![]() |
#1 |
![]() Ömer F. Birpınar
BAKAN HAKLI… İtiraf ediyorum: Mehmet Ali Şahin o açıklamayı yaptığında çok şaşırmıştım. Dış politikada alacağı hemen her kararda Amerika ile mutabık kalmaya özen gösteren bir hükümetin bakanından açıkçası böyle bir açıklama beklemiyordum. Bakan beni daha fazla şaşırtmamak için “Bu benim kişisel açıklamamdır” cümlesini de ekleyiverdi. Bakanın açıklamasını duyunca “eyvah” diyen AK Partililer “kişisel açıklama” ifadesiyle bir ölçüde rahatlayıp “oh” çektiler. Ama tatmin olmayan bir kişi vardı. O da başbakandı. Tayyip Erdoğan, olayı Washington’dan duyduğunda önce kulaklarına inanamamış, sonra olayın doğru olduğunu öğrenince küplere binmiş. Şahin’in açıklamasına nasıl şaşırdıysam, Erdoğan’ın bu kadar tepki göstermesine de o kadar şaşırdım. Bir kere şunu tespit edelim: Askerlerimizin bu şekilde Öcalan posterli bir masada uyduruk kâğıt parçaları imzalanarak “salıverilmesi” yüreğinde biraz yurtseverlik duygusu taşıyan herkesi rencide etmiştir. Bakanın söylediklerinden hilkat garibesi sonuçlar çıkarmak bence mantıklı değil. Dikkat ederseniz bakanımız daha fazla ileri gitmiyor, sadece gördüğü manzaradan olumsuz etkilendiğini söylüyor. Çarpıtma meraklılarının savunduğu gibi “Keşke ölselerdi!” demeye getirmiyor. Askerlerin aslında ne yapmaları gerektiği konusunda bir şey söylemiyor. Askerlerin görevlerini layıkıyla yerine getirip getirmedikleri, sorgulamalar neticesinde ortaya çıkacaktır. Bu yüzden bu konuda bir şey söylemek erken olur. Askerlere şimdiden hain yaftası yapıştıran peşin hükümcüler derhal susturulmalı. Burada medyaya da büyük sorumluluk düşüyor. Önüne gelen her iddiayı, kaynağını araştırmadan haber hâline getirerek prim yapma kolaycılığına kaçılmamalı. Unutmayalım ki evlatlarının serbest bırakılması ümidiyle günlerce bekleyen aileler şimdi “hain asker!” eleştirisinden fena hâlde rahatsız olmuş durumda. Bu durum, 8 askerin bundan sonraki hayatlarını da olumsuz etkileyecektir. Bu yüzden olay henüz tam anlamıyla soruşturulmadan askerlerimizi yargısız infaza tabi tutmayalım. Şimdilik mevcut verilerle idare ederek bazı tahliller yapmaya çalışalım: Askerlerin rehin tutuldukları süre içinde Roj TV’den Türk devletine politik uyarılarda bulunmaları, PKK kampından ayrılırken militanları gülümseyerek selamlamaları, hatta bazılarının militanlarla tokalaşması ya bir korkunun eseri ya da rehin tutuldukları müddet boyunca kendilerine iyi muamele edildiğinin bir göstergesi… Çatışma sırasında yaralanmamış olmaları da can derdine düşüp teslim olduklarının bir işareti olarak görülebilir. Şayet askerler yaralı olarak militanlarca götürülseydi karşı koyamadıkları sonucunu çıkarabilirdik. Askerlerden bir veya birkaçının daha önce terör yanlısı gösterilere katılmış olduğu, PKK ajanı oldukları iddiaları da bir an önce aydınlatılıp kamuoyu bilgilendirilmezse halkın silahlı kuvvetlere olan güveni sarsılabilir. Savaş çığlıklarının ayyuka çıktığı bir ortamda halkın tek dayanağı Türk Silahlı Kuvvetleri’dir ve bu güvenin sarsılması hiç de iyi sonuçlar doğurmayacaktır. Bu yüzden de Genelkurmay’ın bir an önce kamuoyunu aydınlatması gerekiyor. Bu hem medyanın bilip bilmeden uydurduğu haberlerin, dedikoduların önüne geçecek hem de kamuoyu net bir bilgi edinmiş olacaktır. Hâlihazırda manzara rahatsızlık vericidir. Şehit haberleri sonrasında gösterilen tepkiyi “provokasyon” olarak değerlendirenler, DTP kongresinde söylenenler ve Türk askerlerinin rehin alınması gibi olaylar karşısında tepki gösterenleri de “provokasyona kapılmayın” diye uyaracaklar mı? Her gün televizyonun karşısında olup biteni seyreden vatandaş ne yapacak? Neskafesini yudumlayıp olan bitene seyirci mi kalacak? Ne yani; Adalet Bakanı da mı provokasyona kapıldı?
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|