzel ahlâkı ile, sevilen bir kişi idi. Mekke'de "eşnak" diye bilinen kan diyeti ve kefalet ödenmesi işlerinin yürütülmesiyle görevliydi.

Muhammed (s.a.s.) ın büyük dostuydu sık müşâvere ederlerdi. câhiliye kültürüne karşıydılar, şiir yazmaz ve sevmezlerdi, tefekkür ederlerdi.
Hz. Ebû Bekir, Hira dağından dönen Hz. Muhammed ile karşılaştığında, Rasûlullah (s.a.s.) ona, "Allah'ın elçisi" olduğunu söyleyip "Yaratan Rabbinin adıyla oku" diye başlayan âyetleri bildirdiğinde ona: "Allah'ın birliğine ve senin O'nun rasûlü olduğuna iman ettim" demiştir. Hz. Hatice'den sonra Rasûlullah'a ilk iman eden odur. Hz. Peygamber (s.a.s.) İslâm'ı tebliğinde kimle konuştuysa tereddüt görmüş, ancak Ebû Bekir tereddütsüz kabul etmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s.), "Bütün insanların imanı bir kefeye, Ebû Bekir'in ki bir kefeye konsa, onun imanı ağır basardı " diye benzetme yapmıştır.

Mü'min Ebû Bekir, hayatının sonuna kadar tüm varlığını İslâm'a adamış, hayırda en başta gelmiştir.Ebû Bekir Mekkede güçlü kabileleri İslâm'a kazandırmaya çalıştı, müşriklerin işkencelerine maruz kalan güçsüzleri, köleleri korudu; servetini eziyet edilen köleleri satın alıp azad etmekte kullandı. Bilâl, Habbab, Lübeyne, Zinnire, Ümmü Ubeys bunlardandır. Kendisi de Mescid-i Haram'da müşriklerin saldırısına uğramıştı. Ebû Bekir, iman ettikten sonra İslâm'ı tebliğe gizlice devam ediyordu. Annesi, karısı Ümmü Ruman ve kızı Esma iman etmiş, oğulları Abdullah, Abdurrahman ve babası Ebû Kuhafe iman etmemişlerdi. Osman b. Affan, Sa'd b. Ebî Vakkas, Talha b. Ubeydullah gibi ilk müslümanları İslâm'a dâvet eden odur.

Müşriklerin eziyetleri çoğalıp müslümanlara yapılan baskılar artınca Hz. Peygamber Hz. Ebû Bekir'e de Habeşistan'a göç etmesini söylemiş Ebû Bekir yola çıkmış; ancak Berkü'l-Gımâd'da Mekke'nin ileri kabilelerinden İbn Dugunne ile karşılaştığında İbn Dugunne onu himayesine aldığını ve Mekke'ye dönmesi gerektiğini belirtip Mekke'ye dönmüşlerdir. Ebû Bekir'i himayesine alan İbn Dugunne, Ebû Bekir'in ibadet etmesi ve inancını yaymaya devam etmesi sebebiyle ona ibadetini gizli yapmasını söylediğinde Ebû Bekir, onun himayesine ihtiyacı olmadığını, "Senin himayeni sana iâde ediyorum. Bana Allah'ın himayesi yeter."demişti

onüç yıl Mekke'de Rasûlullah'ın yanında kalan Hz. Ebû Bekir, Hz. Aişeden rivâyetle, Rasûlullah hicret emrini alıp Ebû Bekir'e gelerek ona beraberce hicret edeceklerini söyleyince Ebû Bekir sevinçten ağlamaya başlamıştı Hz. Peygamber'in bir gece Mekke'den Kudüs'e oradan Sidretü'l Münteha'ya gittiği İsra ve Mirâc hâdisesini duyan müşrikler Hz. Ebû Bekir'e gelince "O dediyse doğrudur." demiş Ebu Bekir'e; ihlâslı, yalan söylemeyen, özü doğru, itikadında şüphe olmayan anlamında, "Sıddîk" lâkabı verildi. "O, ne iyi arkadaştı " o "Sıddîk" ile o "Emîn", o iki arkadaş beraberce Sevr dağındaki mağaraya hareket ederek hicret etmişlerdir.
Sevr mağarasına ilk giren Hz. Ebû Bekir, (r.a.) keşif yaptıktan sonra Rasûlullah içeri girmiştir.

Ebû Bekir'in kızı Esma yolda yemeleri için azıklarını hazırlamıştı. Mekke'den ayrılınca müşrikler her tarafa adamlarını yollayarak aramaya başladılar. Kureyş kabilesinin müşrikleri Ebû Cehil başkanlığında Esma'nın evini aradılar, dayak attılar.Hz. Ebû Bekir (r.a.) hicret yolculuğunda bütün parasını almıştı. Buna rağmen kızı Esma onun nerede olduğunu, nereye gittiğini kâfirlere söylememiştir.İz süren Mekkeli müşrikler Sevr mağarasına geldiler. Rasûlullah şöyle diyordu: "Üzülme, Allah bizimledir Allah onu görünmez askerlerle desteklemiştir; Allah güçlüdür, hakimdir. Kâfirler tüm aramalara rağmen onları bulamadı Mağarada üç gün kalan yönelen Rasûlullah ile Ebû Bekir Kuba'ya vardılar.

Ebû Bekir mağaradaki günü şöyle anlatır: "Rasûlullah (s.a.s.) ile beraber mağarada bulundum. Bir ara başımı kaldırınca Kureyş casuslarını gördüm. Ya Rasûlullah, bunlardan birkaçı gözünü aşağı eğse muhakkak bizi görür' dedim. O, 'Sus ya Ebû Bekir. İki yoldaş ki, Allah onların üçüncüsü ola, endişe edilir mi?' buyurdu.
Kuba'da üç gün kalan Rasûlullah ile Hz. Ebû Bekir Medine'ye vardılar. Medine'de Hz. Ebû Bekir hummaya tutuldu. Hastalık ilerleyince Rasûlullah, "Allah'ım Mekke'yi bize sevgili kıldığın gibi Medine'yi de bize sevgili kıl, hummayı bizden uzaklaştır' diye dua etti Hz. Ebû Bekir ve hasta sahâbîler iyileşti

Hz. Âişe ile Hz. Muhammed (s.â.s.)'in düğünleri yapıldı. Mescidi Nebî inşâ edildi. Masrafların bir kısmını Hz. Ebû Bekir karşıladı. Medine'de kardeşlik tesis edildi Ebû Bekir'in kardeşi Harise b. Zeyd oldu.Hz. Ebû Bekir Medine'de Mescidi Nebî'nin inşasına katıldı. Rasûlullah İslâm'ı yaymak ve düşmanlar hakkında bilgi toplamak için seriyye keşif kollarını Medine dışına gönderiyor, bunlara Hz. Ebû Bekir de katılıyordu. Rasûlullah ile birlikte çarpıştığı savaşlarda Bedir'de, Uhud'da, Hendek'te Ebû Bekir de yer aldı. O, Müreysi, Kurayza, Hayber, Mekke, Huneyn, Taif gazvelerinde de bulundu.
Rasûlullah'ın bizzat idare ettiği harplere gazve denir. Ebû Bekir, otuzdan fazla gazveye katılmıştır. Çarpışma olmaksızın Veddan, Buvat, Uşeyre gazveleriyle düşmanlar itaat altına alınmıştır.

Bütün gazvelerde Hz. Ebû Bekir, Rasûlullah'ın en yakınında yer almıştı onun "veziri" gibi idi.
Bedir'de, oğlu Abdurrahman müşrikler safında yer aldığında Ebû Bekir oğluyla çarpışmıştır. Bedir'de birçok sahâbî, oğlu, kardeşi, babası, dayısı ile çarpışmıştı. Bedir savaşı, müslümanların İslâm'ı herşeyden üstün tuttuklarını, Allah için en yakınları olan müşrikleri kan bağı içinde kalmadan, başka insanlardan ayırdetmeden öldürdüklerini göstermektedir.Rasûlullah'ın amcası Hamza, İslâm ordusu safındayken öteki amcası Abbas, düşman safındaydı. Yeğeni Ubeyde kendi yanındayken, öteki yeğenleri Ebû Süfyan müşrikdi. kızı Zeyneb'in eşi Ebû'l-As da Rasûlullah'a karşı müşriklerle birlikte savaşıyordu.

Hicretin 9. yılında Medine'de büyük bir kıtlık oldu. Bizans İmparatoru, Şam'da Hicazı istilâ etmek üzere büyük bir ordu hazırladı. Rasûlullah, İslâm ordusunu hazırlarken, kıtlıkla karşılaştı. Ebû Bekir malının hepsini bu orduya kullandı. Onuncu yılda "Vedâ Haccı"nda bulunan Allah'ın Rasûlü, onbirinci yılda hastalandı.Hicrî onbirinci yılda hastalanan Rasûlullah (s.a.s.) 13 Rebiyülevvel Pazartesi günü (8 Haziran 632) vefât etti. müslümanlar büyük bir üzüntüye kapıldı ve ne yapmaları gerektiğine karar veremediler. Ama o da bir ölümlüydü. Hz. Ömer, onun Hz. Musa gibi Rabbi ile buluşmaya gittiğini, O'nun için "öldü" diyen olursa ellerini keseceğini söylüyordu.

Ebû Bekir, Rasûlullah'ı alnından öptü "Babam ve anam sana fedâ olsun ya Rasûlullah. Ölümünde de yaşamındaki kadar güzelsin. Senin ölümünle peygamberlik son bulmuştur. Şânın ve şerefin o kadar büyük ki, üzerinde ağlamaktan münezzehsin. Yâ Muhammed, Rabbinin katında bizi unutma; hatırında olalım ..." dedi. Sonra dışarıda Ömer'i susturdu Ey insanlar, Allah birdir, O'ndan başka ilâh yoktur, Muhammed O'nun kulu ve elçisidir. Allah l hakikattir. Muhammed'e kulluk eden varsa, bilsin ki o ölmüştür. Allah'a kulluk edenlere gelince, şüphesiz Allah diri, bâkî ve ebedîdir. Size Allah'ın şu buyruğunu hatırlatırım: "Muhammed sadece bir elçidir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse siz ökçelerinizin üzerinde geriye mi döneceksiniz? Kim ökçesi üzerinde geriye dönerse Allah'a hiçbir ziyan veremez. Allah şükredenleri mükâfatlandıracaktır" (Âl-i İmrân, 3/144).

Allah'ın kitabı ve Rasûlullah'ın sünnetine sarılan doğruyu bulur, o ikisinin arasını ayıran sapıtır. Şeytan, peygamberimizin ölümü ile sizi aldatmasın, dininizden saptırmasın. Şeytanın size ulaşmasına fırsat vermeyiniz" Hz. Ebû Bekir konuşmasıyla insanları teskin ettikten sonra Rasûlullah'ın teçhiziyle uğraşırken, Ensâr, halife tayini için bir araya gelmişlerdi Ebû Bekir, Hz. Ömer, Ebû Ubeyde ve Muhacirler Ensâr ile konuşuldu ve hilâfet hakkında müzakereler yapıldı Hz. Ebû Bekir, Ömer ile Ubeyde'nin ortasında durdu ikisinden birine bey'at edilmesini istedi. O, kendisini halife olarak öne sürmedi. Hz. Ebû Bekir'in konuşmasından sonra Hz. Ömer Ebû Bekir'e bey'at etti ve, "Ey Ebû Bekir, müslümanlara sen Rasûlullah'ın emriyle namaz kıldırdın. Sen onun halifesisin ve biz sana bey'at ediyoruz. Rasûlullah'a hepimizden daha sevgili olan sana bey'at ediyoruz" dedi.

Hz. Ömer'in ve yanındakiler Ebû Bekir'e bey'at ettiler. Mescid-i Nebî'de Hz. Ebû Bekir hutbe okudu Rasûlullah'ın defni salı günü gerçekleşti, Hz. Ebû Bekir Her peygamber öldüğü yere defnedilir" hadisini ashaba hatırlattı . Hz. Ali bey'at haberini alır almaz, elbisesini yarım yamalak giydi evden fırlayıp Hz. Ebû Bekir'e bey'at etmiştir Râsulullah'ın Ebû Bekir ile Ömer hz ali arasında ihtilâflar, meydana gelmişse de onlar dâima birlikteliklerini devam ettirdi Anlaşmazlıklarda huy ve karakter farklılığı rol oynuyordu. Ebû Bekir yumuşak ve sâkinken, Ömer serttir. Ama her zaman birlikteydiler Ebû Bekir'in yönetiminde, Hz. Ali ve Zübeyr b. Avvam savaşlarda kararlarda namazlarda Ebû Bekir'in arkasında yer almışlardır


Hz. Ali, Rasûlullah'ın vasiyetini ölünceye kadar yerine getireceğini söylemiştir Hz. Ebû Bekir'in halifeliğine karşı kimseden çıkış olmamıştır. Hz. Peygamber ölmeden yazılı bir ahidname bırakmamış, Hz. Ebû Bekir'in faziletini konuşmuş, hasta yatağındayken onu İmam tâyin etmiştir.Hz. Ebû Bekir, kendisine Rasûlullah'ın mirasından pay almak için gelen Hz. Fâtıma'ya, "Rasûlullah'ın yaptığı hiçbir şeyi yapmaktan geri durmam" diyerek, Fâtıma'nın peygamberin kızı olmasını dinin üstün tutulmasından önemsiz görmüş Rasûlullah'ın yanındayken ondan ne duymuş, ne görmüşse onu tatbik etmiştir

Hz. Ebû Bekir "Rasûlullah'ın Halifesi" seçildikten sonra Mescid'de Sizin en hayırlınız değilim, ama başınıza geçtim; görevimi hakkıyla yaparsam bana yardım ediniz, yanılırsam doğruyu gösteriniz; ben Allah ve Rasûlü'ne itaat ettiğim müddetçe siz de bana itaat ediniz, ben isyan edersem itaatiniz gerekmez..." demiştir Hz. Ebû Bekir Rasûlullah'ın halifesi olduktan sonra, onun vefâtıyla Arabistan'da Mekke ve Medine dışındaki bölgelerde dinden dönme hareketlerine, yalancı peygamberlere, "namaz kılarız, ama zekât vermeyiz" diyenlere karşı savaş açtı. Ansı Kezzâb, Secah, Tuleyha gibi yalancı peygamberlerle yapılan savaşlarda zararlı unsurlar yok edilmiş, isyan bastırılmış, zekât Beytü'l-Mal'e konulup dağıtılmıştır.

Rasûlullah'ın hazırladığı, Üsâme ordusunu Ürdün'e yollayan Ebû Bekir, Bahreyn, Umman, Yemen, Mühre isyanlarını bastırmıştır. İçte isyancılarla mücâdele edilirken, dışta iki büyük imparatorluğun, İran ve Bizans'ın ordularıyla karşılaşılmıştır. Hîre, Ecnâdin ve Enbâr, savaşlarla İslâm diyarına katılmış, Irak fethedilmiş, Suriye'nin önemli kentleri ele geçirilmiştir. Yermük savaşı devam ederken Hz. Ebû Bekir vefât etmiştir. O ordusuna verdiği öğütlerde Kadın, çocuk ve yaşlılara dokunmayın, yemiş veren ağaçları kesmeyin, ma'mur bir yeri tahrip etmeyin, haddi aşmayın, korkmayın." İslâm ordusu fethettiği yerlerde kimseye zulmetmemiş, adaletiyle düşmanların takdirini kazanmış, müslüman olmayıp da cizye vererek İslâm'ın himayesine giren milletler huzur ve emniyet içinde yaşamışlardır.

Hz. Ebû Bekir, Ridde harplerinde, vahiy kâtiplerinin ve kurrâ'nın şehid olması üzerine, Hz. Ömer'in Kur'ân'ın toplanması fikrine sıcak bakmamışsa da ona hak vererek, Kur'ân âyetlerini toplatmıştır Rasûlullah zamanında inen vahiy, kâtiplerince ceylan derilerine, beyaz taşlara, enli hurma dallarına yazıldığı gibi, ashâbın çoğu Kur'ân hâfızı idi. yazılı âyetler dağınıktı, kurrâ azalınca Kur'ân'ın muhafazasında endişe edildi. Ebû Bekir, Zeyd b. Sâbit'in başkanlığında âyetlerin getirilmesini emretti. şâhitlerle âyetler doğrulanıyordu bütün âyetler toplandı Mushaf" meydana getirildi. Mushaf Ebû Bekir'den Ömer'e, ondan da kızı Hafsa'ya geçti ve Hz. Osman zamanında çoğaltılarak Dârü'l-İslam'ın bütün vilâyetlerine dağıtıldı.

Hilâfeti iki sene üç ay gibi kısa bir müddet sürmesine rağmen Hz. Ebû Bekir zamanında İslâm büyük bir gelişme gösterdi Hz. Ebû Bekir Hicrî 13. yılda hicretten sonra Medine'de yakalandığı hastalığının ortaya çıkması üzerine yatağa düşünce yerine Ömer'in namaz kıldırmasını istedi. Ashâbla istişâre ederek Hz. Ömer'i halifeliğe uygun gördü. hilâfet ahitnamesini Hz. Osman'a yazdırdı. Ebû Bekir (r.a.) de, çok sevdiği Rasûlullah gibi altmış üç yaşında vefât etti. Rasûlullah'ın yanına -defnedildi. bu iki büyük insanın, iki büyük dostun, kabirlerinde de birliktelikleri devam etti.Tâcir olarak geniş bir kültüre sahip olan Hz. Ebû Bekir, dürüstlüğü ve takvâsı ile ashâb içinde ilk sıradadır yumuşak huyludur, çok düşünüp az konuşur tevâzu sahibidir

Hz. Âişe'nin rivâyetinde gözü yaşlı, gönlü hüzünlü, sesi zayıf" idi. Câhiliye döneminde müşrikler ona güvenir, diyet ve borç-alacak işlerinde onu hakem tanırlardı. Rasûlullah'ın en sadık dostuydu Ebû Bekir'in Mirâcda sergilediği sonsuz bağlılık ona "es-Sıddîk" lâkabını kazandırmıştır. O bu olayda "O ne söylüyorsa doğrudur" demiştir. Cömertlikte ondan üstünü yoktur. Bütün malını mülkünü İslâm için harcamış, vefât ederken vasiyetinde, halifeliği müddetince aldığı maaşların, topraklarının satılarak iâde edilmesini istemiş ve geride bir deve, bir köleden başka birşey bırakmamıştır. Dört eşinden altı çocuğu olan Ebû Bekir, kızı Âişe'yi Rasûlullah ile hicretten sonra evlendirmiştir (

Hicret sırasında mağarada iken ayağını bir yılan soktuğunda ve ayağı acıdığında dizine yatıp uyumuş Peygamber'i uyandırmamak için sesini çıkarmaması, ağlarken Hz. Peygamber uyanıp ne olduğunu sorduğunda, "Anam-babam sana fedâ olsun ya Rasûlullah" demesi Ebû Bekir'in Rasûlullah'a olan bağlılık örneklerinden sadece biridir. Hz. Ebû Bekir'in beyaz yüzlü, zayıf, doğan burunlu, sakallarını kına ve çivit otuyla boyayan sakin bir adam olduğu rivâyet edilir Rasûlullah'tan sonra bu ümmetin en hayırlısı Ebû Bekir'dir. O, Hz. Peygamber'in veziri, fetvâlarda en yakınıdır Rasûlullah'ın insanlardan dost edinseydim, Ebû Bekir'i edinirdim" ve "Herkeste iyiliklerimin karşılığı vardır, Ebû Bekir hariç" demesi

son hutbede, "Allah, kullarından birini dünya ile kendi katında olan şeyleri tercih hususunda serbest bıraktı; kul, Allah katında olanı tercih etti'' diye Ebû Bekir'i övmesi ve mescide açılan tüm kapıları kapattırıp yalnız Hz. Ebû Bekir'in kapısını açık bırakması ona verdiği değeri göstermektedir.
Hz. Ebû Bekir'in nasslara aykırı hiçbir görüşü yoktur. Ebû Bekir sünneti çok iyi biliyor, Rasûlullah'ı herkesten çok tanıyordu. hilâfetinde kendisine karşı muhâlif bir hareket olmamış ve fitneler görülmemiştir ihtilâflarda çözümsüzlük, bid'atler onun devrinde yaşanmamıştır. "Üzülme, Allah bizimle beraberdir" buyuran Rasûlullah'ın haberi sanki lâfızda ve mânâda Hz. Ebû Bekir'de zâhir olmuştur

Ben ancak Rasûlullah'a tâbiyim, birtakım esaslar koyucu değilim" diye kararlarında çok titiz davrandığı zikredilir Bir meseleyi hallederken önce Kur'ân'a bakar, bulamazsa Sünnet'te orda da bulamazsa ashâbla istişâre eder ve ictihad ederdi. Ganimetin bölüşümünde Muhâcir-Ensâr eşitliği'nin ihtilâfa yol açmasında Ömer'in Muhâcirlere daha çok pay verilmesini savunmasına rağmen ganimeti eşit olarak bölüştürmüştür. hilâfetinde huzursuzluk çıkmadı. Ebû Bekir, Rasûlullah'ın tüm uygulamalarını tatbik etmiş; kalpleri İslâm'a ısındırmak istenenlere toprak vermesi gibi- Müslümanlar otuz sekiz kişiyken Mekke'de Mescid-i Haram'da İslâm'ı tebliğ eden ve müşriklerce dövülen Ebû Bekir'e hilâfetinde "Halifet-u Rasûlillah" denilmiş, sonraki halifelere ise "Emîrü'l-Mü'minîn" denilmiştir.

Mâlî işlerini Ebû Ubeyde, kadılık ve kazâ işlerini Hz. Ömer, kâtipliğini Zeyd b. ve Hz. Ali, başkumandanlığını Üsâme ve Halid yapmıştır. Medine Dârü'l-İslâm'ın başkenti olmuş, Mekke, Taif, San'a, Necran,, Bahreyn vilâyetlere ayrılmıştır. ganimetlerin beşte biri Beytü'l-Mal'de toplanmıştır.Hz. Ebû Bekir, Mukillîn denilen çok az hadis rivâyet eden ashâbdandır., yanılıp yanlış birşey söylerim korkusuyla yalnızca yüz kırk iki hadis rivâyet etmiştir

Hutbe ve öğütleri

Hayır işlerinde acele edin, çünkü arkanızdan acele gelen eceliniz var...

Allah için söylenmeyen bir sözde hayır yoktur...

bir yericinin yermesinden korktuğu için hakkı söylemekten çekinen kimsede hayır yoktur...

Amelin sırrı sabırdır... Hiç kimseye imandan sonra sağlıktan daha üstün bir nimet verilmemiştir...

Hesaba çekilmeden kendinizi hesaba çekiniz .
murataltug1985 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi