AK Gençliğin Buluşma Noktası
Tartışıyorum AK Partililerin, AK Parti Gençlerinin Seviyeli tartışma bölümü.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 04-05-2010, 16:01   #1
Kullanıcı Adı
Ukbâ
Standart
Alıntı:
Saltuk Buğra Han Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Bu gün Süpermarketlere karşı ayakta kalabilmenin en büyük mücadelesini veren bakkalarımızın tek tek kapanması bana göre üzücüdür.
O Bakkal ki gün gelmiş vaktiyle hepimizin amcası olmuştur.
Yeri gelmiş derdini dinlemiş ,yeri gelmiş seninle beraber gülüp ,seninle ağlamış.
O bakkal ki gün gelmiş Ne olacak bu memleketin hali sözünün çıkış yeri olmuş, zam gelince ilk azarı o işitmesine rağmen gene de metaneti elden bırakmamıştır.
O Bakkal ki adres sorana derman ,ay sonunu zor getirene hızır olmuş ,küçücük kutu kadar yerinde ,en sıcak ve huzur dolu alışveriş ortamını sana bedava sunmuştur.
Süpermarketler ise bunları bulmak nerdeyse imkansızdır.Buz gibi bir ilişki vardır.Duygudan yoksun birer robot gibi çalışan kasiyerler akşam olsada eve gitsek düşüncesinden başka bir düşünceleri yoktur.
Varolsun bakkallarımız diyor ve onların yaşatılabilmesi için ,en azından marketlerle kafa kafaya olan ürünlerinin onlardan satın alınarak desteklenmesini tavsiye ediyorum.
Yeni dünya düzeni sadece sermaye savaşı verenleri değil duygularımızı hayatlarımızı değiştirmiştir. Hayatın gerçekleri ile yüzleşmek ona göre yeni normlar kazanmak canlı ve diri kalmanın şartı , tarihsel geçmişsel duygusal her yönü ile değerlendirdiğimizde tabiiki bakkalların büyük hatırası vardır. Uluslararası sermaye güçleri ufak caplı bütün sektörleri ezdiği gibi bakkalların da varlığını etkilemiştir libarel ekonomi veriler ile çalışan ekonomik sistem bu noktda güçlüye verdiği imkan yatsınmayacak kadar fazla bu asrın gerçeği , küreselleşen pazar teknikleri piyasalardaki orta ölçekli firmalar yerine her şeyi ile güçlü firmalardan yana seyir izlemesi acaba libarel ekonomilerde engellenebilir mi , küresel dünyadan koparak liberal çizgi yerine zayıf ve güçsüz olanı güçlü ve sömürü oluşumlarına rağmen muhafaza etmek kaynakları bu yöne akıtmak acaba mümkünmüdür bizler devleti piyasa regabetinden kaydırmaya çalışırken ,devlete tekrardan bu şekilde zayıfı kayırabilecek modele geçmesi müşteri memnuniyetini alımdaki rahatlığı bakkala kaydırması bu asırda mümkünmüdür. Sonuçta avm catısı altında çalışan dükkanlarda da işçi calışıyor dükkanların büyük coğunluğu sokaklardan çekilmiş bu catı altına girmiş esnaflar değilmi bakkal amcaları özel koruyalım derken devletin serbest ekonomiye müdahalesi olmayacakmıdır bu hareket. Her türlü değerlendirmeye açık mevzu.

 

Ukbâ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 04-05-2010, 16:39   #2
Kullanıcı Adı
Saltuk Buğra Han
Standart
Alıntı:
Ukbâ Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Yeni dünya düzeni sadece sermaye savaşı verenleri değil duygularımızı hayatlarımızı değiştirmiştir. Hayatın gerçekleri ile yüzleşmek ona göre yeni normlar kazanmak canlı ve diri kalmanın şartı ,
Elbette katılıyorum.Ülke ve vatandaşımız için hangisi hayırlı ve yararına ise o olmalıdır tabiki.
Benim bakış açım daha çok işin nostalji tarafıdır.
Eskiyi ya da çok eskiyi yaşamadık belki ama ,ben kendi adıma ,yaşmamamıza rağmen hep o günlerin özlemini çekerim.
Büyüklerimizden duyduğumuz o gaz lambalı tv'lerin olmadığı sohbet geceleri,sütün yoğurdun dışardan alınması,İstanbul sokaklarının o siyah beyaz resimlerinin şimdi ki renkli halinden bile güzel olması ,domatesin hormonsuz ,komşuluk ilişkilerinin sorunsuz olduğu yılları büyüklerimiz sık sık anlatır ve baya bir ilgi duyarım.
Benim bu bakkal olayına yaklaşımım da bunun bir uzantısı olmalı.
Saltuk Buğra Han isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-05-2010, 16:04   #3
Kullanıcı Adı
Seyyah
Standart
Kültürel yönden güzel diyosun, peki 2 yada daha fazla bakkal amca dese gelin su işi az yenileyelim. Az büyütselerde ufak market açsalar.
Bakkal amca kimliği altına sıgınan diğer uyanıklara vergi kaçırtmasalar?
Bu bir girişimcilik işidir ve her insan beceremez buradada devreye yaptırımlar girebilir.
Bakkal yine muhabbet eder, sadece fiş keserek.

Seyyah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-05-2010, 16:10   #4
Kullanıcı Adı
Ukbâ
Standart
Arkadaşlar lütfen dikkatlice okuyalım harika bir yazı Atilla Yayla'dan


Korumacılık devletçiliği besler. Devlete ister ekonomik ister sosyal-ahlaki gerekçelerle toplumsal hayata müdahale hakkı vermek tilkiye kümes emanet etmekle eşdeğerdir. Bu devlet gücünü kullananları azdırır ve haksız kazanca boğar. Devletlerin fakirleri daha çok gözettiği tezi bir masaldır. Devletler her zaman güçlülerden yanadır. Güçlüler ise bürokratlar, politikacılar, onlara eklemlenen asalak zenginlerdir. İşçi, köylü, esnaf devletten menfaat elde edemez. Bir elde eder görünürse iki kaybeder. Elde ettiğini de yine diğer güçsüz toplum kesimlerinin aleyhine elde eder. O yüzden devleti korumacılık yoluyla toplumsal hayata müdahaleden uzak tutmak devleti meşru sınırları içinde tutabilmek için şarttır


Serbest ticaret kaynakları etkin oldukları alanlarda kullanıma yönlendirirken korumacılık tam tersini yapar. Kaynak tahsisini çarpıtır. Kaynakları çoktan çekilmeleri gereken sahalarda ve terk edilmiş olması gereken teknik ve yöntemlerle kullanılmaya mahkum eder. Bu fakirlik üretir. Artan fakirlik paylaşım kavgasını yoğunlaştırır. Korumacılık keyfidir. Kimin kime karşı korunacağına karar vermek eninde sonunda keyfi bir karardır. Sınırlar nerede çizilecektir ve korumacılık nerede son bulacaktır, bilinmez. Bugün bakkallar süpermarketlere karşı korunma istiyor ama bakkalların eski çerçilerin yerini aldığı unutuluyor. Çerçiler daha az erdemli ve daha az kıymetli insanlar mıydı ki hızla şehirleşen Türkiye'de doğmakta olan bakkal esnafına karşı korunmadı? Son otuz senede korumacılık uyguluyor olsaydık veya mevcut korumacı politikaları takip etseydik ben bu yazıyı bilgisayarla değil daktiloyla yazıyor olurdum. Siz bugünkü konforlu aracınıza değil efsanevi Reno 12 veya Anadol otomobile biniyor olurdunuz. Daktilolar ilk çıktığında hayatını elle yazarak kazananlar kim bilir ne sıkıntılar çekmiştir. Otomobillerin yaygınlaşması at arabalarıyla insan ve eşya taşımacılığı yapan insanları nasıl da sahneden silmiştir. Konfeksiyon atölyelerinin gelişmesi yarım asır öncesinin gözde mesleği terziliği ve terzileri kim bilir ne acılarla yüzleştirmiştir. Hayatın akışı budur. Belli meslekler silinmiş veya o işi yapanlar emekliye ayrılmak zorunda kalmıştır. Ama onların çocukları babalarını ekonomik alan dışına iten gelişmeler sayesinde meslek ve iş sahibi olmuştur. Babaları korunsaydı çocukları işsizliğe, en iyisinden baba mesleğine mahkum olurdu. O zaman hayat durağanlaşır ve refah seviyesi asla yükselmezdi. Ekonomik hayatın nasıl aktığı bellidir. Devletçi masallara inanmamalı, devleti lehimize başkalarına baskı uygulamaya çağırmamalıyız. Korumacılık hem adalete aykırıdır hem de etkinsizlik yaratıcı bir yöntemdir. Kimse toplumları Tanrısal bir yönetim ve denetime tabi tutabileceği hayaline kapılmasın. Herkes önüne baksın ve kendisi için en iyi işi en iyi şekilde yapmaya çalışsın.

