12-11-2009, 20:24 | #1 |
Aziz ÜSTEL "Öcalan’ın açılım sürecinden tasfiyesi kimleri delirtti "
Kanal 24’te geçen akşam yayınlanan Açık Görüş’te, kendini “sol liberal bir Kürt aydını” olarak tanımlayan yazar Ümit Fırat, “Son günlerde yaşanan sokak gösterilerinin ardında, Öcalan’ın açılım sürecinin dışına çıkarılması yatıyor” dedi. Bunun nedeniyse Türkiye’nin, demokratik açılım sürecini Kuzey Irak ve ABD’yle birlikte yürütmek istemesidir diye ekledi... Öcalan, cezaevindeki hücresini bahane ederek, tabanına ‘gereken mesajı’ verdi. Ancak burada çok önemli bir nokta var. Eğer muhalefet partileri, açılım sürecine karşı olmasalardı, fikirlerini, düşüncelerini, öneri ve katkılarını gündeme getirselerdi Öcalan’ın bu çabaları boşa çıkardı. İbrahim Kiras’ın, 10 Aralık Perşembe günkü yazısında, nefis bir deyim var “acıdan sevinç devşirmek” diye. Yani İbrahim’in dediği gibi, kişisel bir arızayla değil ‘toplumsal bir marazla’ karşı karşıyayız. Salt Ak Parti başarısız olsun, açılım gündemden kalksın, iktidarın oyları dibe vursun diye az kaldı şehit haberlerini duyunca, zilleri takıp şıkı şıkı yapanlar türemeye başladı ne yazık ki. Peki bu açılım başarısız olursa, çözüm üretilemezse, nadasa yatırılırsa bundan kim kazançlı çıkar? Ülke mi? Millet mi? Kim? Ben bunu gerçekten merak ediyorum! İnsanlar ölmeye devam etsin, “şehitlerin kanları yerde kalmayacak” nutukları atılsın, bombalar yağsın havadan... Ee sonra? Eski tas, eski hamam. Tellaklar da aynı olsun ama ha?! Türkiye’deki olumsuzluklara sevinmek, bu ister açılımla, ister ekonomiyle, ister dış siyasetle ilgili olsun, nasıl bir kafa yapısı gerektirir arkadaş? Ta 1994’de, bir gecede ekonomi tepetaklak olduğunda bizler sevindik mi? Hah işte DYP’den de Tansu Çiller’den de kurtulduk mu dedik? Yo! Keşke Tansu Hanım biraz ekonomiden anlasaydı da (ekonomi profesörü olmasına rağmen) başımıza bunlar gelmeseydi; insanlar bir gecede bütün varlıklarını yitirmeseydi diye yazılar yazdık! Siz sanıyor musunuz 2001 krizi sırasında Türkiye’yi yöneten DSP-ANAP-MHP koalisyonu çuvalladı diye herkes zil takıp oynadı? Hayır! Keşke hükümet başarılı olsaydı da 2001 rezilliğini yaşamasaydık, dedi! İşte budur insanın ülkesini, milletini sevmesi. İbrahim’in dediği gibi, lütfen aklınızı başınıza devşirin, kendi bastığınız dalı kesiyorsunuz! Teröristlerin önüne başörtülerimizi attık Şehit askerleri kurtarmak için teröristlerle mücadele eden 85 yaşındaki Zülfiye Çalbay anlatıyor da anlatıyor... Mendo Deresi mevkiinde kamyonla yol kesip Malatya’dan Bingöl’e giden silahsız ve savunmasız askerleri indirip, kimlik denetimi yaptıktan sonra, Çevrimpınar Köyü üzerinden kırsala götürülen 33 askerin şehit edilmesi olayını: “Yatsı namazına yakın bir vakitti. Kalabalık bir terörist grubu, yanlarındaki asker ve sivillerle köyümüzdeki okula geldi. Daha sonra, bazı teröristler, ellerinde silahları, askerleri bağlamak için ip aramaya koyuldu. Bizim evin önüne gelen teröristler benden ip istedi. Ben de, ‘ne yapacaksınız ipi, hayvan mı bağlıyorsunuz?’ diye tepki gösterdim. İp vermeden içeri girdim. Sonra balkonlardaki çamaşır iplerini bıçakla keserek okula gittiler. Biz de, bu çocukları öldürecekle rini tahmin ettiğimiz için birkaç kişi dışarı çıktık... Ben, birkaç kadın ve erkek, teröristlerin önüne dikildik. Asker ve sivilleri bırakmaları için bu teröristlerin önüne başörtümüzü attık... Bizim kültürümüze göre, bir kadının namusu sayılan başörtüsünü ayaklar altına atınca, onun istediği herşey yapılır! Ama buna rağmen, isteğimizi kabul etmeyerek, bize de hakaretler yağdırıp Mazra Yaylasına doğru gittiler... “Asker ve sivilleri götüren teröristlerin ardından, o gece sabaha kadar hiç asker ve helikopter gelmedi. Sabahın erken saatlerinde helikopterlerle askerleri görmeye başladık.” Çevrimpınar Köyü Muhtarı Kasım Çilgasit’se, 33 askerin şehit edilmesinden sonra köylerine farklı bir gözle bakıldığını söylüyor. “Teröristler köyümüzü geçiş güzergahı olarak kullandı. Kimileri, askerlerin köyümüzde şehit edildiğini söylüyor! Böyle birşey asla olmamıştır!” PARAŞÜTLE GELEN HULKİ DEMOKRASİ YOK DEMEZ Mİ? Abbas Güçlü’nün Genç Bakış programına çıkan Demokratik Halk Sol Partisi Genel Başkan’ı Hulki Cevizoğlu: “Türkiye’de basın özgürlüğü de demokrasi de yok!” demez mi? Ona ilk yanıt Güçlü’den geldi anında: “Demokrasi yoksa, siz bunları nasıl söyleyebiliyorsunuz? Bu gençler ellerine mikrofon alıp diledikleri soruları nasıl sorabiliyor?” Cevizoğlu işte efendim yüzde bir, yüzde iki demokrasi falan derken, Mehmet Tezkan, Cevizoğlu’na döndü: “Peki o zaman, sen partinin başına seçilerek mi geldin yoksa Rahşan Hanım mı atadı seni?” diye sormaz mı? Hulki Bey, “Rahşan Hanım atadı!” dedi tabii. Atamayla genel başkanlık koltuğuna oturmuş, ne seçimle ne sandıkla bir ilgisi var! Sonra da kalkmış demokrasi yok lafları ediyorsun! Yahu hele bir seçime gir, boyunun ölçüsünü al, sonra gir bu konulara Hulki Bey!
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|