AK Gençliğin Buluşma Noktası
AK Parti'nin Kurucu Genel Başkanı ve T.C. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan T.C. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bölümü,resimler bilgiler ve paylaşımlar.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 05-04-2011, 22:14   #11
Kullanıcı Adı
Bilal Baştan
Standart Başbakan Erdoğan'ın İstanbul Beylikdüzü Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni...
03.05.2011



Sevgili kardeşlerim; bakınız yola çıkarken bir şey söyledik. Dedik ki Türkiye'yi 4 temel taş üzerinde yükselteceğiz; eğitim dedik, sağlık dedik, adalet dedik, emniyet dedik. Ve şu ana kadar bu adımları kararlı bir şekilde attık. Ve sevgili kardeşlerim, biz hayal üretmiyoruz, bizim geçmişten bugüne hayallerimiz vardı. Ama biz bunları gerçekleştirdik, gerçekleştiriyoruz. Ne dedik? 2002-2007 çıraklık dönemiydi. 2007 ve 2011 kalfalık dönemi. Şimdi artık 2023'e ve arkası ustalık dönemi.

Sevgili kardeşlerim; Mimar Sinan der ki, Süleymaniye benim kalfalık eserimdir, ondan öncesini çıraklık kabul eder. Edirne Selimiye benim ustalık eserimdir. Biz bu büyüklerimizden ilham alarak bu yola çıktı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığımız, bizim lokal bir adımımızdı. Ve o günden itibaren buraların dili olsa konuşsa. Hep buralarda o günden itibaren ilgilenmeye başladık. Ve hamdolsun şimdi de Büyükşehir Belediye Başkanım, bu emaneti layıkı vechile, en güzel şekliyle devam ettiriyor. Ve artık inşallah bütün buralara kadar, gerek ulaşımda, gerek altyapıda her geçen gün daha iyi olacağız. Ve altyapıda attığımız adımlarla inşallah Beylikdüzü her geçen gün daha güzeli yakalayacak. Ve daha önce de Belediye Başkanıma sordum. Daha önce demiştim ki Kadir Bey, metromuz güzel bir adım. İnşallah Beylikdüzü'nü filan ne zaman bitiriyoruz. Bana verdiği müjde çok anlamlıydı. 29 Ekim demişti. Ve şimdi inanıyorum ki 29 Ekim, iki bayramı bir arada kutlayacağız. Hem Cumhuriyet, hem de evet Beylikdüzü metrobüsle o zaman bütünleşecek. Ve artık buradan İstanbul'un istediğiniz her yerine çok daha rahatlıkla, çok daha çabukça ulaşma imkanına kavuşacaksınız. Adeta bir metro gibi, böyle ulaşacaksınız. Bakınız bundan önce böyle bir uygulama ulaştırmada var mıydı? Yoktu. Bundan önce gelen CHP'nin iktidarları niçin bu tür şeyleri yapamadılar?

Bu kardeşiniz İstanbul'a Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu zaman kimden aldı İstanbul'u? CHP'den aldı. CHP iktidarından aldı. İstanbul'da suyumuz var mıydı? Çöp dağları nasıldı, çöplerimiz alınmazdı biliyorsunuz. Hava kirliliği aman Yarabbim, almış başını gidiyordu. Unutmayın o gazetelerin maske dağıttığı günleri, maskelerle dolaşıyorduk değil mi? Hava kirli, adeta zehirleneceğiz öyle bir durum. Çöp dağları yükselmiş gidiyor. Sanki İstanbul'da belediye yok, böyleydi. Su? Hak getire, yeni yeni sektörler oluşmuştu, o günleri unutmayın. Çöp bidonları gibi adeta su bidonları üretiliyordu artık. Ve evlerimizde banyoların küvetlerini yıkanmak için değil, kullanma suyunu biriktirmek için kullanıyorduk hatırlıyorsunuz değil mi? Şöyle bir hafızalarımızı tazeleyelim istiyorum, ki hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. Hep geçmişi unuturuz, onları bir hatırlayalım ki bir daha bunlara bu ülkede iktidar falan asla, zaten olmaz da, zaten olmaz da.

Ve ne oldu? Geldik, sevgili kardeşlerim, dağları deldik dağları. Nereden? Istıranca'dan 180 kilometreden dağları delerek Trakya'da 8 tane baraj ve gölet yaptık. Ve oradan suları İstanbul'umuza getirdik. Niye? Biz İstanbul'un sevdalısıydık, aşığıydık İstanbul'un. Çünkü ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar... Böyle demiştik ve İstanbul'a bu hizmeti sürdürmüştük. Ve değerli kardeşlerim, şu anda artık İstanbul'umuzun su sorunu yok. Ömerli'den değerli kardeşlerim, Terkos'a Boğaz'ın altından hat çektik. Fakat şimdi Kadir Bey, bu işi daha da büyüttü, daha da büyüttü. Dev bir tünel açtı şimdi, bu dev tünelle şimdi İstanbul çift gidiş-gelişe sahip olacak. Yani Anadolu yakasında da inşallah su sıkıntımız hiç olmayacak, Avrupa Yakasında da hiç olmayacak, bu hale geldik. Bu ne meselesi? Bu bir vizyon meselesi, bu bir ufuk meselesi.

Şimdi biz hani diyoruz ya yeni projeler, dedik ya Kanal İstanbul. Çıktı ne açıkladı Ana Muhalefetin Genel Başkanı, yavru muhalefetin Genel Başkanı? İkisi de dediler ki, ikisi de dediler ki burada insan yok, ayıp ya. Sonra düşündüm düşündüm, anladım ki hani bizim bir animasyon oldu ya, o animasyonun içinde kanalda gemi yüzüyordu, gemi yüzüyordu, demek ki orada insan yürütmemiz gerekiyordu, anlaması için o gerekiyordu. Fakat sonra tekrar düşündüm. Ya dedim biz burada insan da yürütsek, bu defa diyecek ki Sayın Kılıçdaroğlu, bu yüzmeyi bilmiyor, yürüyor diyecek.

Çünkü eğitimde attığımız adımları görmez, insan yok. Biz sizlerle gurur duyuyoruz. İnsanımız bizim böyle işte görüyorsunuz. Her yerden zeka fışkırıyor. Bak ne diyor; "yıl 1453 gemiler yürür karadan, yıl 2023 gemiler yürür Kanaldan" diyor. Bizim insanımız bu işte, bu kadar zeki. Evet, o ecdadın torunu olursan böyle olur, eyvallah. Ama o ecdattan nasibini almazsan o zaman tribünden seyirci olursun, başka bir şey olmaz.

Şimdi eğitim dedik sevgili kardeşlerim, artık kitapları sıraların üzerinde ücretsiz alıyor muyuz? İlköğretimde, ortaöğretimde artık ücret ödemek var mı? Kırtasiyeci dükkanına gitmek var mı? Bu, sosyal devlet olmanın bir gereğidir. Sosyal devletiz, öyleyse fakir-zengin ayrımı yapmaksızın kitapları her eğitim-öğretim yılında sıraların üzerine koyduk, ücretsiz verdik. Bitmedi, sakın fakirlik bahane olmasın dedik. Ne olacak? Dedik ki ilköğretimde de, ortaöğretimde de kardeşim git müracaatını yap, kaymakamlığa bildir, biz oradan şartlı eğitim desteği veriyoruz. Nedir bu? Kaç çocuğun olursa olsun, gideceksin müracaatını yapacaksın ve ilköğretimdeyse, son durumu söylüyorum, erkek öğrenciye 35 lira veriyoruz, kız öğrenciye 45 lira veriyoruz Ortaöğretimde ise erkek öğrenciye 45 lira veriyoruz, kız öğrenciye 55 lira veriyoruz, pozitif ayrımcılık. Parayı kime veriyoruz? Anneye veriyoruz anneye, anneye. Sayın Kılıçdaroğlu, sen bizimle aşık atamazsın. Bitmedi, üniversitede ne veriyorlardı biz geldiğimizde? 45 lira veriyorlardı. Kim vardı iktidarda? MHP-DSP-ANAP, 45 lira veriyorlardı lisans öğrencilerine. Gençler var mı burada? Gençler şöyle bir elleri kaldırın bakayım üniversiteli gençlik, 45 lira. Değerli kardeşlerim, şimdi ne veriyoruz? 240 lira veriyoruz, 240. Zengin-fakir ayrımı yok, müracaat eden her öğrenciye burs veya kredi olarak 240 lira veriyoruz. Ve eğer Kredi Yurtlar Kurumu'nda kalıyorsa 150 lira da beslenme yardımı veriyoruz. Ne yaptı? 390 lira.

Sevgili kardeşlerim; Sayın Kılıçdaroğlu çıkmış diyor ki ben her aileye 600 lira vereceğim. İnandınız mı? Ben inanmadığınızı biliyorum zaten. Çünkü Anadolu'yu dolaşıyorum, soruyorum, kimsenin inandığı yok. Ama bunun derdi ne biliyor musunuz? Hani şimdi biz geldiğimizde Hazine tamtakır maalesef. Merkez Bankası geldik ki 27,5 milyar dolar var kasada. MHP biz milliyetçiyiz diyor ya, Merkez Bankası bizim milli bankamız değil mi? Milli bankamızın kasasında 27,5 milyar dolar var, hale bak. Koskoca Türkiye Merkez Bankası'nda 27,5 milyar dolar, bunun da yarısı Avrupa'daki işçilerimizin parasıydı. Değerli kardeşlerim, şimdi o kasada ne var biliyor musunuz? 93,3 milyar dolar var. Şimdi böyle, 93,3. Kılıçdaroğlu, şimdi bu paraya mı sulandın yoksa? Bunu mu boşaltırız diyorsun? Kusura bakma, benim milletim sana böyle bir yol göstermez, böyle bir sana hadi yürü demez. Niye? Sizden bu millet çok çekti. Çünkü siz ne zaman bu ülkede kasaları dolu gördüyseniz hep boşalttınız. Benim milletim bir daha size böyle hadi yürü demez. Ve onun için de zaten bakın çok partili hayata geçtiğimizden bugüne Cumhuriyet Halk Partisi'ne iktidar vermemiştir. Ancak kenarından köşesinden şöyle koalisyonlarda ortak yapmıştır o kadar.

Ama şimdi yeni bir adım daha atıyoruz eğitimde, o da ne biliyor musunuz? Akıllı tahtaya geçiyoruz. Yeni bir müjde, akıllı tahta. Kara tahta dönemi bitiyor, yok artık kara tahta. Şimdi akıllı tahta ve bilgisayar donanımlı. Tüm okullarımıza bunu yerleştireceğiz. 4 yılda bu projeyi tamamlayacağız, 4 yıl. Ve gençler, ellerinizi bir göreyim, yavrular. Maşallah. Bizim yani anneler, babalar da genç. Ve her çocuğumuza bir elektronik kitap vereceğiz ücretsiz, elektronik kitap. Yani gerekirse kitaplarını bile okula götürmeyeceksin. Tamam mı, kitabı bile götürmeyeceksin tamam mı? Ama istersen kitapları da götürebilirsin, kitap da vereceğiz çünkü. O çünkü bizim için bir nostalji, onu da bırakmayalım diyoruz. Ve IPad kadar bir elektronik kitap, bunun içerisine bütün müfredatı yükleyeceğiz. Dolayısıyla, oradan derslerini öğrencilerimiz takip edecek, böyle bir döneme giriyoruz. Yani Amerika'da George, Helga ne ile eğitim yapıyorsa, Esenyurt'ta da, Beylikdüzü'nde de benim Ahmet'im, Mehmet'im, Ayşe'm, Fatma'm, Hülya'm, Hatice'm aynısıyla eğitim yapacak. Evet. Ve okullarımızı internet ağıyla donatacağız. Bütün dünya ile de irtibatını kurabilecek. Artık biz eyvallah, Türkiye hazır, hedef 2023. Böyle hazırlanıyoruz. Ama 2023'ü bulmayacak bu proje. Ya? İnşallah 2015 sonuna kadar bunu bitireceğiz. Şu anda ihale safhasına geldik, ön hazırlıkları bitirdik. Ve süratle bu aralarda ihaleyi yapmak suretiyle sahibini belirleyeceğiz ve oradan da artık üretime geçeceğiz. Zaten şu anda sembolik olarak bazı çalışmaları da atmış vaziyetteyiz.

Değerli kardeşlerim; biz uygulamadayız, biz uygulamadayız ve eğitimi en önemli yol olarak buluyoruz. Bakınız, biz göreve geldiğimizde savunma bütçesi 1 numaraydı, şimdi eğitim 1 numara oldu. Eğitim gerilerdeydi o zaman. Ama şimdi onu biz ne yaptık? 1 numara yaptık. Savunmayı 6. sıraya aldık. Milli Savunma bütçesi 6. sırada, biz buyuz, biz buyuz. Çıkmış diyor ki yok bedelsiz askerlik diyor, bedelsiz askerliği getireceğim diyor. Kardeşim, iyi düşün, iyi taşın, sor, danış ya, git şehit analarına sor, git fakir-fukara, garip gureba anaya sor, bak bakalım onlar ne diyor sana. Ne diyor? Ben fakir-fukarayım diye çocuğumu askere göndereceğim. Eee? Parası pulu olan da parasız olarak çocuğunu askere gönderecek diyor, bu adalet mi diyor. Şimdi ben, CHP'ye gönül veren kardeşlerime de sesleniyorum, MHP'ye gönül veren kardeşlerime de sesleniyorum, BDP'ye gönül veren kardeşlerime de sesleniyorum. Diyorum ki iyi düşünün, bakın yaptıklarımız ortada. Bu yapacaklarımızın teminatıdır. İşte bütün eserlerimizle ortadayız. Soruyorum ben CHP'li kardeşime, MHP'li kardeşime, BDP'li kardeşime. Allah aşkına şu okullarda sen bu kitapları ücretsiz olarak bulabiliyor muydun? Ya sosyal güvencesi olmayan yavrular için size böyle bir para yardımı yapılıyor muydu? Size her ay 150 lira bir nakit yardımı yapılıyor muydu? Çocuklarınıza burs 45 liraydı, 240 lira burs veriliyor muydu? 150 lira beslenme veriliyor muydu? Eğer mastır öğrencisiyse sevgili kardeşlerim, verdiğimiz para 420 lira. Bakınız, doktora öğrencisiyse 750 lira, buralara çıkardık bu rakamları. Ve yurtlarımız kalite. Artık öyle koğuş tipi yurt yok. Yurtlarımız artık ya 1 yataklı ya 3 yataklı yurtlar, bu hale getirdik. Niye? İstedik ki yavrularımız kaliteli yerde kalsın. Ve bu yurtların sayısını da devamlı artırıyoruz, artıracağız. Çünkü bu milletin evladına ne yakışırsa onu yapacağız.

Sevgili kardeşlerim; bakınız bununla da kalmadık. Sağlıkta attığımız adımlara bakın Allah aşkına, ahh ahh, istediğin hastaneye gidiyor musun? Artık ayrım var mı? Yok. İlacını beklemeden, istediğin eczaneden alıyor musun? Allah aşkına soruyorum, CHP'lisine, MHP'lisine, BDP'lisine hepsine soruyorum, yahu şurada 8 yıl önce hastane kapılarında az mı çile çektik ya, bunları hatırlamıyor musun? Doktorun verdiği ilaçları alabiliyor muydun ya, bunları unutmuyor musun? Değerli kardeşlerim, bir ameliyat olmak için, bir ameliyat olmak için 8 ay sonraya gün vermiyorlar mıydı? Bir tomografi çektirmek hak getire paran varsa çektirirsin, paran yoksa tomografi filan çektiremezsin, böyle günlerden gelmedik mi? Ve değerli kardeşlerim, bunların hepsini yaptık.

Hastaneleri birleştirdik, devlet, SSK, kurumların hastaneleri vardı, vakıf hastaneleri, özel sektör hastaneleri hangi hastaneye gitmek istiyorsan ona git. Düne kadar zenginlerin gidebildiği hastaneye benim Beylikdüzü'ndeki kardeşim şimdi gidebiliyor mu? Neden? Çünkü biz şöyle baktık: Kanuni Sultan Süleyman ne diyordu? "Halk içinde muteber nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi." Yani biz bir sağlıklı nefesi devleti feda etmeye, evet değerli kardeşlerim devlet feda olsun, ama bir sağlıklı nefes çok önemli. Daha bunu tam yapamıyoruz, ama inşallah bu da olacak, bunu da yapacağız inşallah. Onun için çok çalışmamız lazım beraber. Sadece bu işi bizden beklemeyeceksiniz, hep beraber çalışacağız.

Bak şimdi inşallah Beylikdüzü'nde de 400 yataklı bir devlet hastanesi hazırlıyoruz, 400 yataklı. Ve daha da ileriye gidiyorum, Olimpiyat Stadının yanında da 1,5 milyon metrekarelik alan üzerinde İstanbul'da iki tane şehir hastanesi yapacağız, bu yakadakini buraya yapıyoruz, diğerini de Anadolu yakasında yapıyoruz. Önce büyük şehirlerimizden başlayarak bu şehir hastanelerimiz en ileri teknolojiyle donanımlı olacak. Yani yürüyen merdivenler, yürüyen bantlar, bunlarla donanımlı olacak. İstiyoruz ki, yaşlı amcalarımız yorulmasın, o bantlarda yürüsün. Sedyeler üzerinde çile çekmesin, oralarda gitsinler. Bütün elektronik cihazlarla A'dan Z'ye donanımlı olacak. Şimdi de öyle, ama daha iyileri de olacak. Niye? Sağlık çok önemsediğimiz bir konu.

Değerli kardeşlerim; bakınız, şu anda Güneydoğu, Doğu bütün bu bölgelerde paletli ambulanslarımız var dağlara tırmanıyor. Eskiden kızaklarla indiriliyordu. Düşünebiliyor musunuz, bir hamile hanım, değerli kardeşlerim çok önemli, kızakla indiriliyor. Şimdi alternatifler getirdik. Hatice Hanım eğer şehir merkezinde 10 gün önceden gelip misafirimiz olursan, gel 1 hafta, 10 gün önceden misafirimiz ol sizi orada doğuma hazırlayalım. Doğumuna yap, ne kadar kalmak istiyorsan o kadar daha kal, ondan sonra seni köyüne gönderelim. Kim yapıyor bunu? Sağlık Bakanlığımız yapıyor, bu hale geldik. Bunun dışında araç gereç zaten evvel Allah. Ambulanslar zaten 1'e 5, 1'e 10 katladı. Eskiden bir şehirde bakıyorsun 1 tane, 2 tane ambulans vardı. Şimdi hepsi 5-10 kat arttı, bu hale getirdik.

Bakınız, az önce Esenyurt'da da anlattım. Geçenlerde Gümüşhane'deydim, 2. il mitingimi orada yaptım. Yanıma Semih diye bir yavrumuzu getirdiler, 11 yaşında. Diyaliz hastasıydı. -Gümüşhaneli misin- Ve 11 yaşında, fakat 6 yaşında diyalize girmeye başlamış. Ve bu yavrumuzun böbrek ameliyatı olması gerekiyor, böbreği değişecek. Aradık, en sonunda Zonguldak'ta böbrek bulundu. Tabi aynı günde böbrek Zonguldak'tan gelecek. Hasta, anne, baba o da Gümüşhane'den Ankara'ya gelecek. 2 tane bizim jet ambulansımız var. 18 tane helikopter ambulansımız var şu anda. Bunlar ayrı noktalarda, 16 ayrı noktada bulunuyor. Ve jet ambulanslarımızın bir tanesi Trabzon'dan anneyi, babayı, Semih'i aldı, Ankara'ya getirdi. Ve diğer jet ambulansımız da Zonguldak'tan böbreği ve doktorlarıyla beraber Ankara'ya geldi. Ve değerli kardeşlerim operasyon Ankara'da yapıldı ve hamd olsun artık sağlıklı bir Semih var. Semih'e sordum, Semih ne olacaksın dedim. Semih dedi ki, doktor olacağım. Bak dedim Semih, bundan sonra senin ellerinden de inşallah gelecek kuşaklar, gelecek nesiller şifa bulsun. Buralara böyle geldik. Böyle laf ola beri gele yok. Uygulama var, uygulama, biz bunu yaptık.

Sayın Kılıçdaroğlu da biliyorsunuz SSK'nın Genel Müdürlüğünü yaptı 8 yıl. Değerli kardeşlerim, ben de geçmişte aslında SSK'lıydım biliyor musunuz? Ama ahh o hastane kapılarında ne çile çektim, çok da paralar verdim, maalesef. Doktor bey bizi muayenehanesine çağırıyordu, orada işimizi hemen halletmiyordu, gel muayenehaneye. Sabah erken saatte git, kuyruğa gir, numarayı al, ondan sonra da bastır muayenehaneye git. Orada da belli bir parayı ver. Parayı verdikten sonra da gel gene hastanede, eğer ameliyat gerekiyorsa hastanede ameliyat olacaksın. Yani sen bu noktada farklı bir yerde bu tür bir operasyonu yaşamıyorsun.

Ve geçenlerde şöyle baktık ki, elimize bir kart, bir yazı geldi. Fakat çok enteresan, sizin de bilginizin olmasında fayda var. Dost, ahbap bütün herkese bunları anlatmanız lazım. Şu anda CHP'nin Muğla Milletvekili adayı DGM eski savcısı. 21 Mayıs 2003 tarihli Neşter operasyonu vardı ya meşhur. Neşter operasyonunu hatırlıyorsunuz değil mi? Bu iddianamenin savcısıdır. Ve ne diyor biliyor musunuz o iddianamede? O dönemde Kılıçdaroğlu'nun Genel Müdürlük koltuğunda oturduğu SSK'da yolsuzlukların diz boyu olduğunu iddia ediyor. Ben söylemiyorum. Bitmedi. İddianame, sosyal güvenlik kurumlarındaki tabloyu şöyle özetliyor, onun dilinden: Sosyal güvenlik kurumları devletin sırtında bir yüktür. Kurumlar iyi yönetilmemektedir. Bu kurumlarda yolsuzluk diz boyudur. Bu kurumlar kuyrukla, yolsuzlukla anılır olmuştur diyor. Bu zat şu anda CHP'nin Muğla Milletvekili adayı, eski savcı. Ben söylemiyorum Sayın Kılıçdaroğlu, milletvekili adayın söylüyor. Senin hakkında söylüyor, senin başında olduğun kurumla ilgili söylüyor. Sen böyle bir yerden geliyorsun. 8 yıl yönettin orayı, ne yaptın? Batırdın, batırdın, batırdın. Baktın ki bu iş yürümüyor, gittin merhum Ecevit'e. Beni milletvekili adayı yapar mısın dediniz. Merhum Ecevit, bunun batık SSK'nın başından geldiği bildiği için, başarısız bir bürokrat olduğunu bildiği için ne yaptı? Kılıçdaroğlu'nu veto etti, veto etti. Aday yapmadı. Şimdi de kalkmış bize diyor ki, Ecevit'e saygısızlık yapıyorsunuz. Sayın Kılıçdaroğlu, bize sen siyaseti öğretme. Öğreneceğin daha çok şey var, daha yeni başladın bu işe.

Aslında Sayın Kılıçdaroğlu biliyorsunuz bir skandal kaset Genel Başkanıdır. Soruyorum sizlere, böyle bir skandal kaset ortaya çıkmasaydı bugün Kılıçdaroğlu diye birisi var mıydı ortada? Sayın Baykal'ı ziyarete gidiyor, güya geçmiş olsun diyor. Kapıya çıkıyor soruyorlar, hayır diyor, benim Genel Başkanlık diye bir derdim yok diyor. Ertesi gün de aday olduğunu açıklıyor. Tezgahı görüyor musunuz? Tezgah bu, tezgah bu. Ve şu anda da karşımızda, ama ben Allah'ıma hamd ediyorum, Yarabbi sana hamdolsun diyorum. Önceki bizim için gayet iyiydi, ama şimdi Sayın Kılıçdaroğlu geldi bu çok daha iyi, işimiz çok daha kolay. Böyle muhalefet dostlar başına. Çünkü Kanal İstanbul'u görüyor, burada insan yok diyor. Bu Kanal İstanbul'da on binlerce insan çalışacak. Burada aş, iş sahibi olacaklar. Buralarda fuarlar, iş merkezleri olacak. Buralarda konutlar yapılacak. Nasıl oluyor da burada insan yok diyorsun? Değerli kardeşlerim, bunların vizyonu yok, bunların ufku yok, vaka bu.

Ve sevgili kardeşlerim, bakınız şurada bir gerçeği daha söyleyeyim sizlere. İşte bizden önce devraldığımız iktidarın hali. Bakınız, MHP, DSP şimdi CHP'nin yanında malum, bunlardan iktidarı devraldık. Türkiye'nin kamu net borç stoku milli gelire oranı yüzde 61'di. Şimdi ne oldu biliyor musun? Yüzde 25. Bakın nereden nereye düştü. Devletin borçlanma faizi neydi biliyor musunuz? Değerli kardeşlerim, yüzde 63. Şimdi devletin borçlanma faizi ne biliyor musunuz? Yüzde 7. 63 nerede, 7 nerede. Hesap ortada. Halep oradaysa arşın Beylikdüzü'nde, ortada. Enflasyon neydi? Yüzde 30. Şu anda enflasyon ne oldu? İşte bugün açıklandı, 4,26. Değerli kardeşlerim, tek haneli rakamdayız. Ve bu aradaki bu enflasyon kimin cebinden çıkıyordu? Ayşe abla senden çıkıyordu, Fatma abla senden çıkıyordu, Hatice abla senden çıkıyordu cepten cepten. Ve bu farkı var ya, bu farkı asgari ücretin üzerine koyacaksın, bu hesabı böyle yapacaksınız. Asgari ücret şu anda neyse onun üzerine bir de enflasyon farkını koyacaksın, rakamı öyle hesaplayacaksın. Biz sizlerle gurur duyuyoruz.

Değerli kardeşlerim; bütün bunlarla beraber çıkmış diyor ki, yolsuzluk işte 12 milyon 700 bin yolsuzluk var. Ona şunu söyleyin: Bakınız, Kılıçdaroğlu'nun söylediği yolsuzlukla ilgili ben size basit bir rakam vereyim. Geldiğimizde bu miktar 19 milyondu. Şimdi 12 milyon 700 bin, buraya düşürdük. Bunu niye söylemiyorsun? Onu söylüyor, ama bunu söylemiyor. Böyle yanlışlık olur mu, dürüst ol. Ama bunlar dürüstlüğün semtinden geçmedi.

Sevgili kardeşlerim; bütün bunlarla beraber bakınız ben size basit bir şey daha söyleyeyim. Yolsuzlukların olduğu bir Türkiye'de biz MHP'den 23,5 milyar dolar IMF'e olan borçla devraldık Türkiye'yi, 23,5 milyar dolar. Şimdi IMF'ye olan borcumuz ne oldu biliyor musunuz? 5 milyar dolar, buraya düştü. MHP borçlandı, biz ödedik ve önümüzdeki yılın sonuna kadar bunu bitireceğiz, sıfırlayacağız. 2012'nin sonuna kadar sıfırlanacak. Şu anda da bitiririz, şu anda da öderiz bunu yani, öyle bir sıkıntımız yok bizim. Ama faizi çok düşük olduğu için yavaş yavaş ödensin diyoruz, sıkıntı olmaya gerek yok. Ve 3 yıldır biz IMF'le anlaşma yapmıyoruz. Borç morç almıyoruz gerek yok, ama MHP 30 milyar dolar borç aldı IMF'ten. Şimdi kalkıyor akıl veriyor. Bunlar IMF'nin kapısında köle, IMF'nin kapısında siz köle oldunuz. Kuyruğa girdiniz, ülkeyi kirlettiniz, onlar kirletti, biz temizledik, çetelerden temizledik, mafyadan temizledik, karanlık güçlerden temizledik ve bugünlere geldik.

Sevgili kardeşlerim; şimdi buradan Büyükçekmece'ye geçeceğiz, orada da böyle bir mitingimiz var. Sizlerin huzurunu çok daha fazla meşgul etmek istemiyorum. Ama diyorum ki, 39 gün var. Bakın, kale içeriden fethedilir. Hanım kardeşlerime sesleniyorum, sizden çok emek bekliyorum, çok gayret bekliyorum. Gençler, sizden gayret bekliyorum. Ana kademe, sizden gayret bekliyorum. El ele vereceğiz, omuz omuza vereceğiz bu işi başaracağız.

Sevgili kardeşlerim; bizde ayrım yok, bizde ayrımcılık yok. Biz Türk'üyle, Kürt'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Gürcü'süyle, Roman'ıyla, Abaza'sıyla, Boşnak'ıyla aklınıza ne gelirse bütün etnik unsurlarla biriz, beraberiz, bütünüz. Yaratılanı Yaratan'dan ötürü severiz. Bizde mezhep ayrımı yok, meşrep ayrımı yok. Ve biz insan öncelikli bir dünyayı özledik. Önde insan, arkada devlet. Devlet, insan için vardır, insan devlet için değil. Onun için yola çıkarken ne dedik? Tek millet dedik. Çünkü milletin içinde tüm etnik unsurlar var. Bu iş sizi rahatsız ediyor mu? Ediyor mu? Ne dedik? Tek bayrak dedik. Bu bayrağımız rengini nereden alıyor? Şehit kanlarından alıyor, öyle mi? Hilalimiz bağımsızlığın sembolü, öyle mi? Yıldızımız şehitlerimizin sembolü, öyle mi? Mithat Cemal Kuntay ne güzel söylüyor; "bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır" diyor. Onun için ne dedik? Tek vatan dedik, tek millet, tek bayrak, tek vatan ve durmadık. Sağ olasınız. Tek devlet dedik. Tek devletle yarınlara yürüyeceğiz ve topraklarımızda asla operasyona müsaade etmeyiz. Biriz, beraberiz, bütünüz. Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız değerli kardeşlerim.

Şimdi hazır mıyız şarkımıza? Şarkımızı biliyor muyuz? Biliyoruz. Şöyle elleri bir göreyim. Bayrakları da bir göreyim. Arkada da varmış. Eller eller eller şöyle bir görelim. Maşallah. Çok gür olacak. Büyükçekmece hazırlansın. Tamam? Hançerelerimizden.

Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.

Günümüz kutlu olsun, 12 Haziran milletimiz, demokrasimiz için hayırlara vesile olsun. İnşallah 12 Haziran inanıyorum ki milletimiz için ileri demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin ve yepyeni bir Anayasanın temellerinin atılacağı bir gün olacak. Sizden öyle bir Parlamentonun hazırlığını bekliyorum. Onun için de durmak yok... Durmak yok, yola devam" Sağ olun, var olun.
Bilal Baştan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-04-2011, 22:14   #12
Kullanıcı Adı
Bilal Baştan
Standart Başbakan Erdoğan'ın İstanbul Büyükçekmece Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni...
03.05.2011



Bu azminiz, bu heyecanınız inanıyorum ki 12 Haziran'da yeni bir demokrasi bayramını, temel hak ve özgürlükler bayramını gerçekleştirmeye Türkiye'de muktedirdir. Siz 12 Eylül'de bunun kararını verdiniz ve yüzde 58'le Türkiye 26 maddelik bir Anayasa paketini Türkiye'de evvel Allah gerçekleştirdik. Biz sizlerle gurur duyuyoruz, biz sizlerle gurur duyuyoruz.

Şimdi ise yeni bir döneme giriyoruz. Kalan eksikleri gidereceğiz. Biliyorsunuz çıraklık dönemini 2002-2007 arasında tamamladık. Kalfalık dönemini 2007-2011 arasında tamamladık. Şimdi artık ustalık dönemine giriyoruz. Hani Mimar Sinan'ın Süleymaniye benim kalfalık eserimdir, Edirne Selimiye benim ustalık dönemimin eseridir dediği gibi, bizler de bu iktidar süreçlerimizi aynen bu şekilde vasıflandırdık ve bu şekilde durmak yok... Aynen yola devam. Ve Türkiye hazır, hedef 2023. İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün, istikrar sürsün...

Sevgili kardeşlerim; ne varsa istikrarda var, ne varsa güvende var. İstikrarın olduğu ülkeye dünya gelir, güvenin olduğu ülkeye dünya gelir. Bunların olmadığı yere kimse gelmez. İşte bizim iktidarımızdan önce Türkiye'ye kimse geliyor muydu? Geçmişe bakın, uluslararası yatırımın yılda giren 1 milyar doları geçmiyordu. Ama dönemimizde hamd olsun 1 yılda 22 milyar dolarlık yatırımın olduğu dönemi gördü Türkiye. Neden? Çünkü güven vardı Türkiye'de. Güven olmasa kimse gelmez ve şimdi tekrar o rakamları uluslararası finans krizlerine rağmen, biraz düşüşler olmasına rağmen yeniden yakalayacağız. Peki nasıl olacak Sayın Başbakan söyler misin? Söyleyeyim. Bakınız, biz iktidarı MHP-DSP-ANAP'tan aldık. O zaman IMF'nin kapısında kuyruktular. 30 milyar dolar borç aldılar, 30 milyar dolar. Ve bize 23,5 milyar dolar borçla devrettiler. Ödedik ödedik ödedik, dün itibariyle 5,1 milyar dolara düşürdük. Onlar borçlandı, biz ödedik. Şimdi diyorlar ki biz milliyetçiyiz. Sevsinler sizin gibi milliyetçiyi.

Bakınız, Merkez Bankası bizim milli bankamız değil mi? Merkez Bankasının da döviz rezervi neydi biliyor musunuz biz geldiğimizde? 27,5 milyar dolar. Bunun yarısı da işçi döviziydi. Sevgili kardeşlerim, 27,5 milyar dolardan şimdi neredeyiz biliyor musunuz? 93,3 milyar dolardayız. Şimdi Bay Kemal ne diyor biliyor musunuz? Hazine'deki, Merkez Bankasındaki bu paralara sulandı. Nasıl olsa diyor para bol, eee? Buradan herkese 600 lira dağıtacakmış her ay. Sayın Kılıçdaroğlu, senin bu yaptıklarını biz zaten fazlasıyla yaptık, yapıyoruz. Bakınız, şu anda her ay sosyal güvencesi olmayana 150 lira veriyoruz. Bunun yanında her öğrenciye ilköğretimde, ortaöğretimde kitapları ücretsiz veriyoruz. Erzak yardımını yapıyoruz, özürlü ailelere asgari ücret ödüyoruz özürlüye bakım için ödediğimiz para bu, asgari ücret ödüyoruz. Yani onun ailelere yaptığı yardımı biz özürlüye veriyoruz, şu anda veriyoruz biz. Ve burs, kredi geldiğimizde 45 liracık veriliyordu. Şimdi biz 240 lira öğrenciye burs veriyoruz, 240 lira. Kredi Yurtlar Kurumundaysa 150 lira da beslenme yardımı veriyoruz. Ne yaptı? 390 lira. Mastır öğrencilerine 420 lira veriyoruz. Doktora öğrencilerine değerli kardeşlerim 750, bakın buradayız. Bu destekleri veriyoruz ve şu anda bunların ortalamasını aldığınız zaman zaten rakam 1000 liranın çok çok üstünde. Biz bunları yaparken, CHP ne yaptı biliyor musunuz? Belediyelerin öğrencilerimize verdiği burslar vardı ya, bu bursları aldı Anayasa Mahkemesine götürdü, Anayasa Mahkemesine. Ve Anayasa Mahkemesi de bu bursları iptal etti, iptal etti. Ve düşünebiliyor musunuz, on binlerce öğrenci bu imkanı kaybetti. Ey Kılıçdaroğlu, sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesi 50 bin öğrenciye bu şekilde burs veriyordu ve bunlar karşılıksızdı. Ne dedi bunlar? AK PARTi iktidarı sadaka dağıtıyor dedi, dedi mi? Sevgili kardeşlerim, bunlar sadakanın ne anlama geldiğini bilmiyor. Devlet sadaka dağıtmaz, zengin sadaka dağıtır. Sağ elin verdiğini sol el görmez. Devletin bu yaptığı görevidir, bunu Anayasa ona yüklüyor, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinin görevi budur. Sosyal devlette devlet olarak arayacaksın, bulacaksın fakiri fukarayı, garibi gurebayı, ona ulaşacaksın.

Ben, Valiler Toplantısında vali arkadaşlarıma şunu söyledim: Mehmet Akif Ersoy'un Safahat'ında "Kocakarı ile Ömer" şiiri vardır. İsmi aynen böyle. Onu okuduğunuz zaman ihtiyar ninenin Hazreti Ömer'i nasıl sorguladığını görürsünüz, onu orada dillendiriyor. Tıpkı Ömer gibi arayıp bulacaksın, Ömer gibi arayıp bulmakla kalmayacaksınız vali arkadaşlarım, sevgili kaymakamlar, belediye başkanlarımız kalmayacaksınız. Ya? İcabında onun erzakını sen bizzat götüreceksin, göndereceksin. Bununla da kalmayacaksın, evinde sobası yoksa sobasını alacaksın. Yakıtı yoksa yakıtını vereceksin. Niye? Çünkü biz öyle bir medeniyetin çocuklarıyız ki, o medeniyette bunları arayıp bulmak bizim boynumuzun borcudur. Şimdi çıktı diyor ki, Başbakan 2,5 yaşındaki Kübra'yı diyor gördü mü? Sayın Kılıçdaroğlu, ben görmemiş olabilirim, doğru. Peki sen ne güne kaldın, sen gördüysen sen niçin ona destek vermedin? Kaldı ki, öğrendim 2,5 yaşındaki Kübra'nın hangi yerde oturduğunu. Öğrendim ki CHP'li bir belediyenin olduğu yerde.

Peki Sayın Kılıçdaroğlu, Gümüşhaneli Semih'i sen duydun mu? Diyaliz rahatsızlığı olan Semih'i duydun mu? 11 yaşında. 6 yaşında diyaliz hastası olmuş. Ve olay bize geldi. Böbrek araştırdık, Zonguldak'ta bulduk. Biliyorsunuz bizim 2 tane şu anda jet ambulansımız var. Bir ambulansımızla Trabzon'dan anneyi, babayı, Semih'i aldık. Bir ambulansla da böbreği Zonguldak'tan aldık ve Ankara'da aynı anda bunlar buluştular ve operasyon Ankara'da gerçekleşti. Şu anda sağlıklı olan Semih var, 11 yaşında. Sayın Kılıçdaroğlu bundan haberin var mı? Bunu niye görmüyorsun? Binlerce, on binlerce Semihleri niye görmüyorsun? Binlerce, on binlerce kapısı çalınan fakir fukarayı niye görmüyorsun? Erzak dağıtıldığı zaman da kalkıp sandık arıyorsun. İnsaf insaf, kendine gel. Sen kendine gelmezsen milletimiz de 12 Haziran'da kendine getirir.

Zaten Kılıçdaroğlu Genel Başkan değil, Kılıçdaroğlu biliyorsunuz skandal kaset başkanı, skandal kaset. Başarısız bir Genel Müdürdür. SSK'da Genel Müdür, çok enteresandır ve şimdi size burada kendisinin milletvekili adayının, savcı, ama burada yanımda bir iddianamesi var. İddianameden özet; CHP Muğla Milletvekili Adayı DGM eski savcısı 21 Mayıs 2003 tarihli, biliyorsunuz değil mi meşhur o Neşter operasyonu vardı ya, o Neşter operasyonundaki iddianamesinde bakın ne diyor? O dönemde Kılıçdaroğlu'nun Genel Müdürlük koltuğunda oturduğu SSK'da yolsuzlukların diz boyu olduğunu belirtiyor. İddianame sosyal güvenlik kurumlarındaki tabloyu şöyle özetliyor, bunu ben söylemiyorum, kendi milletvekili adayı, eski DGM savcısı söylüyor. "Sosyal güvenlik kurumları, devletin sırtında bir yüktür. Kurumlar iyi yönetilmemektedir. Bu kurumlarda yolsuzluk diz boyudur." Sayın Kılıçdaroğlu bak ne diyor, yolsuzluk diz boyudur diyor. Sen Genel Müdürsün dikkat et. Bu kurumlar kuyrukla, yolsuzlukla anılır olmuştur diyor. Şu anda bu savcı kendisinin Muğla Milletvekili Adayı. İnanın herhalde Kılıçdaroğlu'nun böyle bir iddianameden haberi yoktur. Olsa aday yapmazdı büyük ihtimalle. Fakat şimdi tutturmuş, bak diyor siz bana verin bu görevi, ben geleyim, eee? Geldikten sonra kendisi de, Bahçeli de ikisi de diyor ki bu dünyayı ona dar edeceğiz diyor. Neymiş, dar edecekleri neymiş? Yolsuzluk dosyalarının hepsini ortaya koyacakmış. Senin elini bağlayan mı var? Bak ben 8,5 yıldır Başbakanım. Niye bugüne kadar bu dosyaları çıkarmadın ortaya? Çıkar bunları, süreç başlamış olsun, niye bunları çıkarmıyorsun? Sana bu millet zaten iktidar vermez. Aynı şeyleri İstanbul'da Büyükşehir Belediye Başkan Adayıyken Kadir Beye de söyledi. Kardeşim, hadi benim şu anda dokunulmazlığım var, Kadir Bey'in dokunulmazlığı yok, niçin onun dosyalarını ortaya koymuyorsun, koy. Bir tane dosya koyabildi mi? Kardeşlerim, bunlar dürüst değil, bunlar samimi değil. Söylüyorum, hodri meydan diyorum, Bahçeli de senin gibi konuşuyor, sen de. İkiniz bir araya gelin, bu dosyaları çıkarın, nerede hangi dosya varsa koyun ortaya, koyun. Olmayan şey konulmaz ki.

Bak söyleyeyim sizlere, bunların hepsi bir araya gelse, atalarımızın güzel bir lafı var, "kırk çürük yumurtadan bir sağlam yumurta etmez." Olay budur. Bunlar çürük yumurta, bunlardan sağlam yumurta çıkmaz. Ben rakamlarla konuşuyorum, ama onlar neyle konuşuyor merak ediyorum.

Bakınız, göreve geldik, kamu net borç stoku ne biliyor musunuz? Yüzde 61, milli gelire oran. Sevgili kardeşlerim, şu anda neredeyiz biliyor musunuz? Yüzde 25'e düşürdük. Dünyada devletlerin kamu net borçları artarken, bizimki eksiliyor. Aynı şekilde bununla da kalmadık, bakınız devletin borçlanma faizi yüzde 63'tü, yüzde 63 faiz veriyordun sen, vatandaşım veriyordu bunu. Şimdi sevgili kardeşlerim, yüzde 7. Yüzde 63'ten yüzde 7'ye indi. Bakınız nereden nereye. Bitmedi, enflasyon neydi? Yüzde 30 biz geldiğimizde. Şimdi bugün enflasyon açıklandı. Ne oldu? 4,3. Nereden nereye. Bunlar benim vatandaşımın cebinden çıkıyordu. Bu aradaki fark enflasyonda ne demek biliyor musunuz? Asgari ücretin üzerine bu enflasyon farkını koyacaksın, cebindeki paranın değeri o kadar artacak bu demektir bu.

Sevgili kardeşlerim; bununla da kalmıyoruz. Bakınız, biz geldik Türkiye'nin ihracatı neydi? 36 milyar dolar. Şimdi şu andaki rakamla 122 milyar dolara ulaştık. Milli gelir sevgili kardeşlerim, 314 milyar dolardı. Şimdi milli gelirimiz hamd olsun bakın nerelere çıktı? Nereden nereye geldik. Şu anda 1'e 3 katlamış vaziyette, böyle bir noktadayız. Yani şu anda 10 milyar dolardayız. Ve kişi başına milli gelir işte ortada, şu anda benim vatandaşımın kişi başına milli geliri 10 bin doları aştı, buradayız. Ve milli gelirimize bakıyorsunuz, o da 732'yi bulmuş vaziyette.

Sevgili kardeşlerim; biz bununla kalmayacağız, daha iyi bir noktaya geleceğiz, Türkiye'nin potansiyeli buna müsait. Ve bunu gümbür gümbür gerçekleştirerek geliyoruz. Ve eğitimde kitapları ücretsiz dağıttık, 81 vilayete üniversitelerimizi kurduk. Şimdi akıllı tahtayı getiriyoruz. Artık bütün dersliklerde akıllı tahta olacak. 4 senede bunu bitireceğiz. Ve bütün dersliklere koyacağımız bu akıllı tahtalar bilgisayar donanımlı olacak, bilgisayar donanımlı. Ve her öğrenciye elektronik kitap vereceğiz, IPad gibi elektronik kitap, ücretsiz olarak vereceğiz. Ve bu IPad gibi olan elektronik kitapta müfredat onun içerisinde olacak. Dolayısıyla, artık benim yavrularım dünyada, Amerika'da George, Hans bütün Batı'da nasıl okuyorsa, Ahmet'im, Mehmet'im, Hatice'm, Ayşe'm, Hülya'm hepsi böyle okuyacak, bunu yakalayacağız. Türkiye hazır, hedef 2023. İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün.

Aynı şey değerli kardeşlerim sağlıkta aynı hızda devam ediyoruz. İnşallah şu anda sağlıkta modern teknoloji ülkemize zaten girdi. Artık tomografiler, bütün bu noktada ültrasonografiler aklınıza ne gelirse hepsi var. Artık böyle 7 ay, 8 ay sonrasına randevu var mı?

Değerli kardeşlerim; sağlıkta da aynı şekilde bu hız devam ediyor. Ulaşım, adalet, emniyet... Göreve geldik, 79 senede 6 bin 100 kilometre duble yol yapıldı. 8 senede biz geldik, 13 bin 600 kilometre duble yol yaptık. Değerli kardeşlerim, geldik ki 24 tane havaalanı çalışıyor. 36 var, ama 24'ü çalışıyor, diğerleri çalışmıyor. Şu anda o 36'nın üzerine değerli kardeşlerim biz 10 havaalanı daha ilave ettik. Şu anda 46 havaalanının tamamı çalışıyor. Ve vatandaş 1 saatlik mesafeden havaalanına ulaşabiliyor. Artık Türkiye'nin dört bir yanına uçakla gidiyoruz. Ama artık uçaklar kaymak takımının bindiği değil, halkın yolu haline geldi hava yolu, halkın yolu. Ve uçaklarla seyahat 1'e 5 artmış vaziyette. Uluslararasında da durum aynı. Hızlı treniniz var mı? Var. Ankara-Eskişehir çalışıyor. Şimdi hedef Eskişehir-İstanbul'u bitirmek. Yoğun bir şekilde tünelleri deliyoruz, açıyoruz ve inşallah kısa zamanda Eskişehir-İstanbul'u da bitireceğiz ve böylece İstanbul'dan Ankara'ya 2,5 saatte ulaşacağız. Böyle bir noktaya geliyoruz. Bakın şu anda önümüzdeki ay, bu ay hatta, bu ayın sonunda Konya mitingim var. Konya mitingine hızlı trenle gideceğiz Ankara'dan. Ankara-Konya'yı açıyoruz, bunları yapıyoruz. Hızla devam. Sivas vesaire bunlar da aynen devam ediyor şu anda. Durmak yok, yola devam.

Sayın Kılıçdaroğlu, sizin tarihinizde bunlar var mı? Atatürk ebediyete intikal etti, CHP'nin tek başına iktidarları döneminde 1 gram demiryolu yok. Hani 10. Yıl Marşında demir ağlarla örüyorduk Türkiye'yi, ne oldu CHP? Söyle bakalım kaç kilometre demir ağ yaptın söyle? Var mı? Yok. Bu CHP öyle bir zihniyettir ki, bak bunlar var ya, Atatürk ebediyete intikal etti, Atatürk'ün Türk parasının üzerinden bütün resimlerini kaldırdılar, İnönü'nün resmini koydular, İnönü'nün resmini koydular. Pulların üzerinde posta pulu var ya, oradan Atatürk'ün resimlerini kaldırdılar, İnönü'nün resmini koydular. Devlet dairelerinden Atatürk'ün posterlerini kaldırdılar, İnönü'nün posterlerini koydular. Ama yeri geldiği zaman da hemen ilk söyledikleri şey biz Atatürkçüyüz. Dürüst olun dürüst, dürüst olun. Böyle bir şey söz konusu olmadığı gibi, sizinle iftihar değil, inanın nankörlüğünüzle çok çok inanıyorum ki mutazarrır olurdu. Zira, böyle bir demokrasi olmaz, böyle bir temel hak ve özgürlükler olmaz. Bu CHP var ya, İstanbul'da, Türkiye genelinde il başkanlarını bütün vilayetlerimize vali ilan etmiştir. Büyüklerimiz bilir, bilirsin değil mi annecim sen, bilirsin o günleri. Çok enteresandır, il başkanı, ama aynı zamanda İstanbul'un Valisi. Bunları yaşadı bu ülke, bunları gördü. Neresi bunun demokrasi? Hani milli egemenlik kayıtsız, şartsız kimindi? Milletindi. Nerede? Yok. Hatta bunların çok enteresan bir şeyi de vardır, milli egemenlik Cumhuriyet Halk Parti ile yürütülür. Bunlarda bu da var. Onun için de iflah etmiyorlar zaten.

Sevgili Büyükçekmeceliler; işte 12 Haziran bir değişimin, bir dönüşümün Büyükçekmece'de de ilanı olacaktır. Bakınız, biz bunlarla kalmadık. Bütün bu adımları atarken sevgili kardeşlerim, şu Kanal İstanbul'u açıkladık, beyler rahatsız oldu. Kanal İstanbul bir başka olacak, bir başka olacak. Fakat Sayın Kılıçdaroğlu diyor ki, Kanal İstanbul'da insan yok diyor. Şaşırdım, düşündüm, Allah Allah neresinde yok diye. Bizim bir animasyon oldu şöyle 3-5 dakikalık. O animasyonda Kanal İstanbul'da o kanalın içinde gemi seyahat ediyor. Herhalde dedim gemiyi gördü de onun için burada insan yok diye düşündü. Arkadaşım bana dedi ki, efendim dedi keşke bu gemi yerine orada insan yürütseydik dedi. Dedim ki burada biz insan yürütseydik, o zaman da Sayın Kılıçdaroğlu derdi ki, insan yürüyor ama, bu insan yüzmeyi bilmiyor derdi. Çünkü kendini olumsuzluk üzerine kurgulamış olan bir yapısı var. Önyargıları böyle. Yahu on binlerce insan burada çalışacak, yaklaşık 10 yıl burada inşaat var ve bu inşaatla birlikte aynı zamanda her iki güzergahta uygun olan bölgelerde bir yapılanma da olacak. Niçin? Bu yapılanmanın sebebi de; İstanbul'un deprem tehdidi altında olan yerleri istiyoruz ki buralara sevk edelim, taşıyalım. Ve onlara gayet adilane bir şekilde bu adımı atalım, onları bu ilkel oturdukları yerlerden kurtaralım istiyoruz. İster miyiz bunu? Çünkü size o yakışır, size layık olan o. Öyle yerler var ki itfaiye arabası sokak aralarına girmez ve öyle yerler var ki Allah göstermesin, bir deprem olduğu zaman şu İstanbul'da ne diyorlar? On binlerce, yüz binlerce insan ölüm tehdidi altında diyorlar. Öyleyse bunun tedbirini almak bizim görevimiz değil mi? Bu kardeşiniz İstanbul'un Belediye Başkanı olduğu zamandan bu yana bunu düşünür. Ama o zaman merkezi yönetimde olanlar bana müsaade etmediler, yol vermediler. Ne zamanki Hükümeti devraldık, dedik ki artık şimdi bunun zamanı geldi ve Belediye Başkanımla, Ulaştırma Bakanımla beraber bunun üzerinde çalıştık. Ama şimdi artık zamanı geldi. Şimdi ustalık dönemindeyiz, ustalık dönemimizin en önemli eseri olarak da bunu yapacağız, biz yaparız, Allah'ın izniyle yaparız.

Biz, Sultan Abdülmecit'in mimari çizgilerini ortaya koyduğu, ama gerçekleştiremediği Marmaray'ı şu anda yapan iktidarız. Bizden öncekiler niye yapamadılar? Tek şey söylüyorlar, tek şey; bunu Ecevit de söylemişti. Söylemiş olabilir kardeşim, nerede bunun projesi, atılan bir adım var mı? Yok. Efendim, iki şehir söylüyordum ben, Kılıçdaroğlu diyor ki benim Genel Başkan Yardımcım onu diyor 4 yıl önce bütçe müzakerelerinde söylemişti. Çıkardım Meclis tutanaklarından, bir de baktık ki Saroz Körfezini İstanbul'un içinde gösteriyor. Saroz Körfezinin İstanbul'la ne alakası var? Değerli kardeşlerim, ne olacak, İstanbul'a Belediye Başkanı olduğu zaman Kağıthane'yi Kağıttepe'de oturuyorum diye ilan eden bir insandan bu ülkeye fayda olur mu soruyorum sizlere. Olay bu. Onun için çok dikkatli olmamız lazım, nerede ne var, nasıl adım atıyoruz bunların üzerinde durmamız lazım. Ve şu kalan 39 günde çok iyi çalışmamız lazım. Buna hazır mıyız? Çok çalışacağız. Tamam ve kapı kapı dolaşacağız. Buna hazır mıyız? Sandıklarımıza sahip olacağız, hakim olacağız ve inşallah 12 Haziran akşamı bir demokrasi bayramını beraber kutlayacağız, özgürlükler bayramını beraber kutlayacağız. Hazırız değil mi? Ben size inanıyorum, sizlere güveniyorum ve bu işi beraber başaracağız, beraber başaracağımıza inanıyorum. Onun için diyorum ki, Türkiye hazır, hedef 2023. İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün.

Şimdi şarkımıza geldik, tam da uygun bir andayız değil mi? Tatlı tatlı da yağıyor, güzel. Hazır mıyız? Şöyle bir elleri göreyim, bayrakları bir göreyim, eller, bayrakları bir göreyim. Güzel.

Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.

Günümüz kutlu olsun, geleceğiniz aydınlık olsun, 12 Haziran ülkemize, milletimize, Partimize, demokrasimiz için inşallah yeniden bir doğuş, bir bayram olsun diyorum.
Bilal Baştan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-05-2011, 21:58   #13
Kullanıcı Adı
Bilal Baştan
Standart Başbakan Erdoğan'ın Kastamonu Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni...
04.05.2011

Bu coşkulu meydandan tüm Kastamonu'ya, Abana'ya, Ağlı'ya, Araç'a, Azdavay'a, Bozkurt'a, Cide'ye, Çatalzeytin'e, Daday'a, Devrekani'ye selamlarımı, sevgilerimi yolluyorum. Aynı şekilde Doğanyurt'a, Hanönü'ne, İhsangazi'ye, İnebolu'ya, Küre'ye, Pınarbaşı'na, Seydiler'e, Şenpazar'a, Taşköprü'ye, Tosya'ya selamlarımı, sevgilerimi tüm kardeşlerime yolluyorum.

Sevgili kardeşlerim; ne zaman Kastamonu'ya gelsem burada doğrusu huzur buldum. Kastamonu'nun o manevi atmosferini, Kastamonu'nun güzelliğini, Kastamonuluların şu sıcaklığını yüreğimde hissettim.

Osmanlı Padişahı IV. Mehmet, Kastamonulu Karabaş Veli Hazretlerinin bir vaazı sırasında duygulanıyor ve hüngür hüngür ağlamaya başlıyor. Cihan Padişahı diyor ki, Kastamonulu Karabaş Veli Hazretlerinin sözleri bana öyle tesir ediyor ki, İbrahim Ethem gibi tacı tahtı terk ederek dağlara düşmek istiyorum. İşte Kastamonu böyle bir şehir.

Kastamonulu Sadık Paşa'yı bilirsiniz değil mi? Sadık Paşa, Şeyh Şaban-ı Veli'nin türbesinin bulunduğu mezarlıkta yatar. Cenazesi yıkanırken vücudunda 18 süngü, 9 kurşun yarası bulunuyordu. İşte Kastamonu böyle yiğitlerin şehri.

18 Mart'ta bir kez daha Çanakkale'ye gittik. Orada şehitlerimizin aziz ruhuna dualar gönderdik. Çanakkale'ye yaptırdığımız Yeni Şehitlikte dolaşırken Kastamonulu şehitlerin çokluğu dikkatimizi çekti. Öğrendik ki Kastamonu, Çanakkale Savaşımızda, Kurtuluş Savaşımızda en fazla şehit veren ilimiz. Aslında Kastamonu'nun biliyorsunuz Kurtuluş Savaşı yok, Kastamonu'nun biliyorsunuz bir bağımsızlık savaşı olmadı, ama buna rağmen ülkemizin kurtuluş mücadelesinde, istiklal mücadelesinde Çanakkale'de en fazla şehidi veren ilimiz oldu. Ve hani meşhur bir türkü var ya, "ana ben gidiyorum düşmana karşı" diyen Çanakkale türküsü var ya, aslında bu Kastamonu'nun türküsüdür. Kastamonu, Şeyh Şaban-ı Veli'nin, Aşıklı Sultanın, Benli Sultanın, Karabaş Veli Hazretlerinin Kurtuluş Savaşında cepheye mermi taşırken donarak şehit olan Şerife Bacı'nın şehridir.

Yavuz Sultan Selim, Kastamonu'ya geldiğinde Candaroğulları Bey'i benim kılıcım Müslüman'a kalkmaz diyerek teslim olmuştu. İşte Kastamonu kardeşliğin şehridir, birliğin şehridir, beraberliğin şehridir.

Sevgili Kastamonulular, değerli kardeşlerim; bakınız burada bir üzüntümü sizlerle paylaşmak istiyorum. Son birkaç hafta içinde CHP bu ülkenin, bu milletin dini değerlerine ardı ardına hakaretler yağdırdı. Eskişehir'de bir sergi açtı CHP'li belediye. Camiye, tesettüre hakaret ettiler. CHP'nin bir milletvekili adayı, güya bir bilim kadını çıktı, İstanbul'un Zincirlikuyu Mezarlığında eskiden orada "Ruhuna Fatiha" yazarmış, ondan rahatsız olmazmış da, şimdi ise orada Zincirlikuyu Mezarlığının girişinde "Her nefis ölümü tadacaktır" yazıyor. Bu Allah'ın ayeti biliyorsunuz. Hatta tabutların üzerinde örtü var ya, hep bu örtülerde o yazar. Allah'ın ayetine sinir bozucu diyor. Yani sen profesör olmuşsun ama, cehalet her yerinden akıyor. Yani böyle bir ifadeyi kullanmak için CHP adayı olman mı gerekiyordu? Ama bunların genine işlemiş genine.

Yeni Genel Başkan Sayın Kılıçdaroğlu, geçen hafta Samsun mitinginde edepli bir insanın ağzına almayacağı ifadeler kullanmaya yeltendi. Sadece edep yahu dedik, sustuk. Ardından Balıkesir'de yine şahsıma ait hakaret içeren ifadeler kullandı, kendisine hani Alevilik kültüründen gelen birisidir ya, hani Alevilik vardır ya kendisinde, Hacı Bektaş-ı Veli'ye de saygısı vardır diye dedik ki, bak Hacı Bektaş-ı Veli diyor ki; "eline, beline, diline hakim ol" diyor. Hanım kardeşlerimden özür diliyorum, kendisinden önceki beline hakim olamadı, gitti. Genel Başkanlıktan gitti, ama şimdi yine milletvekili adayı. Peki diğer taraftaki hanım milletvekili ne oldu? Onu aday yapmadılar, ne oldu? Suçlu o mu? İkisi de suçlu değil miydi? Ama ne dediler? Hala bu medya, hala bu siyasiler bunun için ne diyorlar biliyor musun? Böyle bir hareket için insanın özeline karışıyorlar diyor. Kendi eşiyle mi bir şey oluyor da özeli oluyor. Kendi eşiyle değil ya, buna nasıl kendi özeli dersiniz? Bu özel değil, özel değil, bu genel genel, bu genel bir ahlaksızlıktır başka bir şey değil. Bu toplumu aldatmayın. Son zamanlarda Sayın Bahçeli de çıkmış, AK PARTi iktidarı insanların özeline giriyor diyor. Niye? Çünkü kendi adamlarının da bu tür kasetleri çıkmaya başladı o da rahatsız olmaya başladı. O da aynı şeyleri söylüyor. İnsanların özeline giriyorlar diyor. Böyle özel olur mu Allah aşkına? Peki özeldi de niçin bu milletvekillerini istifa ettirdin? Özeldi de, istifa ettirtme, sahip çık. Neden? Çünkü başına geleceği biliyor da onun için. Değerli kardeşlerim, bu tür bu toplumun ahlak değerlerine, bizim eskimez değerlerimize ters düşenler noktasında herkes işte Hacı Bektaş-ı Veli'nin ifadesiyle; eline, diline, beline hakim olacaksın. Ve onun için Sayın Kılıçdaroğlu böyle bir skandal kasetin Genel Başkanıdır. Yoksa nerede onun Genel Başkanlık, haddine mi, haddine mi? Böyle bir kaset çıkmasaydı şimdi Kılıçdaroğlu mu vardı? Yoktu. İşte o gidiş gitti. Onun için Hacı Bektaş-ı Veli'den gelen bir şeyle, millete dil uzattı, milletin değerlerine dil uzattı, kendini lisanı münasiple uyardık.

Ancak dün Siirt'te haddi aşarak, sınırları aşarak, artık edep dairesini tamamen çiğneyerek, aklı, izanı, vicdanı, inancı bir kenara bırakarak mutlak Yaratıcımız olan Allah-u Teala'ya dil uzatmak gibi bir densizliğe, bir edepsizliğe, büyük bir saygısızlığa imzasını attı. Haşa diyorum, Sübhanallah diyorum. Allah mekandan, zamandan münezzehtir diyorum. Rabbimin mağfiretine, sizlerin affına sığınıyorum. Diyor ki; "statükocuların Allah'ı Ankara'dadır." Değerli kardeşlerim, buradan Kastamonu'dan sesleniyorum, Siirt'te karşında beklediğin kalabalığı bulamadın diye bu densizliği yapmaya hakkın var mı? Bu densizliktir, bu edepsizliktir, bu Yaratan'a karşı küstahlıktır, saygısızlıktır. Şahsıma yapılan bir hakarete bugüne kadar hep katlanıyorum, ama Yaratan'a yapılmış bu küstahlığa gülüp geçemem, bunun benzetmesini bile yapamazsın. Nedir bu haddini bilmezlik. Kemal Kılıçdaroğlu'na buradan çok samimi bir tavsiyede bulunuyorum. Bizden özür dilemedi, bari bu edepsizlikten dolayı Müslümanlardan, bu milletten özür dilesin. Eğer zerre kadar haysiyeti varsa, bu sözün üzerine artık o koltukta oturmasın. Bu ülkenin yüzde 99'u Müslüman diyeceksin ve Müslümanların mutlak Yaratıcısına bu şekilde densizlik yapacaksın. Kendisine artık edep yahu demiyorum, buradan, Kastamonu'dan, evliyalar şehri Kastamonu'dan haddini bil haddini diyorum.

Değerli kardeşlerim; 12 Haziran yaklaştı, 38 gün var. 12 Haziran'da inanıyorum ki Kastamonulu kardeşlerim bunları sandığa gömecek, ben bunu biliyorum. Bugüne kadar olandan daha farklı gömecek, ben bunu biliyorum.

Değerli kardeşlerim; bunlar şımarmamalı, bunlara haddini öyle bildirmeliyiz. Demokratik yoldan, sandıkta haddini bunlara bildirmeliyiz. İstiklal şairimiz, büyük mütefekkir Mehmet Akif'in Kastamonu'da şurada, yanı başımızda Nasrullah Camiinde verdiği vaaz, Kastamonu'dan dalga dalga yayılarak tüm Anadolu'ya ulaşmış, kahraman askerlerimize büyük moral kazandırmıştı. Ben her fırsatta merhum Akif'in o vaazını hatırlıyorum. Burada, Kastamonu'da o vaazdan birkaç cümleyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Diyor ki Akif; "aramıza sokulan fitneleri, fesatları, fırkacılıkları, komiticalıkları, daha bin türlü ayrılık gayrılık sebeplerini ebediyen çiğneyerek el ele, baş başa vereceğiz, hep birlikte çalışacağız, her şeyden evvel birlik, dayanışma, yardımlaşma, bir kere bunu elde edelim, gerisi Allah'ın izniyle kolaylaşır" diyor.

Sevgili kardeşlerim; Akif, Nasrullah Camii'nde bu sözleri söylerken cemaat göz yaşlarını tutamamıştı. Akif'i dinleyen Kastamonu halkı, varını yoğunu Kurtuluş Savaşı için seferber etmiş, gencecik delikanlılarını İstiklal Savaşı'na uğurlamıştır. Şunu unutmayınız sevgili kardeşlerim: Bu ülke kardeşlik üzerine inşa edilmiştir, bu ülke birlik üzerine, beraberlik üzerine, dayanışma üzerine inşa edilmiştir. Nasıl ki Çanakkale Şehitliğimizde 81 vilayetten, Şam'dan, Kudüs'ten, Bağdat'tan, Kerkük'ten, Bakü'den şehitler yan yana yatıyorsa, Kurtuluş Savaşı'nda da 81 vilayet canını, malını, varını, yoğunu ortaya koymuştu. Biz milliyetçiliği hiçbir zaman ırkçılık olarak görmedik. Biz milliyetçiliği hiçbir zaman ayrımcılık olarak görmedik. Mehmet Akif ne güzel söylemiş. Şimdi şurada fotoğrafını görüyorum. "Sizi bir aile efradı yaratmış Yaratan. Kaldırın ayrılık esbabını artık aradan." Bu kadar güzel. Evet, bizler aynı ailenin evlatlarıyız. Bizler bu ülkenin 74 milyon vatandaşı olarak biriz, beraberiz, kardeşiz.

Bakın burada, Kastamonu'da bir kez daha ifade ediyorum. Asıl milliyetçilik, milletine hizmet etmektir. Asıl milliyetçilik, ülkesi için eser üretmektir. Asıl milliyetçilik, bu millete, bu ülkeye hizmetkar olmaktır. Milliyetçilik, bu ülkenin zenginliğine zenginlik katmaktır. Milliyetçilik, okul yapmaktır, milliyetçilik hastane yapmaktır, milliyetçilik yol inşa etmektir, üniversite kurmaktır, şehirlere modern konutlar kazandırmaktır. Milliyetçilik, bu ülkenin, bu milletin onurunu dik tutmak, bu Ay-Yıldızlı Bayrağı gururla dalgalandırmaktır.

Değerli kardeşlerim; bak 26 maddelik Anayasa değişikliğini hamd olsun Kastamonu büyük bir destekle, Türkiye ortalamasının üstünde bir destekle gerçekleştirdik. İnanıyorum şimdi 12 Haziran'da da sandıklardan yine aynı şekilde bu patlamayı gerçekleştireceğiz. 38 günümüz var. 38 gün kapı kapı dolaşmaya evet mi? Buna hazır mıyız? Buna hazır mıyız? Bu sadece Tayyip kardeşinizin görevi değil, bunu hep beraber yapacağız. Bu başarı hepimizin ortak başarısı olacak, bu zafer hepimizin ortak zaferi olacak.

Bakın sevgili kardeşlerim; eğitimde, göreve geldik, ki Anayasa'da ileri demokrasi dedik, temel hak ve özgürlükler dedik, insan öncelikli bir yaşam dedik. Devlet, insanın nesi olacak? Hizmetkârı olacak. Biz, halkımıza efendi olmaya değil; biz, halkımızın hizmetkârı olmaya geldik, bizim durumumuz bu.

Sevgili kardeşlerim; Milli Eğitim bütçesi gerilerdeydi, 1. sıraya getirdik. Milli Savunma 1'nciydi, 6. sıraya aldık. Sevgili kardeşlerim, sıraların üzerine kitapları koyduk mu? Ücretsiz olarak kitapları aldık mı, alıyor muyuz? İlköğretimde de, ortaöğretimde de... Sevgili kardeşlerim ne dedik? Yoksulluk eğitim için mani değil. Eğer ilköğretimdeyse yavrumuz, bak size erkek öğrenciye 30 lira veriyoruz, kız öğrenciye 35 lira veriyoruz. Ortaöğretimde değerli kardeşlerim, erkek öğrenciye 45 lira veriyoruz, kız öğrenciye 55 lira veriyoruz. Parayı kime veriyoruz? Anneye veriyoruz, annenin hesabına. Onun için sosyal güvencesi olmayan kardeşlerim müracaatını yapacak ve bunu alacak, kaç çocuğu olursa olsun mani yok. En az 3 tane dedik ya. Evet, yani bu milletin nüfusunu azaltmak istiyorlar, azaltmak istediler yıllarca. Yaşlı bir Türkiye istiyorlar yıllarca. Biz de diyoruz ki genç, dinamik bir nüfusla aydınlık yarınlara yürüyeceğiz. Çünkü her şeyin başında insan var. Ekonomide insan, eğer insan varsa tüketim var, insan varsa üretim var, insan yoksa bunların hiçbiri yok. Emek, insanın türevidir. Sermaye, insanın türevidir. İnsan olursa bunlar olur, insan yoksa bunlar yok. Onun için bizler insanı öne çıkardık.

Değerli kardeşlerim; şimdi yeni bir süreç. Kastamonu'da üniversite var mıydı? Soruyorum var mıydı Kastamonulu kardeşim? Duysunlar bu milliyetçiyiz diyenler. Kim Kastamonu'ya üniversiteyi kazandırdı, kim? Biz kazandırdık, biz. Niye? Evliyalar, ulema şehri Kastamonu, üniversitesiz olamazdı. Ve hamd olsun üniversiteyi getirdik, Kastamonu'ya kazandırdık. Şimdi Kastamonu Üniversitesi sürekli gelişiyor, büyüyor, daha da iyi olacak. 4 fakülte, 2 enstitü, 3 yüksekokul ve 4 meslek yüksekokulu hizmete girdi. Barınma ihtiyaçlarını karşılamak için, biz geldik MHP 45 liracık veriyordu üniversite öğrencilerine, 45 liracık. Sevsinler sizi gibi milliyetçiyi. Neredeydin, paran mı yoktu, sefil miydin, niye 45 lira? Peki biz ne veriyoruz? 240 lira veriyoruz üniversite öğrencisine, 240. Ve ne kadar müracaat olursa olsun bursa ve krediye, hepsine veriyoruz. Geçen yıl kaç öğrenciye verdik biliyor musunuz? 900 bini buldu, 900 bin. Çıkmış Kılıçdaroğlu diyor ki, ben her eve diyor 600 lira vereceğim diyor. Ya geç o işleri geç. İşte bak biz sadece üniversite öğrencisine ne veriyoruz? 240. Bir de beslenme yardımı veriyoruz Kredi Yurtlar Kurumu'nda kalıyorsa 150 lira da oradan, etti 390. Mastır öğrencilerine ne veriyoruz? 480 lira. Değerli kardeşlerim, doktora öğrencisine ne veriyoruz biliyor musunuz? 720 lira burs veya kredi veriyoruz. Biz buyuz, daha da iyi olacak. Bakınız yurtlarımızı çoğaltıyoruz, yaygınlaştırıyoruz. İnşallah yurt sorunu da kalmayacak, yurt sorunu da kalmayacak. Daha iyi olacak, daha güzel olacak.

Değerli kardeşlerim; bütün bunlarla beraber şimdi size eğitimde bir müjde veriyorum. Bu müjde ne biliyor musunuz? Artık karatahtayı kaldırıyoruz. Yavrular, çocuklar, karatahta ilköğretimde, ortaöğretimde kalkıyor. Ne geliyor? Akıllı tahta geliyor. Bu akıllı tahta, bilgisayar donanımlı olacak, bilgisayar donanımlı. Değerli kardeşlerim, onunla kalmıyoruz. Her çocuğumuza ücretsiz olarak birer tane elektronik kitap veriyoruz. Bu elektronik kitap, IPad'i biliyorsunuz değil mi IPad, IPad. Ve bunun içine müfredat yükleniyor, hatta zaman olacak ki öğrenciler kitabını bile yanında taşımaya gerek duymayacak. Sadece IPad'iyle bile derse gidip gelebilecek. Yani Amerika'da George neyle okuyorsa, hangi imkana sahipse, aynı şekilde Kastamonu'daki Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin aynı imkana sahip olacak. Ayşe, Fatma, Hülya aynı imkana sahip olacak. Yani Amerika'daki George buna sahip olur da, benim Kastamonu'daki, Amasya'daki kardeşim niye sahip olmasın ya. Fakat şimdi bazı gelişmeler var, enteresan olan o.

Değerli kardeşlerim; bakınız biz göreve geldik. Bu milliyetçiyiz diye geçinen MHP var ya, gitti IMF'nin kapısına DSP, ANAP beraber. Dilendiler dilendiler dilendiler, bir 30 milyar dolar borç aldılar. Ve 23,5 milyar dolar borçla bize devrettiler. Değerli kardeşlerim, ödedik ödedik ödedik, dün itibariyle borç ne kadar biliyor musunuz? 5,1 milyar dolar. Yani biz bu parayı şimdi 5 milyar doları var ya hemen öderiz ha, bizim için problem değil. Peki niye ödemiyorsun Sayın Başbakan. Ya çok düşük faizi var, çok çok düşük, onun için yavaş yavaş öderiz hiç önemli değil, yormayalım kendimizi diyoruz. Çünkü parayı yönetmek, finansı yönetmek de bir sanattır. Onun için hiç acele etmeye gerek yok. Bize hiçbir zararı yok, faydası var. Dolayısıyla da bu şekilde devam ediyor. Ama 2012'nin sonunda o da bitiyor. Bakın 3 yıldır biz IMF ile stand-by anlaşması yapmadık. Niye? Bizim siyasi irademize hükmetmek istediler, dedik ki yok, yok. Eğer parayı konuşacaksak konuşalım. Ama gelip de Maliye Bakanlığını ben yönetirim dersen, kusura bakma o MHP'nin dönemindeydi, o zaman yapardın. Ama bizim dönemde bunu yapamazsın.

Değerli kardeşlerim; bizim milli bankamız ne? Ziraat Bankası mı, Halk Bankası mı, Merkez Bankası mı, hangisi? Merkez Bankası. Öbürleri de devlet bankası, eyvallah. Ve Merkez Bankası'nın kasasında ne kadar döviz vardı biliyor musunuz? 27,5 milyar dolar. Bak bunu iyi düşünelim 27,5 milyar dolar. Şimdi ne var biliyor musunuz? 93 milyar dolar var, 93 milyar dolar. Öyle zannediyorum ki Kılıçdaroğlu, biraz herhalde kasadaki bu paraya göz dikti. Çünkü bunlar, kasalar doluyken boşaltmaya alışmışlar, alışmışlar. Kusura bakma, benim milletim artık sana bu fırsatı vermez, geç artık geç. Daha çok beklersin. Zaten 12 Haziran'da da inşallah defterin dürülecek, bir daha da geri dönemezsin herhalde. Değerli kardeşlerim, artık biraz da bu isyan etmesinin, küfretmesinin, hakaret etmesinin arkasında bunu görüyor da onun için.

Değerli kardeşlerim; bakınız, sizden niçin ben bu 38 günde durmadan koşalım diyorum? İşte bunun için. Bakınız Sayın Kılıçdaroğlu, 8 yıl SSK'nın Genel Müdürlüğünü yaptı 90'lı yıllarda. Ah ah o yılların dili olsa da konuşsa. Ama benim buradaki bacılarım, buradaki kardeşlerim o yılları hatırlarlar. Sigorta hastanelerinde kuyrukta az mı bekledik? İlaçlarımızı alabiliyor muyduk? Oradan numarayı alırsın, o gün muayene oldun oldun, olmadın doktor bey ne der? Muayenehaneye gel. Öyle mi? Muayenehaneye gittiğinde parayı ödüyor muydun? Ah ah, ilacın yarısını alırsın, yarısını alamazsın. Şimdi böyle bir şey var mı? Sayın Kılıçdaroğlu, batırdın SSK'yı be. Batırdın batırdın, senden öncekiler böyle zarar etmiyordu, sen geldin oraya zarara başladı. Her yıl geri gitti, her yıl geri gitti. Baktın ki bu işin altından kalkamayacağım, bu defa da gitti merhum Ecevit'e siyasete girmek istediğini söyledi. Merhum Ecevit de bunun başarısız bir Genel Müdür olduğunu öğrenince bunu veto etti, aday yapmadı bunu. Şimdi de kalkmış, Ecevit'in üzerinden prim yapmaya çalışıyor.

Bakın şimdi size ben burada o döneme yönelik bir belgeyi açıklayacağım. Sevgili kardeşlerim, şu anda CHP'nin Muğla milletvekili adayı, DGM'nin eski savcısı, ismini vermeyeyim. 21 Mayıs 2003 tarihli Neşter Operasyonu iddianamesinde Kılıçdaroğlu'nu tanık olarak dinliyor, sanık değil tanık. Bu çok enteresandır. O dönemde tabi Kılıçdaroğlu, Genel Müdürlük koltuğunda oturuyor. SSK'da yolsuzlukların diz boyu olduğunu belirtiyor CHP'nin şimdiki Muğla milletvekili adayı. İddianame sosyal güvenlik kurumlarındaki tabloyu şöyle özetliyor: Sosyal güvenlik kurumları, devletin sırtında bir kamburdur. Kurumlar iyi yönetilmemektedir. Bu kurumlarda yolsuzluk diz boyudur. Bu kurumlar kuyrukla, yolsuzlukla anılır olmuştur diyor. Şimdi o gün kendisini sanık olarak davet etmeyen o savcıya şimdi vefa borcunu ödedi ve onu Muğla'dan milletvekili adayı yaptı. Kim? Kılıçdaroğlu. Bunlar bu, bunlar bu, her tarafı bunların batak batak. Batak. Bakın değerli kardeşlerim, şimdi SSK'da artık devlet bankası, SSK böyle bir ayırım var mı? İstediğin hastaneye gidiyor musun? Ağız diş sağlığı her yere gidebiliyor musun? İstediğin eczaneden ilacını alabiliyor musun? Olay bu ya. Niye? Her zaman söylüyorum, devlet, halkı için var, halkı için var.

Ve bakın artık belli bölgelere helikopter ambulanslar yerleştirdik, yani şehirler arasında bir sıkıntı olduğunda helikopter ambulanslar gelsin, hastayı alsın taşısın diye. Geçen Gümüşhane'de miting yapıyoruz, yanıma Semih diye bir yavrumuzu getirdiler, 11 yaşında. Böbrek diyalizi, hasta. Fakat bu yavrumuzun artık böbreğinin değişmesi gerekiyordu. Hemen arayış başladı, Zonguldak'ta böbrek bulundu. Anneyle baba, çocuk Trabzon'dan bizim bir ambulans uçağımız var. O ambulans uçağımızla alındı, böbrek de diğer ambulans uçağımız var, Zonguldak Çaycuma'dan o da diğer uçakla alındı. Uçaklar Ankara'ya geldi. Ankara'da operasyon gerçekleşti ve Semih'imiz sağlığına kavuştu.

Değerli kardeşlerim, işte devlet bu, hizmetkar devlet bu. Semih'e sordum o gün. Semih ne olacaksın dedim? Semih dedi ki; Başbakanım, doktor olacağım dedi. Semih, ağzın dert görmesin yavrum dedim, inşallah sen de dertlilerin devası olursun. Bu, hedef bu.

Değerli kardeşlerim, biz hayal pazarlamıyoruz, biz birilerinin yaptığı gibi umut simsarlığı yapmıyoruz, biz ilkesizce, düşüncesizce, kontrolsüzce bol keseden atan siyaseti elimizin tersiyle ittik. Milleti kandıran, millete göbeğini kaşıyan adam diyenlerle, millete aptal gözüyle bakanlarla beraber olmadık, olmayacağız.

Değerli kardeşlerim, milletin bütçesini har vurup harman savuran, kaşıkla verip, faiz, enflasyon yoluyla kepçeyle geri alan siyaset tarzını, ekonomi yönetimini biz ittik. Bakınız, işte MHP dönemi. Sevgili kardeşlerim, ya bunlara haddini bildirmemiz lazım. Devletin kamu net borç stoku neydi biliyor musunuz? Ah benim sevgili kardeşlerim, yüzde 61. Şimdi nerede biliyor musunuz? Yüzde 25. Milli gelir karşısında buydu, şimdi bu hale geldi. Devletin ödediği faiz neydi biliyor musunuz? Yüzde 63 devlet borçlanma faizi ödüyordu. Peki şimdi ne ödüyor? Şimdi yüzde 7 borçlanma faizi ödüyor. 63 nere, yüzde 7 nere? Kimin cebinde kalıyor bu fark? Vatandaşımın cebinde kalıyor. Enflasyon neydi? Yüzde 30. Canavar değil mi enflasyon, cebimizdeki parayı alıp götürmüyor muydu? Şimdi ne oldu enflasyon? İşte dün, evvelsi gün açıkladı, 4,3. Değerli kardeşlerim, aradaki fark 26 puan. Bu ne demektir biliyor musunuz? Yüzde ile vurduğunuz zaman sevgili kardeşlerim, şöyle bir böldüğünüzde ortaya çıkan rakam korkunç bir rakam. İşte bütünüyle bunu ele aldığımızda, bu cebinizde kalan para asgari ücretin üzerine koyduğunuzda 1000 liranın üzerine çıkar. Ama bunun hesabını kimse yapmıyor ve biz iktidara gelmeden önce asgari ücretle kaç ekmek alıyordun, kaç kilo pirinç alıyordun, un alıyordun, yumurta alıyordun, süt alıyordun, yap hesabını, bir de bugünkü hesabı yap. Açık konuşuyorum; eğer biz gelmeden önce asgari ücrette aldığından bugün az alıyorsan inanın burada 1 dakika durmam, 1 dakika durmam; biz bu ülkeyi böyle yönettik, böyle yönetiyoruz.

Sevgili kardeşlerim, bakınız göreve geldik. Cumhuriyet tarihinde ne kadar duble yol yapılmıştı? 79 senede 6100 kilometre duble yol yapılmıştı. Biz ne kadar yaptık? 13600 kilometre duble yol yaptık 8 yılda. 79 senede 6100 kilometre, 8 senede 13600 kilometre. Bu ne demek biliyor musunuz? Bunu 10'la çarpacaksın, yani biz eğer 79 sene biz iktidar olsaydık bu ülkede, demek ki bu ülkede şu ana kadar 136 bin kilometre bölünmüş yol yapardık; bu, bu demektir.

