|
08-13-2014, 06:42 | #1 |
Ayhan Demir - Cumhurun Tercihi: Recep Tayyip Erdoğan
Ayhan Demir
Cumhurun tercihi: Recep Tayyip Erdoğan... On ikinci Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasal yürüyüşüne, yirmi iki yılı aşkın süredir şahidim. Mesela, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiği 27 Mart 1994 yerel seçimlerinde, gündüz el ilanlarını dağıtıyor ve gece afişe çıkıyorduk. Son on yılda, iktidar imtihanında yaşanan bazı sıkıntılar sebebiyle, kendisine itiraz ettiğimiz birçok yazı kaleme aldık. Aynı mahiyette konuşmalar da yaptık. Ancak sayın Erdoğan, son birkaç yıldır, dünya gerçeklerini daha net görmeye başladı. Artık, medeniyetler ittifakından değil, Haçlı ittifakından bahsediyor. Gezi olayları ve 17-25 Aralık operasyonlarının temel sebeplerinden bir tanesinin, söylem değişikliği olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Millî iradeyi gasp etme girişimlerinin yaşandığı bu dönemde, tereddütsüz, sayın Erdoğan’ı destekledik. ‘İktidara yakın’ gazetelerde kalem oynatanların, “Dikkat et! Darbe olur, götürürler” deyip, derin bir sessizliğe büründüğü bir dönemde bunu yaptık. Tartışmalar daha dershane ölçeğindeyken, meselenin ‘millî güvenlik sorunu’ olduğunu işaret ettik. Cumhurbaşkanını ilk kez milletin kendisinin belirlediği 10 Ağustos seçiminde tercihimiz, muhalefetin adayı değil, milletin adayı oldu. Oyumuzu, sayın Recep Tayyip Erdoğan’a verdik. Cumhurun büyük bölümü de aynı kanaatte olunca, bu iş birinci turda bitti. Cumhur, 12’den vurdu: Sayın Recep Tayyip Erdoğan, cumhurun ilk başkanı oldu. Sayın Erdoğan’ın seçim zaferi, İstanbul, Konya ve Erzurum kadar, Saraybosna, Erbil, Novi Pazar, Gazze, Vrapçişte ve Urumçi’yi de mutlu etti. Gazzeli Kerim Mohammed’in ifadesiyle; “Erdoğan, oylarla değil; Gazze, Suriye, Mısır, Arakan’daki mazlumların dualarıyla kazandı.” Saraybosnalı gazeteci Amina Şeçeroviç-Kaşlı da benzer bir vurguyu yapıyor: “Anladık ki bu işler bedduayla değil, duayla oluyor. Bosna’dan, Gazze’ye kadar...” Söz, Bosna’dan açılmışken, devam edelim. Sayın Erdoğan, Konya’daki son seçim mitinginde, Bosna Hersek Üçlü Cumhurbaşkanlığı Konseyi Başkanı Bakir İzetbegoviç ile bir video konferans görüşmesi gerçekleştirdi. Sayın Erdoğan’ın, Visoko yerine Saraybosna ve Bosna Hersek Üçlü Cumhurbaşkanlığı Konseyi Başkanı yerine Saraybosna Cumhurbaşkanı demesi, önemli bir hataydı. Ancak Bakir İzetbegoviç’in yaptığı konuşma, bu hatayı, tamamen geri plâna itti. Bakir İzetbegoviç konuşmasında, Sayın Erdoğan için, “O, bizim bayrağımızı da taşıyor. O, bizim emanetimizi de taşıyor. O, rahmetli Aliya İzetbegoviç’in kanlı Bosna savaşında taşıdığı bayrağı da taşıyor” dedi. Bakir Bey, Kerim Mohammed ve Amina Şeçeroviç-Kaşlı’ya benzer şeyler de söyledi: “Senin zaferin bizim de zaferimizdir. Senin her zaferin Gazze’deki, Kahire’deki, Bosna Hersek’teki insanların ve tüm İslam ümmetinin de zaferidir” ifadesini kullandı. Bakir İzzetbegoviç’in, sayın Erdoğan’a yönelik açık destek içeren, bu sözleri elbette önemli ve anlamlıydı. Ancak bu desteği anlamlı kılan, başka ince bir nokta var. Bundan dört yıl önce, 3 Ekim 2010’da Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi seçimi gerçekleştirildi. Bu seçimde, Bakir İzetbegoviç ile birlikte dönemin Cumhurbaşkanlığı Konseyi Üyesi Haris Silayciç de katıldı. SDA’dan rahmetli Aliya İzetbegoviç hayattayken ayrılan Haris Silayciç’in en büyük destekçileri, sayın Recep Tayyip Erdoğan ve sayın Abdullah Gül idi. Öyle ki, Saraybosna’ya kadar giderek, Haris Silayciç’e açık destek verildi. Ancak Silayciç seçimi kaybetti, İzetbegoviç kazandı. Bir başka ifadeyle; Bakir İzetbegoviç, dün rakibine açık destek veren sayın Erdoğan’ı, bugün gönülden destekledi. Elbette bu destek, ne sayın Erdoğan’ın ne de sayın Gül’ün hatasıydı. Bu, onları yanlış yönlendiren, ‘Balkan uzmanları’nın hatasıydı. Ne yazık ki, bugün hâlâ, Sofya’dan Tiran’a, Prizren’den Saraybosna’ya, Üsküp’ten Atina’ya, tüm Balkanları konuşabilecek çok fazla adamımız yok. Umarız yeni dönemde bu açık kapatılır. Bu söylediklerimizi, ‘kılçık atmak’ olarak yorumlayanlar olabilir. Ancak dost acı söyler, her şart altında hakikati söyler. Biz de dostluğun hakkını verip, bir hatayı daha düzeltelim. Sayın Erdoğan, Ekmeleddin İhsanoğlu’nu kast ederek, “Hangi bu toprakların?.. Kahire’de doğmuş, 30 yaşında Türkiye’ye gelmiş. Hangi bu toprakların evladı? Kimi aldatıyorsunuz?” demişti. Ne yalan söyleyelim, bu sözler, Kahire’ye, Üsküp’e, Şam’a, Saraybosna’ya, Kudüs’e, Prizren’e, Gazze’ye ve Gosvitar’a selam gönderen, bu şehirleri yol arkadaşı bilen sayın Erdoğan’a pek yakışmadı. Evet, netice olarak, muhalefetin çatı adayı bu toprakların yabancısıdır. Ancak Kahire'de doğmuş ya da 30 yaşında Türkiye’ye gelmiş olduğu için değil, hâlden anlamadığı için. Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu Hocamızın ifade ettiği gibi, yabancı kelimesi yaban kökünden gelir. Yabancı, yabanidir, hâlden anlamaz. Kaynak Yeni Akit 12.08.2014
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|