Konu Ukbâ tarafından (04-05-2010 Saat 16:12 ) değiştirilmiştir..
Ukbâ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-05-2010, 16:56   #5
Kullanıcı Adı
Seyyah
Standart
Alıntı:
Ukbâ Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Arkadaşlar lütfen dikkatlice okuyalım harika bir yazı Atilla Yayla'dan


Korumacılık devletçiliği besler. Devlete ister ekonomik ister sosyal-ahlaki gerekçelerle toplumsal hayata müdahale hakkı vermek tilkiye kümes emanet etmekle eşdeğerdir. Bu devlet gücünü kullananları azdırır ve haksız kazanca boğar. Devletlerin fakirleri daha çok gözettiği tezi bir masaldır. Devletler her zaman güçlülerden yanadır. Güçlüler ise bürokratlar, politikacılar, onlara eklemlenen asalak zenginlerdir. İşçi, köylü, esnaf devletten menfaat elde edemez. Bir elde eder görünürse iki kaybeder. Elde ettiğini de yine diğer güçsüz toplum kesimlerinin aleyhine elde eder. O yüzden devleti korumacılık yoluyla toplumsal hayata müdahaleden uzak tutmak devleti meşru sınırları içinde tutabilmek için şarttır


Serbest ticaret kaynakları etkin oldukları alanlarda kullanıma yönlendirirken korumacılık tam tersini yapar. Kaynak tahsisini çarpıtır. Kaynakları çoktan çekilmeleri gereken sahalarda ve terk edilmiş olması gereken teknik ve yöntemlerle kullanılmaya mahkum eder. Bu fakirlik üretir. Artan fakirlik paylaşım kavgasını yoğunlaştırır. Korumacılık keyfidir. Kimin kime karşı korunacağına karar vermek eninde sonunda keyfi bir karardır. Sınırlar nerede çizilecektir ve korumacılık nerede son bulacaktır, bilinmez. Bugün bakkallar süpermarketlere karşı korunma istiyor ama bakkalların eski çerçilerin yerini aldığı unutuluyor. Çerçiler daha az erdemli ve daha az kıymetli insanlar mıydı ki hızla şehirleşen Türkiye'de doğmakta olan bakkal esnafına karşı korunmadı? Son otuz senede korumacılık uyguluyor olsaydık veya mevcut korumacı politikaları takip etseydik ben bu yazıyı bilgisayarla değil daktiloyla yazıyor olurdum. Siz bugünkü konforlu aracınıza değil efsanevi Reno 12 veya Anadol otomobile biniyor olurdunuz. Daktilolar ilk çıktığında hayatını elle yazarak kazananlar kim bilir ne sıkıntılar çekmiştir. Otomobillerin yaygınlaşması at arabalarıyla insan ve eşya taşımacılığı yapan insanları nasıl da sahneden silmiştir. Konfeksiyon atölyelerinin gelişmesi yarım asır öncesinin gözde mesleği terziliği ve terzileri kim bilir ne acılarla yüzleştirmiştir. Hayatın akışı budur. Belli meslekler silinmiş veya o işi yapanlar emekliye ayrılmak zorunda kalmıştır. Ama onların çocukları babalarını ekonomik alan dışına iten gelişmeler sayesinde meslek ve iş sahibi olmuştur. Babaları korunsaydı çocukları işsizliğe, en iyisinden baba mesleğine mahkum olurdu. O zaman hayat durağanlaşır ve refah seviyesi asla yükselmezdi. Ekonomik hayatın nasıl aktığı bellidir. Devletçi masallara inanmamalı, devleti lehimize başkalarına baskı uygulamaya çağırmamalıyız. Korumacılık hem adalete aykırıdır hem de etkinsizlik yaratıcı bir yöntemdir. Kimse toplumları Tanrısal bir yönetim ve denetime tabi tutabileceği hayaline kapılmasın. Herkes önüne baksın ve kendisi için en iyi işi en iyi şekilde yapmaya çalışsın.
