![]() |
#1 |
![]() Başarının sırrı; Osmanlının halkına değer vermesi
Dünyanın yönetimine talip veya en azından dünyayı idare etmede söz sahibi olmak isteyen başta ABD olmak birçok ülke, altı asırlık Osmanlı İmparatorluğunun idari yapısını, başarısının sırrını didik didik inceliyor. Hal böyle iken içimizdeki iflah olmaz, müzmin Osmanlı düşmanlarının son zamanlarda baş gösteren sara nöbetleri devam ediyor. Şeytanın bile aklına gelmeyecek akıl almaz iftiralarda bulunuyorlar. Basiretleri kapalı olduğundan, altı asırlık başarıyı, huzuru göremiyorlar. Belki de görmek istemiyorlar. Gözlerini kapamakla güneşin yok olacağını zannediyorlar. Onlar ne kadar gözlerini kapatsalar da güneş meydanda, herkes bu başarının sırrını çözmeye bundan istifade etmeye çalışmaktadır. Osmanlının başarısının esas sebebi adalettir. Hangi dinden, hangi ırktan olursa olsun herkesin hukukunu gözetmesi ve hakkını vermesidir. Bunu hakkıyla yerine getirebilmek için de ilme önem vermesidir. Osmanlı bunlara azami dikkat ettiği devirlerde zirveye çıkmış, adalet zayıfladığı zamanlarda da düşüşe geçmiştir. Son devirde adalet zafiyete uğrayıp milletlerin hakkı korunamayınca da çökmüş ve tarih sahnesindeki yerini almıştır. Aşiretten imparatorluğa Adalet, dağdaki çabandan, zirvedeki padişaha kadar herkese aynı eşitlikte uygulanırsa gerçek adalet olur. Osmanlı bunda çok hassas davranmıştır. Padişah gerektiğinde, en yakın akrabası olan babasını, oğlunu, kerdeşini, ömrünü devlete hizmet ile geçirmiş paşasını, veziri, vezir-i âzâmını cezalandırmaktan çekinmemiştir. Tarih kitaplarında bunların örnekleri çoktur. Osmanlıyı başarıya götüren uygulamaların başında, devletin halkına değer vermesi; onları sömürmeyi değil, hizmet götürmeyi esas almasıdır. Yeni fethedilen yerlerin halkına sevgi ile yaklaşmasıdır. Osmanlılar, fethedilen bölgelere, Anadolu’dan göçen örnek aileler, alperenler (derviş gaziler), ahîler öncülük etmekteydiler. Onlar gâzîlerin yanında hattâ bazan ilerisinde zâviyeler kurarak sonradan gelenler için tutunma ve toplanma merkezleri meydana getiriyorlardı. Anadolu’dan gelenler, zâviye etrâfında ekseriyâ derviş adı altında, bâzı yükümlülüklerden muaf olarak toprağı işlemekte ve bir Türk köyünün doğmasına yol açmakta idiler. Nitekim Trakya’da köy adlarının büyük çoğunluğu bu gibi derviş, şeyh veya fakihlerin isimlerini bugün bile taşımaktadır. Osmanlı fetihleri yalnız kılıçla değil, daha çok uzlaştırıcı ve sevdirici bir politika neticesinde gerçekleşmekteydi. Osmanlı idâresinin İslâm dini hükümleri çerçevesinde gayrimüslimlere can ve mal güvenliğiyle dinlerinde serbestlik tanıması, onların gitgide İslâmiyetle şereflenmelerine yol açıyordu. Yine bu durumun neticesi olarak çok defa, geniş bölgeler, şehir ve kasabalar kendiliğinden Osmanlı hâkimiyetini tanımakta idiler. Osmanlılar alperenler vasıtasıyla ülkeleri içeriden fethediyorlardı. Halkı fethe hazır hale getiriyorlardı. Bunların her biri tasavvuf büyüklerinin sohbetlerinde, dergâhlarda yetişmiş kimselerdi. Dinimizin güzel ahlâkı ile bezenmişlerdi. Hal ile, söz ile, yaşayış ile örnek kimselerdi. İslâmiyeti yaymak için kendilerini adamışlardı. Eshâb-ı kirâm gibi geri dönmemek üzere çeşitli memleketlere dağılmışlar, oralarda İslâmiyeti tanıtmakla ömürlerini tamamlamışlardı. Ta Semerkant’tan, Buhara’dan kalkıp Anadolu’ya, Rum diyarına gelmişlerdi. Anadolu’nun alınmasında alperenlerin büyük rolü olmuştu. Türkler Anadolu’ya girince, halktan hiçbir tepki görmemişlerdir. Zaten çoğu kendiliğinden seve seve Müslüman olmuşlardı. Alperenler halkı hazırlamışlardı. İslâmın güzelliğini gören yerli halk kendiliğinden Müslüman oldular. Hakeza, Balkanlar’ın, Bosna-Hersek’in, Arnavutluk’un Müslüman olması da hep böyle olmuştur. Anadolu’nun en ücra yerlerinde isimleri bilinmeyen fakat halkın devamlı ziyaret ettikleri, isteklerinin kabulünde vesile olan nice kabirler vardır. İşte bunlar birer alperendir. Adalet ve şefkat Balkanlar’da Bizans İmparatorluğunun bozulmuş olan idâre tarzı neticesinde, ağır ve keyfî vergiler, soygunlar ve asâyişsizlik yayılmıştı. Buna mukâbil Türklerin disiplinli hareketleri, fethedilen yerlerin halkına karşı adaletli, şefkatli ve taassuptan uzak bir siyâset tâkip etmeleri, vergilerin tebaanın ödeyebileceği şekilde tertip edilmiş olması Osmanlının Balkanlar’a yerleşmesini kolaylaştırdı. Ayrıca, Ortodoks olan Balkan halkının Katolik mezhebine girmek için ölümle tehdit edilmeleri, Osmanlının da, kendilerini bu baskıdan koruması etkili oldu. Kısacası, başarının sırrı; Osmanlının halkına değer vermesi, onların hukukunu koruması, farklı dinde olan kimselerin dinlerine, inançlarına karışmamasıdır. Gönül Bahçesi Mehmet Oruç
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() biz bu satırları okurken dünyanın dört bir yanında savaşlar devam ediyor, insanlar ölüyor, yurtlarından çıkmak zorunda bırakılıyor ve zulüm görüyorlar. Dünyanın pek çok yerinde bir kısım insanlar haksız kazançlar elde ederken, diğer bir kısmı hak ettiklerini elde edememenin sıkıntısını yaşıyorlar. Zalimler, sahip oldukları imkanları kullanarak güçsüzleri ezmeye çalışırken, mazlumlar ise kendilerine yardım eli uzatılmasını bekliyorlar. Kısacası dünyadaki birçok ülkede adaletsizlik hüküm sürüyor.
Fatih Sultan Mehmet dönemindeki adil ve hoşgörülü ortam, tüm tarihçiler tarafından dile getirilen apaçık bir gerçektir. Fatih Sultan Mehmet'in Kitap Ehline karşı olan hoşgörüsü günümüze kalan birçok anlaşmalarla da belgelenmiştir. Onun İslam ahlakından kaynaklanan hoşgörüsünden Hıristiyan, Yahudi, Ermeni, Süryani her dine mensup insan payını alıyordu.7 Bu nedenle Fatih'in padişah olduğu süre boyunca birçok yabancı millet onun yönetimi altına girmekten büyük bir memnuniyet duymuşlardı. Bizanslı yönetici Büyük Düka Notaras'ın "Bizans'ta Latin şapkası görmektense, Türk sarığı görmeyi tercih ederim" 8 şeklindeki sözü de bu gerçeği teyid eder niteliktedir arastirma.org paylaşım için teşekkürler. güzel bir yazı.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() ben teşekkür ederim...
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 | |
![]() Alıntı:
geçen yıl haliçten,haç çıkarma töreni yapılıyordu ve bir grup kişi üzerlerinde yeniçeri kıyafetleri, başlarında ata binmiş ve fatih sultan mehmeti temsil eden bir kişi ile birlikte; haç çıkarma töreninde bulununa ortadoks vatandaşlarımızı tahrik ediyordu;oysa bu haç çıkarma geleneğine, padişah fatih sultan mehmet hiç bir şekilde müdahele etmemiş, bazı rivayetlere göre gelip kendiside bu haç çıkarma törenlerini izlemiştir. |
||
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|