|
![]() |
#1 |
![]() ... ![]() Bizi şaşırtıyorsunuz, diyenlere iki şey söylüyorum. Birincisi, bunun için özür dilemeyeceğim; şaşırmak iyi şeydir, düşünmenin ilk adımıdır. İkincisi, ben de tarih karşısında şaşırmayanlara şaşırıyorum. Bilin ki, tarih şaşırmadan yazılıyor ve şaşırmadan okunuyorsa ya iyi yazılmıyor, ya da iyi okunmuyordur. Bu yazıyı yazdığım 15 Mayıs günü, İzmir'in Yunanlılarca işgalinin 90. yıldönümüydü. Yine İlk Kurşun anıtına çelenkler bırakılıp saygı duruşunda bulunulacak, yine düşmana ilk kurşunu gazeteci Hasan Tahsin'in attığı dile getirilecek. İyi ama elimde 1931 basımı liseler için "Tarih" kitabı var, burada ne Hasan Tahsin'den, ne de ilk kurşunun bizim tarafımızdan atıldığından bir bahis var. Nasıl oluyor da şimdi ders kitaplarımızın baş köşesine kurulmuş bu bilgi, işgalden 12 yıl sonra kaleme alınmış bir ders kitabında hatırlanmamıştır? 1931 tarihli kitapta ne yazılı biliyor musunuz? Aynen şu: "Yunan kuvvetleri İzmir rıhtımına çıkarıldı; Efzon taburları, İzmir kışlasının yanına yaklaşırken, Yunanlılar tarafından atılan silahları bahane ittihaz ederek kışlayı ateşe tuttular." Ne yapmış Efzon taburları? Onları karşılamaya gelen coşkulu Yunanlıların veya Rum "magandalar"ın açtıkları ateşten paniğe kapılıp kışlamıza ateş açmışlar. Kafamız karışıyor diyenlere soruyorum: Siz Atatürk'ten daha iyi mi bileceksiniz? İzmir'in işgalini 1930'lardaki nesil Hasan Tahsin'siz okurken, biz neden onsuz nefes alamaz olduk? O tarihte insanların hatırlayamadığı yeni bilgi ve belgeler bulundu diye düşünenler çıkabilir. Ben de soruyorum: Tarih Atatürk zamanındaki gibi kalmak zorunda değilse, bu niye Hasan Tahsin'le sınırlı kalsın? Bir: Kurtuluş Savaşı'nı başlatan ilk kurşunu kim attı? Bakın Genelkurmay Harp Tarihi Dairesi'nin yayınladığı "Türk İstiklal Harbi" adlı serinin 4. cildinde (s. 55-56) ne yazıyor? Beraber okuyalım: "Fransızlar İskenderun'a asker çıkardıktan sonra (...) Dörtyol'un hemen güneyinde bulunan Karaköse köyüne taarruz ettiler. Buradaki halk kendilerini savunma için Dörtyol'a ve Özerli'ye giden yolları taştan barikatlar yapmak suretiyle kapattılar ve buraya gelen Fransızlara ateşle karşı koydular. 19 Aralık 1918'de yapılan bu çarpışma Türk milletinin düşmana karşı ilk ayaklanması ve direnişidir." Yani? İlk kurşun 15 Mayıs 1919'da İzmir'de değil, bundan tam 6 ay önce Antakya'da atılmış. Nerede? Bugünkü Antakya'nın Dörtyol ilçesine bağlı Karaköse köyünde. İlk kurşunu ateşleyenin ismi ise General Fahri Belen'in Başbakanlık tarafından 1973'te basılan "Türk Kurtuluş Savaşı" kitabına göre Kara Hasan'dır (s. 58). İki: Hasan Tahsin'in adı, 1970'lere kadar ders kitaplarına girmiş değildi. Hakkında çıkan ilk kitap, İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nce yayınlanmış olup 1972 tarihlidir. İçinde bir sürü tutarsızlıklar bulunan bu kitaptaki iddialar, İzmirli yazarlar ve gazetecilerce iyi pazarlanmış ve zamanla hem "İlk Kurşun Anıtı" yaptırılmış, hem de Hasan Tahsin'in ismi ders kitaplarına "kahraman" olarak sokulmuştur. Nitekim Enver Ziya Karal'ın 1958 tarihli lise "Tarih" kitabında herhangi bir isim belirtilmezken, Toktamış Ateş hocanın "Türk Devrim Tarihi"nde Hasan Tahsin "yurtsever" olarak nitelendirilmekte, "elindeki tabancayla ortaya atılarak, birkaç Yunan askerini öldürdükten sonra şehit edildi" yazılıdır (2000, s. 80). İşin garibi, Prof. Ateş burada bir dipnot numarası vererek Samim Kocagöz'ün "Yön" dergisindeki (15 Mayıs 1963) yazısına gönderiyor bizi. Güzel. Açıyoruz "Yön" dergisini. Fakat o da ne? Toktamış hocanın elinde tabancasıyla ortalığa atladığını yazdığı Hasan Tahsin'in eline tabanca yerine BOMBA vermiştir yazar. Nasıl oluyorsa oluyor, metinde tabanca iken dipnotta bomba oluyor, biz de buna, kimse kusura bakmasın, İnkılap Tarihi(Kaldı ki Samim Kocagöz de dürüst davranmıyor, ilk kurşunu atanın Hasan Tahsin olduğu bilgisini Miralay Ali Kemal Sırrı'nın raporundan aldığını yazıyor. Oysa aynı raporu açıp bakarsanız "ilk kurşunu atanın henüz belli olmadığı" yazılıdır. Ağlasak mı gülsek mi?) Burada iki ihtimal çıkıyor karşımıza: Ya Toktamış hoca dipnotta kaynak olarak gösterdiği yazıyı okumamıştır, ya da o yazıyı kaynak gösterirken, kendisi başka bir kaynaktan "yararlanmıştır". İyi ama biz tam da o kaynağı istiyoruz. Hangi kaynakta yazılıdır ilk kurşunu atanın Hasan Tahsin olduğu? Bu henüz belli değildir. O kadar belli değildir ki, olayın Yunanlı görgü şahitleri bambaşka şeyler söylemektedir. Bilge Umar, "İzmir Savaşı" adlı kitabında, Yunanlıların ilk ateşin kimin tarafından açıldığını araştırdıklarını ortaya koyuyor. Buna göre, ateş provokasyonu, "İtalyan gizli servisi"nin operasyonudur. İtalyanlar, kendilerine söz verilen İzmir Yunanlılara 'satılınca' bu 'haksız' işgali sabote etmek üzere çeşitli girişimlerde bulunmuş ve Türklerle dost geçinme politikasını takip etmişlerdi. Sabotaj sonucunda ortalık karışınca İngilizlere dönüp, 'Bakın biz Antalya'yı işgal ettiğimizde tek bir kurşun bile atılmadı, bu Yunanlılar İzmir'i yönetemez' deme hakkına sahip olacaklardı. Öte yandan İtalyanlar da "suçu", Yunanlıların üzerine yıkmaya meraklıdırlar. İstanbul'da İtalya'nın fevkalade komiseri olarak görev yapan ve "Türk dostu" olarak tanınan Kont Sforza'nın anılarında, ilk kurşunu atanın bir "Yunanlı ve Rum tahrikçi" olduğu belirtilir. 1930'lu yıllarda ders kitaplarında geçen ateşin Yunanlılarca açıldığı bilgisi, Atatürk'le de sıcak ilişkileri bulunan Sforza'nın etkisini taşımaktadır. Nitekim Yunan zulümlerini araştırmak için kurulan Uluslararası Araştırma Kurulu'nun raporunda ilk silahın Konak'taki Hükümet Meydanı'nda atıldığı ve ateşi açanların kesinlikle belirlenemediği ifade edilmektedir. (Oysa 1931 tarihli ders kitabında Kışla'ya ateş açıldığı yazılıydı.) Bomba mı, tabanca mı? Konak'ta mı, Kışla önünde mi? İtalyan gizli servisi mi, Yunanlı tahrikçiler mi? Bütün bunlar bir yana da, sonuçları ve bedelleri açısından bakmak da gerekmez miydi 'ilk kurşun' olayına? Yaklaşık 200-300 Müslüman'ın hayatına, yüzlerce yaralıya, nice kadın ve genç kıza tecavüz edilmesine yol açan ve Yunan askerlerinin alçakça cinayetlerine zemin hazırlayan 'ilk kurşun'un -velev ki bizden atılmış olsun- sahiden bir anıtı olmalı mıdır? Ya Atatürk zamanındaki ders kitabında yazıldığı gibi ilk kurşun hakikaten Yunanlılar tarafından atılmışsa?! Şimdi biz Yunan provokasyonunun anıtı önünde mi saygı duruşunda bulunmuş olduk? Aman Allah'ım, aklım ve tarihim sana emanet.. diyoruz. Mustafa Armağan ...
