08-25-2011, 03:32 | #1 |
Barış Çok Uzak Değil [Ozan Güzel]
Her söze olduğu gibi buna da yoktan var eden, işinde ve özünde merhamet sahibi Rabbimin adıyla başlarım…
Bundan tam 4 ay önce ‘Kürt sorununa’ yönelik naçizane bir yazı kaleme aldığımda muradım, bu sorunu millet olarak bir daha konuşma gereği duymaz ve çözümüne yönelik adım adım ilerlemenin sevincini yaşıyor olmaktı. [Bknz. Kürt Sorunu ve Çözümsüzlüğü ] Lakin yaşadığım coğrafya bir türlü kabuk bağlamayan yarasının, şiddetli ağrılarla tekrar kanamasıyla meşgul olmaya başladı yeniden. Her kanayış yeni hüzünleri ve sancıları beraberinde getiriyor. Nitekim ateş düştüğü bağrı yakıyor ve acısı hissiyatını yitirmemiş milletimde dalga dalga yayılıyor. Haklı üzüntülerin sağladığı duygusallıklar bize şuan çok sağlıklı değerlendirmeler yapma fırsatı bırakmıyor belki de ama şu da bir gerçek ki bu sorun çatışmaların şiddetlenmemesi veya geçici ateşkeslerle değil, aksine hemen bitirilmesiyle mümkün olacaktır. Zira karşılaştığımız ırkçı ve nefret söylemlerinin birçoğuna karşın barıştan umudunu kesmemiş güzide insanların çokluğu ve zor olanı yapıp mücadele sergilemeleri bana ümit vermeye devam ediyor. Bizlerin bu sorunu bugüne dair fiili veya resmi veriler ile değerlendirip çözüme ulaştırmasının imkânsızlığına üzülerek dikkat çekmek istiyorum. İstenen haklar ve verilmeyenler, verilenler ve beğenilmeyenler, verilenlerin işlevsizliği ve istenilenlerin gelinen durumda bir an önce gerçekleşmesinin imkânsızlığı… Tarihin yazdığı gerçeklikler yaşadığımız çağın gerçekliklerinden iç ve dış oyunlardan sağlanan tüm çıkarlara kadar bütün faktörler tek potada değerlendirilerek ancak çözümün hakkı verilebilir. İnsanlık, tarihin sonuna geldikçe barışın başlangıcını yaşamaya ne kadar aç olduğunun farkında ve bir çaba içinde. Bu durumda tarihin sonu diye endişe duyan(!) odakların barışın hiç başlamaması ile tarihin devamı olacağına iştahlanmalarına sebebiyet veriyor. Bu cendereden ancak dayatılanlardan ve ezberlediklerimizden öte istediklerimiz ve insanlığın vicdanına sunduğumuz istekler ile çıkabileceğiz. Hiçbir anayasal düzenleme bize bu sorunda yeterli somut adım attırmayacağı aşikâr. Çünkü insanlara dayatılan ve sunulan gerçeklik algısıyla ve yüreklere uzun bir zaman dilimine yayılmak üzere ekilmiş nefret tohumlarını, yazılı metinler söküp atacak değildir. Bu sözlerim anayasal ve meclis çatısı altında sorunlar çözümlenemeyeceği anlamına gelmemeli ki toplumsal mutabakat olmadan ‘Siyaset’ gerekli adımları atamayacak, ‘idare’ olmadan toplumsal mutabakatı hayata geçirmekte eksik kalacağız. Bugünler bizim için artık bir milattır, yaşanan onca şeyden sonra atılmaya çalışılan adımların yok edilip başladığımız noktaya dönmek adına veyahut yaşananların azami şekilde gerçekleştiğinin gerçekliğiyle sorunu sonlandırmak ve barışı getirmek adına… Barış’tan kastım elbet sadece silahların susması ya da geçici ateşkeslerin olduğu barış ile uzaktan yakından alakası olmayan bir hezeyan değildir. Bu konuda söylemek isteyeceklerimi tarihin barışa adanmış son üstatlarından biri Malcom X şöyle özetliyor: ‘Barışı özgürlükten ayıramazsınız, çünkü kimse özgür olmadan barışı yaşayamaz.’ Şimdi çözüm için size çokça klasikleşen ve sloganlaşan sözlerden biri olan ama yinede ihtiva olarak gerçeği yansıtan ‘çözüm yalnızca İslam’dadır’ veyahut bu sorunu ‘İslami bakış’ çözer diyeceğim… Elbette ki İslam’ın olmadığı birçok yerde barışın yaşandığı ve sorunların bu denli dallanıp budaklanmadığı da mevcut. İnsanlığın vicdanının yaşadığı her yerde barış ve ötesinin mümkün olmaması için geriye ne engel kalabilir ki? Ama İslam’ın asırlardır yaşadığı bir toplumda ve her iki milletinde mensubu olmasına rağmen sorun dallanıp budaklanmaya devam ediyor. Bu bizim bugün yaşadığımız ve bakışımızın ötesinde bir İslam gerçekliğinin olmasından kaynaklanıyor. Asırlarca aynı coğrafyada savaşmamanın ötesinde ağırlıklı olarak kardeşçe yaşamayı başarmış iki etnik unsur son yüzyılda ulus devletin etnisite de dâhil her alanda tek tipçi bir devlet ve toplum inşasına başlamasıyla ayrışma ve nitekim bugün ki çatışma ortamına kadar sürüklenebilmiştir. ‘Milletini arayan devlet’ sloganlarıyla sözüm ona ilerici devrimlerin ileriye(!) götüren uygulamalarıyla bu topraklarda yeşerecek acı meyvenin tohumları atılmış oluyordu. Irkçı ve etnik kökene vurgusu olmayan bu topluma kurulmuş tek uluslu devlet sistemine uygun insan modeli inşasıyla baskılar zulümler artmaya başlamış sonucunda yaşanan isyanlar ve katliamlar ile günümüze kadar varılmıştır. Geçmişin acı gerçeklerinin üzerine çekilecek bir sünger ve yapıcı hesaplaşmanın ardından Kürt ve Türk etnik kökenlerinin ortak noktası olan hem İslami hem insani bir çözüm projesi başlatılması gerekmektedir. Evet şu gelinen noktada ve barış adına verilen onca mücadelenin ardından özüne uygun İman merkezli, insan eksenli bir çözüm gereksinimi doğmaktadır. Bu noktada içine düşülen cendereden halkların kardeşliğini yeniden pekiştirerek sorunları minimize edip bitirecek adımları ve tevhidi duruşu yansıtması gerekir toplumun. Şüphesiz Allah (insanı) barış yurduna(mutluluk ve esenlik zeminine) çağırmakta ve isteyeni dosdoğru bir yola yöneltmeyi dilemektedir. [Yunus, 25] Eğer insanoğlu doğru yolu ve mutluluğu diliyorsa esenlik zemininde barış yurdunu inşa etmek için geri durmayacağının farkına varmalıdır. Nitekim bütün sistemler birliktelik ve adalet kolonlarının inşasıyla felaha kavuşabilecektir. Bu durumda enjekte edilmiş nefret duyguları yine adalet panzehiri ile yok edilebilir. SİZ ey iman edenler! Allah için, hakkı ayağa kaldırarak adaletin timsali olun ve birilerine olan nefretiniz sizi adaletten sapmaya sevk etmesin! Adil olun, bu Allah’ın koruması altına girmenin en kestirme yoludur: Artık Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun! Şüphe yok ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır. [Maide, 8] Sorumluluk bilincinde olan insanların unutmayacağı bir kavmin diğerine duyduğu haklı haksız kin gerçeğin önüne geçemeyeceği ve adalet ile düşünüp hüküm vermekten geri bırakamayacağıdır. Nebevi davaya gönül verenler için Nebi’nin son hikmetleri sözleri bugün yaşanan sorunların ilacını özetleyecek durumdaydı. Etnik kökeni, ten rengi, dili ve hatta dini, insanı insandan üstün kılmaz."Üstünlük ancak Allah'a karşı sorumluluk bilincinde ve Erdemdedir..."(Veda Hutbesi) Ey insanlık! Elbet sizi bir erkekle bir dişiden yaratan Biziz; derken sizi kavimler ve kabileler haline getirdik ki tanışabilesiniz. Elbet Allah katında en üstününüz, O’na karşı sorumluluk bilinci en güçlü olanınızdır; Şüphe yok ki Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır. [Hucurat, 13] İnsanlık, eşitliğinin ve bunun yanında farklı renkleri bir arada barındırdığının farkındalığıyla sorunu nihai çözüme ulaştırması kaçınılmazdır. Hakkari ile Edirne’nin farkının olmadığı ve sana aynı uzaklıkta olduğunun, İstanbul ile Diyarbakır’ın aynı sorunu yaşadığının bilinciyle bütünleşme sürecinin temelleri atılacaktır. Son yıllarda Kürt açılım ile başlayan uygulanmasa da belirli vaatleri kapsayan süreç bugün tamamen durmuş ve bizi 90’lı yılların karanlık çatışmalarına döndürecek havayı yakalamış durumda. Rabbim o günlere bir daha dönmemeyi iç savaşın eşiğinde ki ülkemi feraset sahibi insanların duruşlarıyla bu cendereden kurtarmayı nasip etsin. Barış’ı umut ederek kıvançla… İslami Gündem
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
08-25-2011, 03:34 | #2 |
Kardeşim heralde yeni geldin foruma,
Forumda aktif ve daimi olmanı isterim. Özellikle adaptasyon sürecinde bir sorunun olursa yardımcı olmak isterim. |
|
08-25-2011, 04:28 | #3 |
eyv. teşekkürler kardeşim, bir müddettir üyeyim ara ara bakıyorum foruma.
|
|
08-25-2011, 04:34 | #4 |
Hoşgeldin muhterem ..
islami gündem iyi seçim |
|
08-25-2011, 04:35 | #5 |
Aramıza hoş geldin nice güzel paylaşımlara
|
|
08-25-2011, 04:37 | #6 |
şüphesiz bu konuda insiyatifi tevhide inanan insanlar ele almalıdır...
Dindar kürtlerin dinsiz ulusalcılıgına soyunan insanlar bu sürece köstek olacaktır |
|
08-25-2011, 04:42 | #7 |
Aramıza bir yobaz daha geldi hayırlı olsun
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|