Sevgili kardeşim, bitmedi, bak artık hızlı trenimiz var. Ankara-Eskişehir, şimdi Eskişehir-İstanbul, hızla o devam ediyor. Şimdi bu ay Ankara-Konya'ya açıyoruz. Türkiye nelere kavuşuyor. Şimdi Ilgaz Tünelini yapıyoruz inşallah. Artık daha rahat ulaşacaksınız, artık dağları aşmayacaksınız, tünellerden geçeceğiz inşallah, bütün bunları başaracağız. Şu anda hizmet defterimizin içerisinde hamd olsun bunlar var, bunları da süratle geliştireceğiz. Süratle bunları da inşallah geliştireceğiz.

Bakın sevgili kardeşlerim, bugün 40'a yakın ayrı hizmetin, tesisin açılışını yaptık. Yaklaşık 600 trilyonluk Kastamonu'ya bugün ayrı hizmet, ayrı eser kazandırdık. Özel sektör, devlet sektörü; bunları yaptık.

Değerli kardeşlerim, artık bu kervan yürüyor. Daha çok eserler görecek inşallah. Çünkü biz hizmete doymuyoruz, doymayacağız, hızla devam edeceğiz. Eğitimde de, sağlıkta da, adalette de bu adımları atarak yolumuza devam edeceğiz. Ulaşımda aynı şekilde bu yola devam edeceğiz. Durmak yok. Bu şekilde devam edeceğiz.

Değerli kardeşlerim, bunlara, önümüzü kesenlere siz yol vermeyeceksiniz. Çünkü Türkiye hazır, hedef 2023. İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün. Mesele bu, bunu başarmamız lazım.

Sevgili Kastamonulular, bakınız 780 bin kilometre vatan toprağının her karışına hizmet mührümüzü vurduk. 81 vilayetimizin 81'inde artık üniversite var. Yollarla birbirine bağladık, demir ağlarla birbirine bağladık. Değerli kardeşlerim, dünyanın her yerine koştuk. Sadece Kastamonu'ya 467 derslik yaptık 8,5 yılda. Okullarımıza 7055 adet bilgisayar gönderdik. Değerli kardeşlerim, bütün bunların yanında az önce söylediğim gibi süratle inşallah akıllı tahtalarımızı da okullarımıza ihalenin ardından göndermeye başlayacağız.

Sevgili kardeşlerim, bütün bunlarla birlikte sağlıkta Kastamonu'ya neler yaptık? Belki bilmiyor olabilirsiniz, bunları da söyleyeyim. 83 trilyonluk yatırım yaptık. Üniversiteye devredilen Merkez Devlet Hastanesini, Daday Devlet Hastanesini, Kadıdağa Trafik Hastanesini, Seydiler, Pınarbaşı, Hanönü, Ağlı, Şenpazar sağlık merkezlerini. Azdavay İhsan Gazi İlçe Hastanelerini, İnebolu Devlet Hastanesi Ek Binasını ve 7 adet aile sağlığı merkezini tamamlayıp hizmetinize sunduk. Tosya Devlet Hastanesi Ek Binasının yapımına biz başladık, süratle tamamlayıp onu da hizmete açtık.

Değerli kardeşlerim, biz geldiğimizde Kastamonu'da uzman hekim sayısı neydi biliyor musunuz? 92. Kaça çıkardık? 152'ye çıkardık. Değerli kardeşlerim, 623 olan ebe ve hemşire sayısını 824'e çıkardık. Bilgisayarlı tomografi cihazını 2'ye çıkardık. 2 adet modern MR cihazı getirerek sizlerin bu sağlık hizmetlerini başka yere gitmeden çözelim istedik. Ayrıca, burası da çok önemli, ilimizde 21 adet diyaliz cihazı vardı sevgili kardeşlerim. Şimdi bu diyaliz cihazlarının sayısı ne oldu biliyor musunuz? Bu da önemli, 99 oldu. Bir tane 112 istasyonu vardı, bugün bu sayı hamdolsun 22 oldu. Sağlık hizmetlerinin kalitesini yükseltmeye devam mı? İstikrar sürsün, Kastamonu büyüsün mü? Adalet hizmetlerini söyledim. Taşköprü Adalet Sarayını tamamladık, hizmete sunduk. İşte az önce de Kastamonu Adalet Sarayını hizmete açtık. TOKİ aracılığıyla Kastamonu'da bugüne kadar 1747 konut uygulaması başladık, 1423 konutu tamamladık ve sahiplerine teslim ettik. Diğerlerinin de inşası devam ediyor.

Ulaştırmaya gelince, tarihi hizmetler, 2002 yılına kadar Cumhuriyet tarihinde Kastamonu'da yapılan bölünmüş yol ne kadar biliyor musunuz? 47 kilometre. Peki, biz 8,5 yılda ne yaptık? 160 kilometre bölünmüş yol yaptık. 47 kilometre Cumhuriyet tarihinde, 8 yılda 160 kilometre. Sağ olun, var olun, sağ olun.

Değerli kardeşlerim, yani Cumhuriyet tarihinde yapılanın 3,5 katını biz yaptık. 1980'li yıllarda yapımına başlanan Kastamonu Uzunyazı Havaalanını hizmete alma çalışmalarımız Ulaştırma Bakanlığımız ve Kastamonu Valiliğimizin iş birliğiyle süratle devam ediyor ve süratle inşallah onu da bitireceğiz.

KÖYDES çalışmaları, 180 trilyon gönderdik bütün köylerin yol ve su sorunun çözmek için. Değerli kardeşlerim, bütün bunların yanında BELDES projelerine azami desteğimizi verdik, vermeye yine devam edeceğiz. Ve durmak yok, yola devam diyoruz.

Sevgili kardeşlerim, bütün bunların yanında 134 tane susuz köyler halloldu. Doğalgazımı Kastamonu'ya gönderdik, ama ben diyorum ki; Kastamonulu kardeşim, niye doğalgaz kullanmıyorsun? Ya Helga kullanıyor rahat içinde, hala benim Ayşem, Fatmam kalkıp da 5 kat, 6 kat apartmanın bodrumundan gidip kömür mü taşıyacak ya? Huzur içinde olun, refah içinde olun, kombinin düğmesine basın, dairenizin her yerinde sıcak su olsun, sıcaklık olsun. İnsanca yaşamanın tadına ulaşalım. Ve temiz, hesaplı, kirli havadan tamamen tecrit edilmiş evinde, mutfağında gönül rahatlığıyla bunu kullanalım. Ve bu adımları atalım.

Geliyorum son olarak tarıma, tarımda attığımız adımlara. Kastamonu'da 2002'de 15 milyon lira tarımsal destek verilmiş MHP dönemi, DSP dönemi. 2010'da 2 kattan fazla artışla 32 milyon lira tarımsal destek verdik. 2003-2010 yıllarında toplam 269 trilyon tarımsal destek verdik Kastamonu'ya.

Değerli kardeşlerim, bakınız MHP döneminde, bakın bu çok önemli hanım kardeşlerim bunu lütfen iyi dinlesinler, beyefendi kardeşlerim bunu iyi dinlesinler, çiftçi kardeşlerime bunu iyi anlatmamız lazım. Ziraat Bankası yüzde 59 faizle çiftçime ne veriyordu? Kredi veriyordu. Şimdi yüzde 5. 59 faiz nere, yüzde 5 faiz nere? Ah benim kardeşlerim ah. Yüzde 5 de biz sübvanse ediyoruz ayrıca. Halk Bankası esnaf kardeşime kredi veriyordu yüzde kaç faizle? Yüzde 47 faizle veriyordu. Ey MHP, hani milliyetçiydin, hani esnafın yanındaydın? 3,5 yıl durabildiler, kaçıp gittiler ondan sonra. Şimdi kalkmış biz diyor, 2023 bizim diyor projemizdi. Ya sen 3,5 yıl durdun, 5 yıl burada millet kalktı yetki verdi, niye duramadın? Niye bırakıp kaçtın? Bu iş irade ister, irade.

Değerli kardeşlerim, yüzde 47 faiz şimdi yüzde 5 faizle. Ne veriyorlardı biliyor musunuz? Taş çatlasın 5 milyon. Biz ne veriyoruz? Değerli kardeşlerim, biz bu rakamı, onlar 5 bin verirken biz bunu 100 bine çıkardık. Aramızdaki fark bu ve yüzde 5 faizle. Yüzde 47 nere, yüzde 5 nere? Aramızdaki fark. Bunları tek tek kapı kapı anlatmaya hazırız değil mi? Hazır mıyız Kastamonu? Hani şöyle bir elleri göreyim bakayım hazır olup olmadığınızı anlayım, hazır mısınız heyecanınızı bir göreyim, bu iş heyecan ister heyecan, coşku ister coşku. Öyleyse şöyle bayraklarınız inmesin, heyecanınız dinmesin ve şu 38 günü başarıyla sürdürelim.

Şarkımız neydi bizim? Beraber bir söyleyeyim bakalım, hazır mıyız?Beraber yürüdük biz bu yollarda. Bu olmadı be, Kastamonu'ya bu yakışmadı, şehitler diyarına bu yakışmadı. Şöyle gümbür gümbür söyleyelim diyorum. Hazır mıyız? Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.

Günümüz kutlu olsun. 12 Haziran, milletimiz, Türk demokrasisi için, Partimiz için hayırlı olsun diyor, sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Türkiye hazır, hedef 2023. İstikrar sürsün, Türkiye Büyüsün. Sağ olun, var olun.
Bilal Baştan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-05-2011, 21:59   #14
Kullanıcı Adı
Bilal Baştan
Standart Başbakan Erdoğan'ın Amasya Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni...
05.05.2011

Sevgili Amasyalı kardeşlerim, değerli hanımefendiler, beyefendiler; sizleri sevgiyle, saygıyla, hasretle selamlıyorum.

Tabi konuşmama hüzünle başlıyorum, üzüntülüyüm. Kastamonu'dan ayrıldıktan sonra konvoyumuzdaki eskortumuzu ne yazık ki ateşe tutmak suretiyle bir polis kardeşimiz şehit oldu, bir polis kardeşimiz şu anda yaralı, hastanede.

Sevgili kardeşlerim; bu namert eller, demokrasi mücadelesine inanmayan bu karanlık zihniyetler, bunlara ne dersek deyiniz, bu teröristler, bu ayrımcı güçler, sandıkta meselelerini halledemeyeceğini anlayanlar ancak bu yollarla netice alacaklarını zannediyorlar. Şunu özellikle bilmelerini istiyoruz: Biz bu yola merhum Menderes'in ifade ettiği gibi, kefenimizi giyerek çıktık. Allah'ın kader planında bizler için koymuş olduğu ömrü, tayin ettiği ömrü kimsenin kısaltmaya veya uzatmaya gücü yetmez. Halka hizmetin hakka hizmet olduğuna inanarak biz bu yola çıktık. Ve 780 bin kilometrekarelik bu vatan topraklarını biz kimseye böldürtmeyeceğiz. 74 milyonu asla birbirine düşürmemek için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz, göstereceğiz. Ama buna inanmayanlar her zaman olacaktır. Tıpkı Habil'le Kabil nasıl ki birbirlerini kıskanarak ne yazık ki o zaman Kabil kardeşi Habil'i öldürerek bir düşmanlık başladıysa, bir haset, bir kin başladıysa insanlık boyunca bu olacak, biz bunu da biliyoruz. Fakat istiyoruz ki bu vatan toprakları üzerinde kin olmasın, haset olmasın, fesat olmasın, fitne olmasın, bu topraklar üzerinde sandık ortadayken sandığın dışında başka yolları kimse aramasın. Ama arıyorlarsa bilsinler ki benim bu sevgili milletim, bu aziz milletim hiçbir zaman teröre, teröriste, eli silahlı olan eşkıyaya, çeteye prim vermeyecektir.

Değerli kardeşlerim; şehidimize Allah'tan rahmet diliyorum. Ailesine sabır dilerken, tüm milletimizin başı sağ olsun diyorum. Yaralımıza Rabbimden şifalar diliyorum. Tüm şehitlerimize rahmet diliyorum. Onlar bu milletin sigortasıdır, onlar bu milletin adeta istikamet oklarıdır.

Değerli kardeşlerim; buradan tüm Amasya'ya, Göynücek'e, Gümüşhacıköy'e, Hamamözü'ne, Merzifon'a, Suluova'ya, Taşova'ya oralarda yaşayan tüm kardeşlerime selamlarımı, sevgilerimi yolluyorum. Şehzadeler şehri, alimler şehri, şairler şehri, hattatlar şehri Amasya'yı yürekten selamlıyorum.

Amasya Yeşilırmak kadar coşkun, işte Yeşilırmak. Hele bugün daha coşkun. Harşena Dağı kadar yüce, Ferhat ile Şirin'in aşkı kadar temiz Amasya'yı, Amasyalıları selamlıyorum.

Taa yola çıktığımızdan bu yana söylerim, biz Ferhat'ız, sizse Şirin, aldık elimize kerpici, deliyoruz dağları, deleceğiz. Şirin'in babası dedi ki, kızımı sana vermem. Niye? Dedi ki, del dağı suyu getir. İnanın aynısını biz yaptık. Biz de dağları deliyoruz, yüzlerce kilometreden su getiriyoruz, yol açıyoruz. Çünkü biz Şirin'e sevdamız var, Şirin'e aşkımız var, Ferhat'lar bunu yapar. Onun için Amasya bizim için çok önemli. Amasya bir medeniyet şehri, Amasya tarih şehri, Amasya ilklerin şehri, Amasya Yıldırım Beyazıt'ın, Çelebi Mehmet'in, Fatih Sultan Mehmet'in, Yavuz Sultan Selim'in şehri. Amasya Strabon'un her biri önemli olan, bizim birer değerimiz olan Akşemseddin'in, Sabuncuzade Şerafettin'in, Hacı Hafız'ın, Kara Mustafa Paşa'nın, Şeyh Hamdullah'ın, Yaşar Doğu'nun şehri. Hepsini rahmetle, minnetle yad ediyorum. Allah onlardan razı olsun, mekanları cennet olsun diyorum. Elbette Amasya istiklalin şehri, Kurtuluş Savaşımızın, Misakı Milli'nin şehri, hepsinden önemlisi Amasya kardeşliğin şehri.

Hani diyor ya Hacı Bektaş-ı Veli; "sevgi muhabbet kaynar yanan ocağımızda, bülbüller şevke gelir gül açar bağımızda. Hırslar, kinler yok olur aşkla meydanımızda. Aslanlarla ceylanlar dosttur kucağımızda."

İşte Amasya; Bahçeleriçi, Dere Mahallesiyle, Yüzevler Mahallesiyle, Şeyhcui Mahallesiyle, Akbilek Mahallesiyle kardeşliğin... Orada mı oturuyorsunuz? Hoşgörünün, dayanışmanın adeta abideleştiği bir şehir, bir medeniyet şehri dedim, tarih şehri, bilim şehri. Amasya'ya yakışan, yaraşan esasen işte budur.

Bakın sevgili kardeşlerim, biz siyasette her zaman dürüstlüğü savunduk, biz her zaman omurgalı siyaseti savunduk, ilkeli siyaseti savunduk. Biz bir şeyi daha savunduk, bazı konular vardır ki siyasetin üzerindedir, siyasetin malzemesi yapılamaz. Aile bunlardan biridir, inançlar bunlardan biridir, etnik kökenler bunlardan biridir. Biz ne bunları istismar ettik, ne de başkalarının ailesi, inancı, etnik kökeni üzerinden siyaset yaptık.

Ancak bugün burada Amasya'da bir hususu özellikle vurgulamak zorundayım. Bir siyasetçi olarak değil, bir insan olarak, bu milletin bir aciz evladı olarak, bir abdiaciz olarak, bu medeniyetin bir mensubu olarak, Amasyalı Fatih Sultan Mehmet'in, Amasyalı Yavuz Sultan Selim'in torunları olarak bunu vurgulamak zorundayım. Dün CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu... Fakat bu yuh bile az gelir. Amasya üç sıfırla 12 Haziran'da bunları sandığa gömmelidir, buna böyle inanıyorum, üç sıfırla. Siirt'te halkın önüne çıkıyor, benim tabi eşimin memleketi. Karşısında da seyircisi, dinleyicisi çok az. Stepne, bindirilmiş kıtalarla işte 500 kişi, 800 kişi toplamışlar.

Tabi iyice çılgınlaşmaya başladı bu ara. İnançlarımızla, itikadımızla, medeniyetimizle ve kültürümüzle tamamen ters, son derece saygısızca bir ifade kullanıyor. Sevgili kardeşlerim, biz çok farklı bir terbiyeyle yetiştik. Bakın bana valilerim söyler, Ana Muhalefetin Lideri de gelip bu toplantıda konuşsun mu? Örneğin Şeb-i Aruz törenlerinde. Ben derim ki gelsin konuşsun. Niye? Çünkü benim demokrasi anlayışım bu. Diyanet İşleri Başkanım "Kutlu Doğum Haftası"nda gelip Ana Muhalefetin Lideri konuşsun mu Sayın Başbakanım? Ne demek, gelsin konuşsun. Hatta diğerleri de gelirse onlar da konuşsun, bunları söyledim. Hoşgörü anlayışım bu. Fakat enteresan olan şu: Şeb-i Aruz töreninde Mevlana'yı öyle anlatıyor ki, orada ben Kur'an'ın kölesiyim, ben Kur'an'ın bendesiyim diyeceksin, ama ondan sonra geleceksin bu ifadeyi kullanacaksın. Şimdi buradan sormak gerekmez mi, orada yaptığın konuşma nedir, bu kullandığın ifade nedir? Kutlu Doğum Haftasında söylediğin nedir, şimdi bu kullandığın nedir? Bu istismar değil de nedir? Ben buradan Cumhuriyet Halk Partisine gönül veren tüm kardeşlerime sesleniyorum. Bunu check etmeyecek misiniz? Bunu karşılıksız mı bırakacaksınız? Çok çok af edersiniz, hata yapmaktan Allah'a sığınırım. Ne diyor biliyor musunuz? "Statükonun Allah'ı Ankara'da oturuyor." Kullandığı ifade bu. Bunun benzetmesi olmaz. Allah zamandan ve mekandan münezzehtir. Teşbihi bile mümkün değil. Bunlar şecaat arz ederken hep sirkatin söylediler. Gerçek yüzleri ortaya çıkıyor. Çok çok açık söylüyorum, bu ifadeler haddi aşmaktır, hududu aşmaktır, edebi, adabı, saygıyı çok çirkin bir biçimde çiğnemektir. Benim şahsıma hakaretler etti, iftiralar attı, hatta küfür etti. Aileme küfür etti. Kendisine Hacı Bektaş-ı Veli'nin malum Alevilik kültüründendir ya, kendisi de Alevidir ya, bundan dolayı Hacı Bektaş-ı Veli'ye belki saygısı vardır diye onun diliyle hitap ettim. Dedim ki bak, Hacı Bektaş-ı Veli ne diyor. Gerçi benim sevdiğim kadar Hacı Bektaş-ı Veli'yi sevemez. Bunlar istismarını yaparlar. Bir zamanlar dedim ki, eğer Alevilik Hazreti Ali'yi Kerremallahu Veche sevmekse, ben Alevilerden daha çok Aleviyim. Eğer buysa, ama bunların yaşamında Hazreti Ali var mı? Hazreti Ali gibi yaşamak var mı? Yok. Hazreti Ali nerede, bunlar nerede. Bunların ne yaptığı belli değil. Ne diyor Hacı Bektaş-ı Veli; "eline, diline, beline hakim ol" diyor.

Değerli kardeşlerim; bundan önceki beline sahip olamadı. Sahip olamadı öyle gitti. Onun için diyorum ki zaten Kılıçdaroğlu bir skandal kasetin Genel Başkanıdır, böyledir. Şimdi bu da diline sahip olamıyor, şimdi bu da bu dilinin cezasını 12 Haziran'da bulacak, 12 Haziran'da. Çünkü bunun karşılıksız kalması mümkün değil. Amasyalı hattat Şeyh Hamdullah gibi "edep yahu" dedim. Millete, milletin değerlerine dil uzattı. Ah gençler ah, bu ülkede var ya al birini vur öbürüne, hiç farkları yok. Şimdi ben edep ederim hanım kardeşlerimden, beyefendi kardeşlerimden, bak ne diyorlar, bu Hükümet milletin özeline girdi. Sayın Bahçeli bakıyorum aynı şeyi söylüyor, bu hükümet milletin özeline girdi. Bunların özel dediği ne? Şimdi Sayın Baykal'la ilgili olan özel neydi? Kendi haremi miydi? Yok. Ama o kasette olan cezalandırıldı, Baykal aday yapıldı değil mi? Ne oldu kadın hakları savunucuları, neredesiniz, niye çıkmıyorsunuz ortaya? Bir insanın özeli kendi haremidir. Biz kendi özelini böyle değerlendiririz. Gayri meşru olanı ne zamandan beri özeli diye ilan ediyorsunuz? Aynı şeyi Bahçeli söylüyor geçen gün biliyorsunuz. Onun da milletvekilleri malum Ruslarla filan bir araya gelmişler. Orada başörtü, çarşaf vesaire buna verip veriştirmişler. Ondan sonra onları da istifa ettirdi. Özeliyse niye karıştın, bırak devam etsin, niye istifa ettiriyorsun, öyle değil mi? Bırak yollarına devam etsinler. Demek ki işine yaradı. Fakat değerli kardeşlerim, bu pislikler temizlenmediği sürece siyaset temizlenmez. Eğer benim Partimin içinde de bu türler varsa 1 dakika tutamam, tutamam. Çünkü biz Partimize AK derken bundan dolayı dedik. Ak siyaset bundan dolayı dedik ve onunla bu yolda yürüdük.

Diyor ya Hacı Bektaş-ı Veli, bakın şimdi hepsine birden cevap veriyor Hacı Bektaş-ı Veli, ne diyor; "cahiller ve hak tanımazlara sükut ile karşılık veriniz." Ben de ya sabır dedim, sustum. Ancak Allah'a dil uzatan, Allah'a şirk anlamına gelen yüce Yaratanı böyle edepsiz bir biçimde ağzına alan birisine karşı susmam, tepkisiz kalmam mümkün olamaz. Siirt'te İbrahim Hakkı Hazretlerinin memleketinde, alimlerin, evliyaların diyarında ağzına bu ifadeleri alanı millet 12 Haziran'da çok kötü çarpacaktır. Buradan kendisine son olarak yine Hacı Bektaş'ın diliyle belki anlar da edebe gelir arzusuyla sesleniyorum. Bizim erkanımız ahlakı Muhammedi ve edebi Ali'dir. Adem suretinde olan herkes Adem değildir. Adem'in ademliği; akıl, haya ve ilimledir. Buradaki Adem'den kasıt ne? İnsan. İlim olacak, ahlak olacak, bununla ancak edeple olacak. Bu olmadığı zaman bunların hiçbiri olmaz.

Değerli kardeşlerim; işte akıldan, hayadan, ilimden nasibini alamayanlar işte böyle edep dairesinin dışına çıkarlar. Mevlana'yı Anma Törenlerine geldi, önüne konan metni okudu gitti. Kutlu Doğum Haftasına geldi, önüne konan istismar metnini okudu gitti. Eğer o metinleri zerre kadar hazmetmiş olsaydı bu edep dışı ifadeleri zaten kullanmazdı. Samsun'da gidiyor, bu ülkede ezan CHP sayesinde okunuyor diyor. İnanıyor musunuz? Sene 1941, ezanı "Tanrı uludur, Tanrı uludur" diye okutan bunlar ya. İnönü. Bunlar dürüst değil. Başörtülü kardeşlerime gidiyor, başörtüsü sorununu biz çözeriz diyor. Öncekine bakıyorsun, buna bakıyorsun çarşaflı kardeşime gidiyor, hemen bir CHP rozeti takıyor. Mersin'de çarşaflı kardeşlerimi otobüslerden atıyorlar. Kendisiyle TESK Genel Kurulu öncesinde şöyle bir misafir ettiler bizi odada, bir araya geldik. Var mısın dedim, bak dedim açıkladım, 12 Eylül akşamı açıkladım, var mısın bu sorunu çözmeye dedim. Nasıl yapacağımız önemli, tamam dedim, görevlendir birilerini, ben de görevlendireyim, beraber çalışsınlar bu işi çözelim. Var mısın? Ama nasıl olacak, ya bırak dedim nasılını filan. Bak söylüyorsun, çözelim diyorsun. Bak ben lafını yapmıyorum, ben yaşıyorum, sen ne yapacaksın onu söyle. Ben yaşıyorum zaten, sen ne yapacaksın onu söyle.

Sevgili kardeşlerim; bunlar istismarcı. Ve bakın hemen arkasından Eskişehir'de bir CHP'li belediye camiye tesettüre hakaret içeren sergiye ev sahipliği yapıyor. Hemen arkasından bir milletvekili adayı, güya bir bilim kadını. Allah'ın ayetine sinir bozucu diyor, haddi aşıyor. Söyleyeyim, İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığının giriş kapısında güya eskiden "Ruhuna Fatiha" yazıyormuş. Şimdi onu kaldırmışlar, onun yerine "Her Nefis Ölümü Tadacaktır" yazmışlar. Bunun için diyor ki, sinir bozucudur. Behey kadın, sen Teşvikiye Camiinde hani arada sırada bir uğruyorsunuz ya, o tabut var ya, o tabutun üstünde yeşil örtü var ya, işte o örtüde "Her Nefis Muhakkak Ölümü Tadacaktır" diyor. Ama bunun bundan haberi yok. Bak, diyorum ki ben o profesöre, sen profesör olmuşsun ama, ne yazık ki ilim erbabı olamamışsın, arif olamamışsın. Bak sen eğer biraz daha bu noktada izan sahibiysen vasiyetnameni yaz. De ki, böyle böyle, bu utanç vericidir, ben böyle bir tabutla kalkmak istemiyorum, böyle bir mezara da girmek istemiyorum de. Dürüstsen bunu yap. Allah'ın ayetine bu şekilde nasıl yaklaşabilirsin?

Sevgili kardeşlerim; bu CHP'nin üstü şişhane, altı kaval. Bu kadar. Bunlar dini istismar edecekler, dini siyasete alet edecekler, eee? Milletin dini inançlarıyla böyle dalga geçerseniz, milletin tokadıyla karşı karşıya gelirsiniz ve milletin karşısında rezil olursunuz. Ve karşınızda her zaman bizi bulacaksınız. Amasya'dan ben bunlara sadece ve sadece acil şifalar diliyorum, Allah ıslah etsin diyorum, başka söz söylemiyorum.

Değerli kardeşlerim, sevgili Amasyalılar; biz bu edep dışı, adap dışı üslubu kendi haline bırakacağız, biz onları kendi karanlıklarıyla baş başa bırakacağız. Onları aynı dili kullandıkları çeteleriyle baş başa bırakacağız. Biz onları Silivri'yle baş başa bırakacağız. Biz İstanbul'a Kanal İstanbul projesini uyguluyoruz, onlar da Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezinden Silivri'ye bir tünel açıyorlar. Yaptıkları bu. Bizim bu seviyesizlikle hiçbir zaman işimiz olmadı, bundan sonra da evvel Allah işimiz olmayacak. Biz hizmet üreteceğiz, aşkla, sevda ile Amasya'ya, Amasya gibi 81 vilayetimize hizmet üretmeye devam edeceğiz. Biz sizlerle gurur duyuyoruz.

Bakın sevgili kardeşlerim; 2002 sonunda iktidarı devraldığımızda Türkiye'nin üzerinde işte şu Harşena Dağı kadar sorun vardı. Siz hikayeyi çok iyi biliyorsunuz. Bir daha anlatalım değil mi, az önce söyledim ama, bir daha anlatalım. Güzel bir söz var eskilerimizin, "et tekrar-u ahsen velev kane yüz seksen" diye. Yani güzeli tekrarda 180 kere bile olsa fayda vardır.

Ferhat, Şirin'i isteyince babası nasıl olsa yapamaz diyerek dağın ardından su getirirsen Şirin'e kavuşursun dedi. Biz de iktidara geldiğimizde projelerimizi, hedeflerimizi hayal görenler oldu. Bir dönem kalırlar, başarısız olup giderler dediler. Böyle olmasını umut ettiler, ama biz dağları deldik, engelleri aştık, Ferhat olduk, Şirin'imize, yani milletimize kavuştuk. Hatırlayın, tıpkı Ferhat'a yaptıkları gibi bize de oyun oynadılar, bize de engel çıkardılar, oyunun kurallarını değiştirmek, hukukun dışına çıkmak istediler. Söz milletindir dedik, karar milletindir dedik, yetki milletindir dedik. Bütün oyunları boşa çıkardık. Türkiye, AK Parti döneminde tek tek zincirlerinden kurtuldu, kurtuluyor. Türkiye, AK Parti döneminde ayağına takılmış prangalardan kurtuldu, kurtuluyor. İşte burada Fatih Sultan Mehmet, Amasya'nın havasını teneffüs ederek, burada doğarak, Amasya'nın ilmini kazanarak karadan gemileri yürüttü, İstanbul'u fethetti. İşte burada Amasya'da Yavuz Sultan Selim, Amasya'dan aldığı ilhamla Osmanlı'yı bir cihan devleti haline getirdi. Biz de Amasya'dan aldığımız güçle, destekle Türkiye'yi büyütüyor, Türkiye'nin itibarını yükseltiyor, Fatih'in, Yavuz Sultan Selim'in, Beyazıt'ın mirasına sahip çıkıyoruz.

Sevgili kardeşlerim; 12 Haziran Türkiye için bir milattır, 12 Haziran Türkiye için bir dönüm noktasıdır, 12 Haziran yeniden büyük Türkiye'nin, şahlanan Türkiye'nin, daha güçlü, daha itibarlı Türkiye'nin doğum tarihidir. Eser müessiri anlatır, eser müessiriyle değerlidir. Yani Selimiye'nin değeri Mimar Sinan'dan gelmektedir. Süleymaniye'nin değeri Mimar Sinan'dan gelmektedir. Çünkü müessiri odur. Ne dedi Sinan? Süleymaniye benim kalfalık eserimdir, Selimiye benim ustalık eserimdir dedi. Biz şimdi yola çıktık, 2002-2007 çıraklık dönemimiz, öyle mi? 2007-2011 kalfalık dönemimiz. Şimdi 2011'den sonrası ustalık dönemimiz olacak, ustalık. Ve sizler 12 Eylül'de bambaşka bir mücadele ortaya koydunuz ve Anayasa paketini gümbür gümbür evvel Allah Ankara'ya taşıdınız. Millet nasıl karar veriyormuş onlara gösterdiniz. Şimdi diyorum ki, aynını 12 Haziran'da da yapalım. Hazır mıyız?

Kardeşler; 38 günümüz kaldı. Sadece bu kardeşinizin görevi mi? Soruyorum, sadece bu kardeşinizin görevi mi? Hepimizin ortak görevi değil mi? Bu hareket, bu dava bir millet davasıdır, bir milli davadır. Bu davayı beraber omuzlayacağız, el ele vereceğiz, kadınıyla, erkeğiyle, 7'den 70'e el ele vereceğiz. Kapı kapı dolaşacağız, köy köy dolaşacağız ve yüz yüze anlatacağız. İnşallah 12 Haziran'ın akşamında da mutluluğu beraber yaşayacağız.

Maşallah, erkekler, kızlar sizi geçti geçti, hanımlar sizi geçti bak. Maşallah. Kale içeriden fetih olunur. Hanımlarımızın bu coşkusu, kızlarımızın bu coşkusu 12 Haziran'ın müjdesini veriyor. Maşallah, maşallah.

Sevgili kardeşlerim; Türkiye'ye, Amasya'ya çok daha fazlasını kazandıracağız. Çatlamasın be, onlar da AK Parti saflarına gelsin. Eyvallah. Bizim kavgayla, kırmakla, dökmekle işimiz yok. Biz gönüller yapmaya geldik, biz gönüllerimizde yaptığımız hizmetlerle yer edinmeye geldik. Ay-Yıldızlı nüfus cüzdanına sahip her vatandaşımızın derdini kendi derdimiz bildik ve bu dertlere derman olmaya geldik. Çabaladık, çalıştık, hamdolsun hakkaniyet sahibi herkesin gördüğü ve teslim ettiği gibi hükümetlerimiz döneminde geçmiş on yıllarla mukayese edilemeyecek neticeleri aldık.

Şimdi özet olarak bazılarını vereceğim. Eğitimde 163 bin derslik yaptık. Anneler, babalar derslik sınıflarda sıraların üzerinde kitapları ücretsiz olarak verdik mi? Veriyor muyuz? Fakir fukara için sosyal güvencesi yoksa, ilköğretimde erkek öğrencilere değerli kardeşlerim biliyorsunuz artık 30 lira veriyoruz. Kız öğrencilere 35 lira veriyoruz. Ortaöğretimde erkek öğrencilere 45 lira veriyoruz, kız öğrencilere 55 lira veriyoruz. Sosyal güvencesi yoksa kaç çocuk olursa olsun, ben gerçi en az 3 çocuk diyorum, daha fazlası olsun inşallah, daha fazla olsun. Çünkü bu milletin genç, dinamik nüfusa ihtiyacı var. Batı yaşlanıyor. Bak yıllar yılı bu ülkede doğum kontrolü dediler, nüfus planlaması dediler, aldattılar. İstediler ki bu milleti kısırlaştıralım. Buna gayret ettiler. Çünkü yaşlanırsak değerli kardeşlerim biteriz. Onun için ben sizlerden Başbakanınız olarak en az 3 tane çocuk istiyorum. Şimdi değerli kardeşlerim, bunların yanında üniversite, Amasya'da üniversite kim kurdu, kim kurdu? Sözümüzde durduk mu? Üniversiteyi kurduk mu? Şairler diyarına, alimler diyarına, evliya diyarına üniversite yakışırdı, bu da bize nasip oldu.

MHP iktidarı, üniversite öğrencisine 45 liracık veriyordu, 45 lira. Biz ne veriyoruz? 240 lira. 150 lira da Kredi Yurtlar Kurumunda kalıyorsa beslenme yardımı veriyoruz. Ne oldu? 390 lira. Kılıçdaroğlu çıkmış, aileye ben diyor şu kadar vereceğim. Doğrudur, verirsin. Nasıl verecek biliyor musun? Söyleyeyim size, onu da söyleyeyim. Kaynak Kemal ya bunun adı, onu da söyleyeyim. Şimdi MHP bizden önceki iktidarın ortağı, bunlar gitti IMF'den borç aldılar 30 milyar dolar. 23,5 milyar dolarla bize devrettiler. Ödedik ödedik ödedik şu anda 5,1 milyar dolara indirdik biz. Şunu da söyleyeyim: İstesek biz şu anda sıfırlarız. Elhamdülillah o gücümüz var, ama çok düşük bir faiz oranı olduğu için acele etmiyoruz. 2012'nin sonunda onu da bitireceğiz. 3 yıldır biz IMF'yle anlaşma yapmıyoruz. MHP kapıda kul köleydi, ama AK Parti böyle olmadı. Bak şu anda 5 milyar dolar. Bunlar milliyetçiyiz diyorlar ya, milli bankamız Merkez Bankası değil mi? Merkez Bankasının kasasında ne vardı biliyor musunuz? 27,5 milyar dolar gençler, bu kadar. Peki şu anda Merkez Bankasının kasasında ne var biliyor musunuz? Küsuratı söylemiyorum, 93 milyar dolar var. Şimdi Bay Kemal, Sayın Bahçeli herhalde bu 93 milyar dolara sulandılar bunlar. Şimdi bunu nasıl boşaltırız bunun hesabını yapıyorlar. Benim milletim size böyle bir fırsat vermez. Bu rakamlar daha da büyüyecek, daha da yükselecek. Artık Türkiye alan el değil, Türkiye veren el oldu, veren el. Gündemi belirlenen bir Türkiye yok, gündem belirleyen bir Türkiye var. Ve onlar bunu boşaltarak, kalkıp 600 lira verecekmiş. İnanıyor musunuz? Biz zaten daha fazlasını veriyoruz. Nasıl veriyoruz? Özürlü bakıcılarına asgari ücret ödüyoruz biz zaten. O aileye veriyor, biz sadece bir özürlünün bakımına o kadar veriyoruz. İkiyse iki misli, biz bunu veriyoruz. 150 lira sosyal güvencesi olmayan her aileye zaten veriyoruz, erzak veriyoruz, kömür veriyoruz, sobası yoksa sobasını veriyoruz, bunları veriyoruz.

Ve kardeşler, bak gençler, şimdi yeni bir döneme giriyoruz. Artık dersliklerde akıllı tahta olacak. Karatahtayı kaldırıyoruz. Başbakanım ne demek o? Söyleyeyim. Bilgisayar donanımlı, hem bilgisayar görevi, hem de akıllı tahta. Ve sevgili gençler, ücretsiz olarak sizlere birer elektronik kitap vereceğiz, ücretsiz olarak. Tıpkı IPad gibi. Biz sizlerle gurur duyuyoruz. Ve bütün müfredatı ona giriyoruz ve oradan derslerinizi takip ediyorsunuz. Ve internet ağıyla okullarımızın büyük bir çoğunluğunu dünya ile buluşturuyoruz.

Sevgili kardeşlerim; 4 yılda Türkiye'deki tüm dersliklerimizi halledeceğiz, tüm öğrencilerimize bu elektronik kitabı ulaştıracağız, 4 yılda. Şu anda ihale aşamasındayız, ihalesini yapıp seçim öncesi adımı atıyoruz. Seçim sonrasında teklifleri alacağız ve adımı atacağız. Kolay değil, bunlar ustalık döneminin maharetleri.

Şimdi Kanal İstanbul dedik ya, ne dedi Kılıçdaroğlu? Orada insan yok dedi. Anladım, animasyon gösterisi yaptık, animasyon gösterisinde kanaldan gemi yüzüyordu. O gemiyi görünce baktı ki insan yok. Arkadaşım bana dedi ki, efendim dedi burada bir yanlış yaptık. Niye dedim. Dedi ki gemi değil, burada insan yürütecektik dedi. Dedim ki, Kılıçdaroğlu o zaman da derdi ki bu insanı yürütüyorlar ama, yüzmesini bilmiyor derdi dedim. Nasıl insan yok? Burada bu inşaatlarda on binlerce insan çalışacak. Burada bizler şehirler kuracağız. Kanala sıfır olmayan şehirler kuracağız. Neden? İstanbul'un deprem tehdidine karşı oralarda bir yapılanmaya da gideceğiz. Çekim alanı olsun istiyoruz, ama bunlar vizyon sahibi değil, bunlarda ufuk yok, bunlarda büyük düşünmek diye bir şey yok. Ve inşallah 2 yıl etüt proje çalışması sürecek ve ondan sonra da dozerler çalışmaya başlayacak. Denizin altından biz ecdadımız Abdülmecit'in mimari projesini gerçekleştirdik. Sene 1856, Abdülmecit eskizlerini yapmış, mimari projesini yapmış, ama gelenler buna başlayamamışlar. Biz geldik, Marmaray'ı başlattık, 2013'te bitiriyoruz. Şimdi onun biraz daha güneyinde bir tüp geçit daha yapıyoruz. Oradan da otomobiller geçecek. Ama bu son zihniyet, CHP zihniyeti ne diyor? İstemezük. Birinci Boğaz Köprüsünde de bunu dediler, ikide de bunu dediler. Peki kardeşim, madem istemiyorsunuz bunların üzerinden niye gidip geliyorsunuz? Geçmeyin. Sandalla gidin, aynen. Yürü gidelim servi revanım, Üsküdar'dan Sirkeci'ye dersin, Sirkeci'den Üsküdar'a dersin. Ama bunlarda o yok, bu bir kimlik meselesi. Değerli kardeşlerim, sorun bunlara ne yaptınız, hiç, hiç.

Değerli kardeşlerim; bakınız, bunlarla kalmadık. Sağlıkta, hastane kuyruklarında az mı çile çektiniz? Ah ah, bu beyefendi 8 yıl SSK'ya Genel Müdürlük yaptı. Batırdı batırdı. Ondan önceki Genel Müdür döneminde bir sıkıntı yok, bu Genel Müdür oldu battı. Sayın Kılıçdaroğlu, senin döneminde benim vatandaşım ilaçlarını tam alabiliyor muydu? Hastanelere geldiği zaman muayene odalarında o çektiği çilelerden senin haberin var mı, biliyor musun? Ah ben de SSK'lıydım, az mı çile çektim. Numarayı alırdık, baktık iş zor, muayenehanesine davet ederdi doktor efendi. Giderdik muayenehaneye, "money money" derlerdi. Paran varsa ne ala, paran yoksa yanmışsın. İlacın bir kısmı var, bir kısmı yok. Şimdi bütün hastaneler senin mi? İstediğin hastaneye gidiyor musun? Özelde, vakıfta, devlet hepsi halkımın, öyle mi? Biz kimin nesliyiz? Kanuni'nin. "Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi." Bir sağlıklı nefese devleti feda eden anlayış bu.

Sevgili gençler; artık Türkiye'nin 16 noktasında helikopter ambulanslarımız var. 2 tane jet ambulansımız var. Eğer uluslararası gerekiyorsa, şehirlerarası gerekiyorsa hemen bunlar devreye giriyor. Gümüşhane'deydim geçen günü. Gümüşhane mitinginde yanıma Semih'i getirdiler. Semih 11 yaşında, fakat 6 yaşından bu yana diyalizde. Son durumu hamdolsun iyi. Artık diyalizle kurtarmıyor, dediler ki böbrek değişecek. Ne olacak? En sonunda Zonguldak'ta böbrek bulundu. Fakat ameliyat Ankara'da yapılacak. Bunun için de anne, baba, Semih Trabzon'dan alındı. Neyle? Bu jet ambulansımızla. Diğer jet ambulansla böbreği aldı. Nereden? Çaycuma'dan, Zonguldak'tan ve Ankara'da bunları buluşturdular. Operasyon yapıldı ve şu anda Semih sağlığına kavuştu. Sordum, Semih ne olacaksın dedim. Semih dedi ki, Başbakanım doktor olacağım dedi. İnşallah bu ellerin şifa dağıtır dedim, şifa kaynağı olur dedim. Biz buyuz, emanetinize layık olmaya çalışıyoruz.

Tutmuş ne diyor? 2,5 yaşındaki Kübra'dan haberin var mı diyor Bay Recep. Bay Kemal, benim haberim var ama, senin haberin yok. Niye? Madem bu kadar haberin vardı, araştırdım sordum, CHP'li belediyenin semtinde oturuyor, niye bakmadı o çocuğa? Madem böyle bir yavru vardı, hemen bundan haberimiz olsaydı, biz yine oraya ulaşırdık. Ama senin belediyen orada, CHP'li belediye niye o yavruya sahip olmadı? Bu hepimizin ortak meselesi değil mi? Eğer bu Kübra'yı sen biliyorsan kendi cebi hümayunundan niye o yavruyu doyurmadın Bay Kemal? Bu hepimizin ortak meselesi. İşine geldiği zaman CHP'li belediye, CHP'li belediye diyorsun ama, Kübra'yı aç bırakıyorsun. Bunlar hepimizin ortak meselesi. Bu CHP değil mi ya belediyelerimiz sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesi 40 bin gence burs veriyordu. Ne yaptılar? Anayasa Mahkemesine götürdüler. Ve gençlere burs verilmesini Anayasa Mahkemesi ne yaptı? Yasakladı. Ama oraya götüren hangi parti? CHP. Bunlar bu, ondan sonra da konuşuyor.

Sevgili kardeşlerim; sağlıkta artık ilacınızı istediğiniz eczaneden alıyorsunuz, istediğiniz hastaneye gidiyorsunuz. Daha iyi günler gelecek, her yer sizin. Elimizden gelenle emrinizdeyiz. Değerli kardeşlerim, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi Ağız ve Diş Sağlığı Merkeziyle Boğazköy Aile Sağlığı Merkezinin yapımına süratle devam ediyoruz. İnşallah en kısa sürede tamamlayıp hizmetinize sunacağız. Amasya'da uzman hekim sayısını 98'den 141'e, 452 olan ebe ve hemşire sayısını dikkat edin 853'e çıkardık. Değerli kardeşlerim, 2002 yılında Amasya'da 16 tane diyaliz cihazı vardı. Bugün ne kadar biliyor musunuz? 86. 16 nerede, 86 nerede. Biz göreve geldiğimizde 5 tane 112 istasyonu vardı, bugün 9. Ambulans sayısı 6'ydı, bugün 16. Sevgili kardeşlerim, sağlıklı bir Türkiye için sağlık yatırımlarına devam mı? İstikrar sürsün, Amasya büyüsün mü?

Şimdi gelirken inanın çok mutlu oldum. Niye biliyor musunuz? Amasya Adalet Sarayını gördüm, şimdi açacağız. Nasıl, gördünüz mü binayı? Selçuklu mimarisiyle bir adalet sarayı, dev bir adalet sarayı. Bu ecdada o yakışır. Amasya'ya, Amasyalıya o yakışır. Hamdolsun adalet hizmetlerinin yürütüldüğü... Fiziki mekanların adalette iyi olmasının, hizmet kalitesinin artmasının gereğine inanıyoruz. Bunun için Merzifon Adalet Sarayını tamamlayıp, hamd olsun hizmete açmıştık. Bugün de mitingimize geldik, şimdi resmi açılışını yapacağız.

TOKİ aracılığıyla değerli kardeşlerim, Amasya'da bugüne kadar birçok adımlar attık. 1771 konut uygulaması başlattık. Bu konutların tamamını sahiplerine teslim ettik. Şimdi yeni bir adım atacağız. 500 bin konut daha, bunların içerisinde değerli kardeşlerim, önemli olan ne biliyor musunuz? Fakir fukaraya, garip gurebaya yaklaşık 50 metrekarelik daireler yapacağız. Ancak çeyizini de biz bu daireyle beraber halledeceğiz. Mobilyasını, beyaz eşyasını her şeyini ve 20 yıl civarında bir vadeyle, peşinatsız ayda 100 lira taksitle vereceğiz. Nasıl, nasıl? Süratle bunları yapacağız. Amasya'ya rahmetli Özal'ın deyimiyle çağ atlattık.

2002 yılına kadar Amasya'da sadece 29 kilometre bölünmüş yol vardı. 8,5 yılda ne kadar bölünmüş yol yaptık biliyor musunuz? 199 kilometre bölünmüş yol yaptık. Yani Cumhuriyet tarihinde yapılanın 7 katını biz 8 yılda yaptık. Amasya'yı sınır komşuları olan Samsun, Tokat ve Çorum'a bölünmüş yollarla bağladık. 2008 yılında sivil hava trafiğine açtığımız Amasya Merzifon Havaalanı yolcu sayısı 2008'de 13 bin 880'di. Bu rakam 2010'da ne oldu biliyor musunuz? Değerli kardeşlerim, 64 bin 393'e yükseldi. Artık hava yolları halkın yolu oldu, halkın.

Sevgili kardeşlerim; KÖYDES çalışmaları devam ediyor. 2008 yılında doğalgazı Amasya'ya getirdik. Benim Amasyalı kardeşlerim artık tıpkı Batılılar gibi kombinin düğmesine basıyor, sıcak suyu buluyor. Evin her tarafı sıcak. Yani Helga'yla Ayşe'm, Fatma'm artık aynı standartlara geliyor. Mesele bu.

Tarımda sevgili kardeşlerim, 2002'de Amasya'ya tarım desteği neydi biliyor musunuz? 9 milyon. 2010'da 4 kat artışla 32 milyon destek verdik, 2010'da. 2003-2010 yılları arasında toplamda ne verdik biliyor musunuz? 245 milyon, yani 245 trilyon verdik. Sevgili kardeşlerim, Ziraat Bankası benim Amasyalı çiftçime yüzde 59 faizle kredi veriyordu. Şimdi yüzde 5. Yüzde 59 faizle kredi nerede, yüzde 5 nerede. Sevgili kardeşlerim, Halk Bankası yüzde 47 faizle esnafa kredi veriyordu, 5 milyon, değerli kardeşlerim biz ne veriyoruz biliyor musunuz? Şu anda yüzde 5 faizle onun 20 kat fazlasını veriyoruz. Esnaf, sanatkâr kardeşim, işte bizden önceki MHP-DSP-ANAP iktidarı buydu, biz ise buyuz. Yani 5 bin lira bizden önce veriyorlardı, biz ise 100 bin lira kredi veriyoruz, farkımız bu. Sevgili kardeşlerim, bakınız onların döneminde Ziraat Bankası batıyordu, görev zararı. Halk Bankası batıyordu, görev zararı, hep bunu söylüyorlardı. Şimdi bu bankaların hepsi de kazanıyor, zararı yok.

Şimdi benim sizden bir ricam var. Şu 38 günde çok çalışacağız, çok çalışacağız. Beyler yorulduk mu? Çok çalışacağız. Hep beraber el ele, omuz omuza çok koşacağız.

Şimdi sözün sonuna geldik. Şarkımız ahdimizdir. Amasya coşkulusun biliyorum. Şimdi şarkımızı söylemeye hazır mıyız? Şöyle ellerinizi bir göreyim. Maşallah. Hep beraber söylüyoruz. Hedef üç sıfır değil mi? Hedef üç sıfır değil mi?

Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.

Günümüz kutlu olsun, 12 Haziran milletimiz, ülkemiz, Partimiz, Türk demokrasisi için hayırlara vesile olsun. Ustalık döneminiz hayırlı olsun diyorum. Allah yar ve yardımcımız olsun.
Bilal Baştan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-06-2011, 01:42   #15
Kullanıcı Adı
Bilal Baştan
Standart Başbakan Erdoğan’ın Osmaniye Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni…
05.05.2011

Sevgili Osmaniyeliler, çok değerli kardeşlerim; sizleri sevgiyle, saygıyla, hasretle selamlıyorum.

Buradan tüm Osmaniye'ye, Bahçe'ye, Kadirli'ye, Toprakkale'ye, Sumbas'a ve tabii ki Düziçi'ne, Hasanbeyli'ye oralarda yaşayan tüm kardeşlerime selamlarımı, sevgilerimi yolluyorum.

Sevgili kardeşlerim, sevgili Osmaniyeliler; konuşmamın hemen başında dün Kastamonu mitingimizin ardından Ankara'ya dönen konvoyumuza yapılan saldırı sonucu şehit olan Recep Şahin'e kardeşime Allah'tan rahmet niyaz ediyorum. Ailesine, yakınlarına sabırlar temenni ediyorum. Milletimizin başı sağ olsun. Saldırıda yaralanan polis kardeşimiz yine Metin'imize Allah'tan şifalar diliyorum. Diyarbakır'da yaralanan polis kardeşimize de buradan şifalar temenni ediyorum.

Sevgili kardeşlerim; Osmaniyeli Karacaoğlan'ın şu dizelerini buradan tüm Türkiye'nin, tüm dünyanın bir kez daha duymasını istiyorum. Diyor ki Karacaoğlan; "Yürü bre yalan dünya, sanan konan göçer bir gün. İnsan bir ekin misali seni eken biçer bir gün." Bu canı veren Allah, bu canın sahibi Allah'tır, bu canı, bu emaneti bizlerden alacak olan da sadece ve sadece Allah'tır. Diyor ki üstat Necip Fazıl; "Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber, hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber." Biz bu yola beyaz gömleğimizi giyerek çıktık. Biz bu yola elimizi değil, bedenimizi değil, canımızı koyarak çıktık. Hainlerin, alçakların, korkakların kalleşçe saldırılarına bugüne kadar boyun eğmedik, bundan sonra da Allah'ın izniyle boyun eğmeyeceğiz. Açık açık söylüyorum, o hainleri, o hainlerle birlikte onlara tetik çektiren efendilerini, sahiplerini er veya geç bulacak, akan şehit kanlarının hesabını onlardan tek tek soracağız. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Çünkü bu kanlar yerde kalmayacak.

Bakın sevgili kardeşlerim, sevgili Osmaniyeliler; bugün buradan hem sizlerin, hem tüm Türkiye'nin, hem de tüm dünyanın dikkatini bir hususa çekmek istiyorum. Güvenlik güçlerimize yapılan bu alçakça saldırılar asla ve asla tesadüf değil. Partimizin Türkiye genelinde birçok teşkilatlarına yapılan saldırılar, atılan molotof kokteylleri hiçbirisi tesadüf değil. Samsun'da olduğu gibi, Kastamonu'da da polisimize yapılan bu saldırılar asla ve asla tesadüf değil. Bu saldırılarla birlikte Doğu'da, Güneydoğu'da, büyük şehirlerde yapılan gösteriler, şiddet eylemleri asla tesadüf değil. 12 Haziran seçimleri öncesinde birileri millete korku salarak, sokakları ateşe vererek, güvenlik güçlerine kurşun sıkarak bu ülkedeki demokratik ortamı, özgürlük ortamını, güvenlik ve huzur ortamını hedef alıyorlar. Açık söylüyorum, bunlar taşeron, bunlar ihale aldılar, aldıkları ihalenin gereğini yerine getiriyorlar. Lafa geldiği zaman demokratlar, lafa geldikleri zaman biz hak ve özgürlüğümüzü istiyoruz. Hak ve özgürlüğü istemenin yolu bu değil. 12 Haziran'da sandık gelecek, çık, anlat, sandıkta hakkını al. Hak ve özgürlüğü aramanın yolu demokrasilerde bu. Adam öldürerek temel hak ve özgürlükler istenmez, adam öldürerek bu ülkede demokrasiden bahsedilmez, adam öldürerek iş başına gelmek eşkıyanın işidir, çetenin işidir, teröristlerin işidir.

Sevgili kardeşlerim; tabii ki bunlara ihale verenler de ortaya çıkacak, onların da maskeleri düşecek. Hangi çeteyse, hangi terör örgütüyse, hangi kirli odaksa onlardan da bu ihanetin, bu alçaklığın hesabını soracağız. Milletime sesleniyorum, bu açık bir senaryodur. Değerli kardeşlerim, bu aleni bir senaryodur, bu bayat bir tezgahtır. Bu saldırılar kardeşi kardeşe düşürmeye yönelik kirli bir tezgahtır. Herkesin sağduyulu olmasını istiyorum. Osmaniyeli kardeşimin, Kastamonulu kardeşimin, Düzceli, Zonguldaklı kardeşimin sağduyulu olmasını istiyorum. Diyarbakırlı, Muşlu, Hakkarili, Vanlı kardeşimin, Trabzonlu, Samsunlu kardeşimin sağduyulu olmasını istiyorum. Milletim bu tezgaha gelmesin, bu oyuna gelmesin istiyorum. Kim ki bu olaylara kanıp kardeşine karşı husumet beslerse, bilin ki bu alçakların kirli tezgahına gelmiştir. Kim ki bu olaylardan etkilenip öfkesine hakim olamazsa, bilin ki terör hedefine ulaşmıştır. Sağduyuyla hareket edeceğiz, sakin olacağız. Ülkemiz güçlüdür, demokrasimiz güçlüdür, devletimiz güçlüdür. Gereği neyse bu muhakkak yapılacaktır. Sabırla hareket edeceğiz. Onların oyununa, tezgahına, kirli tuzaklarına gelmeyeceğiz. Bu oyunu hep birlikte bozacağız.

Değerli kardeşlerim; buradan çetelerin, terör örgütlerinin, kirli odakların taşeronlarına da sesleniyorum. Siyaset adı altında gençlerin kanından beslenen vampirlere, istismarcılara da sesleniyorum. Gençlerin eline molotof kokteyli verenlere, parti binalarında, parti otobüslerinde molotof kokteyli saklayanlara, belediyelerde molotof kokteyli saklayanlara, belediye binalarından vatandaşa molotof kokteyli atanlara sesleniyorum. 5 yaşındaki çocukların eline taş verip, arkasına saklanacak kadar alçalmışlara, canilere, fırsatçılara da sesleniyorum. Gençlerin kanından beslendiğiniz artık yeter, döktüğünüz şehit kanı artık yeter. Kendi ikbaliniz için söndürdüğünüz ocaklara artık yeter. Ve diyoruz ki, insanlığınızı -varsa- vicdanınızı -varsa- sorumluluğunuzu hatırlayın diyorum. Bu çirkin yoldan geri dönün diyorum.

Sevgili kardeşlerim; bu mücadele kararlı bir şekilde sürecek. Bu tabi 1 değil, 2 değil, ama yolumuza biz devam edeceğiz. Kararlı bir şekilde devam edeceğiz ve bilesiniz ki tarihte terörle yaşayanlar hiçbir yere varamadılar, bundan sonra da varamayacaklar. Burada benim bir çağrım var, yazılı ve görsel medyaya bir çağrım var. Bunları şu veya bu şekilde televizyon programlarınızda beslediğinizin farkında mısınız? Bunları ortaya çıkaralım, deşifre edelim derken, terörün propagandasını yaptığınızın farkında mısınız? Bunların siyasette ilintili olan örgütlerini ortaya çıkaracağız derken birçok şeyin propagandasını yaptığınızın farkında mısınız? Yüzleri maskeli, elinde molotof kokteyli olan teröristlerin yanında bunların milletvekilleriyle fotoğraf karelerini görmüyor musunuz? Ve bakıyorsunuz ki ilçe başkanı torbada molotof kokteyl, bunları geliyor, gençlere dağıtıyor. Yakalanıyor, şu anda tutuklu içeride. Bunları anlatmaya gerek var mı? İlçe başkanı böyle, il başkanı böyle, milletvekilleri böyle, daha neyi anlatalım, her şey açık ve net ortada. Ondan sonra da söylenen; "biz hak ve özgürlüklerimizi arıyoruz." Kusura bakma, hak ve özgürlükleri aramanın yolu bu değil. AK PARTi de ortaya çıktı, AK PARTi de kuruldu. Kurulduğumuz zaman bizim herhangi bir varlığımız yoktu, 16 ayda benim milletim bizi iktidara taşıdı, 16 ay. Bu ülkede yıllar yılı partisi olanlar niçin milletim onları tek başına iktidara getirmiyor? Cumhuriyetten eskiyiz diyenleri niçin iktidara getirmiyor? Neden? Çünkü benim milletim hani güzel bir söz var ya, "Müslüman bir sokulduğu delikten bir daha sokulmaz." Biz bir daha sokulmayacağız. İki kere sokulmak bize yakışmaz. Onun için uyanık olacağız ve bu oyunu hep beraber bozacağız, milletçe bozacağız. Ben, Osmaniyeli kardeşlerimin gözünde bunu görüyorum.

Sevgili kardeşlerim; yola çıktık ve 16 ayda bizi iktidar yaptınız. Bakınız, şu ana kadar 163 bin derslik yaptık Türkiye'de. Değerli kardeşlerim, kitapları her yıl sıraların üzerinde ücretsiz olarak görüyor muyuz? Kitaplarımızı alıyor muyuz? Bundan önce böyle bir şey yoktu. Paran bile olsa kitabını bulamıyordun. Biz ne çileler çektik, teksir kağıtlarıyla, ki abilerimizden isterdik, onu bile bize vermezlerdi. Bu çileleri çekerek okuduk, ama dedik ki bu çileleri şimdi yavrularımız çekmesin. Birinci hamur kağıttan sizlere lüks kitapları verdik. Sevgili kardeşlerim ve yoksulluk eğitimde bahane değil dedik. Ne yaptık? Erkek öğrencilere ilköğretimde 30 lira veriyoruz, kız öğrencilere 35 lira veriyoruz. Ortaöğretimde erkek öğrencilere 45 lira veriyoruz, kız öğrencilere 55 lira veriyoruz. Tabii ki sosyal güvencesi olmayan, kaç çocuğu olursa olsun hepsine veriyoruz, vermeye devam edeceğiz. Çünkü eğitimin önünde bahane tanımıyoruz. Biz geldik eğitim gerideydi, Milli Savunma 1. sıradaydı. Şimdi ise Savunma 6. sırada, Milli Eğitim 1. sırada. Bunu yaptık.

Sevgili Osmaniyeli kardeşlerim; bitmedi, üniversite biz gelmeden önce iktidarda kim vardı? DSP-MHP-ANAP, öyle mi? Gerçeği söyleyeceğiz. Üniversite öğrencilerine ne veriyorlardı? 45 lira burs veriyorlardı, 45 liracık. Şimdi ne veriyoruz? 240 lira veriyoruz, 240 lira. 45 lira nerede, 240 lira nerede. Eğer mastır yapıyorsa mastır öğrencisine 480 lira veriyoruz. Doktora öğrencisine 720 lira veriyoruz. Çünkü eğitimde diyoruz ki engel yok. Geçen yıl dedik ki, ne kadar müracaat olursa olsun hepsini destekleyeceğiz. Ne kadar üniversite öğrencisi, yüksekokul müracaat etti biliyor musunuz? 900 bini aştı ve hiçbirin kapıdan geri çevirmedik. Ya burs aldılar, ya kredi aldılar, hepsine bunu verdik.

Değerli kardeşlerim; iş bitmedi, bakınız şurada sadece önümüzde bir adım var. Şimdi 2002'den 2007'ye kadar çıraklık dönemiydi. 2007-2011 kalfalık dönemiydi. Şimdi 12 Haziran'dan sonra ne başlıyor? Ustalık dönemi başlıyor. İnşallah bunun nemasını Osmaniye de alacak. Türkiye hazır, hedef 2023... İstikrar sürsün, Türkiye Büyüsün. İstikrar sürsün, Osmaniye Büyüsün. Burası da büyüsün. İnşallah daha iyi olacak.

Değerli kardeşlerim; bakınız, sağlıkta attığımız adıma bakınız. Göreve geldik, istediğin hastaneye gidebiliyor muydun? Ah ah. Ama şimdi istediğin hastaneye gidiyor musun? Kapılar açık, istediğin eczaneden alabiliyor musun? Peki bizden önce DSP-MHP-ANAP, o zaman bunlar insanı düşünmediler mi? Biz onlardan devraldık. Değerli kardeşlerim, o zaman bizim insanımızın sağlık durumuyla niçin ilgilenmediler, zor bir şey miydi bu? Bak biz bunu hallettik.

Şimdi sağlıkla ilgili Ana Muhalefetin Genel Başkanı, biliyorsunuz SSK'nın Genel Müdürlüğünü yaptı 90'lı yıllarda 8 yıl. Batırdı biliyor musunuz, batırdı. O dönemde bir SSK'yı yönetemedi. İşte o hani reçeteyi verip ilaçların yarısını aldığımız dönem oydu. Hani giderdiniz, kuyruğa girerdiniz, bir numara verirlerdi size, doktor sizi muayenehanesine çağırırdı, öyle mi? Muayenehaneye gider, parayı verir, bir şey de yaptığı yok. Bu çileleri hep beraber çektik mi? Ama biz bunları yaşadığımız için dedik ki biz bir daha bunları yaşatmayacağız. Onun için devletin hastaneleriyle SSK'yı birleştirdik. Özel hastanelere dedik ki, bak sizden de hizmet alabiliriz, onlar da koştu. Ve bütün yolları bütün vatandaşımıza açtık. İstediğin hastaneye git ve istediğin eczaneden de ilacını al. Şimdi alıyor muyuz? Elhamdülillah. Demek ki görevimizi yapıyoruz. Bununla da kalmıyoruz... Biz halkımıza efendi olmaya gelmedik, biz halkımızın hizmetkârı olmaya geldik. Bizim farkımız bu. Çünkü biz şuna inanıyoruz: Halka hizmet hakka hizmettir. Biz buna inanıyoruz.

Değerli kardeşlerim; bakınız, ama bak şimdi böyle bir mitingde bireysel konuları konuşamayız, işimiz çok, bunları anlatmamız lazım.

Değerli kardeşlerim; bu güzel günde, bu anlamlı buluşmada sizlerle bir projeyi eğitimde size müjdeleyeceğim. Şimdi biz bir akıllı projeye geçiyoruz. Hani diyorlar ya, ustalık dönemi, nedir o? Akıllı tahta. Artık akıllı tahtayla karatahtayı kaldırıyoruz. Öğrenciler, karatahta dönemini kaldırıyoruz. Artık bütün dersliklere bilgisayar donanımlı akıllı tahta geliyor. 4 yılda bu projeyi tamamlayacağız ve bütün öğrencilerimize ücretsiz olarak elektronik kitap vereceğiz. Bu ne biliyor musunuz? Hani IPad var mı, IPad büyüklüğünde ve bütün müfredatı ona yüklüyoruz. İsterseniz kitabınızı bile yanınızda getirmeye gerek yok, onunla gidip onunla gelebileceksiniz. Ama kitaplarınız bizim birer nostaljidir, onun için yine de yanımızda taşımakta fayda var. Yine bir defterimizi yanımızda taşımakta fayda var. Fakat derdimiz şu: Amerika'da George, Avrupa'da Hans, Helga neden istifade ediyorsa, benim ülkemde de Ahmet'im, Mehmet'im, Ayşe'm, Fatma'm, Hatice'm, Hülya'm hepsi bunlardan istifade etmesi lazım. Osmaniyeli Ahmet niçin bundan istifade etmesin, Mehmet niçin istifade etmesin, Ayşe, Fatma niçin istifade etmesin? Bunlar zor şeyler değil, işte yapıyoruz şimdi, yapıyoruz. İnşallah bütün ön hazırlıkları bitirdik ve şimdi ihale aşamasına geldik ve ihaleyi hemen seçim ardından yapıyoruz ve ihaleden sonra da peyderpey ürettikçe okullarımıza bunları yerleştireceğiz, tüm okullarımıza. Yani batı, doğu, kuzey, güney hiçbir ayırım yapmayacağız.

Sevgili kardeşlerim; hastanelerde de şu anda Türkiye genelinde aynı şekilde 18 helikopter ambulansımız var. 16 noktadan halkımıza hizmet veriyor. 2 tane jet ambulansımız var. Şimdi 3 tane daha alıyoruz, 5 jet ambulansımız olacak. Yani Allah göstermesin, fevkalade bir durum olduğunda hemen bunlar imdada yetişecek.

Bakınız sevgili kardeşlerim; burada önemli bir adımı daha sizlerle özellikle paylaşmak istiyorum. Tabii ki merakınızı mucip olabilir. Sağlıkta bu atılan adımlarla birlikte acaba Türkiye genelinde ulaşımda ne yaptık? Şu ana kadar Cumhuriyet tarihinde 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol, duble yol yapıldı. Fakat biz 8 yıla sevgili Osmaniyeliler, 13 bin 600 kilometre bölünmüş yol yaptık. Şu anda Osmaniye-Hatay arasını bölünmüş yol yaptık, biz yaptık. Ve değerli kardeşlerim, bu kararlılığımız aynen devam ediyor. Hızlı tren var mı artık Türkiye'de? Var. Ankara-Eskişehir tamam. Şimdi Eskişehir-İstanbul arası yapılıyor. Ankara-Konya buna çok üzüldüm, MHP'nin el kitapçığında bir haber gördüm. Ankara-Konya arasına hızlı tren yapacaklarmış diye bir haber. Üzüldüm, çünkü demek ki Türkiye'yi takip etmiyorlar. Bakınız, biz şu anda bu ayın sonu Konya'ya yapacağım seyahatte inşallah bitirdiğimiz Konya-Ankara hızlı treniyle gideceğim Konya'ya. Biz hızlı treni bitiriyoruz, ama Sayın Bahçeli'nin bundan haberi yok, bundan haberi yok. Tavsiye ederim, Ankara-Eskişehir hızlı trenini kullansın. Ve inanıyorum ki, Ankara-Konya'yı da kullanacaktır. Şu anda Sivas da yapılıyor. Bunlar Türkiye'yi kuşatacak. Yani demir ağlarla ördük dört bir yanı diyor ya Atatürk, inşallah demir ağlarla öreceğiz, bölünmüş yollarla öreceğiz. İnşallah Türkiye'nin dört bir yanına artık uçakla ulaşabiliyor muyuz? 46 noktada hava alanımız var. Şu anda 1 saatte hava alanına ulaşabiliyorsunuz ve böyle bir imkanı yakaladık. Ve artık havayolları ne oldu? Halkın yolu oldu. Bu hale getirdik. Fiyatlar düşük, rahatlıkla gidilebiliyor, bu duruma geldi. Ve yeni ustalık döneminde inşallah bir 15 bin kilometre daha ne yapacağız? Bölünmüş yol yapacağız.

Sağlık hizmetlerinde büyük şehirlerimizin tamamına şehir hastaneleri kuracağız. Bunların alanı 1 milyon metrekare olacak. Bu alan üzerinde bu hastaneleri kuracağız en ileri teknolojiyle, bütün büyük hastanelerde.

Değerli kardeşlerim; adalet hizmetlerinin kalitesini yükseltmek için altyapısını güçlendirdik, bununla ilgili adımlar attık. Osmaniye ve Kadirli Adalet Sarayını biz tamamladık ve hizmete açtık. Bizzat. Ve Osmaniye-Hatay bölünmüş yolunu zaten kullanıyorsunuz. Ayrıca size verdiğimiz bir sözü gerçekleştiriyoruz. Organize sanayiden İskenderun Körfezine yol projesinde ihale aşamasına geldik, inşallah en kısa zamanda onu da tamamlayıp hizmetinize açacağız.

KÖYDES, değerli kardeşlerim, 57 trilyon Osmaniye'ye KÖYDES'ten kaynak gönderdik ve teferruatına girmiyorum, sadece köylerimizde yol ve su bu sorunu halletmek için. Ve bütün bunlara ilave olarak değerli kardeşlerim, şu anda susuz 118 tane, 383 tane de suyu yetersiz ünitemizin içme suyu sıkıntısına hamdolsun son verdik.

Tabi burada bir şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. O ne biliyor musunuz? Lütfen buna çok dikkat edin. Bunu da sakın ha, farklı yere kimse çekmesin, ama bazı gerçekleri bilelim diye anlatıyorum. Bakınız, biz nasıl bir Türkiye aldık. 3 Kasım 2002, Türkiye'nin IMF'ye borcu neydi kardeşlerim? 23,5 milyar dolardı. Kimden aldık iktidarı? MHP-DSP-ANAP'tan aldık. Onlar borçlandı, biz ödedik, ödedik ödedik ödedik. Şu anda ne kadar borcumuz var? 5 milyar dolar. Biz bunu bir celsede öderiz, problem değil. Ama çok ucuz bir faizle aldığımız için diyoruz ki bunu yavaş yavaş öderiz. Ne zaman bitecek bu? 2012'nin sonunda tamamını temizleyeceğiz. Bakın, onlar IMF'in kapısında kuyruğa girdiler, ama bizim böyle bir derdimiz yok. Biz, 3 yıldır IMF'le anlaşma filan yapmıyoruz ve öyle bir niyetimiz de şu anda yok. Biz bize yetiyoruz. Ayaklarımız yere sağlam basıyor evvelallah.

Bakınız, bizim milli bankamız Merkez Bankası değil mi? Merkez Bankası. Merkez Bankasının kasasında ne vardı biliyor musun Osmaniyeli kardeşim? Öyle milliyetçilik lafla olmuyor. Milliyetçilik gerçek vatan sevgisini istiyor, üretim istiyor, ülkeye kazandırmayı istiyor. Kasadaki para 27,5 milyar dolardı. Peki şimdi kasada ne var? Şimdi kasada 93 milyar dolar var. Şimdi kardeşim, yani bunu ben söylemeyeyim mi? Mecburen söyleyeceğim. Benim halkım, benim vatandaşım bu gerçekleri bilsin.

Bakınız, MHP'nin iktidarı döneminde devletin borç stoku neydi biliyor musunuz? Milli gelire oranını söylüyorum sizlere, yüzde 61. Yani 100 liranın 61 lirası borçtu. Şimdi ne oldu biliyor musunuz? 25. 61'den 25'e. Devletin borçlanma faizi onların döneminde neydi biliyor musunuz? Yüzde 63. 100 lira alıyorlar, 63 lira faiz ödüyorlardı. Şimdi ne oldu? Yüzde 7, gençler yüzde 7. Bu faizler kimin cebinden çıkıyordu? Benim Osmaniyeli kardeşimin cebinden çıkıyordu, çiftçimin, köylümün, memurumun cebinden çıkıyordu. Ama buna bizim iktidarımız hamdolsun son verdi.

Enflasyon neredeydi? Yüzde 30. Enflasyon canavarı bizim cebimizi sömürmüyor muydu? Enflasyon canavarı cebimizi sömürmüyor muydu? Yüzde 30'du. Şimdi ne? Şimdi 4,3, 4. Buraya düşürdük. Bu ne demek biliyor musunuz? Bu aradaki fark, asgari ücretin üzerine koy, bu demektir.

Bakın ben burada sizlere çok iddialı bir tablo sunacağım, bu çok çok önemli. Nedir o? Sevgili kardeşlerim, 2002 yılı itibariyle 2 lira pirincin kilosu. Değerli kardeşlerim, 2002 sonu itibariyle, yani MHP'nin iktidarında asgari ücretle 92 kilo pirinç alınıyordu. 2 lira. Şimdi ne alınıyor? 136 kilo, asgari ücretle. Artış ne kadar? Yüzde 47. Buğday unu, değerli kardeşlerim, 0,95'ti. Bu rakamdan hesap ediyoruz. MHP'nin iktidardan ayrıldığı dönemde ne kadar alınıyordu asgari ücretle biliyor musunuz? 194 kilo. Şimdi ne kadar alınıyor? 337 kilo. Artış ne? Yüzde 74. Ayçiçeği yağı ne kadar alınıyordu MHP'nin ayrıldığı dönemde? 64 kilo. Şimdi ne alınıyor? 126 kilo. Artış ne? Yüzde 97. Çay 5,8 lira. Ne kadar alınıyordu? 32 kilo. Değerli kardeşlerim, şimdi ne alınıyor? 49 kilo. Artış ne? Yüzde 53. Toz şeker 1,6 lira. Ne kadar alınıyordu? 115 kilo. Şimdi ne kadar alınıyor? 242 kilo. Artış ne? Yüzde 110.

Sevgili kardeşlerim; başka bir şey anlatmaya gerek var mı? Halep oradaysa arşın Osmaniye'de. Bakın, eğer MHP'nin 2002 sonundaki iktidarında asgari ücretle mutfağa giren eğer bugünkünden daha fazlaysa bak biz bu görevi bırakmaya hazırız. Onlar hazır mı onu söylesinler. Biz ileri gittik ileri. Kimse milleti aldatmasın ve şu asgari ücret artı enflasyon bunu şöyle hesapladığınız zaman Türkiye çok farklı bir yerde. Bunu çok iyi anlatacağız. Şu anda kaç günümüz kaldı? 37 gün. Ne yapacağız? Kapı kapı dolaşacak mıyız? Kapı kapı dolaşmaya evet mi? Beyler, bak hanımlar evet diyor, siz ne diyorsunuz? Bir göreyim elleri, elleri göreyim elleri. Bu sadece Tayyip kardeşinizin işi değil, bu bizim milli davamız. Bunu beraber çözeceğiz. Öyleyse durmak yok Yola Devam. Eyvallah. Türkiye hazır, hedef 2023. İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün. Sağ olasınız, var olasınız. Bu yolculuğu böyle sürdüreceğiz.

Bakın değerli kardeşlerim; burada tabii ki sizlere çok daha fazla şeyler anlatmak isterim. Fakat biz şimdi Osmaniye'de 11 ayrı eserin de açılışını yapacağız. Düziçi'nde Haruniye Kaplıcasından tut, buradaki birçok eserlere varıncaya kadar bunların açılışlarını yapacağız. Maşallah. Ve Osmaniye'nin heyecanı heyecanıma farklı bir heyecan kattı. Ve inşallah bu milletin gücü daha da artacak; hem içeride, hem dışarıda. Artık dışarıda gündem belirleyen bir Türkiye var, gündemi belirlenen bir Türkiye yok, o tarih oldu tarih.

Sevgili kardeşlerim; hazırız değil mi? Şu kalan süreyi iyi değerlendireceğiz, çok koşacağız, çok çalışacağız ve evvel Allah inşallah 12 Haziran akşamında da demokrasi bayramımızı beraber kutlayacağız.

Şöyle bayrakları bir görelim, elleri görelim. Şarkımızı beraber söylemeye var mıyız? Beraber söylüyoruz değil mi şarkımızı? Hazırız. Beraber yürüdük biz bu yollarda...

Fakat bu bana biraz az geldi. Şimdi ben bu akşam Ankara'ya döneceğim. Cumartesi Düzce, Zonguldak oradayım. Yarın Ankara'da çünkü görüşmeler var. Çünkü biz hem meydanlardayız, bir taraftan da devletin işleri var onları da yürütüyoruz. Ama sizin dualarınız, o dualarınızın himmetiyle evvel Allah güçlüyüz, kuvvetliyiz, yola devam ediyoruz, hiç merak etmeyin.

Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.

Günümüz kutlu olsun, 12 Haziran ülkemiz, milletimiz, Türk demokrasisi için hayırlara vesile olsun. Allah yar ve yardımcımız olsun diyorum. Kalın sağlıcakla.
Bilal Baştan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-09-2011, 03:07   #16
Kullanıcı Adı
Bilal Baştan
Standart Başbakan Erdoğan’ın Düzce Yığılca Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni…
07.05.2011

Değerli kardeşlerim, artık 35 günümüz kaldı. İnşallah 12 Haziran'da ustalık dönemine başlayacağız. Bildiğiniz gibi, 2002-2007 çıraklık dönemimizdi, 2007-2011 kalfalık dönemimizdi, şimdi 2011 ve arkası ustalık dönemimiz olacak. Biz, Sinan'ların torunuyuz. Diyordu ya Mimar Sinan, Süleymaniye benim kalfalık eserimdir, Edirne Selimiye benim ustalık eserimdir diyordu. İşte biz de ta Belediye Başkanlığımızdan bu yana İstanbul'da başladık ve hamdolsun 2002-2007 iktidarımız, sizler bizlere bu görevi verdiniz, 2007'de tekrar verdiniz ve kalfalık dönemini de bu şekilde tamamladık, şimdi ustalık dönemine geçiyoruz.

Projelerimizi açıkladık, açıklamaya devam ediyoruz. Çünkü çok daha farklı bir Türkiye'yi, daha modern bir Türkiye'yi inşallah benim insanımın çok daha insanca, çok daha refah, huzur, mutluluk içerisinde yaşadığı bir Türkiye'yi sizlere hazırlamanın gayreti içinde olacağız. Çünkü biz, milletimize efendi olmaya değil, biz milletimize hizmetkar olmaya geldik. Çünkü biz halka hizmeti hakka hizmet olarak gören bir medeniyetin çocuklarıyız. Bu yola böyle çıktık. Ne olacak, yani er veya geç öleceğiz, öyle mi? Kimsenin kalması, hiçbir canlının kalması mümkün mü? Ama CHP'li bir milletvekili adayı, hem de koskoca güya profesör, İstanbul'un Zincirlikuyu Mezarlığının girişinde eskiden ruhuna Fatiha yazıyormuş da, o pek rahatsız etmiyormuş, ama şimdi orada "Her nefis ölümü tadacaktır" ifadesini görünce bu sinir bozucu diyor. Sevgili kardeşlerim, herhalde Allah'ın ayeti olduğunu bilmiyor, profesör ama. Bunlar, profesörler her şeyi bilen zannediyor. İlim sahibi olmak yetmez, irfan sahibi olmak yeter. İrfan sahibi olmak nedir? Yunus güzel söylüyor: "İlim, ilim bilmektir. İlim, kendini bilmektir. Ya kendin bilmezsen, nice okumaktır" diyor. Arif, bilmediğini bilen insandır. Ama bunlar, bilmediklerini bilmiyorlar. Değil profesör, ordinaryüs profesör olsan ilim deryasından ancak bir kova su alırsın. İşte Zincirlikuyu Mezarlığının kapısındaki "Her nefis ölümü tadacaktır" ayetini bilmiyorsun, sinir bozucu diyorsun, yoksa ölmeyecek misin? Ya yüzlerce, binlerce insanın her gün öldüğü şu vatanımızda hoca efendinin önündeki tabutun üzerindeki o yeşil örtüde bir şey yazıyor ya, o yazıyor orada. Ne yazıyor orada? Küllü nefsin zaiketül mevt", "Her nefis ölümü tadacaktır" diyor. Ama bunların bundan haberi yok. Haberi olsa bu yanlışı yapmaz. İşte CHP zihniyeti bu, anlayış bu. 12 Haziran'da bunları sandığa gömmeye hazır mıyız? Onun için şu 35 günde çok çalışmamız lazım. Kapı kapı dolaşacağız değil mi? Köy köy dolaşacağız değil mi? Gidilmedik yer bırakmamamız lazım. Yığılca sandıklarda AK PARTi'yle patlamalıdır, ben böyle inanıyorum.

Sevgili Yığılcalı kardeşlerim, Yığılca ismini nereden alıyor? Orhan Gazi'den alıyor. Burası ordunun yığınak yaptığı yerdi. Burada toplandık, dedelerimiz burada toplandı. Burada toplandıktan sonra revan oldu. Ve burada redifler var. Burada gerçek Akıncılar var, bunlar onun diyarı. Dolayısıyla, zaten buradan bu ülkenin aydınlık yarınlarına omuz verecek insanların olduğunu biliyorum ve onlara destek verenlerin olduğunu da biliyorum. Onun için Yığılca ustalık dönemine en önemli desteği verecek olan bir ilçemizdir buna inanıyorum. Zaten Düzce'nin neresine bakarsan bak, hamdolsun onu görüyoruz. Akçakoca'da, Akçakoca'yı görüyoruz. İnşallah şimdi beni yalnız bırakmayacaksınız değil mi Düzce'de? Düzce'ye beraber gidiyoruz değil mi? Orada beraberiz.

Gelirken birkaç kardeşimiz bir şeyler söyledi. Alatlı-Düzce-Yığılca, bu aradaki yollarla ilgili. Sevgili kardeşlerim, zaten biliyorsunuz Yığılca-Düzce yolu başladı. 3-5 kilometresi bildiğim kadarıyla bitti. Diğeri de tamamen bitecek. Bunların hepsi şu anda Planlama'nın kayıtlarında mevcut değerli kardeşlerim, bunlar bitecek. Bakın şu anda Zonguldak'a olan bu güzergahı iyi takip edin. Tüneller yapıyoruz, yaklaşık 10 tane tünel. Delik deşik ediyoruz dağları ve bu dağları delerek ta Zonguldak'a kadar Düzce'den ne yapacağız, ulaşacağız. Bölünmüş yollarla ulaşacağız. Ya bunları yapan bir iktidar Düzce-Yığılca yolunu mu yapamayacak? Evvel Allah bu olacak, hiç endişeniz olmasın, bu da olacak. Çünkü biz Ferhat'ız Ferhat. Siz, Şirin. Ferhat biliyorsunuz dağı deliyor, elinde ker*** vuruyor vuruyor görenler geliyor diyor ki, Ferhat sen ne yapıyorsun? Dağı deliyorum diyor. Ya bununla dağ delinir mi? Su getireceğim diyor. Tekrar sorduklarında verdiği cevap çok manidar, çoğu gitti azı kaldı diyor. Şimdi biz de inşallah Türkiye'mizi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkartacağız, milletimizle beraber çıkartacağız. Sevgili kardeşlerim, hiç endişeniz olmasın. İnanıyoruz, çalışıyoruz, milletimize güveniyoruz, siz de bize güvenin hiç endişe etmeyin. işte 8,5 yılda yaptıklarımız bu işin teminatı, hepsi olacak. Eğitimde yaptıklarımız ortada, sağlıkta yaptıklarımız ortada. İşte hemen şurada stadınızın içinde sağlık ambulansı var, gördünüz mü?

Helikopter ambulans. Buralardan değerli kardeşlerim, her zaman acil bir durum varsa insan götürmek için bunları yaptık. 18 tane helikopter ambulansımız var. Türkiye'nin 16 noktasında bunlar bulunuyor. 2 tane jet ambulansımız var, şimdi ona 3 tane daha ilave ediyoruz 5 tane jet ambulansımız olacak. Olur ya şehirlerarası, yurt dışı bir hasta götürmek gerekirse bunlar da hazır olsun diye. Biz, "Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi" diyerek yola çıktık. Çünkü biz Kanuni'den bu dersi aldık. Yani bir sağlıklı nefese devleti feda eden bir anlayış. Adalet, emniyet, ulaşım, enerji, hepsi, bunları yoğun bir şekilde sürdürüyoruz, sürdüreceğiz.

Değerli kardeşlerim, bir şeyi bilmenizi istiyorum, o da şu: Bir olalım, beraber olalım, iri olalım, diri olalım. Bu çetelere, mafyaya ülkemizi kaptırmayalım. Teröre, teröriste ülkemizi evvel Allah kaptırmayacağız, kaptırmayalım. Ama bu CHP zihniyetine dikkat, bu MHP zihniyetine dikkat. İşte biz biliyorsunuz kimden aldık iktidarı MHP'den, CHP'nin yavrusu DSP'den, ANAP'tan aldık. Öyle mi, onlardan aldık. IMF'nin kapısından ayrılmıyordu MHP, 30 milyar dolar borçlandı, biz geldik 23,5 milyar dolarla devraldık. Ödedik ödedik, şu anda 5 milyar dolar borcumuz var, 5 milyar. 23,5 milyar dolardan 5 milyara, onu da hemen öderiz ha, hiç mesele değil. Ama çok düşük faizle bir borç olduğu için dedik ki yavaş yavaş bu da 2012'nin sonuna kadar bunu da öderiz. Hiç önemli değil. Bakıyorsunuz milliyetçiyiz diyorlar, kardeşim milliyetçiysen Merkez Bankası'nda niye bu kadar az para vardı? Geldiğimiz de koskoca Merkez Bankamızın kasasında 27,5 milyar dolar vardı, yarısı da işçi dövizi, yurtdışındaki işçilerimizin döviziydi. Şimdi Merkez Bankamızın kasasında ne var biliyor musunuz? 93 milyar dolar var. Halep oradaysa, arşın Yığılca'da. Şimdi çıkıyor bakıyorsun sağda-solda Sayın Bahçeli diyor ki, yok şuydu, yok buydu. Kardeşim, işte hesap ortada. Yolsuzluklar, her şey döneminizden bize miras kaldı, şimdi biz ödüyoruz, biz kapatıyoruz.

Değerli kardeşlerim, bütün bunlarla beraber dikkat ederseniz bu attığımız adımlarla Türkiye bir değişim yaşıyor, dünyada bir itibar kazanıyor. NATO'nun içinde Türkiye'nin ayrı bir yeri var, Birleşmiş Milletlerde ayrı bir yeri var, OECD'de ayrı bir yeri var. Değerli kardeşlerim, bütün bu uluslararası kuruluşlarının içerisinde artık Türkiye'nin farklı bir konumu, farklı bir yeri var. Artık gündemi belirlenen bir Türkiye yok, gündem belirleyen bir Türkiye var, böyle bir durumdayız. Geçenlerde Sayın Kılıçdaroğlu benim kayınpederimin memleketine gitti, Siirt'e. Ya Siirt'te konuşma yapıyor. Siirt'teki konuşmasında dengeyi kaybetmiş. Maalesef, orada kullandığı ifade çok çok çirkin. Belki bilmeyenleriniz vardır, yani şahsımıza hakareti katlandık da, ama bu saygısızlığı, bu hakareti, bu alçaklığa katlanmamız mümkün değil. Ne diyor? Diyor ki, "statükonun Allah'ı Ankara'da." Şimdi manevra yapmaya başladı, diyor ki; Başbakan da Allah'ın kuruşuna ihtiyacımız yok dedi diyor, şu benzetmeye bak. Bir defa Allah, mekandan münezzehtir, Allah'a mekan tayin edemezsiniz. Ama bu adamın bu tür bir anlayışı yok ki. Neyi, nasıl, niçin kullanacağını bilmiyor. Geliyor Şeb-i Aruz'a orada başka koşuyor, Kutlu Doğuma geliyor başka konuşuyor. Orada bakıyorsunuz bu işi bayağı iyi hazırlayıp önüne koymuşlar oradan okuyor. Ama kağıtları önünden aldığı zaman dağıtıveriyor. Geçen Samsun'da "bu ezan, CHP sayesinde okunuyor" diyor. Yahu 1941'de bu ülkede bizim dedelerimiz, büyüklerimiz iyi bilir, Tanrı uludur, Tanrı uludur diye ezan okuttular, İnönü'nün dönemi, bunları yaşadık mı amca? Yaşadık değil mi? Allah rahmet eylesin Menderes geldi, merhum Menderes kaldırdı ve aslına döndürdü tekrar aslıyla. Niçin Allahu ekber? Çünkü dünyanın neresine gidersen git, tüm İslam ülkelerinde ezan uluslararası, evrensel bir mesajdır, onun için değiştirilemez, özelliği buradadır. Yani İngiltere'ye gittiğin zaman İngilizce, Almanya'ya gittiğin zaman Almanca olmaz, nereye gidersen git bu evrensel mesajı orada duyacaksın. Çünkü o dili bilmeyen anlamayabilir. Ama evrensel olduğu için nereye gidersen git aynı mesajı duyarsın, özellik burada. Ama öğrenecek, yavaş yavaş onu da öğrenecek. Yoksa bu millet öğretecek, benim milletim öğretecek.

Evet sevgili kardeşlerim, artık daha uzatmayalım değil mi? Çünkü Düzce'yi daha fazla bekletmeyelim. Düzce'de kardeşlerim bekliyor, ama beraber gideceğiz.

Beraber yürüdük biz yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bana her şey sizi hatırlatıyor. Bana her şey sizi hatırlatıyor, bana her şey sizi hatırlatıyor.

Günümüz kutlu olsun. 12 Haziran, ülkemiz, milletimiz, demokrasimiz için, Partimiz için hayırlara vesile olsun diyorum. Oy pusulasının başında ne var? AK PARTi var. Evet mührünü oraya basacağız. Yetki sizde, karar sizde. Allah'a ısmarladık.
Bilal Baştan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-09-2011, 03:08   #17
Kullanıcı Adı
Bilal Baştan
Standart Başbakan Erdoğan'ın Düzce Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni...
07.05.2011

Buradan, bu coşkulu meydandan tüm Düzce'ye, Akçakoca'ya, Cumayeri'ne, Çilimli'ye, Gökyaka'ya, Gümüşova'ya, Kaynaşlı'ya ve Yığılca'ya, az önce oradaydım, selamlar, sevgiler, saygılar gönderiyorum.

Düzce, bu harekete, bu davaya her zaman sahip çıktı. Düzce, bizden güvenini, desteğini, hayır dualarını hiçbir zaman esirgemedi. En son 12 Eylül halk oylamasında Düzce yüzde 72,5 gibi yüksek bir oranda evet diyerek demokrasiye, hukuka, büyük Türkiye sevdasına güçlü bir destek verdi.

Benim Düzceli kardeşlerim, hukukun üstünlüğüne evet dedi. Benim Düzceli kardeşlerim üstünlerin hukukuna hayır dedi. Bunu ortaya koydu. İnanıyorum ki bundan sonraki süreçte de aynı kararlılıkla bu yola, bu yolculuğa devam edeceğiz. Muhabbetinizden, itimadınızdan, bize olan aşkınızdan, sevdanızdan dolayı sizlere teşekkür ediyorum. Allah sizden razı olsun, muhabbetimiz daim olsun. Bu coşku var olduğu müddetçe, bu heyecan sürdüğü müddetçe, sizin hayır dualarınız bizimle olduğu müddetçe bize durmak yok, duraklamak yok, bize rehavet yok. 14 Ağustos 2001'de hangi heyecanla yola çıktıysak, bilesiniz ki bu kardeşiniz bugün de aynı heyecanı taşıyor.

Türkiye'yi imar etmek için, Türkiye'yi baştan başa yeniden inşa etmek için, gönüller fethetmek için nasıl bir coşkuyla yola çıktıysak, bugün de aynı coşkuyla yolumuzda yürüyoruz. Birileri bizi anlamıyor, bizim nasıl bir millet sevdası içinde olduğumuzu, nasıl bir memleket sevdası içinde olduğumuzu birileri anlamak istemiyor. Birileri bizim bu yola başımızı, canımızı, yüreğimizi koyduğumuzu, bu yola beyaz gömleğimizi giyerek çıktığımızı anlamak istemiyor. Onların anlamadığı şu: Biz Orhangazi'nin emrinde buralarda gönülleri fetheden Düzceli Akçakoca'ların, Turgutalp'lerin, Samsa Çavuş'ların torunlarıyız. Biz Düzceli Konuralp'lerin, Gazi Rahman'ların torunlarıyız. Onlar nasıl millet aşkına, memleket aşkına at sırtında canlarını bu yola koydularsa, aynı şekilde millet için, memleket için biz de canımızı bu yola koyduk, bu yola öyle çıktık.

Bakın sevgili kardeşlerim; Düzce, 20. yüzyılın başında çok büyük bir alim zat yetiştirdi. Şurada, Düzce'nin Çalıcuma, eski adıyla Hacı Hasan Köyünden Zahidül Kevseri Hazretleri ömrünü ilme, hikmete, insan terbiyesine adadı. Kabri, şu anda nerede biliyor musunuz? Kabri şu anda Kahire'de. Sağ olsunlar, Belediyemiz, Ticaret ve Sanayi Odamız kabrine sahip çıktılar, restorasyonunu yaptılar. İşte Düzceli o büyük zatın, Zahidül Kevseri Hazretlerinin mezar taşında ne yazıyor biliyor musunuz? Bakın bu çok önemli: "Ey kabrimin başında durup ibretle bakan adam, dünkü ziyaretçi bugün buraya defnolmuştur." Bakın ne kadar anlamlı, dünkü ziyaretçi bugün buraya defnolmuştur; mesele bu, biz ziyaretçiyiz, biz yolcuyuz. Mesele arkada iz bırakmaktır, mesele arkada eser bırakmaktır. Sevgili kardeşlerim, biz ölmeyecek miyiz ya, hep ölmeyecek miyiz? Öleceğiz. Ama bu CHP'liler bu ölüme de inanmıyor. Maalesef, ben CHP'ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum; bak sizin bu yönetici takımında neler var neler. Başınızı iki elinizin arasına alın düşünün. Değerli kardeşlerim, İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığının girişinde şu anda bir ayet var. CHP'nin şu anda bir profesör adayı diyor ki; her gün Zincirlikuyu'nun kapısından geçerken eskiden orada "Ruhuna El Fatiha" Fakat şimdi "Her nefis ölümü tadacaktır" yazıyor. Çok sinir bozucu bir şey diyor. Profesör olmuş ama... Bu, Allah'ın ayeti midir, yoksa Kadir Topbaş'ın bir sözü müdür bunu bilmiyor. O herhalde zannediyor ki İstanbul Belediye Başkanının sözü. Ya bir sor be, neyin nesidir bu diye bir sor. Yani, arada sırada bir cenaze namazına da gidiyorsan, o tabutun üzerindeki o yeşil örtü var ya, orada yazıyor ya, yazıyor. Yani Arapçası ne bunun? Ayet, "Küllü nefsin zaikatül mevt", bu. Her nefis ölümü tadacaktır, bu. Ya bunu bir gör, gör bunu. Yok, görmüyor. Neden? Görmek istemiyor, anlamak istemiyor. Ama biz ölüme inanmışız. Ölüm bizim için bir bitiş değil, ölüm bizim için bir yok oluş değil, ölüm bizim için ba'sü badel mevt'tir, yeni bir hayatın başlangıcıdır, biz böyle bakıyoruz. Onun için de açık söylüyorum; bugüne kadar hiçbir şeyden korkmadık, bundan sonra da korkmayacağız. Bugüne kadar hiçbir tehdide boyun eğmedik, bundan sonra da boyun eğmeyeceğiz. Bugüne kadar önümüze çıkarılan hiçbir engele takılmadık, bundan sonra da inşallah takılmayacağız. Yeter ki sizler bizim arkamızda olun. Yeter ki sizler bizimle olun, yeter ki sizler hayır dualarınızı bizden eksik etmeyin.

Ah kardeşlerim, öleceğiz, sonunda bizi nereye koyacaklar? Ya iki metreküplük bir mezara gömmeyecekler mi? Mezara gömecekler. Benim boyum 1,85, belki bana daha uzunu gerekebilir veya daha büyüğü gerekebilir. Oraya gömecekler. Hoca efendi, musalla taşında namazı kıldırırken gelip de Cumhurbaşkanı niyetine demeyecek, Başbakan niyetine demeyecek, öyle mi? Eğer zengin bir iş adamıysa trilyarder niyetine demeyecek. Ya ne diyecek? Er kişi niyetine diyecek. Bayansa, hatun kişi niyetine diyecek, öyle mi? Gömecekler, gömdükten sonra herkes dağılıp gidecek. Bir daha hatırlarlar mı? Eğer -baki kalan bu kubbede hoş bir seda imiş meğer- eserler bırakmışsan, anılırsın, yad edilirsin. Ama arkanda eser bırakmamışsan, bir daha seni kimse hatırlamaz zaten, yanına bile uğramazlar, aile bile uğramaz, çoluğu çocuğu bile uğramaz. Bayramdan bayrama belki. Öyle değil mi? Öyleyse bu kavga niye, öyleyse bu kin, bu nefret niye, bu öfke niye? İşte bunu aşmamız lazım. Biz bu çetelerin, bu eşkıyanın, gözünü kan bürümüş bu teröristlerin istismarcıların hepsiyle evvel Allah baş edeceğiz.

Kastamonu'da konvoyumuza saldırdılar. Bir Recep'imiz orada şehit oldu. Allah rahmet eylesin. Tüm ailesine ve milletimize tekrar baş sağlığı diliyorum. Fakat telsiz konuşmaları ortaya çıktı. Telsiz konuşmalarında ne diyorlar? Bundan sonraki tek hedefimiz AK PARTi'dir. Bunu söylüyorlar. Ben buradan Düzceli kardeşlerime, tüm Türkiye'deki vatandaşlarıma soruyorum; neden AK PARTi, neden AK PARTi hedef? Çünkü, AK PARTi sorun çözüyor. Çünkü, AK PARTi çözüm üretiyor Çünkü, AK PARTi hizmet üretiyor. Çünkü, AK PARTi kardeşliği pekiştiriyor. Çünkü, AK PARTi doğu ile batıyı, kuzey ile güneyi kucaklaştırıyor. Çünkü, AK PARTi Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Gürcüsü, Abhazası, Romanı, Boşnakı, Arnavutu ayırt etmiyor, birleştiriyor. Neden? Çünkü, Yaradan öyle emrediyor. "Yaradılanı severiz Yaradan'dan ötürü" diyor. Biz de öyle gidiyoruz, Yunus'un diliyle: "Yaradılanı severiz Yaradan'dan ötürü" İşte bundan rahatsızlar.

Açık açık söylüyorum; terör örgütü bu ülkede değerli kardeşlerim, Kürt kardeşlerimin meselesinin çözülmesini, kardeşliğin pekişmesini istemiyor. BDP, bu ülkede Kürt kardeşlerimin sorunlarının çözülmesini, onların çok daha huzurlu bir ortamda yaşamasını istemiyor. Terör örgütü de, BDP de, yoksulluk sürsün, terör devam etsin, analar, babalar, gençler kaybetsin, kan akmaya devam etsin, silah tüccarları kazansın istiyor. Son günlerdeki bütün kışkırtmaların sebebi bu. Gerilimi bu kadar artırmalarının sebebi bu. Alçakça saldırıların arkasında yatan bu. Bataklığın kurumasından, istismarın son bulmasından çekiniyorlar. Bugüne kadar benim yoksul Kürt kardeşimi istismar ettiler. Bundan sonra da bu düzen devam etsin istiyorlar. AK PARTi'nin benim Kürt vatandaşlarımla bir sorunu yok ki. Benim Partimin içinde şu anda 60'ı aşkın Kürt milletvekili var, benim böyle bir sorunum yok. Doğu'dan var, Güneydoğu'dan var, Karadeniz'den var, Akdeniz'den var, Orta Anadolu'dan var, Batıdan var, Trakya'dan var, her yerden var. Sevgili kardeşlerim, AK PARTi bir bölgenin partisi değil, AK PARTi değerli kardeşlerim, bir etnik unsurun partisi değil. AK PARTi 74 milyonun partisi. Bakın 81 vilayetin 80'inde AK PARTi'nin nesi var? Milletvekili var. Ana Muhalefetin var mı? Yavru Muhalefetin var mı? Hiç birinin böyle bir durumu yok. Niye? Onlar Türkiye'yi kucaklayamadılar, onlar tüm milletimizi kucaklayamadılar. Ama biz tüm Türkiye'yi kucakladık, biz milletimizi kucakladık.

Değerli kardeşlerim, bakınız, biz yola çıkarken ne dedik? Tek millet dedik. Niye? Çünkü bu ülkede ayrılık istemiyor. Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Abhazasıyla, Romanıyla, Boşnakıyla, Arnavutuyla tek millet, millet bu demek. Yani bu çatının altında toplanma, millet kavramını ifade eder. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız hepimiz, bunu kabulleneceğiz. Niye zor geliyor? İstemiyor birileri bunu. Yani ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım demek birilerine zor geliyor. Zor gelmesin, bunu dünyanın her yerinde bu işi bilen, inananlar kabulleniyor. Siz de kabul edeceksiniz.

İki, ne dedik? Tek bayrak dedik, tek bayrak. Niye bunlar rahatsız oluyor? BDP'si, terör örgütü niye bizim bu bayrağımızdan rahatsız oluyor? Bayrağımızın rengi al. Neden? Orada şehidimizin kanı var, rengini oradan alıyor. Hilal, bağımsızlığımızın simgesi, oradan geliyor. Yıldız, şehidimizin simgesi, o da oradan geliyor. Mithat Cemal Kuntay ne güzel söylemiş: "Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır" İşte değerli kardeşlerim, onun için de tek vatan diyoruz.

Tek millet, tek bayrak, tek vatan ve 780 bin kilometrekarede tek devlet, bunu söylüyoruz. Bak burada tek din demiyoruz. Niye? Çünkü bu vatan topraklarının üzerinde çok farklı dinlerin mensupları olabilir, yüzde 99'u Müslüman ama veya yüzde 98'i neyse, yüzde 1, yüzde 2 farklı dinlerin mensupları var, Hristiyanı var, Musevisi var vesaire. Ve bu yüzde 98'in içinde farklı mezheplere mensup olanlar da var. Değerli kardeşlerim, olabilir. Bunlara da saygı duyuyoruz, onlar da bizim güvencemiz altında. Farklı dilde konuşanlar olabilir. Farklı dilde konuşmak da bizim için bir zenginliktir. Türkçesi, Kürtçesi, Zazacası, öyle mi? Boşnakçası, Lazcası olabilir, Çerkezcesi olabilir. Bunlar bizim bir zenginliğimizdir, bundan korkmaya gerek yok. Bununla yola çıktık. İşte şimdi inşallah 12 Haziran'dan sonra ilk adım ne olacak? İleri demokrasi. Ne olacak? İnşallah temel hak ve özgürlükler. Bunların adımını atarken de üstünlerin hukukunu korumaya değil hukukun üstünlüğünü koruyan bir anayasayı milletçe hazırlayacağız, milletin diliyle hazırlayacağız. Ve burada anayasa hukukçuları işin çerçevesini belirleyecek. İnşallah terör örgütünün tezgahını da evvel Allah milletimizle birlikte bozacağız. Kurdukları o tezgahın altında kendilerini evvel Allah bırakacağız.

Düzceli kardeşim, oynanan oyunu görmeni istiyorum, kurulan tezgahı görmeni istiyorum. Nasıl kirli, nasıl kanlı bir senaryonun kurgulandığını görmeni istiyorum. Bu ülkede AK PARTi karşıtlarının son 8,5 yıldır yaptıkları gibi, bugün de nasıl aynı hizaya geçtiklerini, çetelerle terör örgütlerinin nasıl işbirliği içinde çalıştıklarını görmeni istiyorum. Sizin ferasetiniz, sizin basiretiniz, sizin sağduyunuz her şeyin üzerindedir. Bu çirkin oyunu da sizin bozmanızı istiyorum. Bu kanlı tezgahı bir kez daha alt-üst edeceğinize inanıyorum. 12 Haziran'da sandıktan öyle bir kardeşlik mesajı verin ki Kandil de, Silivri de dersini alsın. 12 Haziran'da öyle büyük bir Türkiye mesajı verin ki Türkiye'nin düşmanları, şer odakları, silah tüccarları bir kez daha şaşırıp kalsınlar. Bizim kardeşliğimiz, bizim birlikteliğimiz bunların oyunlarını bozacaktır. Öyle mi Düzceli kardeşlerim? Bir olursak, iri olursak, diri olursak her tezgahı bozarız. Kanla beslenenlere, kinle bilenenlere nihai tokadı 12 Haziran'da artık yeter diyerek siz atacaksınız. Düzce, istikrarsız sürsün, Türkiye büyüsün mü? İstikrar sürsün, Düzce büyüsün. Büyüsün mü? Türkiye hazır, hedef 2011. Düzce hazır, hedef 2011. Eyvallah.

Sevgili kardeşlerim, bakınız pek vaktimi alsın istemiyorum ama, dokunmak durumundayım. CHP'nin yeni Genel Başkanı içine düştüğü hırsın etkisiyle ilke tanımadan, sınır tanımadan, ölçü tanımadan her konuyu istismar eden bir siyaset tarzı benimsedi. Dikkatinizi çekiyorum, sadece çetelerden medet ummakla kalmıyor, on yıllar boyunca rekabet ettikleri, en uçta gördükleri siyasi anlayışlarla da işbirliği yapıyorlar. CHP Genel Başkanı, popülizmde bol keseden vaat etmekte sınır tanımıyor. İlhamını kimden aldığı şimdi anlaşıldı. Hani kim ne veriyorsa ben 5 fazlasını veriyorum diyen bir siyasetçi vardı ya, kim o? Kim kim? İşte milletim unutmuyor, milletim bunları iyi tanıyor. Meğer şimdi onlar CHP ile işbirliğine girmişler. Meğer bunlar kendi aralarında çete kardeşliği kurmuşlar. Ömrü boyunca dini istismar edenler, CHP düşmanlığından ekmek yiyenler, şimdi kalkıyorlar AK PARTi'ye karşı CHP ile işbirliği yapıyor. Milletim zaten bunları tasfiye etti. Şimdi 12 Haziran'da inşallah bir kez de CHP ile birlikte tasfiye edecektir, ben buna inanıyorum.

Bakın değerli kardeşlerim, Salı günü Siirt'te evliyalar şehri, İbrahim Hakkı Hazretlerinin, Veysel Karani'nin şehrinde Yüce Yaradıcımıza Kılıçdaroğlu Allah'u Tealaya ağza alınmayacak ifade kullanıyor. Kendisini 4 gündür sarf ettiği bu sözlerden dolayı Müslümanlardan, bu aziz milletten özür dilemeye çağırdım. Ama öyle bir yüzsüzlük ki, öyle bir pişkinlik içinde ki çıkıp milletten, çıkıp Müslümanlardan özür dileme erdemini gösteremiyor. İstiklal Şairimiz Mehmet Akif ne güzel söylemiş, hem de işte tam böyleleri için söylemiş, bak bunu bir dinleyin: "Şarta bakmaz, garbı bilmez, ilimden yok payesi. Bir kızarmaz yüz, yaşarmaz göz bütün sermayesi."

Kızarmaz yüz, bu kadar rahat kullanır mı bir insan, aman Yarabbim, kullanır mı? Şimdi bunlar ne diyor? "Statükocuların Allah'ı Ankara'da oturuyor" şu ifadeye bak. Şu ifadeye bak.

Şimdi bunlar son bir şey daha yaptılar. Bakın, biz polis meslek yüksek okullarına lise ve dengi okulları bitirenlerin de girebilmesi imkanını getiren bir düzenleme yaptık. Ne yapıyor bu düzenleme? Meslek lisesinde okuyan yavrularımızın da şartları el veriyorsa polis olabilmesinin yolunu açıyor. Diğer meslek liselerindekilerle birlikte, yani hepsi buna dahil, endüstri meslek lisesi, motor meslek lisesi, ne bileyim imam hatip lisesi, hepsi buna dahil. Ama tutturmuş, imam hatip lisesinde okuyan kardeşimin buralara girmesine hayır diye açıklama yapıyor ve Anayasa Mahkemesine gidiyor. Kardeşlerim, bu ne menem iştir, bir taraftan ayrımcılık yok diyorsun bizde, öbür taraftan geliyorsun bu ülkede imam hatipliği ayırıyorsun. Ya bunlar bu ülkenin üvey evladı mı? Nedir bu meslek liselilerden alıp veremediğin. Bakın şimdi biz bir adım attık, nedir bu adım? Diyoruz ki, bu ülkede meslek liselilerin oranı yüzde 65-70'i bulacak, düz liseler de yüzde 25-30'a inecek. Niye? Çünkü, meslek lisesini bitiren yavrumuzun bileğine bir altın bilezik takalım. Derdimiz bu, derdiniz bu. Bir yandan televizyon kanallarında da sıkılmadan benim için yandaş yok, vatandaş var diyor. Ne oldu, nerede, nerede nerede söyle. Gelin 12 Haziran'da bunlara haddini bildirin, bildirelim. Bildirmeye var mıyız? Öyleyse durmak yok... Ama kapı kapı dolaşacağız, kapı kapı, köy köy. Ve erkeklere sesleniyorum; bakın hanım kardeşlerimin heyecanı çok farklı, aynı heyecanı sizde de görmek istiyorum, aynı heyecanı. Evvel Allah, bu işi beraber halledeceğiz.

Şimdi hani ikide bir çıkıyor diyor ya, ikide bir çıkıp şunu söylüyor: Yolsuzlukların hakkında ben gelirim, aynı şeyi Bahçeli de söylüyor. Şimdi bunların hepsinin cevabını vereceğim. Tabii bir taraftan da Kılıçdaroğlu kalkmış diyor ki; hangi televizyona istersen gel çıkalım, kimlerle istiyorsan onlarla beraber çıkalım. Ya haddine mi ya, sen daha çıkarsın dur bakalım. Bu lig meselesi ya, amatör kümede oynayanla Süper Lig'de oynayanı bir araya getirmek mümkün mü? Sen daha dur bakalım ya, çok ekmek kuru yiyeceksin, daha çok işin var. Çünkü, bir defa seni bugüne kadar yaptıkların naksediyor. Bak CHP Muğla Milletvekili adayı, DGM'nin eski savcısı 21 Mayıs 2003 tarihli Neşter Operasyonu iddiasında ne diyor. O dönemde Kılıçdaroğlu, SSK'nın Genel Müdürlük makamında oturuyor. SSK'da yolsuzlukların diz boyu olduğunu belirtiyor. İddianame sosyal güvenlik kurumlarındaki tabloyu şöyle özetliyor: Sosyal güvenlik kurumları, devletin sırtında bir kamburdur, kurumlar iyi yönetilmemektedir. Bu kurumlarda yolsuzluk diz boyudur. Bu kurumlar kuyrukla, yolsuzlukla anılır olmuştur diyor. Genel Müdür kim? Kılıçdaroğlu. Değerli kardeşlerim, ve Kılıçdaroğlu'nun bu milletvekili adayı Muğla'daki, o zaman sanık sıfatıyla değil de tanık sıfatıyla çağırıyor. Sanık sıfatıyla değil tanık sıfatıyla çağırdığı için şimdi Kılıçdaroğlu işte o zaman kendisine karşı böyle bir kıyak yapan bu savcıyı da şimdi vefa borcu diye aday yapıyor, nereden? Muğla'dan. Tıpkı yanı başımızdaki Zonguldak adayı gibi. Biraz sonra Zonguldak'a geçiyorum, tıpkı Zonguldak adayı gibi. Zonguldak adayının durumunu biliyorsunuz. Nerede bu? Silivri'de. Silivri'de de yatmadı, iki yılı aşkın zamandır hastanede yattı. Hasta olduğu için mi? Doğrusu ben inanmıyorum. Siz inandınız mı? Ama bak şimdi aday. Şimdi ne var biliyor musunuz? CHP Genel Merkeziyle Silivri'ye bir tünel yaptılar, bunun mahareti o. Ve bu tünelden geçişi sağlayacaklar, dertleri o. Ama ben inanıyorum ki, Zonguldak'taki kardeşlerim de ona gereken cevabı 12 Haziran'da verecek. Bu istismarcılara siz geçit vermeyeceksiniz. Ve bizim değerlerimize hakaret edenlere inanıyorum ki geçit vermeyeceksiniz. Bu yolsuzluğa bulaşmış olanlara geçit vermeyeceksiniz, ben buna inanıyorum.

Değerli kardeşlerim, Sayın Kılıçdaroğlu'nun Genel Müdürlüğü döneminde biz SSK hastanelerinde rahat rahat hizmet alabiliyor muyduk? Ah ah, kuyruğa gir, sıra gelir mi gelmez mi belli değil. 90'lı yılları hatırlayın, ne çileler çektik, ne çileler, ah. Reçeteyi verirsin, ilacın yarısı var yarısı yok. Ayşe Abla, öyle miydi? Fatma Abla, öyle miydi? Ahmet Bey, nasıl, öyle miydi? Bunları yaşamadık mı, yaşadık. Ne yapacağım ben bu ilacı diyor, orada eczacıya soruyorsun, sana verdiği cevap, eczaneden alacaksın. Ya ben SSK'lıyım, maaşımdan kesiyorsunuz bunu, bunu niçin vermiyorsun? Yok ilaç kardeşim, cevap bu. Biraz daha direnirsen azarlanıyorsun. Bunları hep yaşadık mı? Yaşadık. Peki değerli kardeşim, şimdi istediğin hastaneye gidiyor musun? İstediğin eczaneden ilacını alıyor musunuz? Eee, Sayın Kılıçdaroğlu, sen neyi anlatıyorsun ya, hangi halka anlatacaksın? 600 lira ben size vereceğim demek suretiyle benim vatandaşımın kanacağına mı inanıyorsun? Her doğan genel sağlık sigortasıyla doğuyor, işte sosyal devlet bu. Her ailenin şu anda aile hekimi var mı? Hemen telefonla irtibatını kurup derdini anlatıyor musun? Çözümü arıyor musun? Sosyal devlet, modern devlet bu. Biz bunu gerçekleştirdik. Daha da ileri gideceğiz, daha modern olacağız. Bakın şu anda 18 noktada ambulans helikopterimiz var. 2 tane jet ambulansımız var, 3 tane daha geliyor, 5 tane jet ambulans. Olur ya ülkenin bir ucundan diğer bir ucuna gitmek için bunlara ihtiyacımız olabilir.

Değerli kardeşlerim, ülkemize ve insanımıza hizmet yolunda gecemizi gündüzümüze katıyoruz, katmaya devam edeceğiz. Şöyle geriye dönüp baktığımızda ve geçmişle mukayese ettiğimizde, elhamdülillah ülkemizin her karış toprağında izimizin olduğunu görüyoruz. Mutluyum, attığımız adımları görüyorum. İşte geçen Iğdır mitingine gittim, hava o gün sisliydi, Ağrı'dan geçmek mümkün olmadı dedik karadan gidelim. 145 kilometrelik o yolu duble yol olarak gittik, duble yok. Ve daha önce Partimi kurmak için gittiğimde Iğdır'a, bir gidiş bir geliş, riskli yollar. Ama şimdi iki gidiş, iki geliş, gayet güzel yollar güvenli. Şimdi bir örnek vereceğim; Düzce-Karadeniz Ereğli bitiyor. Tüneller, bir tünel hariç hepsi bitti, 8 tane tünel şu anda bitmiş vaziyette. Diğer tünelin de orada kamulaştırmada bir sıkıntımız var, onu da anlaşıyoruz inşallah bu hafta içinde ve onu da bitirdikten sonra büyük ihtimalle Temmuz sonu, Ağustos gibi hem buralara teşekküre geleceğim, hem de oraların açılışını yapacağız. Ve Düzce, Zonguldak'a artık bu yollarla bağlanacak. Akçakoca hattı aynı şekilde, bunları bağlayacağız. Niye? Modern Türkiye bu, muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkan Türkiye bu. Bunların Türkiye'de çakılı kazığı yok, çakılı kazığı. İşte Bolu Dağı yanınızda. Bu Bolu Dağı ne canlar aldı değil mi? Bunları benim Düzceli kardeşlerim çok iyi bilir. O zaman Düzce il değildi, ne çileler çekerdik. Ah ah, ne canlar gitti bu dağda. Ama şimdi Bolu Dağı Tünelini halletmek kime nasip oldu? Bize. Bizden öncekiler ne dediler? Bu olmayacak dediler. Peki ne olacak? Ne dediler biliyor musunuz? Burayı en iyisi doğalgaz depolama alanı yapalım dediler. İnanın. Hatta birileri de çıktı dedi ki, burayı patates deposu haline getirelim, bunu da dediler. Biz ne dedik? Hayır, bu tüneli biz yapacağız dedik ve yaptık. İşte bakın şimdi herkes bu tüneli rahat rahat huzur içinde kullanıyor. Bir gidiş tüneli, bir geliş tüneli, iki gidiş, iki geliş. İş bilenin, kılıç kuşananındır, olay bu.

İşte okulunda eğitim gören öğrencimizin, hastanede tedavisini yaptıran teyzemize kadar her kardeşimin gönülden söylediği bir Allah razı olsun sözü bize en büyük mükafattır. Bölünmüş yoldan giderken bize bir Allah razı olsun demesi bize yeter. Çünkü, o güvenle gidiş geliş çok önemli. Yine kazalar oluyor ama, asgariye indi, daha da azalacak. Çünkü, 15 bin kilometre, kolay değil, 79 senede 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol yaptılar. Biz şurada 8 senede 13 bin 600 kilometre yaptık. 13 bin 600 kilometre. Bunu 15 bine tamamlıyoruz, 2023'e kadar bir 15 bin kilometre daha yapacağız. Şimdi buralardan geçecek, yakında ne geçecek buralardan? Hızlı tren geçecek. Ah ah, Eskişehir'e geldi, şimdi Eskişehir-İstanbul arası yapılıyor. Değerli kardeşlerim, neden? Modern Türkiye'ye bu yakışır. 81 vilayetimizle inşallah gurur duyacağız. Düzce'miz de her alanda bundan istifade ediyor, edecek.

Bakın eğitim dedik. Düzce'de 8,5 yılda 320 derslik yaptık. Düzce'nin gelişimine büyük katkı sağlayan bizden öncekilerin gerçekleştiremediği Düzce Üniversitesini biz kurduk. Ve Düzce Üniversitesine Tıp Fakültesini kazandırdık. Her işin başı sağlık dedik. Sağlık hizmetlerinin kalitesini yükseltmek için 62 trilyon sağlık alanında yatırım yaptık. 3 bin 300 bilgisayar gönderdik Düzce'deki okullarımıza. Değerli kardeşlerim ve şu anda Düzce Üniversitemizin 8 fakültesi var, 3 enstitü, 8 meslek yüksekokulu var. Sevgili kardeşlerim, üniversitemizde şu anda 9 bin 500 öğrenci var, gayet güzel bir gelişme. Ve 1200 kişilik bir akademik personeli var. Şimdi eğitim fakültesi kurma kararını da aldık, 9. fakülte de geliyor. Değerli kardeşlerim, çalışmalara başlandı. Ve yurt kapasitesini de 949'du geldiğimizde, şimdi 1774'e çıkardık. Bu sene yatırım programımızda yer alan Akçakoca'daki 500 yatak kapasiteli yurdun yapımına da süratle devam ediyoruz. Sevgili kardeşlerim, öğrencilerimize biz gelmeden önce burs olarak ne veriliyordu? Üniversiteli öğrencilerimiz nerede, nerede? Ne veriliyordu? 45 liracık. Öyle mi? Şimdi ne veriyoruz? 240 lira, 240 Kredi Yurtlar Kurumu'nda kalanlara ayrıca bir de beslenme yardımı olarak ne veriyoruz? 150 lira. Ne yaptı? 390 lira veriyoruz, ayrım yok. Kim müracaat ederse ya burs, ya kredi. Geçen yıl toplamda ne kadarı buldu biliyor musunuz? 900 bini aştı müracaat edenlere verdiğimiz bu destek. Şimdi ilköğretimde, ortaöğretimde yavrularımız okula başlarken sıralarının üzerinde kitaplarını buluyor mu? Ayırım var mı? Zengin fakir ayırt etmeksizin hepsine veriyoruz.

Ama şimdi yeni bir döneme giriyoruz, o çok önemli. Değerli kardeşlerim, artık akıllı tahta dönemine geçiyoruz, akıllı tahta. Ve akıllı tahtada sevgili gençler, her dersliğe kara tahtayı kaldırıyoruz, akıllı tahtayı koyuyoruz. Bunlar bilgisayar donanımlı akıllı tahtalar. Sınıflarımızda projeksiyonlarımız, her şeyimiz var. İnternet ağıyla dünyaya bağlıyız. Ve her yavrumuza böyle bir elektronik kitap vereceğiz. Elektronik kitap, bu. Görüyorsunuz değil mi? Bütün müfredat bunun içinde var. İşte görüyorsunuz, icabında bununla gidip geleceksiniz başka bir şeye gerek yok, hazine bu hazine. Bunlardan ücret almayacağız, ücretsiz olarak bunları biz sizlere vereceğiz. Bunlar Kılıçdaroğlu projesi değil. Bunlar AK PARTi'nin projesi, farkımız bu. Kaynak Kemal değil, ya? Kaynak Türkiye. Sizin bu sizin, kaynağı sizsiniz. Siz veriyorsunuz, biz de size geri gönderiyoruz, yapılan bu, farkımız bu. İnşallah bununla birlikte ta George Amerika'da nasıl okuyorsa, öyle mi? Aynı şekilde Düzce'de de benim Ahmet'im, Mehmet'im, Hasan'ım, Hüseyin'im, Ayşe'm, Fatma'm, Hülya'm aynı şekilde okuyacak. Ya onlar okuyor da siz niye okuyamayasınız. Yani bu yokluktan değildi ki yoksulluktan değil di ki ama götürüyorlardı. Ama şimdi durum öyle değil, şimdi bereket var hamd olsun, bereket.

Geldiğimizde bu ülkenin milli geliri 3 bin 400 dolardı. Ama şimdi milli gelirimiz 10 bin doları aştı. Yolsuzluğun olduğu bir hükümette bunlar olur mu? Sevgili kardeşlerim, bakınız IMF'den MHP 30 milyar dolar istedi MHP. Kalkmış şimdi bize diyorlar ki biz şöyle yaparız, böyle yaparız. Benim milletin size 5 sene görev verdi, 3,5 sene sonra da bırakıp kaçtınız. Niye? Battınız da onun için. 30 milyar dolar istediler IMF'den değerli kardeşlerim. Peki bize ne kadarla devrettiler bunu? 23,5 milyar dolarla devrettiler. Peki biz ne yaptık? Ödedik ödedik ödedik, şimdi ne var? 5 milyar dolar civarı. Onu da hemen öderiz ha, sıkıntımız yok, anında öderiz. Ama çok cüzi, sembolik bir faiz olduğu için 2012 sonuna kadar onu da sıfırlayacağız, o da bitecek. Bir daha borç morç falan filan böyle şeyler almıyoruz zaten, 3 yılda anlaşma falan da imzalamıyoruz. Çünkü biraz ileri gittiler, siyasi işlere karışmak istediler. Dedik kusura bakmayın. Eğer parayla ilgili konuşacaksak konuşalım, ama kurumlarla ilgili derseniz kusura bakmayın, o iş bizim işimiz, o tür kararı biz veririz, başkası ona karışamaz. Ve 23,5 milyar dolar nere, 5 milyar dolar nere. Bunu biz yaptık. Onlar borçlandı biz ödedik, onlar kirletti biz temizledik.

Değerli kardeşlerim, aynı şekilde bakıyorsunuz, milliyetçiyiz diyorlar değil mi? Milliyetçilik nedir? Bu vatanı sevmektir, doğru. Milliyetçilik nedir? Milletini sevmektir, doğru. Bayrağını sevmektir, vatanını sevmektir, doğru. Kasasını, milli bankasının kasasını güçlü tutmaktır değil mi? Bir göreve geldik ki Merkez Bankası'nın kasasında var 27,5 milyar dolar. Ya Türkiye'ye bu yakışır mı? Bunun da yarısı yurt dışındaki işçilerimizin parası. Hale bak, dedik ki olmaz. Evet, talimatlarımız, görüşmelerimiz hepsi devam etti ve Merkez Bankası'na dedik ki bak bu işi artıracağız. Bir çalışma, hamdolsun bolluk, bereket, şu anda Merkez Bankası'nın kasasında ne var biliyor musunuz? 93 milyar dolar var. 27,5 milyar dolardan aldık, şimdi 93 milyar dolar. Halep ordaysa arşın Düzce'de.

Sevgili kardeşlerim, 35 gün kaldı ha. Yığılca'daki kardeşlerime de söyledim, şimdi size de söylüyorum. Kapı kapı dolaşmaya evet mi? Bütün ahbabı yarini dolaşacak mıyız? Ve inşallah 12 Haziran'ın akşamında, bayramı, demokrasi bayramını, özgürlük bayramını beraber kutlayacağız. Ben bunu görüyorum.

Ve sevgili kardeşlerim, sadece bunlarla kalmadık. Bakın enflasyon neydi? Yüzde 30, geldiğimizde. Şimdi enflasyon ne oldu? Yüzde 4,3, 4. Görmezler, aradaki fark ne demek biliyor musunuz? Asgari ücretin üzerindeki rakam demek. Devletin borçlanma faizi neydi biliyor muydunuz kardeşlerim? Yüzde 63, devlet böyle borçlanıyordu. Ama şimdi yüzde 7-8, bak buraya indi. Bu borçlanma faizleri kimin cebinden çıkıyordu? Milletimin cebinden çıkıyordu. Ama şimdi onlar senin cebinde kalıyor, AK PARTi farkı bu, bunları anlatacaksınız. Devletin kamu net borç stoğu neydi biliyor muydunuz? Yüzde 61, yani milli gelire oranı buydu. Şimdi? Yüzde 25. Nereden nereye geldik değerli kardeşlerim.

Bakın ben burada size bir örnek vereceğim, bu çok önemli. Her gittiğiniz yerde bunu söyleyin. Bakınız biz geldiğimizde buğday unu değerli kardeşlerim, asgari ücretle ne kadar alınıyordu söyleyeyim size. 2002 sonunda 194 kilo buğday unu alınıyordu, aynı buğday unundan şimdi ne kadar alınıyor biliyor musunuz asgari ücretle? 337 kilo. Artış ne kadar? Yüzde 74. Buna şey dahil değil ha, enflasyon farkı dahil değil, onu da koyarsak daha da artar. Bakınız pirinç 2 lira. Aynı pirinçten o zaman 92 kilo alınıyordu, şimdi asgari ücretle ne kadar alınıyor biliyor musunuz? 136 kilo. Artış oranı yüzde 47. Ayçiçek yağı, ne kadar alınıyordu hanım kardeşim, biliyor musun? Söyleyeyim sana. 64 kilo. Aynı ayçiçek yağından şimdi ne kadar alınıyor biliyor musunuz? 126 kilo, litre. Artış yüzde 97. Sevgili kardeşlerim, çay 32 kilo alınıyordu. Aynı çaydan, farklı çay değil, aynı çaydan şimdi 49 kilo alınıyor. Artık yüzde 53. Toz şeker, toz şeker, 115 kilo alınıyordu asgari ücretle, şimdi 242 kilo alınıyor. Artış yüzde 110. Daha anlatayım mı, daha örnek vereyim mi? Kalkıyor çay simit diyor, ya çay simit işte hepsi burada. Nereye vurursan vur hepsinde de artış var.

Düzce'de 62 trilyon sağlığa harcadık. Değerli kardeşlerim, yapımına bizden önce başlanan Merkez Devlet Hastanesi, Muncurlu Kampüsüyle bir aile sağlığı merkezini tamamlayıp hizmete açtık. 4 aile sağlığı merkezi ve 1 halk sağlığı laboratuarının yapımına başladık, süratle tamamladık, hizmete açtık. Ayrıca Merkez Devlet Hastanesi ile bir aile sağlığı ve toplum sağlığı merkezinin yapımına da süratle devam ediyoruz. Onu da yakında hizmete açacağız.

Değerli kardeşlerim, bütün bunlarla beraber bu yürüyüşü hızla devam ettireceğiz. Fakat benim sizden ricam şu: Şu 35 günde nasıl bu kardeşiniz koşuyorsa, milletvekili arkadaşlarım koşuyorsa, hep birlikte bizler de koşacağız değil mi? Sandıklara sahip çıkacağız değil mi? Ve 12 Haziran'ın akşamında da demokrasi bayramını, Partimizin başarısını, zaferini hep beraber kutlayacağız inşallah. Çünkü, hayal sizin Söz sizin Mühür sizin. AK PARTi nerede, oy pusulasının neresinde? En başında, birinci sırada, evvel Allah. Orada AK PARTimizin amblemi, ülkemizin 7 bölgesini aydınlatan ampulümüzün altındaki, evet, daireye evet mührünü ne yapacağız? Basacağız.

Şimdi şarkımızı söylemeye hazır mıyız? Arkalar elleri bir göreyim, bayrakları bir göreyim, maşallah. Hazır değil mi? Gür olsun Zonguldak duysun. Ben nasıl burada sizlere sesleniyorsam, sizden de aynı şekilde.

Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.

Günümüz kutlu olsun, 12 Haziran hayırlı olsun. Türk demokrasisi, Partimiz inşallah 12 Haziran'ı milletiyle beraber, birlik, beraberlik, bütünlük içerisinde bir bayram havasında kutlayalım diyorum. Kalın sağlıcakla, Allah yar ve yardımcımız olsun.
Bilal Baştan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-09-2011, 03:09   #18
Kullanıcı Adı
Bilal Baştan
Standart Başbakan Erdoğan'ın Zonguldak Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni...
07.05.2011

Buradan tüm Zonguldak'a, Alaplı'ya, Çaycuma'ya, Devrek'e, Ereğli'ye, Gökçebey'e selamlarımı, sevgilerimi yolluyorum.

Kömürün alın terinin, emeğin memleketinde bir kez daha bulunmaktan duyduğum memnuniyeti özellikle ifade etmek istiyorum. Kömür ne kadar karaysa, Zonguldak'ın, Zonguldaklı emekçinin yüzü o kadar aktır. Yerin yüzlerce metre altında kazmayla, kürekle kömüre alın terinizi katarak kazandığınız her bir kuruş sizlere, analarınızın ak sütü kadar helaldir. Biz, emek nedir, çalışmak nedir, alın teriyle helal lokma kazanmak nedir çok iyi biliriz. Biz, emeğin, alın terinin değerini çok iyi biliriz. Şunu çok büyük bir gönül huzuru içinde söylüyorum: Şu 8,5 yılda çalışanlar için ürettiklerimiz, çalışanların hakkı için mücadelemiz tüm Cumhuriyet tarihi boyunca yapılandan fazladır. Somut bir örnek mi istiyorsunuz? Bunu özellikle bu CHP'nin yönetici kadrolarına izafe ediyorum. CHP'ye gönül veren kardeşlerime değil, onlar müstesna. Ben yönetim kadrolarına, özellikle 8,5 yıl önce bu ülkede asgari ücret 184 liraydı. Bugün ise asgari ücret 630 lira. Asgari ücreti enflasyonun üzerinde artırdık. Buna bir de enflasyon farkını ilave etmek gerekiyor. Zira yüzde 30'dan enflasyonu aldık, şu anda yüzde 4, arada 26 var fark. Bunu da bu asgari ücretin üstüne koyacaksınız. Zira geçmişte asgari ücret ne yazık ki lime lime ediyordu bizi, cebimizi eritiyordu enflasyon canavarı. 8,5 yılda asgari ücretteki artış nedir biliyor musunuz kardeşlerim? Yüzde 242. En düşük memur maaşını nereden aldık biliyor musunuz? Bunları bilmenizi istiyorum. Bunu CHP'li kardeşlerime söyleyin, 320 liradan aldık. Şu anda en düşük memur maaşı ne biliyor musunuz? 1364 lira. Nereden nereye getirdik. Artış yüzde 326. En düşük SSK emeklisinin aylığı neydi biliyor musunuz? 257 lira. Şimdi 756 lira en düşüğü, buraya yükselttik. Artış oranı yüzde 194. Özürlü aylığı neydi biliyor musunuz? Ah benim kardeşlerim ah, özürlüye 25 lira veriyordu bu vicdansızlar, 25 lira. Peki şimdi biz ne veriyoruz? 300 liraya çıkardık. Evde özürlü bakımını ne yaptık? Asgari ücret yaptık. Evde özürlü bakımını buraya getirdik. Bunlar bu sosyal demokrat geçinen yöneticilerin kitabında var mıydı? Kılıçdaroğlu, SSK'nın Genel Müdür'üydün, senin kitabında da yoktu. Çünkü senin Genel Müdür olduğun zamanda biz ilacımızı alamıyorduk ilacımızı. SSK hastanesine gidersin, eline numarayı verirler sabahtan, kuyruğa girersin. Eğer o gün sıra geldi geldi, gelmedi yandın. Gelse de bir şey olmuyor. Niye? Doktor efendi sizi muayenehaneye davet ediyor. Öyle miydi sevgili kardeşlerim? Muayenehaneye gittiğin zaman ödüyor muydun parayı? Ödüyordun. Eğer Allah göstermesin ameliyat şu bu gerekirse, nereye dönüyorduk tekrar? Gene SSK'ya. Kendi hastanesi gibi orayı kullanıyordu, bunları yaşadık mı? Biz işte bu çileleri çeke çeke geldik. Yavrular, anneler, babalar hastanelerde rehin kalıyor muydu? Ya bunlar ölüyü bile rehin alıyorlardı ölüyü. Şimdi çıkmış geliyor, meydanlarda sıkılmadan, utanmadan bir de bakıyorsunuz şefkat ehli kesiliyor. Ya nasıl bunu söylüyorsun, hangi yüzle söylüyorsun. Bazıları da çıkıyor televizyonlarda dikkat ediyorum, ama diyor o zaman siyasi otoritenin görevi o. Tamam da siyasi otorite görevini yapmıyor diye, sen bürokrat olarak senin başarısızlığını bu gidermez ki sen başarılı bir bürokrat ol. Ne oldu? Her yıl geri gitti SSK. Geri geri geri, 99'da merhum Ecevit'e gitti milletvekili adayı olmak için. Merhum Ecevit bunu ne yaptı? Veto etti. Niye? Başarısız bir bürokrat dedi, veto. Vetoyu yedi. Böyle birisi. Şimdi de bakıyorsunuz biraz sonra çok renkli şeyler söyleyeceğim size, bunu anlatmanız lazım. Ve değerli kardeşlerim, bakınız ortalama bizim dönemimizde kamu, geçmişi söyleyeyim mukayesesini yapayım. Geçmiş dönemlerde bizden önceyi söylüyorum. Ortalama kamu işçi ücreti neydi biliyor musunuz? 1000 lira, ortalamayı söylüyorum. Yani en azından, en yükseğine. Bizim dönemimizde şu anda ortalama kamu ücreti ne oldu biliyor musunuz? 2 bin 300 lira oldu. Biz sizi enflasyona ezdirdik mi? Biz sizi faize ezdirdik mi? Onları da anlatacağım. Ücretli hiçbir kesimi enflasyon karşısında asla mağdur etmedik. Elbette yeterli değil, ama yaptık, yapıyoruz ve yapacağız. İyileştikçe, ekonomik durumda güçlendikçe daha fazla vereceğiz. Çünkü biz niçin varız? Halkımız için varız, halkımız için varız. Biz emanetçiyiz, bu işin sahibi sizsiniz, siz.

Değerli kardeşlerim, Türkiye büyüdükçe bunu ilk önce çalışanlarımıza yansıtmaya devam edeceğiz. Çalışanlardan bakın zorla kesilmiş olan, hatırlıyorsunuz değil mi o nemaları? İşçi kardeşlerim, baletliler, hatırlıyorsunuz o nemaları değil mi? Hani işçi yanlısı olanlar? CHP'de kesti, Doğru Yol'u da kesti, diğerleri de kesti, hepsi kesti. Ne kadar kesti? 13,5 katrilyon. Bugünkü rakamla 13,5 milyar. Geldim ki masanın üstünde bu var. İşçi alacaklı, memur alacaklı. Kimden? Devletten. Ya devlet, işçisine, memuruna borçlu olur mu? Ama bunlar iflas etmiş, iflas etmiş. Bunlar ödeyemiyorlar borçlarını. Tek çıkış yolu buldular, en kolay yol; işçiden, memurdan kes. Kestiler, 13,5 milyar. Eski rakamla 13,5 katrilyon. Bakanlar Kurulu'nda arkadaşlarıma şunu söyledim: Devlet; işçisine, memuruna borçlu olamaz. Tabi ben şimdi medyaya da seslenmez lazım. Ey medya, bunlar niye gündeme gelmiyor? Bunları gündeme getirin, bunları gündeme getirin. Ben sizin yandaş, yoldaş, candaş olmanızı istemiyorum. Ama gerçekleri yazın, söyleyin. 13,5 katrilyonu AK PARTi iktidarı, hemen işçisine, memuruna takır takır ödemiştir. Yolsuzlukların olduğu bir iktidar bunu ödeyebilir miydi? Biz bunu ödedik. Ve sümenin altında, çekmecelerde kağıttan başka bir şey yoktu ha. Para pul yoktu, ama bizim ilkemiz vardı. Çünkü devlet; işçisine, memuruna borçlu olamazdı. Ve biz bu yola işçinin hakkını, alın teri kurumadan ödeyin anlayışıyla çıktık. Bu ilkeyle yola çıkan, işçisine borçlu olur mu, memuruna borçlu olur mu? Ve bunu ödedik. Bitmedi, bu arada bir de baktık ki zaman ilerledikçe a sizi konut sahibi yapacağız diye yine para kesmişler. KEY, kısa adı KEY. Bunu da biliyorsunuz değil mi? Konut Edindirme Yardımları. Ah benim sevgili Zonguldaklı kardeşlerim. Bunları da maalesef bunlar gündeme getirmediler, unutturdular. Ve benim vatandaşlarımın bir çoğu umudunu kesti. O makbuzlarını falan filan da kaybetti. Ve biz onu da araştırmaya başladık. Ve şu ana kadar yaklaşık 3 katrilyon da bunun için ödedik. Hala ödemeye devam ediyoruz. Yani önümüze geldikçe, bulup çıkardıkça bunları da ödüyoruz. Çalışanları ilgilendiren yasalarda, sendikalarımızın arzuları doğrultusunda düzenlemeler yaptık. En son Anayasa değişikliğinde çalışanlarımızı biliyorsunuz gözettik. Bunu 26 maddelik paketin içerisine aldık. Ekonomik, sosyal konseyi artık anayasal bir kurum haline getirdik.

Sevgili kardeşlerim, 1 Mayıs resmi tatil miydi? İşçi kardeşlerime sesleniyorum, resmi tatil miydi? 1 Mayıs'ı sömürenler ve şu anda da CHP'den aday olan beyefendi, CHP'nin koalisyon ortağı olduğu dönemlerde sosyal demokratların kenarından, köşesinden tutunduğu dönemlerde niçin 1 Mayıs'ı tatil yapamadınız? Ama AK PARTi, 1 Mayıs'ı resmi tatil ilan etti ve bunu gerçekleştirdi. 1 Mayıs'ta Taksim'i toplantılara kim açtı? Gene biz açtık, gene biz açtık. İşçi dostuyum, emekçi dostuyum diyerek emekçinin alın terini istismar edenler, iktidarda oldukları dönemde emekçi için hiçbir adım atmazken, biz sorunları tek tek çözdük ve çözüyoruz.

Sadece Zonguldak'ta 8,5 yılda 3 bin yeni işçiyi işe yerleştirdik. Bunu biz yaptık. Biz istismar yapmıyoruz, istismar siyasetine prim vermiyoruz. Biz, laf üretmiyor, slogan üretmiyor, iş üretiyoruz iş.

Bakın sevgili kardeşlerim, Türkiye'nin uçsuz bucaksız petrol kuyuları yok, petrol rezervleri yok. Türkiye'nin sonsuz altın madenleri yok. Bizim en büyük değerimiz, en büyük gücümüz, kaynağımız, emeğimiz, alın terimiz; dürüst, çalışkan işçilerimiz. Biz bu ülkeyi emek sömürü yapmadan, emek üzerine büyüttük, emek üzerine büyütmeye devam ediyoruz. Şuraya özellikle dikkatlerinizi çekmek istiyorum: Türkiye'de emeğe musallat olmuş, sofradaki ekmeğe musallat olmuş bazı canavarlar vardı. Bu canavarların birincisi neydi? Enflasyon. Sizin alın teriniz, sizin kazancınız her ay yüksek enflasyon karşısında eridi ve değerini kaybetti. Neydi bu geldiğimizde? Yüzde 30. Şimdi ne oldu? Yüzde 4. Değerli kardeşlerim, bu şimdi kimin cebinde kalıyor? Benim vatandaşımın cebinde kalıyor.

Bakınız devletin borçlanma faizi neydi biliyor musunuz? Yüzde 63 faiz ödüyordu devlet, öyle borçlanıyordu. Şimdi değerli kardeşlerim, devletin borçlanma faizi ne oldu? Şimdi yüzde 7, yüzde 8, buraya düştü. Bu aradaki fark kimin cebinde kalıyor? Halkımın cebinde kalıyor, o yüzde 55 senin cebinden çıkıyordu bu para. Ama ne yapıyorlardı biliyor musunuz? Merkez Bankası devamlı karşılıksız para basıyordu, devamlı karşılıksız para basıyordu. Bunun adı neydi biliyor musunuz? Bu modern hırsızlıktı, modern hırsızlık. Ve onun için de ne yapıyorlardı? Akşam yatıp sabah kalkıp 1 sıfır koyuyorlardı, 1 sıfır koyuyorlardı. 6 tane sıfır koydular, kim koydu bunları ey Kılıçdaroğlu, kim koydu bunları ey Bahçeli? Sizin geçmişiniz koydu sizin.

Değerli kardeşlerim, eskiden biz zengin kime derdik? Eskiden milyonere zengin derdik değil mi? Bir adam milyonerse zengin, öyle derdik. Fakat öyle hale geldik ki 1 milyona, 2 milyona tuvalete gider hale geldik. Öyle miydi? Biz kalkıp dedik ki biz 6 sıfırı atacağız. Şu anda bize devamlı hakaretler eden bir tane köşe yazarı dedi ki, "6 sıfırı atsınlar, ben Taksim Meydanı'na çıkıp anırırım" dedi. Herhalde evinde anırıyor. Attık 6 sıfırı, enflasyon patlar dediler, ne oldu enflasyon patladı mı? Çatladı, çatladı, 30'dan 4'e düştü. Olay bu.

Ve değerli kardeşlerim, bakın kamu net borç stoğumuz neydi biliyor musunuz, milli gelire oran? Net yüzde 61. Yani 100 liranın 61 lirası borçtu. Şimdi ne oldu? Yüzde 25'e düştü. İtalya aldı başını gidiyor, Japonya'sı aldı başını gidiyor, ama Türkiye'de istikrar var, Türkiye'de güven var, Türkiye güvenli bir liman, böyle bir noktaya geldik. Artık dünyada Türkiye'nin bir itibarı var, Türk Lirasının itibarı var, değeri var. Hamdolsun artık cebimizde dolar, avro filan falan değil, eskiden biliyorsunuz bir ara ne oldu? Rahmetli Özal öncesini şöyle bir düşünün. Hemen ilk iş şuydu: Değerli kardeşlerim, hatta o dönem de dahil. Maaşı alan doğru döviz bürosuna gidiyordu, TL'yi dövize çeviriyordu, niye? Değerini korusun diye. Şimdi böyle bir dert var mı? Döviz bürosu kalmadı ki zaten, hepsi kapandı. Niye? Çünkü paramın değeri var, böyle bir sıkıntımız yok. Milliyetçilik budur Sayın Bahçeli, bu, bu. Siz paramızın itibarını rezil ettiniz.

IMF'nin kapısına gittiler, kuyruğa girdiler. 30 milyar dolar borç aldılar IMF'den, 30 milyar dolar. Biz iktidara geldiğimizde ne kadar bize devrettiler biliyor musunuz? 23,5 milyar dolar borç devrettiler. Biz ödedik ödedik ödedik, şu anda ne kadar borcumuz var? 5 milyar dolar, buraya kadar düşürdük. Zonguldaklı kardeşim, istersek şu anda hemen öderiz, anında öderiz ha, öyle bir sıkıntımız yok. Fakat biz bunu çok ucuza satın aldığımız için acelemiz yok. 2012'nin sonuna kadar onu da ödeyeceğiz, bitireceğiz. Ve bakın biz IMF ile 3 yıldır anlaşma filan imzalamıyoruz. Evvel Allah biz kaleyi içerden fethettik zaten. Ve milliyetçiyiz diyorlar. Öbürüne bakıyorsun o da zaten bir hal. Ve 27,5 milyar dolar milli bankamız, Merkez Bankasının kasasında döviz vardı. Bunun da yarıdan fazlası işçi döviziydi, yurt dışındaki işçilerin dövizi. Sevgili kardeşlerim, şu anda Merkez Bankamızın kasasında döviz rezervi ne biliyor musunuz? 93 milyar dolar. 27 milyar dolar nere 93 milyar dolar nere. Büyük Türkiye'ye bu yakışır, biz bunu başardık evvel Allah. Yere sağlam basıyoruz, çürük değil. Çünkü Türkiye'ye yakışan bu. Onun için Türkiye hazır...Türkiye hazır, hedef 2023. İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün. İstikrar, önemli olan bu, bunu başaracağız.

Ve değerli kardeşlerim, bitmedi. Tabi bu yolculukta bir şey çok önemli. 36 milyar dolar ihracatı olan bir Türkiye'ydik. Ama şimdi hamdolsun 132 milyar doları yakalayan bir ülke olduk. Krize rağmen şu andaki durum 122 milyar dolar. Ama bu yıl sonu itibariyle tekrar 132'yi inşallah yakalayacağız, hiç endişeniz olmasın, yakalayacağız. Ve aşacağız. Çünkü hedef 2023'te 500 milyar dolar, bunu yakalayacağız. Fakat bu arada güzel şeyler de oluyor ha, baktım ki Kılıçdaroğlu, bizim rakamlara endeksli bazı rakamlar açıklıyor. Biz bir zamanlar hortumları kesmekten filan bahsediyorduk, o da şimdi bizim Genel Merkeze hortum, bunları döşüyormuş. Ya ben senin su tesisatçısı olduğunu nereden bileyim ya. Yani şimdi bu işe dönmüş.

Sevgili kardeşlerim, bakın hiçbir zaman taklitçi, aslı gibi ne olmaz? Olamaz. Bunlar mukallit, bunlar mukallit. Ekmeğe, emeğe musallat olmuş nice canavarlar vardı, bunlardan bir tanesi de bu ülkelerde çetelerdi, mafyaydı, hukuk dışı örgütlenmeler demokrasiye musallat olmuştu. Bu ülkede çeteler, istikrara musallat olmuştu. Değerli kardeşlerim, cebimizdeki paraya bunlar musallat olmuştu. Soframızdaki ekmeğe, alın terimizi musallat olmuştu. Türkiye'nin büyümesini, kalkınmasını engellediler, demokrasiyi engellediler, özgürlükleri engellediler, hukuku engellediler, 8,5 yıl boyunca bu çetelere karşı amansız mücadele verdik. Türkiye'yi kirinden, pasından, ağırlıklarından kurtarmak için yoğun mücadele verdik. Demokrasiyle, özgürlükle, istikrarla büyümek için mücadele verdik. Sevgili Zonguldaklı kardeşim, işte şimdi birileri o çeteleri yeniden güçlendirmenin peşinde. Bugüne kadar çetelere avukatlık yapanlar, şimdi çeteleri siyasete taşımanın mücadelesi ve hevesi içindeler. Aslında diyet ödüyorlar diyet. Aslında çetelere borç ödüyorlar. Biliyorsunuz Cumhuriyet Halk Partisi'nde kaset mağduru Genel Başkan gitti, kaset mamulü Genel Başkan geldi. İşte şimdi çetelere borç ödüyorlar. Bakın DSP'nin eski Genel Başkanı açıklama yapıyor. Diyor ki: "Ecevit"i hayattayken ve Başbakanken üzerine beton döküp gömmek istediler" Diyor ki merhum Bülent Ecevit, DSP eski Genel Başkanı Zeki Sezer'e şu sözleri söylüyor: "Benim çekilmemi istiyorlar, yerime de Sinan Aygün'ün geçmesini istiyorlar" O Sinan Aygün şimdi CHP'nin milletvekili adayı. Bitmedi, Sayın Kılıçdaroğlu buraya, Zonguldak'a, merhum Ecevit'in memleketine geliyor, yanında kim var? Ecevit'in yanından bir isim, ismini söylemeyeyim. Hem Sayın Kılıçdaroğlu, hem de o yanındaki şahıs kim için oy istiyorlar, kim için? Mehmet Haberal için oy istiyorlar, ya insan biraz sıkılır. Emrehan Halıcı, zamanında Haberal'ın Ecevit'e iş göremez raporu vereceğini açıkladı ve ikisi mahkemelik oldular. Ya bu ne biçim iştir. Yani anlamak mümkün değil, anlamak mümkün değil. Bu nasıl bir ilişki Allah aşkına, bu nasıl bir çıkar işbirliği. Bütün ömrünü CHP'ye muhalefetle geçirmiş 80 yaşında bir zat var, ayakta zor duruyor. Anlamışsınızdır, anlamışsınızdır benim söylememe gerek yok. O da CHP'nin çete sanığı adaylarına kefil oluyor. Bu nasıl CHP? Solcu deseniz asla solcu değil, sağcı deseniz sağcı değil, sosyal demokratlık hak getire.

Alman şansölyesi Schröder bana bir gün dedi ki: "Sizinkiler dedi sosyal demokrat filan değil" Türkiye'deki CHP için. Gelin dedi siz sosyalist enternasyonale alalım. Bana diyor bunu, tamam dedim gelelim. Ama dedim bir şartım var. Çünkü Türkiye'den CHP, sosyalist enternasyonalde, çıkarın onu biz gelelim dedim. Ya dedi bu dedi aklıma yattı. Zaten birçok liderler bunu benimle paylaşıyor, fakat maalesef kendisi iktidarda fazla kalamadı, ayrıldı. Benzer teklifleri başka sosyal demokratlar da söylüyor. Böyle bir Türkiye'de CHP var. Açık söylüyorum, bunlar Zonguldak'la dalga geçiyorlar. Bunlar sağ iken merhum Ecevit'in üzerine beton dökemediler, şimdi ölüsünün üzerine beton dökmek istiyorlar, yaptıkları bu. Zonguldak bu oyuna gelmez. Zonguldak demokrasi şehridir, Zonguldak çetelere yol vermesin. Ben eminim ki Zonguldak, kendisiyle alay edenlerle 12 Haziran'da dalgasını geçecektir.

Bakın sevgili kardeşlerim, 12 Eylül halk oylamasında CHP, MHP, BDP, TKP, TİP vesaire hepsi bir araya geldiler mi? Geldiler, aynı hizaya girdiler. Kimin karşısında durdular? AK PARTi'nin karşısında durdular. Şimdi yine aynı şekilde hizaya dizildiler mi? Hepsinin tek hedefi neresi? AK PARTi. Ama biz milletimizle beraber onların karşısındayız evvel Allah. 12 Eylül'de başarı sağlayamadılar, milletimize hayır dedirtemediler. Ve yüzde 58'le milletim bunlara rest çekti. Şimdi bu ekip 12 Haziran'da yine aynı hazırlığa girdi. Blok halinde AK PARTi'nin karşısındalar.

Önceki gün Kastamonu'da bizim konvoyumuza alçakça bir saldırıda bulunuldu. Sevgili kardeşlerim, telsiz konuşmaları ortaya çıktı. Telsiz konuşmalarında ne var? Hedef, AK PARTi'dir diyorlar dikkat edin, hedef AK PARTi'dir. Niye? Çünkü, AK PARTi sorun çözüyor, çünkü AK PARTi demokrasiyi savunuyor, çünkü AK PARTi yeni anayasa diyor. Çünkü, AK PARTi kardeşlik diyor. Çünkü AK PARTi, Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Abhazasıyla, Romanıyla Yunus gibi konuşuyor: "Yaradılanı severiz, Yaradan'dan ötürü" diyor. Bu, bunların işine gelmiyor. Bunlar biz Kürtlerin temsilcisiyiz diyor. Yalan, yalan, bunların böyle bir derdi yok. Değerli kardeşlerim, benim Partimde 60'ı aşkın Kürt milletvekili var. Biz tüm 780 bin kilometrekareyi kucaklıyoruz. Biz 74 milyon vatan evladını kucaklıyoruz, ayrım yok. Benim milletim bunu biliyor, bildiği için 80 vilayetten bize ne verdi? Milletvekili verdi. Ama CHP'nin böyle bir özelliği var mı? MHP'nin böyle bir özelliği var mı? Ya bakıyorsunuz bölge partisi, ya şehir partisi. Bazıları da sahil, kumsalların partisi, özellikleri bu. Kimlerin kimlerle işbirliği halinde olduğunuzu görmenizi istiyorum. Kimlerin AK PARTi'ye karşı kirli bir ittifakın içine girdiğini görmenizi istiyorum. Safların nasıl birbirine karıştığını, sağın, solun, terörün, çetenin nasıl AK PARTi karşısında kenetlendiğini görmenizi istiyorum, bunun cevabını evvel Allah 12 Haziran'da sandıklarda siz vereceksiniz. Ve bu tezgahı ben inanıyorum ki sizler 12 Haziran'da alt-üst edeceksiniz. Sizin emeğinize, sizin ekmeğinize, alın terinize musallat olan bu çeteleri, bu terör örgütlerini, bu istismarcıları bir kez daha 12 Haziran'da inanıyorum ki siz sandığa gömeceksiniz. Bunların nasıl istismarcı oldukları 4 gün önce Siirt'te açıkça ortaya çıktı. Gittikleri her yerde istismar siyaseti güdenler, yoksulluğu, işsizliği, terörü, şehit cenazelerini istismar edenler, güzel dinimizi, dini değerlerimizi de artık istismar etmeye başladılar. Başörtüsü diyorlar, Mevlana diyorlar, Kutlu Doğum Haftası diyorlar, türbelerde de maşallah dua ediyorlar. Sonra çıkıp Yaratıcımıza karşı saygısızca, edepsizce ifadeler kullanabiliyorlar. 4 gündür milletten, Müslüman halkımızdan özür dilemelerini bekledik. Yüzsüzlüğü, pişkinliğe vuruyor özür dilemiyorlar. Çok enteresan, bir milletvekili adayları var, bayan profesör, profesör. Ama profesör olmak işi halletmiyor ki. İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığının kapısındanh eskiden geçerken orada "Ruhuna El Fatiha" yazıyormuş. Şimdi diyor bizim için, bunlar bunu değiştirdiler, buraya diyor, "Her nefis ölümü tadacaktır, çok tiksindirici" diyor. Şimdi değerli kardeşlerim, profesör olmak mesele değil, irfan sahibi olmak mesele. "İlim ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir. Sen kendin bilmezsen ya nice okumaktır" Herhalde onun Allah'ın ayeti olduğunu bilmiyor. İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın bir sözü olduğunu zannediyordu herhalde, hani mezarlıklar ona bağlı ya, öyle zannediyordu. Böyle bir gaflet olur mu? Bir sor, araştır, neyin nesidir bu, bir sor. Yok, sormak yok. Halbuki yani gelip de cenaze namazlarında o tabutun üzerindeki yeşil örtü yok mu? O örtüde yazıyor zaten. "Küllü nefsin zakatül mevt" yani her nefis ölümü tadacaktır diyor, orada var, sen de oraya geldiğin zaman senin üstüne de onu örtecekler zaten. O zaman şimdiden bunu vasiyetnamene yaz da, de ki böyle böyle benim üstüme böyle bir örtü de örtülmesin, beni buralara da getirmeyin, bunu söyle. Böyle bir yaklaşım olur mu? İşte CHP'nin zihniyeti bu. CHP'ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum. Bu zihniyeti daha yakıdan tanımanız lazım.

İşte en son meslek lisesi mezunlarının, imam hatip lisesi mezunlarının polis olabilmelerinin önünü açan yasayı Anayasa Mahkemesi'ne taşıdılar. İstersen endüstri meslek lisesi mezunu ol, istersen motor meslek lisesi mezunu ol, ister imam hatip ne olursan ol, bunların maskeleri tek tek düşüyor. Şimdi bir taraftan Anayasa Mahkemesi'ne götürüyor, öbür taraftan dün bir gazeteye açıklama yapıyor: "İmam hatip lisesi mezunları da polis olabilmelidir" diyor. Yani yalanı bu kadar başarıyla söyleyen birisini arayacaksanız, fıkradır bu, Kılıçdaroğlu. Çünkü Kutlu Doğum Haftası'nda bakıyorsunuz, bir başka birisi, kağıt vermişler okuyor. Şeb-i Arus'a geliyor, kağıt vermişler önüne okuyor. Ya bir demokratız, demokratız. Bana valim diyor ki çağırdım, davet ettim, konuşsun mu? Ya biz de diyoruz ki demokratız ya, ne demek ya gelsin konuşsun. Ana Muhalefetin Genel Başkanı, hepsine aynı şekilde yaklaştık. Diyanet İşleri Başkanımız soruyor, ne demek gelsinler konuşsunlar. Bugün birlik, beraberlik günü diyoruz. Ama be kardeşim, onu söylüyorsun ertesi gün hakaretler, küfürler başlıyor. Demek ki buradan bir şey kazanmak diye bir şey yok. Gizledikleri ne varsa tek tek açığa çıkıyor. Bu CHP tekrar fabrika ayarlarına dönüyor.

Zonguldak 12 Haziran'da bunlara dersini verecek mi? 12 Haziran'da bunlara güzel bir demokrasi dersi verecek mi? İstikrar sürsün Türkiye büyüsün" Türkiye hazır Hedef 2023. Zonguldak hazır Hedef 2023. Evvel Allah. Şimdi kardeşlerim, 2002-2007 çıraklık dönemi, geride kaldı. 2007-2011 kalfalık dönemi, geride kaldı. Artık 2011 ustalık dönemi başlıyor. Merhum Mimar Sinan ne diyordu? Süleymaniye, benim kalfalık eserimdir diyordu. Edirne Selimiye benim ustalık eserimdir diyordu. İşte Sinan'ın torunları olarak bizler de eserlerimizi arka arkaya koyduk, yola devam ediyoruz. 8,5 yıl boyunca hayalleri gerçeğe dönüştürüyoruz, hayal denilenler bugün gerçek oldu.

Bakın şimdi ben size burada Zonguldak'tan çok güzel bir örnek vereceğim. Belki de haberiniz yok. Çok ilginç bir örnek bu, ne biliyor musunuz? Sizin biliyorsunuz bir Siviller Beldesi var, Çardak Mahallesi'nde Hasan Veli isimli bir vatandaşımız, Hasan kardeşimizin Allah bağışlasın 3 çocuğu var, 2 tanesi özürlü. Bir gece sobaya kömürü atmışlar, uyuyorlar. Sabah, Hasan kardeşimin kızı okula gitmek için kalkıyor, bakıyor ki ailenin tamamı baygın halde, kömür zehirlenmesinden bayılmışlar. Hemen acil servise haber veriliyor. Fakat ilginç olan şu: Ankara'dan 2 ambulans geliyor ve hemen Zonguldak'a gelip, Afyon'dan da bir ambulans helikopter geliyor ve 2 özürlü çocuğu, anneyi alıyorlar, Ankara'ya getiriyorlar. Yenge hanımın ve 2 çocuğun tedavileri Ankara'da yapılıyor hiçbir ücret ödemeden. Sağlıklı şekilde evlerine dönüyorlar. Tabi ben kendilerine buradan tekrar şifalar diliyorum. İşte sosyal devlet budur, AK PARTi'nin sosyal devlet anlayışı budur, insan öncelikli devlet budur. Devlet, halkının nesi olacak? Hizmetkarı olacak. Biz size efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik farkımız bu. Sevgili kardeşlerim, Edirne'den Hakkari'ye kadar şu anda biz bu hizmeti veriyoruz. Gerektiğinde ambulansla, gerektiğinde helikopter ambulansla, gerektiğinde şimdi 18 tane helikopter ambulansımız var ve bunun yanında 2 tane de jet ambulansımız var. Şimdi bu 2 jet ambulansa 3 tane daha ilave ediyoruz, 5 jet ambulans olacak. Olur ya şehirler arası olabilir, olur ki yurt dışı olabilir, hemen ambulanslarımız alsın ve taşısın. İşte geçenlerde İbrahim Tatlıses'in durumunda olduğu gibi, Almanya'ya Sağlık Bakanlığımızın jet ambulansıyla götürüldü. Yani bu artık Türkiye'nin nerede olduğunu gösteriyor. Yani eskiden af edersiniz ambulans bulamayan bir Türkiye vardı, Türkiye. Hastalarımızı şimdi en hızlı şekilde hastanelere ulaştırıyoruz. Ücret almak yok. Bunlar bizim çıraklık ve kalfalık dönemimizin eserleri. İnşallah ustalık döneminde bundan çok daha fazlasını Türkiye'ye kazandırıyoruz, kazandıracağız.

Şimdi sevgili Zonguldaklılar, yormadım sizleri değil mi? İsterseniz kesebilirim Tamam. Arka taraf yoruldunuz mu? Elleri bir göreyim, maşallah. Burası nasıl? Burasını da iyi görüyorum. Değerli kardeşlerim, bu ülkenin yıllardır çözüm bekleyen bütün sorunlarına el attık. Bir yandan demokrasi ve özgürlükleri geliştirmek, diğer yandan ekonomik kalkınmayı sağlamak için mücadele verdik, önümüze çıkan engelleri birer birer aştık, aşıyoruz ve aşacağız. Artık herkes biliyor ki bu ülkenin çözülemeyecek hiçbir meselesi, hiçbir sorunu yok. Yeter ki kararlılık içinde olalım, yeter ki istikrar olsun, yeter ki samimiyetle bu mücadeleyi sürdürelim. Zonguldak bunun en yakın şahidi. Zonguldak halkının sağlık hizmetlerini almada sıkıntısı vardı. Biz, hem herkesin istediği sağlık kuruluşundan istifade etmesini sağladık. Eğitimde değerli kardeşlerim, kitaplara para veriyor muyuz? Sıraların üzerinde artık kitaplarımız var mı? Var, ilköğretimde de, ortaöğretimde de değil mi? Karaelmas Üniversitesini kim kurdu? 2007'de biz kurduk. Zonguldak'ta üniversite var mıydı? Yoktu. Kuracağız dedik ve kurduk. Sevgili kardeşlerim, bak parasal noktada sıkıntı, eğitime öğretime engel değil. Onun için diyoruz ki ilköğretimde ne veriyorduk? 20 lira, şimdi ne veriyoruz? Erkeklere 30 lira. Kızlara ne veriyoruz? 35 lira. Ortaöğretimde erkeğe ne veriyoruz? 45 lira, kızlara ne veriyoruz? 55 lira. Tabi sosyal güvencesi olmayanlar için bunu söylüyorum, bunu veriyoruz. Kaç çocuk olursa olsun. Çünkü eğitimin önünde engel tanımıyoruz. Biz göreve geldiğimizde eğitim gerilerdeydi milli bütçede. Savunma 1. sıradaydı. Şimdi savunmayı biz ne yaptık? 6. sıraya aldık, Milli Eğitimi 1. sıraya aldık bütçede, 1. sıraya. En çok kadroyu Milli Eğitime veriyoruz. İstiyoruz ki okullarımızda engeller aşılsın. Şu anda Türkiye'de dersliklerdeki öğrenci ortalama sayısı nereye düştü biliyor musunuz? 31. Ah, öğrencilik yıllarımızda 72 kişilik sınıfta okudum ben. Gazetelerden bakardık 80 kişilik sınıflar, nerelerden geldik nerelere gidiyoruz. Tekstil kağıtlarıyla biliyorsunuz okuduk. Ama şimdi biz birinci hamur kağıttan veriyoruz.