Kültürel yaklaşıma güzel cevap vermiş.
Mademki serbest ekonomi modeli uygulanıyor. O zaman bu göreceli değildir. Kişilere ve kurumlara ayrı yaklaşımda bulunulmaz.
Bakkallar sizin değişinizle bakkal amcalar benim değişimle yeni uyanık abiler basit usulde kalalım yıllık 150 200 lira vergi verelim bize karısmayın dememelidir.
Türkiyede binlece bakkal var ve cok büyük para akısı var bunun vergisi alınmazsa diğer sektörlerden karsılanır bunun acıgı buda ne olacak bu memleketin hali dedirtir millete.
Seyyah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-05-2010, 16:32   #6
Kullanıcı Adı
Hakan Özkan
Standart
Ukba kardeşim benim söyleyeceklerimi, anlatacaklarımı neşretmişsin.Daha bunun üstüne laf olurmu.Ama market işi benim işim değil ben sadece kontrol mekanizmasıyım.Sende bunları bilir iken neden hala bana sarkarsın anlamış değilim ukbacım.
Hakan Özkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-05-2010, 16:47   #7
Kullanıcı Adı
Hakan Özkan
Standart
Bizim yörenin domatesleri yine hormonsuz dur dostum rahatlıkla tüketebilirsiniz.Dostane ilişkiler, komşuluklar binaların çoğalmasıyla sekteye uğramış hekesin dünya telaşına kapıldığı günümüzde anadolunun bir çok yerlerinde komşuluk ilişkileri hala sıcak ve samimidir.Ogünlere özlem sadece muhabbet kazanında kaynayıp servis edilme ve bu arzdan da haz duyma herkesin arzuladığı bir durumdur.
Hakan Özkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-05-2010, 17:15   #8
Kullanıcı Adı
EZEL
Standart
Maliye müfettişlerini Ve Belediye zabıtalarını daha aktif bir yapıya büründürülmesi gerekiyor Belediye zabıtaları yattığı yerden para kazanıyor .. Bakkalın olması gereken yer var olmaması gereken yer var ..
EZEL isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-05-2010, 17:25   #9
Kullanıcı Adı
Hakan Özkan
Standart
Millet zaten nefes alamaz duruma gelmiş,zaten vergiyi veren alt kesim zabıtadan ziyade devlet yere sağlam bassın ki büyük şirketlerden vergilerini alsın türkiyedeki bakklları toplasan alacağın vergiyi birtane iş adamından alırsın.Herşey bitti evine üç kuruş para götüren garibim mahalle arasında çocuklara balon,şeker satacağım diye yırtınan adamamı sıra geldi ben karşıyım vergi sistemini,vergi alınması gereken kuruluşları dizayn edip deve yüküyle kaçıranların ensesinden yakalamak makul ve mantıklı.bakın doğan grubuna ve daha birçok büyük işletmelere kaçı vergi veriyor ki...
Hakan Özkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-05-2010, 18:51   #10
Kullanıcı Adı
Seyyah
Standart
Bu zaten kesin birşey değil sadece görüşülüyor.
Ama duygu sömürüsünü milletçe bırakmadıkça ne devlet üsttekinden alabilir, nede alttaki kendi verir.
Yolunu bulan gider...
Aşağı doğru gitmek kolaydır ama manzara yukarıdan izlenir.
Herkes elini taşın altına koyacak.
Doğan holdinge değinmissinizde onun başına gelenler ortada. Bunca yılın düzenini bir günde yıkamassın, yavaş yavaş akıllıca kararlılıkla.
Zaten konu okadarda dramatik değil, tek denen birleşin aranızda güçlenin.
Seyyah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi