Yazarlar


[email protected] Yorumlar



Bursa-Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran'ın "Türkçe ezan" talebi, ezbere bildiğimiz kavga arayışlarına pek benzemiyor.
Mâlum, dindarları tahrik için kullanılan en etkili yollardan biri "Türkçe ezan"ı hatırlatmaktır. 1933'te Diyanet İşleri Riyaseti'nin tamimi ile başlayan bu uygulama, 1950'de Demokrat Parti iktidarına kadar sürmüştür. Arada İnönü döneminde konu Ceza Kanunu'nda düzenlenmiş ve Arapça ezan okuyanlara hapis cezaları verilmiştir. Tarihimizin en tatsız ve gereksiz zulümlerinden biri "Türkçe ezan" meselesidir. Toplumun en genel nitelikli kutsalına müdahale edilmiş, devlet ile halk saçma bir gerekçe ile karşı karşıya getirilmiştir. "Türkçe ezan" Demokrat Parti'nin ezici şekilde iktidara gelmesinin en önemli gerekçelerinden biri olmuş; halk, inancına yapılan bu saygısızlığı sandıkta cezalandırmıştır. Yaşanan tecrübeler "Türkçe ezan"ın gündeme getirilmesinin sadece kestirmeden halka küfür etmek, onun inancını aşağılamak anlamına geldiğini gösteriyor. Çünkü bu talebin arkasında "ben senin inancını, kutsalını bile değiştiririm" aşağılaması bulunuyor. Halk ise şu basit cevabı veriyor: "Sana ne kardeşim benim ezanımdan?" Ancak bu soruyu Yurtkuran'a sorarken, biraz daha dikkatli olmalıyız. Çünkü bu talebin arkasında "önemli bir şey" duruyor.

Yurtkuran'ın "Mudanya Mütarekesi'nin 85. Yıldönümü Sempozyumu"nda kalkıp "Bizi namaza bile yabancı dille çağırmaya devam ediyorlar. Namaza bile Arapça çağırıyorlar..." sözlerinin arkasında, yüzde yüz ona ait olan "Atatürkçü Düşünce(Kemalizm)"'nin matematiksel formülü duruyor. Evet, bu tıp profesörü Atatürkçülüğün matematiksel formülünü geliştirmiş ve yayımlamıştır. "Türkçe ezan"a dair iddiası da, bu formülden çıkmaktadır. Yurtkuran'ın matematiksel kesinlikteki formülü oldukça uzun. İsteyen Uludağ Üniversitesi'nin web sitesinden, bu orijinal fikirlere ulaşabilir. Formül kısaca şöyle. Atatürkçü Düşünce (Kemalizm) -eşittir- laiklik -çarpı- parantez içinde sırayla "ulusçuluk -artı- halkçılık -artı- devrimcilik -artı- barışçılık -artı- akılcılık -artı- devletçilik (parantez kapanıyor) -çarpı- (daha büyük parantez içinde ulusal egemenlik -çarpı- küçük parantez içinde bağımsızlık -artı- cumhuriyet (küçük ve büyük parantez kapanıyor). Formül için Yurtkuran'ın on bir prensibini ezberlemek, sonra da bunları birbiriyle çarpmak ve toplamak gerekiyor. Birkaç sorunun cevabı yok. Meselâ "Neden on bir prensip?"; sonra "Neden bazıları toplanıyor, bazıları birbiriyle çarpılıyor?" "Bu formül ile Atatürk arasında bağı nasıl kuracağız?"

Gelelim "Türkçe ezan" meselesine. Profesör Yurtkuran, "Ulusçuluk" ilkesi içinde "dil birliği çarpanı"nın bulunduğunu açıklıyor. "Dil birliği çarpanı" sıfır olursa, onun yanında yer alan "kültür birliği", "çağdaşlaşma ülküsü" ve "sevinçte ve tasada birliği" de matematiksel olarak sıfıra dönüşeceğinden, "dil birliği" çok önemli. O zaman ne oluyor? Üniversite Rektörü'nün "Namaza bile Arapça çağırıyorlar..." diye şikâyet etmeye hakkı oluyor. "Dil birliği" çarpanı diğerlerini de sıfır yapacağı için ezanın Türkçe okunması gerekiyor. Bağlantı matematiksel bir kesinlik içinde şekilleniyor. Kim itiraz edebilir?

İtirazımız, bu prensiplerin on bir madde oluşuna, sonra da "Atatürkçü Düşünce"ye dair Yurtkuran'ın şu ön açıklamasına yönelik: "Atatürkçü ideolojinin klasik ideolojilerden birinci farkı, önce eylem oluştu, sonra da bu eylemlerden fikir oluştu. Diğer bir deyişle önce ilke ve devrimler gerçekleşmiş, sonra fikir yazılı hale gelmiştir. Klasik ideolojilerde ise bunun tam tersidir, önce fikir oluşturulur, sonra buna uygun eylem yapılır. Yurtkuran, "Atatürkçü Düşünce"yi "faşizm" olarak tanımladığının her halde farkındadır. Fikirden önce eylem sadece faşizmin özgün yanıdır. Yurtkuran, "Atatürkçü Düşünce"yi faşizm, Atatürk'ü de bir faşist olarak tarif ediyor. "Atatürk'ü koruma kanunu" kapsamında mutlaka yargılanması gereken bir suç işliyor.

Görüldüğü gibi Yurtkuran'ın "Türkçe ezan" talebinin arkasında Atatürk'ün "faşist" olduğuna dair bir kabul duruyor. Peki Atatürk faşist miydi? Elbette hayır.


09 Ekim 2007, Salı