Bitmedi, şimdi yenisine geliyoruz. Artık yeni bir dönem başlıyor, artık kara tahtayı kaldırıyoruz, şimdi akıllı tahtaya geçiyoruz. Bu akıllı tahta bilgisayar donanımlı akıllı tahta. Ve her sınıfta projeksiyonuna varıncaya kadar olacak, internet ağıyla dünyaya bağlı olacağız. Ve sizlere elektronik kitap dağıtacağız, bu. Elektronik kitap, ücretsiz olarak bunu sizlere vereceğiz, ücretsiz. Bütün müfredatı buna yüklüyoruz, bütün müfredatı buna yüklü olarak alıyorsun ve artık kitapları da vereceğiz, kitabını da bunu da yanında götürebiliyorsun. Niye? Amerika'da George bunu okuyacak da, bundan istifade edecek de, benim Ahmet'im, Mehmet'im niçin istifade etmesin, Ayşe'm, Fatma'm, Hasan, Hüseyin'in Zonguldak'ta bundan niçin istifade etmesin. Şu anda hazırlıklarımız tamam, ihale hazırlıklarını yapıyoruz ve hemen seçimin ardından ihaleyi de yapıp 4 yıl içerisinde bütün okullarımızı akıllı tahtayla donatacağız ve bunları da dağıtacağız. Ama bu biliyorsunuz şu anda çılgın projenin Türkiye genelini kapsıyor, Türkiye genelini kapsıyor. Nasıl, gençler beğendiniz mi, güzel mi, güzel mi gençler? Ona göre, bütün okullarımızda artık bunlar var. Ve dünya ile konuşacaksınız internet ağıyla, her yere bağlanıyoruz, bunu başaracağız. Ve bu özgüvenin ifadesidir. Yani Türk milletinin neleri yapabileceğini inşallah bunlarla birlikte daha üst düzeyde başaracağız, daha üst düzeyde bunu göstereceğiz. Eğitimde çocuklarımıza en ileri imkanları sağlamaya devam mı? Devam mı? İstikrar sürsün, Zonguldak Büyüsün.

Sevgili gençler, Karaelmas Üniversitesi'nde okuyanlar. Biz gelmeden önce tabi çoğunuz burada öğrenci değildiniz, yoktu böyle bir imkan. Ama burs olarak ödenen neydi? 45 liracık. Şimdi ne ödeniyor? 240 lira, 240 lira öyle mi? Kredi Yurtlar Kurumu'nda kalıyorsa 150 lira da beslenme yardımı veriyoruz. Ne oldu? 390 lira, 390. Eğer mastır öğrencisiyse 480 lira veriyoruz. Doktora öğrencisiyse 720 lira veriyoruz her ay. Burs ve kredi kimseyi geri çevirmiyoruz. Geçen yıl müracaat eden öğrenci sayısı ne biliyor musunuz? 900 bini buldu. Geri çevirmek yok. Niye? Artık kasamız bizim dolu.

Biz o geçmiş dönemlerdeki gibi, yani o CHP'nin iktidarlarında olduğu gibi, unutmayın karneyle gazyağı aldığımız dönemleri unutmayın, ekmeği karneyle aldığımız dönemleri unutmayın. Babamın nüfus kağıdına bakardım, o nüfus kağıdında mühürler, gazyağı mührü, sana yağı mührü bunlar vardı. Şeker aynı şekilde, var var bilirim. İşte bunları unutmayın. Bu CHP'de değişen bir şey yok. Bunlar yeri geldiği zaman biz Atatürkçüyüz, Atatürk öldü, hemen resmini kaldırıp paraların üzerine İnönü'nün resmini koyanlar bunlar Puldan kaldırıp pulun üstüne o resmi koyanlar bunlar Devlet dairelerine aynı şekilde İnönü'nün resmini koyanlar bunlar Kalkıp ondan sonra ders veriyorlar. Ve değerli kardeşlerim, bu oyunları teker teker milletim olarak bozduk, bozuyoruz. Onun için zaten bunlara tek parti iktidarı hiçbir zaman milletim vermiyor, vermez. Ve tabi ki bu önümüzdeki süreçte de inşallah biz milletimizin rotasında yürüyeceğiz, kararlı bir şekilde yürüyeceğiz hiç endişeniz olmasın. Ve bakınız eğitimde bu adımları atarken, sağlıkta bu adımları atarken sevgili kardeşlerim, aynen ilacında, istediğiniz hastaneyi kullanmada en ufak bir geri gidip olmayacak, daha ideali olacak, daha güzeli olacak.

Ve adalette, emniyette biliyorsunuz kararlı bir şekilde adımlarımızı atıyoruz. Adalet saraylarımızı daha kullanışlı hale getirdik, getiriyoruz. Ama şimdi inşallah Zonguldak'ın hayali olan Filyos Limanı'nı hayata geçiriyoruz. Buranın çılgın projesi bu olacak. Filyos Limanı projesi büyük bir proje. Sadece Zonguldak'ın değil, Karadeniz'in kaderini değiştirecek bir proje. Filyos Limanı'nın imar çalışmaları artık tamamlanmak üzere. Liman planını Avrupa Birliği normlarına getirilme aşamasında da artık nihayete yaklaştırıyoruz. Hiç kimseyi mağdur etmeden, Zonguldak'ın yeşiline zarar vermeden, tabiatı tahrip etmeden bu projeyi inşallah başlatacak ve kısa zamanda da tamamlayacağız. Bildiğiniz gibi geçen yıl Ekim ayında Zonguldak'ın içme suyu sorununu kökten çözen tesisi de hizmete açtık.

Değerli kardeşlerim, hizmet katarımız öyle bir uzun ki teker teker anlatmaya kalksak, saatler, günler yetmez. Ben burada Zonguldak'a getirdiğimiz hizmetlerden şöyle birkaç örnek size vermek istiyorum. Değerli kardeşlerim, eğitimde bizim Zonguldak'a 8 yılda yaptığımız derslik sayısı ne biliyor musunuz? 731. Peki ne kadar bilgisayar gönderdik okullarımıza, onu da söyleyeyim. 4 bin 78 bilgisayar gönderdik okullarımıza. Ve sevgili kardeşlerim, tabi bu arada yurtlar yapıyoruz Zonguldak'ımıza. Mesela bunlardan bir tanesi, Alaplı'da 500 öğrenci kapasiteli, artık öyle koğuş sistemi falan yok. Ereğli ve Devrek'te 300'er yatak kapasiteli yurtlar yapıyoruz. Ve yurtlarımızı tamamladığımızda toplam kapasite artış oranı Zonguldak'ta yüzde 207 olacak, yüzde 207. Sevgili kardeşlerim, bütün bunların yanında, bir diğer adım da özellikle en ücra köylerde okullarda bulunan imkanları az önce sizlere gösterdiğim şu elektronik kitaptan takip etme imkanınız olacak. Amerika'da home school denilen, e-okul, yani evden dersleri takip etme imkanını da bununla geçeceğiz, bunun adı Fatih projesi. Bu sürece de inşallah geçeceğiz, bu çalışmalarımız da ayrıca devam ediyor. Eğitimde çocuklarımıza en ileri imkanı vermeye devam edeceğiz.

Sağlıkta Zonguldak'a 76 trilyonluk yatırım yaptık bugüne kadar. Bakınız yapımına bizden önce başlanan Ereğli Devlet Hastanesi ek binası ile, Zonguldak Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesini biz tamamladık ve hizmete açtık. Gökçebey Hastanesi ek binası, Çaycuma Devlet Hastanesi diyaliz ünitesi, Alaplı Devlet Hastanesi ek binası, Alaplı Devlet Hastanesi Poliklinik binası, bir semt polikliniği ve 6 aile sağlığı merkezinin yapımına başladık, süratle tamamladık ve hizmete açtık. Üniversite Araştırma ve Uygulama Hastanesi'nin ek binalarını, Alaplı Diyaliz Merkezi'ni, Çaycuma Karapınar Aile Sağlığı ve Merkezi, Karadeniz Ereğli Dış Hastanesini de toplu açılış törenimizle biraz sonra resmen hizmete alıyoruz. Biraz sonra 60'ı aşkın kamu ve özel sektör eserlerinin açılışını yapacağız az sonra. Değerli kardeşlerim, adalette Alaplı ve Devrek adalet saraylarını tamamladık, hizmete açtık.

Doğalgaz, Zonguldak'a doğalgazımızı getirerek, sanayi tesislerimizin ve evlerimizin bu temiz yakıttan kullanmasını özellikle teklif ediyoruz. Yani bundan istifade ediniz ve bu konuyu yakın takipteyiz. İnşallah şebeke olarak bütün evlere doğalgazı götürmek istiyoruz.

Sevgili kardeşlerim, çiftçiye Ziraat Bankası bizden önce yüzde 59 faizle kredi veriyordu, şimdi nerede biliyor musunuz? Yüzde 5. Yüzde 59 faiz nere, yüzde 5 faiz nere. Diyorlar ki AK PARTi çiftçinin yanında değil, ya daha ne olacak? Yüzde 59 faizle kredi verilirken, CHP vesaire bunlar iktidarda, MHP iktidarda. Ya biz yüzde 5'le, yüzde 5'e indirdik. Yüzde 5'le ayrıca biz sübvanse ediyoruz, burada böyle bir adımı attık. Halk Bankası esnafa yüzde 47 faizle kredi veriyordu. Şu anda Halk Bankası yüzde 5 faizle kredi veriyor. Bak nereden nereye. Ne kadar kredi veriyordu biliyor musunuz? 5 bin lira. Şimdi ne oldu? 20 kat artırdık bunu, 100 bin lira kredi veriyor, esnafa sanatkara, esnafın yanında olan kim? AK PARTi iktidarı, çiftçinin yanında olan kim? AK PARTi iktidarı. Bütün gerçekler, rakamlar ortada. Ama bunlar hesap, kitap böyle bir şey bilmiyor. Devlet Su İşleri 2003-2010 yılları arasında 2,5 kilometre içme suyu tüneli ve regülatörü ile 25 adet taşkın koruma tesisi inşa etti. Sevgili kardeşlerim, böylece Zonguldak'a yılda yaklaşık 10 milyon metreküp içme suyu temini yanında, 25 yerleşim yerini de taşkın zararlarından korumuş olduk. Bu adımlar da böylece atılmış oldu. Şimdi bir önemli adım da burada şu: Onun da üzerinde durmamız gerekecek. Serbest bölgenin gelişmesinde büyük öneme sahip Filyos taşkın koruma projesi, ikinci kısım inşaatına süratle devam ediyoruz. İnşallah bu sene içerisinde bu projeyi tamamlamayı planlıyoruz. Ereğli içme suyu isale hattı ve arıtma tesisinin proje yapımının ihalesini gerçekleştirdik. Alaplı ilçesi ve çevresinin içme suyunu karşılayacak olan Alaplı Göleti ve içme suyu isale hattının ihalesini de inşallah bu sene içerisinde bitireceğiz. Bu arada Karadeniz Ereğli'sini Düzce'ye bağlayan bölünmüş yolu da en geç Ağustos ayında tamamlıyoruz. Biliyorsunuz dağları deldik, tünelleri görüyorsunuz değil mi? 1 tünel kaldı. Onu da tamamladığımızda orada 9 tünelden geçerek Düzce'ye ulaşacağız. Ya bunları biz yaptık. Bunları Ferhat yapar Ferhat. Şirin burada, Şirin'e böyle ulaştık. Ve onların hayalleri bile buna ulaşamaz, bizim fiilimizin ulaştığı yere.

Sevgili kardeşlerim, bütün bunların yanında tabi çok önemlisi, biz Zonguldak'ımızı hamd olsun bölünmüş yollarla da adeta ördük. Ve bu çalışmalarımızda yine yoğun bir şekilde devam edecek. TOKİ olarak 1319 konut inşa ederek, şehircilikte yeni bir dönem burada geliştirdik. Ve hamd olsun şu anda konutlarımızın yapımı da devam edecek. Burada da size bir müjde vereyim, bunu daha önce açıkladım. Fakir fukara, imkanı olmayanlara da şimdi 50 metrekarelik daireler yapacağız. Biliyorsunuz 500 bin konut demiştik, 490 bin şu anda inşaat bitmek üzere, 360 binini sahiplerine teslim ettik. Ve şimdi 2023'e yine 500 bin konut. 50 metrekarelik daireler yapacağız ayrıca. Ve buralarda yeni evlenecek fakir fukara çiftlere çeyiziyle beraber mobilyası olacak... Ve 22 sene, 22 sene taksitle peşinatsız, ayda 100 lira taksitle bunu ev sahibi yapacağız. Şu anda zaten kısmen uyguluyoruz. Ama şimdi bunu daha da geliştireceğiz.

Sevgili kardeşlerim ve Çaycuma Havaalanıyla ilgili veya TOKİ'den sonra, değerli kardeşlerim, attığımız bu adımlarla Çaycuma Havaalanında bile yolcu kapasitesine bir baktığımız zaman, nereden nereye geldiğimizi çok rahatlıkla görüyoruz. Yolcu sayısı 1'e 5 katlamış vaziyette, daha da artacak. Ve bölünmüş yollarda 150 kilometreye yakın bir bölünmüş yolu Zonguldak'ımıza kazandırdık. İnşallah daha da yapacağız ve Zonguldak'ın bu kara talihini de aşacağız.

Sevgili kardeşlerim, şimdi hazır mısınız bilemiyorum. Şarkımız neydi bizim, şarkımız neydi? Tamam. Şimdi birlikte şarkımızı söylemeye hazırız değil mi? Bunu takayım. Bak orada da var. Yabancı değiliz zaten, alışığız. Nasıl olsa kömür ocaklarına indik, oradan kömür de çıkardık, orada işçi kardeşlerimle beraber iftarımızı da yaptık, bunları yaşadık. Hazır mıyız? Şöyle elleri bir göreyim, bayrakları bir göreyim. Maşallah. 35 gün durmak yok. Kapı kapı dolaşmaya.Eş dost, ahbap devam.

Beraber yürüdük biz bu yollarda. Ama kusara bakmayın bu ses bana çok az geldi. Yarın Kilis'e gideceğim, Kahramanmaraş'a gideceğim, Zonguldak'tan selam var duydunuz mu dediğim zaman inan bunu duymazlar. Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.

Günümüz kutlu olsun. 12 Haziran hayırlı olsun. İnşallah 12 Haziran akşamı Türk demokrasisi, ülkemiz, milletimiz, 2023'e çok daha farklı bir dinamizmle yürüyecek. Ustalık dönemine çok daha farklı bir şekilde yürüyecek. Onun için, durmak yok yola devam. Türkiye hazır hedef 2023. İstikrar sürsün Türkiye büyüsün. Allah yar yardımcımız olsun. Kalın sağlıcakla.
Bilal Baştan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-09-2011, 03:09   #19
Kullanıcı Adı
Bilal Baştan
Standart Başbakan Erdoğan’ın Kilis Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni…
08.05.2011

Tüm Kilis'e Musabeyli'ye, Elbeyli'ye, Polateli'ne oralarda yaşayan tüm kardeşlerime selamlarımı, sevgilerimi yolluyorum.

Kilis, bugüne kadar bizden desteğini esirgemedi. Kilis, bizden hayır duasını esirgemedi. En son 12 Eylül halkoylamasında yüzde 67 oy oranıyla Anayasa değişikliğine "Evet" dediniz. Demokrasiye, özgürlüklere, hukukun üstünlüğüne evet dediniz. Yeniden büyük Türkiye'ye destek verdiğiniz için sizlere, tüm Kilisli kardeşlerime kalbi şükranlarımı sunuyorum.

Yine buradan Kilis'ten Kilisli tüm annelerin "Anneler Günü"nü ayaklarının altı öpülesi annelerin Anneler Gününü özellikle kutluyorum. Bu tabi sadece bir sembolik gün, yoksa 365 günün her günü, her anı Anneler Günüdür. Annelere öf bile dedirtmeyeceksiniz, onların hayır duasını her zaman yanınızda bulacaksınız. Bakınız, cennet babaların ayakları altında değil, annelerin ayakları altındadır. Burası çok önemli. Onun için annenin ayağı altı öpülür, orada cennet kokusu var koklanır. Hiç bundan çekinmeyin, bunu yapın, bu size tevazu getirir, bunu hiçbir zaman annelerinizden esirgemeyin. Ana gibi yar olmaz, bunu böyle bilesiniz.

Sevgili kardeşlerim; Kilis bir medeniyet şehri. Kilis, Hazreti Peygamberin; "onlar yıldızlar gibi" buyurduğu Sahabe-i Kiram'ın şehridir. Kilis, Zübeyr Bin Avvam'ın, Talha Bin Ubeydullah'ın, Şurah Bin Hasene gibi nice sahabelerin şehridir. Kilis evliyanın, enbiyanın, alimlerin, zahitlerin, Polat Bey gibi, İslam Bey gibi, Kartal Bey gibi kahramanların şehridir. Öyle şehirler vardır ki, etraflarına ışık saçarlar, yol gösterirler, rehberlik yaparlar. İşte Kilis bağrında barındırdığı büyük zatlarla, yiğit, mert, kahraman insanlarıyla bizim yolumuzu aydınlatıyor, bize yol gösteriyor, ışık tutuyor, rehberlik ediyor. Şunu bütün samimiyetimle söylüyorum: Sevgili kardeşlerim, eğer biz bu millete hayal kırıklığı yaşatırsak, Kilis'te makamı bulunan Zübeyr Bin Avvam Hazretlerinin huzurunda hicap duyarız. Eğer biz bu milletin emanetine halel getirirsek Talha Bin Ubeydullah Hazretlerinin manevi huzurunda mahcup oluruz. Allah bizleri onların şefaatine nail etsin. Her birinden Allah razı olsun, mekanları cennet olsun. Biz onları kutup yıldızları olarak görüyoruz, biz onları yollarımızı aydınlatan ışık olarak görüyoruz, biz onların izinden yürüyor, onlar gibi ölmeden önce ölünüz tavsiyesini kendimize rehber ediniyoruz.

Bizi ölümle korkutacaklarını sanıyorlar, bizi tehdit ediyorlar, bize alçakça saldırıyorlar. Buradan, Kilis'ten Kilisli kardeşlerimin arasından şair Erdem Beyazıt'ın mısralarıyla onlara sesleniyorum. "Ölüm bize ne uzak, bize ne yakın ölüm. Ölümsüzlüğü tattık, bize ne yapsın ölüm." Hangi alçakça saldırıyı yaparlarsa yapsınlar, hangi tezgahı, tuzağı kurarlarsa kursunlar, hangi çirkin senaryoya başvururlarsa başvursunlar biz bu yola başımızı koyduk. Allah'ın izniyle dönmeyecek, vazgeçmeyecek ve bu yoldan, halka hizmet yolundan, bu millete hizmet yolundan vazgeçmeyeceğiz. Diyor ki Mevlana; "Dert adamı yollara düşürür." Ahh benim Kilisli kardeşim, bizim derdimiz var, onun için bu ülkenin yollarına düştük, bizim davamız var, onun için biz kendimizi millete adadık. Dava aşk ister, sevda ister, dava adanmışlık ister. Türkiye davasıyla, millet davasıyla biz bu yolda hedeflerimize emin adımlarla ilerliyoruz. Kilis bize dua ediyor mu? Kilis bize destek veriyor mu? Kilis gönlüyle, kalbiyle, yüreğiyle arkamızda mı? Bu iş bitmiştir. Söz milletindir, yetki milletindir. Bu ülkede artık çetelerin değil, mafyanın değil, bu ülkede milletin sözü geçiyor. Öyle mi? Bu ülkede artık üstünlerin değil, seçkinlerin değil, benim sevgili kardeşlerimin sözü geçiyor.

Son günlerde Doğu'da, Güneydoğu'da, büyük şehirlerde artan şiddet eylemleri, yapılan saldırılar, kalleşçe yapılan terör eylemleri asla ve asla bir tesadüfün ürünü değildir. Birileri yine ihale aldı, şimdi bu ihalenin gereğini yerine getiriyorlar. Ben buradan bu ihalenin içinde olanlara sesleniyorum, bak bunlar aynı zamanda uyuşturucu kaçakçısı. Amerika'nın Hazinesi şu anda terör örgütü PKK'nın ileri gelen 8 tane liderinin isimlerini saymayacağım, zaten bunlar bildiğiniz isimler, bunların tüm malvarlıklarına Amerika'da dondurdu, el koydu. Şimdi ben BDP'ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum. BDP'nin perde arkasındaki gücün ne olduğunu biliyorsunuz değil mi? Değerli kardeşlerim; Amerika bile şu anda bu 8 tane liderin bütün mal varlığını dondurdu. Niye? Uyuşturucu kaçakçılığından bunu elde ettikleri için.

Sevgili kardeşlerim; bakınız bu ülkedeki her eylemin arkasında nelerin olduğunu görün, ona göre de bunlara gereken dersi 12 Haziran'da sandıkta birlikte vermeye hazır mıyız? O ihale var ya, onun şartnamesinde ne var biliyor musunuz? Kan var, nefret var, şiddet var, öfke var, vahşet var. 12 Haziran seçimleri öncesinde AK PARTiyi güya korkutmak, güya yıpratmak için, sandıkları etkilemek için birileri yeni bir kampanya başlattı.

Şimdi bakın sevgili kardeşlerim; Kastamonu olayından sonra hemen telsizlere düştü. Ne dediler? Hedef AK PARTi. Terör örgütünün hedefinde kim varmış? AK PARTi var. Ne demek bu? Yani millet var, millet. Çünkü AK PARTinin rotasını millet çizdi. Birileri değil, millet ve yola biz öyle çıktık. Adeta düğmeye basılmış gibi birdenbire başlayan eski dönemdeki o malum kampanyalar neyse, bugünkü kampanya da aynısı.

Değerli kardeşlerim; millet olarak bizim halkımıza olan güvenimiz sonsuz ve bunu da başarıyla sürdürdüğümüze inanıyorum. Ve bundan sonra da sizlerle birlikte, Kilisli kardeşlerimle birlikte bunu başarılı bir şekilde sürdüreceğiz.

Değerli kardeşlerim; 12 Haziran seçimleri öncesinde milletimizin şu durumu iyi değerlendirmesini istiyorum: Bakınız, Ana Muhalefet Partisinin hali ortada. Her türlü yalan bunlarda var mı? Bol bol atış var mı? Ne diyor? AK PARTi ne veriyorsa ben daha fazlasını veriyorum. Böyle diyor mu? Şimdi milletin zihnini bulandırmak için, milletin hassasiyetlerini istismar etmek için ellerinden ne geliyorsa şimdi onu yapıyorlar. Çıkıyor, ben herkese 650 lira dağıtacağım. İnandınız mı? İnandınız mı? Bir defa benim milletim alın teri dökmeden parayı kabul eden bir millet değil. Eğer gerçekten bu noktada bir projen varsa, çık de ki, ben istihdamı bir defa çözeceğim. Sizin iktidar dönemlerinizi biz gördük. Senin akraba-i taallukatını, terör örgütü mensuplarını nasıl SSK'ya yerleştirdiğini biz kayıtlarla gördük ve bunu Parlamento'da zaten açıkladık. Eski soyadınızda nasıl oralara birilerini yerleştirdiğinizi zaten gördük, bunları açıkladık Parlamento'da, bütün kayıtlarda bunlar var. Ve şimdi enteresan şey, geçmişte birbirlerine bunlar hakaret ederken, birbirleriyle mahkemelik olanlar, şimdi CHP çatısı altında işbirliği içinde bir yandan Ecevit'in üzerine beton dökenler, bir yandan Ecevit'in yol arkadaşları, bir yandan Ecevit'i emekliyi ayırmak isteyenler aynı çatı altında kol kola, hani Kilis'in bulamacı var ya, inanın onda bile bu kadar çeşit yok. Şimdi Kilisli kardeşim bak, acir dolmasını, keşkeki, katmeri, künefeyi, Kilis tavayı bir kabın içine doldurup karıştırsan bundan yemek olur mu? Mide bunu kabul eder mi?

Nasrettin Hoca'ya sormuşlar, Hocam bugüne kadar bir şey icat ettin mi demişler. Sirke ile balı karıştırıp yemeyi ben icat ettim demiş. Ama benim bile hoşuma gitmedi demiş. Şimdi değerli kardeşlerim, şimdi bunlar bir çorba icat ettiler ama, ben eminim ki CHP'ye gönül veren kardeşimin bile, kardeşlerimin bile hoşuna gitmiyor. Bunlar CHP'li seçmeni ülser ettiler ülser. Şimdi çıkmış diyor ki bana, çık televizyonda karşıma tartışalım. Sen daha çıraksın be, çırak çırak. Sen daha amatör küme futbolcususun, amatör küme futbolcusuyla, amatör küme takımıyla kalkıp da Süper Lig takımını aynı yerde oynatırlar mı? Dur bakalım, haddini bil. Senin daha çok yetişmen lazım. Yalnız senin bir 87 yaşındaki akıl hocanın dizinin dibine biraz çök. Kim olduğunu biliyorsunuz değil mi? Ben söylemeyeyim, siz biliyorsunuz. 87 yaşındaki akıl hocanın dibinin dizine çök, dersini belle, biraz daha taktik al. Ondan sonra gel, bunların derdi başka, sen de anlayacaksın ki daha çok işimiz var. Bunlar çete kardeşliği yaptılar, bunlar yıllarca birbirlerine söylemediklerini bırakmadılar. Şimdi AK PARTi karşıtlığında buluştular. Bunların destekçisi kim? İşte bunların destekçisi Doğu'da, Güneydoğu'da BDP. O da vazifesini yapıyor, o da işin kendisine düşen kısmını yerine getiriyor. Terör örgütü bir yandan, Ergenekon öte yandan vazifelerini yerine getiriyor. Her koldan hedefte hangi parti var? AK PARTi var. Demek ki tam doğru istikametteyiz, tam.

12 Eylül halkoylamasında bunlar beraber değil miydi? CHP, MHP, BDP'si, İşçi Partisi, TKP'si hepsi bir araya gelmişlerdi. Bir safta, bir hizada buluşmuşlardı. Neden AK PARTi, neden AK PARTiyi hedef alıyorlar? Çünkü AK PARTi sorunları çözüyor, AK PARTi Türkiye'yi büyütüyor, AK PARTinin Türkiye'nin tüm dünyada itibarını yükseltiyor. AK PARTi Türkiye'yi kucaklıyor, ayırmıyor, ayrıştırmıyor, işte bundan rahatsızlar. Bu ülkede kardeşlik pekiştikçe, huzur arttıkça, istikrar sağlamlaştıkça bunlar rahatsız oluyor. Kışkırtmaya, tahrike başlıyorlar. Ben buradan BDP'nin desteklediği o bağımsız adaylardan bazılarına soruyorum, BDP'nin bu çatışmacı, bu şiddet içeren, bu istismarcı söylemlerine karşı susacak mısınız? Terör örgütünün liderine, Apo'ya peygamber yakıştırması yapanlara karşı sessiz mi kalacaksınız? Bizim dinimiz birlik dinidir. Şuracıkta Cuma Namazı kılınıyor, 50 metre beride, 100 metre beride bunlar da kendilerine göre orada bunlar da Cuma Namazına duruyor. Cuma Namazı birlik, cem etmek böyle bir namaz. Bizde biliyorsunuz Anadolu'da köylerde filan mescitlerde Cuma Namazı kılınmaz. Ya kasabaya inerler, ya ilçeye giderler, hatta ile giderler. Bu çünkü birlik günüdür. Onun için orada cem olurlar, birleşirler. Ama bunlar bırakın siz böyle bir mesafeyi, 50 metre, 100 metre beride dedikleri ne? Bu devletin imamıdır, bunun arkasında kılınmaz. Böyle bir ifadeyi kullandığın zaman sana ne denir? Sana söylenecek tek şey var, bu da terör örgütün imamıdır denirse ne olacak, ne olacak o zaman? Çünkü bizim dinimizde terör yok, bizim dinimizde kardeşin kardeşi öldürmesi yok. Bir kişinin öldürülmesi bir insanlığın öldürülmesi gibidir.

Söyledikleri tek şey var, devlet operasyonları bıraksın, asker silah bıraksın, polis silah bıraksın. Ne demek ya, asker silah bırakır mı, polis silah bırakır mı? Onun bir defa tamamlayıcı unsurudur silah. Neye karşı? Asker dış saldırılara karşı, jandarma içeride polisiyle beraber asayişi sağlamak için. Herhangi bir yerde bir sıkıntı yaşandığında asayişi temin için jandarmamız, polisimiz ne yapar? Olaya müdahil olurlar. Sen kalkacaksın sivili silahlandıracaksın, terör estireceksin, ona meşruiyet kazandıracaksın, kalkacaksın diyeceksin ki asker silah bıraksın, operasyonları bıraksın. Asker, polis operasyon meraklısı değil. Eğer bir yerde terör varsa oraya operasyon var, terörist varsa oraya operasyon yapar, asayişi bozanlar varsa onlara operasyon yapar, zaten bu görevidir. Milletimin huzuru için, mutluluğu için, refahı için bunu yapmak zorundadır.

Sevgili kardeşlerim; birliğimiz, beraberliğimiz daim olsun. Bir olacağız, beraber olacağız, iri olacağız, diri olacağız. Fakat ben burada bir şeyi söyleyeceğim, bazı mukayeseler yapacağım. Bu mukayese biz Hükümeti kimden aldık? MHP'den aldık. Şu anda CHP'nin yavrusu durumunda olan DSP'den aldık. ANAP'tan aldık, öyle mi? Sevgili kardeşlerim, devletimizin onlar dönemindeki kamu net borç stoku neydi biliyor musunuz? Yüzde 61 milli gelire oranı. Şimdi ne oldu? Yüzde 25. Ödüyoruz, borç ödüyoruz devamlı ve gelirimiz de tabi ne oluyor? Artıyor. Ve şimdi buradayız, artık güçlü bir Türkiye var. Bitmedi. Devlet borçlanırken MHP'nin iktidar olduğu dönemde yüzde kaç faizle borçlanıyordu biliyor musunuz? Sevgili Kilisli kardeşim, yüzde 63. Kim ödüyordu bu faizi? Benim Kilisli kardeşim ödüyordu, çiftçi kardeşim, köylü, memur, işçi kardeşim ödüyordu. Yüzde 63. Şimdi nereye düştü bu? Yüzde 7-8. Aradaki bu yüzde 55 fark senin cebinde kaldı benim Kilisli kardeşim.

Bakınız, enflasyon neydi? Yüzde 30. Şu anda enflasyon ne oldu? Yüzde 4,3. Bakın nereden nereye, aradaki fark yüzde 26. Değerli kardeşlerim, kimin cebinde kaldı? Vatandaşımın. Yani asgari ücretin üzerine enflasyondaki bu farkı ne yapacaksın? İlave edeceksin, bu da bir fark.

Bitmedi. Sevgili kardeşlerim, bütün bunlarla beraber IMF'den gittiler o zaman 30 milyar dolar borç aldılar. Kim? MHP, DSP, ANAP. Bize ne kadar devrettiler? 23,5 milyar dolar. Biz geldik, ödedik ödedik ödedik, şu anda ne kaldı? 5 milyar dolar. Onlar borçlandı, biz ödedik.

Bitmedi. Bunlar milliyetçi değil mi? Sevsinler bunlar gibi milliyetçiyi, ne milliyetçiliği. Milliyetçilik; bu millete hizmetkâr olmaktır, bu milletin cebindeki parayı güçlü kılmaktır, yolsuzluklara son vermektir. İşte yolsuzluklara son verdik, bak kasalar dolmaya başladı. Şimdi Merkez Bankasının kasasında ne var? MHP'den aldığımızda 27,5 milyar dolar vardı, yarıdan fazlası yurt dışındaki işçi döviziydi. Şimdi Merkez Bankasının kasasında ne var? Bu yeni müjdeye de hazırlanın, 95 milyar dolar oldu. Devamlı artıyor. Düne kadar 93,3'tü, dün gece yeni müjdeyi verdiler 95 milyar dolar. Daha da artacak.

Sevgili kardeşlerim; şimdi benim MHP'ye gönül veren kardeşlerime bir hitabım var. Bak, milleti sevmek ve bu davaya gerçek manada gönül vermek sıradan bir iş değil. Bu kardeşiniz ta nereye gitti biliyor musunuz? Moğolistan'a. Göktürk Anıtlarının olduğu yere ve orada yol yok. Uçakla nereye indik biliyor musunuz? Tarlaya indik, tarla tarla. Ve oradan adeta kumda safari yapar gibi bir yolculuk yaptık. Ve oradaki eserlerimizi gördük, dedik ki buraya süratle kara kurumdan bir yol yapacağız. Ve 46 kilometrelik oraya bir asfalt yol yaptık. Bak ta orada biz varız, Balkanlar'da, Bosna'da biz varız. Öyle mi? Değerli kardeşlerim, bütün Balkanlar'ı dolaşıp oradaki tarihi eserleri göreceksiniz. Fatih'in eserlerini biz onarıyoruz, restore ediyoruz. Mimar Sinan'dan kalmış eserleri restore ediyoruz. Makedonya'ya gidin orada bizi göreceksiniz, bu eserlerin restorasyonunu göreceksiniz. Niye? Kafkaslara gidin Kırım'da bizim yaptığımız eserleri göreceksiniz. Durmak yok Yola Devam. Çünkü bunlar bize bir emanet, bunu yapmamız lazım.

Sevgili kardeşlerim; bütün bunları yaparken şimdi ben size bir mukayese daha yapacağım. Bakınız, Kilis'te sevgili kardeşlerim biz gelmeden önce ve şu anda 2011 yılı Nisan ayı itibariyle birkaç tane örnek vereceğim. Buğday unu, bunu anneler, bacılar iyi takip edin, örnek. Çünkü mutfağın sahibi, hakimi sizsiniz, siz dahiliye bakanısınız, iç işleri bakanısınız. Erkekler siz de bunu unutun, unutur musunuz? Sakın ha. Bu çok çok önemli, buna dikkat edelim. Bakın, buğday unu bizden önce asgari ücretle ne kadar alınıyormuş biliyor musunuz? 194 kilo. Şimdi asgari ücretle ne kadar alınıyor biliyor musunuz? 337 kilo. Sevgili kardeşlerim, artış ne biliyor musunuz? Yüzde 74, artış oranı bu. Hesap böyle yapılır. Şu kadar verdim, bu kadar verdim bırak sen o işi. O zaman asgari ücretle ne alınıyordu bugün ne alınıyor buna bakalım. Pirinç, 92 kilo alınıyordu. Şimdi ne alınıyor biliyor musunuz? 136 kilo. Artış ne? Yüzde 47. Hangisine vurursanız vurun. Ayçiçek yağı ne kadar alınıyordu? 64 litre. Şimdi ne kadar alınıyor? 126 litre. Artış ne? Yüzde 97. Çay 32 kilo alınıyordu. Şimdi 49 kilo. Artış ne? Yüzde 53. Toz şeker 115 kilo alınıyordu. Değerli kardeşlerim, şimdi 242 kilo alınıyor. Artış yüzde 110.

Sevgili kardeşlerim; bakın asgari ücret mukayesesini yaptım size. İşte MHP-DSP-ANAP iktidarındaki oydu, şimdi bu. Farkı görüyor musunuz? Biz bir farkın partisiyiz. Onun için iktidara geldiğimiz ana kadar Türkiye maalesef sıkıntıların ülkesiydi. 2002-2007 çıraklık dönemiydi, 2007-2011 kalfalık dönemi. Şimdi ne başlıyor 12 Haziran'dan itibaren, ne başlıyor? Ustalık dönemi başlıyor, ustalık. Sinan ne diyor Sinan? Sinan diyor ki; "Süleymaniye benim kalfalık eserimdir, Edirne Selimiye benim ustalık eserimdir" diyor. Şimdi biz de sizinle ustalık eserlerimizi inşa etmeye başlayacağız Türkiye'de.

Sevgili kardeşlerim; CHP Genel Başkanı geçen 5 gün önce Siirt'e gitti. Siirt'te bu milletin, bütün Müslümanların en hassas olduğu konuda Allah-u Teala'nın pak ismini ağzına alarak hakaret dolu ifadeler kullandı. 5 gündür Müslümanlardan özür dilemelisin diyoruz, pişkinliğe, yüzsüzlüğe vuruyor. Özür dilemek yerine kaçamak güreşiyor. Kilis'in güzel bir sözü var; "halının tozu, kötünün sözü bitmez" diye. Öyle mi? Halının tozu, kötünün sözü bitmez. Bunlarda kötü söz bitmez. Her gün bakıyorsunuz bir hakaret, bir küfür. Bu nasıl siyaset, böyle bir siyaset anlayışı olur mu? Değerli kardeşlerim, biz bunlara takılıp kalmayacağız. Çünkü bizim çok daha önemli işlerimiz var ve biz 8,5 yılda yaptıklarımıza şimdi yenilerini ekleyeceğiz ve 2023'e Kilis'imizi, Türkiye'mizi çok daha farklı hazırlayacağız. Şimdi soruyorum, istikrar sürsün Türkiye büyüsün mü? Türkiye hazır, hedef 2023. Eyvallah, bunu başaracağız.

Sevgili kardeşlerim; biz hakim değil, hadim olmak için geldik. Biz bu milletin efendisi değil, hizmetkarı olmaya geldik. Ve görevimizi bu anlayışla yapıyoruz, bunu aklımızdan hiçbir zaman çıkarmadık. Bakınız, Türkiye genelinde biz eğitimde 163 bin derslik yaptık. Sevgili kardeşlerim, sizler şu anda sıraların üzerinde her sene okullar başlarken kitaplarınızı ücretsiz olarak alıyor musunuz? İlköğretimde, ortaöğretimde alıyor musunuz? Sosyal güvencesi olmayan kardeşlerime sesleniyorum. Şu anda ilköğretimde sosyal güvencesi olmayan erkeklere ne veriyoruz? 30 lira. Kızlara ne veriyoruz? 35 lira. Ortaöğretimde erkek öğrenciye ne veriyoruz? 45 lira. Kız öğrenciye ne veriyoruz? 55 lira. Kaç tane çocuğu olursa olsun.

Değerli kardeşlerim; üniversite öğrencilerine aynı şekilde biz göreve geldiğimizde 45 lira burs veriyorlardı, şimdi 240 lira burs veriyoruz, 240. Müracaat eden her öğrenci bu bursu, bu krediyi alır, geri dönmesi yok. Ya burs, ya kredi. Başka bir şey yok. Ve geçen yıl biz 900 bini aşkın öğrenciye burs veya kredi verdik. Bakın 900 bin, dile kolay. Eğer Kredi Yurtlar Kurumunda kalıyorsa 150 lira da beslenme yardımı veriyoruz. Ne yaptı? 390 lira. Mastır öğrencisine 480 lira veriyoruz. Doktora öğrencisine 720 lira veriyoruz. Eğitime verdiğimiz önem bu.

Şimdi size yeni bir müjde veriyorum. Fatih Projesi, artık sınıflardan karatahtayı kaldırıyoruz. Ne diyorsunuz? Artık sınıflardan karatahta gidiyor, onun yerine akıllı tahta geliyor. Bilgisayar donanımlı. 4 sene içinde Türkiye'deki tüm okullarımızı, tüm dersliklerimizi akıllı tahtayla ne yapacağız? Donatacağız.

Bitmedi, bitmedi. Her öğrencimizin eline bir tane bu şekilde elektronik kitap vereceğiz, elektronik kitap. Ücretsiz vereceğiz, ücretsiz. Bunun içerisinde bütün dersler, müfredat buna girilmiş olacak. İstersen kitabını da yanında götürebilirsin, istersen sadece şununla beraber okula gider gelirsin olay bu. Şu anda hazırlıklarımıza başladık ve 4 yıl içinde bütün okullarımıza, tüm öğrencilerimize inşallah akıllı tahta ve elektronik kitabı vereceğiz. Amerika'da George, Almanya'da Hans bu imkanlardan faydalanacak da, Kilis'te benim Ahmet'im, Mehmet'im, Ayşe'm, Fatma'm, Hülya'm, Hatice'm niçin bundan faydalanamasın, neden? Niye bugüne kadar bunlar bunu yapmadı, neden yapamadı? Ufuk ister ufuk, vizyon ister vizyon. Amatör kümede oynayanla Süper Lig'de oynayanın farkı işte bu. İşte şimdi bunlar ustalık döneminin ürünleri. Bakın ben size hayal değil, gerçeği anlatıyorum. Bütün hazırlıklar tamam, şimdi ihale safhasındayız. İnşallah hemen seçimlerin arkasından ihalesini yapıp, ondan sonra da üretim başlıyor ve bu üretimle birlikte de Türkiye'deki okullarımıza akıllı tahtayı, öğrencilerimize de inşallah elektronik kitaplarını dağıtacağız. Farkımız bu.

Sevgili kardeşlerim; bütün bunların yanında bakın derslikler bu şekilde yapılıp giderken, Kilis'e binlerce bilgisayar gönderdik. Sağlıkta attığımız adımlar ortada. Baştan sonra sağlık sistemini yeniden kurduk. Hastaneleri ne yaptık? Birleştirdik. Devlet hastanesi, SSK, özel, vakıf ayırım yok. İsteyen istediği hastaneye gidebiliyor mu? Gidiyor musun kardeşim, gidiyor musun? Eskiden ilacımızı alabiliyor muyduk? Kim vardı SSK'nın başında? Sayın Kılıçdaroğlu. Sayın Kılıçdaroğlu, Genel Müdürdün be, illa siyasetçi mi işe karışacak? Senin döneminde kuyruklarda az mı çile çekti bu millet. 8 sene işin başında kaldın, her sene zarar zarar zarar SSK'yı batırdın be, batırdın. Onunla kalmadı, ne oldu biliyor musunuz? Artık 1999'da baktı ki bu iş yürümüyor, merhum Ecevit'e gitti, aday olmak istedi, siyasete girmek istedi. Herhalde siyasete girmek isteyince, merhum Ecevit de bunun başarısızlığını bildiği için bunu veto etti, sen bize yaramazsın dedi geri gönderdi. Ama şimdi merhumun üzerinden prim yapmak istiyor. Kusura bakma, oradan sana gelebilecek bir şey yok. Senin SSK Genel Müdürlüğün döneminde devraldığın ana kadar SSK takır takır çalışıyordu. Devraldın batırdın ve ne yazık ki ücret politikalarıyla o dönemde ilaçla irtibatı kurma noktasında da değerli kardeşlerim hiçbir vatandaşım ilacını hastanelerden tam alamıyordu. Öyle mi? Reçeteyi veriyorsun, alamıyorsun. Hastaneye gidiyorsun, doktor efendi muayenehaneye çağırıyor. Öyle mi? Muayenehaneye de gittiği zaman parayı ödüyor musun? Soydular bizi, soyup soğana çevirdiler. Şimdi böyle bir sorun kaldı mı? İstediğin hastaneye gidiyorsun, istediğin eczaneden ilacını alıyor musun? Bizim farkımız bu. Artık MR cihazlarıyla, diyalizlerin sayısını artırmak suretiyle Türkiye genelinde 20 bin 500 aile hekimini devreye soktuk. Aile hekiminiz var mı? İstediğiniz anda kendileriyle irtibatlaşıyor musunuz? Batı'da var, bizde de olacak kardeşim. Sağlık evi sayısını Türkiye'de 1572'den 5 bin 268'e çıkardık.

Değerli kardeşlerim; 18 helikopter ambulansımız var, bir tanesi de az önce buradaydı. Bakınız çok enteresan ve olay ne biliyor musunuz? 16 noktada 18 helikopter ambulans bir sıkıntı olduğu zaman arabayla olur ki yetiştiremeyiz, farklı ile gidecek, hemen bunlar devreye giriyor. Eğer jet ambulans gerekiyorsa 2 tane şu anda jet ambulansımız var. Şimdi 3 tane daha geliyor 5 tane olacak. Şehirlerarası olabilir, jet ambulansımızla da taşımak mümkün. Ülkeler arası olabilir, jet ambulanslar devreye girecek. Bu sağlık hizmetlerinin kalitesi ve kolaylığı artık Avrupa ülkeleriyle yarışır hale geldi. Hatta bazılarını geçmiş durumdayız.

Toplu konutta yaptıklarımız ortada. Değerli kardeşlerim, 81 il 800 ilçede yaptığımız konutların sayısı 490 bine ulaştı. Ve bunları inşallah 500 bine çıkaracağız. Ustalık döneminde bir 500 bin daha buna ilave ediyoruz.

Çok enteresandır, 79 senede bu ülkede 6 bin 100 kilometre duble yol yapıldı, 8 senede 13 bin 600 kilometre duble yol yaptık. Aynen yola devam, şimdi 15 bin kilometre doluyor, ustalık döneminde bir 15 bin kilometre daha buna ilave edeceğiz.

Türkiye'de hızlı tren var mıydı? Yoktu, ama şimdi var. Değerli kardeşlerim, Türkiye'nin dört bir yanına 46 tane havaalanı kurduk. Geldiğimizde 24 tanesi çalışıyordu, 12'si çalışmıyordu. 36'yla teslim aldık, şimdi 46 çalışıyor, yenileri yapılıyor ve bunlarla beraber en uzak havaalanı 1 saat. Gideceksiniz, ondan sonra da istediğiniz yere ulaşabileceksiniz. Türkiye'de içeride 1'e 5 şu anda hava taşımacılığıyla giden vatandaşların sayısı arttı.

Sevgili kardeşlerim; sizi bu güneşin altında daha fazla bekletmek istemiyorum, ama bir şey söyleyeceğim. Tarımda benim çiftçi kardeşim Ziraat Bankasına ne faiz ödüyordu biliyor musunuz? Yüzde 59. Şimdi ne oldu? Yüzde 5. Bak nereden nereye görüyor musunuz? Yüzde 59 faiz öderken, şimdi benim çiftçim yüzde 5 ödüyor. Aynı şekilde Halk Bankasından esnaf, sanatkâr yüzde kaçla alıyordu biliyor musunuz krediyi? Yüzde 47. Şimdi değerli kardeşlerim yüzde 5. Ve 5 bin lira veriyordu en fazla Halk Bankası. Şimdi bunu biz 20 kat artırdık, 100 bin liraya kadar kredi veriyor, bu hale getirdik.

Şimdi yeni bir adım daha atıyoruz. SUKAP diye bir proje, SUKAP. İnşallah onu devreye sokuyoruz. Bu proje şu: Su, kanalizasyon, içme suyu bütün bunlarla ilgili değerli kardeşlerim, küçük belediyelere hibe olarak veriyoruz. Büyükleri neyse uzun vadeli olarak çok düşük faizle bu krediyi vereceğiz ve böylece her belediyemizde içme suyu, kanalizasyon ve yağmur suyu kanallarını yapmış olacağız. Ve bunun için bütün kaynak hazır. İlk etapta bu yıl için ayırdığımız para 400 milyon TL'yi ayırdık kenara koyduk, sadece onun için. Görüyor musunuz? Elhamdülillah. Nerelerden nerelere geldik.

Milli gelirimiz neydi? Kişi başına 3 bin 400 dolar. Şimdi ne oldu? 10 bin doları aştı, nereden nereye.

Değerli kardeşlerim; bakınız, toplamda ele aldığımız zaman 230 milyar dolarken, 742 milyar doları bulduk milli gelirde. Yine nereden nereye. İhracatımız öyle arttı, artıyor.

Şimdi 35 gün kaldı, 35 gün. Gece-gündüz kapı kapı dolaşmaya hazır mıyız? Sadece bu kardeşinizi bu yolda yalnız bırakmayacaksınız değil mi? Çok çalışacağız. 2'de 2 değil mi? Değerli kardeşlerim, Kilis'in sesi inanıyorum ki Ankara'ya çok daha gür gelecek. Siz bugüne kadar bizi yalnız koymadınız. Ben inanıyorum ki 12 Haziran'da yalnız koymayacaksınız. Fakat erkekler, bayanların sizden daha sesi güçlü çıkıyor. Kaleyi içten fethediyoruz. Çok teşekkür ediyorum, tebrik ediyorum, sağ olunuz, var olunuz. Biz sizlerle gurur duyuyoruz. Yoğun bir çalışmayla inşallah şu 35 günde gayret edeceğiz ve 12 Haziran akşamı demokrasi bayramını, temel hak ve özgürlükler bayramını, hep birlikte yeni Anayasaya hazırlığı birlikte kutlayacağız. Bir kere daha üstünlerin hukukuna hayır diyeceğiz, hukukun üstünlüğüne evet diyeceğiz.

Şimdi hazır mıyız? Bizim şarkımız neydi? Şöyle bayrakları, elleri bir göreyim bakayım. Arka taraflar bir görelim bayrakları, elleri. Hazır mıyız? Gür seda ile Kahramanmaraş duysun, buradan Kahramanmaraş'a gideceğiz ona göre. Eller eller eller, bir göreyim elleri.

Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.

Günümüz kutlu olsun, 12 Haziran Kilis'imiz, milletimiz, ülkemiz için, Türk demokrasisi için aydınlık yarınlara vesile olsun. Türkiye hazır, hedef 2023. İstikrar sürsün, Kilis Büyüsün. İstikrar sürsün, Türkiye Büyüsün. Allah yar ve yardımcımız olsun diyorum. Kalın sağlıcakla diyorum. Teşekkür ediyorum.
Bilal Baştan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-09-2011, 03:10   #20
Kullanıcı Adı
Bilal Baştan
Standart Başbakan Erdoğan’ın Kahramanmaraş Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni…
08.05.2011

Türkiye'nin kalem kaşıdır, Maraş, Türkiye'nin köşe taşıdır. Maraş, tarihleri inşa ettiren Koca Sinan'ların ustabaşıdır. İşte bugün bir kez daha kahramanlar şehri, yiğitler diyarı, söz ustası, şairlerin memleketi Kahramanmaraş'ı selamlıyorum. Bugün bir kez daha sevgili edelerimi selamlıyorum. Kahramanmaraş, bize Hazreti Ömer'in emanetidir. Kahramanmaraş, bize Halit Bin Velit'in, Hazreti Ali'nin komutanı Malik Bin Eşter'in, Ashab-ı Keyf'teki 7 yiğidin emanetidir. Kahramanmaraş, bize Sütçü İmam'ın, Rıdvan Hoca'nın, Necip Fazıl'ın, Erdem Beyazıt'ın emanetidir.

Bakın sevgili kardeşlerim, Kahramanmaraş 12 Şubat 1920'de tek yürek halinde ne dedi? Maraş, bize mezar olmadan düşmana gülzar olmaz. Kahramanmaraş, 12 Eylül 2010'da üstünlerin hukukuna hayır, hukukun üstünlüğüne evet dedi. Şimdi önümüzde bir 12 daha var. Şimdi önümüzde 12 Haziran 2011 var. Ben, Kahramanmaraş'a güveniyorum. Ben, edelere inanıyorum. Sekiz sıfıra var mıyız? Sekiz sıfıra var mıyız? İnanıyorum ben size. Türkiye'de evvel Allah Kahramanmaraş bir numara olacak buna inanıyorum. Ve 12 Haziran'da Kahramanmaraş hedefi 12'den vuracak buna inanıyorum. Ve 12 Haziran'da Kahramanmaraş istikrar sürsün, Kahramanmaraş büyüsün diye haykıracak. Öyle mi? İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün mü? İstikrar sürsün, Kahramanmaraş büyüsün mü?

Sevgili kardeşlerim; bugün "Anneler Günü." Cennet annelerin ayakları altında. Annelerinin ayaklarının altı öpülür. Annelerin ayakların altında cennetin kokusu var, koklanır. Ben öperim, öpüyorum, herhalde siz de öpüyorsunuzdur. Ana gibi yar olur mu?Bak, cennet babaların ayağı altında değil, annelerin ayağı altında, burası çok önemli. Onlara öf bile dedirtmeyeceksiniz. Bir günlük Anneler Günü olmaz, biz bunu sembol olarak kabul ediyoruz. Bizim için her gün, her an Anneler Günü'dür. Buradan Kahramanmaraş'ın tüm annelerinin, ülkemin tüm annelerinin Anneler Günü'nü tebrik ediyorum. Kahramanmaraşlı annelere, Kahramanmaraşlı bir şairin üstat Necip Fazıl'ın mısralarıyla sesleniyorum. "Ağlayın su yükselsin, belki kurtulur gemi. Anne, seccaden gelsin bize dua et emi." Kahramanmaraş, annelerin değerini, annelerin kıymetini, anneliğin kutsiyetini bilen bir şehrimizdir. Çünkü Kahramanmaraş annelere, hanımlara el uzatan o düşmana haddini bildiren Sütçü İmam'ın şehridir.

Bugünlerde de annelere dil uzatanlar var. Bugünlerde de annelere hakaret edenler var. Siz onların kim olduğunu çok iyi biliyorsunuz. Dedim ya, 12 Şubat, 12 Eylül, 12 Haziran eminim ki siz bunlara haddini bildireceksiniz. Kahramanmaraşlı canlar, eminim ki siz bunlara Hacı Bektaş-ı Veli'nin ifadesiyle; "eline, beline, diline hakim ol" diyeceksiniz. Esasen çok iyi bilmeleri gerekirken Alevilik kültürünü onlara siz hatırlatacaksınız. Ve Kılıçdaroğlu Alevilik kültürünü iyi bilmesi gerekenlerden değil mi? Herhalde Alevi olduğuna göre bunu iyi bilir, bilmesi lazım. Ama gel gör ki eline, diline, beline ne yazık ki.

Sizin Kahramanmaraşlı kardeşlerim, çok güzel bir sözünüz var, şimdi o geldi aklıma. Neydi biliyor musunuz? "Ahh şu dilim başıma giydirir kilim." Öyle mi? Olay bu. İşte bunlar ne çekiyorsa dillerinden çekiyorlar. Bunlar ellerine hakim olamadılar İstanbul'da, Kocaeli'nde, Edirne'de Anayasa Mahkemesinin ... tüm Türkiye'de yolsuzluk batağına saplandılar. Bakıyorsunuz MHP'ye aynı, onlar da ellerine, dillerine, bellerine sahip olamıyorlar. Şimdi ne diyor? İstifa et. Niye istifa etsin ya, ihraç etsene. Bu adamlar istifa etsin denmez bunlara, ihraç. Siyasette bu iş çok önemli. Çünkü buraya ahlakın limanı diyeceğiz, güzel ahlakın limanı. CHP'ye bakıyorsun kaset mağduru Genel Başkanı gönderdiler, kaset mamulü bir Genel Başkan getirdiler. Öyle mi? Şimdi de dillerine hakim olamıyor, Allah'ın ayetine çıkıyor bir tanesi sinir bozucu diyor. Hem de profesör. Neymiş? İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığının önünden geçerken daha önce orada kapıda "Ruhuna El-Fatiha" yazıyormuş. Eee? Şimdi o değişmiş, orada bu defa "Her Nefis Ölümü Tadacaktır" yazıyor, çok tiksindirici diyor. Çok tiksindirici. Bu Allah'ın ayeti. Herhalde bu İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın sözü zannetti. Tabutların üzerindeki yeşil örtüde bu hep yazılıdır. Orada ne yazıyor? "Külli Nefsin Zaikatül Mevt." Ne demek bu? Her nefis ölümü tadacaktır, tadıcıdır diyor. Bitti, sen de öleceksin, ben de öleceğim. Var mı ölmeyecek, öyle bir babayiğit var mı? Ne olacak? 2 metreküp bir mezara bizi yerleştirecekler. Yani musalla taşına geldiği zaman hoca efendi Cumhurbaşkanı niyetine demeyecek, Başbakan niyetine demeyecek, trilyarder niyetine demeyecek. Ya? Er kişi niyetine diyecek, hatun kişi niyetine diyecek. Gömecekler mezara, ondan sonra çekip gidecekler. Eğer bu kubbede hoş bir seda bırakmışsan hayırla yad edilirsin, bırakmamışsan vay haline. Öyle mi? Eğer geride bir miras varsa, hayırlı evlatlar varsa, gerçekten ilim, irfan sahibi bir nesil bırakmışsan hayırla yad edilirsin. Ararlar, sorarlar, arada sırada bir Fatiha, bir Yasin gönderirler. Yoksa yine vay haline. Ama bunların öyle bir derdi yok.

Değerli kardeşlerim; bunların bildiğiniz gibi tırnak içinde söylüyorum, efsanevi bir Genel Başkanları vardı, milli şefleri. Bir seçim kampanyası öncesinde bunların milli şeflerine şunu söylüyorlar: Paşam diyorlar, ne olur seçim meydanlarında siz de ağzınıza Allah lafzını alsanız, Allah'tan bahsetseniz millet etkilenir diyorlar. Ne diyor biliyor musunuz? Bakın bu çok önemli Kahramanmaraşlı kardeşlerim, burası çok önemli. Allah'a ısmarladık diyoruz ya, yetmez mi diyor. Ben, CHP Genel Başkanına buradan tavsiyede bulunuyorum. İstismarı bıraksın, milli şefleri gibi Allah'a ısmarladık demekle yetinsin. Hatta bu saatten, bu ağır hakaretlerden sonra Allah'a ısmarladık deyip artık kenara çekilsin. Aslında CHP'nin milli şefleri şu anda birbirine karışmış durumda. CHP'nin milli şefi kim şu anda belli değil. Biliyorsunuz 87 yaşında mütekait bir siyasetçi CHP kendisine akıl hocası yaptı. Kim olduğunu biliyor musunuz, biliyorsunuz değil mi? Kim? Tamam. Benim milletim evvel Allah işi yakından takip ediyor. Ne diyordu o 87 yaşındaki siyasetçi? Onlar ne veriyorsa ben 5 fazlasını veriyorum. Hatırlıyorsunuz değil mi? Geçmişte hep öyle derdi. CHP Genel Başkanı ne diyor? AK PARTi ne veriyorsa ben daha fazlasını veriyorum. Kahramanmaraşlılar buna ne der biliyor musunuz? Ne der? Yok orada da sizin güzel bir sözünüz var. Kahramanmaraş'ta ne yok ki be. Söyleyeyim, "ha Ali Yürük, ha Yürük Ali." Hatırladınız mı? Al birini vur ötekine.

Bakın değerli hanımlar, değerli kardeşlerim; Kahramanmaraş'ın şirinli çorbasını, malhıta çorbasını, çullamayı, tirşik yemeğini bir kapta karıştırırsanız, üzerine biraz da dondurma dökseniz, onun üzerine de biraz Maraş biberi serpseniz bundan bir şey olur mu? Böyle bir karışımın lezzeti olur mu? Mide böyle bir karışımı kabul eder mi? İşte CHP'nin hali bu; biraz sağdan, biraz soldan, biraz tasfiye edilmiş siyasetçi, Ergenekoncu, bolca çete. Bu insanı ülser eder ülser.

Sevgili Kahramanmaraşlılar, sevgili edeler; bugün Anneler Günü. Ve ben buradan Kahramanmaraş'tan tüm annelere bazı mesajlarımı iletmek istiyorum. Kahramanmaraşlı Erdem Beyazıt'ı burada rahmetle yad ediyorum, Allah rahmet etsin. Saygı duyduğum, sevdiğim bir ağabeyimdi. Onun şu muhteşem dizelerini sizlerle bir kez daha paylaşmak istiyorum. Beraber sakince gelin o dizeleri bir dinleyelim. Hazır mıyız? Bir dinleyelim.

"İçimde kaynayan bir mahşer var, mahşer bir de annelerin kalbinde kaynar. Çünkü onlar yün örerken pencere önlerinde ya da çamaşır sererken bahçelerde birden alıverirler kara haberini, okul dönüşü bir trafik kazasında can veren oğullarını."

Evet, sevgili kardeşlerim, biz bu acıyı çok iyi biliriz, evlat acısını biz çok iyi biliriz. Biz 30 yıldır bu ülkede yürekleri yanan annelerin sızısını çok ama çok iyi biliriz. Milli birlik ve kardeşlik projesini başlatırken işte biz bu acıları dindirmek, gözyaşlarını durdurmak, bu ülkede bir daha bu acıların yaşanmasını önlemek için başlattık. Biz silahlar sussun diye bu süreci başlattık. Biz Kastamonu'da Recep Şahin'ler şehit olmasın diye bu süreci başlattık. Biz gencecik fidanlar solmasın diye böyle bir adımı attık. Ama en önemlisi, biz analar ağlamasın diyerek bu yola çıktık. Bizim bu girişimimizden, bu kardeşlik projemizden birileri ciddi şekilde rahatsız oldular. Sadece rahatsız olmakla kalmadılar, bu süreci engellemek için, bu süreci sekteye uğratmak için ellerinden gelen kışkırtmayı, tahrik, provokasyon ne varsa sahnelemeye başladılar. Açık açık söylüyorum, tıpkı terör örgütü gibi BDP de bu ülkede benim Kürt kardeşlerimin sorunlarının çözülmesini istemiyor. BDP, gençlerin ölümünü, anaların, babaların gözyaşını kendi varlığının teminatı olarak görüyor. Sevgili kardeşlerim, bu gençlerin kanından beslenmektir, anaların gözyaşından beslenmektir. Anneler ağlamaya devam etsin ki biz ayakta kalalım derdindeler. Buradan Kahramanmaraş'tan Kürt kökenli vatandaşlarımın tamamına sesleniyorum, Kürt annelerine sesleniyorum. Sizin yavrularınızın kanı üzerinden siyaset yapanlarla artık aranıza mesafe koyun diyorum. 7 yaşındaki çocuğun eline taş verip, arkasına saklanan, 7 yaşındaki ilkokul çocuklarının üzerine havai fişek atan bu korkaklarla aranıza mesafe koyun diyorum. Gençleri alıp dağa götüren, onların eline silah verip ölüme gönderen, sonra da cenazelerini teslim karşılığında para isteyen bu canilerle aranıza artık bir sınır çizin diyorum. BDP ve terör örgütü 12 Eylül halkoylamasında nasıl Ergenekon'la aynı hizaya geldiyse, bugün de Ergenekon'la aynı hizada duruyor. Bunlar AK PARTi karşıtlığında bir kez daha buluştular. AK PARTi sorunları çözdükçe bunlar rahatsız oluyorlar. AK PARTi okulları yaptıkça, AK PARTi hastaneleri yaptıkça, AK PARTi yolları yaptıkça bunlar rahatsız oluyorlar. AK PARTi köylere yol, su, elektrik götürdükçe bunlar rahatsız oluyorlar. AK PARTi annelerin gözyaşını dindirdikçe bunlar tahriklerini artırıyorlar. Bunlar Doğu ve Güneydoğu'yu yokluğa, yoksulluğa, kin, öfke, nefret ve kana mahkum etmek istiyorlar. Bunlar bataklıktan besleniyorlar. Bataklık kurudukça dengelerini, ölçülerini, vicdan ve izanlarını yitiriyorlar. Biz bu oyunu bugüne kadar bozduk kardeşlerim, bundan sonra da hep birlikte, sizlerle birlikte bozacağız. Ben eminim ki milletim bu tezgahı bir kez daha altüst edecektir. Ben eminim ki 74 milyon hem Kandil'e, hem Silivri'ye gereken cevabı 35 gün sonra verecektir.

Sevgili kardeşlerim, sevgili Kahramanmaraşlılar; biz hizmet üretmeye devam edeceğiz, biz Türkiye'yi kardeşlik üzerinde büyütmeye devam edeceğiz. 8,5 yıl bu ülkede hizmet ürettik, eser ürettik, daha fazlasını yapmaya devam edeceğiz. Bakın bugün burada Kahramanmaraş'a bir önemli müjde vermek istiyorum. Allah nasip ederse seçimden hemen sonra nüfusu 750 binin üzerinde olan illerimizin büyük şehir olması için bir kanun tasarısını hazırladık. Tasarı bu dönemde Meclis'e gelemedi, ama 12 Haziran'dan hemen sonra bu tasarıyı gündeme alacak ve bu illerimizi büyük şehir haline getireceğiz. Kahramanmaraş büyük şehir olmayı fazlasıyla hak ediyor. Ama büyük şehrin sınırı ne olacak biliyor musunuz? Kahramanmaraş'ın mülki sınırı, yani hepsi büyük şehrin kapsamı içinde Afşin, Elbistan hepsi. Bu sınırları kapsıyor ve İstanbul'daki büyük şehir yapısı neyse, Kocaeli'ndeki büyük şehir yapısı neyse Kahramanmaraş'ta da bu olacak. Yani şu anda bizim ulusal planlamamızın içerisinde bu var. "Çılgın Proje" dedik ya, bu da "Ulusal Planlama Proje"miz. Böylece Kahramanmaraş'ın imkanları artacağı gibi, onunla kalmıyoruz, bütün ilçelerimiz bundan sonra çok daha farklı hale gelecek. Fakat tabi hemen ne yapıyor? Uygulaması başlamıyor. Uygulaması ne zaman başlayacak? 2014'e seçimlerine Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi olarak girecek. Yani yerel seçimlere. Şu anda aynı şekilde devam ediyor. 2014 seçimlerinden itibaren artık burası bir büyükşehir belediyesi olarak seçimlere girecek. Bu arada 2014'e kadar nüfusu 750 bini aşan başka illerimiz olursa onlar da yine büyük şehir olma hakkını kazanacaklar. Şu anda 11 ilimiz bu hakkı kazanmış durumda, 11 ilimiz. Değerli kardeşlerim, şimdiden hayırlı olsun. Tabi bu vesileyle daha çok çalışacağız, Kahramanmaraş'ımızı daha modern bir şehir haline getirmiş olacağız. Çünkü planlamada, yapılanmada çok daha büyük adımlar atılacak, imkanlar daha büyük olacak. İnşallah Kahramanmaraş'ımızı... Artık köyler möyler, beldeler kalmayacak, bunların hepsi o ilçelerin birer mahallesi haline gelecek, hepsi bu hale gelecek.

Değerli kardeşlerim; bugüne kadar hizmet yolunda durmaksızın çalıştık. Her alanda ülkemizi kat be kat büyütecek çalışmalar gerçekleştirdik. Türkiye genelinde eğitimde 163 bin derslik yaptık. Kitapları ücretsiz alıyor muyuz? Alıyoruz. Sosyal güvencesi olmayan ailelere bahane yok, ilköğretimde erkeklere 30 lira, kızlara 35 lira veriyor muyuz? Ortaöğretimde erkeklere 45 lira, kızlara 55 lira veriyor muyuz? Sevgili kardeşlerim, öğretmen eksiği kalmasın dedik ve 269 bin yeni atama yaptık kendi dönemimizde. Milli bütçede eğitim gerideydi, Savunmayı 6. sıraya aldık, Milli Eğitimi 1. sıraya aldık. Şu anda Milli Eğitim Bakanlığının bütçesi 1 numaradır. En fazla para oraya, en fazla kadroya Milli Eğitim Bakanlığına.

Şimdi üniversitelerde Sütçü İmam, öğrencilerimiz ne alıyordu burs olarak? Şöyle gençleri bir göreyim bakayım. Gençler, ne alıyorduk? Biz geldiğimizde 45 liracık alıyorduk. Şimdi ne alıyoruz? 240 lira. Kredi Yurtlar Kurumunda kalıyorsanız 150 lira da ne veriyoruz? Beslenme yardımı veriyoruz. Geçen sene değerli kardeşlerim, kaç kişiye burs ve kredi verdik biliyor musunuz? 900 bini kişiyi aştık, 900 bin. Bunlar kimin parası? Sizin, milletimin parası. Milletim vergi veriyor, biz de sahibine tekrar geri gönderiyoruz, olay bu. Ama yolsuzluk yok. Eskiden yolsuzluk vardı, yolsuzluk olduğu için de ne yapıyorlardı? İşçinin, memurun parasından kesiyorlardı. Ne kadar kestiler? Nemalar vardı nemalar biliyorsunuz. 13,5 katrilyon. Peki kim ödedi bu parayı? Biz ödedik biz. Ne CHP ödedi, ne MHP ödedi. Bizden önce MHP iktidarda değil miydi, niye ödemedi bu paraları? Devlet işçisine, memuruna borçlu olur mu? Ama işte MHP'nin döneminde olur, CHP'nin yavrusu DSP, CHP bunlarında döneminde olur. Bunların öyle bir derdi yok. 13,5 katrilyon ödedik. Bitmedi. Dediler ki sizi konut sahibi yapalım, maaşlarınızdan kestiler. İşçinin, memurun KEY hesabı dediler, "Konut Edindirme Yardımı" ve birçok vatandaşım baktı ki bunun arkası yok, makbuzunu her şeyini kaybetti. Şimdi biz çıkardık, 3 katrilyon da onlar için ödedik, ödemeye devam ediyoruz. Ne yaptı? 16,5 katrilyon. Yolsuzlukların olduğu bir iktidar bunları yapabilir mi?

Şimdi yeni bir adım atıyoruz, ne biliyor musunuz? Artık karatahta dönemini kaldırıyoruz. Artık okullarda, dersliklerde karatahta yok. Şimdi neye geçiyoruz? Akıllı tahtaya geçiyoruz, akıllı tahta. Bilgisayar donanımlı akıllı tahta. Projeksiyon Fatih Projesinin içinde var. Akıllı tahtamızla birlikte zenginleşiyor. Size bir de böyle öğrenciler, elektronik kitap veriyoruz. Elektronik kitap ve bunlardan sizden ücret almayacağız, ücretsiz. Bütün müfredat bunun içerisinde var. Nasıl, nasıl? Onlar hayali konuşuyor, biz gerçeği konuşuyoruz, farkımız bu.

Sevgili kardeşlerim; bakınız, bütün bunlarla beraber diyoruz ki Amerika'da George'un bu tür imkanı olacak da, öyle mi, Almanya'da Hans'ın olacak da, Kahramanmaraş'ta benim Ahmet'imin, Hasan'ımın, Hüseyin'imin, Ayşe'min, Fatma'mın, Hatice'min niye olmasın, niye olmasın. Biz bunu yapıyoruz işte. Şu anda ihale hazırlıklarımız her şeyimiz tamam ve inşallah seçimin hemen arkasından ihaleleri yapıyoruz, üretime geçiyoruz. 4 yıl içinde Türkiye'deki bütün okullarımıza akıllı tahtayı yerleştiriyoruz ve elektronik kitapları da dağıtıyoruz, farkımız bu. Biz de sizleri seviyoruz, çünkü biz halka hizmet hakka hizmettir diyerek bu yola çıktık. Böle çıktık bu yola.

Sevgili kardeşlerim; sağlık alanında yaşananları biliyorsunuz. Ah ah, o hastanelerde SSK'nın kuyruklarında beklerdik değil mi? Az mı çektik çileyi, Ayşe abla az mı çektik, Fatma abla az mı çektik? Ne çileler. Bir zamanlar Kılıçdaroğlu da Genel Müdürdü orada. 90'lı yıllarda 8 sene Genel Müdürlük yaptı, ne çileler çektirdi be. Benim vatandaşıma ilacını bile veremiyordu ilacını. Çıkmış şimdi diyor ki, Sayın Başbakan gel televizyona çıkalım senle de orada bunları bir konuşalım. Benimle ne televizyona çıkacaksın, sen daha amatör küme oyuncususun, dur bakalım, daha çırak bile olamadın. Amatör küme takımıyla Süper Lig takımını bir arada oynatırlar mı? Biz çıraklık dönemini geride bıraktık, kalfalık dönemi de şimdi geride kalıyor ve 12 Haziran'la beraber ne başlıyor? Ustalık dönemi başlıyor. Sevgili kardeşlerim, ilaç alamıyorduk ilaç. Reçeteyi uzatıyorduk ve ilacın bir kısmı var, bir kısmı yok. Şimdi istediğin hastaneye gidiyor musun? Herhangi bir sıkıntı var mı? İstediğin eczaneden ilacını alıyor musun? Sayın Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş'ı dinle bak ne diyor. Burayı dinle. Olay ortada. Değerli kardeşlerim, peki MHP'nin ondan farkı var mı? İşte bizden önce iktidarda onlardı, onların da bize ne çile çektirdiklerini biliyorsunuz, aynı şeyleri yaşadık.

Bakın şimdi aile hekimliği sistemini kurduk. Doktorunuz var mı? İstediğiniz anda irtibatı kuruyor musunuz? Niçin Batı'da olacak da, benim ülkemde niye olmasın? İşte şimdi bunları kurduk. Bakın, 20 bin 500 doktor var Türkiye genelinde aile hekimi, bunlar sadece benim halkıma hizmet veriyor. Şimdi bu dönem yeni bir şeye daha başlayacağız. Evinden gidemeyecek olan doktorları hastaneden gelip evinde tedavi, bu başlıyor, şimdi bu başlıyor. Ve vatandaşımızın kendine özel doktoru olmasını sağladık. Sevgili kardeşlerim, 2002'de 1572 sağlık evi vardı, şimdi 5 bin 268 sağlık evi var. Neredeyse 5'e katladık. Sağlık kuruluşlarımızda 7 bin 644 adet nitelikli yatak vardı, 8 yılda bunu 35 bine çıkardık. Artık koğuşta yatmıyorsunuz. Eskiden hastaneye gittiğimiz zaman kaç yatak? 8 yatak, 6 yatak böyle değil mi? Odalarda zaten tuvalet, banyo hak getire. Koridorda bir tane tuvalet, banyo, ona da zaten sağlam girsen hasta çıkarsın. Ama şimdi tek yataklı, iki yataklı bu tür odalarımız var, tuvaleti, banyosu her şeyi içerisinde. İnsanca muamele. Neden? Çünkü ecdadımız Kanuni ne diyor? "Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi." Olay bu.

Sevgili kardeşlerim; bununla da kalmayacağız, şimdi Türkiye'de bütün büyük şehirlerimize inşallah birer şehir hastanesi kuracağız. Mevcut büyük şehirlerden başlayacağız, daha sonra kurulacak olan büyük şehirlere doğru bunları yayacağız. En az 1 milyon 500 bin metrekarelik alan üzerinde dev hastaneler, ileri teknolojiyle donanımla, yürüyen merdivenler, yürüyen aynı şekilde merdivenlerin dışında sedyeyi kullanamayacağız yerde yine yürüyüş paletlerini göreceksiniz, bunlar olacak. Ve bunlarla beraber yarınlara hizmet edeceğiz ve hastanelerimizde bu hizmetler sürürken tomografi cihazlarından tutunuz MR'lara varıncaya kadar, ültrasonografi cihazlarına varıncaya kadar bunların hepsini ne yaptık? Artık artırdık. Artık 6 ay, 7 ay, 8 ay sonraya gün vermek diye bir şey yok, bunlar kalktı.

Sevgili kardeşlerim; bakın şu anda 18 tane helikopter ambulansımız var. 16 noktada hizmet veriyor bunlar. Sıkıntı yaşandı mı hemen helikopterler devreye giriyor. 2 tane jet ambulansımız var, 3 tane daha geliyor şimdi 5 tane jet ambulans. Şehirler arası hasta nakli gerektiğinde bunlar devreye giriyor. Uluslararası gerektiği zaman bunlar devreye giriyor. Niye? Çünkü insan önde, devlet arkada. Devlet hizmetkar olacak, biz bu millete efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik, bizim farkımız bu.

Sevgili kardeşlerim; adalet sarayları, işte bugün Kahramanmaraş'ta muhteşem, modern bir adalet sarayını açacağız, bunu açacağız.

Sevgili kardeşlerim; yollar, ulaşımda duble yollarda nerelerden nerelere geldik. Toplu konut projelerinde 81il ve 800 ilçede yaptığımız konutların sayısı 490 bine ulaştı. Bu sayı 500 bin olacak. Ustalık döneminde 500 bin daha ilave edeceğiz buna. Duble yolda 79 senede 6 bin 100 kilometre yol yaptılar, 79 senede. Biz 8 senede 13 bin 600 kilometre duble yol yaptık. Farkımız bu. Şimdi ustalık döneminde 15 bin kilometre daha ne yapacağız? Bölünmüş yol yapacağız. Artık hızlı trenimiz var, hızlı tren. Bakınız Türkiye'de şu anda 46 noktada hava alanımız var. 1 saat en uzak yerde hava alanına gidiyorsun, ondan sonra istediğin yere ulaşıyorsun. Bakın nerelere geldik. Bunlar var mıydı? Yoktu.

Değerli kardeşlerim; bütün bunlarla beraber dünyayla tanışan, dünya ile rekabete giren Türkiye dış politikada da çok farklı bir yeri yakaladı. Şimdi sizler tabi yeni Anayasayı da bekliyorsunuz. İnşallah üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğünü sağlayan bir Anayasa, ileri demokrasi, temel hak ve özgürlükler inşallah bunu başaracağız. Temel hak ve özgürlükleri getireceğiz her alanda. Bunu başarmaya ahdimiz var.

Sevgili kardeşlerim; bakınız, bizden önce çiftçimiz yüzde 59 faizle Ziraat Bankasından ne alıyordu? Kredi. Şimdi yüzde 5. Halk Bankasından esnafımız yüzde 47 faizle kredi alıyordu. Şimdi yüzde 5. 5 bin lira veriyorlardı kredi olarak. Şimdi 20 kat fazla, 100 bin liraya kadar kredi veriyor. Yani geçmişin parasıyla ne demek? 100 milyar.

Sevgili kardeşlerim; bütün bunların yanında bir şey daha söylemem lazım. Nedir o? Şu MHP'yi iyi tanımanız lazım. Bakınız, bizden önce iktidarda bunlar değil miydi? Biz bunlardan devralmadık mı? Halkımız bunlara 5 yıl gel hükümeti yönet dedi. Ne yaptı? 3,5 yıl dayandı gitti. Yönetemedi. Şimdi 2023'ü konuşuyor. Senin 2023 haddine mi? Sen 3,5 yıl yönetemedin bu memleketi. Ve bunlar gittiler, IMF'den 30 milyar dolar borç aldılar, 30 milyar dolar. Bize kaç parayla devrettiler biliyor musunuz? 23,5 milyar dolarla devrettiler. Ne yaptık? Ödedik ödedik ödedik, şimdi ne kaldı? 5 milyar dolar kaldı. İstesek var ya onu da şimdi öderiz, problem değil, öderiz, ama çok ucuz, çok ucuz olduğu için bunları dedik 2012'nin sonuna kadar rahat rahat öder bitiririz. Ve 2012'nin sonunda onu bitiriyoruz. Ve bakın şimdi IMF'yle biz artık anlaşma falan yapmıyoruz, 3 yılı geçti anlaşma yok. Niye? Bizim işimize karışmayacaksınız. Parayı konuşursan bizimle gel konuş, ama gelip de bizimle siyasi manada masaya oturursan kusura bakma. Biz kendi göbeğimizi kesmesini biliriz. Yere biz sağlam bastık.

Bunlar milliyetçiyiz diyorlar değil mi? Peki madem milliyetçiydiniz neydi o Merkez Bankasının hali? Ne kadar vardı biliyor musunuz Merkez Bankasında para? 27,5 milyar dolar. Yarıdan fazlası da yurt dışındaki işçimizin dövizi. Peki şimdi ne var? Bugünün rakamını söylüyorum size, 95 milyar dolar. 27,5 milyar dolar nerede, 95 milyar dolar nerede. Ama bu ne demek biliyor musun? Şimdi Kılıçdaroğlu bu paraya sulanmaya başladı. Nasıl olsa dedi kasada bol para var, biz buradan bol bol harcarız. Yok, kusura bakma harcayamazsın. Yok, benim milletim sana zaten böyle bir şeyi asla. Zaten 12 Haziran'da Allah'a ısmarladık diyecek ya...

Değerli kardeşlerim; şimdi KÖYDES, şimdi değiştiriyoruz yeni bir proje. Bak, bu da yeniliklerden. SUKAP, ne bu? İçme suyu, atık su, yağmur suyu kanallarının tüm belediyelerde Türkiye genelinde yapıldığı bir proje. Ufak belediyelere hibe olarak vereceğiz. Büyüklerine yüzde 50-50 yarı hibe, yarı ödemeli düşük faizle vereceğiz. İstiyoruz ki altyapı diye bir sorun olmasın.

Toplu Konut idaresi olarak inşaatlarımız devam ediyor, edecek. 500 bin konut daha yapacağız. Ancak şimdi zaten dar gelirlilere biliyorsunuz peşinatsız veriyoruz, diğerleri yüzde 10, yüzde 25 arası. Ama hiçbir imkanı olmayan, yoksula, yoksullar arası evliliğe değerli kardeşlerim peşinatsız, 22 yıl vade ile, ayda 100 lira taksitle, içine çeyizini de koyacağız, buzdolabı, mobilyası, halısı olacak, 22 yıl vade ile onlara da 50 metrekarelik daireler yapacağız. İnşallah seçim sonrası o projeleri de başlatacağız. Neden?

Değerli kardeşlerim ve tabi bugün burada birçok açılışlarımız da var. Şimdi buradan sonra bir de açılışları yapacağız. Ve baraj açılışından tutunuz, adalet sarayıydı, eğitim kurumlarıydı bütün bunların açılışlarını da bundan sonra yapacağız. Şimdi buradan hemen oraya geçiyoruz. Ve Belediyemizin yaptığı birçok tesisin yine aynı şekilde açılışını, Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün yaptığı tesislerin açılışlarını yapacağız. Tam bugün 39 ayrı eserin açılışını yapacağız Kahramanmaraş'ta. Layıksınız, layıksınız.

Sevgili kardeşlerim; şimdi hazır mıyız? Şarkımıza hazır mıyız? Ama bak kaç günümüz kaldı? Artık bugün de bitti 34, 34 gün. Kapı kapı dolaşmaya hazır mıyız? Beyler size de sesleniyorum, hazır mıyız? Gidilmedik ev bırakmayacağız değil mi? Bu kardeşiniz nasıl koşuyorsa siz de aynen koşacaksanız değil mi? Kale içeriden fethedilir, ben hanım kardeşlerime çok güveniyorum evvel Allah. Ve değerli kardeşlerim 12 Haziran akşamında bir demokrasi bayramını, bir temel hak ve özgürlükler noktasındaki bayramı birlikte kutlayacağız, ben buna inanıyorum. Sizin yüreklerinize inanıyorum, gözlerinizde bu parıltıyı görüyorum. Bir olacağız, beraber olacağız, iri olacağız, diri olacağız. Şarkımıza hazır mıyız? Ama her yer duysun. Hazır mıyız? Şöyle elleri bir göreyim önce elleri. Maşallah, Allah nazardan saklasın. Kahramanmaraş, her zamanki gibi gür, sekiz sıfıra evet mi? Sağ olasınız, var olasınız. Şimdi ben söylüyorum, siz söylüyorsunuz.

Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.

Şimdi artık karar milletin. Söz milletin. Mühür sizde, oy pusulasında neredeyiz? 1 numara, en baştayız. Türkiye'nin her tarafını aydınlatan ışıklarımızla ampulün altına "Evet"i ne yapıyoruz? Basıyoruz.

Günümüz kutlu olsun, 12 Haziran ülkemiz, ülkemiz, milletimiz, Kahramanmaraş'ız için hayırlı olsun. Diliniz dert görmesin.
Bilal Baştan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi