|
11-23-2011, 22:07 | #1 |
Aziz ÜSTEL "Kamer Genç: Çağlayangil’in nesine inanayım ben!"
23 Kasım 2011 Çarşamba İhsan Sabri Çağlayangil’in Dersim’le ilgili anılarına niye inanayım ki! Hem Atatürk, hem İnönü, hem de CHP’den nefret ederdi” dedi dün telefonda Tunceli CHP Milletvekili Kamer Genç. Dersim konusunda mecliste önergeler verdiğini, konuyu birçok kez gündeme getirdiğini de ekledi, bendenizin pazartesi günkü yazısı üzerine telefonla aradığında. Bazı gazete ve gazetecilerle konuşmadığını, sözlerini çarpıttıklarını da ekledi. Tabi Dersim katliamının hala niye gündem oluşturduğunu da sorguladı. Amacın Cumhuriyetin değerlerine saldırmak olduğunu da ekledi sözlerine. Bu son sözlerine katılmam mümkün değil. Yakın tarihimizin bütün gerçekleri gözler önüne serilirse cumhuriyetin değerine değer katılır, demokrasi daha da sağlam temellere oturur. Şimdi, Çağlayangil, “Kader Bizi Una Değil Üne İtti” adlı anılarında (Bilgi Yayınevi—Sayfa 72-73) isyancı olmakla suçlanan Seyit Rıza’nın büyük bir aceleyle nasıl idam edildiğini anlatır ayrıntılarıyla: “... İşte bu olay Dersim İsyanı’nın başlamasıdır. Atatürk olayla ilgileniyor ve ilgililere kesin talimat veriyor: ‘Bu meseleyi kökünden hallediniz!’ Kamer Bey Çağlayangil’e inanmayabilir, ama Kılıçdaroğlu Kemal Bey inanmış ki 1987 yılında, Tunceli’de kamu hizmeti yaparken Süleyman Demirel aracılığıyla Cağlayangil’le buluştuğunu ve şu sözleri işittiğini söylüyor: “Dersimlileri fare gibi boğdular, gaz kullandılar.” Tabi bugün Kılıçdaroğlu bu sözler kendine hatırlatıldığında “yorum yok!” diyor. Demek de zorunda tabi. Onur Öymen’in dediği gibi, Cumhuriyet tarihinde ilk kez Atatürk’e yönelik eleştirinin Atatürk’ün kurduğu CHP içinden gelmesi beklenemez. Peki, Çağlayangil’e inanmayalım. Ya Muhsin Batur’un, “Anılar ve Görüşler—Üç Dönemin Perde Arkası” adlı anılarında (Sayfa 25) söylediklerini ne yapacaksınız? Daha doğrusu söyleyemediklerini! Harput eteklerinde çadır kurup, ilk durak Pertek olmak üzere harekete geçtiklerini, görevin iki ay sürdüğünü anlattıktan sonra, bir dönem CHP’den de Senatör olan Batur: “okuyucularımdan özür diliyor ve yaşantımın bu bölümünü anlatmaktan kaçınıyorum... Rahmetli Mareşal Fevzi Çakmak’ın da manevrayı (!) izlediğini, beğendiğini ve tekrarını istediğini duyduk... Elazığ bölgesinde büyük manevra, resmi geçitle bitti... Subaylara, bizlere Atatürk imzalı birer madalya dağıttılar.” Kamer Genç’in şu son gönlünde yatıp da seslendiremediği gerçeği ortaya koyuyor: “TBMM’de Dersim’le ilgili bir komisyon kurulur. Soruşturulur bütün olan biten. Ölenlerin ailelerine tazminat ödenir. TBMM de, gerekiyorsa, özür diler...” Evet Kamer Bey, yapılması gereken budur işte! UEFA şike olayını devre arası bitiriyor Şike iddiaları Türk futbolunu yiyip bitiriyor. Bu yıl oynan lig maçlarının sonuçlarını tartışan bile yok. Sivasspor Başkanı Mecnun Otyakmaz, Serhat Ulueren’e anlatıyor şike rezilliğini: “Aziz Yıldırım ve bazıları beni maç öncesi aradı, maçı kendilerine vermemizi istedi. Ben ne yüz yüze ne de telefonda onlara söz verdim. Futbolcularıma ‘maçı satan şerefsizdir, onlar gibi olmayın’, dedim. Ayrıca maçtan iki gün önce Mehmet Yıldız geldi, ‘kimden geldiğini sorma ama Trabzon’dan tüm takıma 1 milyon teşvik primi vermek istiyorlar, ne dersin?’ diye sordu. Ben de ona biz ne Fener’e maç satarız ne de Trabzon’dan teşvik alırız dedim. Mahkemede de bunları söyleyeceğim.” Mecnun Bey’in anlattıkları doğrudur eğridir bilmem ama TFF’nin bu bunalımı bugüne kadar yönetim biçimi tümüyle rezalettir. Bu yıl kimin şampiyon olacağı hiç önemli değil. TFF kamuoyunu tatmin edecek kararları biran önce vererek şike, teşvik primi gibi pislikleri kökünden temizlemezse zaten devre arasında UEFA olaya el koyacak. Çağırmış TFF Yönetim Kurulu’nu 28 Aralık’ta toplantıya. Yani sezon sonunu bekleme lüksü yok Mehmet Ali Aydınlar’ın artık!
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|