|
09-17-2009, 01:20 | #1 |
Babacan hükümetin ekonomik yol haritasını açıkladı
Babacan hükümetin ekonomik yol haritasını açıkladı
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Orta Vadeli Programın Türkiye ekonomisinin yeniden güçlü ve sürdürülebilir bir büyüme dönemine girmesini hedeflediğini belirterek, ''Yeni Orta Vadeli Program döneminde Türkiye ekonomisinin 2010 yılında tekrar büyüme sürecine girmesini, 2011 yılından itibaren ise büyümenin ivme kazanmasını öngördüklerini'' bildirdi. Babacan, yeni başbakanlık binasında düzenlediği basın toplantısında 2010-2012 Orta Vadeli Ekonomik Programı açıkladı. Orta Vadeli Program'ın çok geniş bir katılım ve katılımcı bir anlayışla hazırlandığını belirten Babacan, sivil toplum kuruluşlarının, iş dünyasının ve akademik çevrelerin yoğun katkısını, görüşlerini aldıklarını söyledi. Bütün kamu kuruluşlarının bu çalışmanın içerisinde az ya da çok yer aldığını, bakanlarla defalarca bir araya geldiklerini, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında defalarca toplantılar yaparak, kararlar aldıklarını anlatan Babacan, ''Ekonomi Koordinasyon Kurulumuzda programın farklı evrelerini defalarca bakan arkadaşlarla beraber ele aldık ve bir bakıma ortak akıl ürünü olarak bu orta vadeli programımızı ortaya koymuş olduk'' dedi. 2009 yılının 2. Dünya Savaşı'ndan sonra küresel ekonomik aktivitenin en hızlı daralma yaşadığı bir yıl olduğunu belirten Babacan, şöyle devam etti: ''2010-2012 dönemini kapsayan Orta Vadeli Programımız dünyadaki belirsizliklerin yoğun bir şekilde yaşandığı bu zor süreçte Türkiye ekonomisinin yeniden güçlü ve sürdürülebilir bir büyüme dönemine girmesini hedeflemektedir. Mevcut uluslararası konjonktür ülkemizin ihtiyaç duyduğu yapısal reform sürecinin hızlandırılmasını gerektirmektedir. Orta Vadeli Program kapsamındaki tedbirler ve yapısal reformlarla ekonomimizin temelleri daha da güçlenecek, bütüncül bir yaklaşımla hazırlanan program ekonomimizde öngörülebilirliği artıracak ve güveni pekiştirecektir. Yeni Orta Vadeli Program döneminde Türkiye ekonomisinin 2010 yılında tekrar büyüme sürecine girmesini, 2011 yılından itibaren ise büyümenin ivme kazanmasını öngörmekteyiz.'' Yakın gelecekte önemli kazanımların elde edilmesi için bu programda öngörülen politikaların zamanında ve kararlılıkla uygulanacağını vurgulayan Babacan, program döneminde küresel ekonomideki gelişmelerin yakından izleneceğini ve dinamik bir yaklaşımla gerekli politikaların geliştirileceğini kaydetti. Toplantıda, ekonomik büyüme alanında Türkiye'nin etkilendiği ve büyümenin negatife düştüğü ilk dönemin 2008 yılının son çeyreği olduğunu belirten Babacan, bu dönemde yüzde 6,5'lik bir daralma yaşandığını, 2008 yılının tümünde ise toplam büyümenin yüzde 0,9 oranında gerçekleştiğini söyledi. 2009 yılında ise GSYH'nin yıllık ortalamada, toplamda yüzde 6 civarında gerileyeceğini beklediklerini ifade eden Babacan, ''Dönemler itibarıyla baktığımızda 2009 yılının ilk çeyreği biliyorsunuz açıklandı, daralma yüzde 14,3, ikinci çeyrek yüzde 7. Bu eğilimin devam etmesini ve yılın üçüncü ve dördüncü çeyreğinde ekonomimizin önemli ölçüde toparlanmasını bekliyoruz'' dedi. Son çeyrekte pozitif büyüme rakamının olası görüldüğünü ancak buna ''garanti'' diyemediklerini dile getiren Babacan, gelecek yılın ilk çeyreğinden itibaren artık Türkiye ekonomisinin bu eksi dönemden büyümeye, artı döneme tekrar geçmesini beklediklerini, hedeflediklerini söyledi. Ekonomideki bu daralmanın pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye'de istihdamın azalmasına ve işsizliğin artmasına yol açtığına dikkati çeken Babacan, dünyadaki örneklere paralel şekilde Türkiye'de de işsizlik oranlarının geçen yıl ortalamada yüzde 11 iken birkaç gün önce açıklanan son rakamda, mayıs-haziran temmuz döneminde yüzde 13 olduğunu hatırlattı. Babacan, ''Bu yılın ortalamasına baktığımızda yüzde 14,8'lik bir işsizlik rakamı bekliyoruz'' dedi. Küresel ekonomik krizin enflasyon ve cari işlemler üzerinde de etkili olduğunu, ancak bu iki göstergeyi olumlu yönde etkilediğini belirten Babacan, şöyle konuştu: ''Merkez Bankamızın enflasyon tahminlerimine baktığımızda, önümüzdeki yıl için yüzde 5,3 gibi bir enflasyon bekliyoruz. Bu daha önce 2008'de, kriz henüz başlamamışken açıklanan hedeflerin bir miktar altında. Cari işlemler dengesine baktığımızda geçen sene 41,5 milyar dolara çıkan cari işlemler dengesinin Temmuz sonu itibariyle 16,2 milyar dolara indiğini görüyoruz. Yılın tümü için şu an itibariyle öngördüğümüz rakam yaklaşık 11 milyar dolar civarında. Bu yılın tümü için öngördüğümüz cari açık.'' 2001 ekonomik krizinin ardından ekonominin etkin, esnek ve üretken bir yapıya kavuşmasını sağlayacak yapısal reformların alındığını, sıkı para ve maliye programları uygulandığını anlatan Babacan, bu dönemde Türkiye ekonomisinde güven ve istikrarın sağlandığını ve eski uygulamalara bir daha geri dönülmeyecek şekilde kamu yönetiminin ve ekonominin yeniden yapılandırılmasına yönelik köklü bir değişim sürecinin başlatıldığını anlattı. AB'ye tam üyelik müzakerelerinin de bu dönemde başlatıldığını hatırlatan Babacan, AB müktesebatına uyum konusunda somut ilerlemeler sağlandığını, ekonomik ve sosyal alanda uluslararası işbirliklerini artıracak ve yeni pazarlara ulaşmaya imkan verecek dış politika açılımlarının da gerçekleştirildiğini kaydetti. Babacan, 2003-2007 döneminde yıllık ortalama yüzde 6,9 oranında ekonomik büyüme gerçekleştirildiğini, aynıca aynı dönemde Gayri Safi Yurtiçi Hasılanın ortalama yüzde 4,6'sı gibi yüksek bir oranda kamu faiz dışı fazlası da verildiğini hatırlattı. 2002 yılında yüzde 10 olan toplam kamu açığının Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya oranının yüzde yüzde 0,1'e kadar düşürüldüğünü belirten Babacan, bunların sonucu olarak AB tanımlı genel yönetim nominal borç stoğunun Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya oranının ise yüzde 73,7'den yüzde 39,4'e indirildiğini söyledi. Babacan, ''Türkiye'nin 2003-2007 deneyimi mali disiplin, düşen enflasyon ve güçlü büyüme performansının eş zamanlı olarak gerçekleştirilebileceğini ortaya koymuştur'' dedi. -DÜNYA EKONOMİSİ- Dünya ekonomiyle ilgili değerlendirmelerde de bulunan Başbakan Yardımcısı, 2007 yılının ikinci yarısında ABD konut piyasasında başlayan ciddi sorunlar sonucunda gelişmiş ülke piyasalarında varlık fiyatlarında düşüş, hane halklarının servetlerinin azalmasına ve dolayısıyla iç talepte daralmaya neden olduğunu, önemli yatırım bankalarının mali bünyelerinde ciddi bozulmalarla karşı karşıya kaldıklarını hatırlattı. Bu gelişmelerden 2008 yılından itibaren tüm dünya ekonomilerinin hızla etkilenmeye başladığını ve küresel ölçekte bir krizin yaşandığını kaydeden Babacan, küresel büyümenin bu sene itibariyle İkinci Dünya Savaşından bu yana en derin daralmayı yaşanacağını kaydetti. Babacan, ''Temmuz ayı itibariyle yüzde -1,4 olarak öngörülen bu büyüme son dönemlerde bazı ülkelerde tek tek ortaya gelen daha olumlu sinyallerinde etkisiyle belki bu miktarın biraz daha üzerinde olacak olsa da, her senaryoda bu sene dünya ekonomik tarihi açısından bakıldığında bir kayıp yıl olacaktır. 2010 yılından itibaren ise dünya ekonomisinde yine tedrici bir büyüme dönemine girilecektir'' diye konuştu. Ekonomik krizden her bölgenin farklı etkilendiğini anlatan Babacan, örneğin ABD ekonomisinde bu yıl yüzde 2,6 bir daralmanın, gelecek sene ise sadece yüzde 0,8 oranında büyümenin beklendiğini, gelişmekte olan Asya'da ise bu yıl yüzde 5,5 olan ortalama büyüme oranlarının, gelecek sene yüzde 7'ye yükselmesinin öngörüldüğünü kaydetti. Babacan, Türkiye ekonomisini en çok ilgilendiren Avrupa'da ise bu sene ekonomik daralmanın yüzde 4,8 olacağı, gelecek sene ise ekonomik büyümenin gerçekleşmeyeceğinin öngörüldüğünü söyledi. Ekonomik krizin işsizlik ve kamu açıklarında da önemli ölçüde etkilediğini kaydeden Babacan, konuşmasına şöyle devam etti: ''Küresel görünüme ilişkin son verilerine bakacak olursak dünya ekonomisinde nispi bir toparlanma görünmektedir. Ancak büyümedeki toparlanma tüm bölgelerde aynı hız ve yaygınlıkta gerçekleşmemektedir. Özellikle Avrupa bölgesinde bankacılık sektörünün toparlanma sürecine, emtia piyasalarının önümüzdeki dönemdeki seyrine ve işgücü piyasasına ilişkin kaygılar devam etmektedir. Küresel krizle mücadelede ortaya konulan politikaların orta ve uzun vadede fiyat istikrarı, finansal istikrarı ve mali sürdürülebilirliği riske atmaması gerektiği konusunda da ciddi bir görüş birliği vardır ülkeler arasında. Bu amaçla birçok ülke orta vadeli programlarını ve hedeflerini belirlemekte, kriz sonrası döneme ilişkin çıkış stratejilerini tasarlamaktadırlar. Dünya ticaretine baktığımız zaman bu yıl yüzde 12,2 gibi keskin bir daralma bekleniyor, dünya ülkelerinin birbirleriyle yaptığı ihracat ve ithalatta. 2010'da ise bu dip noktadan sadece yüzde 1 civarında bir artış öngörülüyor. Gelişmekte olan ülkelere olan net finansal akıma baktığımızda ise 2003'den itibaren 200 milyar dolarında seyreden, 2007'de 600 milyar dolara kadar çıkan rakam, 2008'de 100 milyar doların altına indi, 2009'da bu negatiftir, gelecek sene de bunun belki başa baş bir noktada olması beklenmektedir.'' Sürecek...
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|