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Anadolu'nun dört bir yanı işgal altındayken, ilk kurşunu kimin attığının bir önemi var mı? Bunun tespitinin de o şartlar altında yapılabilmesine (bence) imkan yoktu.
Şu da var ki; düşman yapılanları bir işgal olarak göstermiyordu. Geçici bir durummuş gibi anlatıyordu. Padişah da zaten anadolu halkına bunun geçici olduğunu söylemişti. Öyleyse ilk kurşun, muhtemelen düşmandan geldi ki bu halk ayaklandı. Zaten öyle olmasa, padişah İngiltere'ye üst üste kınama telgrafları çeker miydi? |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Üstadım hoş güzel söylüyosunda el insaf...
O önemli değil, bu önemli değil böyle böyle büsbütün bir yalanın üstüne kurulu tarih okutuyoruz insanımıza, Milli mücadeleyi Karabekir paşa planlayıp organize ediyor bir Kemal paşadan biliyoruz, Erzuruma Kemal Paşayı yollan Karabekir paşa hatta ilk kabul etmiyolar Erzurumlulara baskı yapan Karabekir paşa ama bundan hiç bahsedilmiyor ve Atatürk Erzurum kongresini hiçe sayıp asıl önemli olan Sivastır diyor, Milli mücadeleyi doğudan başlatan Karabekir paşa'dan 300 sayfalık tarih kitaplarında 1 kere bahsedilmiyor, Ama İnönü şavaşlarını ballandıra ballandıra anlatıyolar işin garip yani İnönü savaşlarında zaferi kazananda İnönü değil, karar alan bile değil sadece uygulamacı... Kurtuluş Savaşını sadece batı cephesi olarak gösteren bu resmi tarihin temelleri 1930 da atılıyor... Ama ne hikmetse sadece Kemal Paşa... Halbuki o sadece olayın bir yönü E şimdi o önemli değil bu değil o zaman genel olarak tarih önemli değil. Tarihden vesayetin kalkmasına izin vermeliyiz. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 | |
![]() Alıntı:
Tarih konusunda durumumuz yine de pek vahim değil. Tarihin babası kabul edilen Heredot'un torunlarına bir bak. Onların tarih kitapları nasıl? Neler yazıyor bizim ve Osmanlı hakkında. |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() Ben yapılanları abartma olarak tanımlayamıyorum malesef,
Kısacası Yalan Tarih. Ve er yada geç çözülecek bu, başladıda. Bundan 10 sene öncesi ile şimdi arasında büyük farklar var, zihinlere merak tohumları atıldı artık ne Atatürk'ü koruma kanunu, ne yargı ne TSK hiçbir güç odağı sivil iradenin düşünmesini engelleyemeyecek Allahın izni ile. Bunu sadece sağ kesim değil sol kesimden yazan, araştıran, yorumlayanlarda doğruluyor. Vel hasılı üstadında dediği gibi ''öyle bir devrim gelecek ki ilk önce devrimi devirecek'' ... |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 | |
![]() Alıntı:
Sen, yukarıda bir yorum yaptın. Kazım Karabekir paşa'dan bahsettin. Onun ne büyük bir paşa olduğunu kimse inkar edemez. Ama bana göre Fevzi Çakmak'da en az onun kadar, hatta ondan daha fazla bu ülkeye komutanlık etti. Said-i Nursi'nin her dem övgüsüne mazhar oldu. Ama bu ülkede ne chp'liler Fevzi Çakmak'ı anar, ne de Atatürk karşıtları. Çünkü Çakmak, İnönü zihniyetine terstir. Bu nedenle anmazlar. Atatürk karşıtları için de F. Çakmak'ta Karabekir Paşa'da olduğu gibi malzeme yoktur. Bugün bazı kesimler hızlı Erbakancı oldu. Dün onu devirenler, bugün Erbakan hocayı yere göğe sığdıramıyor. Neden? Ak Parti'ye kötü söz söylediği için. Tarihte işte bu zihniyetle çarpıtılıyor. |
||
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|