09-28-2007, 13:10 | #1 |
başbakandan çarpıcı mesajlar 2
-AB VE KKTC- Erdoğan, Avrupa Birliği'ne katılımın Türkiye'nin vazgeçilmez hedefi bulunduğunu belirterek, AB sürecinin zorlu bir süreç olduğunu bildiklerini ve buna rağmen çalışmalarını yürüteceklerini söyledi. Erdoğan, bu konuda kararlı olan bir hükümetin işbaşında olduğunu ifade etti. Türkiye'nin Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirdiğini anlatan Erdoğan, bunların yasal altyapısını oluşturup, uyguladıklarını kaydetti. Erdoğan, 17 Aralık sürecinde Türkiye'de yapılan kamuoyu araştırmasında ''AB'ye girmek istiyor musunuz?'' sorusuna 'evet' oranın yüzde 75 olduğunu, şu anda ise bu soruya yüzde 50-55 aralığında 'evet' yanıtı geldiğini söyledi. Türkiye'nin 1963 yılında AB'ye girme başvurusu yaptığını ve bunun bir eşinin olmadığını, anlatan Erdoğan, şu anda bir faslın aç kapasının yapıldığını, 3 faslın da sadece açıldığını anımsattı. -AKDENİZ'İN ORTASINDA BİR ADA- Yeni dönemde AB konusundaki olumsuzlukları düzeltebilmenin mücadelesini verdiklerini kaydeden Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Burada bir yanlış var, bu yanlışın düzeltilmesi lazım, nedir bu? Kıbrıs. Şimdi Kıbrıs'ın AB'ye alınmasının yanlış olduğunu ifade etmeye başladılar. Yani 'Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin AB'ye alınması yanlıştır' diyorlar, bazı siyasi liderler. Ama onlar daha önce alınmasına 'evet' dediler. Şimdi niye 'hayır' diyorlar, çünkü kendi içinde AB müktesebatına göre yerine getirmesi gerekenleri yerine getirmeden aceleci siyasi bir kararla bu karar alındı. Coğrafya olarak bakıyorsunuz AB'ye uymuyor. Zaman zaman bunu bize engel olarak çıkardılar, ama Türkiye hiç olmasa bir bölgesiyle Avrupa sınırları içinde olan bir ülke. Aynı zamanda Avrupa'nın, Asya'ya açılan bir kapısı. Tutmadı bu iş. Bu sefer, Güney Kıbrıs'ı nereye sığdıracaklar? Avrupa'da değil, Asya'da değil, Afrika'da değil. Nerede? Akdeniz'in ortasında bir ada ve bu adanın belli bir kısımı Güney Kıbrıs. Bakıyorsunuz Kuzey Kıbrıs'la arasında barış yok.'' AB ülkelerinin, Kıbrıs'taki referandumda 'evet' çıkması halinde üzerlerine düşeni yapma sözü verdiklerini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti: ''Ama ne yazık ki, bu yapılmadığı gibi, bazı yükümlülükler üstlendiler mali konularda. Bunları da yerine getirmediler. Hala ne istiyorlar? 'Siz verin' diyorlar. Kusura bakmayın, artık bir garantör ülke olarak Türkiye'nin ve taraf ülke olarak Kuzey Kıbrıs'ın vereceği hiç bir şey yoktur. Önce bize söz verenler sözlerini yerine getirmek durumunda ve biz samimiyetimizin karşısında aynı samimiyeti görmek istiyoruz. Biz dış politikamızı da dürüstlük ve samimiyet üstüne kurduk ve böyle devam etmek istiyoruz. İnanıyorum ki, sonunda samimiyet ve dürüstlük kazanacaktır.'' Türkiye'nin, AB'den her zaman için bir adım önde olmaya siyaseten hazır olduğunu belirten Erdoğan, ''Avrupa'dan istediğimiz ise Türkiye'ye karşı haksızlık ve ayrımcılık yapılmamasıdır'' dedi. Erdoğan, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ın Güney Kıbrıs Rum lideri Papadopulos'a yaptığı öneriyi hatırlatarak, Papadopulos'un öneriyi olumsuz karşıladığını söyledi. Erdoğan ''Şimdi kim çözümden yana, kim çözümden yana değil, bu çok açık, net ortada. Biz, garantör ülke olarak çözüm istiyoruz. Bir diğer garantör ülke olarak tabii aynı şekilde Yunanistan'dan bunu bekliyoruz. İngiltere'nin bu noktada çabaları var. Birlikte bu çabaları yürütüp bir neticeye vardırmak inanıyorum ki, gerek adada, gerekse Akdeniz'de çok önemli bir neticeyi hep birlikte yakalamamıza fırsat verecektir'' diye konuştu. Erdoğan, ABD'ye son geldiğinde Türkiye'de zorlu bir dönemin yaşandığını ve buna ilişkin birçok soruya muhatap olduğunu hatırlattı. Türkiye'de, 2007 yılının iç siyaset açısından oldukça hareketli bir yıl olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, ''Varılan noktada genel seçimler başarıyla tamamlanmış, halkımız çok yüksek bir katılım oranıyla iradesini sandığa yansıtmıştır. Yüzde 84 gibi bir katılım şu anda parlamentoda mevcut. Tabii ki, sandığa yansıyanın parlamentoya giremeyenleri de var. Bunları da dahil ettiğimiz zaman yüzde 95'e varan bir seçmenin katıldığı seçim yaşadık'' diye konuştu. Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''1954'den bu yana iktidardayken oylarını arttıran bir başka parti olmamıştır. 1954'de Demokrat Parti iktidardayken oylarını arttırdı. 22 Temmuz'da da iktidardayken oylarını arttıran tek parti biz olduk, bu önemliydi. Çünkü iki kavram bizim için büyük önem arz ediyordu, bu güvendi, bu istikrardı. Halkımız güvene ve istikrara bu dönemde oy verdi. Güvenden yana oldu, istikrardan yana oldu ve 'Ben, güvenin, istikrarın egemen olduğu, barışın egemen olduğu bir ülkede yaşamak istiyorum' dedi ve bunu oylarıyla tescil etti.'' Seçimlerin ardından yeni meclisin, ülkenin 11. Cumhurbaşkanını seçtiğini, bunun hemen ardından ise 60. hükümetin kurulduğunu ve meclisten güvenoyu aldığını belirten Başbakan Erdoğan, ''Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti bu süreçte çok önemli bir demokratik sınav daha vermiş, seçim dönemini daha da güçlü bir şekilde geride bırakmıştır'' dedi. -''SEÇİM SONUÇLARI 5 SAATTE BELLİ OLDU''- Seçim sandıklarının kapanmasından yaklaşık beş saat sonra seçim sonuçlarının tamamının belirlendiğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, bu durumun ileri demokrasilerde de istisnai görülen durumlardan biri olduğunu söyledi. Erdoğan, şöyle konuştu: '' Türkiye sürekli gelişen, geleceğe güvenle bakan, bu noktada nüfuzu ve nüfusu artan ve katkıları aranan bölgesel ve uluslararası bir aktördür. Bunun arkasında istikrarlı siyasi yapımız ve sürekli büyüyen ekonomimiz, dış politika alanında dengeli, yapıcı ve güven telkin eden politikalarımız, çağdaş ve güçlü askeri imkan ve kabiliyetlerimiz, etkin, çok taraflılık ve hukuk temelinde uluslararası toplumla daima sergilemeye özen gösterdiğimiz dayanışma, farklı ve yeni meselelerin ele alınması noktasında sahip olduğumuz karşılaştırmalı üstünlüklerle kendi bölgemizden başlayarak dünyanın diğer bölgelerinde genişleyen bir huzur ve refah çemberi oluşturmaya yönelik kararlılığımız şüphesiz önemli bir rol oynamaktadır.'' Başbakan Erdoğan, dış