10-21-2009, 23:19 | #1 |
Başbakan ve Yahudiler
Hem ilk ve orta öğretim, hem yüksek öğretimde eğitim mevsiminin başlangıç günlerindeyiz. Okullar açıldı, açılmaya devam ediyor. Bu arada, Başbakan Erdoğan'ın, Yıldız Teknik Üniversitesinin açılışında yaptığı konuşma geniş tartışmalara zemin hazırladı. Başbakan öğrencilere seslenirken, Yahudilerin, insana ve eğitime yaptıkları yatırımla, dünyada sağladıkları etkinliği vurguladı. Tartışmanın boyutu yer yer, anti- semit çağrışımlara kadar uzadı. Ama Başbakan'ın, öğrencilere, yüksek eğitimin başlangıcında, bir ufuk çizgisi göstermek istediği açıktı. Aslında, bu konu benim de son derece önemsediğim bir konudur. Eğitim. Yetişmiş insan... İnsanın özgül ağırlığı. İnsan israfı. Ömrün muhasebesi... Bunlar benim, gençlerle yaptığım sohbetlerde gündeme getirdiğim ana maddeler halindedir. Bakınız şu günlerde, medyaya İslam dünyasının nüfusu yansıdı. 1 milyar 570 milyon kişiden oluşuyor İslam dünyası. Yani dünyadaki her dört kişiden birisi Müslüman demek bu. Yine bugünlerde, dünyadaki en iyi 100 üniversitenin listesi yansıdı medyaya. Tayvan'a kadar, nüfusu 4 milyon olan Singapur'a kadar bir çok ülke o 100 üniversite içine kendi üniversitesini sokmuş. Onların içinde, Türkiye dahil, bir tek İslam ülkesi üniversitesi yok. Başbakan'ın konuşması, bugünlerde medyaya Yahudilerle ilgili rakamlar çıkmasına da zemin hazırladı. Buna göre... Dünyadaki Yahudi nüfusu sadece 13 milyon. Dünya nüfusunun binde 25'i. Evet, binde 25. Bir de Nobel alan kişiler listesine bakın, İslam dünyası 1.5 milyon nüfusuyla 2 kişi sokmuş Nobel listesine, Yahudiler 178 kişi. Sanırım hiç kimse, falanca ırk veya din mensuplarının, diğerlerine göre kategorik olarak daha üstün yatarılışlı olduğunu düşünmeyecektir. Peki mesele ne? Mesele, bana göre birim insanı önemsemek, birim insana emek vermek, birim insanın özgül ağırlığını artırmayı ana misyon olarak benimsemek. Bazan düşünürüm: Yahudiler, nüfus sayılarındaki azlığı ve dünyaya dağılmış olmanın getirdiği zaafı, birim insanı en yüksek birikime sahip kılmakla ortadan kaldırmayı tercih etmişlerdir. İslam dünyası ise, belki de nüfus çokluğunun rehaveti içinde birim insanın özgül ağırlığını en yüksek seviyeye çıkarmayı ihmal etmişlerdir. Bir Kıbrıs ziyaretimde, oradaki üniversitelerden birinde görev yapan bir pozitif bilim profesörü, Avrupa ve Amerika'daki üniversitelerde, neredeyse tüm pozitif bilimlerde Yahudi bilim adamlarının etkinliğini anlatmıştı. Onun için domates veya buğday tohumunu İsrail'den alıyor dünya. Onun için, Türk Silahlı Kuvvetlerinin uçak veya tanklarının bilgisayar donanımlarını İsrail firmalarına yaptırma zorunluluğu ortaya çıkıyor. Bilgi ve bilim güçtür. Yetişmiş insan bir ülkenin en büyük zenginliğidir. Türkiye, İslam dünyasının en gelişmiş ülkelerinden olmasına rağmen, insani kalkınmışlık sıralamasında dünyada 80'li rakamlarda bulunuyor. Başbakan, gençelere “Tırmanın” diyor. Doğru söylüyor. “Büyük buluşlar yapın”, diyor. Doğru söylüyor. Öğrendiğime göre, bir kilo domates tohumu, 80 milyar lira. 80 milyar liralık domatesin kaç kilo olması gerektiğini ise varın siz hesap edin. 1 kiloluk bir notbuk bilgisayar, 3-5 bin lira. Bir çiftçi, 3-5 bin lira kazanmak için kaç kilo buğday üretmeli, varın siz hesap edin. Bordur elma, bodur zeytin bilgi ile geliştiriliyor. Buğdayın verimi bilgi ile artırılıyor. Yani ziraat yapacaksanız bile bilgi üretmek zorundasınız. Türkiye veya İslam dünyası, gelecekte, dünya dengelerinde ağırlık sahibi olacaksa, birim insanının özgül ağırlığını artırmak zorunda. Onun için de çocuklarımızın eğitimine yatırım, bu en hayati yatırımdır. Sokakta kaybolan çocuk, ülkenin en büyük kaybıdır. Eğitimi için emek verilmeyen çocuk en büyük insan israfıdır. İnsan yetiştirmeyen eğitim sistemi, en vahşi ıskartaya çıkarma düzenidir. Türkiye, aşkla – şevkle bir eğitim hamlesi gerçekleştirmelidir. Bunda maalesef on yıllarca geç kalınmıştır. Dünya ile aramızdaki mesafeyi kapatmak için, çok çok, pek çok çalışılmalıdır. Son olarak şunu söylemek isterim: Bilgi ve bilinç... İnsani donanımın iki olmazsa olmaz rüknüdür. Çocuklarımız, bir yandan bilgi ile donanırken, diğer yandan da, ülke sevgisi, insani hassasiyet, manevi doygunluk içinde bir kişilik inşasını gerçekleştirebilmelidir. Onlara böyle bir donanım yolu açmak, bugün, anne – baba ve devlet adamlarının en hayati görevi sayılmalıdır. Ahmet Taşgetiren 10.10.09 "Günün Yorumu- Burç FM"
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|