politikalarının ağırlıklı olarak 'düşman üretme, dost üret', 'dost kazan' anlayışı üzerine kurulu olduğunu belirterek şunları söyledi: ''Göreve ilk geldiğimizde yaklaşık 5 yıl kadar önce, çevredeki birçok ülkeyle münasebetleri adeta olmayan Türkiye, artık bunları tamamiyle aşmış, bütün komşu ülkeleriyle dost olan, gerek siyasi, gerek askeri, gerek ticari, ekonomik, kültürel bütün alanlarda münasebetlerini geliştiren bir ülke konumuna gelmiş durumda. Türk dış politikası işte bu vasıflarıyla güvenilir, yapıcı, istikrarlı ve proaktif bir şekilde yürütülmektedir.'' -ABD- Türk dış politikasının temel taşlarından olan biri olan ABD ile stratejik ortaklığın Türkiye için çok önemli olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, ''ABD ile çok boyutlu bir temelde ilerleyen ilişkilerimizin köklü geçmişi üzerine inşa edildiği ortak değerler ve sahip olduğumuz müşterek çıkarlar, ittifakımızın sarsılmaz temellerini oluşturmaktadır'' dedi. Erdoğan, şöyle devam etti: ''Zaman zaman benzer amaçlar doğrultusunda karşılıklı olarak oynadığımız roller farklı olabilmekte, spesifik yaklaşımlarımız kendi gerçeklerimize uygun biçimde nüanslar içerebilmektedir. Farklı imkanlarımızı birbirini tamamlayacak şekilde ortaya koymak suretiyle sürdürdüğümüz işbirliği ve dayanışma, ilişkilerimizin geleceğinin ne kadar parlak olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. İttifak ilişkilerimizin hem Türkiye, hem de ABD'ye sunduğu geniş imkanlar vardır.'' -IRAK- Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin Irak'ın ulusal birliğini ve toprak bütünlüğünü koruyarak, bölgesinde ve uluslararası toplum nezdindeki itibarlı konumuna süratle yeniden kavuşmasını ümit etmekte olup, çabalarını bu yönde sürdürdüğünü söyledi. Erdoğan, Irakla ilgili Komşu Ülkeler Toplantısı'na Ekim ayında ev sahipliği yapacaklarını belirterek, ''Türkiye, önümüzdeki dönemde dost ve komşu ülke Irak'ta siyasi yelpazeyi teşkil eden tüm oluşum, grup ve aktörle, mevcut, ayrıcalıklı, iletişim kanallarını şeffaf ve Irak'ta ulusal uzlaşıya katkı yapacak biçimde kullanmaya devam edecektir'' dedi. Erdoğan, Filistin meselesinin içinde bulunduğu çıkmazı ve Filistin halkının yaşadığı insani trajedinin devam ettiğini de anlatarak, Türkiye'nin geleneksel olarak bölge ülkelerine ve bu zemindeki başka aktörlere eşit mesafede durduğunu belirtti. Türkiye'nin Orta Doğu coğrafyasında kalıcı ve adil bir barıştan yana olduğunu vurgulayan Erdoğan, ''Bu bağlamda bizler, İsrail-Filistin itilafında iki devletli çözüme bugüne kadar destek verdik. Bu uğurda yapılacak her türlü gayrete katkıda bulunmaya hazır olduğumuzu söyledik, yine hazırız'' diye konuştu. -SURİYE- Başbakan Erdoğan, Suriye konusunda da şunları kaydetti: ''Komşumuz Suriye'nin uluslararası toplum içine çekilerek, sorunların değil, çözümlerin parçası haline getirilmesi çabalarımız da bu bağlamda özel bir yere sahiptir. Bizim bu noktadaki anlayışımızda bu yatmaktadır. Türkiye, kapıların açık tutulmasında ve bu açık kapılar vasıtasıyla diplomasinin çalışmasında önemli bir aktördür.'' AA
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|