AK Gençliğin Buluşma Noktası
AK Parti'nin Kurucu Genel Başkanı ve T.C. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan T.C. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bölümü,resimler bilgiler ve paylaşımlar.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 05-11-2011, 14:31   #21
Kullanıcı Adı
Bilal Baştan
Standart Başbakan Erdoğan’ın Afyonkarahisar Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni…
10.05.2011

Emirdağ'a, Evciler'e, Hocalar'a, İhsaniye'ye, İscehisar'a, Kızılören'e, Sandıklı'ya, Sinanpaşa'ya Sultandağı'na, Şuhut'a, oralarda yaşayan tüm kardeşlerime selamlarımı, sevgilerimi yolluyorum.

Afyonkarahisar'a buradan tüm kalbi teşekkürlerimi sunuyorum. Çünkü siz 12 Eylül'de büyük Türkiye dediniz. Siz, 12 Eylül'de hukukun üstünlüğü dediniz. Üstünlerin hukukuna hayır dediniz. 12 Eylül halk oylamasında yüzde 66 gibi yüksek bir oranla evet dediğiniz için sizlere tekrar teşekkür ediyorum.

Afyonkarahisar'a yakışan budur. Afyonkarahisar'dan beklenen budur. Çünkü, AK PARTi'nin temelleri burada atıldı. Biliyorsunuz biz yola Afyonkarahisar'dan çıktık. Rotamızı burada çizdik, milletimizle beraber çizdik. Biz Afyonumuzla gurur duyuyoruz. AK PARTi'nin kutlu yürüyüşü buradan, Afyonkarahisar'dan başlamıştır. Çünkü, Afyonkarahisar ilklerin şehridir, Afyonkarahisar demokrasinin şehridir, özgürlüklerin, hakkın, hukukun şehridir. Afyonkarahisar, istiklalin, bağımsızlığın, zaferin şehridir. Nasıl ki Gazi Mustafa Kemal, şehitlerimiz, gazilerimiz buradan 1923'e yürüdüyse, biz de Afyonkarahisar'dan 2023'e yürüyoruz.

Onlar Afyonkarahisar'da zafer kazanıp 1923'te Cumhuriyeti kurdular. Biz de Afyonkarahisar'da AK PARTi'yi kurup hedef 2023 deyip o Cumhuriyeti daha da yüceltiyoruz, 100. kuruluş yıldönümüne böyle gireceğiz. Cumhuriyetimize, evet itibar kattık, güç kattık. Cumhuriyetimizi büyüttük, sizin hayır dualarınızla, Türkiye'yi bir dünya ülkesi, bir lider ülke konumuna yükselttik. Bugün sadece ülkemizde, sadece bölgemizde değil tüm dünyada ezilmişlerin, dışlanmışların, yoksulların umudu haline gelmiş bir Türkiye var. İşte dün İstanbul'da biliyorsunuz 4. Dünya En Az Gelişmiş Ülkeler Konferansını başlattık. 10 yıl süreyle buna başkanlığı kim yapacak? Türkiye, Türkiye olarak biz yapacağız. Neden? Çünkü, dünya yoksullarının yanında dirayetli ses Türkiye. Her yıl 200 milyon dolar buna ayıracağız. Eğer sizler bize yürü demeseydiniz biz yürüyebilir miydik? Sizler bize güç katmasaydınız bizler yürüyebilir miydik? Sizler bize yürüyün dediniz yürüdük. Hani şair diyor ya, "Delikanlım, işaret aldığın gün atandan yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan." İşte böyle yürüyoruz, böyle yürüyeceğiz. Bugün Afganistan'da, Irak'ta, Kosova'da, Bosna'da, Lübnan'da, Aden Körfezinde barışa hizmet veren bir Türkiye var. Bugün dünyanın neresinde olursa olsun haksızlığa karşı sesini yükselten, hakkı, hukuku, adaleti savunan, en gür seda ile savunan bir Türkiye var.

Sevgili Afyonkarahisarlı kardeşlerim, senin cebindeki pasaport bugün artık itibar görüyor. Emirdağlı kardeşim iyi bilir, öyle mi? Senin cebindeki paran bugün artık değer taşıyor. Yani, artık Türk lirasının bir kıymeti var. Biz gelmeden önce biliyorsunuz maaşı alır nereye koşardık? Döviz bürosuna. Gidip hemen dolar alırlardı, neden? Para değer kaybetmesin diye. Şimdi böyle bir durumumuz var mı, böyle bir derdimiz var mı? Şimdi artık döviz büroları da zaten tamamına yakını neredeyse kapandı. Niye? Artık iş yapamaz hale geldiler. Neden? Türk Lirası değerli de onun için Artık bizim ay-yıldızlı bayrağımız tüm dünyada gururla, onurla dalgalanıyor. Bakınız ben Balkanlar'da soydaşlarımızın yoğun olarak yaşadıkları köylerde kadar gittim. Türk kardeşlerim benim boynuma sarıldılar. Ne dediler biliyor musun? Buraya gelen ilk Türk Başbakanı sizsiniz ve ağlaştılar.

Prizren'e gittim, Priştine'ye gittim, Fatih Sultan Mehmet'in orada inşa ettirdiği camileri biz sahiplendik, restore ettik ve açılışlarını yaptık. Hala da yapmaya devam ediyoruz. Kosova Meydan Muharebesinde şehit düşen Murat Hüdavendigar'ın türbesine biz sahip çıktık, o mahzun türbeyi tamir ettik. Dünya mirasına yeniden kazandırdık. Prizren'in, Priştine'nin, Mamuşa'nın sokaklarında ellerinde Türk bayrakları, Kosova bayraklarıyla binlerce çocuğun sevgi gösterileri arasında inanın gözyaşlarıyla geçtik. Melbourne'den, Toronto'ya kadar, Bişkek'ten Londra'ya kadar, Trablus'tan Düsseldorf'a kadar nerede Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşı varsa, nerede soydaşımız, kardeşimiz varsa hepsine el uzattık, hepsini kucakladık. Moğolistan'da Türk tarihine ait ilk yazılı eserler olan Orhun Abidelerine biz sahip çıktık. Bu hani milliyetçiyiz diye geçinenler geçmişte iktidar olduklarında oralara gittiler mi, gidebildiler mi? Bizim tarihimize sahip çıktılar mı, çıkabildiler mi? Afyonkarahisar'da Adeyze Camiine, Akmescit'e, Seydi Hasan Basri Camiine, Köle Hanına nasıl sahip çıktıysak, onları nasıl onardıysak, Türkiye genelinde nasıl 4 bin vakıf eserini gün yüzüne çıkardıysak, Saraybosna'da, Mostar'da, Üsküp'te, Kudüs'te, Beyrut'ta Osmanlı yadigarı eserlere de yine biz sahip çıktık.

Bakın sevgili kardeşlerim, 1922'de Kocatepe'de, Çiğiltepe'de, Kılıçaslan'da, Dumlupınar yakınlarında bizim dedelerimiz çok büyük destan yazdılar. Silah bulamadılar, kurşun bulamadılar, top tüfek bulamadılar, yol bulamadılar. Ama gerektiğinde ellerine kazma aldılar, küreği aldılar, gürgen alıp gerektiğinde kağnıların önüne geçip bu destanı tarihe yazdılar, kazıdılar.

Bakın sevgili Afyonkarahisarlı kardeşim, bugün biz ne yapıyoruz biliyor musunuz? O zaferden 80 yıl sonra oradan edindiğimiz tecrübeyle 2002 yılından itibaren artık kendi yerli savunma sanayimizi güçlendirmeye başladık. Bakın şimdi size ben bazı rakamlar vereceğim. Ben MHP'li kardeşlerime sesleniyorum, CHP'ye gönül veren kardeşlerime de sesleniyorum; savunma sektörü ihracatımız 2002'de kimden aldık iktidarı? MHP'den. CHP'nin yavrusu DSP'den, onlardan aldık. Değerli kardeşlerim, 2002'de neydi biliyor musunuz? Sadece 247 milyon dolardı. 2010 yılında ne oldu bu biliyor musunuz? 1 milyar dolara çıktı, 1 milyar dolar. Bitmedi bitmedi, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun 2002'deki ihracatı neydi biliyor musunuz? 2 milyon dolar. 2010'da bu ne oldu biliyor musunuz? 16 kat artarak 33 milyon dolara yükselttik, 33 milyon dolar. Malezya, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Hollanda, Ürdün, Pakistan ve Güney Kore'ye savunma sanayi ihracatı başladı. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ihtiyaç duyduğu toplam 24 milyar dolar değerinde modernizasyonunu yurt içinde yüzde 90'ı ülkemiz yerli sanayisi olmak üzere artık kendimiz yapıyoruz, yapmaya başladık. Askerimizin kullanacağı yüzde 100 yerli piyade tüfeğinin tasarım ve üretimine biz başladık. Milli tankımız olan Altay'ın konsept tasarımını tamamladık. Ülkemizde ilk defa modern bir tankın, milli olarak üretimi için gereken bütün altyapıyı hazır hale getirdik. Fırtına ve Panter adı verilen ileri teknoloji topların seri üretimlerini tamamlayarak askerimize teslim ettik.

Şimdi size bir müjdeyi tekrar veriyorum. Anka isimli 10 bin metre irtifada yükseklikte uçabilen ve 24 saat havada kalabilen insansız hava aracının deneme uçuşlarını başlattık. Bakın ben size hayalleri konuşmuyorum, ben size yaptıklarımızı anlatıyorum. Böylelikle dünyada Amerika, İsrail'den sonra stratejik yeteneklere sahip insansız hava aracını üreten 3. ülke olduk. Türkiye'nin ilk milli korvet savaş gemisi MİL-GEM'i ülkemizde inşa ettik. İlk savaş helikopterimiz olan Atak helikopterinin tüm yazılım ve tasarımlarını tamamlayarak örnek üretim safhasına geçtik. 2013'te kendi helikopterimiz olan Atak uçuyor. Göktürk Uydusunu Türk mühendislerimizce imal ettik, uydu. İnşallah onu da kısa zamanda uzaya fırlatıyoruz. Ah benim Afyonkarahisarlı kardeşlerim, bak nerelerden nereye geldik. Kocatepe savaşlarında topu, mermisi olmayan bir millet, küllerinden ayağa kalkarak bak nereye geldi. Ama bu kimlere nasip oldu? Hamdolsun bizim iktidarımıza nasip oldu. Milletimiz yürü dedi, yürüdük. Evvel Allah siz istikrar sürsün, Türkiye büyüsün dediğiniz sürece bu devam edecek. Onun için ne diyoruz? Türkiye hazır, hedef 2023. İstikrar sürsün Türkiye büyüsün. Sağ olun, var olun. Bu heyecanınız, bu aşkınız oldukça bilesiniz ki AK PARTi iktidarı, AK PARTi hareketi geleceğe çok daha güçlü yürüyecek. Biz sizlerle aileyiz, biz bu aileden gücümüzü alıyoruz. Sizi hak için seviyoruz. Makam, mevki vesaire için değil, buralarda kalabilmek için değil, ortak yürüyüşümüz için seviyoruz. Ne olacak, ne olacak?

İşte görüyorsunuz Ana Muhalefetin Lideri çıkıyor, bizim kutsal değerlerimize hakaret ediyor. Yani bu beyefendi güya Alevilik kültürünü de bilir diyorlar, Alevi'dir diyorlar. Peki madem senin böyle bir durumun var kardeşim, Hacı Bektaş-ı Veli'yi hiç okumadın mı? Hacı Bektaş-ı Veli'yi hiç tanımıyor musun? Ama tabi Hacı Bektaş-ı Veli'yi bizim kadar sevemez, anlayamaz. Niye? Ne diyor Hacı Bektaş-ı Veli; "eline, diline, beline hakim ol" diyor. Ama bu yok, bunlarda bu yok. Değerli kardeşlerim, bundan dolayı da tabi bakıyorlar ki kamuoyu araştırmaları iyi gelmiyor, hakaret üstüne hakaret, küfür üstüne küfür. Onlar ne derlerse desinler biz bu tuzağa düşmeyeceğiz. Bizim aldığımız edep dersi buna müsaade etmez. Dolayısıyla, biz edep yahu diyerek yolumuza devam edeceğiz.

Sevgili kardeşlerim; Türkiye'yi istikrarla büyütmeye devam edeceğiz. Türkiye'ye ilkleri yaşattık, daha da fazlasını yaşatmaya devam edeceğiz. Şimdi bakın, ben burada sizleri biraz eskiye, şöyle 20 yıl öncesine götürmek istiyorum. Yıl 1991, Türkiye seçime hazırlanıyor. Bugün artık emekliye ayrılmış bir siyasetçi, o zaman merhum Turgut Özal'a en ağır hakaretleri yaparak iktidara gelme hırsıyla olmayacak vaatler vererek seçime hazırlanıyor. Ne diyordu hatırlıyor musunuz? Ben iki anahtar vereceğim diyordu, hatırladınız mı? Bizim jenerasyon, büyüklerimiz hatırlarlar. Askerliği kısaltacağım diyordu, hatırlıyor musunuz? Çalışma süresini 20 yıla indirip emekliliği kısaltacağım diyordu. Zaten kısaltarak bu ülkenin anasını ağlattı. Ne olacak, 40 yaşında bir insan emekli olur da ne yapar? Evinin başına da dert olur, milletin başına da dert olur. Yani dünyada 60-65 yaşında emeklilik varken, bu beyefendi 40 yaşında, 45 yaşında emekliliği getirerek bu ülkeyi mahvetti. Asgari ücretten vergi almayacağım diyordu. Türkiye'nin 94. ili Erciş, 95. ili Tatvan olacak diyordu. Bakın 2011'den bahsetmiyorum, 20 yıl öncesinden bahsediyorum 1991. O vaatler birilerinin bugünkü vaatlerine benziyor mu? Kime benziyor, kime? Aynı vaatler değil mi? Birbirinin tıpkısının aynısı değil mi? Neden acaba? Bu benzerlik nereden geliyor acaba? Çünkü o zat şu anda CHP'ye akıldanelik yapıyor, hocalık yapıyor, akıl hocalığı yapıyor. Ve Silivri'dekileri oraya transfer etmeye aracılık yapıyor. CHP, milli şefini artık değiştirmiş durumda. 1991'de o emekli siyasetçinin vaatlerini aynen kes, kopyala, yapıştır yaptı. Bugüne taşıdılar, şimdi el ele, kol kola AK PARTi'nin karşısına çıktılar. Peki ben soruyorum, Afyonkarahisarlı kardeşim, 1991'de bu vaatlerle benim milletimi kandırıp koalisyon ortağı oldular bunlar. Hem de CHP'yle, o günkü adıyla SHP'yle koalisyon oldular. Peki her birinize bir ev verdiler mi? Soruyorum arkadaki beyler, her birinize birer otomobil verdiler mi? Enflasyonu tek haneye indireceğiz demişlerdi, indirebildiler mi? sizden 500 gün istemişlerdi, sözlerinde durdular mı?

Bak, Afyonkarahisar'ın güzel bir sözü var, tam bunlara göre. Neydi o? Hadi ben söyleyeyim hatırlayın. "Akşamdan yedim güllaç, sabahleyin senin de, benim de karnım aç." Olay bu. Akşamdan yedim güllaç, sabahtan senin de, benim de karnım aç, olay bu. Bunlar hırsla bol keseden dağıttılar, arkasından enflasyon, faiz, borç. Kaşıkla verdiklerini kepçeyle geri aldılar. Ne diyor Afyonkarahisarlılar? "5 kuruşluk fener, 2 gün yanar." Öyle mi? Bunların feneri değil 500 gün, 5 gün bile yanmadı. Şimdi 87 yaşındaki o emekli hoca, bir yandan çırak, bir yandan aynı 1991'deki gibi bol keseden atıp tutuyorlar. Benim milletin bunlara karnı tok. Benim milletim bunları test etti. Değerli kardeşlerim, 3 Kasım'da bunları tasfiye etti.

Bakın ben burada CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu'na bir Afyonkarahisar sözü daha hatırlatayım. Afyon'da konuşuyoruz. "Gölgede duranın gölgesi olmaz." Nasıl, iyi mi? Sayın Kılıçdaroğlu, sen kendine başka hoca bul. Sayın Kılıçdaroğlu, sen kendine başka akıl hocası bul, gölgede kalma, biraz güneşe çık güneşe. Şimdi CHP ne yapıyor? Tıpkı yeni milli şefleri geçmişte ne yaptıysa onu yapıyor. Biraz türban, biraz din iman, biraz KCK, bolca çete, bolca Ergenekon, sos olarak biraz da emekli siyasetçi. Yahu, Afyon salatasında bu kadar çeşit yok. Var mı hanım kardeşlerim? Yok. Bu insanın midesine oturur, ülser yapar ülser.

Değerli kardeşlerim; biliyorsunuz CHP'de kaset mağduru Genel Başkan gitti. Kaset mamulü bir Genel Başkan geldi. Şimdi bugünlerde biliyorsunuz MHP de kaset mağduru. Bakın biz en başından itibaren bu ahlaksızlığa prim vermedik, bu ahlaksızlığın siyasetin malzemesi yapmaktan özenle kaçındık. Ama onlar ne yaptılar? CHP'si de, MHP'si de en başından itibaren özeleştiri yapmak yerine, doğrudan AK PARTi'yi suçladılar. Şu anda yargı görevini yapıyor mu? Yapıyor. Yürütme yapıyor mu? Yapıyor. Ağız birliği yaptılar. Ortaya dökülen çirkin kasetlerden dolayı yine AK PARTi'yi suçluyorlar. Haddinizi bilin haddinizi. Afyonkarahisarlı dünyaca ünlü bir hattatımız var. Hattat Karahisari, onun hattıyla ben bunlara az önce söylediğim gibi tekrar sesleniyorum. "Edep yahu" diyorum. AK PARTi sizin kirli işlerinizin, kirli ilişkilerinizin takipçisi de değil, meraklısı da değil. Sağa, sola çamur atmayı bırakın da, önce siz kendi özeleştirinizi yapın. Yüzleri kızaracağı yerde, AK PARTi'ye çamur atmaya kalkışıyorlar.

Değerli kardeşlerim; çıkıyor Sayın Bahçeli, gök kubbeyi üzerimize yıkacakmış. Hey Allah'ım, güler misin ağlar mısın. Hangi gök kubbeyi kimin üzerine yıkacaksın, sende o mecal var mı? Önce şu yönettiğin kadroya sen önce hakim ol. Bak akşam bir televizyon programında da söyledim, bu tür olayların liderlerle bir ilişkisi olamaz, olmamalı. Bu bir partiyi ilgilendirmez, ilgilendiremez, ama bu türler ortaya çıktığı zaman da lidere, yönetime düşen nedir? Bu türleri tasfiye etmektir. Siyaseti kirli yapmayacağız, siyaseti temizleyeceğiz. Neymiş? O insanların özeline girilmiş, gayrimeşru işin özeli olur mu? Eğer meşruysa zaten, o zaman zaten böyle bir şeyin üzerine hep birlikte milletçe gitmeliyiz. Ama gayrimeşru ise de, bunu özele sokmak kadar büyük bir yanlış olmaz. Bunun neresi özel Allah aşkına? Hele hele bu Müslüman topluluğa bunun siyasetinde önde gelen isimlere bu yakışır mı? Lafa geldiği zaman, kadına önem veriyoruz diyeceksin, en büyük tacizi kadın üzerinden yapacaksın. Ve ben şuna da üzülüyorum: Bazı bakıyorum kadın dernekleri de bunlara sahip çıkıyor. Anlamak mümkün değil. Düzce'de söyledim, burada da Mehmet Akif merhumun o dizelerini bir kez daha hatırlatıyorum. "Şarka bakmaz, garbı bilmez. İlimden yok payesi. Bir kızarmaz yüz, yaşarmaz göz bütün sermayesi."

Buradan açık açık ifade ediyorum hem CHP'nin kaset mamulü Genel Başkanına, hem MHP Genel Başkanına açık açık sesleniyorum. Hükümet, güvenlik güçleri, istihbarat birimleri, yargı bu çirkin meseleyi elbette takip ediyor ve edecektir. Ama bir zahmet sağda, solda suçlu aramayı bırakın da, kendi çevrenize bakın, kendi çevrenize. Sen o ortaya dökülen kasetlerden istifade edeceksin, sen o kasetler marifetiyle iş başına geleceksin, avukatlığını yaptığın çetelere kol kanat gereceksin, ondan sonra da çıkıp kasetlerden dolayı AK PARTiyi suçlayacaksın.

Değerli kardeşlerim, sevgili Afyonkarahisarlılar; hep söylüyorum, Türkiye genelinde yaptığımız hizmetler ortada. Eğitim yatırımları biliyorsunuz göreve geldiğimizden bu yana 163 bin derslik yaptık. Sevgili kardeşlerim, 163 bin derslikten okullarımızda her yıl dersler başlarken kitapları sıraların üzerinde bulduk mu? Ücretsiz olarak bulduk mu? Bulduk. Sevgili kardeşlerim, bununla kalmadık... Geleceğim. Bununla kalmadık, eğer mali imkanı yoksa, mali imkanı olmayanlara da ne dedik? Eğitimde engel tanımıyoruz. Sosyal güvencen yoksa anne, bacı bak, şu anda ilköğretimde erkeğe 30 lira veriyoruz, kız öğrenciye 35 lira veriyoruz. Ortaöğretimde erkeğe 45 lira veriyoruz, kız öğrenciye 55 lira veriyoruz. Kaç çocuğun olursa olsun veriyoruz. Ayrıca, sosyal güvencesi olmayana 150 lira da maaş veriyoruz aileye. Para kime? Anneye veriyoruz, anneye. Bunu daha önce de söyledim biliyorsunuz. Bakınız, eğer özürlü varsa evde, özürlüye bakana ne veriyoruz, asgari ücret ödüyoruz, asgari ücret. Ey Kılıçdaroğlu, asgari ücret ödüyoruz özürlüye bakıyor diye. 2 çocuk varsa ikisine de ödüyoruz. Bunları yapan iktidar AK PARTi iktidarı. Sevgili kardeşlerim, şimdi ben buradan sesleniyorum, Afyonkarahisar'da üniversitede okuyan gençler, maşallah. Biz geldiğimizde 45 lira burs veriyorlardı, kim? MHP. 45 liracık. Şimdi ne veriyoruz? 240 lira. Eğer Kredi Yurtlar Kurumunda kalıyorsa, beslenme yardımı olarak da ne veriyoruz? 150 lira veriyoruz. Ne yaptı? 390 lira. Eğer mastır öğrencisiyse 480 lira veriyoruz. Doktora öğrencisiyse 720 lira veriyoruz. Her şey gençliğimiz için, her şey insan için, her şey Türkiye için, olay bu.

Değerli kardeşlerim; şimdi size bir müjde veriyorum. Ne müjde bu? Fatih projesi. Fatih projesinin önemine önümüzdeki 4 yıl içinde karatahta ne oluyor? Kalkıyor. Karatahta yok bundan sonra. Ne geliyor? Akıllı tahta geliyor. Akıllı tahta, bilgisayar donanımlı olacak. Derslikler projeksiyon donanımlı olacak ve her öğrenciye bir elektronik kitap vereceğiz. Elektronik kitap. Bütün müfredat bunun içinde. Ücretsiz olarak öğrencilere bunu vereceğiz. 4 yıl içinde hem akıllı tahtalar dersliklere yerleştirilecek, hem bu elektronik kitaplar da öğrencilere verilecek. Yahu Amerika'da George bu imkanlardan istifade edecek de, Almanya'da Helga bundan istifade edecek de benim Afyonkarahisar'ımda Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin, Hatice, Fatma, Ayşe niçin bunlardan istifade etmesin, neden? Niçin bizden öncekiler bunları yapamadı? Bizden öncekiler okullara bilgisayar bile getiremedi. Bakınız, biz her gün daha ileri gidiyoruz. Önce bilişim teknolojisi sınıflarını kurduk. Ondan sonra daha da bunu geliştirdik. Ama şimdi de buna başlıyoruz. Bütün hazırlıklarımız tamam. Seçimin hemen akabinde ardından ihalesini yapıyoruz ve bir taraftan akıllı tahtaların üretimi, bir taraftan bu elektronik kitapların üretimi başlayacak ve sevgili öğrencilerimize bunları dağıtmaya başlayacağız. Nasıl? Daha onurlu bir gençlik, daha güçlü bir gençlik, daha güçlü bir Türkiye bununla olacak.

Sağlık alanında sistemi kökten değiştirdik. Sağlık alanında biliyorsunuz SSK Genel Müdürü kim vardı bir zamanlar 90'lı yıllarda? Batırdı batırdı, bitirdi. Kendisi devraldığı zaman zarar filan yoktu. Kendisi devraldı, 8 yıl Genel Müdürlük yaptı, Sayın Kılıçdaroğlu 8 yıl devamlı battı. Battı, battı, battı her geçen yıl daha da kötü gitti, ama baktı ki bu iş gitmiyor, 99'da Ecevit'e gitti. Merhum Ecevit'e aday olmak istediğini söyledi. Merhum Ecevit, böyle başarısız bir Genel Müdürü aday yapar mı? Veto etti. Şimdi de gelmiş, merhum Ecevit üzerinden hanımını yanına almak suretiyle oy toplamaya gayret ediyor. Yemezler bunu Sayın Kılıçdaroğlu, yemezler. Bu iş bitti. Çünkü benim milletim, bir sokulduğu delikten bir daha sokulmaz. Eyvallah. Ya o kuyrukları unutur muyuz biz? Genel Müdürsün o kuyruklar neydi? Giderdik SSK'nın eczane standına, reçeteyi uzatırdık, ilacını alabilirsen hak getire, yarısı var yarısı yok. Öyle mi anneler? Öyle mi babalar? Ya biz bunu unutacak mıyız? Bunun hesabını 12 Haziran'da sandıkta bunları sandığa gömerek verdirmemiz lazım.

Siz niye duruyorsunuz? 5 değil mi yoksa, inanmıyor musunuz? 5 evvel Allah. İnanç öyle bir şeydir ki, atalarımız söylüyor. Tekeden bile süt çıkartır süt. Afyon'un milletvekili sayısı biliyorsunuz 7'den 5'e düştü. Ama evvel Allah ben Afyonkarahisarlı kardeşlerime inanıyorum bunu 5'te 5 yapacaklar, evvel Allah 5'te 5, ama çok çalışacağız, kapı kapı dolaşacağız. Ben il il dolaşıyorum, ilçelere gidiyorum, aynı şekilde sivil toplum örgütlerinin toplantılarına katılıyorum, inanıyorum ki tüm bu davaya gönül veren kardeşlerim, 7'den 70'e, kadınıyla, erkeğiyle, genciyle, yaşlısıyla beraber koşacağız. Çünkü biz beraber yürüdük bu yollarda değil mi?

Şimdi her vatandaşım istediği hastaneye gidiyor mu? Serbest eczanelerden istediğine gidip oradan ilacını alıyor mu? Bir aksilik var mı? Mesele bu ya, mesele bu. İnsana değer veren iktidar bu. Ama bunlar insana değer vermediler. CHP'nin zaten hiçbir zaman böyle bir derdi olmadı, hiçbir zaman. Ben İstanbul Belediye Başkanlığını CHP'den aldım. O zaman Veysel Bey de benim İSKİ'de Genel Müdürümdü. Ama İstanbul susuzdu, İstanbul'da çöp dağları vardı, İstanbul'da hava kirliliği vardı. Gazeteler maske dağıtıyordu ve 2,5 milyar dolar borcu vardı İstanbul Belediyesinin. Sevgili kardeşlerim, biz o pislikleri temizledik. İstanbul'u tertemiz bir şehir yaptık ve doğalgazı süratle yaygınlaştırdık. 1 milyon 200 bin eve doğalgaz getirmişken, biliyorsunuz ben Pınarhisar'a gittim. 1 milyon 200 bin ama hava temizdi. Ve banyolarda küvetler su doldurulurdu kullanma suyu için, banyo yapmak zorlaşmıştı. Böyle bir hale gelmişti. Ama biz 180 kilometre uzaklıktan Istranca Dağlarından su getirdik İstanbul'a. Şimdi de barajlar, göletler İstanbul'un her tarafını sardığı gibi, Türkiye'nin her yanını da ne yapıyor, sarıyor. Sağ olsun ekibimizle beraber gerek Veysel Bakanım, gerek diğer bakanlarım yoğun bir şekilde aşkla, heyecanla çalışıyoruz. Çünkü biz, milletimize efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik, bizim derdimiz bu. Biz neyin peşindeyiz biliyor musunuz? Vatandaşımız bir Allah razı olsun desin, bize bu yeter. En büyük mükafat bu, bu dua bize yeter. Hani Baki ne diyor Baki, şair Baki ne diyor; "Baki kalan bu kubbede hoş bir seda imiş meğer" diyor. Değil mi? Yoksa her zaman söylüyorum, bununla kendimizi hesaba çekmemiz lazım. Hepimiz ölecek miyiz? Ama ölüme inanmayanlar da var tabi bu arada. İşte bir tanesi yine CHP'nin içinde bir bayan profesör, sonradan manevra yapmaya başladı. İstanbul'un Zincirlikuyu Mezarlığının girişinde orada bir hitabe var, o kitabeyle alakalı diyor ki; "Eskiden burada Ruhuna El Fatiha yazardı" diyor. Ama şimdi diyor, oraya şunu yazmışlar, ne yazmışlar? "Her nefis ölümü tadacaktır." Ya bundan şüphen mi var? Ama arkasından söylediği çok önemli; "Çok tiksindirici" diyor. Bu hanımefendi profesör. Ama herhalde diyorum ben, yine iyi niyetle düşünüyorum, bunu Allah'ın ayeti olduğunu bilmiyordu, bunu İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş'a ait bir söz olduğunu zannediyordu, herhalde böyle bir gafletin içinde. Yani sen profesör olabilirsin, ama profesör olmak her şeyi bilmek anlamına gelmez. Bilim adamı olmak, bilim kadını olmak başka bir şey, arif olmak başka bir şey, bu çok önemli.

Yunus ne diyor; "İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendin bilmezsen ya nice okumaktır" diyor. Burası çok önemli, buna dikkat edeceksin. Ve Arif, öyle bir kimsedir ki bilmediğini bilir, bu çok önemli, bilmediğini bilmek. Ya sen istediğin kadar alim ol, senin ilmin denizden bir kova sudur ya, o kadar, mesele bu. Yarın öldük, getirip koyacaklar bizi musallaya, değil mi? Hoca efendi gelecek, cumhurbaşkanı niyetine demeyecek, başbakan niyetine demeyecek, bakan niyetine demeyecek, trilyarder niyetine demeyecek, filanca ordinaryüs, profesör veya profesör niyetine demeyecek. Ya? Er kişi niyetine diyecek, hatun kişi niyetine diyecek. Ondan sonra da 2 metreküplük mezara gidip gömecekler, öyle mi? Ondan sonra yanında kimse var mı? Yok. Yaptıysan bu dünyada güzellikler, hak getire. Ama yoksa, yanmışsın. Ve seni en yakınların bile bir daha kolay kolay arayıp da sormazlar. Ah ah, ölüm en büyük nasihattir. Bu nasihatten herkes nasibini almalı. Ölümle yatacağız ölümle kalkacağız, bunu bilmek lazım. Onun için de şu an ne yapabiliriz, onun için şu çok önemli: Bugün hak için ne yaptın, bu soruya cevap ara, mesele bu, mesele bu.

Sevgili kardeşlerim; sağlıkta daha büyük adımlar atacağız, daha güzel günler var. Türkiye'nin 16 noktasında helikopter ambulanslarımız 18 helikopterle hizmet veriyor. 2 tane jet ambulansımız, 3 tane daha geliyor şimdi, 5 jet ambulansımız Türkiye genelinde hizmet veriyor. İşte İbrahim Tatlıses'i Almanya'ya bizim o jet ambulansımız götürdü, biz buyuz. Her şeyimizle halkımızın hizmetindeyiz. Dünyanın neresi olursa olsun anında getireceğiz, götüreceğiz.

İşte geçenlerde Gümüşhane'de yanıma bir Semih getirdiler, 11 yaşında. Ve diyalizdeymiş, artık bir böbrek nakli gerekiyormuş. Ve bunun için de böbrek arayışı başlandı, Zonguldak'ta bulundu. Ve bir uçakla, jet ambulansımızla Gümüşhane'den anne, baba, Semih alındı Ankara'ya. Zonguldak Havalimanından da diğer uçakla böbrek alındı Ankara'ya. Ankara'da operasyon gerçekleştirildi. Şimdi Semih sağlığına elhamdülillah kavuştu. Sordum Gümüşhane'de Semih'e, nasılsın dedim. Dedi ki, Başbakanım iyiyim. Ne olacaksın? Doktor olacağım dedi. Elhamdülillah, inşallah doktor olursun, inşallah sen de bu ellerinle sağlık dağıtırsın, şifa kaynağı olursun. Mesele bu, bizim yaptığımız bu. Yani para bizden değil ya, sizden. Siz veriyorsunuz, biz bunu hizmete dönüştürüyoruz. Ama biz yolsuzluğun önünü kestik, kesiyoruz. Biz yasakları kaldırdık, biz yoksulluğu gideriyoruz. Geldiğimizde 19 milyondu, şimdi 12 milyon 750 buraya düşürdük. Ve artık 2006'dan itibaren 1 doların altında kalmadı, çıktık üstüne.

Değerli kardeşlerim; daha da iyi olacak, Türkiye güçleniyor. Bak, MHP'nin iktidarı döneminde devraldığımızda milli gelir 230 milyar dolardı. Şimdi neredeyiz? Sevgili kardeşlerim, 740 milyar doları bulduk. 740 milyar dolar. 3 bin 400 dolardı kişi başına milli gelir. Şimdi, 10 bin doları aştık, 1'e 3. MHP, 2023 benim diyor. Ne seni ya, sen 3,5 yıl bile duramadın iktidarda, vatandaş sana 5 yıl dedi, 5 yıl duramadın, 3,5 yıl sonunda bırakıp gittin. Öyle mi? Bunlara gereken dersi 12 Haziran'da sandıkta verelim. Ama bunları iyi anlatın.

Değerli kardeşlerim; ülkenin, Türkiye'nin borcu neydi biliyor musunuz? Sevgili kardeşlerim, Türkiye'ni borcu yüzde 61'di, şu anda yüzde 25. Bakınız nereden nereye düşürdük. Bununla kalmadık, devletin borçlanma faizi yüzde 63'tü. Şimdi devletin borçlanma faizi yüzde 7, yüzde 8'e düştü, buraya geldik. Sevgili kardeşlerim, enflasyon neydi? Yüzde 30. Şimdi enflasyon ne oldu? Yüzde 4,3. Sevgili kardeşlerim, MHP'nin iktidarı döneminde IMF'den aldıkları borç 30 milyar dolar. Bize ne devrettiler? 23,5 milyar dolar. Onlar borçlandı, ödedik ödedik ödedik, şimdi ne kadar borcumuz var? 5 milyar dolar. 23,5 milyar dolar nerede, 5 milyar dolar nerede. Sayın Bahçeli, herhalde bunları biliyorsun. Merkez Bankamızda olan para neydi biliyor musunuz? Merkez Bankası'nın kasasında olan döviz rezervi 27,5 milyar dolardı. Hadi Sayın Bahçeli, hayır de bakayım. Bunun da yarısından fazlası işçi dövizi. Sevgili Afyonkarahisarlı kardeşlerim, şu anda Merkez Bankamızın kasasında ne var biliyor musunuz? 95 milyar dolar var. 27,5 milyar dolar nerede, 95 milyar dolar nerede. Evvel Allah güçlüyüz. Türkiye'nin büyümesi 8,9. Avrupa'da bir numarayız, OECD ülkeleri arasında bir numarayız, büyüyen ekonomiler içerisinde Avrupa'da 6. sıradayız, dünyada 17. sıradayız. Buradayız, daha iyi olacak hiç endişeniz olmasın evvel Allah. Yeter ki siz arkamızda olun daha iyi olacak, daha iyi olacak.

Ve sevgili kardeşlerim; bütün bunlarla beraber bakınız 79 senede dikkat edin çok önemli, 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol yapıldı. Gençler, 8 senede 13 bin 600 kilometre bölünmüş yol yaptık. Şimdi ikinci bölünmüş yollara geçiyoruz. 2023'e 15 bin kilometre daha. Ama bundan sonra inşallah bu ikili hatlarımızı birçok yerde artık 3 gidiş 3 geliş, 4 gidiş 4 gelişe dönüştüreceğiz. Daha iyi olacak, daha huzurlu olacak. Ve inşallah şu anda bir ulusal plan hazırlıyoruz. Bu ulusal planla 780 bin kilometrekareyi planlayacağız. Ve 780 bin kilometrekare vatan topraklarında artık imar itibariyle kaçak göçek olmayacak. Her şeyimiz burada plan altında olacak. Ve sevgili kardeşlerim, Türkiye hızlı tren hatlarıyla tanıştı. Artık Ankara-İstanbul hızlı treni yapılıyor. Eskişehir'e kadar olan bölüm bitti. Ankara-Konya bitti, bu ay açıyoruz. Ankara-Sivas hattının ilk bölümünün inşasına devam ediyoruz. 490 bin konut inşası devam ediyor. 360 binini sahiplerine teslim ettik.

Bir müjde veriyorum, yoksula 50 metrekarelik daireler yapıyoruz. İçinde çeyizi de olacak. Buzdolabı, çamaşır makinesi, ocağı bunlar olacak, mobilyası olacak ve onu da taksitlendireceğiz. 20 yıl vadeyle peşinatsız ayda 100 lira taksitle, 120 lira taksitle vereceğiz. Nasıl? Ama bak, ben size Sayın Kılıçdaroğlu gibi bedava dağıtmıyorum. Çünkü biz balık dağıtmayacağız, biz balık tutmasını öğreterek sorumluluk dağıtacağız, bizim farkımız bu, farkımız bu. Ve bizim sosyal devlet anlayışımız bu. Bu ne demek biliyor musun? Vatandaşının onuruyla da oynama, bunu da yapacağız. Ha sadaka madaka deyip duruyor, ya devlet sadaka dağıtmaz. Sadakayı zengin dağıtır, fakir fukaraya, garip gurebaya, o ayrı bir konu. Ama biz sosyal devlet olmanın bilinciyle de ne yapıyoruz? Vatandaşımıza, fakir fukara, garip gurebaya da ulaşıyoruz, onu bundan sonra da yapacağız. Hatta bu yoksul kesime ev verirken, iç teminini de yapacağız. Ve iş temininden sonra da bu taksitini ödemeye başlayacak, olay bu, olay bu. Onurlu bir gelecek, ama işi olanlar, imkanı olanlar onlar 60 metrekare, 65 metrekarelik dairelerden zaten alıyorlar, bundan sonra da almaya devam edecekler.

Değerli kardeşlerim; çiftçi bu dönemde, önceki dönemle mukayese yapıyorum, Ziraat Bankası'ndan yüzde 59 faizle kredi alıyordu, şimdi yüzde 5. Bakın burada sadece tabii ki hiçbir şey kefilsiz olmaz. Yüzde 59, şimdi yüzde 5 faiz. Değerli kardeşlerim, Halk Bankası yüzde 47 faizle veriyordu, şimdi yüzde 5. Ne kadar veriyordu biliyor musun? 5 bin lira, esnafa sanatkara 5 bin lira kredi veriyordu. Şimdi 20 kat artırın, 100 bin liraya kadar kredi veriyor. Yüzde 5 faiz nere, 47 nere. Yüzde 5 faiz nere, 59 nere? Ya bizim aramızdaki fark bu. Sayın Bahçeli, sen yüzde 59 faizle veriyordun, biz yüzde 5'le veriyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu, senin de farkın yoktu, sen de aynıydın. Bunların hepsi birbirinin aynıdır, farkları yok.

Değerli kardeşlerim, şimdi SUKAP diye bir projemiz var, SUKAP. Bu ne demek biliyor musunuz; belediyelerimize şu anda hibe ve kredi yoluyla destek vereceğiz. İçme suyu, atık su ve yağmur suyu kanallarını yapmak için, sadece bunlar için. Üçü de olacak, içme suyu kanalı da olacak, kanalizasyon da olacak, yağmur suyu kanalı da olacak, bunlar için destek vereceğiz. Şu anda kasamızda 400 milyonumuz hazır ve belediyelerimize bunları vermeye başladık, başlıyoruz. Bundan sonraki yıllarda da bunları aynen devam edeceğiz.

Sevgili kardeşlerim, anlatacağımız daha çok şey var. Ama burada bugün toplu açılışlar da yapacağız. Ve bu toplu açılışlarla birlikte Afyonkarahisar'ımızda inşallah eğitimde atacağımız adımlar var, ki 8,5 yılda biz Afyonumuza sevgili kardeşlerim 1031 derslik yapmışız. Okullarımıza 10 bin 787 bilgisayar göndermişiz bu süre içerisinde. Afyon Kocatepe Üniversitesi bünyesinde fakültelerimiz, Teknoloji Fakültesi, 3 yüksek okul, 4 meslek yüksekokulu hizmete girdi. Ayrıca, geçen sene Haziran ayında hukuk fakültesi, bu sene de diş hekimliği fakültesi kurulması için Bakanlar Kurulu kararını aldık, çalışmalara başlandı. 2002 yılında 2620 olan yüksek öğretim yurt yatak kapasitesini 3842'ye yükselttik. Yapımına devam ettiğimiz merkezde 750, Dinar'da 300 yatak kapasiteli yurt projelerimiz var. Bu iki yurdumuzu inşallah önümüzdeki Eylül ayında hizmete açacağız. Nasıl gençler? Eyvallah.

Ayrıca, bu sene yatırım programımızda olan var, o da Bolvadin'de 500, Şuhut ve Sultandağı'nda 300'er yatak kapasiteli 3 yurt daha yapacağız.

Adalet hizmetleriyle alakalı Sandıklı, Emirdağ ve Afyonkarahisar Adalet Saraylarını tamamladık hizmete açtık.

Değerli kardeşlerim, 2002 yılına kadar Ayfonkarahisar'a gelen bölünmüş yol ne kadardı biliyor musunuz? 54 kilometre. Biz buna ne kadar ilave ettik biliyor musunuz 8 yılda? 54 kilometre geçmişte, 389 kilometre ilave ettik. 54 kilometre nere, 389 kilometre nere? Yani, Cumhuriyet tarihinde yapılanın 7 katı.

Doğalgazın kolaylığından ve ekonomik avantajından 2007 yılından itibaren Afyonkarahisar da zaten istifade ediyor.

Sevgili kardeşlerim, DSİ'de bir şey anlatmayacağım, zaten Veysel Bey sağ olsun Afyonkarahisar'ın bir hizmetkarı olarak bunu götürüyor.

10 adet gölet, 6 adet yer altı sulaması projesi tamamlandı. Toplam 62 bin dekar arazi Afyonkarahisar'da sulamaya açıldı. 2040 yılına kadar Afyonkarahisar'ın içme suyu arıtma tesisi yapılarak bu sorun çözüldü.

Değerli kardeşlerim, bütün bunlarla birlikte Belediyemizin yaptığı pek çok hizmetin açılışını mitingimizden sonra gerçekleştireceğiz. Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün yaptıklarının açılışını gerçekleştireceğiz.

Deprem konutları konusundaki hassasiyetimizi biliyorsunuz. 2002 yılında Sultandağı, Çay, Bolvadin, Çobanlar ilçelerini etkileyen deprem sonrası depremzedelere konutlarına yüzde 10 faiz ilave edilmişti bizden önce. Biz bu faizi kaldırdık, 2761 depremzede ailemizin her birini ortalama 34 bin lira yükten kurtardık, her birini. Hey gidi Kılıçdaroğlu, şimdi gelmiş diyor ki; ben çiftçinin faiz borçlarını sileceğim. Yahu, bizim yaptıklarımızı sen şimdi konuşuyorsun ya, biz bunları zaten yaptık, geçtik biz bunları.

Şimdi değerli kardeşlerim, hazır mısınız? Hazırız değil mi? Artık işin sonuna geldik, siz hazırsanız ben de hazırım.

Kaç gün kaldı? 33 gün. 33 gün kapı kapı dolaşıyor muyuz? Arkalar arkalar, dolaşıyor muyuz? Bu bizim bir milli davamız. Çalınmadık kapı bırakmayacağız. Duyduklarınızı duymayanlara anlatacaksınız. Teşkilatlarımızdan kitapçıklarınızı alın ve bunları da her yere anlatın.

Değerli kardeşlerim, şimdi hep birlikte şöyle bir elleri göreyim elleri, elleri göreyim.

Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.

Günümüz kutlu olsun. 12 Haziran, milletimiz, ülkemiz, Afyonkarahisarlı kardeşlerim, Afyonkarahisar için, Türk demokrasisi için, Partimiz için hayırlara vesile olsun diyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bilal Baştan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-11-2011, 14:32   #22
Kullanıcı Adı
Bilal Baştan
Standart Başbakan Erdoğan’ın Kütahya Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni…
10.05.2011

Kahramanmaraş'tan, ülkemizin tüm annelerinin "Anneler Günü"nü kutladık. Ama Kütahya'da öyle bir annemiz var ki, hatırlanmayı, rahmetle yad edilmeyi ziyadesiyle hak ediyor. Osman Gazi'nin ninesi, Ertuğrul Gazi'nin annesi Hayme Anamızı, Sultan Abdülhamit'in deyimiyle devlet anayı rahmetle yad ediyor, Allah ondan razı olsun, mekanı cennet olsun diyorum. Hayme Anamızın şahsında bugün bir kez daha Anadolu'nun, Trakya'nın, Türkiye'nin tüm annelerine şükranlarımı, saygılarımı yolluyorum. Onlar eli öpülesidir, onlar ayaklarının altı öpülesidir. Annelerin ayaklarının altında eğer cennetin kokusunu duymak istiyorsan annenin ayağının altını kokla. Bak cennet babalarının ayağı altında değil, annelerin ayağı altında. Bu kadar önemli. Biz böyle bir medeniyetin çocuklarıyız, bizi diğerlerinden ayıran bu. Ama bunu bilenler var, bilmeyenler var. Onun için annelerimize, babalarımıza öf bile dedirtmeyeceğiz.

Sevgili kardeşlerim, sevgili Kütahyalılar; Kütahyalı Evliya Çelebi rüyasında Hazreti Peygamberi görüp, "şefaat ya Resulallah yerine, seyahat ya Resulallah" dedi ve yollara düştü. İşte bizler de tıpkı Evliya Çelebi gibi millet diyerek, memleket diyerek, hizmet diyerek Türkiye'nin yollarına düştük. Az önce Afyonkarahisar'daydık. Muhteşem bir katılım vardı. Partimizi kurduğumuzdan bu yana Afyonkarahisar'dan yola çıktık, o günden bugüne Afyon'da yaptığım tüm mitinglerin bugün zirvesiydi. Ama şimdi Kütahya'ya bakıyorum ki, Kütahya da bugün zirve yapmış. 8,5 yıl boyunca 81 vilayette 780 bin kilometrekare vatan topraklarında, tüm vatan sathında hizmet ürettik, eser ürettik, doğu-batı demedik, kuzey-güney demedik, her bir vilayetimizde, her bir vatandaşımıza, kardeşimize ulaşmanın yoksula, yolda kalmışa el uzatmanın derdi, gayesi içinde olduk.

Biz sevgili kardeşlerim, bazı siyasetçiler gibi çirkin bir dile, çirkin bir üsluba, çirkin yöntemlere prim vermedik. Biz popülizme tevessül etmedik, biz yalan söylemedik, biz ne aldatan, ne aldananlardan olmadık. İstismara, sömürüye, fırsatçılığa AK PARTinin siyasetinde imkan tanımadık. AK PARTi'nin rotasını siz çizdiniz, millet çizdi millet. AK PARTi'yi sadece ve sadece milletin talimatıyla biz yola koyduk. Öyle yürüdük, öyle yürüyeceğiz.

Sevgili kardeşlerim; bakınız, şimdi çıkıyor bir siyasi lider ne diyor. Diyor ki, çiftçinin borcunun sadece faizini değil, anaparasını da sileceğiz. Adama demezler mi ya, çıkar oradan bir çiftçi, ey Kılıçdaroğlu ben enayi miyim ya, ben bu parayı ödedim, benim durumum ne olacak demez mi? Yani bir vatandaş gidecek parasını zamanında ödeyecek, öbürü ödemeyecek, eee? Kılıçdaroğlu diye birisi çıkacak gelecek, ben hepinizin borcunu sildim diyecek. Ne adına siliyorsun, sana bu yetkiyi kim veriyor? Faizse faizi biz de geldiğimizde sildik, ama anaparayı aldık. Niye? Anaparayı ödeyen var, anaparayı ödeyen dururken biz şimdi bunu göre göre nasıl oluyor da sen anaparayı da sildim diyorsun, böyle bir yetkin var mı? Yani bunlar bu ülkeyi zaten bu ifadelerle de yönetip yönetemeyeceklerini ortaya koyuyorlar, biraz sonra geleceğiz. Biz delillerle konuşuruz, belgelerle konuşuruz, bütün eserler ortada.

Şimdi bakın sevgili Kütahyalılar, sevgili gençler; özellikle sizlerin dikkatlerini buraya çekmek istiyorum. Benim yaklaşık 2 milyon genç insanım, 1 milyon 700 bin çok büyük bir umutla, gelecek umuduyla, çok büyük hayallerle YGS sınavına girdi. Sınavın hemen ardından birileri ortaya bir şifre iddiası attı. CHP Genel Başkanı, MHP Genel Başkanı başta olmak üzere fırsatçılar hemen bu iddianın üzerine çullandılar. Gençler söz konusu demediler, gençlerin hayalleri söz konusu demediler, gençlerin umudu söz konusu demediler. Bir de bunların malum yandaş medyası var, candaş medyası var. Bunlarla gençler üzerinden AK PARTi iktidarını vurmak istediler. Değerli kardeşlerim ve bunu istismara dönüştürdüler. Günlerdir yapılan tüm açıklamalara rağmen, iddiaların asılsız olduğunu gösteren tüm delillere rağmen CHP ve MHP gençlerin hayalleri üzerinden hala istismara devam ediyorlar. Bakın Doğu'da, Güneydoğu'da 7 yaşındaki çocukların eline taş verip askere, polise karşı kışkırtan... İlkokul çocuklarını istismar etmek ne kadar çirkinse, 2 milyona yakın gencimizin hissiyatını istismar da o kadar çirkindir. Sabahlara kadar ders çalışan, üniversite hayali gören, gelecek planları yapan o tertemiz zihinleri istismar etmek, siyaset değil, apaçık fırsatçılıktır. Bununla birlikte yargıya müdahale edildi. Ben daha önce de açıkladım, bugün Kütahya'dan bir kez daha açıklıyorum. Her türlü iddianın takipçisiyiz. Yargıyla birlikte her türlü iddiayı çok yakından izliyoruz, inceliyoruz. Şu ana kadar YGS'de kopya çekildiğine dair tek bir delil ortaya konmuş değil. Hesaplamayla ilgili, diğer konularla ilgili aksaklıklar varsa bunlar derhal düzeltiliyor, telafi ediliyor ve hiçbir öğrencimiz mağdur edilmiyor. Sınava giren gençlerimizin her birinin hakkı ve hukuku bizim teminatımız altındadır. Hiç kimsenin hak yemesine, çıkar sağlamasına, ayrıcalık tanımasına imkan ve fırsat asla vermeyiz.

CHP ve MHP'ye de buradan sesleniyorum, lütfen gençlerin üzerinden elinizi çekin. Gençlerin zihnini bulandırmaktan, buradan rant elde etmekten, fırsatçılıktan vazgeçin. Onların yandaş, candaş medyasına da sesleniyorum. Gençlerin hissiyatını istismardan artık elinizi çekin. Sizi çok iyi tanıyoruz, candaş medya sizi çok iyi tanıyoruz. Bu tür aktörleri de çok iyi biliyoruz. Bilesiniz ki bunu hiçbir zaman basın özgürlüğü, medya özgürlüğüyle buna kılıf çekemezsiniz. Biz sizinle iktidar olmadık, biz milletle iktidar olduk, milletle yürüyeceğiz. Tüm genç kardeşlerime sesleniyorum, bu siyasetçilerin, bu medyanın istismarcı tavırlarına aldanmayın. Bunların hırsla kurdukları tezgahlara gelmeyin, bunların kışkırtmalarına, tahriklerine aldanmayın. Gönül huzuru içinde 2. sınava hazırlanın. Tekrar ediyorum, tek bir öğrencimizin dahi mağduriyetine göz yummayız, yummayacağız. Öğrencilerimiz müsterih olsunlar, rahat olsunlar, bu istismarcılara kulak vermesinler.

Show TV'ye çıkmış. Sayın Kılıçdaroğlu şov yapıyor. Değerli kardeşlerim, çok enteresan, orada bir şeyler anlatıyor. Kopyadan bahsediyor falan filan. Arkadaş, ya varsa çık açıkla, koy belgeyi ortaya, koy, koy belgeyi ortaya. Hayatın hep akşam söyleyip sabah inkar ettiklerinle dolu. Hiç doğru konuşmuyor bu zat. İstanbul'a Belediye Başkanı adayı oldu, benim Büyükşehir Belediye Başkan adayımla ilgili hep dosya dosya dosya dedi, bir tane dosya ortaya çıkarmadı. Kırtasiyecide klasör çok, dosya çok, meğerse bu hep onlardan bahsediyor. Şimdi şahsımla ilgili iktidar olunca dosya açıklayacakmış. Ana Muhalefetin görevi nedir? Denetlemek. Sen beni 8,5 yıldır Genel Başkanınla beraber denetlemedin mi? Nerede dosyalar, çıkar bir tane dosya koy ortaya. Yandaş medyanla beraber bunları koy ortaya. Kılıçdaroğlu, bizim abdestimizden şüphemiz yok ki namazımızdan şüphemiz olsun. Sen kendine bak kendine.

Ne kadar ahbabın, yaranın varsa, ne kadar soyadını taşıyanlar varsa bunların hepsini SSK Genel Müdürüyken SSK'ya doldurdun ve batırdın SSK'yı, batırdın. Benim vatandaşım SSK Genel Müdürü olduğu zaman Kılıçdaroğlu, hastanede, SSK hastanesinde kuyruklarda az mı çile çekti, 90'lı yılları bir hatırlayın, az mı çile çektik? Eczaneye, SSK'nın eczanesine girerdik, ilacımızı alabiliyor muyduk? Yarısı var, yarısı yok. Sevgili kardeşlerim, ne oldu, SSK battı mı? Aldığı zaman SSK zarar etmiyordu, ama o aldı batmaya başladı. Battı battı battı, 99'a geldi ki baktı yürütemiyor bu işi, hemen soluğu merhum Ecevit'in kapısında aldı. Beni aday yapar mısın dedi. Fakat Ecevit, bunun ne denli başarısız bir Genel Müdür olduğunu bildiği için bunu veto etti, yok yok dedi, hadi başka yere git, gönderdi. Şimdi de merhum Ecevit'e sığınıyor.

Sevgili Kütahyalılar; yine Show TV'de, ya böyle yalan olur mu? Sevgili Kütahyalılar, Allah aşkına şuna bir dikkat edin. Programda önce diyor ki, YÖK'ü kaldıracağım diyor. Ama aynı programın içerisinde yarım saat, 35 dakika sonra bu defa diyor ki harçlardan elde edilen paraları YÖK'e devredeceğim diyor. Hani kaldırıyordun ne oldu, hani ne oldu? Dedim ya, bak akşamdan sabaha dedim, ama akşamdan sabaha bile yok, dayanamıyor. Yarım saatte hemen makaram sarı bağlar, kız oynar gelin ağlar, bunun hali bu.

Sevgili Kütahyalılar, sevgili kardeşlerim; Türkiye 3 Kasım'da biliyorsunuz bir yola çıktık, bu çıraklık dönemiydi, değil mi? Nereye kadar? 2007. 2007'de ne başladı? Kalfalık dönemi. Nereye kadar? 2011. 12 Haziran'dan sonra ne başlıyor? Ustalık dönemi başlıyor. Sinan ne diyor; "Süleymaniye benim kalfalık eserimdir" diyor. "Edirne Selimiye benim ustalık eserimdir" diyor. İşte siyasette de biz çıraklık dönemini geri bıraktık, kalfalık dönemini geri bıraktık, şimdi ustalık dönemine hazırlanıyoruz. Tabi ustalık döneminde Türkiye bir başka değişim yakalayacak, her şeyiyle. Değerli kardeşlerim, biz 3 Kasım'da bu çirkin siyaseti, bu istismar siyasetini, yalan üzerine bina edilmiş bu siyaseti milletimizle beraber elimizin tersiyle ne yaptık? İttik. Birileri bugün o eski tarz siyaseti yeniden diriltmek istiyorlar. Bakın dikkatinizi çekmek istiyorum, CHP bir yandan bu ülkeye musallat olmuş çeteleri diriltmeye çalışırken, biliyorsunuz şimdi CHP'nin Genel Merkeziyle Silivri arasında bir tünel var, tünel. Biz halkımıza hizmet için tüneller deliyoruz, raylı sistemin tünellerini deliyoruz, duble yolların tünellerini deliyoruz dağları delerek, bunlar da çete, mafya vesaire bu ilişkileri kurmak için kendilerine ait eski siyaset tarzını gündeme getirmek için maalesef tüneller kuruyorlar. Esasen CHP'nin bu noktada ustasının, akıl hocasının, danışmanının kim olduğu bu ara ortaya çıktı. Siz onları çok iyi tanırsınız. Hani 1991 yılında kim ne veriyorsa ben 5 fazlasını veriyorum diyenler vardı, hatırladınız mı? Kimdi o? Kim? Hani herkese bir ev, bir araba vaat edenler vardı ya, hani 500 günde ülkeyi düzlüğe çıkaracağını söyleyip ülkeyi batıranlar vardı ya, işte bugün şimdi CHP o emekli siyasetçilerin gölgesinde, onların yedeğinde, himayesinde siyaset yapmaya çalışıyor. Tıpkı onlar gibi bol keseden atıyor. Tıpkı onlar gibi olmayacak şeyleri vaat ediyor. Tıpkı onlar gibi dini, dini değerleri istismar ediyor. Tabi bu arada boş değil, onu da söyleyeyim.

Şimdi biz iktidarı kimden aldık? MHP ve CHP'nin yavrusu DSP'den aldık. ANAP'ı söylemeye gerek yok, tarih oldu. Şimdi devraldığımız IMF'ye Türkiye'nin borcu neydi? 23,5 milyar dolardı. Ne yaptık? Ödedik ödedik ödedik, şimdi ne var? 5 milyar dolar var. 5 milyar dolar. Bak, onlar borçlandı, MHP'li kardeşlerim beni iyi dinlesinler, ekranları başında dinliyorlar, ben onları seviyorum, ülkücü kardeşlerim iyi dinlesin. Ama ben dinliyorum ki, ne olur şu başımızı iki elimizin arasına alalım, futbol takımı tutar gibi parti tutmayalım. Ülkemiz için tutalım. Bu hizmetleri kim, nasıl götürüyor bunu iyi düşünerek adım atalım. CHP'li vatandaşlarıma da sesleniyorum, siz de başınızı iki elinizin arasına alın. Niçin bu millet CHP'ye tek başına iktidar yolunu açmıyor bunu bir düşünün. Ve neden 16 aylık bir parti iken AK PARTi bu ülkede yüzde 34'le iktidar oldu. Daha sonra yüzde 47'le iktidar oldu, bunu bir düşünün. Türkiye'nin 81 vilayetinin 80'i milletvekili veriyor AK PARTiye, bunu bir düşünün. Acaba CHP'ye sadece belli iller, MHP'ye sadece belli iller, BDP'ye sadece birkaç tane ilin dışında niçin oy çıkmıyor bunları bir düşünün. Marifet iltifata tabidir. Bunları bir düşünün. Biz ayrıcalık, ayrımcılık bunların hiçbirini düşünmüyoruz. Türk'üyle, Kürt'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Gürcü'süyle, Abaza'sıyla, Roman'ıyla, Boşnak'ıyla, Arnavut'uyla milletimizi, 74 milyonu Yunus'un diliyle; "Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü" anlayışı ile seviyoruz. Böyle çıktık yola. Ve 23,5 milyar dolar borç, şimdi 5 milyar dolar.

Bitmedi. Milliyetçilik nedir? Milletini sevmektir. Sevebilirsin, ama milletinin cebine ne koydun onu konuş. Öyle mi? Vatanı seversin, peki bu vatanda ne yaptın onu konuş. Ne kadar okul yaptın, ne kadar hastane yaptın, ne kadar adalet sarayı yaptın, ne kadar emniyet müdürlüğü yaptın, ne kadar yol yaptın, ne kadar enerji ile ilgili barajlar yaptın söyle. Çiftçime, memuruma, köylüme ne kazandırdın söyle. Ben belgelerle konuşuyorum, bak biz şunları şunları kazandırdık diyoruz. Sen de söyle. Ama bunlar 3,5 yıl kalabildiler, 5 yılı tamamlayamadılar. Niye? Çünkü battılar. Baktılar ki bu iş yürümüyor, hemen kaçıp gittiler. Ama bizde böyle bir şey gördünüz mü? Geldik, 4,5 yıl iktidarda ve bütün muhalefet partilerinin artık yaz mevsimi, şudur budur dedikleri için geri çektik. İkinci seçimi tam zamanında yaptık. Şimdi bu seçimi de yine tam zamanında yapıyoruz. Niye? Biz zamanla yarışıyoruz, zamanla.

Bakınız, bize Merkez Bankası döviz rezervi, yani kasası ne kadardı biliyor musun MHP tarafından devredildiğinde? 27,5 milyar dolar. Bunun da yarısı işçi döviziydi. Sevgili Kütahyalılar, dikkat edin 27,5 milyar dolar, şimdi Merkez Bankası'nın kasasında ne var biliyor musunuz? 95 milyar dolar var. 27,5 milyar dolara nerede, 95 milyar dolar nerede. İş bilenin kılıç kuşananın. Sayın Bahçeli, soruyorum, 27,5 milyar dolar mı büyük, 95 mi büyük? Halep oradaysa arşın Kütahya'da, olay bu kadar basit.

Değerli kardeşlerim; hem milletimizi seviyorum, seveceğiz, hem ülkemizi seviyoruz, seveceğiz ve Atatürk'ün ifade ettiği muasır medeniyetler seviyesinin üstüne ülkemizi çıkaracağız. Onun için Türkiye hazır, hedef 2023. Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıldönümünde inşallah dünyanın ilk on ülkesi arasına Türkiye'yi ne yapacağız? Sokacağız. Bak geldiğimizde 26. sırada olan Türkiye, şimdi 17. sırada. Tırmanış devam ediyor, devam edecek. Şuanda büyümede Avrupa'da 1. sıradayız. OECD ülkeleri arasında 1. sıradayız. Dünya ülkeleri arasında 3. sıradayız. 8,9 büyüme oranı. Hamd olsun. Şimdi soruyorum, Sayın Bahçeli Allah aşkına şunu hiç düşünmüyor musun? Ben bu AK PARTi'ye Türkiye'yi milli geliri, bak adı üzerinde milli geliri ne kadarken verdim? 230 milyar dolarla verdin, ama bak bunu iyi hesap edin. Peki şimdi ne oldu? Değerli kardeşlerim, rakam büyüdü büyüdü büyüdü, şu anda geldiğimiz seviye hamdolsun 740 milyar dolar. Bakınız nerelere geldik. Bakınız, devletin kamu net borç stoku yüzde 61'di milli gelire oran itibariyle. Şimdi yüzde 25'e düştü. Bitmedi, devletin borçlanma faizi neydi biliyor musunuz? Yüzde 63. Kimin cebinden çıkıyordu bu para? Halkımın cebinden çıkıyordu, benim Kütahyalı kardeşimin, çiftçi, memur, işçi, köylü onların cebinden çıkıyordu bu para. Sevgili kardeşlerim, şu anda devletin borçlanma faizi ne biliyor musun? Yüzde 7, yüzde 8. Bakınız yüzde 63 nerede, yüzde 7, yüzde 8 nerede. Bu aradaki fark kimin cebinde kaldı? Milletimin cebinde kaldı. Hesabı bir de böyle yapacağız.

Enflasyon neydi? Yüzde 30. Şu anda enflasyon ne oldu? Yüzde 4,3. 30'dan buraya, aradaki fark yaklaşık 26. Sevgili kardeşlerim, bak burada anneler içişleri bakanı olarak bunu iyi bilir. Şimdi şurada bazı rakamlar vereceğim. Durmadan söylüyor ya yok şöyle, yok böyle filan diye, geriye gidiyor bilmem ne yapıyor. Sadece ben asgari ücret üzerinden söylüyorum. Bugün en az maaş alan memurumuz değerli arkadaşlarım 1400 lira alıyor, küsuru var. Fakat ben asgari ücretle ilgili alım gücünü söyleyeceğim.

Bakınız, 2002 sonunda buğday unu asgari ücretle ne kadar alınıyordu biliyor musunuz? 194 kilo. Şimdi ne kadar alınıyor biliyor musunuz? Nisan ayı itibariyle söylüyorum, 337 kilo. Artış ne? Yüzde 74. Artış bu. Pirinç, 2 liralık pirinçten bahsediyorum. 2002'de 92 kilo alınıyordu. Nisan ayı itibariyle 136 kilo alınıyor. Artış yüzde 47. Ayçiçek yağı 2,88 liralık olandan söylüyorum litresi. 64 litre alınıyordu. Şimdi 126 litre alınıyor. Artış yüzde 97. Bakın nereden nereye. Çay 32 kilo alınıyordu. Şimdi 49 kilo alınıyor. Artış yüzde 53.

Toz şeker 1,6 lira, 115 kilo alınıyordu. Şimdi 242 kilo alınıyor. Sevgili kardeşlerim, hesap ortada. Bunları çoğaltabiliriz, ama takibiniz zor olur diye burada bırakıyorum. Esasen şu anda hani Kılıçdaroğlu dağıtıyor ya, şu kadar veriyorum, bu kadar veriyorum. Nereye sulandı biliyor musunuz? Şu anda Merkez Bankasının kasasında 95 milyar doları duydu ya, coştun yine deli gönül, sular gibi çağlar mısın diyor, oraya daldırırız elimizi oradan boşaltırız diyor. Hazine dolu, orası dolu CHP'nin de iştahı kabarıyor. Herhalde benim vatandaşım bu oyuna gelmeyecek değil mi? Bu ülkede devletin Hazinesi ne zaman dolduysa, CHP ya müdahaleyle ya da koalisyon ortağı olarak gelmiş, o Hazineyi her seferinde tamtakır etmiş, bu ülkeyi 5 sente muhtaç etmiştir. Hani şimdi akıl hocaları var ya akıl hocaları, o akıl hocası bile diyordu ki, CHP Türkiye'yi 5 cente muhtaç etti diyordu. O şimdi onlara akıl hocalığı yapıyor. Şimdi korkuyorum birlikte 5 sente muhtaç etmenin planlarını yapıyorlar ama, benim milletim zaten bunlara yol vermez. O günler geçti. Artık milletim bunları çok iyi tanıyor, bunların genlerine kadar benim milletim bunları okuyor artık. Ve hiçbir zaman bunlara tek başına iktidar teslim etmedi.

Değerli kardeşlerim; bakınız burada özellikle bir şeyi ifade edeyim. O da şu: Tabi atmamız gereken çok daha önemli adımlar var, yolumuz uzun. Şimdi rahmetli Ecevit'e, Ecevit'i tasfiye etmek isteyenlere, daha yaşarken, Başbakan iken üzerine beton dökmek isteyenlere de sahip çıkıyor. Bakınız beton dökmek ifadesi bana ait değil, bu ifade DSP'nin eski Genel Başkanı Sayın Zeki Sezer'e aittir. Sayın Kılıçdaroğlu, hemen yanı başındaki yardımcısına, Ecevit'in eski yol arkadaşına gitsin bunları sorsun. Mehmet Haberal hakkında geçmişte neler söylediğini de sorsun Emrehan Halıcı'ya. Yetmez, milletvekili adayı Sinan Aygün'ü de çağırsın, ona da Ecevit'le ilgili, Ecevit'in Başbakanlığı döneminde neler yaptığını, neler söylediğini sorsun. Allah aşkına böyle bir karışım olur mu, böyle bir çorba olur mu? Yıllarca bu şekilde birbirlerini yiyenler, didişenler, birbirleri hakkında olmadık sözleri söyleyenler, hatta mahkemelere düşenler, en zıt kutuplarda buluşanlar şimdi CHP çatısı altında ittifak yapıtlar. Kime karşı? AK PARTi'ye karşı. Elhamdülillah, demek ki doğru yoldayız. Demek ki istikametimiz doğru. Bunlarınki ittifak değil, bunlarınki değerli kardeşlerim çete kardeşliği, çete. Çeteler bunları bir araya getirdi. Kol kola, omuz omuza getirdi. Çıkmışlar MHP ile de ağız birliği yaparak, ortaya dökülen çirkin kasetlerden dolayı AK PARTi'yi suçluyorlar. Eski Genel Başkan kaset mağduruydu, yeni Genel Başkan kaset mamulü. CHP Genel Başkanına Kütahya'dan sesleniyorum. CHP'de ortaya çıkan kaset skandalından istifade edenler kimler? O kaset skandalından fayda sağlayanlar kimler? O kaset skandalının ardından CHP'yi yeniden şekillendirme fırsatını bulanlar kimler? O kasetlerden sonra ellerini ovuşturanlar kimler? CHP Genel Başkanı uzaklara bakmasın, AK PARTiye bakmasın. Eğer sorumlu arıyorsa dönsün kendine ve yanı başındakilere baksın. AK PARTi böyle çirkin işlerin içinde asla olmaz, böyle çirkin işlerden fayda beklemez, bunları fırsat olarak görmez ve kullanmaz. Ben CHP'yi de, MHP'yi de milletime havale ediyorum. Ben onları kasetleriyle, kendi iç didişmeleri ile baş başa bırakıyorum. Biz işimize bakacağız, biz Türkiye'yi büyütmeye devam edeceğiz.

Sevgili Kütahyalılar; bugün sizinle bir konuyu daha görüşmem lazım. Çünkü yine bu candaş medya filan rahat durmuyor. Gümüşköy'de bir maden işletmesinin özel sektöre ait atık depolama alanında meydana gelen patlama, sızıntı ve sonrasındakileri gelişmeleri biz Çevre Bakanlığı olarak çok yakından takip ediyoruz. Başbakan Yardımcımız Sayın Cemil Çiçek, Çevre Orman Bakanımız Sayın Eroğlu, Kütahya Valiliğimiz, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığımız meseleyi an be an izliyor. Gerekli tedbirler alınmıştır. Şu an itibari ile endişeyi gerektirecek hiçbir durum yok. Kütahyalı kardeşlerim, köylülerimiz hiç endişelenmesinler. Mesele takibimiz ve kontrolümüz altındadır. Hiç endişe etmeyiniz.

Sevgili Kütahyalılar, değerli kardeşlerim; 3 Kasım 2002 seçimlerinin ardından çıktığımız ülkemize ve milletimize hizmet yolculuğumuzda 8,5 yıl geride kaldı. Sizlerle birlikte geçen bu sürede neler yaptığımızın şöyle bir muhasebesini yapalım istiyorum. Hepsini anlatmaya böyle bir mitingde fırsatımız yok, saatler yetmez. Ama en azından satır başları ile bazılarını sizlere ifade etmek isterim. Türkiye genelindeki hizmetlerde şöyle bir öncelikler sıralamasına bakalım. Bizden önce Milli Savunma 1. sıradaydı, geldik şimdi 6. sırada, Milli Eğitimi 1. sırada. En büyük bütçeyi ona ayırıyoruz, en çok kadroyu ona ayırıyoruz. Şimdi soruyorum, sıraların üzerinde kitaplarınızı ücretsiz olarak alıyor musunuz? İlköğretimde, ortaöğretimde alıyor musunuz? 163 bin derslik yaptık, 163 bin derslik. Benim mali imkanım yok diyenlere sesleniyorum. Asla böyle bir şeyi kabul edemeyiz. İlköğretimde okuyorsan ne veriyoruz? 30 lira. Kız öğrenciye ne veriyoruz? 35 lira. Ortaöğretimde erkek öğrenciye ne veriyoruz? 45 lira. Kız öğrenciye ne veriyoruz? 55 lira. Anne sosyal güvencesi yok, 150 lira her ay sosyal dayanışmadan alıyor mu? Alıyor. Özürlü ailelerine bakımdan dolayı ne veriyoruz? Asgari ücret. Bunlar bu sürede devam ediyor. Üniversite öğrencilerimize biz geldiğimizde ne veriliyordu? 45 liracık. Şimdi ne veriyoruz? 240 lira. Eğer Kredi Yurtlarda kalıyorsa 150 lira da beslenme yardımı veriyoruz, 390 lira. Sayın Kılıçdaroğlu, sen nerede dolaşıyorsun, bunlardan haberin var mı? Eğer mastır öğrencisiyse 480 lira veriyoruz. Doktora öğrencisiyse 720 lira veriyoruz. Ne edelum? Bakın yolsuzlukların bir ülkede bunlar olmaz, ama şimdi taştı rahmet deryası. Onun için de evvel Allah veriyoruz, daha fazla vereceğiz.

Ve bitmedi, şimdi yeni bir döneme giriyoruz. Nedir bu? Artık Fatih projesi kapsamında karatahtaları kaldırıyoruz, bundan böyle akıllı tahtaya geçiyoruz. 4 yıllık bir proje. Başlayacağız, 4 yıl içinde bütün okullara akıllı tahtayı yerleştireceğiz. Bunlar bilgisayar donanımlı akıllı tahta. Projeksiyon aynen yine var ve internetle dünyaya bağlanıyoruz. Bütün sınıflar internet ağıyla donanacak. Ve bir de her öğrencimize artık böyle bir elektronik kitap vereceğiz. Bunu ücretsiz olarak vereceğiz, ücretsiz. Bütün müfredat bunun içinde olacak. Dolayısıyla, neyi ararsan burada bulacaksın. Kitap, defter ister yanında götür, ister götürme, ama bir nostalji olsun diyebilirsin, onu da yanında götürebilirsin. Böyle bir dönemin içine giriyoruz. Neden? Yahu Amerika'da George bu teknolojiyi yakalayacak da, Almanya'da Hans bunu yakalayacak da, Helga yakalayacak da, benim Kütahya'mda Ahmet'im, Mehmet'im, Hasan'ım, Hüseyin'im, Ayşe'm, Fatma'm, Hatice'm, Hülya'm niye yakalamasın, niye. Olay bu. Bu anlattıklarım gence yönelik. Gençlik bizim her şeyimiz, yarınımız. Ve hemen seçim arkasından bunların ihalesini yapıyoruz. Ön hazırlıklarımız tamam, ihaleyi yaparak süratle kazanan firma üretimine geçecek ve 4 yıl içinde de bütün okullarımıza, bütün öğrencilerimize, okullar donanacak ve öğrencilerimize de bu elektronik kitaplar dağıtılmış olacak. Yapar mıyız? Bakın, her şey milletim için, her şey Türkiye için, her şey gençliğimiz için. Olaya böyle bakıyoruz. Gençliği aldatmanın yollarını aramaya gerek yok. Biz bugüne kadar ne söz verdiysek onu yaptık. Hiçbir zaman prensibimdir, ayakta kimseye söz vermem, ayakta. Yani gelip şunu yapalım, şunu edelim dedikleri zaman söz vermem. Eğer onun etüdü yapılmadıysa, fizibilite çalışmaları yapılmadıysa, fizibl mıdır, değil midir etüdü yapılmadıysa bu kardeşinizden bunun sözü çıkmaz. Bugüne kadar 8,5 yıldaki prensibimiz hep bu olmuştur. Öyle kurusıkı atmakla devlet yönetilmez, kurusıkı atmakla bu millet sadece aldatılır, hep böyle oldu. İşte diyorum ki, 12 Haziran'da gelin bu iki zihniyeti, üç zihniyeti sandıklara gömün. Bunun adı demokratik bir derstir. Çünkü AK PARTi olarak daha güçlenerek yarınlara yürüyeceğiz. Ve yeni Anayasamızı ileri demokrasi için, temel hak ve özgürlükler için çok daha güçlü bir şekilde, milletin söylemini, milletin beklediği Anayasayı inşallah ilk iş olarak halledeceğiz ve Parlamentomuzda, oluyorsa Parlamentoda, ama eğer böyle bir yetkiyi alamazsak o zaman tabi mevcutla yetinmek zorunda kalırız. Öyleyse çok çalışacağız. Kaç gün kaldı? 33 gün. Kapı kapı dolaşmaya evet mi? Köy köy dolaşmaya evet mi? Biliyorsunuz, milletvekili sayısı 5. 5'te Bunu böyle bitireceğiz. Bu müjdeyi sizden 12 Haziran akşamı bekliyorum ona göre. Ve bu kardeşiniz nasıl dolaşıyorsa, inanıyorum ki siz de dolaşacaksınız. Fazla değil 33 gün kaldı, 33 gün. Tamam mı? Tamam mı? Eyvallah.

Sağlık alanında yaptıklarımıza bakalım. Ben Kütahya'nınkilere girmiyorum, hep genel konuşayım diyorum. Çünkü Kütahya'da yapılanları zaten biliyorsunuz. Eğer isterseniz onları da anlatabilirim. Gerek var mı? Sağlıkta istediğin hastaneye gidiyor musun? Ayrılık var mı? İstediğin eczaneden ilacını alıyor musun? Eksik var mı? Ama Bay Kılıçdaroğlu, sen çile çektirdin be. Ah ah, o ne Genel Müdürmüşsün sen be, ne kadar da başarılıymışsın. Bir SSK'yı yönetemedin.

Nereli onlar? Somali. Maşallah. Bak Somali'den de aramızda yavrularımız var, güzel kızlarımız var. Biraz sonra onları da alalım, ama diğer kardeşleriyle beraber, Türkiye'den de kardeşleriyle beraber burada şey yapalım.

Ve sadece aile hekimliği için 20 bin 500 doktor görevlendirdik. Hepinizin aile doktoru var mı? Peki bize kadar niye yoktu? SSK Genel Müdürüydün Bay Kılıçdaroğlu, aklına böyle bir şey gelmedi mi, Avrupa'da bunlar yok muydu o zaman, Batı'da yok muydu? Niye böyle bir şey getiremedin? Ama biz getirdik. Ve sevgili kardeşlerim, şimdi benim vatandaşım hemen aile hekimini arıyor, değil mi? Kendisi ile görüşmesini yapıyor. Eğer yerinde hemen müdahale yapılırsa yerinde müdahale, sevk gerekiyorsa sevk ve modern anlamda süratle artık dertlerimizin şifasını buluyoruz. Ve değerli kardeşlerim, bizden önce toplamda sağlık kuruluşlarına sadece 7 bin 644 adet yatak kazandırılmıştı. 8 yılda biz ne yaptık biliyor musunuz? 35 bin nitelikli yatağı hastalarımıza kazandırdık. Şu anda bizim 16 noktada Türkiye genelinde 18 helikopterimiz var. 2 tane jet ambulans var. Hani "et tekraru ahsen velev kane yüz seksen" var ya, tekrar tekrar edelim ki hafıza-i beşer nisyan ile malul, unutulabilir, unutulmasın, hep tekrar edelim. 2 uçağımız vardı jet, şimdi bunu 5'e çıkarıyoruz, 5 ambulans uçağımız olacak. Biliyorsunuz geçenlerde Sayın Tatlıses, Almanya'ya gitmesi gerekince Sağlık Bakanlığımızın ambulansı devreye girdi ve Almanya'ya götürdü. Yani Türkiye'nin dört bir yanına her şeyimizle ne yapacağız? Uzanacağız. Neden? Çünkü Kanuni ne diyor; "Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi." Bir sağlıklı nefesi devleti feda eden bir ecdadın torunlarıyız. Onun için her şeyi yapacağız. Öyle mi? Bu millet her şeye layık mı? Layık, biz de onu yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz. Artık hastanelerimizde 7ay sonra, 8 ay sonra gel, böyle bir şey var mı? Tomografi, ultrasonografi, MR vesaire artık her şey hastanelerimizde hamdolsun var. Böyle uzun süreli git geller yok. Varsa hemen Valiliğin kapısını çalın, Kaymakamın kapısını çalın. Gel, hiçbir şey olmadı, çözülmedi mi, evvel Allah bize ulaşın. Hemen 112 Acil durumu bildirin.

Değerli kardeşlerim; sistemi değiştirmekle, yatak sayısını ve niteliğini artırmakla kalmadık. Araç, donanım sağlık kuruluşlarımızda çağ atlattık. Adalet saraylarımız aldı başını gidiyor evvel Allah. Ve ambulans sayısını 618'den Türkiye'de 2 bin 547'ye çıkardık. MR sayısını, bak bu da çok önemli, MR sayısını 18'den, lütfen dikkat, 247'ye çıkardık. Tomografi cihazını 121'den 375'e çıkardık. Sağlıklı bir Türkiye ancak böyle kurulur, bunu yaptık. Ve fakir fukara, garip gureba artık sömürülmüyor. 490 bin konut inşa ettik. 360 binini sahiplerine teslim ettik. Şimdi yeni bir müjde. Yeni konutlar başlattık 50 metrekare. Hiç imkanı olmayan, fakir fukara, garip gurebaya şimdi bir şey yapıyoruz. Evi yapacağız, ama hiçbir imkanı yok, evin içini yeni evlenenlere söylüyorum, evin çeyizini vereceğiz. Beyaz eşyası, mobilyası bunlar olacak ve bunu da aynen binanın maliyetine ilave edeceğiz. Ve 20 yıl vade ile bunu ödeyecek. Yani balık yedirmeyeceğiz, balığı da tutmasını öğreteceğiz. Ve iş imkanı da meslek edindirme kurslarıyla bunları da sağlayacağız. İşte bizim devlet anlayışımız bu, devlet yönetim anlayışımız bu ve bunları başaracağız.

Şimdi bizim hani dağıttıklarımız vardı ya, erzak, kömür vesaire, diyorlardı ki Sayın Kılıçdaroğlu bunlar sadaka dağıtıyor. Asla, devlet sadaka dağıtmaz. Devlet sosyal devlettir, sosyal devlet olmanın gereğini yapar. Kapı kapı dolaşacaksın, tıpkı Ömer gibi. Acaba hangi evde ağlayanlar var duyacaksın, ona ulaşmaya çalışacaksın. Ve o sesi gidermeye çalışacaksın, sosyal devlet bu. Onun için işte her ay belli bir ücreti ne yapıyor? Bizim Sosyal Dayanışma Yardımlaşma Vakfımız veriyor, bunun yanında erzağını veriyor, kışın kömürünü veriyor, sobası yoksa sobasını alıyor. Ve bütün valilerimize, kaymakamlarımıza hep tavsiyem bu olmuştur. Safahat'ı açın, orada "Kocakarı ile Ömer" şiirini okuyun. Bak orada ne diyor ona bakın, ona göre hareket edeceğiz. Atlayacaksın arabada şoför mahalline, fakirin evine sen götüreceksin erzağı, gerekirse yakacağını götüreceksin, ben yapıyorum sen de yapacaksın. Bak hanım kardeşim ne diyor, biz yattığımız yerden maaş istemiyoruz diyor. Olay bu. Zaten değerli kardeşlerim, bu milletin onurlu insanlarına bu zaten yakışmaz. Ama bu demek değil ki, fakir fukara olmaz, tabii ki olur. Bakın bizim işsizlik sigortamız var. Biz 8 ay süreyle, 10 ay süreyle işsizlik sigortasından işsiz kalanlara, daha önce sigorta ödediği işsiz kalanlara maaş bağlıyoruz, veriyoruz. Ama siz ilanihaye böyle bir şeyi yaptığınız takdirde bu devleti çökertirsiniz. Çünkü bu neye benzer biliyor musunuz? Bir barajın Allah göstermesin patlamasına. Baraj patladığı zaman bütün olduğu gibi çevreyi alır götürür mü? Götürür. Onun için parayı yönetmek her yiğidin kârı değildir. Asıl olan finansı yönetmektir. İşte bizim bugüne kadar olan başarımızın arkasında bu var, yolsuzlukla mücadele var, finansmanı yönetmek var ve yatırımları fizibl olarak olması gereken yere yapmak var. Ve Türkiye bunu başardığı için şu anda böyle bir noktaya gelmiş ve daha da iyi noktaya geleceğiz.

Değerli kardeşlerim; biliyorsunuz çiftçimize bizden MHP döneminde yüzde 59 faizle kredi veriliyordu. Şimdi ne biliyor musun? Yüzde 5 faiz, yüzde 5. Yüzde 59 faizle kredi, yüzde 5 faiz, ey benim çiftçi kardeşim, bu oyunu bozmaya hazır mısın? Ama bunu Kılıçdaroğlu istismar ediyor, dürüst ol be, gerçek ortada. Esnaf sanatkâr, biz onların yanındayız biz. Yüzde 47 faizle Halk Bankası kredi veriyordu. Biz şimdi ne veriyoruz? Yüzde 5 faizle, yüzde 5. Ne veriyorlardı? 5 bin liracık. Biz ne veriyoruz? 100 bin liraya kadar şu anda kredi veriyoruz. 1'e 20. Tarıma Cumhuriyet tarihinin en büyük desteklerini biz sağladık. Değerli kardeşlerim, çiftçimize geçtiğimiz yıl 36 milyar, yani eski rakamla 36 katrilyon destek verdik. Hayvancılığa sağladığımız destek miktarı 5,5 katrilyon lirayı buldu.

Şimdi SUKAP diye bir proje başlatıyoruz, yeni projemiz çok önemli. Belediyelerimize, küçük belediyelere hibe, büyüklerine çok düşük faizle kredi. Ama üç şey yapacak. Bir; içme suyu. İki; atık su. Üç; yağmur suyu kanallarını yapmak üzere. İstiyoruz ki artık altyapı sorunu belediyelerimizin kalmasın, bunu da biz çözeceğiz.

Sevgili kardeşlerim; artık yeniden büyük Türkiye'yi inşallah bu temeller üzerinde yükseltmeye var mıyız? Ama 33 gün, durmak yok... Kapı kapı dolaşmaya... Eyvallah. Akraba, dost, ahbap her yere ulaşmaya... Ben size inanıyorum. Yarın Trakya'ya selamlarınızı götüreceğim, bu coşkunuzu götüreceğim. Yarın Çorlu, Lüleburgaz ve Edirne'de Trakya Bölgesini taramış olacağız.

Sevgili kardeşlerim; bütün gücümüzle, var gücümüzle çalışacağız, el ele çalışacağız, omuz omuza çalışacağız. Ve inanın 12 Haziran akşamı da 5 sıfırla Kütahya'nın müjdesini alacağız.

Şarkımız neydi bizim? Sizin dilinize can kurban. Bütün Türkiye duysun mu? Duysun. O zaman ben söylüyorum, siz tekrar ediyorsunuz. Siz de gelin, beraber söyleyelim gelin, çabuk çabuk. Hazır mıyız?

Beraber yürüdük biz bu yollarda -eller eller eller- Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.

Günümüz kutlu olsun. 12 Haziran Türkiye'miz, milletimiz, Türk demokrasisi için, Kütahya'mız için aydınlık yarınlara vesile olsun. Hepinizi en kalbi duygularla selamlıyorum. Kalın sağlıcakla.
Bilal Baştan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-13-2011, 09:06   #23
Kullanıcı Adı
Bilal Baştan
Standart Başbakan Erdoğan'ın Çorlu Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni...
11.05.2011

Güzel insanları, siz sevgili kardeşlerimi hasretle, muhabbetle kucaklıyor bağrımıza basıyorum. Bizi bağrınıza bastığınız bizi gönlünüzde, yüreğinizde misafir ettiğin için sizlere en kalbi şükranlarımı sunuyorum.

Bizim Çorlu ile, Tekirdağ ile kalbimiz ortak çarpıyor. Biz milletimizle aynı istikamete bakıyor, milletimizle el ele, kol kola yürüyoruz. Biz milletin içine Çorlu'ya, Tekirdağ'a seçimden seçime gelenlerden olmadık. Birbiriyle seçimden seçime görüşenlerden, seçimden seçime kucaklaşanlardan olmadık. Biz her an milletimizle beraberiz, her an milletimizin içindeyiz. Milletimizle bir olduk, beraber olduk, iri olduk, diri olduk.

14 Ağustos 2001'de yeni bir sayfa açarak başladığımız bu yolculuk da milletimizden hiç kopmadık, milletimizden hiç ayrılmadık, milletimize hiçbir zaman sırtımızı dönmedik. Biz gelemediysek, hizmetlerimiz geldi, eserlerimiz geldi. Biz gelemediysek, yatırımlarımız geldi, okullarımız geldi, hastanelerimiz, yollarımız, hava alanlarımız geldi, konutlarımız geldi. 81 vilayette eser üretmek için, gecemizi gündüzümüze kattık. 81 vilayetle kalmadık. Bölgemizde dünyada Türkiye'nin sesini duyurmak, gücünü, etkisini, ağırlığını hissettirme mücadelesini verdik. Sizden aldığımız güçle, yetkiyle, sizlerin hayır duasıyla bir saniyemizi bile heba etmeden, bir kuruşunuzu dahi boşa harcamadan hizmet ürettik. Biz sizlerle gurur duyuyoruz. Rabbimize hamdolsun çabalarımızın meyvesini alıyoruz, mücadelemizin sonuçlarını görüyoruz. Milletle muhabbetimizin neticesini alıyoruz. Şu 8,5 yılda Türkiye'ye ilkleri yaşattık, Türkiye'ye rekorlar yaşattık, ülkemize sevinçler, büyük başarılar yaşattık. Türkiye'nin daha önce hiç görmediği, hiç yaşamadığı, hiç tecrübe etmediği hisleri hep beraber yaşadık. İstikrarla, güvenle, huzurla, umutla Türkiye'yi büyüttük.

Sevgili kardeşlerim; ben bir İstanbullu olarak bu bölgeyi çok iyi bilirim. Size bir soru sorsam, çünkü buraları bilmeyenleri de bilirim. Size bir soru sorsam, şöyle bir 8,5 yıl önceye gitsek, şöyle İstanbul'dan Edirne'ye doğru uzansak acaba şu yolların hali böyle miydi? Uluslararası bir uçuş yapacak olsanız, havaalanınız var mıydı? Ama artık bir havaalanınız var, ama artık duble yollarınız var. Ve sağlık noktasında çekilen sıkıntıları sizler yaşadınız bilirsiniz. İstanbul yollarında değil miydiniz? Ama artık sağlık ayağınıza geldi mi? Değerli kardeşlerim, biz bunları dahi yeterli bulmuyoruz. Çünkü bu engelliri aşarak, zincirleri kırarak, prangalardan kurtularak, tezgahlardan sıyrılarak bugünlere geldik, ama daha iyisi olacak.

Bakın sevgili kardeşlerim; şu Tekirdağ, şu Çorlu, çok büyük devlet adamları yetiştirdi. Osmanlı Döneminde büyük devlet adamlarını İstanbul'a gönderdi. Fatih'in komutanlarından Turhanoğlu Ömer Bey, Çorlulu Ahmedi Sarvan, Çorlulu Ali Paşa, Namık Kemal arkalarında iz bıraktılar, eser bıraktılar. Ve milletin gönlünde silinmez yer edindiler. Bugün İstanbul'da olsun, Trakya'da olsun, camileriyle, medreseleriyle, hanlarıyla, çeşmeleriyle, köprüleriyle her daim anılıyor, her daim dua alıyorlar. İşte bizim tek meselemiz bu. Bir AK PARTi geldi, bu ülkede eser bıraktı, iz bıraktı. Allah onlardan razı olsun denilsin bu bize ziyadesiyle yeter. İşte şair diyor ya; "İşaret aldığım gün atandan, yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan." Her zaman söylüyorum, bu makamlar bize sizin emanetiniz. Ne olacak, hepimiz ölmeyecek miyiz? Hepimiz ölmeyecek miyiz? Öleceğiz. Öldüğümüz zaman ne olacak? Yani hoca efendi musalla taşına getirdiği zaman cumhurbaşkanı niyetine demeyecek, başbakan niyetine demeyecek, trilyarder filanca niyetine demeyecek, öyle mi? Er kişi niyetine diyecek, hatun kişi niyetine diyecek. Ondan sonra iki metreküplük mezara gömecekler, ayrılıp gidecekler. Eğer güzel bir şeyler yapabildiysen ne ala, hani şair Baki'nin dediği gibi; "Baki kalan bu kubbede hoş bir seda imiş meğer." Eğer bu kubbede onu bırakabildiysen ne ala.

Siz, bizi bu makamlara size hizmet etmek için getirdiniz, öyle mi? Bunun hakkını veriyorsak bizi burada tutacaksınız, ama bunun hakkını vermiyorsak bizi göndereceksiniz, bu sizin hakkınız, bu milletin hakkı. Onun için demokrasinin güzelliği burada. Çünkü bu ülke otokratik bir yapı değil, otoriter bir yapı değil, totaliter bir yapı değil. Bu ülkede ileri demokrasiye yürüyoruz. Temel hak ve özgürlüklerimizi bunun üzerine bina ediyoruz. İşte 12 Haziran'dan sonra ilk iş, tam manasıyla ileri demokrasinin egemen olduğu, temel hak ve özgürlüklerin egemen olduğu ve halkımın benim anayasam dediği bir anayasa, bu hazırlanacak. Ve daha anlaşılabilir bir anayasa, daha küçük bir anayasa. Böyle detay falan değil, daha anlaşılabilir bir anayasa, bunu yapacağız. Ve bu milletin anayasası olacak, darbecilerin anayasası değil. Valla beyler, hanımlar aldı işi bak, yüklendi götürüyorlar. Biz sizlerle gurur duyuyoruz.

Fakat sevgili kardeşlerim; bazı siyasetçilerin yaptığı gibi biz bu koltuklara yapışıp kalmayacağız. Çünkü biz tüzüğümüze ne koyduk? AK PARTinin tüzüğünde ne var? 3 dönem arka arkaya milletvekili olan, 4. dönem aday olamaz, ara vermek zorunda. 5 kez arka arkaya Genel Başkanlığı sürdüren, 6. kez aday olamaz, ara vermek zorunda. Ne yapalım? Çünkü illa hizmet için bu koltukta durmaya gerek yok, bunu her yerde verebiliriz. Bu millete aşkı olan, bu millete sevgisi olan çekilir, arayı verir, danışmanlık da yapar, partisinde görevine de devam eder, görevde olanlara ben milletimin efendisi değil, hizmetkârıyım der yola devam eder. Ve şimdi siz bu kararın arkasındayız, yola böyle devam edeceğiz. Çünkü birilerinin bu işe alışması lazım ve sevgili kardeşlerim, bu sözlerinin arkasında duramayanlar var. Bugüne kadar bırakın tek başına iktidar olmayı, barajın altında kaldıkları halde o koltuğu bırakamayanlar var. Ben gidiyorum dediği halde gidip, tekrar dönenler var. Ama bizim kitabımızda bu yazmıyor, biz farklıyız. Farklılığımızı ortaya koymamız lazım.

Değerli kardeşlerim; bu aralar bir şeyler çıkardılar, bu kaset siyaseti. Bakınız, CHP bizi bu kaset siyasetiyle suçlama gayreti içerisinde. Bir defa AK PARTinin kimliğine, kişiliğine hiçbir zaman bu kaset siyaseti sığmaz. Siz kendi içinize bakın, içinizdeki hesaplaşmalara bakın. CHP'si de, MHP'si de kendi içerisindeki hesaplaşmaların şu anda bedelini ödüyor. Eğer böyle bir şeyin gayreti içerisinde olsak, biz istihbaratımızı da, bu konuda bununla ilgili birimleri de devreye sokmazdık. Ve devreye girdiler, bu yayınlar durduruldu. Ve yargı şu anda onlar da bu işi takip ediyor. Yargı da bu işi takip ettiği halde, burada AK PARTiden veya bizim şahsımızla ilgili alıp veremediğiniz nedir? Burada partilerin veya yönetimlerin bu tür yanlış işleri yapanlara karşı takınacağı tek tavır var. Nedir o? İhraç edersin gönderirsin, o kadar, ihraç edersin gönderirsin. Olmaz diye bir şey var mı? Bu yanlışları yapanlar varsa gönder gitsin, bunlar bize yakışmaz de gönder, gönder. Ama Sayın Kılıçdaroğlu gönderebildi mi? Sayın Baykal'la ilgili kaset çıktığı zaman ziyaret etti, kapıdan çıkınca beraber fotoğraf verdi, ben aday değilim dedi. Ertesi gün ne oldu? Adaylığını ilan etti. Şimdi eski Genel Başkanınla o kasette adı geçen bayan niye aday olamadı? Ama zat aday oldu, o erkek olduğu için ödüllendirildi. Peki bayan, o ne oldu? Hani kadınları savunan derneklere sesleniyorum, niye sesiniz çıkmıyor, niye çıkmıyor sesiniz? Sonra bunları özelidir diye nitelendirmek çok çirkin. Buna özeli denilebilir mi? Gayrimeşru bir olaya bu özelidir denilebilir mi? Özeli olanın bizler de karşısında oluruz. Ama gayrimeşru olana da biz sahip çıkmayız. Onlar da milletimiz tarafından cezasını bulsun deriz bu sandıklarda. Çünkü bize temiz siyaset lazım, adı ne olursa olsun gönder gitsin, onlar bu millete yakışmaz, bu Parlamentonun çatısı altına yakışmaz, burada durmaması lazım bunların. Çünkü bize güzel ahlak lazım, güzel ahlak noktasında bir defa bu işi başaramayanların milletin değerlerine sahip olması mümkün mü? Öyleyse ben inanıyorum ki benim Tekirdağlı kardeşim, Çorlulu kardeşim, Çerkezköylü kardeşim, milletim 12 Haziran'da bunlara gereken hesabı soracaktır. Ne olacak? Birisi kaset mağduru oldu gitti, öbürü de kaset mamulü Genel Başkan olarak geldi, olay bu. Öbür tarafa bakıyorsun, MHP, o da çıkmış diyor ki gök kubbeyi başına yıkarım. Sayın Bahçeli, gök kubbeyi başa yıkmayı bırak, sen 12 Haziran sandığına bak, o sandığa bak. O sandıkta halkın neyi kimin başına yıkacak göreceksin. O sandığa kimi nasıl gömecek göreceksin. Ve ben milletimin ferasetine sadece rakamları sunacağım. Bunların bir şey yapacağı yok. Ne Ana Muhalefetin, ne yavru muhalefetin bunların benim milletime vereceği bir hizmet yok.

Ziya Paşa güzel söylüyor; "Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri." Biz eserlerimizle konuşuyoruz. Mimar Sinan'ın Şehzadebaşı çıraklık eseridir, Süleymaniye kalfalık eseridir, Edirne Selimiye ustalık eseridir. Biz çıraklık eserlerimizi sunduk, kalfalık eserlerimizi sunduk. Şimdi 12 Haziran'dan itibaren sizin vereceğiniz talimatla ustalık eserlerini sunmaya başlayacağız. Projelerimizi açıkladık, açıklamaya devam ediyoruz ve sonuna kadar devam edeceğiz. Kanal İstanbul'u açıkladık biliyorsunuz. Bu sabah İstanbul'la ilgili iki önemli projeyi daha açıkladık.

Birisi; Avrupa yakasında bir yeni şehir, Anadolu yakasında bir yeni şehir. Ve sevgili kardeşlerim, bakın bunlarla dünyaya Türkiye çok daha farklı açılıyor. Karadeniz'den Marmara'ya bir kanal inşa ediyoruz. Adeta bu bölgeye ikinci bir boğaz kazandırıyoruz, size komşu olacak. Süveyş Kanalı gibi, Panama Kanalı gibi artık Kanal İstanbul da dünyanın en büyük projelerinden biri olarak tarihe geçecek ve buna mührü biz vuracağız. Kanal İstanbul projesi sadece İstanbul projesi değil, aynı zamanda Trakya'nın projesi, Tekirdağ projesi, Çorlu projesi, Edirne, Kırklareli projesi. Bütün Türkiye, bölgemizdeki ülkeler bu kanalın getireceği değişikliği yaşayacak ve bundan yararlanacak. Ama en çok da İstanbul ve civarındaki illerimiz, ilçelerimiz bu değişimi hissedecek. Bugün de buraya gelmeden önce işte bu iki şehrin değerli kardeşlerim, finansmanını yaptık ve böylece halkımıza televizyonlarla birlikte tüm Türkiye'ye tanıttık. Biz sizlerle gurur duyuyoruz.

Sevgili kardeşlerim; bakınız, bütün bunların yanında Trakya'yı ciddi manada önemsiyoruz. Bu okullar onun için, bu sağlık tesisleri onun için, bu ulaşım yatırımları onun için. Sevgili kardeşlerim, havaalanından tutunuz Kapıkule'ye varıncaya kadar bunlar onun için. Biraz sonra açıklayacağım barajlar konuları var, onun için bütün bu Trakya Ovasını nasıl sulama altına alacağız, içme sularımızda attığımız adımlar neler bunları size özellikle dinletmek istiyorum. Bir tarım bölgesi olan, özellikle Trakya Ovasında attığımız adımlar bunları sizinle paylaşmak istiyorum. Ve sevgili kardeşlerim, 8,5 yılda yaptıklarımıza yenilerini ekleyecek, 2023'te Türkiye'yi her alanda dünyanın ilk 10 ülkesi arasına sokacağız. Biz somut hedeflerle geliyoruz, biz planlarla, projelerle, vizyonla geliyoruz, biz Türkiye için çok büyük hedeflerle geliyoruz. Ustalık döneminin icraatlarını da inşallah hep birlikte yaşayacağız. Ve 12 Haziran'da bir kez daha istikrar diyoruz ve sizlere soruyorum, istikrar sürsün mü? İstikrar sürsün, Türkiye Büyüsün. İstikrar sürsün, Tekirdağ Büyüsün. sesleri) İstikrar sürsün, Çorlu Büyüsün.Evvel Allah büyüyecek. Ve Türkiye hazır, hedef 2023. Tekirdağ hazır, hedef 2023.Çorlu hazır, hedef 2023.Bunu beraber başaracağız. Her ilçesiyle büyüyen bir Tekirdağ, her ilçesiyle büyüyen bir Türkiye.

Çorlu'nun güzel insanları, değerli kardeşlerim; ülkemize çıktığımız bu hizmet yolculuğunda bakınız ben bazı başlıklar vereceğim. Eğitimde ne yaptık? 163 bin derslik yaptık 8 yılda. Kitaplar her yıl sıraların üzerine konuyor mu? Ücretsiz olarak kitaplarımızı alıyor muyuz? Sevgili kardeşlerim bakınız, biz medeniyeti eğitimle, özellikle tek yol olarak görüyoruz. İlköğretim, okul öncesi eğitim, ortaöğretim, üniversite bu adımları kararlı bir şekilde biz attık. Tekirdağ'ımızda üniversite var mıydı? Geldik, söz verdik, 2007'de Namık Kemal Üniversitesini biz Tekirdağ'ımıza kazandırdık. Ve ben fakirim, benim imkanım yok, onun için çocuklarımı okula gönderemiyorum diyenlere sesleniyorum. Engel yok. İlköğretimde erkek öğrenciye 30 lira veriyoruz, kız öğrenciye değerli kardeşlerim 35 lira veriyoruz. Ortaöğretimde erkek öğrenciye 45 lira veriyoruz, kız öğrenciye 55 lira veriyoruz kaç çocuk olursa olsun, ayırım yok. Para kime? Anneye. Babaya değil. Niye? Olur ya duman olup gider. Onun için parayı size veriyoruz, yerini bulsun diye. Ve Milli Eğitim bütçesini 1. sıraya aldık. Savunma bütçesini 6. sıraya kaydırdık. Niçin? Eğitime verdiğimiz önem sebebiyle. Ama daha da iyi olacak, bunu yeterli bulmuyoruz. Ve üniversitede, biz geldiğimizde üniversite öğrencisine verilen burs neydi biliyor musunuz? 45 liracık, 45. Şimdi ne veriyoruz? 240 lira veriyoruz, 240. Ayrıca Kredi Yurtlar Kurumunda kalıyorsa öğrenci, 150 lira da beslenme yardımı veriyoruz. Ne oldu? 390 lira. Fakir aileler için sosyal güvencesi yok, 150 lira her ay nakdi yardım yapıyoruz. Erzak yardımlarını katmıyorum o ayrı. Değerli kardeşlerim, özürlü, özürlüye bakma, kim bakıyorsa özürlüye değerli kardeşlerim asgari ücret veriyoruz onlara da. Asgari ücret her ay. Biz bu yola çıktık Sayın Kılıçdaroğlu, bunlardan senin haberin yok.

Ve bununla da kalmadık, ben sevgili Çorlu'nun güzel insanlarına sesleniyorum. Başımızı iki elimizin arasına alıp lütfen düşünelim. Bakın, bunlar yapıldı mı yapılmadı mı? Diğerleri yaptıkları bir şeyi konuşmuyorlar. Şu burs meselesinde Anayasa Mahkemesine götürdü CHP ve belediyelerin öğrencilere verdiği bursu kaldırttılar. Sadece İstanbul Belediyesi 40 bin öğrenciye burs veriyordu, şimdi veremiyor, 40 bin öğrenci. Peki bunlar mı öğrencinin yanında olan, bunlar mı gençliğin yanında olan soruyorum sizlere? Ve şimdi de çıkıyorlar yalan yanlış her şeyi aman Yarabbi, AK PARTi ne veriyorsa ben daha fazlasını veriyorum diye konuşuyorlar. Çünkü orada da milli şef değişti. Şimdi milli şef başka. Kim olduğunu anladınız değil mi? O zaman söylememize de gerek yok. Akıla öyle geliyor, çünkü o da diyordu ki Özal ne veriyorsa ben 5 fazlasını vereceğim diyordu, iki anahtar diyordu. İki anahtar diyordu hatırlıyor musunuz? Ne oldu, birisi konuttu, birisi otomobildi. Konut geldi mi? Otomobil geldi mi? Ama AK PARTi'yle konut geldi. İşte buyurun şöyle Tekirdağ'ına bakın, binlerce Toplu Konut İdaresinin yaptığı konutlar var, ama biz balık dağıtmıyoruz, biz 10 yıl, 15 yıl, 20 vadeyle vatandaşımıza konut veriyoruz. Faiz yok, enflasyon sadece farkını alıyoruz o kadar. Ve herkesten de hamdolsun memnuniyeti duyuyorum, şehirlerimizi onlarla planlıyoruz, kentsel dönüşümü değişimi onlarla... Geleceğim geleceğim sizinle işim var, sizinle işim var biraz sonra ve geleceğim Muratlı'ya dur.

Ve sevgili kardeşlerim; bununla kalmadık. Eğitimde şimdi yeni bir adımı atıyoruz. Gençler burayı iyi takip edin. Artık okullardan karatahtayı kaldırıyoruz, kalkıyor. Karatahtanın yerine artık akıllı tahta geliyor. Akıllı tahta. Fakat ben size hayal vaat etmiyorum, ben size atacağımız adımı konuşuyorum. Bunlar bizim yürüyen projelerimiz. 4 yıl içinde Türkiye'nin bütün okullarına akıllı tahta girecek, bu akıllı tahtalar bilgisayar donanımlı olacak, bilgisayar donanımlı. Dersliklerde projeksiyonlarımız var, internet bağlantılı olarak bu hizmeti yavrularımız alacak. Kendilerine birer tane de bu şekilde elektronik kitap vereceğiz. Elektronik kitap, görüyorsunuz değil mi? Bu daha da küçülebilir, bunlar da olacak. Ve bu ücretsiz vereceğiz, ücretsiz. Ve sevgili kardeşlerim, ben şunu konuşuyorum, ben şunu konuşuyorum: Yahu Amerika'da George bu eğitim teknolojisini yakalıyor da, Almanya'da Hans, Helga bunu yakalıyor da benim Çorlu'mda, Çerkezköy'ümde, Tekirdağ'ımda Ahmet'im, Mehmet'im, Hasan'ım, Hüseyin'im, Ayşe'm, Fatma'm niçin yakalayamasın, niçin? Derdimiz bu, derdimiz bu. Niçin bugüne kadar bunları yapmadılar? Biz gelene kadar okullara bilişim teknolojisi sınıflarını niçin kurmadılar? Biz geldik kurduk, okullara bilgisayarı soktuk. Ama şimdi o değişiyor artık. 4 yılda inşallah bütün okullarımız akıllı tahtalarla donanacak.

Sevgili kardeşlerim, inşallah hemen 12 Haziran sonrası ihalesi yapılacak ve ihalesinden sonra alan firma süratle üretime başlayacak. Bir taraftan üretim, bir taraftan bunların okullara montajı ve öğrencilere de biz bu elektronik kitapları dağıtacağız. Çok heyecanlıyım görüyorsunuz. Niye? Gençliği çok seviyoruz, onlar bizim yarınlarımız. Çocuklarımız bizim yarınlarımız evvel Allah. Evde torunum zaten onlarla oynadığı zaman ayrı bir neşe duyuyorum, şimdi hele ellerine bunları verdiğimiz zaman onlarla bir başka olacaklar, biliyorum. Nasıl, sevdin mi? Beğendin mi? Size helal olsun.

Sağlık alanına geliyorum, tam anlamıyla bir devrim yaptık. Hastaneler ayrı mıydı? Ayrıydı. Emekli devlet hastanesine gider, işçi SSK'ya gider, parası olan özel hastanelere gider vesaire. Ama 90'lı yıllarda SSK'nın Genel Müdürü kimdi? Kim? Sayın Kılıçdaroğlu. Şimdi soruyorum Allah aşkına, 8 yıl o görevde kaldı, diyebilir mi ben sorumlu değilim? Ama ne diyor şu anda, bir televizyona çıkalım da diyor orada bunu konuşalım. Sayın Kılıçdaroğlu bak, amatör küme takımıyla Süper Lig takımını aynı yerde oynatmazlar. Sen reklamını istiyorsan, burada söylediğim zaten yeter sana reklam olarak. Şimdi sen bunları hayır benim dönemimde böyle bir şey yok diyebiliyor musun bunu söyle. Çünkü ben bunu Parlamentoda önüne koydum, Meclis bütçelerinde konuşurken bunları anlattım. Bunları anlattığım zaman bunlara hayır diyemedin. Çünkü bunların hepsi şu anda SSK'nın kara kaplı kitabında var. Sana kadar SSK batık değildi. Geldin, zarar zarar zarar 8 yıl mahvettin. SSK hastanesinde kuyruklarda az mı bekledik, soruyorum az mı bekledik? İlaçlarımızı alabiliyor muyduk kardeşlerim soruyorum sizlere? Yarısı var yarısı yok. Bu beyefendi ne dedi biliyor musun? Allah aşkına soruyorum, başınızı ne olur iki elinizin arasına alın ya, bunları yaşadık, yaşadık. Ya şu çok önemli: Biz SSK'yı, bütün hastaneleri birleştirme kararı aldık. CHP bunu da Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğim dedi. Niye? Tutturdu SSK işçinindir dedi. Allah aşkına biz bunların hepsini birleştirdiğimiz zaman benim işçi kardeşim bir tane hastaneden hizmet almayacak ya, 10 tane hastaneden alacak, istediği hastaneye gidecek. Yani şu anda bu ülkede sermayedar hangi hastaneye gidiyorsa, benim işçi kardeşim de o hastaneye gidebiliyor mu? Memur kardeşim de gidebiliyor mu? BAĞ-KUR'lusu da gidebiliyor mu? Tarım işçisi de gidebiliyor mu? Ya daha ne yapacağız, bundan daha güzel ne olur. Bütün ilaçlarını istediği eczaneden alabiliyor mu? Sevgili kardeşlerim, bundan daha güzel ne olabilir? İşte biz bunu getirdik. Yani insan öncelikli bir bakış budur. Devlet insanının nesi oldu? Hizmetkarı oldu ve daha güzel olacak, daha güzel olacak.

İnşallah şimdi bir hedefimiz var, onu da açıklayayım size. Büyükşehirlerden başlamak üzere şehir hastaneleri kuracağız. En küçüğü 1 milyon metrekarelik alan üzerinde şehir hastaneleri. 1, 1,5, 2 milyon metrekareye kadar büyük alanlarda ve bu hastanelerin özelliği, en ileri teknoloji olacak. Yürüyen merdivenleriyle, her şeyiyle sedye üzerinde böyle bahçelerde hasta taşıma devri filan kalkacak, hepsi.

Ve sevgili kardeşlerim, bütün bunlarla beraber artık benim Çorlulu kardeşim, Tekirdağlı kardeşim, Çerkezköylü vesaire aile hekimin var mı? Aile doktorun var. Niye yoktu daha önce? Her doğan genel sağlık sigortasıyla doğuyor mu? Sevgili kardeşlerim, Halep ordaysa arşın burada.

Değerli kardeşlerim; bakınız, 20 bin 500 aile hekimi Türkiye'de şu anda hizmet veriyor, tüm Türkiye'de. Ambulans sayısı ne kadardı biliyor musunuz bizden önce? 618. Şimdi ne kadar? 2 bin 547 Türkiye'de. MR neydi biliyor musunuz, MR sayısı? 18 tane vardı ya Türkiye'de. Şimdi ne kadar? 247. Nereden nereye geldik bakın. Tomografi cihazı neydi biliyor musunuz? 121. Şimdi ne oldu? 375. Yani öyle bugün git 7 ay sonra gel, 8 ay sonra gel dönemi kapandı. Hasta ya, her şey olabilir. Bu kadar uzun bekletmenin anlamı yok. Sen koskoca Türkiye'sin. Ama ne yazık ki yolsuzluklara boğulmuş bir Türkiye'de bu sıkıntıları yaşadık.

Toplu Konut'ta 490 bin konut inşası devam ediyor. 360 binini sahiplerine teslim ettik. Sevgili kardeşlerim, peki Tekirdağ'da ne yaptık bu önemli, bunu merak edeceksiniz. Tekirdağ'a baktığımız zaman sevgili kardeşlerim, eğitimde 8,5 yılda Tekirdağ'a 1853 derslik yaptık, 1853. Kaç bilgisayar gönderdik okullarımıza biliyor musunuz? 8 bin 123 bilgisayar gönderdik buraya.

Sevgili kardeşlerim; bunların yanında bakınız, yaptığımız üniversiteyle ilgili yurtlarımız var, onların detaylarına girmeyeceğim. Sağlıkta 120 trilyon yatırım yaptık Tekirdağ'ına. Yapımına bizden önce başlanan Çerkezköy Devlet Hastanesi, Malkara Devlet Hastanesi, Muratlı Devlet Hastanesi ve 4 adet aile sağlığı merkezini biz tamamladık, hizmete açtık. Çorlu Devlet Hastanesi Poliklinik binası ile Merkez Devlet Hastanesi Poliklinik binası, Saray Devlet Hastanesi ek binası ve 9 adet aile sağlığı merkezinin yapımına başladık, süratle tamamladık ve hizmete açtık. Ayrıca Çorlu Devlet Hastanesi ve Marmara Ereğlisi Entegre İlçe Hastanesi'nin yapımına süratle devam ediyoruz, inşallah en kısa zamanda bunları da bitireceğiz. Hastanelerimizi modern cihazlarla donattık. Bugün Tekirdağ'da 3 tomografi, 3 modern MR ve bunun yanında da değerli kardeşlerim, çoğaltılmış diyaliz cihazlarıyla hizmet veriyoruz. Şu anda 2002 yılında 40 tane diyaliz cihazı vardı. Şimdi ne kadar biliyor musunuz? 131. Bakınız nereden nereye, 3 kat artırdık.

Daha başkasını söyleyeceğim, 3 adet 112 istasyonu vardı. Şimdi ne kadar? 18 tane şu anda değerli kardeşlerim, bu acil var. Ambulans ne kadardı biliyor musunuz Tekirdağ'da? 3 tane ambulans vardı ya, koskoca Tekirdağ'da 3 ambulans. Şimdi 23 ambulans burada hizmet veriyor. Bakınız, sağlık personeli, uzman hekim sayısı Tekirdağ'da neydi biliyor musunuz? 151. Şimdi 274. Ebe ve hemşire sayısı 839'du, 1283'e çıkardık. Bunlar AK PARTi iktidarının hizmetleri. Tekirdağ'ı çok daha ileri düzeye taşıdık, taşıyoruz. Adalet hizmetlerinin daha iyi şartlarda yapılabilmesi için Çorlu, Çerkezköy ve Tekirdağ adalet saraylarının projelerini tamamladık, inşallah süratle adalet saraylarının yapımına başlayacağız. TOKİ aracılığıyla Tekirdağ'da 4 bin 736 konut inşasına başladık, 3 bin 788'ini sahiplerine teslim ettik. Çorlu'da bugüne kadar 1696 konut uygulaması başlattık, bunlar yeni. Hepsini ayrıca, Çorlu'dakileri tamamladık ve sahiplerine teslim ettik.

Şimdi ulaştırmaya geliyorum, bu çok önemli. Ulaştırma alanında 2002 yılına kadar Tekirdağ'da kaç kilometre yol yapılmıştı biliyor musunuz? Ahh benim Çorlulu kardeşim, bunları lütfen muhasebesini yapalım da, bunları komşularımıza, buraya olmayanlara anlatalım, kapı kapı dolaşalım. Çünkü Müslüman bir sokulduğu delikten bir daha sokulmaz. Uyanık olacağız. Tekirdağ'da 71 kilometre bölünmüş yol yapılmıştı. Biz 8,5 yılda ne kadar yaptık biliyor musunuz? 213 kilometre, 213 kilometre.) Bakınız sevgili kardeşlerim, bunun önemli olan yanı şu: 79 senede 71 kilometre yapılıyor, biz ise 8 yılda 213 kilometre yapıyoruz. Bu ne demek biliyor musunuz? Yani bizim hızımız bunlarla mukayesesi kabil değil. Ve Tekirdağ ilimizi komşusu İstanbul, Kırklareli ve Edirne'ye bölünmüş yollarla bağladık. Çorlu-Büyükkarıştıran arasındaki 18 kilometrelik kısmı da bölünmüş yol yaptık, hizmete açtık. Çorlu-Yenice arasında bölünmüş yol yapımına başladık, onu da en kısa zamanda bitirip hizmete alacağız

Şimdi geliyorum size. Bak Muratlı, şöyle bir kaldırın bakayım. Sevgili kardeşlerim, biliyorsunuz 31 kilometre uzunluğundaki Tekirdağ-Muratlı Demiryolunu biz tamamladık. Öyle mi? Bizzat geldim, açılışını yaptım. Ne zaman? 30 Ağustos 2010'da. Nasıl memnun musunuz? Mutlu musunuz? Daha iyi olacak, bize yakışan bu. Şimdi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ne diyor? Demir ağlarla ördük, marşta böyle söyleniyor. Gazi'nin hedefi, demir ağlarla örmekti. Ama marşta kaldı, 10. Yıl Marşında. Soruyorum Allah aşkına, ya ne olur bir sorun ya ey CHP, sen kaç kilometre demiryolu yaptın bir söyler misin? Bir sorun sorun, kaç kilometre yaptın diye bir sorun. Ya şu anda biz Türkiye'de Ankara-Eskişehir'i bitirdik hızlı tren. Eskişehir-İstanbul arası devam ediyor hızlı tren. Ve değerli kardeşlerim, saatte 215-230 bu kilometrelere çıkıyor hız. Ve çok enteresan MHP'nin Genel Başkanı da geçenlerde baktım seçim beyannamesine koymuş Ankara-Konya hızlı trenini yapacağız diyor. Çok üzüldüm, çünkü Ankara-Konya arasında hızlı treni yaptığımızdan haberi yok. Ve biz şimdi bu ay Konya mitingine ilk seferi yapacağız. Test çalışmalarını Şeb-i Arus'ta başlatmıştık, test. Şimdi inşallah mitinge Konya'ya hızlı trenle gideceğiz. Artık çalışma başlayacak, bu hale getirdik haberi yok. Ama ben bütün siyasi partilerin liderlerine diyorum ki, gelin hızlı trene Ankara'dan Konya'ya beraber gidelim, o zevki beraber yaşayalım. Ama inanın gelmezler, gelemezler. Ama ben giderim. Bak İzmir'de ben Sayın Kılıçdaroğlu'yla beraber orada Egeray'ı açtık, niye? Çünkü, İzmir Belediyesi yapamadı. Yapamayınca talep de bulundu, Ulaştırma Bakanıma talimat verdim ve İzmir Belediyesi'yle Ulaştırma Bakanlığımız müşterek olarak orayı bitirdiler ve hizmetini de beraber açtık. Biz buyuz, önyargımız yok. Yeter ki halkıma, milletime hizmet verelim, beraber olalım. Şimdi Halkalı, Kapıkule yeni demiryolu ve Tekirdağ yat limanıyla ilgili çalışmalara da devam ediyoruz.

Bakın bir şey söyleyeceğim, Çorlu Havaalanında 2002 yılında yolcu sayısı neydi biliyor musunuz? 40 bin 778. 2010 yılında bu sayı ne oldu biliyor musunuz? 74 bin 30'a yükseldi. Değerli kardeşlerim, tablo bu, temenni ederim ki bu daha da artsın. Ve şu anda Çorlu Havaalanı en uzak noktaya Edirne'ye 1 saat uzaklıkta, bu hale geldi. Bakınız, bütün bunlarla beraber KÖYDES çalışmalarımız için Tekirdağ'a 36 trilyon gönderdik. Çünkü istiyoruz ki, Tekirdağ'ın hiçbir köyü yolsuz ve susuz kalmasın. Gerçi tabi Çorlu'nun Ergene'yle bağlantısı bir Edirne, bir Kırklareli gibi değil. Ama buna rağmen şimdi bir şey söyleyeceğim onunla ilgili olarak, proje her şeyi onunla duyacaksınız zaten.

Değerli kardeşlerim; bakın tarım destekleri için bizden önce Ziraat Bankası yüzde 59 faizle çiftçiye kredi veriyordu. Yüzde 59. Şimdi ne oldu biliyor musunuz? Yüzde 5. Ya yüzde 59 faiz nerede, yüzde 5 faiz nerede. Ortada. Çiftçiye şu anda verilen faiz bu. Ama yüzde 59 faizle bizden önce veriliyordu, miktar çok düşüktü. Esnaf, sanat buna bakıyoruz. Esnaf, sanata baktığımız zaman o da çok enteresan, esnaf ve sanatkâr Halk Bankasından yüzde 47 faizle kredi alıyordu. Şimdi yüzde 5. Ne veriyordu bizden öncekiler 5 bin lira veriyordu. Şimdi ne veriyoruz? 100 bin liraya kadar kredi verebiliyoruz, 1'e 20.

Değerli kardeşlerim; bunlarla da kalmadık ama burada bir şeyi özellikle sizlere hatırlatmam lazım. Bakınız, Tekirdağ'ımız da DSİ aracılığıyla devreye aldığımız tesislerle 1300 dekar araziyi sulamaya açtık. 31 bin dekar tarım arazisi ve 4 adet yerleşim yerini taşkından koruduk. Çanakkale il sınırında yer alan Çokal Barajının inşaatına büyük bir hızla devam ediyoruz. İnşallah projeyi tamamladığımız da 87 bin 700 dekar tarım arazisi suya kavuşacak. Ayrıca, çevredeki belediyelerimize yılda 19 milyon metreküp içme ve kullanma suyu temin edeceğiz. Tekirdağ yılda 6,5 milyon metreküp içme ve kullanma suyu sağlayacak olan Naipköy Barajının ihalesini yaptık, inşallah bu yıl içinde onun da inşasına başlıyoruz.

Vakıflar, buna geçmeden arkadaşımın sorusunu cevabını vereyim. Bakınız, Ergene Barajıyla alakalı, Bakanım da yanımda, bütün proje çalışmalarını bitirdik. Ama bir şey söyleyeyim bakınız, Ergene Barajı üzerindeki bütün belediyeler ne yazık ki hiçbirinin arıtma tesisi yok. Ve bunların da tamamı CHP'li belediyedir. Hiçbirinin atık su arıtma tesisi yok. Bakın bu kadar açık konuşuyorum, araştırın bakın. Arıtma suyu olmayınca, arıtma olmadığı zaman ne oluyor? Bütün pisliğiyle herkes, fabrikalar şunlar bunlar atıklarını nereye veriyor? Ergene'ye veriyor. Ama şimdi biz bunların da tedbirini aldık bu projede. Ergene'nin her iki tarafını da kolektöre alıyoruz. Ve bu kolektöre almak suretiyle atık suları bu kolektörlerde toplayacağız, arıtacağız ve Ergene'yi de inşallah böylece devlet olarak biz koruma altına alacağız. Bunu özellikle bilmenizi istiyorum.

Vakıflar Genel Müdürlüğümüz aracılığıyla Tekirdağ'da 11 adet eserin onarımını gerçekleştirdik. Fatih Camii, Çelebi Sultan Mehmet Camii, Hacerzade İbrahim Bey Camii, Gazi Ömer Bey Camii ve Yalı Hamamını restore ederek hizmete açtık. Çorlu Kültür Merkezi, Tekirdağ Kültür Merkezi, Muratlı Kültür Merkezi ve Şarköy Kültür Merkezinin yapım çalışmalarına destek veriyoruz, onları da bitireceğiz. Muratlı Kültür Merkeziyle Tekirdağ Arkeoloji ve Etnografya Müzesini bu sene içerisinde tamamlayıp, hizmetinize sunmayı planlıyoruz.

Sevgili kardeşlerim; bizler kararlıyız. Bak göreve geldik, Türkiye'nin kamu net borç stoku milli gelire oranı neydi biliyor musunuz? Değerli kardeşlerim, yüzde 61. Şimdi ne oldu biliyor musunuz? Yüzde 25, bak nereden neredeye düştü. Devletin borçlanma faizi neydi biliyor musunuz? Yüzde 63. Şimdi devletin borçlanma faizi nereye indi biliyor musunuz? Yüzde 7-8, buraya indi. Bu aradaki fark kimin cebinde kalıyor? Benim halkımın cebinde kalıyor.

Sevgili kardeşlerim; enflasyon neydi? Yüzde 30. Şimdi enflasyon ne oldu? Yüzde 4,3, buraya düştü. Aradaki fark kimin cebinde kalıyor? Benim vatandaşımın cebinde kalıyor. Bakın daha enteresan, biz iktidarı kimden aldık kızım? MHP, DSP değil mi? Bizim IMF'ye olan borç neydi biliyor musunuz, bize nasıl bıraktılar? 23,5 milyar dolar borçla bıraktılar. 23,5 milyar dolar borç. Peki şimdi ne kaldı? Ödedik ödedik ödedik 5 milyar dolar kaldı. 23,5'tan 5 milyar dolara. Onu da öderiz ha şimdi, onu da şimdi öderiz. Ama ne yapıyoruz, çok düşük bir faizi olduğu için 2012 sonuna kadar onları da tıkır tıkır öderiz. Bununla da kalmadık, bunlar milliyetçiyiz diyorlar ya, peki milliyetçisiniz de Merkez Bankasının kasasında ne vardı? Değerli kardeşlerim, 27,5 milyar dolar vardı. Ey CHP, ey MHP, DSP hepsi bunun içinde ortaktılar. 27,5 milyar dolar yarıdan fazlası da işçi döviziydi bunların. Şimdi Merkez Bankasının kasasında ne var biliyor musun değerli Çorlulu kardeşim? 95 milyar dolar var. Çıksınlar da bunu konuşsunlar. İki de bir Kılıçdaroğlu, Bahçeli yolsuzluk yolsuzluk diyor ya, elinize, dilinize dursun ya, varsa çıkarın bu yolsuzluk dosyasını, götürün bunları yargıya verin, götürün verin yargıya. Ama bunların Allah bir dediğine inanın, çünkü Allah birdir. Bunun dışında bunların sözüne inanılmaz.

Sevgili kardeşlerim; şimdi 32 günümüz var, çok çalışacak mıyız Muratlı oy patlaması istiyorum, Çorlu'dan oy patlaması istiyoruz, Çerkezköy'den oy patlaması, Şarköy aynı şekilde, Tekirdağ bütünüyle inanıyorum ki bu seçimde oy patlamasını yapacak. Sandıkları patlatmaya var mıyız? Kapı kapı dolaşmaya var mıyız?

Öyleyse şarkımızı söylemeye hazır mıyız? Biliyorsunuz değil mi şarkımızı? Eller, şöyle bir elleri göreyim, elleri bir göreyim, bayraklar değil, eller eleri bir göreyim. Maşallah, bu sıcağa rağmen tahammül ettiniz. Eliniz, diliniz dert görmesin. Ama şarkımızla bunu çözmüş olacağız. Şimdi bayraklar. Sesimiz iyi çıksın Lüleburgaz'a gidiyorum, oradan Edirne'ye gideceğiz.

Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.

Günümüz kutlu olsun, 12 Haziran Tekirdağ'ımız, Çorlu'muz, Türk demokrasisi için, Partimiz, milletimiz için hayırlara vesile olsun. Ustalık dönemimiz için bir milat olsun diyorum. Sizleri en kalbi duygularla selamlıyorum.
Bilal Baştan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-13-2011, 09:08   #24
Kullanıcı Adı
Bilal Baştan
Standart Başbakan Erdoğan'ın Lüleburgaz Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni...
11.05.2011

Günümüz kutlu olsun, geleceğimiz aydınlık olsun ve şu anda gözlerindeki ışıltıya bakıyorum, parıltıya bakıyorum ve adeta 12 Haziran'ı okuyorum. Bu coşkunuz, bu heyecanınız ustalık döneminin sinyallerini veriyor.

Bildiğiniz gibi Şehzadebaşı Sinan'ın çıraklık eseriydi. Süleymaniye kalfalık eseriydi, Edirne Selimiye ustalık eseriydi. Biz de çıraklık dönemini 2002'yle 2007 arasında yaşadık ve ülkemize yaşattık. Kalfalık dönemini de 2007'yle 2011 arasında ülkemize, Kırklareli'ne, Lüleburgaz'a yaşattık, Trakya'ya yaşattık. Şimdi ustalık dönemine başlıyoruz. Türkiye hazır, hedef 2023. İstikrar sürsün, Türkiye Büyüsün. Eyvallah.

Hayır, ben padişah değilim, biz milletimize efendi olmaya değil, hizmetkâr olmaya geldik. Biz bu milletin hizmetkârıyız. Bu hizmetler karşısında benim aziz milletim yarın sadece bir Allah razı olsun desin bu yeter bize. Bu yola bunun için çıktık ve bugün gelirken yine yaptıklarımızı gördüm, yollarımızın halini gördüm, iftihar ettim. Çünkü Trakya'yı iyi bilen birisiyim, geçmişini iyi bilen birisiyim. 8,5 yıl önceni Trakya'sını düşünün kardeşim. Allah aşkına böyle yollarımız var mıydı? Böyle kavşaklarımız var mıydı? Şu Çorlu Havaalanı yanımızda duruyordu, istifade edebiliyor muyduk? Ama bakın şimdi bunların hepsi emrinizde. Duble yollarla artık Trakya bir başka güzel, daha da güzel olacak. Ve eğitimde attığımız adımlar ortada, sağlıkta attığımız adımlar ortada. Bunları yeterli bulmuyoruz, daha da güzel olacak. Çünkü Türkiye artık muasır medeniyetler seviyesinin üstüne sınıf atlayarak girmiş bir ülke.

Sevgili kardeşlerim; bakın sizinle belgelerle konuşacağım, bilgilerle konuşacağım. Ne olur başınızı iki elinizin arasına alın, 12 Haziran'ın hesabını hep beraber ona göre yapalım. 32 gün var, 32 gün hep birlikte çok çalışmamız lazım. Çok çalışalım ki usta ellerde bu ülke aydınlık yarınları çok daha çabuk yakalasın.

Sevgili kardeşlerim; göreve geldik. Türkiye'nin kamu net borç stoku neydi biliyor musunuz? Milli gelire oranı yüzde 61'di. Şimdi ne oldu biliyor musunuz? Yüzde 25. Bak, yüzde 61'den yüzde 25'e düştü. Bizim iktidarımız bu. Bitmedi, bakın başka örnekler de vereceğim sizlere. Sevgili kardeşlerim; devletin borçlanma faizi neydi biliyor musunuz? Yüzde 63. Bu faiz kimin cebinden çıkıyordu? Benim Kırklarelili kardeşimin, çiftçimin, köylümün, işçimin, memurumun, BAĞ-KUR'lumun cebinden çıkıyordu. Evet mi? Şimdi devletin borçlanma faizi ne oldu biliyor musunuz? Yüzde 7, yüzde 8. Aradaki fark yüzde 55, bu kimin cebinde kaldı? Benim Kırklarelili kardeşimin cebinde kaldı.

Sevgili kardeşlerim; bitmedi, enflasyon neydi? Yüzde 30. Şu anda enflasyon nedir, bir canavar değil miydi bu? Şimdi yüzde 4,3 buraya düştü kardeşlerim. Aradaki fark kimin cebinde şu anda? Benim halkımın cebinde. Ve yine bitmedi, değerli kardeşlerim... Pınarhisar sana selam olsun. Orada çıraklığın projesini de hazırladık, kalfalığın projesini de hazırladık, ustalığın projesini de Pınarhisar'da hazırladık. Sağ olasınız. Onun için Kırklareli'nin benim dünyamda özel bir yeri var. Pınarhisar'ın benim dünyamda özel bir yeri var. Yani bizim yolumuz buradan geçti, Pınarhisar'dan geçti, Kırklareli'nden geçti ve ondan sonra buraya geldik. Ama milletim getirdi, milletim görevlendirdi.

Sevgili kardeşlerim; bakınız göreve geldik, Türkiye'nin IMF'ye olan borcu neydi? 23,5 milyar dolar. Kim vardı iktidarda? MHP, onun yanında CHP'nin yavrusu DSP... Onun yanında ANAP, şu anda zaten mevta, yok. 23,5 milyar dolardan aldık. Ödedik ödedik ödedik, şu anda 5 milyar dolar borcumuz kaldı IMF'ye, 5. Sevgili kardeşlerim, istesek şu anda tamamını öderiz, bizim için problem değil. Ama çok düşük, ama çok düşük bir faiz, onun için diyoruz ki niye acele edelim, 2012'nin sonuna kadar onu da temizleriz. Bakınız biz IMF ile 3,5 yıldır anlaşma yapmıyoruz. Niye? Fazla işlerimize karıştılar. Dedik ki yok, karıştırmayız. Çünkü biz ne CHP'yiz, ne MHP'yiz, ne şuyuz ne buyuz, biz AK PARTi'yiz karıştırmayız ve karıştırmadık.

Sevgili kardeşlerim; bitmedi. Gelelim Merkez Bankası'na. Merkez Bankası'nın kasasında bizim iktidar döneminde ne kadar döviz vardı biliyor musunuz? Söyleyeyim, 27,5 milyar dolar, 27,5 milyar dolar. Ya Türkiye'nin Merkez Bankası'nın kasasına bu yakışır mı? Sayın Kılıçdaroğlu, ikide bir yolsuzluk yolsuzluk yolsuzluk diyor. Sayın Kılıçdaroğlu, yolsuzlukların iktidarında böyle bir kasa olmaz. Ama şimdi anlıyorum, bak şu anda Merkez Bankası'nın kasasında ne var biliyor musunuz? 95 milyar dolar var. 27,5 milyar dolar nerede, 95 milyar dolar nerede. Ah benim kardeşlerim, şimdi anlıyorum, Kılıçdaroğlu bu 95'e sulandı, ona sulandı. Çünkü bunlar tarihleri boyunca bu CHP, hep kasaları dolu bulup, ondan sonra boşlatarak gittiler. Şimdi de bunun boşaltmak istiyorlar, ama yok öyle yağma. Benim milletim bunlara gereken dersi 12 Haziran'da verecek. Çünkü biz, Bay Kemal'i iyi tanırız. Nereden tanırız? 90'lı yıllardan tanırız. O zaman SSK'nın Genel Müdürü değil miydi? 8 yıl Genel Müdürlük yaptı. Allah aşkına soruyorum yani bir genel müdür SSK hastanesinden vatandaşa dağıtılacak ilaçlardan sorumlu değil mi? Soruyorum, değil mi? Ama o dönemde devlet hastanesine kim giderdi? Emekliler. SSK'ya kim giderdi? İşçi. Öyle mi? Parası çok olanlar da nereye giderdi? Özel hastanelere. Peki biz dertliydik, çünkü benim vatandaşım, köylüm, Kırklareli'nin çiftçisi, işçisi gider oraya, doktor efendi ne der? Muayenehaneme gel. Gider miydik muayenehaneye? İşin başında kim vardı? Bay Kemal vardı, Genel Müdürdü. Muayenehaneye de para öder miydik? Anacığım öder miydik? Eğer ameliyat gerekiyorsa ameliyat nerede? Gene hastanede, SSK'da. Ya şimdi çıkmış ne kadar da dürüst olmuş, aman Yarabbi. Akşam söylediğini sabah inkar ediyor, şimdi delillerini vereceğim. Ve ilacını alacaksın, giriyorsun kuyruğa, reçeteyi veriyorsun, ilacın yarısı var yarısı yok. Böyle miydi? Yani eğer doğru konuşmuyorsam bana bunu da söyleyin. İşte bunları yaşaya yaşaya geldik biz. Dedik ki, hastaneleri birleştireceğiz. Bu ülkede şu hastane bu hastane olmayacak. Çıktı CHP ne dedi biliyor musunuz? Hayır dedi. Bunlar işçinindir dedi. Ne demek işçinin? Bu hastanelerin tamamı milletin. Dedik ki, biz bu hastanelerin tamamından devlet, SSK, bakanlıklara ait hastaneleri birleştiriyoruz, tek tip hastane. Özel hastanelerden de hizmet alımıyla hizmet alacağız. Benim Pınarhisar'daki kardeşim istediği özel hastaneye gidecek, orada tedavisini olabilecek. Oluyor mu? Kırklareli'ndeki kardeşim istediği hastaneye gidebiliyor mu? Ayrım var mı? Yok. İstediği eczaneden ilaçlarının tamamını alabiliyor mu? Ayrım var mı? Kardeşlerim bunu kim yaptı? Bu iktidar yapmadı mı?

Bay Kemal senin döneminde SSK batıyordu ya, senden önce gayet başarılı gelen bir SSK, ondan sonra hep geriledi geriledi geriledi, 8 sene hep geriledi. En sonunda baktı ki burayı götüremiyorum, merhum Ecevit'e gitti. Bunu biliyorsunuz değil mi? Sene 99. Merhum Ecevit'e dedi ki beni milletvekili adayı yapar mısın? Merhum Ecevit de buna dedi ki, sen başarısız bir Genel Müdürsün, veto. Yapmadı. Çünkü onu da batıracaktı. Değerli kardeşlerim, gerçekçi olalım. Bakın şimdi geçen akşam çıkmış bir televizyon programında YÖK'ü kaldıracağım diyor. Hayırlı olsun. Ama aynı programın içinde yarım saat sonra, 35 dakika sonra ne diyor biliyor musun? Toplanan harçları YÖK'e aktaracağım diyor. Değerli kardeşlerim, bakınız YGS YGS YGS tutturdu, ya dedik yargıda biz bunun takipçisiyiz, burada bir yanlış, bir suiistimal varsa biz bunun üzerine gideriz. Buyurun şimdi YGS bugün yargı kararını açıkladı, takipsizlik kararı verdi, ne oldu? Takipsizlik kararı verdi. Vaka ortada, bunu da geç. Tuttu diyor ki, böyle böyle YGS'ye bir bakan çıkmış, bir mail göndermiş ve bu maille yeğenine oradan torpil yapmak istemiş. Ya sende zerre kadar onur varsa, bakın bu kadar ağır konuşuyorum, çıkarsın bu Hükümetin o bakanını açıklarsın. Ve o bakanı bu Başbakan orada 1 dakika tutarsa sen her sözü söyleyebilirsin. Ama açıklayamıyor, niye? Bütün hayatı iftiralarla dolu. Bakın ne diyorum, eğer böyle bir bakan var da, eğer orada onu bu Tayyip Erdoğan 1 dakika tutarsa o bakanı, Partisinde tutarsa o bakanı, ben çünkü ne Bahçeli'yim, ne şuyum ne buyum, tutmam. Bizim Partimizin adı AK PARTi, ak ak. Buralara böyle geldik. Temiz siyaset sözü vererek geldik ve benim bir bakanım bunu yapamaz. Ve bugüne kadar da bazı bakanlarımla alakalı atılmış adımlarım varsa, bunun birçok gerekçeleri vardır. Ve birçoğu da bugün milletvekili adayı olamadıysa birçok nedenleri vardır. Milletvekillerim için de aynı şey ortadadır. Ve değerli kardeşlerim, şimdi onun da peşindeyiz ve birkaç gün içerisinde büyük ihtimalle o iftirasının da altında kalacak. Çünkü benim İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımla ilgili de söyledi. Dedi ki yolsuzluk dosyaları var. Dedim ki, varsa açıkla, açıkla bunu bilelim. Sevgili kardeşlerim, seçim kampanyası boyunca Kadir Bey'le ilgili bir dosya açıklayamadı. Sadece iftira at, tutmasa iz bırakır ve tutturamadı. Şimdi bizimle ilgili söylüyor. Ya arkadaş varsa açıkla. Nerede bu yolsuzluk bilelim, açıkla. Yolsuzlukların olduğu AK PARTi iktidarı, sevgili kardeşlerim soruyorum, 18 milyar dolar IMF borcunu ödeyebilir miydi? Yolsuzlukların olduğu bir AK PARTi iktidarı soruyorum değerli kardeşlerim, 68 milyar dolar, artı Merkez Bankasına döviz yığabilir miydi? AK PARTi iktidarı eğer yolsuzluklar iktidarıysa, CHP'nin iktidarı döneminde, geçmiş iktidarların döneminde işçiden, memurdan nemalar kesilmişti, hatırlıyorsunuz nemalar, hatırlıyorsunuz değil mi? Geldik ki masada ne kadar var biliyor musunuz? 13,5 katrilyon. Bunu kim ödedi? Bunu biz ödedik biz, Bay Kemal. Siz kestiniz, biz ödedik.

Bitmedi, Konut Edindirme Yardımı adı altında paralar kestiler, öyle mi? Memur kardeşimden, işçi kardeşimden bunları da kestiler. Hani nerede konutlar, var mı? Yok. Parayı kim ödemeye başladı? Biz. Şu ana kadar 3 katrilyon da onun için ödedik. Yolsuzlukların olduğu bir iktidar bunları ödeyebilir miydi?

Bakınız, Cumhuriyet tarihinde 6 bin 100 kilometre duble yol yapıldı. Biz 8 yılda 13 bin 600 kilometre duble yol yaptık, bunlar yapılabilir miydi? 163 bin derslik yaptık, bunlar yapılabilir miydi? Değerli kardeşlerim, Türkiye'nin dört bir yanını şu anda barajlarla örüyoruz. Sevgili kardeşlerim, aynen devam ediyor, devam edecek. Ve yolsuzlukların olduğu bir iktidar bu yatırımları yapabilir miydi? Hızlı trenimiz var, elhamdülillah. Ankara'dan Eskişehir'e, şimdi Eskişehir-İstanbul ve Ankara-Konya hızlı tren şu anda bitti. Bu ay artık seferler başlıyor, bunu da bitirdik.

Yani gelişiyle gidişi biliyorsunuz, gelişi bir mağdur kasetle oldu, mağdur kaset. O da mamul Genel Başkan, ortada bu var. Şimdi ben size belgeler açıkladım, bilgilerini bu şekilde verdim. Ve değerli kardeşlerim, eğitimde 163 bin derslik dedim. Artık karatahtaları kaldırıyoruz. Sıralarınızın üzerinde ücretsiz olarak kitapları aldınız mı? Aldınız, yine almaya devam edeceksiniz. Fakir fukara, yoksul, bize eğitimde bahane yok. İlköğretimde erkek öğrenciye 30 lira, kız öğrenciye 35 lira veriyoruz. Ortaöğretimde erkek öğrenciye 45 lira veriyoruz, kız öğrenciye 55 lira veriyoruz. Bahane yok. Sosyal güvencesi yoksa her ay 150 lira veriyoruz. Özürlüye bakım ücreti olarak asgari ücret ödüyoruz. Özürlü bakım ücreti olarak bu kadar ödüyoruz. Biz sizlerle gurur duyuyoruz.

Geçenlerde Fransa'da konuştum, Fransa'da. Sarkozy'nin ülkesinde dedim ki, hem ayrımcılığa karşı olduğunu söyleyeceksin, hem Roman kardeşlerimizi yurtdışı edeceksin. Kendi ülkesinde, kendi ülkesinde. Nasıl yapıyorsun bunu dedim, nasıl yapıyorsun, var mı böyle bir ayrımcılık? Türk'üyle, Kürt'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Gürcü'süyle, Abaza'sıyla, Roman'ıyla, Boşnak'ıyla ayrım yok. Biz Yunus'un diliyle; "Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü."

Sevgili kardeşlerim; sağlıkta olanları biliyorsunuz. Şimdi size bir şey daha söyleyeceğim. Şimdi karatahtaları kaldırıyoruz, karatahtalar kalkacak. Artık ne geliyor? Akıllı tahta geliyor, bilgisayar donanımlı akıllı tahta. İnternetle dünyaya bağlıyız ve 4 yıl içerisinde bunları sınıflara monte edeceğiz. Fakat bitmiyor ve bütün öğrencilerimize birer görüyor musunuz, e-kitap dağıtacağız, elektronik kitap. Bütün öğrencilerimize ve bu kitap ücretsiz olacak, ücretsiz. Ve bu kitabın içinde bütün müfredat buraya girilmiş olacak. Sevgili kardeşlerim, bunlar zor şeyler miydi, niye bugüne kadar bizden önceki iktidarlar ne okullara bilgisayarı getirdi, ne bilişim teknolojisini. Bilişim teknolojisi okullara bizimle girdi, bilgisayar bizimle girdi, ama biz onları da yeterli bulmadık. Şimdi daha ileri eğitim teknolojisi dedik. Ve şunu özellikle araştırdık: Amerika'da George bunu kullanacak da, Almanya'da Hans, Helga bunu kullanacak da, benim Lüleburgaz'ımda, Kırklareli'nde Ahmet'im, Mehmet'im, Hasan'ım, Hüseyin'im, Ayşe'm, Fatma'm, Hatice'm niçin bunu kullanmasın, neden? Buyur, Halep oradaysa arşın Lüleburgaz'da.

Biz gönüller okşamaya geldik, vurmaya değil. Doğruları söyleyelim, belgeleri açıklayalım ve biz zorlaştırıcı olmayacağız, kolaylaştırıcı olacağız. Biz bütün anlattıklarımızı bu dille anlatacağız, ama doğru anlatacağız. İftira asla, yalan asla. Çünkü yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Ama bununki yatsı olmadan sönüyor.

Sevgili kardeşlerim; şimdi 32 gün var. Kapı kapı dolaşmaya var mıyız? Dolaşıyoruz değil mi? Bütün ahbap, yaran, komşu köy köy dolaşmaya hazır mıyız? Kırklareli'nde artık yeni bir sayfa açmaya hazır mıyız? Ben size inanıyorum, size güveniyorum. Ve az önce Çorlu muhteşemdi, çok çok muhteşemdi. Hamd olsun Lüleburgaz'a geldik, Lüleburgaz da bir başka muhteşem. Şimdi Edirne'ye geçiyorum, inanıyorum ki Edirne de muhteşem olacak. Ve şu 32 günde yapacağımız gayretli çalışmalarla inşallah yeni bir döneme imzamızı hep beraber vuracağız, milletçe vuracağız. Çünkü ustalık dönemini milletimle beraber imzasını atacağız. Hazırız değil mi? Şöyle bir ellerinizi göreyim bakayım. Ellerinizi bir göreyim, bayrakları bir göreyim. Hep beraber şarkımızı söyleyelim istiyorum. Milletvekili adaylarımı size emanet ediyorum.

Beraber yürüdük biz bu yollarda. -Biraz daha gür söylesek nasıl olur?-Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.

Günümüz kutlu olsun, 12 Haziran ülkemiz, milletimiz, Kırklareli'miz ve Türk demokrasisi için hayırlara vesile olsun diyor, sizleri saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Değerli kardeşlerim; şimdi Bakanım bir konuyu hatırlattı bana. Çok beni bugün heyecanlandırdınız, bu heyecanla bunu da unuttum.

Bir; bölgenin Ergene sorunu. Bakınız, burada bir şeyi açıklıyorum, Ergene üzerinde sevgili kardeşlerim, Ergene üzerindeki belediyelerin hemen hemen tamamı CHP'li ve bu belediyelerde arıtma tesisi diye bir şey yok. Arıtma tesisi olmadığı için de bütün atık sular aynen Ergene'ye akıyor. Halbuki bu görev belediyelerin görevidir, Devlet Su İşlerinin değil. Belediyeler Kanununa göre onlara ait, DSİ'yle alakası yok. Fakat biz Mayıs ayıydı, hatta Kurban Bayramı idi, bir televizyon programında bunu ben izledim, Veysel Bey'le konuyu konuştum. Dedim ki, her ne kadar yasa böyle diyorsa da, biz Devlet Su İşleri olarak bu işe el atacağız. Ve Ergene'yi nasıl Haliç'i biz bataklık olmaktan, pislikten kurtardıysak, Ergene'yi de bataklıktan, pislik olmaktan kurtaracağız. Ve proje çalışmaları başladı. Proje çalışmaları neticesinde şu anda biz Ergene'yle ilgili çalışmalarımızı ustalık dönemimizin bir ürünü olarak inşallah halledeceğiz. Bu bir. Bundan hiç endişeniz olmasın, artık bunun sorumluluğunu biz üzerimize aldık. Yasa ise yasa, her şeyi yaparak bunu bitireceğiz.

İkinci olay şu: O da değerli kardeşlerim şunu bitireyim. Yağlı tohumlarla ilgili ödemeler konusunda şu anda Maliye Bakanlığımız hazırlığını yapıyor. Şöyle 1 hafta, 10 günlük bir gecikmemiz oldu, bunu biliyorum. İnşallah Pazartesi günü Maliye Bakanım da imzasını atacak ve büyük ihtimalle önümüzdeki hafta içerisinde ödemeler başlayacak. Ve bundan da hiç endişeniz kesinlikle olmasın. Bugüne kadar iktidarımızda benim halkımın 1 kuruşu kalmadı, bugünden sonra da kalmayacaktır, hiç endişeniz olmasın ve bunu da halledeceğiz.

Sevgili kardeşlerim; sizleri kalbi duygularla selamlıyorum, ama 32 gün. Çalışacağız dediniz, beraber çalışacağız, 12 Haziran akşamında da demokrasi bayramını, yeni Anayasanın miladını sizlerle başlatacağız. İleri demokrasiyi, temel hak ve özgürlükleri sizlerle başlatacağız ve inşallah yeni bir destan yazacağız Trakya'da sizlerle birlikte. Kalın sağlıcakla.
Bilal Baştan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-13-2011, 09:09   #25
Kullanıcı Adı
Bilal Baştan
Standart Başbakan Erdoğan'ın Edirne Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni...
11.05.2011

Meriç'e, Süloğlu'na, Uzunköprü'ye oralarda yaşayan tüm kardeşlerimi selamlarımı, sevgilerimi yolluyorum.

Tarihin şehri, medeniyetin şehri, kahramanlığın şehri Edirne'yi selamlıyorum. Fatih Sultan Mehmet'in doğduğu, Mimar Sinan'ın donattığı, Osmanlı'nın kadim başkenti Edirne'yi, Edirneli kardeşlerimi selamlıyorum.

Edirne, Konya gibi, Bursa gibi, İstanbul, Ankara gibi bizim tarihimizdir, medeniyetimizdir, gururumuzdur, göz bebeğimizdir. Şunu açık açık söylüyorum: Biz bu ülkeye, bu millete, 81 vilayete, 74 milyonun her birine hizmeti bir lütuf değil, bir hak olarak görüyoruz. Edirne'ye hizmet etmek bizim boynumuzun borcudur. Edirneli kardeşime hizmet üretmek bizim boynumuzun borcudur. Biz Türkiye haritasını renklere ayıranlardan değiliz, biz partizanlık yapanlardan, şehirleri, bölgeleri birbirinden ayrı gayrı tutanlardan değiliz. Biz doğuya, batıya, kuzeye, güneye sırtını dönenlerden değiliz. Değil mi ki insandır, değil mi ki candır başımızın tacıdır, gönlümüzün sultanıdır. 74 milyon bizim için birdir; Türk'üyle, Kürt'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Roman'ıyla, Gürcü'süyle, Boşnak'ıyla. Biz Yunus'un diliyle; "Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü" anlayışıyla seviyoruz. Alevi'si, Sünni'si, Doğulusu, Batılısı tekrar ediyorum, Roman'ı, göçmeni hepsi bizim nazarımızda eşittir, hepsi bizim öz be öz kardeşimizdir. Biz bu millete efendi olmak için değil, hizmetkâr olmak için geldik. Çünkü bu millet kendisine efendilik taslayanlardan çok çekti. Bu ülke millete tepeden bakanlardan, milleti aşağılayanlardan çok çekti. Aynı dili konuşamayan, aynı yöne bakamayanlardan çok çekti. AK PARTi elitlerin partisi, seçkincilerin partisi değildir. AK PARTi birileri gibi çetelerin partisi, çetelere kol kanat geren, çetelere avukatlık yapan bir parti değildir. Görüyorsunuz değerli kardeşlerim, bazı partilerin rotasını çekeler, mafya belirliyor. Ama AK PARTi'nin rotasını çeteler değil; millet çizmiştir millet.

Değerli kardeşlerim; on yıllar boyunca bu milletin ekmeğine, emeğine, alın terine, tarladaki ürününe musallat olan bu çeteleri hamd olsun biz tasfiye ettik. Rahatsızlık buradan kaynaklanıyor. Siz bize destek oldunuz, siz bize yetki verdiniz, biz de sizden aldığımız güçle çetelere karşı amansız bir mücadele yürütüyoruz. Biz hukukun üstünlüğü diyoruz, biz demokrasi diyoruz, biz özgürlük diyoruz, biz egemenlik milletindir diyoruz. Söz, yetki, karar milletindir diyoruz.

Sevgili kardeşlerim; 12 Eylül'de ne yaptık? Anayasa oylaması. 26 paketlik bir Anayasa. Ne oldu? Bu CHP, MHP, BDP, bak dikkat edin BDP, TKP, TİP bütün illegal örgütler hepsi bir araya geldi mi? Ve Ana Muhalefeti, muhalefeti, diğer yavrucuklar hepsi bir araya geldi mi? Bunlarla birleştiler mi? Önümüzü kesmek istediler değil mi? Ama benim milletim yüzde 58'le ne dedi, yüzde 58'le "Evet" dedi. Şimdi 12 Haziran geliyor bak. 12 Haziran'da ne yapıyoruz? Oy pusulasının 1 numarasında AK PARTi var. Ne yapıyoruz? AK PARTi'ye evet.

Şimdi ben bir şey söyleyeceğim size, çok açık net. Şu arka bölgedeki kardeşlerim de iyi duyuyor mu, şöyle bakayım böyle bir ellerini göreyim. Görüyorlar değil mi, duyuyorlar mı? Şu anda çok duyguluyum, çok heyecanlıyım. Bugün Çorlu bir muhteşemdi. Lüleburgaz'a geldik bir başka muhteşemdi. Edirne'ye geldim bambaşka muhteşem. Biz sizlerle gurur duyuyoruz.

Sevgili kardeşlerim; Mimar Sinan yola çıkarken çıraklık eseri olarak Şehzadebaşı'nı yaptı. Çıraklık Şehzadebaşı Camii, öyle mi? Kalfalık eserim Süleymaniye diyor, öyle mi? Ustalık eserim Selimiye diyor. Şimdi bizler işte usta Sinan'ın yolundayız. Çıraklık dönemi geride kaldı 2002-2007. Kalfalık dönemi 2007-2011, o da geride kaldı. Şimdi ustalık dönemine başlıyoruz, hazır mıyız? Ama Edirne'yi dönüştürmeye, değiştirmeye hazır mıyız? Çünkü bu ustalara ancak AK PARTi yakışır, onların kadir kıymetini biz biliriz. Diğerleri bilmez. Bu eserlerin restorasyonunda bizim emeğimiz var, iktidarımızın emeği var biraz sonra söyleyeceğim. Şu Edirne'de ne kadar tarihi eser varsa onlar dile gelecekler, bizi AK PARTi hatırladı diyecekler. Ve ben buradan Edirneli kardeşime soruyorum, şu da CHP'nindir diyeceğiniz bir tek eser var mı şu Türkiye'de? Edirne'de var mı? İnanın bunların çakılı tek çivisi yok. Bunların üst üste koydukları iki tane tuğla yok. Ne zaman iktidara geldilerse, ne zaman koalisyon ortağı oldularsa, ülkeyi açlığa, yokluğa, yoksulluğa sürüklediler. Değerli kardeşlerim, oraları kuruttular. Nerede görev aldılarsa orada yolsuzluk batağına saplandılar.

Şimdi çıkıyor şunu vereceğim, mazotu şöyle yapacağım, çiftçinin borcunun sadece faizini değil, anaparasını da borç olarak onu da sileceğim. Sevgili kardeşlerim, o zaman anaparayı ödeyen çiftçi sormaz mı ya, ben enayi miyim, ben ödedim, eee? Ödeyemeyenin borcunu siliyorsun, senin adalet nerende diye sormaz mı? Mazotta indirim yapacakmış, ben size söyleyeyim, CHP'nin geçmiş iktidar dönemlerinde mazot her zaman sıfır oldu, biliyorsunuz değil mi? Ama nasıl sıfır oldu? Çünkü bunlar çiftçiye, kamyoncuya verecek mazot bile bulamadılar. Hatırlıyor musunuz? Traktörlere koyacak mazotumuz yoktu, o günleri hatırlıyor musunuz? Enerji Bakanı kimdi? Sayın Baykal, yani kaset mağduru. Şimdi de kaset mamulü Genel Başkan var görüyorsunuz. Bunların iktidarları döneminde kalorifer kazanlarında mazot bulunamadı, fuel-oil bulunamadı. Devlet dairelerinde bu beyefendiler paltoyla oturdular paltoyla. Hatırlayın o günleri. Kendine hayrı yok ki bunların millete hayrı olacak, benim vatandaşım söylüyor işte. Bunlar geçmişte ne zaman iktidara geldilerse, inanın bu ülkeye 5 sente muhtaç hale getirdiler.

Şu anda dünya küresel bir finans krizini aşmaya çalışıyor. Yunanistan'ın durumu ortada, İrlanda'nın, Portekiz'in, İspanya'nın, ABD'nin durumu ortada. Bu ülkelerde işsizlik aldı başını gidiyor, bütçe açıkları kabarıyor, sosyal harcamalarını, sağlık harcamalarını kısıyorlar. Biz ise 2010 yılında Avrupa'nın, OECD ülkelerinin en hızlı büyüyen ülkesi olduk, 1 numarayız. Yüzde 8,9, yani 9. IMF'den tek kuruş almadan krizi aştık. Sevgili kardeşlerim, bizden önce bu CHP, yavrusu DSP biliyorsunuz öyle değil mi? MHP, bak onların iktidarlarından bize 23,5 milyar dolar IMF'ye borç kaldı. Ödedik ödedik ödedik şu anda ne kaldı biliyor musunuz? 5 milyar dolar.

Sevgili kardeşlerim; bitmedi. Bizim milli bankamız biliyorsunuz Merkez Bankası. Merkez Bankasının kasasında 27,5 milyar dolar döviz vardı. Bunun da yarıdan fazlası işçi döviziydi. 27,5 milyar dolar, bunun da yarıdan fazlası işçi dövizi. Ne yaptık? Kasa şimdi artmaya başlıyor. Ne oldu? Şu anda Merkez Bankasının kasasında 95 milyar dolar var. 27,5 milyar dolar nerede, 95 milyar dolar nerede. Şimdi Kılıçdaroğlu bu paraya sulandı. Onun için bol keseden atıyor, dağıtacağım diyor, vereceğim diyor, her aileye şu kadar para. Dur bakalım, nereden veriyorsun. Benim milletim sana bir defa iktidar verecek mi ki sen bunu dağıtacaksın. Geç onu geç, geç.

Ve sevgili kardeşlerim; benim milletim artık bir sokulduğu delikten bir daha sokulmaz. Bakın, bu CHP'ye hiçbir zaman tek başına iktidar verdi mi bu ülkede? Vermedi. Zar zor işte geçmişte böyle koalisyon ortakları filan oldu, o zamanlarda da batırdılar her şeyi. Ben şimdi Edirne'ye girdiğimde biraz şaşırıyorum. Bu şehir daha güzel olması lazım değil mi? O zaman ben sizlerden özellikle bir değişim, dönüşüm bekliyorum. Biz 32 gün sonra bunu başarmalıyız ve Edirne bunu başarabilecek güce sahip. Size geçmişte İl Başkanım, mesai arkadaşım ve şu anda yine teşkilatlanmada yanımda olan bir arkadaşımı, Batı Trakya'dan maalesef sürgün yiyen bir evladı, bir kardeşimi buraya size milletvekili adayı olarak gönderdim. Mehmet Müezzinoğlu. Ve değerli kardeşlerim, onun yanında yine buradan bir evladımız, Tuna kardeşimizi gayet iyi yetişmiş, donanımlı, genç, dinamik bir kardeşimizi de size onun yanına gönderdim. Ve bir de yine Keşan'dan çok değerli hanım kardeşimizi de size gönderdik, bir üçlü. Şimdi bu işi 3 sıfır yapmaya var mıyız? Yani Edirneli dendiği zaman akla CHP gelirmiş, bırakın o işi. Edirneli denince akla Fatih Sultan Mehmet gelir, akla Selimiye gelir, akla Eski Cami gelir, akla Yıldırım Beyazıt Külliyesi gelir. Öyleyse biz bu tarihe layık olmamız lazım, bu tarihi kıymetini bilmeyenlerle biz bir yere gidemeyiz. Bunu başarmamız lazım.

Bakınız, şu anda İstanbul'da Birleşmiş Milletlerin en önemli zirvelerinden biri yapılıyor. Dünyanın birçok ülkesinden devlet ve hükümet başkanları bu zirve için Türkiye'deler, İstanbul'dalar. Önceki gün zirve açılışında da konuşmamda söyledim. 2012 yılından itibaren Türkiye yoksul ülkelere yılda 200 milyon dolar yardım yapacak. Özel sektörümüzün yoksul ülkelerdeki yatırımlarını 2015 yılına kadar 5 milyar dolara, 2020 yılına kadar da 10 milyar dolara çıkaracağız. Eskiden böyle bir Türkiye var mıydı? İşte şimdi veren el olduk, ama geçmişte alan eldik. Şu CHP'nin iktidarları döneminde bunlar borç bile bulamıyorlardı, şu MHP borç bulamıyordu. Gittikleri zaman 9 ay vadeyle veriyorlardı. Şimdi bakın nereden nereye geldik. Şimdi el uzatan, yoksulların elinden tutan, mağdurların, mazlumların sesi olan, onların hakkını savunan bir Türkiye var. Dünyanın her yerinde vatandaşlarına, soydaşlarına, akrabalarına sahip çıkan, onları kucaklayan bir Türkiye var. Kırcaali'de, Gümülcine'de, İskeçe'de, Kosova'da, Bosna'da, tüm Balkanlar'da kardeşlerinin, soydaşlarının hukukuna sahip çıkan bir Türkiye var. Başı dara düştüğünde her imkanı seferber edip vatandaşını tahliye eden, başka ülkelerin vatandaşlarına da kol kanat geren bir Türkiye var. 8,5 yılda yaptıklarımıza inşallah çok daha fazlasını ekleyeceğiz. 2023 yılına kadar Türkiye'yi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına yükselteceğiz, bundan hiç şüpheniz olmasın.

Değerli kardeşlerim; şimdi 12 Haziran, 2012'yi şöyle biraz daha alalım. İnşallah yeni Anayasa için bir milat olacak, buna var mıyız? İleri demokrasiye var mıyız? Temel hak ve özgürlükler için var mıyız? Değerli kardeşlerim, bu ülkede işte bu benim Anayasam demeye var mıyız? Çünkü daha basit bir anayasa, halkın diliyle yazılmış bir anayasa şu anda bu hazırlanıyor. Ve hedefimiz Avrupa Birliğine üye olmuş, standartlarını daha da yükseltmiş, milli gelirini 2 trilyon dolara çıkarmış, zengin, müreffeh bir ülkeyi hep birlikte inşa edeceğiz.

Değerli kardeşlerim; bakınız, Edirne ustalığın şehridir, Edirne ustalar şehridir. İnşallah biz de ustalık dönemine Edirne'nin desteğiyle, Edirne'nin gayretleriyle gireceğiz. Tıpkı Sinan gibi ustalık döneminde Edirne'de çok daha büyük hizmetlere adımızı yazdıracağız. Bakın şunu göğsümü gere gere söylüyorum: Bugün 50'ye yakın eserin açılışını yapacağız Edirne'de, 50'ye yakın. Ayırım yok, bunları yaptık, yapıyoruz, asla ayırım yok. Bunun içinde devasa barajlarından tut göletlerine varıncaya kadar, eğitim, sağlık aklınıza ne gelirse.

Sevgili Edirneliler, sevgili kardeşlerim; tarımın Edirne için ne kadar önemli olduğunu çok iyi biliyoruz. Bizim tarım noktasında Türkiye'yi nereden alıp nereye getirdiğimizi burada, Edirne'de özellikle hatırlatmak istiyorum. Önce su konusu, Çevre ve Orman Bakanlığımız tarafından 2003-2010 yılları arasında, bakın lütfen bunlara dikkat edin bu çok önemli, çiftçi kardeşim bunları iyi dinlesin. Edirne'ye 935 trilyonluk yatırım gerçekleştirdik. Sadece değerli kardeşlerim, su. Bu süreçte 111 bin dekar arazi sulamaya açıldı. Yılda 6,5 milyon metreküp içme suyu sağlandı. 28 bin 680 dekar sulama sahasına sahip yeni Karpuzlu sulamasını yılsonu itibariyle tamamlıyoruz. 522 bin dekar tarım alanının sulanmasını sağlayacak olan Çakmak Barajının ihalesi 2007 yılının sonunda yapıldı. İşe başladık, onu da şu an itibariyle yüzde 70 oranında tamamladık. Edirne'de ORKÖY çalışmaları kapsamında 811 aileye 2 milyon Türk Lirası ferdi proje kredisi verdik.

Bugün hangi barajı açıyoruz? Bugün Hamzadere Barajının açılışını yapıyoruz. 1998'de başlandı ve bu barajı biz bitirdik. Ne kadar harcama yaptık biliyor musunuz? 290 trilyon, yeni parayla 290 milyon. Ve Cimra, Pamuklu, Telmata, Kızkapan, Keşan'da 336 bin dekar araziyi artık suyla buluşturuyoruz. Bugün Hamzadere Barajı dışında, yine Çevre Orman Bakanlığımıza bağlı, DSİ Genel Müdürlüğümüzce tamamlanan Enes Karaincirli Göleti, Keşan Mahmutköy Göleti ve sulaması, Uzunköprü Elmalı Göleti ve sulaması, Keşan Beyköy Göleti ve sulamasıyla Keşan Karlıköy Göleti ve sulamasını da açıyoruz. Bunlar da değerli kardeşlerim, 13 trilyon liraya mâl olan 5 adet sulama tesisiyle 3 bin dekar tarım arazisine su getiriyoruz. Bunlar da ülkemize, Edirne'mize, bölgemize hayırlı olsun.

Sevgili kardeşlerim; kim hizmet veriyor, kim? Soruyorum peki bu CHP buraya ne verdi? Peki benim Edirneli kardeşim bu CHP'de ne buluyor ya, ne var bunlarda? Bunların geçmişinde ne vardı ki bundan sonra ne olacak. Sevgili kardeşlerim, bunlar denendi göründü. Bunlar bizi 5 sente muhtaç ettiler. Ah unutmayın o nüfus kağıtlarına, kartlara gaz yağı için damga vurulduğu günleri, öyle mi? Mazot için damga vurulan günleri unutmayın, ekmek için o damgaların vurulduğu günleri unutmayın. CHP yokluk demektir, CHP yoksulluk demektir bunu böyle biliniz.

Bakın sevgili Edirneliler; şimdi size ben bir müjde daha veriyorum. Görün, başka yere gitmeye gerek yok. Ergene Nehri, Ergene Nehriyle ilgili kampanya yapıyor bu CHP'liler. Şimdi ben size açıklıyorum, Ergene Nehrinin pislenmesinin tek sebebi; Ergene Nehri boyundaki CHP'li belediyelerdir. Belediyeler Yasasına göre, her belediye atık su arıtma tesisini yapması gerekir. Ama bunların hiçbirisinin atık su arıtma tesisi yok. Fakat sıkılmadan, utanmadan diyorlar ki, DSİ gelip bunu yapmıyor. Bu DSİ'nin görevi değil ki. Bu Belediyeler Yasasına göre belediyelerin görevidir. Sen belediye olarak bu arıtma tesisini yapmak zorundasın, yapmıyorsun, DSİ'ye fatura kesiyorsun. Ve Kurban Bayramının son günüydü yanılmıyorsam, bir televizyon kanalında bunu izledim. İçin kan ağladı ve hemen Veysel Bey'i aradım. Dedim ki, Veysel Bey ben biliyorum, bu belediyelerin görevi, çünkü ben Belediye Başkanlığı yaptım. İstanbul'daki arıtma tesislerini Belediye Başkanı olarak o zaman da İSKİ Genel Müdürümdü Veysel Bey, biz yaptık. Şimdi dedik sen onu bunu bırak, DSİ olarak ne yap yap hemen proje çalışmalarını başlat ve biz Ergene Nehrini alalım, kolektörlere ve buranın temizliğine biz girelim. Yasa ise yasa yaparız ve burayı biz temizleyeceğiz. Burası CHP'li belediyelermiş, bilmem neymiş takma kafana. At denize, balık bilmezse Hâlik bilir dedik, biz bu yola girdik. Ama bu CHP'ye dersini vermemiz lazım ayrıca. 6 Mayıs 2011 tarihinde bir eylem planı devreye soktuk. Değerli kardeşlerim, bu eylem planını bütün yönleriyle burada Çerkezköy'de ve Lüleburgaz'da Bakanım ilan etti. Adı da "Şafak Harekatı." Başladık bu işe.

Değerli kardeşlerim; bu çalışmalar atık su arıtma tesislerinin inşası, dere ıslahı, ağaçlandırma ve erozyon kontrolü, katı atık bertaraf tesisleri gibi birçok tesisin de yapılmasını kapsıyor. Bunların hepsini de yapacağız. Çünkü CHP'li belediyeler modern çöp depolama nedir bunu bilmezler. Ama biz bunları yapa yapa geldik. Ben İstanbul'u kimden devraldım? CHP belediyesinden devraldım ve göreve geldiğimde Ümraniye çöplüğü CHP'li belediye döneminde patlamıştı. Ve patlayınca 39 kişi orada vatandaşımız ne yazık ki ölmüştü. CHP'li belediye vardı. İstanbul biliyorsunuz susuzdu, İstanbul'da hava kirliliği vardı ve gaz maskesi dağıtıyordu gazeteler. Çöp dağları İstanbul'u istila etmişti. Biz geldik elhamdülillah Istranca'dan 180 kilometreden İstanbul'a su getirdik. Hava kirliliği yok oldu, çöp dağları ortadan kalktı. Tertemiz bir İstanbul'a kavuştuk. Sevgili kardeşlerim, bir değişim yaşadık. İstiyorum ki Edirne de bu değişimi yaşasın. Her yönüyle. Şimdi 5 yılda bu eylem planını Çevre Orman Bakanlığımız halledecek. Ergene'yi inşallah eski güzel günlerine kavuşturarak hayata döndüreceğiz. Barajlar hariç bu eylem planı için ayırdığımız bütçe ne biliyor musunuz? 1 milyar lira, yani 1 katrilyon. Edirne'ye nasıl baktığımızı görüyor musunuz ve bugün 50'ye yakın eser açıyoruz, nasıl baktığımızı görüyor musunuz? Bütün bu hizmetler ortada, hiçbir zaman dışlamadık, ama ben soruyorum, başınızı iki elinizin arasına alın kardeşlerim, anlatın bunları gittiğiniz yerlerde. Ne verecek bu CHP bize diye anlatın. Şu anda hizmet veren bir iktidar var Allah aşkına ya buraya bakın. Maliyeti ne olursa olsun halkımıza feda olsun. Benim vatandaşım her şeyin en iyisine layıktır. Türkiye'yi nasıl kirlilikten kurtardıysak, nasıl her türlü pisliği temizlediysek, inşallah Ergene'yi ve Ergene Havzasını da yine biz kirlilikten temizleyecek, arındıracak ve su kalitesini de artıracağız.

Geliyorum tarıma. Edirneli çiftçi kardeşlerimize bakınız, 2002 yılında sadece bizden öncekiler ne verdi biliyor musunuz? 37 milyon lira destek ödemesi yaptı. Biz bu rakamı kaça çıkardık biliyor musunuz? Yüzde 281 artırarak, 142 milyon liraya çıkardık. Edirneli çiftçi kardeşlerimize Nisan sonu itibariyle ne kadar destek verdik biliyor musunuz? 960 milyon lira, yani 960 trilyon. Değerli kardeşlerim, Edirne'de hayvancılıkla uğraşan kardeşlerimize bizden önceki iktidar 2,7 milyon lira verdi. Biz 10 kat artırdık bunu, 29 milyon liraya çıkardık. Edirne'ye Nisan sonu itibariyle 119 milyon lira hayvancılık desteği ödemesi yaptık. Bakınız, bizden önce Ziraat Bankası çiftçiye yüzde kaç faizle kredi veriyordu biliyor musun kardeşlerim, kaç? Yüzde 59'la veriyordu, yüzde 59 faizle. Şimdi biz yüzde 5'le veriyoruz, yüzde 5. Çiftçinin yanında olan kim? Biz. Esnaf, sanatkâra yüzde 47 faizle kredi veriyorlardı Halk Bankası. Şimdi yüzde 5. Müracaatını yap, yüzde 5. Esnaf, sanatkâra yüzde 5 faizle ve bizden öncekiler 5 bin lira veriyordu, şimdi 100 bin liraya kadar kredi alma şansı var esnaf ve sanatkârın. Daha ne diyeyim ya, daha ne diyeyim.

Değerli kardeşlerim; şimdi gelelim eğitime, eğitime gelelim. Kitaplar sıraların üzerine ücretsiz geliyor mu? İlköğretimde, ortaöğretimde kitaplarımızı ücretsiz alıyor muyuz? Alıyoruz. Şimdi imkanı olmayanlara sesleniyorum. İlköğretimde erkek öğrenciye ne veriyoruz? 30 lira. Kız öğrenciye ne veriyoruz? 35 lira. Ortaöğretimde erkek öğrenciye ne veriyoruz? 45 lira. Kız öğrenciye ne veriyoruz? 55 lira. Kaymakamlığa müracaatını yapar ve gerçekten şartları da uygun fakir fukara, garip gurebaysa, kaç çocuk olursa olsun bu parayı alır. Çünkü eğitimde engel tanımıyoruz. Sosyal güvencesi yoksa her ay 150 lira nakit maaş veriyoruz, bu da var ayrıca. Erzak bunu veriyoruz, yakıt veriyoruz, bunu da veriyoruz. Şimdi bunlarla yetinmiyoruz. Değerli kardeşlerim, üniversite öğrencilerine sesleniyorum, gençler. Bizden önce ne veriyorlardı? 45 liracık burs, 45 lira ya. Bu Türkiye'ye yakışır mı? Şimdi ne veriyoruz? 240 lira veriyoruz. Kredi Yurtlar Kurumunda kalıyorlarsa 150 lira da ayrıca beslenme yardımı veriyoruz. Ne oldu? 390 lira. Mastır öğrencisiyse 480 lira veriyoruz. Doktora öğrencilerine 720 lira veriyoruz. Ah benim kardeşlerim ah, işte demokratik, laik, sosyal hukuk devleti bu. Gençliğine sahip olan devlet bu.

Şimdi size yeni bir müjde veriyorum. Değerli kardeşlerim, artık okullardan karatahtayı kaldırıyoruz. Artık akıllı tahtaya geçiyoruz, akıllı tahta. 4 yıl içinde bütün okullarımıza bu akıllı tahtayı monte edeceğiz. Bunlar bilgisayar donanımlı olacak, bilgisayar donanımlı. Projeksiyon olacak, bunlar Fatih projesi kapsamında. Fatih'in kentinde konuşuyorum bunları. Ona göre. Ve 4 yılda bunlar bitecek. Ve bir de her öğrencimize elektronik kitap vereceğiz, elektronik kitap. Bütün müfredat bunun içerisinde olacak. Bunu ücretsiz olarak vereceğiz, ücretsiz. Şu anda bütün hazırlıklarımız tamam, seçimden sonra ihalesini yapıyoruz ve ondan sonra da üretim başlayacak. Ne dedik biz? Ne aldanan olacağız, ne aldatan olacağız, biz yapacağımızı vaat ederiz, yapmayacağımızı vaat etmeyiz. Bugüne kadar söz verip de yapmadığımız kaldı mı? Bundan sonra da olmayacak. Ne söz verirsek bu olacak.

Değerli kardeşlerim; eğitimde bu adımı atarken, üniversitelerimiz ve bakınız Milli Eğitimde biz 1 numara bütçeyi ona ayırıyoruz. Aynı şekilde en çok kadroyu oraya veriyoruz. Ama 2. sırada ne var? Sağlık var ve sağlıkta da bunu devamlı artırıyoruz, artıracağız. İnşallah önünüz açılacak ve bütün hastane sayılarını biliyorsunuz artırıyoruz, artıracağız. Ve şu anda bakınız çok önemli adımlar atıyoruz, nerede? İşte sağlıkta attığımız adımlar... Sizin bu heyecanınıza can kurban, evvel Allah, bu coşkunuza can kurban. Artık yepyeni bir dönem başlattık. Sağlıkta istediğiniz hastaneye gidiyor musunuz? Ayırım var mı? İstediğin eczaneden ilacını alıyor musun? Eksik var mı? Bay Kemal, bak Edirne ne diyor. SSK Genel Müdürüydün, SSK Genel Müdürüyken 8 sene bu milletin anasını ağlattın be. Bir SSK'yı yönetemedin be. Benim vatandaşım hastane kuyruklarında az mı çile çekti be. Ben de SSK'lıydım be, inim inim inlettin bizi. Gider numarayı alırdık, doktor efendi bizi muayenehaneye çağırırdı. Muayenehanede "money money" parayı vereceksin, parayı vermeden tedavi var mı? Yok. Böyle bizi ıstırap çukurunda inlettiler, değil mi? Değerli kardeşlerim, şimdi hangi yüzle çıkıyor milletin karşısına anlamak mümkün değil. Ve değerli kardeşlerim, 1999'a kadar orada kaldı. Hep zarar, artarak zarar zarar zarar, en sonunda baktı ki bu işi götüremiyorum, batacağım, merhum Ecevit'e gitti, aday yap beni dedi, yapar mısınız dedi. Ecevit de tabi senin gibi başarısız bir Genel Müdürü herhalde nasıl aday yapayım dedi veto etti, yapmadı, yapmadı gönderdi. Şimdi de çıkmış, kalkıyor sağlıkla ilgili olarak konuşuyor, ya konuşamazsın. Beni de televizyona davet ediyor, sevsinler seni. Sen daha dur bakalım çırak bile olamadın, daha sen amatör küme oyuncususun. Süper Lig takımıyla amatör küme bir araya gelir mi? Arada bir fark var.

Değerli kardeşlerim; şu anda hamdolsun sağlıkta benim vatandaşım istediği hastaneye gidiyor, özel-devlet ayırımı yok, hepsi kalktı. Hiçbirinize bir ayırım yapılamaz, yapıldığı anda hemen bunu kaymakama, hemen bunu valiliğe, en azından hiçbirinden cevap alamıyorsanız teşkilatıma bildirin. Ben takipçisi olacağım. Bakın, geçenlerde Gümüşhane'deydim, Gümüşhane'de. Yanıma Semih diye bir yavrumuzu getirdiler, 11 yaşında. Diyaliz hastası, böbrekte rahatsızlık vardı. 6 yaşından itibaren çekmiş. Netice alınamayınca böbrek arandı, Zonguldak'ta böbrek bulundu ve değerli kardeşlerim 2 tane bizim jet ambulansımız var. Bir tanesi anne, baba ve çocuğu aldı Trabzon'dan Ankara'ya, bir diğer jet ambulansımız da Zonguldak'tan böbreği aldı, Ankara'ya ve Ankara'da operasyon yapıldı ve Semih'imiz sağlığına kavuştu. Sordum Semih'e, yavrum dedim ne olacaksın, dedi ki Başbakanım doktor olacağım dedi. Senin dedim dilin dert görmesin, ellerin dert görmesin, inşallah sen de bu ellerinle şifa dağıtırsın. Değerli kardeşlerim, biz buyuz ve kalkıyor 2,5 yaşında Kübra açlıktan öldü diyor. Araştırdık neyin nesi, bir de baktık ki meğerse CHP'li belediyenin olduğu bir ilçede. Kardeşim, yani biz bunu duymamış olabiliriz, yani sen bunu duymuşsan Bay Kemal sen bu çocuğa niçin destek olmadın, yardımcı olmadın? Senin belediyen niçin destek olmadı? En azından bu yavruya sen niçin sahiplenmedin? Veya kalkardın sen bana bir telefon ederdin, ben kalkar gereğini yapardım. Olay bu ve dürüst değiller, spekülasyon, istismar yapıyorlar. Dürüst olsalar bunların hepsi ortadan kalkar.

Değerli kardeşlerim; bakınız, bu noktada atılan adımlar var, gerçekçi adımlar var. Bu adımları öncelikle görmek gerekir. Ve bütün bu yapılanlarla beraber gelinen nokta ortada. Şimdi sağlıkta atılan bu adımlarla benim vatandaşım gereken ilgi, alakayı görüyor, bu ortada. İnşallah şu anda Türkiye'de attığımız bu adımlarla daha iyi günlere gideceğiz. 490 bin konut yaptık, 360 binini sahiplerine teslim ettik, diğerlerinin inşası devam ediyor. Şimdi yeni bir döneme giriyoruz. Sevgili kardeşlerim, çok fakirlere, evlenecek değil mi, biz 50 metrekarelik daire yapıyoruz. Ve peşinatsız, çeyizini de alıyoruz, beyaz eşyasını, mobilyasını alıyoruz, 20 yıl vadeyle ayda 100 lira, 120 lira taksitle onlara vereceğiz. Yeter ki evlensinler. Ve şimdi yeni ev 500 bin paketinin içerisinde bunlar var. İstiyoruz ki benim insanım berbat yerlerde kalmasın. Bak biz şimdi Roman kardeşlerimiz için biliyorsunuz modern projeler ürettik ve bu modern projeler şu anda inşa ediliyor. Bunları da Roman kardeşlerime vereceğiz. Niçin? İstiyoruz ki farklı bir Türkiye, ayrımcılığın olmadığı bir Türkiye'yi herkes görsün.

Ulaşımda sevgili kardeşlerim, bizden önce yapılan bölünmüş yolların toplamı ne kadardı? 6 bin 100 kilometre. Biz 8 yılda ne kadar yaptık? 13 bin 600 kilometre. Halep oradaysa arşın burada. Ve bunu 15 bin kilometreye tamamlayacağız. Şimdi 2023'e kadar bir 15 bin kilometre daha yapacağız. Şu anda İstanbul'dan Edirne'ye yolları görüyoruz değil mi? Nasıl yollar? Allah için konuşalım. Kavşaklar vesaire nasıl? Bunları kim yaptı, CHP mi yaptı? Bunları AK PARTi iktidarı yaptı, yapmaya devam ediyor. Buradan başlıyorsun ta Keşan'dan Gelibolu'ya kadar bu yolları kim yaptı? Bizler yaptık. Neredeydi bunlar? Evvel Allah, onlar uykuda, biz çalışıyoruz. Türkiye'de hızlı trenin adı bile yoktu. Şimdi Ankara-Eskişehir hızlı tren çalışıyor. Eskişehir-İstanbul hızla devam ediyor. Şimdi de Ankara-Konya'yı yaptık, bu ay hizmete alıyoruz. Havayolunu halkın yolu haline getirdik. Bakınız, şu Kapıkule'nin halini biliyordunuz değil mi? Neydi, mezbelelik miydi? Şimdi nasıl Kapıkule? Bizim işimiz bu. Ve sevgili kardeşlerim, dış hatlarda yolcu sayısını 52 milyona, iç hatlarda yolcu sayısını 102 milyona çıkardık. Fiyatlar ucuz, rahatlıkla benim vatandaşım artık her yere gidiyor. Çiftçilerimize Cumhuriyet tarihinin en büyük desteklerini verdik. Geçtiğimiz 8,5 yılda çiftçimize toplamda 36 milyar 300 milyon lira destek verdik.

Değerli kardeşlerim; bütün bunlarla beraber yolumuza KÖYDES, BELDES bu desteklerle de devam ettik, ediyoruz. Şimdi bir SUKAP projemiz var. SUKAP'la da küçük belediyelerimize hibe destek veriyoruz. Büyüklere çok düşük faizle veriyoruz ve değerli kardeşlerim içme suyu, atık su kanalı, yağmur suyu kanallarını yapmak için 400 trilyonu şu anda hazırlamış durumdayız ve bunu o belediyelerimize vereceğiz, ki hemen ayağa kalksınlar. Yeniden büyük Türkiye'yi işte bu temeller üzerinde ayağa kaldıracağız.

Şimdi Edirne'de eğitimde 604 derslik yaptık. Edirne'ye 5 bin 532 bilgisayar gönderdik. Trakya Üniversitesi bünyesinde Balkan Araştırma Enstitüsü, 2 fakülte, 2 yüksekokul, 3 meslek yüksekokulu ve Trakya Teknopark hizmete girdi. Değerli kardeşlerim, yaptığımız yurtlar 2002 yılında 3 bin 760 olan yükseköğretim yatak kapasitesini 4 bin 126'ya yükselttik. Şimdi Edirne'de 1000 ve Uzunköprü'de 5 yüz yatak kapasiteli toplam 2 yurdumuz daha var. İnşallah bunları da halledeceğiz.

Değerli kardeşlerim; yapımına bizden önce başlanan Keşan Devlet Hastanesi ek binası, Edirne Devlet Hastanesi Kreş binası ve 1 adet Aile Sağlığı Merkezini tamamladık, hizmete açtık. Uzunköprü Devlet Hastanesi böyleyken, Uzunköprü ne olacak? İşte Uzunköprü'yü de biliyorsunuz renove ediyoruz, restore ediyoruz, o da yürüyor.

Değerli kardeşlerim; tabi bu arada Edirne Adalet Sarayının yapımına süratle devam ediyoruz. İnşallah en kısa sürede onu da tamamlayacağız. Ulaştırmada sevgili kardeşlerim, Edirne'de biz gelene kadar 80 kilometre yol yapılmıştı. 8,5 senede biz buna 164 kilometre bölünmüş yol ilave ettik. Edirne'yi Tekirdağ'a ve Çanakkale'ye bölünmüş yolla bağladık. 2006'da doğalgazı Edirne'ye getirdik. Artık kombiye bas düğmesine, bütün daire sıcak, sıcak su evde, bunu getirdik.

Şimdi vakıflar, Edirne'de tam 87 eserin restorasyonunu yaptık, 87 eser. Bunların örneklerini vereyim; Fatih Cami, Hacı Süleyman Efendi Cami, Alaca Mustafa Paşa Cami, Çakırağa Cami, Eski Cami, Has Yunus Baba Türbesi, Keşan Hamamı ve Kadı Bedrettin Çeşmesini restore ederek hizmete sunduk.

Değerli kardeşlerim; şimdi 12 Haziran'da biz Türkiye'ye ve Edirne'ye hizmet yolunda durmaksızın yolumuza devam edeceğiz. Bu seçimde de karar sizde, yetki sizde, mühür sizde. 32 gün. Kale unutmayın içeriden fethedilir. Onun için hanım kardeşlerim, 32 gün yoğun çalışmaya hazır mıyız? Beyler, hanımların sesini duydunuz mu? Hazır mıyız? Gençler hazır mıyız? Ve 3 milletvekilliğini ne yapacağız? 3'te 3, 3'te 3'e var mıyız? Kendimizi buna göre odaklayacağız, ama yatarak değil, koşacağız, çalışacağız. 3'te 3.

Şimdi şöyle elleri bir göreyim. Maşallah. Şarkımızı biliyorsunuz değil mi? Neydi? Elleri indirmeyin ama, niye indiriyorsunuz?

Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.

Günümüz kutlu olsun, 12 Haziran Edirne'miz, ülkemiz, milletimiz, Türk demokrasisi ve Partimiz için hayırlara vesile olsun diyorum. Durmak yok Yola Devam. Durmak yok Yola Devam. Kapı kapı dolaşmaya... Eyvallah, sağ olun, var olun.
Bilal Baştan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-13-2011, 09:10   #26
Kullanıcı Adı
Bilal Baştan
Standart Başbakan Erdoğan'ın Balıkesir Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni...
12.05.2011

Havran'ı selamlıyorum. Aynı şekilde İvrindi'ye, Kepsut'a, Manyas'a, Marmara'ya, Savaştepe'ye, Sındırgı'ya, Susurluk'a, oralarda yaşayan tüm kardeşlerime selamlarımı, sevgilerimi yolluyorum.

Coşkunuzdan, heyecanınızdan, sevdanızdan dolayı sizlere, Balıkesirli tüm kardeşlerime şükranlarımı sunuyorum.

Sevgili Balıkesirliler, biz size sevdalıyız be. Ferhat, nasıl Şirin için yollara düştüyse, Mecnun nasıl Leyla için çöllere düştüyse, biz de sizin aşkınızla, sizin sevdanızla Anadolu'nun, Trakya'nın yollarına düştük.

8,5 yılda tam 8 kere Balıkesir'e geldim. Uzak demedik, yakın demedik, ücra demedik, sapa demedik geldik. Bu kavramlar bizim lügatimizde yok. Milletle kavuşmak için dağları deliyoruz. Nehirleri aşıyor, uzakları yakın ediyoruz. Allah'a şükür 780 bin kilometrekarenin tamamında eserimiz yükseliyor, tamamında hizmetimiz var. 79 yılda yapılamayanları 8,5 yılda yaptık. 8,5 yılda Türkiye'ye ilkleri yaşattık. Hiç yaşamadığı sevinçleri, başarıları yaşattık. Sizin desteğinizle, sizin hayır dualarınızla. Bugün bir daha durmak yok, yola devam. Sağ olasınız.

Balıkesir, bizimle mi? Balıkesir, arkamızda mı? Balıkesir, bir kez daha gür bir seda ile AK PARTi diyor mu? Allah'ın izniyle bu iş bitmiştir, Allah'ın izniyle bu iş tamam.

Sevgili kardeşlerim, sevgili Balıkesirliler, kahramanlığın şehri Balıkesir, Balıkesir yiğitliğin şehri. Balıkesir Kurtuluş Savaşının, Balıkesir Kuvayi Milliye'nin şehri, Balıkesir Veli Şemseddin'in, Birgivi'nin, büyük alim Hasan Basri Çantay'ın şehri. Balıkesir, Çanakkale Savaşı'nda 250 kiloluk gülleyi sırtlayıp destan yazan Seyit Onbaşı'nın şehri. Hepsinden Allah razı olsun, mekanları cennet olsun. Allah, bizi onların şefaatine, onların layık olduğu mertebelere layık kılsın.

Şimdi bakın sevgili kardeşlerim, ben bugün Balıkesir'de özellikle gençlerimizi ilgilendiren bazı önemli hususlara dikkat çekeceğim. Balıkesirli kardeşlerimin, Balıkesirli gençlerin, tüm Türkiye'nin dikkatlerini buraya çekiyorum. Sevgili kardeşlerim, Balıkesir Lisesi, eski adıyla Balıkesir Sultanisi, 1919-1917 eğitim öğretim yılında hiç mezun vermedi. Nedenini biliyor musunuz? Çünkü, lisenin tüm talebeleri Çanakkale cephesini, vatanı savunmaya gittiler. Bakın bu çok önemli. Hiçbiri geri dönmedi. Hepsi şahadet diploması aldı. İşte biz bu neslin evlatlarıyız, bu neslin çocuklarıyız. Onun için Balıkesir şanlı, onun için Balıkesir'in şahadetnamesi çok değerli. İşte bizim böyle gençlerimiz var.

Gençler, aynı izde yürümeye var mıyız? Mesele bu. Bizi kimse tutabilir mi ya? Tutamayacaklar. Evvel Allah muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkıyoruz, çıkacağız. Biz bu gençlerle hep gurur duyduk, gurur duymaya da devam edeceğiz.

Bu ülkenin gençleri her şeyi fazlasıyla hak ediyorlar. Bu ülkenin gençleri ellerine imkan verildiğinde, fırsat verildiğinde bütün Türkiye'yi gururlandıracak işlere imza atıyorlar. Biz AK PARTi döneminde gençliğe olan inancımızla, gençlerimizi düşünerek 163 bin yeni derslik inşa ettik. Çünkü ne varsa onlarda var. Onları iyi yetiştirmemiz lazım. 89 yeni üniversite kurduk, şu anda 165 üniversitemiz var, üniversitesi olmayan ilimiz kalmadı. Niye? Bizim inandığımız dinin ilk emri, "Oku, seni yaradan Rabbinin adıyla oku." İlme bu denli önem veren bir dinin, bir medeniyetin mensupları olarak bu işe çok önem vermemiz gerekiyordu. Ne yaptık? Milli Eğitim bütçesini bir numara yaptık. Şu anda Milli Eğitim bütçesi bizim bütçemizde birinci sırada. Savunmaydı daha önce, Savunmayı 6. sıraya aldık, Milli Eğitimi 1 numara yaptık. Arkasına Sağlığı koyduk, sağlıklı, eğitimli bir nesil; hedef bu. İstiyoruz ki gençler kendi illerinde en iyi şekilde, en iyi imkanlarla eğitim görsünler. 2002'de bizden önce iktidarda kim vardı? MHP vardı, CHP'nin yavrusu DSP vardı, ANAP vardı, o zaten şu anda artık gitti. Sevgili kardeşlerim, gençlere ne veriyorlardı biliyor musunuz burs olarak? 45 liracık, 45 lira, aman Yarabbim. Ya bu gençler dilenci mi? Peki, biz ne veriyoruz? Biz 240 lira veriyoruz. Bitmedi, Kredi Yurtlar Kurumunda kalıyorsa öğrenci 150 lira da beslenme yardımı veriyoruz. Ne oldu? 390 lira. Bitmedi, mastır yapıyorsa 480 lira. Eğer doktora öğrencisiyse 720 lira veriyoruz. Biz buyuz. Neden? Çünkü biz bu işe çok önem veriyoruz. Bak kitaplarımızı her eğitim-öğretim yılının başında sıraların üzerinde buluyor muyuz? Para veriyor muyuz? Ah ah, bütün kardeşlerim bilirler, biz nasıl okuduk? Var mıydı, kitap bulabiliyor muyduk? Teksir kağıdıyla bile kitap bulamıyorduk. Ağabeylerimize söylerdik, ne olur sen teksirlerini bize sat, teksir notlarını bize ver, vermezlerdi. Ama şimdi biz oradan ibret alarak, 1. hamur kuşe kağıttan kitaplar hazırladık, veriyoruz. Paran bile olsa kitapevine, kırtasiyeciye gidersin kitabı bulamazsın, değil mi? Buralardan geldik, ama bu çağı biz kapattık. Bu geri bir çağ idi, biz şimdi çok ileri adımlar atıyoruz.

Geldik, sevgili kardeşlerim okullarda bilgisayar yoktu. Yani bu CHP zihniyeti, bu MHP zihniyeti bunların hepsi gerici gerici, gerici bunlar. Dünya bilgisayarı kullanıyor, bilişim teknoloji sınıflarını açıyor, bizde yok. Ne yaptık? Süratle bilişim teknoloji sınıflarını açtık. Biraz sonra rakamları vereceğim Balıkesir'le ilgili. Ve her okula bilgisayar göndermeye başladık. Ama şimdi bunlar çıraklık ve kalfalık döneminin adımlarıydı. Şimdi yeni bir adım atıyoruz, ustalık döneminin adımı. Hazırlıklarımız bitti, proje çalışmamız bitti, şimdi attığımız adım artık karatahtaları kaldırıyoruz. Artık akıllı tahtaya geçiyoruz ve bu akıllı tahtalar bilgisayar donanımlı olacak, internet ağıyla dünyaya bağlanacağız. Sınıflarımızda projeksiyonlar olacak. Bu projenin adı; "Fatih Projesi." Ve her öğrencimize elektronik kitap vereceğiz, şu. Bu belki daha da küçülecek, elektronik kitap. Bunu ücretsiz vereceğiz, ücretsiz. Zengin-fakir ayırımı yok, bütün yavrularımızın elinde bu olacak ve bütün müfredat buna girilmiş olacak. İstersen kitapsız git, ama Başbakan amca, ben nostalji olsun diye kitabımı yanıma alabilirim diyenler, defterimi de yanıma alabilirim diyenlere de al, onu da al götür. Ama her şey bu hazinede olacak. Öyle mi hocam? Öyle. Bu adımı atıyoruz. Ve sevgili kardeşlerim, yeni bir sıçramayı, yeni bir çağı gençliğimiz için bunlarla atıyoruz. Çünkü biz bu millete efendi olmaya değil, bu millete hizmetkâr olmaya geldik. Onu söylüyorum, Amerika'da George, Almanya'da Hans, Helga eğitim teknolojisinde neyi kullanıyorsa, Balıkesir'de benim Ahmet'im, Mehmet'im, Hasan'ım, Hüseyin'im, Ayşe'm, Fatma'm, Hatice'm, Hülya'm onlar da niçin bunları kullanmasın? Derdimiz bu. İşte şimdi bunu başarıyoruz. Biz sizlerle gurur duyuyoruz, biz sizlerle gurur duyuyoruz.

Sevgili Balıkesirliler; bakınız, eğitimde engel yok, imkan yok değil mi? Diyorum ki, kardeşim imkanın var, hemen müracaatını yap kaymakamlığa, ilçe milli eğitim müdürlüğüne, yoksulluğunu orada dile getir. Sana erkek evladın için ilköğretimde 30 lira, kız evladın için 35 lira veriyoruz. Ortaöğretimde ise erkek evladın için 45 lira, kız evladın için 55 lira veriyoruz. Bak pozitif ayrımcılık, parayı kime veriyoruz? Anneye veriyoruz anneye. Babaya değil, olur ya duman olup gitmesin, buna da dikkat ediyoruz. Kaç çocuk olursa olsun hepsine veriyoruz. Sevgili kardeşlerim, çünkü biz sizin için varız. Onun için bu yola koyulduk. Yeter ki siz bize bir Allah razı olsun deyin yeter, derdimiz bu.

Geliyorum sağlığa, sağlıkta geldik, hal ortadaydı değil mi? Devletin hastanesi ayrı, işçinin hastanesi ayrı, özel sektör ayrı. Parası olan özel sektörün hastanelerine gider, işte işçi SSK'ya, emekli devlet hastanesine gider, böyle bir ayrımcılık. Dedik ki biz bu ayrımcılığı kaldıracağız. Devlet koordinatördür. Hastaneleri birleştireceğiz, bu CHP dedi ki birleştiremezsiniz. Niye birleştirmeyelim? İnanın bunlarla Parlamentoda savaş ettik savaş. Sonunda onlar olmaz dedi, biz de olur olur bal gibi olur dedik. Ve bu yasal düzenlemeyi yaptık çıkardık. Oldu mu? Şimdi benim vatandaşım istediği hastaneye gidiyor mu? Ayırım var mı? Değerli kardeşlerim, ilacımızı alamıyorduk. Hastaneye gidiyorsun, doktor efendi muayenehaneye çağırıyor, öyle mi? Muayenehaneye gidiyorsun bedava mı? Para para. Zaten onun için veriyor. Bakın şimdi biz part time çalışmayı kaldırttık, full time diyoruz rahatsız oldu bazıları. Olanlar kim? Sosyal demokratım diyenler, bu CHP filan onlara destek veriyoruz. Ne demek kardeşim, bu milletin evlatları niye doktor oldu, halkına hizmet için değil mi? Tam gün çalışan da var, ama bir miktar da işte ideolojik nedenlerle bu CHP zihniyetinin de tahrikiyle maalesef bakıyorsunuz part time çalışmak isteyenler var. Dedik ki olmaz, bak biz size döner sermaye getirdik, şunu getirdik bunu getirdik. Kardeşim, bak herkes üniversite bitiriyor, mühendis oluyor, bilmem ne oluyor. Bunların hepsi gelip de full time çalışıyor, sen de çalışacaksın kardeşim. Yemini bunun için yapmadın mı? Yaptın. Doktorluk bu noktada en ideal hizmet yollarından birisi değil mi? Benim insanım sana bir Allah razı olsun desin bundan daha büyük para var mı? Neymiş? Ben daha fazla okuyorum. Olabilir olabilir. Ama sağ olsun şu anda devlet hastanelerinde yüzde 80-85 Tam Gün Yasasına evet dediler ve aynen çalışıyorlar. Ben de şahsım, milletim adına Allah onlardan razı olsun diyorum. Biz de elimizden geleni özlük hakları noktasında daha da artırdık, daha da artırmaya gayret ediyoruz, edeceğiz. Yeter ki halkımın hizmetinde olanların biz de yanındayız. Onun için bu oyunlara da gelmeyin. Zaman zaman bazen böyle hastanelerde grev gibi olaylara giriyor. Hastanede grev yapılır mı be? Oraya tedaviye gelenler doktor bulamazsa bu ne olur?

Biz şu anda 18 tane bak helikopter ambulans aldık. 16 noktada bunlar bulunuyor, nerede bir sıkıntı var anında helikopter ambulanslar oraya gidiyor. 2 tane jet ambulansımız var, şimdi 3 tane daha alıyoruz, 5 tane olacak. Niye? Türkiye'nin bir ucundan bir ucuna icabında bunlar hasta taşıyabilecekler. İşte geçenlerde Sayın Tatlıses'i biliyorsunuz bu uçakla ta Almanya'ya götürdüler. Böyle bir anda bunlar devreye girecek. Niye? İnsandan daha değerli bir şey bizim için yok. Devlet, insanın hizmetkârıdır, biz bu anlayışla yola çıktık. Onun için seferber olduk.

Amma gel gör ki bir de bizim Bay Kemal vardı. Bir zamanlar Bay Kemal, SSK'nın Genel Müdürüydü. Bir varmış bir yokmuş, Genel Müdürlüğü 90'lı yıllarda hastanelerde ne sıkıntılar çektiğimizi biliyorsunuz, anlatmama gerek var mı? İlaçlarımızı alamadığımız dönemleri hatırlıyorsunuz, anlatmama gerek var mı? Genel Müdür kim? Sayın Kılıçdaroğlu. Sayın Kılıçdaroğlu, sen benim vatandaşımın ilaçlarını bile veremedin, şimdi nereden böyle atıp tutuyorsun, hangi keseden şimdi konuşuyorsun? Değerli kardeşlerim, bakınız, Sayın Kılıçdaroğlu o dönem içerisinde öyle suiistimallere adım atmış ki, şu anda ben sizlere bir belge açıklayacağım. Değerli kardeşlerim, diyor ya dürüstlük abidesi, hani yolsuzlukların peşini bırakmam diyor ya, bakın elimdeki belgeyi şimdi açıklıyorum size. Belge bu. Ben boş dosya açıklamıyorum, belge açıklıyorum. Altında kapı gibi Kılıçdaroğlu'nun değerli kardeşlerim oluru var. Sevgili kardeşlerim, şimdi bu belgenin okuyorum sizlere bir kısmını, çok önemli bu, bunu bilmenizde fayda mülahaza ediyorum. "ÖSYM tarafından sınav günlerinin dolu olduğu, yakın zamanda yapılan sınavla yeterli sayıda başvurunun alınamadığı, 1998 yılından sonra sınavların yapılması halinde atamaların gecikebileceği, söz konusu pozisyonlarda görev almak isteyenlerin talepleri doğrultusunda atamalarının gerçekleştirilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir" diyor. Değerli kardeşlerim, belge bu.

Şimdi tarih 14.7.1998, olur imzası Kemal Kılıçdaroğlu'nun. Şimdi ben soruyorum, nasıl oluyor da ÖSYM sınav yapamıyor? Hani bu son zamanlarda ÖSYM üzerinden geçiniyor ya. Şimdi bunun cevabını ver Bay Kemal. Nasıl oluyor da yeterli başvuru alınamıyor? Bu söz konusu pozisyonlar neler? O pozisyonlara başvuranlar kimler? Esas soruya geliyorum; Sayın Kılıçdaroğlu, SSK'ya bu şekilde kimleri atadınız? O atananlar kimler? Sizinle bir akrabalıkları var mı? Soyadları sizin eski soyadınızla, eşinizin eski soyadıyla aynı olan kaç kişi bu şekilde işe alındı? Dürüstsünüz ya, mertsiniz ya, Gandi'siniz ya, bu sorulara cevap verin. Sevgili kardeşlerim, bunları Meclis'te de biz yüzüne vurduk, ama cevap alamadık. Parlamentoda yüzüne vurduk, cevap alamadık.

Değerli kardeşlerim; biz 14 Ağustos 2001'de Partimizi kurduğumuz andan itibaren bir ilkenin peşinde koştuk. Bu ilkeyi hayata geçirdik, dürüst siyaset, seviyeli siyaset, tutarlı siyaset. Asla siyaset yalanla, iftira ile, gerçekleşmesi mümkün olmayacak vaatlerle anılmasın. Siyaset temizlensin, arınsın diye mücadele veriyoruz. Ne yazık ki CHP'si, MHP'si, BDP'si siyaseti paçasından tutup aşağılara çekmek için yoğun gayret gösteriyor. Açık açık söylüyorum, tıpkı geçmişte olduğu gibi değerli kardeşlerim, şu anda da CHP, MHP, BDP, terör örgütü, Ergenekon yanlarına o bir kısım medyayı da alarak aynı hizaya geçtiler.

Sevgili kardeşlerim; bakınız, şu anda bir konuya daha gireceğim. O da şu: Son zamanlarda YGS sınavları üzerinden Türkiye'de bir kampanya yürütülüyor. Bu kampanyayı kim yürütüyor? CHP başı çekiyor. Her zamanki gibi ardından MHP geliyor. Onun ardında diğer bazı muhalefet partileri var. Bitmedi, bu sistemli kampanyanın içinde bir de bunların yandaş ve candaş medyası var. Değerli kardeşlerim, onlar da her gün manşetleriyle, programlarıyla, köşe yazılarıyla bu değirmene su taşıyor, bu kampanyaya katkı sağlıyorlar. Amaç ne? Amaç; YGS'ye giren 1 milyon 700 bin genç kardeşimizin zihnini bulandırmak, buradan oy devşirmek. Bu gençler 1 yıl, 2 yıl sabah-akşam ders çalıştılar, üniversiteye hazırlandılar. Bu gençler durmadan dinlenmeden, soluk dahi almadan bu sınava hazırlandılar. Hafta içi okula devam ettiler, sabahlara kadar ders çalıştılar. Üniversite bir bölüm kazanmak, kendilerine bir gelecek kurmak için gayret sarf ettiler. YGS sınavı yapıldı, ardından birileri çıktı şifre yoluyla kopya çekildiğini ortaya attı. Şimdi bakın sevgili Balıkesirliler, sevgili gençler, burası çok önemli, şifre iddiasının altında aslında başka bir şifre var. Nedir bu şifre? Şimdi onu açıklıyorum sizlere. AK PARTiye karşı bir karalama kampanyası; şifre bu. O kadar pervasız, o kadar acımasız, o kadar düşüncesizler, o kadar gözlerini rant bürümüş ki, AK PARTiye karşı başlattıkları bu kampanyada 1 milyon 700 bin öğrencinin hayallerini, umutlarını söndürmekten çekinmediler. AK PARTiyle bir hesabınız varsa, gelin bunu AK PARTiyle görün, ama gençleri pis işlerinize karıştırmayın, alet etmeyin. Bunları defalarca uyardık. Gençlerin emeği, gençlerin umudu, hayalleri üzerinden istismar yapmayın dedik. Bakın konu yargıya intikal etti dedim, bu işin takipçisiyim dedim. Bir öğrencimizin dahi burada mağdur olmasına göz yumamayız dedim. Ve dün ne oldu? Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, YGS'deki iddialara ilişkin soruşturmada takipsizlik kararı verdi. Yani iddiaları soruşturdu, sonuçlandırdı, sınavda herhangi bir kopya hadisesinin olmadığını ortaya koydu. Şimdi ben Sayın Kılıçdaroğlu'na, Sayın Bahçeli'ye, onların yandaş, candaş medyalarına soruyorum. Yüzünüz kızardı mı, utandınız mı? Kardeşlerim, hiç beklemeyin, inanın bunların yüzü kızarmaz. Bunlar yanlış yaptık, özür dileriz deme erdemini göstermez. Çünkü bunların tek amacı var; çamur at izi kalsın.

Bitmedi, Sayın Kılıçdaroğlu birkaç gündür bir elektronik postadan bahsediyor. O candaş medyaları var ya, onlar da bu iddiayı çarşaf çarşaf yayınlıyor ve bazı köşe yazarları, ki yazıklar olsun onlara, bunu bir gerçekmiş gibi onlar da ÖSYM'nin tarihinde böyle bir olay yok, bir bakan kalkıp da ÖSYM Başkanına böyle bir mail gönderemez diyor. Mail göndermek dediğin nedir? Senin adına bir çete mensubu çıkar, o da bir mail gönderir, mail dediğin olay bu. Kılıçdaroğlu'nun adına da gönderirler. Şimdi Facebook'lar filan, ya bunlar çirkin teknoloji, bu Facebook falan filan bunlar çirkin, berbat. Herkes adına buralarda her türlü ahlaksızlık yapılabilir. Neymiş? ÖSYM'ye bir elektronik bir posta gelmiş, bir bakan yeğninin iyi bir bölüme yerleştirilmesini istemiş. Ya birine çamur atmak, iftira atmak Allah aşkına bu kadar ucuz mu? Bu kadar basit mi? Bir insan utanmadan, sıkılmadan, arlanmadan, yüzü kızarmadan arka arkaya bu kadar yalanı nasıl söyleyebilir? Allah aşkına Balıkesirli kardeşlerim, bu nasıl bir yalan söyleme yeteneği? Eğer yürüyen yalan görmek istiyorsanız Kılıçdaroğlu'na bakın. İnsan bir araştırmaz mı, soruşturmaz mı? Ya senin eline bunu tutuşturdukları zaman bir soruştur bak. İşin aslını, doğrusunu öğrenmeye tenezzül etmez mi? Birisi çıkıyor, eline bir tane kağıt tutuşturuyor, hemen o da bunu konuşuyor.

Dün Lüleburgaz'da söyledim, dedim ki, senin onurun varsa, bakın bu kadar ağır ifade kullandım. Onurun varsa çık benim bu bakanımı açıkla. Bir saniye tutmam dedim. Çünkü benim bakanlarımın içinde böyle alçakça bir yola tevessül edecek evvel Allah inanıyorum ben bir bakan düşünemem. Çıktığı anda orada onu zaten tutmam. Çünkü benim Partimin adı AK PARTi, ak. Tutmam ne olursa olsun. Ama bakın sahiplenemiyor. Çünkü dürüstlük diye bir şey yok. Değerli kardeşlerim, doğrusunu öğrenmeye tenezzül etmiyor. Bakan arkadaşımın adı çıktı, Rize'den basın toplantısıyla yüklendi, cevap veremiyor. Değerli kardeşlerim, böyle bir siyaset olmaz, böyle bir kirli siyaset olmaz. Ya zaten biliyoruz, senin gelişin belli, sen bir mağdur kasetle geldin, bir mamul kaset Genel Başkanı oldun, olay bu.

Şimdi değerli kardeşlerim; biz tabi yolumuza aynı kararlılıkla devam ediyoruz, devam edeceğiz. Ancak benim burada özellikle üzerinde durduğum konu şu: Artık biz bu ülkede inşallah temiz siyasetin adımlarını attık. Yola böyle devam ediyoruz. Bizim siyaset tarihimiz hiçbir dönemde bu kadar yalancı, bu kadar rahat yalan söyleyen, bu kadar yalanı ardı ardına dizen siyasetçi profillerini görmedik. Ve önüne gelene dil uzatan, annelere dil uzatan... Haddini bilmez, kutsal değerlerimize dil uzatan siyasetçi tipini bu ülke yeni görüyor. Şimdi de işte bir kez daha böyle bir iftiranın altında kaldık. Bir kez daha attığı çamur eline, yüzüne bulaştı. Sevgili kardeşlerim, sevgili gençler, bakınız şu anda çok farklı bir yolculuğa giriyoruz. Bu beyefendinin 8,5 yıldır yaptığı bu. 8,5 yıldır sadece yalan söylüyor, sadece iftira atıyor, sadece temiz, namuslu insanlara leke çalıyor. Bunun üzerinden kazanırım diyor, defalarca yalanlarını ortaya çıkardık, yüzü kızarmıyor, defalarca çark etti, iddiasının üzerinden yarım saat geçmeden kendi söylediğini inkar etti.

Bakınız şimdi size ben bir başka yalanını daha söylüyorum, çok enteresan. Bıktım bunun yalanlarını söylemekten. Sevgili Balıkesirliler, bakın bunu da dinleyin. Geçenlerde bir televizyon programında, tarih 8 Mayıs, televizyonun adını da vereyim Show TV'de Siyaset Meydanı'nda ne dedi biliyor musunuz? YÖK'ü kaldıracağız dedi. Bakın biz ne diyoruz? Biz YÖK'ü reforme edeceğiz. O YÖK'ü kaldıracağız dedi. Hani diyor ya, AK PARTi ne verirse ben 5 fazlasını veririm. Şimdi orada da YÖK'ü kaldıracağım diyor, geri kalmaması lazım. Fakat çok enteresan, aynı program 35 dakika sonra aynı Kılıçdaroğlu bedelliden gelecek parayı YÖK'e aktaracağını söylüyor. Ya hani YÖK'ü kaldıracaktın, ne oldu? Şimdi bedelliden gelecek olan parayı YÖK'e aktaracağım diyorsun. Demek ki, YÖK'ü kaldırmıyorsun. Yalancının mumu yatsıya kadar yanarmış, ama bununki yatsıya kadar da yanmıyor, 35 dakika. Açın Twitter'lara şimdi bakın onun bu yalanına. Ya yatsıya kadar bile yanmıyor. Değerli kardeşlerim, daha 1 sene olmadı Genel Başkan olalı ve defalarca çark etti, U dönüşü yaptı, iftira attı, her seferinde yüzüne çarptık. Ama ne yazık ki, bir kuyruk acısıdır var, gidiyor.

Sevgili kardeşlerim; bakınız, bu beyefendi bu adımlarla bir yere tabi ki varması mümkün değil. İstanbul'da Belediye Başkan adayı oldu, benim Belediye Başkanımla ilgili dedi ki dosyalar çıkartacağım, hala dosya çıkaracak, hala. Ondan sonra bu sefer şimdi MHP ile el ele verdiler, Sayın Bahçeli'yle beraber biz Başbakanla ilgili dosyalar çıkartacağız diyorlar. 8,5 yıldır neredesiniz, çıkarsanıza. Parlamentonun içindesiniz, nerede bu dosyalar? Eğer dosyanız yoksa biz kırtasiyeciden size dosyalar gönderelim. Hadi hemen doldurun gönderin, nerede? Sevgili kardeşlerim, abdestinden şüphesi olmayanın, namazından şüphesi olmaz. Bizim böyle bir derdimiz yok evvel Allah. Biz bu noktada güvenliyiz. Eğer bu iktidar yolsuzlukların iktidarı olsaydı, kimden aldık? MHP'den, CHP'nin yavrusu DSP'den. IMF'ye borç neydi? 23,5 milyar dolardı. Şimdi ne kaldı? 5 milyar dolar. 23,5 milyar dolar nerede, 5 milyar dolar nerede. 18,5 milyar dolar ne yaptık? Düşürdük. Şimdi de öderiz ha, yani o 5'i hemen öderiz. Fakat çok düşük bir faiz olduğu için 2012 sonunda bitireceğiz. Hiç problem değil ve biz IMF'yle 3,5 yıldır sözleşme falan da yapmıyoruz, stand-by anlaşmalarını kaldırdık. Çünkü yere sağlam basan bir Türkiye var artık. Şu anda Avrupa'da, OECD ülkeleri içerisinde büyümede birinci sırada olan bir Türkiye var.

Değerli kardeşlerim; bakınız bizim milli bankamız Merkez Bankası değil mi? Biz Merkez Bankasını bu milliyetçi kardeşlerimizden, ben burada MHP'ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum, CHP'ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum, ne olur başınızı iki elinizin arasına alın, düşünün. Bak biz nasıl bir Türkiye aldık, şimdi nereye geldik. Ve sevgili kardeşlerim, o Merkez Bankasının kasasından 27,5 milyar dolar vardı. Şimdi ne var biliyor musunuz? 95 milyar dolar var. Ya Allah aşkına soruyorum, yolsuzlukların olduğu bir Türkiye'de Merkez Bankasının kasası 95'e çıkar mı? 27,5'ten 95'e. 23,5 milyar dolar IMF'ye borç, o da 5'e iniyor. Böyle bir durum olur mu?

Bitmedi, Cumhuriyet tarihinde 79 senede 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol yapılmış. Ve biz 8,5 yılda 13 bin 600 kilometre bölünmüş yol yapmışız. Ya yolsuzlukların olduğu bir iktidar bunları yapabilir mi? 163 bin derslik 8,5 yıla sığdırmışız, bunları yapabilir mi? Değerli kardeşlerim, bütün bu adımlar o gücümüzden kaynaklanıyor. KÖYDES Projesi dedik, köylerin yollarını, suyunu hallettik. Barajlar, evvel Allah şu ana kadar bitirdiğimiz baraj sayısı 157. Böyle hızla devam ediyoruz. Göletlerin sayısı 60 civarında devam ediyor. Bütün bunlarla beraber Türkiye'yi farklı bir konuma taşıyoruz.

Sevgili kardeşlerim; şimdi geliyorum bir başka noktaya. Tabi Kılıçdaroğlu, Merkez Bankası'ndaki bu paralara sulandı. Baktı ki bol para var, eee? Şimdi bol keseden atıyor. Çünkü bunlar tarihi boyunca hep boşaltmışlar, şimdi de burayı boşaltırız diyorlar. Fazla meraklanma benim milletim sana zaten böyle bir şeyi vermez, vermez, vermez onu bekleme. Çünkü biz Türkiye hazır, hedef 2023. İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün diyoruz. Değil mi? Onun için biz artık yeniden Sinan'ın izinden gideceğiz, aynen. Dün Edirne'deydim, söyledim. Sinan ne dedi; "Şehzadebaşı Camii benim çıraklık eserimdir. Süleymaniye Camii benim kalfalık eserimdir. Edirne Selimiye benim ustalık eserimdir." Şimdi çıkmış Kılıçdaroğlu diyor ki, çıraklık da kutsal bir meslektir diyor. Ya ben zaten kutsal değildir demedim ki, ben dönemleri, takvimi ortaya koyuyorum. Yani biz 2002'den 2007'ye kadar çıraklık dönemini yaşadık, 2007'den 2011'e kalfalık dönemini yaşadık, şimdi de ustalık dönemine başlıyoruz, bunu söylüyorum. Çıraklık kötüdür demedim, ama o tezgahlardan biz geçtik, oraları aştık. Sen daha o sürece girmedin, dur bakalım senin daha çok işin var.

Neymiş? Hesap uzmanlığı imtihanına ben giremezmişim. Ya benim zaten oraya girmeye niyetim yok ki, öyle bir şey düşünmedim ki. Ben memur olmayı değil, ben siyaseti düşündüm. Onun için de 18 yaşından itibaren siyaseti geldim siyasetin içinde yaşadım. O günden itibaren bu günlere geldik. Çalıştık çalıştık çalıştık, işte senin gibi hesap uzmanlarını şimdi biz yönetiyoruz, biz yönetiyoruz. Bu işin devlet yönetiminde bir raconu var. Senin gibiler de olur, daha başarılıları da olur. Müsteşarlarından tut da genel müdürlerine kadar hepsi olur. Ama siyaset, bir sevki idaredir, bir liderliktir, lider olmak başka bir şeydir, millet lider arıyor lider. Bunu göreceksin önce, lider, burası önemli. Değerli kardeşlerim, bu ülkenin müsteşara da, genel müdüre de, hesap uzmanına da ihtiyacı var. Ama hepsinden öte lidere ihtiyacı var, lider olmak çok önemli.

Şimdi gelelim bir yere. Sevgili kardeşlerim, Balıkesir'in plaka numarası 10. Öyle mi? Yanlış söylemiyorum değil mi? Bunun bizim için bir anlamı var. İnşallah 2023 yılında Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yıldönümünde Türkiye, dünyanın ilk 10 ülkesinden biri olur. Bu süreçte Balıkesir'i de Türkiye'nin 10 büyük şehrinden biri yapacağız. Şu anda Balıkesir nüfusu itibariyle büyük şehir olmaya hak kazandı. Seçimlerden sonra Balıkesir'in de büyük şehir olma kararını inşallah alıyoruz. Onun yasasını çıkarıyoruz. Ve tüm Balıkesir'in mülki sınarları, büyükşehir belediyesinin sınırları içinde olacak. Dolayısıyla büyükşehir belediyeleri, ilçe belediyeleriyle birlikte Balıkesir'i daha mamur bir hale getirecek. Artık belde belediyeleri kalmayacak. Köyler, aynen ilçe belediyelerin mahalleleri haline gelecek, böyle bir duruma geçiyoruz. Neden? Altyapı, üstyapıda daha modern bir Balıkesir, daha gelişmiş bir Balıkesir. Peki adımı ne zaman atıyoruz? 2014 yerel seçimlerine Balıkesir, büyükşehir belediyesi olarak girecek. 2014'e kadar aynen şu andaki statüyle gidiyor, ama 2014 seçimlerine, yerel seçimlere büyük şehir olarak girecek. Bunu da AK PARTi olarak sizlere müjdesini bugün veriyorum, hayırlı olsun, hayırlı olsun. Bir Büyükşehir Belediye Başkanı olarak, İstanbul'a Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmış bir kardeşiniz olarak, Büyükşehir Belediye Başkanlığının ne anlama geldiğini bilen bir kardeşiniz olarak, inanıyorum ki Balıkesir bununla çok şey kazanacak. Şu anda İstanbul, Kocaeli hangi statüdeyse, Balıkesir de aynı statüye giriyor. Sevgili kardeşlerim ve tabi ki burada şöyle arka tarafları da göreyim. Yani bu konuda Balıkesir'in büyük şehir olmasına evet diyorsunuz değil mi? Birlikteyiz değil mi? Bir sıkıntı yok? Tamamdır.

Şimdi Balıkesir bir tarım şehri, Balıkesir alın terini toprağa tohum olarak ekip helal lokma kazanan çiftçi kardeşlerimin şehri. Buraya geldiler, çiftçi kardeşimi kandırmak için bol keseden vaat edip çekip gittiler. Çiftçi kardeşim bunlara kanmasın. Çiftçiye en büyük desteği biz verdik kardeşlerim, vermeye de devam ediyoruz. Fakat yalan söylüyorlar, çiftçi mağdur diyorlar. Değerli kardeşlerim, yem, ot bunda şunda falan fiyatlar şöyle yürüsün, değerli kardeşlerim, verdiğimiz desteklerin rakamlarını vereceğim size. Ama işte yalan söylüyorlar canım kardeşim, ama bunları daha iyi bilin istiyorum.

Bakınız, Balıkesir'e 2003'ten beri verdiğimiz tarımsal desteklerin toplam tutarı ne biliyor musunuz? 909 milyon lira. Yani 909 trilyon. Bu rakam 2002'de neydi biliyor musunuz, bizden önceki iktidarda? Sadece 42 milyon lira. 42 trilyon nerede, 907 trilyon nerede. Değerli kardeşlerim, hayvancılığa verdiğimiz destek toplam 371 trilyon, 907'nin dışında. Süt desteği olarak Balıkesir'e aktardığımız kaynak ne biliyor musunuz? 183 trilyon. Bunu medya yazıyor mu, bunu konuşuyorlar mı? 183 trilyon. 2002 yılında Türkiye'nin tamamında bizden önceki iktidar 82 trilyon vermişti, tamamı. Biz sadece Balıkesir'e bu rakamı veriyoruz. El insaf ya, dürüst olsunlar, olmuyorlar. Biz geçen yıl sadece Balıkesir'de bu kadar hayvancılık desteği verdik. Havran ve Manyas Barajları hayal olmuştu. Biz geldik, gerçeğe dönüştürdük. Ardıçtepe Barajı'nın ihalesini de kısa zamanda yapıyoruz, ona da başlıyoruz.

Değerli kardeşlerim; Balıkesir Üniversitemize Tıp Fakültesini biz kazandırdık. Ve Balıkesir'e kazandırdığımız eserleri, hizmetleri, yatırımları burada şöyle kısaca bir özetleyeyim. Eğitimde Balıkesir'e 1835 derslik yaptık. Okullarımıza ne kadar bilgisayar gönderdik biliyor musunuz? 14 bin 767 bilgisayar gönderdik. Bilişim teknolojisi dedim ya, bunu yaptık. Ve değerli kardeşlerim, bunlarla da kalmadık. Diğer yüksek okullara girmeyeceğim. Fakat sağlıkta 175 trilyonluk yatırım yaptık Balıkesir'e sadece sağlıkta. Bakınız Savaştepe Devlet Hastanesi, Bandırma Devlet Hastanesi, Edremit Devlet Hastanesi, Balıkesir Devlet Hastanesi ek binası, Altınova Alaattin Süberoğlu Devlet Hastanesi ve 9 adet aile sağlığı merkezini tamamladık ve hizmete açtık. Ayrıca çok sayıda yeni sağlık tesisi inşa ettik. Sındırgı, Kepsut, Marmara Ereğli, Susurluk, Gönen hastanelerine ek binalar yaptık. Aynı şekilde Göğüs Hastalıkları Hastanesine ek bina, Atatürk Devlet Hastanesine bağlı Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi ilave ettik. Bir ana çocuk sağlığı merkeziyle 11 aile sağlığı merkezini tamamlayıp, hizmete açtık. Gönen Devlet Hastanesi, Erdek Devlet Hastanesi ek binasıyla Ağız ve Diş Sağlığı Merkezinin yapımına süratle devam ediyoruz.

Değerli kardeşlerim; bugün Balıkesir'de 5 adet tomografi, 4 adet MR cihazı var. 84 adet diyaliz cihazı vardı biz geldiğimizde. Şu anda 250'ye çıkardık. Ayrıca 11 tane biz geldiğimizde 112 istasyonu vardı. Şimdi 28'e çıkardık. 13 tane ambulans vardı, şimdi 34'e çıkardık. Adalet sarayları; Bandırma, Gömeç, Susurluk, Edremit, Dursun Bey ve Balıkesir adalet saraylarını tamamladık, hizmete açtık. Tamam mı? Sarayları gördünüz. TOKİ aracılığıyla biz Balıkesir'e sevgili kardeşlerim, 5 bin 821 konut uygulaması başlattık. 5 bin 89'unu tamamladık, sahiplerine teslim ettik. Ulaştırma alanında Balıkesir'in adeta haritasını değiştirdik. 2002'ye kadar, biz gelene kadar 76 kilometre bölünmüş yol yapılmıştı. 8,5 yılda biz ne yaptık biliyor musunuz? 271 kilometre bölünmüş yol yaptık. Balıkesir'i Manisa, Bursa ve Çanakkale'ye bölünmüş yolla bağladık. Bandırma, Bursa, Ayazma, Osmaneli, İnönü demiryolunun fizibilite, etüt ve proje çalışmalarını tamamladık, Balıkesir Körfez Havaalanı Terminal binası yapımı işinin ihale aşamalarına da şu anda devam ediyoruz.

Sevgili kardeşlerim; KÖYDES'te 100 trilyon kaynak kullandık Balıkesir'de ve bunu da geçiyorum, doğalgazı Balıkesir'e getirdik. Artık benim Balıkesirli kardeşim kombinin düğmesine basıyor, sıcak suyu buluyor, evini ısıtıyor. Niye? Benim Ayşe'me, Fatma'ma da bu yakışır. Bu hesaplı ve temiz enerjinin sanayide ve konutlarda kullanılmasını böylece sağlamış olduk.

Sevgili kardeşlerim; Ziraat Bankası çiftçiye yüzde 59 faizle kredi veriyordu. Şimdi yüzde 5. Yüzde 59 faizden yüzde 5'e indirdik. Bizden öncekilerinin yaptığı buydu, bizim yaptığımız bu. Esnaf, sanatkâra Halk Bankası yüzde 47 faizle kredi veriyordu. Biz yüzde 5 faizle veriyoruz. Ve 5 bin liraya kadar kredi veriyordu. Biz ise 20 kat artırdık, 100 bin liraya kadar kredi veriyoruz. Farkımız bu.

Sevgili kardeşlerim; bütün bunların yanında biz hiçbir zaman ne çiftçimizi, ne esnafımızı, sanatkârımızı yalnız bırakmadık. Bakın Vakıflar Genel Müdürlüğü aracılığıyla 63 adet eserin onarımını gerçekleştirdik. Ali Bey Cunda Adası Hamidiye Camii, Edincik Ulu Camii, Ulupaşa Mescidi, Çerkez Minare Kalesi Türbesi ve Zağnos Paşa Hamamını restore ederek, bunları hizmete açtık. Diğer taraftan, Balıkesir Kültür Merkezi, Balıkesir Bandırma değerli kardeşlerim bu noktada attığımız adımlar kültür merkezi, Balıkesir Dursunbey Belediye Kültür Merkezi ve Balıkesir Erdek Belediye Kültür Merkezinin yapımına da devam ediyoruz. Ayrıca, Balıkesir Bandırma Müzesi ve Balıkesir Kuvayi Milliye Müzesini de ziyarete açtık. Bigadiç-Hisarköy Termal Turizm Merkezi, Gönen-Ekşidere Termal Turizm Merkezi, Manyas-Kızık Termal Turizm Merkezi, Sındırgı-Hisaralan Termal Turizm Merkezi, Susurluk-Kepekler Termal Turizm Merkezi, Balıkesir Marmara Güney Adalar Turizm Merkeziyle şehrimizin termal kapasitesini de artırdık.

Evet değerli kardeşlerim, her zaman ifade ettiğim gibi, aslında bizim kendimizi anlatmamıza gerek yok. Ziya Paşa ne diyor? "Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri." Biz eserlerimizle konuşuyoruz, eserlerimizle konuşuyoruz. İşte geldik, Türkiye'nin borçlanma faizi yüzde 63'tü. Şu anda devletin borçlanma faizi yüzde 7, yüzde 8. Bakınız, yüzde 63'ten yüzde 7-8'e, kimin cebinden çıkıyordu bu faiz, benim Balıkesirli kardeşimin cebinden çıkıyordu, çiftçimin, köylünün, memurumun, işçimin cebinden çıkıyordu. Ama şimdi bu yüzde 55'lik fark benim vatandaşımın cebinde kalıyor. Devletin borçlanma faizi değerli kardeşlerim böyleyken kamu net borç stoku neydi biliyor musunuz? Yüzde 63, yani milli gelirin yüzde 63'ü ne yazık ki işte bizim borç stokumuzdu. Şimdi nereye düştü? Yüzde 25'e.

Amerika'dan Derviş'i getirdiler başımıza, faizi o bela etti. Bizim Derviş'e ihtiyacımız yok, bu ülkenin Derviş'i çok evvel Allah, çok, ihtiyacımız yok. Ve geldiğimizde neredeydik, şimdi neredeyiz, her şey ortada.

Değerli kardeşlerim, rakamları sizlere saydım. Enflasyon neydi? Yüzde 30. Şimdi enflasyon ne? Yüzde 4,3, 4 ya 4. Bu canavar değil miydi, canavar. Enflasyon canavarından benim artık hanımefendi kardeşlerim kurtuldu mu? Ben size şimdi şurada buğdayından pirincine, ayçiçeği yağından çayına şekerine örnekler de vereceğim. Yani, asgari ücretle ne alınıyordu, şimdi ne alınıyor. Hep iddia ediyorum. Ey Kılıçdaroğlu, ey Bahçeli, ey diğerleri; eğer bu iktidar asgari ücrette 8,5 yıl öncesine göre daha geri gittiyse 1 dakika burada durmam. Ama biz ülkemizi çok ilerilere götürdük. Bakınız biz göreve geldik Türkiye'de benim vatandaşımın değerli kardeşlerim kişi başına milli geliri 3400 dolardı. Şimdi 10 bin doları aştık. Milli gelir 230 milyar dolardı, şimdi 740 milyar doları yakaladık. Nereden nereye? İhracatımız 36 milyar dolardı, şimdi 122 milyar dolara ulaştık. Artık dünyayla rekabet eden bir Türkiye var. Buralara durup dururken gelmedik. Ama bizden önce Bahçeli, Kılıçdaroğlu, bunların biz halini gördük, bulundukları partilerin bu ülkeye ödettiklerini gördük.

Değerli kardeşlerim, düşünün; bizi neye muhtaç ettiler? 5 cente. Çetelerle işbirliği halindeler. Ankara'dan Silivri'ye tünel kazdılar. Ama bizim kitabımızda bu yok. Biz milletimizle yürüdük. Afyonkarahisar'dan yola öyle çıktık, öyle yürüyoruz. Bundan sonra da sizinle beraber yürüyeceğiz. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yedirmedik, yedirmeyeceğiz.

Sevgili kardeşlerim, yolsuzluk, yasaklar, yoksulluk bizim kitabımızda yer almayacak. Ve inşallah 12 Haziran akşamı sandıklardan AK PARTi'yi gümbür gümbür çıkarmaya hazır mıyız?

Sevgili kardeşlerim, bak kaç günümüz kaldı? 31 gün. Tamam, kapı kapı dolaşmaya hazır mıyız? Beyler, arkadan sesiniz gür gelmiyor, bak hanım kardeşlerimin çıkıyor sesi, sizin çıkmıyor. Kapı kapı dolaşmaya var mıyız? Bütün ahbap, yaren, komşu, hepsini dolaşmaya var mıyız? Çünkü, herkese doğruları anlatacağız, ki ah be şuraya da gitseydim demeyelim, tamam? Ben il, ilçe, arkadaşlarımla beraber 81 vilayeti dolaşıyoruz. Siz de Balıkesir'i evvel Allah tüm ilçeleriyle dolaşacaksınız. Şu CHP'ye, şu MHP'ye sandıkta dersi 12 Haziran'da verelim. Durmadan beni arıyorlar, Bandırma'dan. Niye arıyorsunuz? Dediler ki, 55 gün biz burada susuzluk çektik. Öyle mi? Bandırmalı kardeşim, öyle mi? Bakın, CHP zihniyeti susuzluk demektir, CHP zihniyeti çöp demektir, CHP zihniyeti kirlilik demektir. Ya Başbakan olur mu? Ya nasıl olmaz. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını CHP'den aldım, Ankara'da da Melih Bey yine CHP'den aldı. Ama biz geldiğimizde su yoktu ve İstanbul'un su sorununu 180 kilometreden su taşıyarak çözdük. Dağları deldik su getirdik. Değerli kardeşlerim, çöp dağları vardı, çöpleri kaldırdık tertemiz. Hava kirliliği vardı maske dağıtıyordu gazeteler. Evvel Allah doğalgazı yaygınlaştırdık, onu da çözdük.

Şimdi söylüyorum, diyorum ki; dertlerin dermanı bu kadro. Onun için el ele verelim, omuz omuza verelim, bu işi 12 Haziran'da bitirelim.

Hazır mıyız? Şimdi şarkımızı biliyorsunuz değil mi? Şarkımız için eller, şöyle elleri bir göreyim, eller eller eller, bir görelim. Yalova duysun, buradan Yalova'ya gidiyorum. Bayrakları da bir görelim, güzel, her taraf bayrağımız ve AK PARTi.

Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.

Günümüz kutlu olsun. 12 Haziran, Türkiye'miz, Balıkesir'imiz, milletimiz, tüm halkımız için, Partimiz, Türk demokrasisi için, yeni anayasamız için, ileri demokrasi için, temel hak ve özgürlükler için hayırlara vesile olsun diyor, sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Bilal Baştan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-13-2011, 09:11   #27
Kullanıcı Adı
Bilal Baştan
Standart Başbakan Erdoğan'ın Yalova Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni...
12.05.2011

Altınova'ya, Armutlu'ya, Çınarcık'a, Çiftlikköy'e, Termal'e, oralarda yaşayan tüm kardeşlerime selamlarımı, sevgilerimi yolluyorum.

Yalova'ya bugün bir kez daha 12 Eylül halkoylamasında "Evet" diyerek ileri demokrasiye, özgürlüklere, hukukun üstünlüğüne vermiş olduğu destekten dolayı şükranlarımı sunuyorum.

Yalova'yı 1995 yılında il statüsüne kavuşturdular. 77 nolu plakayı verdiler. Ama sonra geri dönüp bakmadılar. Yalova orada kaldı. Yalova depremde büyük tahribat gördü, çok canlarını kaybetti, ama Yalova'ya ulaşamadılar, enkaza ulaşamadılar, o canlara ulaşamadılar. Yalova'ya hak ettiği hizmetleri biz kazandırdık ve kazandırıyoruz. Yalova'ya 77 nolu plakanın ötesinde şehir kimliğini biz şu anda kazandırıyoruz. Üniversitesiyle, dershaneleriyle, derslikleriyle, hastaneleriyle, yollarıyla, depreme dayanıklı TOKİ konutlarıyla, daha nice hizmetimizle Yalova'yı bölgenin en güzel şehirlerinden biri haline getiriyoruz. Yalova, bizim gözbebeğimiz. Yalova, bizim gururumuz. Yalova, Türkiye'nin örnek bir şehri. İnşallah öyle kalmaya devam edecek, inşallah sadece Türkiye'ye değil, Yalova dünyada bir cazibe merkezi olarak inşallah yerini koruyacak, bunu böyle göreceksiniz.

Yalova kardeşliğin şehri, Yalova benim Türk, Kürt, Boşnak, Çerkez, Laz, Gürcü kardeşlerimin, Kırım, Tatar, Dağıstanlı kardeşlerimin, Bulgaristan'dan, Romanya'dan, Yunanistan'dan göç etmiş kardeşlerimin birlik, beraberlik, kardeşlik içinde, huzur içinde yaşadığı bir şehir. Yalova her şeyiyle güzel, ama kardeşlik ve huzur iklimiyle Yalova her şeyden daha güzel. Yalova'yı bu kadar hızlı büyüten, bu kadar hızlı kalkındıran işte şu anda içinde gördüğünüz birliktir, beraberliktir, kardeşliktir.

Ben Yalova'yı bugün bir başka gördüm, bugün ben de heyecanlıyım. Balıkesir'de bambaşka bir coşku vardı, şimdi buraya geldim, burada muhteşem bambaşka bir coşku var. Yalova'dan aldığımız ilhamla Türkiye'yi de kardeşlik üzerinde büyütüyor, kardeşlik hukuku üzerinde kalkındırıyoruz. İstikrarı, güveni, huzur ve kardeşliği pekiştirerek Türkiye'nin ekonomisini büyütüyor, dış politikasını güçlendiriyor, itibarımıza itibar katıyoruz.

Sevgili kardeşlerim, Sevgili Yalovalılar; bakın burada Yalova'da önemli bir meseleyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Biz AK PARTi olarak millet iradesini her şeyin üzerinde tuttuk. "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." Türkiye otokratik bir sistemin içinde değil, otoriter, totaliter bir yapının içinde değil, demokrasi, demokratik bir yapı içinde. Fakat biz ileri demokrasi istiyoruz, daha ileri demokrasi. Onun için 12 Haziran bir milat olacak. 12 Haziran'la şimdi yeni Anayasamızı yapacağız. Burada ileri demokrasi olacak, burada temel hak ve özgürlükler olacak. 26 maddelik o paketin daha genişletilmişi bu Anayasamızda olacak. Bu Anayasayı sen yapacak, millet yapacak. Onun için şu anda çalışmalarımızı devam ettiriyoruz. STK'lar şu anda çalışmalar yaptılar ve biz de çalışmamızı yaptık, yapıyoruz. Ancak bununla kalmayacağız ve Meclis'te Parlamento aritmetiği bakalım ne getirecek. Eğer Parlamento aritmetiği AK PARTi sen bunu tek başına yap diyorsa, biz buna rağmen diğer partilere gelin, bunu beraber yapalım diyeceğiz. Anayasa Uzlaşma Komisyonunu yeniden kurmak için çalışacağız. Geçen dönemde bunu istedik. Ne CHP, ne MHP hiçbirisi Anayasa Uzlaşma Komisyonumuza maalesef sıcak bakmadı. Onun için ne yaptık? 26 maddelik paket için, çünkü bizim sayımız ona yetiyordu ve halka gitme kararı aldık. Orada da engellemek istediler, ne yaptılar? CHP, MHP, BDP ve diğer malum TİP gibi, TKP gibi bütün bu partiler bir araya geldiler, illegal örgütler bir araya geldiler. Hep beraber engellemeye çalıştılar, ama benim milletim yüzde 58 evet diyerek bunları derdest etti. Ve 26 maddelik paketi halkoylamasından böylece geçirdik. Türkiye'de siyasetin siyaset dışı kurumlar, siyaset dışı etkenler, özellikle de çeteler eliyle şekillendirilmesine biz itiraz ettik. Dedik ki, millet ne derse o olur. Türkiye'nin istikametini, rotasını ancak ve ancak millet çizer dedik.

Şimdi bakın sevgili kardeşlerim; Yalova'da bir kez daha ve son kez ifade ediyorum, altını kalın çizgilerle ifade ediyorum. Biz siyasetin kasetler yoluyla dizayn edilmesine, tasarlanmasına, şekillenmesine de aynı şekilde karşı çıktık, karşı çıkıyoruz. 28 Şubat döneminde bunu yaptılar, kasetler yoluyla siyasete yön vermek istediler. Sonraki dönemlerde aynı şekilde gizli çekimler, gizli kayıtlar, yasa dışı dinlemeler yoluyla siyaseti şekillendirmek istediler. Değerli kardeşlerim, CHP'nin eski Genel Başkanına ait görüntüler yayınlandığında, biz Anayasayla ilgili paketi tartışıyorduk. Son andaydık, Parlamentodaydık. Orada bu haber geldiğinde bunu büyük bir üzüntüyle karşıladım ve Ulaştırma Bakanımı yanıma çağırdım. Bu yayınların durdurulması için süratle devreye girmesini istedim. Bu görüntüleri siyasi bir malzeme olarak kullanamayacağımızı ifade ettim. Bu görüntüler ne kadar çirkinse, bunları malzeme yapmanın da o kadar çirkin olduğunu söyledim. Ama bu mesele hiç büyümeyebilirdi, bu mesele gündemden çıkabilirdi. Ama ne oldu biliyor musunuz? Bu görüntülerden hemen birkaç gün sonra, belli medya grupları bu görüntüleri çarşaf çarşaf ön sayfalarına taşıdılar, günlerce bu görüntüleri yazdılar, çizdiler, konuştular, kendileri de konuştu. Ve ikide bir AK PARTi bunu çözmeli dediler. Senin ben bekçin miyim, senin bekçin miyim ben? Yargı devrede, gereken yapılmış. Yürütme olarak eğer buna müdahale edilmemiş olsaydı, zaten rezaletinin bini bir para olacak. Rezalet alıp başını gidecekti. Buna müdahale ettik diye mi yanlış yaptık? Sistematik bir şekilde kasetleri gündemde tuttular. Bu şekilde CHP üzerinde alenen bir operasyon gerçekleştirdiler.

Şu andaki mamul Genel Başkan, mağdur Genel Başkanı ziyarete gitmedi mi? Gitti. Ne dedi? Çıktı, resim verdiler, ben aday değilim dedi. Ama ertesi gün ne oldu? Adayım dedi, değil mi? Her zamanki gibi U dönüşü. Aynı şekilde MHP'lilere ait görüntüleri de biz aynı şekilde üzüntüyle karşıladık ve çirkin bulduk. Ama ne yapıyorlar biliyor musunuz? CHP de, MHP de bu kasetler üzerinden AK PARTi'ye iftira atıyorlar, çamur atıyorlar. Partileri içindeki kirli ilişkilere bakmıyor, onları görmezden geliyor. AK PARTi'ye iftira atarak bu işten sıyrılmaya çalışıyor.

Sevgili kardeşlerim; dün daha da ilginç bir şey oldu. BDP'yle ilişkili bağımsız bir milletvekili adayı çıktı, kasetlerden dolayı MHP'yi savundu. Bitmedi, yine dün PKK terör örgütünün yayın organı bir ajans, MHP'yi savunan, AK PARTi'yi suçlayan bir yorumu servis etti. Bir oyun oynanıyor sevgili kardeşlerim. Kasetler üzerinden bir kez daha Türkiye'de siyaset şekillendirilmek isteniyor. Çeteler bir kez daha Türkiye'de demokrasiye musallat olmak istiyor. Hukuk dışı örgütler, kirli senaryolarla bir kez daha Türkiye'ye rota çizmek istiyorlar. CHP'si, MHP'si ve onlarla birlikte BDP, terör örgütü hep bir ağızdan, koro halinde, AK PARTi'yi hedef tahtası haline getirmek istiyorlar. İşte Kastamonu'da olanı gördünüz. Daha yeni Silopi'de olanı gördünüz. Bunların hepsinin tek sebebi var; AK PARTi. Bütün teşkilatımızın seçim koordinasyon merkezleri terör örgütü tarafından molotof kokteylleriyle taciz ediliyor. Yapılan bu. Niçin? Yıldırma politikası. Şunu herkesin bilmesi lazım: Biz halka hizmet yoluna girmişiz, ama kefenimizle girmişiz. Ve bu yolda böyle yürüyeceğiz. Yola çıkarken böyle çıktık. Biz hayatımızı siyasette geçirdik, ta 18 yaşından itibaren bu yolda. Biz yeni girmedim bu işe, paraşütle gelmedik.

Bay Kemal 8 yıl SSK Genel Müdürlüğü yaptın. SSK'yı batırdın. Ondan sonra baktın ki iyice gidiyor iş, gittin merhum Ecevit'e beni aday yapar mısınız diye sordun. Merhum Ecevit, başarısız bir Genel Müdürü tabii ki milletvekili adayı yapamayacaktı, veto etti. Değil mi? Mesele paraşüt meselesi, böyle geldi. Ve işi gücü maalesef yalan yalan iftira. Yan yana gelmeleri dahi hayal edilemeyenler, hayatları boyunca birbirleriyle mücadele edenler, birbirlerine en ağır hakaretleri savuranlar şu anda AK PARTi karşısında çete kardeşliği kurmuş durumdalar. Düşünebiliyor musunuz, BDP, MHP'yi savunuyor. MHP, CHP'nin yedeğinde siyaset yapıyor. CHP, çetelere kol kanat geriyor. Silivri'nin avukatıyım diye bizzat açıklıyor. Emekli siyasetçileri kendisine milli şef ediniyor. Hedef ne biliyor musunuz? Hedef; demokrasi. Hedef; büyük Türkiye. Hedef; kalkınan Türkiye. Hortumları kesilenler hep birlikte çıkar ortaklığına giriyorlar. Birileri milletin egemenliğinden, millet iradesinden rahatsız oluyor ve bunu bozmak için sevgili Yalovalılar senaryolarını ortaya koyuyorlar. Benim milletim bu oyuna gelmeyecek, benim Yalovalı kardeşim bu oyana gelmeyecek. Demokrasiye nasıl bir tezgah kurulduğunu görmenizi ve bu tezgahı 12 Haziran'da 2 sıfırla bozmaya var mıyız? Eliniz, diliniz dert görmesin.

Ama bak 1 ayımız kaldı, 1 ay. Çok çalışacağız. Kapı kapı dolaşmaya var mıyız? Arkada beyler, bak hanım kardeşlerim ne diyor, siz duymuyor musunuz? Var mıyız? Evvel Allah.

Sevgili kardeşlerim; bakınız, biz bu yola milletimizle çıktık. Afyonkarahisar'dan çıktık. O gün bugün yürüyoruz ve siyasetin kasetlerle değil, akılla, bilgiyle, tecrübeyle şekillenmesini istiyoruz, biz bunu yapıyoruz. Biz arazi adamıyız, masa adamı değil. Biz Ankara'ya mahkum olanlardan değiliz. Biz 780 bin kilometrekareyi adım adım, karış karış gezenlerdeniz. Evvel Allah 74 milyon vatan evladına ulaşanlardanız, eşit mesafedeyiz. Bize Güneydoğu farklı, Trakya farklı değil. Dün de Trakya'daydım, Çorlu'daydım, Lüleburgaz'daydım, Edirne'deydim. Muhteşem katılımlar vardı. Çünkü halkım, vatandaşım ayrımcılığın olmadığı bir iktidarı şu anda yaşıyor, eğitimde yaşıyor, sağlıkta yaşıyor, adalette, emniyette attığımız adımlarla yaşıyor, ulaşımda yaşıyor, enerjide yaşıyor, tarımda yaşıyor, bu adımlarla dış politikada yaşıyor. Bunlarla yeniden büyük Türkiye var şimdi.

Sevgili kardeşlerim; bakınız son günlerde oynanan kirli bir oyunu, kirli bir tezgahı, gençlerimizin istismarı yolunda maalesef bir kampanyayı burada dikkatlerinize sunmak istiyorum. Biliyorsunuz, bir şifre olayını yine Sayın Kılıçdaroğlu ortaya attı, kopya iddiasıyla attı. Ama şimdi deşifre oldular. Yürüttükleri kampanyanın, kurdukları tezgahın altında kaldılar. Aylardır gençlerin hissiyatı, hayali, umudu, geleceği üzerinden yürüttükleri kampanyada iplikleri artık pazara çıktı. Bu kampanyanın içinde kim var? Ana Muhalefet Partisi CHP, yedeğinde MHP. Başka kim var? BDP. Başka kim var? Her zamanki gibi candaş medya, yandaş medya. Önceki gün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı YGS sınavına ilişkin iddialara takipsizlik kararı verdi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun birkaç gündür açıklayacağım diyerek, gençlerin zihnini bulandırma girişimi akamete uğradı. Birileri de hemen müracaat ettiler, itiraz ettiler bu karara. Buyurun, yürütmeyi durdurma kararı da reddedildi. Hadi neyle izah edeceksiniz? Bakın, oraya başvuruyorsunuz olmuyor, buraya başvuruyorsunuz olmuyor. Artık bu kirli tezgahlara bu ülkede yer yok. Bir kez daha başkalarına atmak istedikleri çamur ellerine, yüzlerine bulaştı.

Bakınız, 3 gündür bir bakan ÖSYM'ye mail gönderdi diyerek, Türkiye kamuoyunu meşgul ediyor, gençleri tedirgin ediyor. Arkadaşlar, sevgili vatandaşlarım, mail atmak problem değil. Kemal Kılıçdaroğlu adına da ÖSYM'ye bir mail atabilirsiniz, hiç problem değil. Sahtekar çok, yani Kemal Kılıçdaroğlu'nun adını altına yazar, ama farklı bir yerden bu maili atar, bunlar zor şeyler değil. Bunu bilen bilir zaten, içimizdeki gençlerin çoğu bunu bilirler. Şimdi bunu ağzına doladı, çıktı ve onun yandaş, candaş medyası da en başından itibaren olduğu gibi, 3 gündür onun yalan ve saçma iddialarının borazanlığını yapıyor. Bu kadar ciddi bir meselede insan açıklama yapmadan bir düşünmez mi söylediklerim nereye gidecek. Ben şimdi dün Lüleburgaz'da dedim ki, eğer onurlu bir insansan, çık bu bakanın kim olduğunu açıkla. Bunu açıklayamadı. Açıkla, gerçekten bunu belgeleyebiliyorsan ben böyle bir bakanı 1 dakika kabinemde tutmam. Şimdi dürüstlük nerede, senin neren dürüst? Buyurun, şimdi göreceksiniz bakın, bakanım bugün gazetelerde bu söylenen e-mail düştü ve mailin onunla alakası olmadığı gibi, böyle bir yeğeni de yok. Böyle bir mail söz konusu değil ve olayın şimdi inanıyorum ki birkaç gün içerisinde büyük ihtimalle inşallah bunu kimin attığı da meydana çıkacak, ben buna da inanıyorum.

Değerli kardeşlerim; şimdi dürüst olmak diyor, İstanbul'a Büyükşehir Belediye Başkan adayı olduğunda da benim Belediye Başkanımla ilgili dosyalardan bahsetti. Allah aşkına, bir tane dosya duydunuz mu, bir tane? Varsa dosyan yargıya götür. Şimdi benimle ilgili konuşuyor yine aynı şekilde, şöyle dosya böyle dosya. 8,5 yıldır Parlamentodasınız, al Bahçeli'yi de yanına, beraber bulun Tayyip Erdoğan'la ilgili bir tane dosyayı çıkarabiliyorsan çıkar. Yargı ortada. Benim Yalovalı kardeşim, abdestinden şüphesi olmayanın, namazından şüphesi olmaz. Olay bu. Benim böyle bir derdim yok ki, o kadar rahatım. Ama senin hayatın nasıl geçmiş şimdi sana belgeyle tekrar göstereceğim. Şimdi buradan, Yalova'dan söylüyorum, o ismi açıklayamayacak. Ortaya tek bir belge, tek bir delil koyamayacak. Çünkü her zaman tarzı bu. Sadece mikser, sadece bozmayı, yıkmayı bilir bunlar. Buradan tekrar genç kardeşlerime sesleniyorum, bunların oyununa gelmeyin, derslerinize iyi çalışın, imtihana iyi hazırlanın ve hayallerinizin üzerinde oyun kurmak isteyenlerin oyununa gelmeyin. Ve ben sizlere sevgili gençler başarılar diliyorum, inşallah en güzel şekliyle bunu da atlatacaksınız, ben bunu biliyorum.

Sevgili Yalovalı kardeşlerim; AK PARTi iktidarda olduğu müddetçe hiç kimsenin hakkının, hukukunun yenmesine müsaade etmeyiz, etmeyeceğiz de. Şunu özellikle ifade ediyorum, diyorum ki böyle muhalefete can kurban. CHP, böyle her söylediği yalan olan, her iddiası yalan çıkan, yarım saat içinde çark edebilen, U dönüşü yapabilen bir Genel Başkanı daha önce hiç görmemiştim. Genel Başkan olalı 1 sene olmadı. Geçenlerde Show TV'de Siyaset Meydanı'nda size bir yalanını daha söylüyorum. YÖK'ü kaldıracağım dedi. Çok enteresan, 35 dakika sonra, şöyle Twitter'larla alakası olanlar bir tararlarsa görecekler, 35 dakika sonra ne dedi biliyor musunuz? Bedelliden alacağım parayı... Bedelliden alacağım parayı YÖK'e vereceğim dedi. Olmayan YÖK'e verilir mi, hani YÖK'ü kaldırıyorum dedin? Bir taraftan YÖK'ü kaldırıyorum diyorsun, öbür taraftan bedelliden alacağım parayı oraya vereceğim diyorsun. Sen var ya ne YÖK'ü kaldırabilirsin, ne bedelliyi bu hale getirebilirsin. Çünkü benim milletim zaten sana ruhsat vermez. Zira bunların sırtında küfe yok. Onun için rahat rahat atıyorlar.

Hani geçmişte de vardı ya, onlar ne veriyorsa ben 5 fazlasını vereceğim, 2 anahtar vereceğim. Ne oldu, evleri aldık mı? Otomobilleri aldık mı? Bizi böyle dolandırmadılar mı? Böyle aldatmadılar mıAma biz size evvel Allah konutların, evlerin anahtarlarını verdik, veriyoruz. 490 bin konut, 360 binini dağıttık. Biz böyle geldik. Yalova'da olan kardeşlerim de ne kadar konut aldıklarını biliyorlar, biraz sonra onları da vereceğim.

Değerli kardeşlerim; bakınız, bizden önce iktidarda kim vardı? MHP, CHP'nin yavrusu DSP, ANAP. Ve bize 23,5 milyar dolar IMF'ye borçla devrettiler. Ödedik ödedik ödedik, şu anda 5 milyar dolar borç var. Şu anda öderiz, problemimiz yok, ama finans yönetimi özel bir şeydir. Çok düşük bir faiz olduğu için biz 2012 sonuna kadar onu ödeyip bitireceğiz. Fakat biz 3,5 yıldır IMF'yle stand-by anlaşması yapmıyoruz, o işi kapattık.

Ayrıca bunlar milliyetçiyiz diyorlar değil mi? Sevsinler böyle milliyetçiği. Milliyetçilik, bu milleti sevmektir, bu vatana hizmettir, bizim milli kurumlarımızı güçlendirmektir. Bizim milli bankamız Merkez Bankası değil mi? Kasasında ne vardı biliyor musunuz? 2002 sonu itibariyle 27,5 milyar dolar. Sevgili gençler, yarıdan fazlası işçi döviziydi, yarıdan fazlası. Şimdi Merkez Bankasının kasasında ne var biliyor musunuz? Bakın bu rakam çok önemli, 95 milyar dolar var. 27,5 milyar dolar nerede, 95 milyar dolar nerede. Şimdi bana öyle geliyor ki Sayın Kılıçdaroğlu, herhalde bu 95 milyar dolara sulandı. Nasıl olsa kasada hazır, ben buradan bol bol dağıtırım diyor. Çünkü bunlar geçmişte de aynı şeyleri yaptılar, kasaları hep böyle boşalttılar. Ama milletim burada, bu işe yol vermez. Çünkü şimdi Türkiye hazır, hedef 2023 derken biz 95 milyar doları filan kafi görmüyoruz, daha da artacak. Bizim kasamız daha da dolu dolu olacak inşallah.

Bakınız, göreve geldik, devletin borçlanma faizi neydi biliyor musunuz? Yüzde 63. Şimdi 7-8. Kimin cebinden çıkıyordu bu yüzde 63? Ah benim Yalovalı kardeşim, senin cebinden çıkıyordu, benim cebimden çıkıyordu. Şimdi 7-8, bunu bile fazla görüyorum onu da söyleyeyim, daha da düşecek.

Bakınız, enflasyon yüzde 30'du. Canavar değil miydi bu? Bizim cebimizi sömürmüyor muydu? Şimdi ne oldu enflasyon? 4,3. Türk Lirasını rezil ettiler. 1'in yanına 6 tane sıfır koydular. Akşam yattılar, sabah kalktılar 1 sıfır, 6 tane sıfır. Eskiden milyoner zengin kabul edilirdi değil mi? Ama öyle bir hale getirdiler ki bizi, tuvaletin fiyatı 1 milyon oldu, 2 milyon oldu. Ah ah, o delikli 2,5 kuruşla tuvalete gittiğimiz günler vardı. En pahalı olduğu zaman 1 liraydı. Ama biz dedik ki 6 sıfırı atacağız, dediler ki atamazsınız. Hele bir tane köşe yazarı, çok iyi severler onu, dedi ki 6 sıfırı atsınlar Taksim Meydanında anırırım. Biz 6 sıfırı attık. Enflasyon patlar dediler, enflasyon çatladı. Ama şimdi anıranı arıyoruz, kayıp ilanı verdik, bulamıyoruz. Hadi çık da anır. Bu kişilik meselesi ve değerli kardeşlerim, enflasyonda da başarıyı bu şekilde devam ettireceğiz. Çünkü biz halkımıza zulmedemeyiz.

Geçiyorum, CHP, MHP, diğer partiler ANAP vesaire hepsi, benim memurumdan, işçimden değerli kardeşlerim nema adı altında paralar kestiler mi? Ne kadar biliyor musunuz? 13,5 katrilyon. Oturdum masaya, görüşüyoruz, baktık 13,5 katrilyon işçiye, memura devletin borcu var. Para nerede? İnanın sadece kağıtlar var, para yok. Devlet işçisine, memuruna borçlu olur mu? Hemen Ali Bey'e dedim ki, Ali hemen çalış, sendikalarla bir araya gel ve bir an önce biz bu parayı ödeyeceğiz. İlk işimiz 13,5 katrilyonu ödemek oldu. Ödedik mi bu parayı? Sayın Kılıçdaroğlu, bundan haberin var mı? 13,5 katrilyonu biz ödedik biz. Siz kestiniz, tıraşladınız, biz ödedik. CHP de bunun içinde, onun da vebali var. Anacığım bir de KEY dediler KEY. Ne biliyor musunuz? Konut Edindirme Yardımı. Vatandaşım da seviniyor tabi konut sahibi olacağım diye ondan da kesiyorlar. Nerede konut? Baktı ki bir şey yok meydanda, makbuzlarını bile kaybettiler. İnanın o makbuzları bile biz bulduk çıkardık, hala tamamına ulaşamadık. Şu ana kadar 3 katrilyon da onun için ödedik, hala ödüyoruz. Çünkü adil devlet bu. Ve geldikçe yine ödemeye devam ediyoruz.

Sevgili kardeşlerim; biz bu millete efendi olmaya gelmedik, biz bu millete hizmetkâr olmaya geldik, bizim farkımız bu. Bakınız, eğitimde sıraların üzerinde kitaplarımızı ücretsiz olarak her yıl buluyor muyuz? Daha önce böyle bir şey var mıydı? İlköğretimde de, ortaöğretimde de bunu uyguluyoruz. Sevgili kardeşlerim, eğitimde engel tanımıyoruz. Fakir fukara, garip gureba sıkıntı mı var? Hemen ilköğretimde 30 lira veriyoruz, kız öğrenciye 35 lira veriyoruz. Ortaöğretimde erkeğe 45 lira, kıza 55 lira veriyoruz. Şu anda bunlar uygulamada. Kaç çocuğun olursa olsun, ama tabii ki yoksulluk şeyi olacak. Üniversitede biz geldiğimizde 45 lira veriliyordu üniversiteye burs kredi olarak, 45 liracık. Biz ne veriyoruz? 240 lira veriyoruz, 240. Eğer Kredi Yurtlar Kurumunda kalıyorsa 150 lira da beslenme yardımı veriyoruz, 390. Mastır öğrencisiyse 480 lira veriyoruz. Doktora öğrencisiyse 720 lira veriyoruz. Elhamdülillah, taştı rahmet deryası. Yolsuzluğun olduğu bir Türkiye'de bunları verebilir misin?

Bitmedi, şu Yalova'ya üniversiteyi kim kazandırdı? Biz kazandırdık. Çünkü Yalova bunu fazlasıyla hak ediyor. Şu anda 3 bin 900 öğrencisiyle, 590 personeliyle, hızla artan kalitesiyle Yalova Üniversitesi Yalova'nın gururu haline geliyor. Yalova Üniversitesi'ne biz iki fakülte kazandırdık, yeni. Nisan ayında bunun kararını aldık, ama bizim asıl hedefimiz üniversiteye bir kampus kazandırmak. Lütfen burayı iyi dinleyin, bu çok önemli. CHP'ye en büyük tokadı 12 Haziran'da bunun için atmanız lazım. 50 yıldır tarım yapılmayan uygun bir arazi belirledik TİGEM'e ait. Sevgili kardeşlerim, meseleyi bizzat ben takip ettim, bizzat. Çünkü orası olmazsa kesinlikle en yakın uygun alan 35 kilometre uzakta, Yalova'nın bu kadar uzakta üniversite istemediğini biliyorduk. Ve araziyi tahsis ettik, büyükçe bir arazi, üniversitemiz 40 dönüm araziyi Kredi ve Yurtlar Kurumuna verdi. Burada da 2 bin kişilik kız öğrenci, 1000 kişilik erkek öğrenci yurdunun yapılması planlandı. Kampus kuruyoruz. Sonra ne oldu? Ne olduğunu siz çok iyi biliyorsunuz değil mi? Ankara Ziraat Mühendisleri Odası, burası tarım arazisidir diyerek dava açtı. Bu davayı kim takip ediyor, onu da söyleyeyim. Bunu biliyor musunuz? Söyleyeyim, CHP'nin Ankara 2. Bölge Milletvekili adayı takip ediyor. CHP de, Genel Başkanı da bu adayın, bu engelin arkasında duruyor. Bunlar yapmaz, bunlar yapmayı bilmez, yapanı da engellemekten asla geri durmaz. Türkiye genelinde yaptıklarını, on yıllardır yaptıklarını şimdi de Yalova'da yapıyor. Üniversiteye engel olmak için canla başla çalışıyorlar. Benim Yalovalı kardeşim bunlara inşallah müsaade etmeyecek, gereken dersi 12 Haziran'da verecek. Bu oyun bozanların oyunlarını siz bozacaksınız siz. Ne yaparlarsa yapsınlar Türkiye büyüyecek, inanıyorum ki Yalova büyüyecek. İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün mü? İstikrar sürsün, Yalova büyüsün mü?

Değerli kardeşlerim; bakınız, şimdi benim elimde bir belge var. Değerli kardeşlerim, bu Kemal Bey'in SSK Genel Müdürü olduğu döneme ait. Bu dönemde kendi imzasını taşıyan bir belge. Şimdi burada ben size tamamını okuyacak değilim, özetini okuyorum. ÖSYM'yi çok sever ya; "ÖSYM tarafından sınav günlerinin dolu olduğu, yakın zamanda yapılan sınavla yeterli sayıda başvurunun alınamadığı, 1998 yılından sonra sınavların yapılması halinde atamaların gecikebileceği -bak bak uyanıklığa bak- söz konusu pozisyonlarda görev almak isteyenlerin talepleri doğrultusunda atamalarının gerçekleştirilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir." 14.7.1998, imza olur Kemal Kılıçdaroğlu, Genel Müdür. Şimdi ben soruyorum, nasıl oluyor da ÖSYM sınav yapamıyor, nasıl oluyor? Nasıl oluyor da yeterli başvuru alınamıyor? Hani işsizlik var, bu kadar iş arayan var, nasıl oluyor? Bu söz konusu pozisyonlar neler? O pozisyonlara başvuranlar kimler? Esas soruya geliyorum; Sayın Kılıçdaroğlu, SSK'ya bu şekilde kimleri atadınız, o atananlar kimler? Sizinle bir akrabalıkları var mı? Soyadları sizin eski soyadınızla, eşinizin eski soyadıyla aynı olan kaç kişi bu şekilde işe alındı? Dürüstsünüz ya, mertsiniz ya, siz Gandi'siniz ya, buyurun bu sorulara cevap verin. Belge bu.

Değerli kardeşlerim; bizler her attığımız adımı dikkatle attık, atmaya devam edeceğiz. Eğitime çok önem verdik, vermeye devam edeceğiz. Ancak şimdi size bir müjde veriyorum. Okullarımızdan bundan böyle karatahtayı kaldırıyoruz. Akıllı tahtaya geçiyoruz. Bunlar bilgisayar donanımlı akıllı tahta, projeksiyonumuz var, internet ağıyla dünyaya bağlı. Değerli kardeşlerim ve sizlere bir de sevgili öğrenciler böyle bir elektronik kitap vereceğiz, elektronik kitap görüyorsunuz değil mi? Ve bunları ücretsiz olarak tüm öğrencilerimize dağıtacağız. Müfredat bunun içinde mevcut. Ve isterse yavrularımız kitaplarını taşır, isterse taşımasına bile hiç gerek yok. Ama Başbakan amca, bir nostalji olsun derse taşır mısın? Bir nostalji olsun, ben yine kitabımı yanımda taşıyayım... Yani 4 yıl içerisinde bütün okullarımıza akıllı tahtayı yerleştireceğiz. 4 yıl içinde bütün bu elektronik kitapları okullarımıza göndereceğiz. Ve şu anda bütün hazırlıklarımız tamam, seçim sonrası ihalesi yapılıyor. İhaleyi alan firma bize üretimini yaptıkça okullara bunları yerleştiriyoruz ve bu elektronik kitapları da dağıtıyoruz. 4 yıl. Biz buyuz, farkımız bu. Ne aldatan olacağız, ne aldanan olacağız. Yapacaklarımızı vaat edeceğiz.

Sağlıkta ah benim kardeşlerim, istediğin hastaneye gidiyor musun? Ayırım var mı? Yok SSK'ymış, yok devletmiş var mı böyle bir şey? Mesele bu. Yok zenginmiş, yok... Ankara'da bir özel hastaneye gittim. Tokat'ın bir köyünden bir amca gelmiş, çoban. Dedi ki, Başbakanım sana ne kadar dua etsem azdır. Niye dedim. Beni buraya yatırırlar mıydı dedi. Kalp ameliyatı olmuş. Ama ben buraya geldim dedi, 1 kuruş para ödemeden kalp ameliyatımı oldum dedi. Hatırlayın o günleri, 6 kişi, 8 kişi aynı odada yatar, ne tuvaleti var, ne banyosu. Koridorda bir tane tuvalet, banyo, sağlam girsen hasta çıkarsın, öyle yerlerden geldik. Ama şimdi bunların hepsi artık geride kalıyor. Ve istediğin eczaneden ilacını alıyorsun, eksik ilaç var mı? Bütün ilaçları alıyor musun? Şimdi sormak hakkım değil mi, Sayın Kılıçdaroğlu, SSK Genel Müdürlüğü yaptığın zaman bize sen o kuyruklarda az mı çile çektirdin ya. Eczanelerde alamazdık ilacımızı. Giderdik SSK'nın tabii ki oradan alacaksın, reçetenin yarısı var, yarısı yok. Bunun hesabını sen veremezsin ki. Milletim bunun hesabını sorması lazım. Nerede? 12 Haziran'da. Yalova'ya 42 trilyon sağlık harcaması yaptık. Bizden önce başlanan bütün yatırımları burada hamdolsun tamamladık, tamamlamaya devam ediyoruz. Bakınız, termal otel olarak da hizmet veren fizik tedavi ve rehabilitasyon merkeziyle 5 adet aile sağlığı merkezinin yapımına biz başladık, süratle tamamladık ve bunları hizmete aldık. Ayrıca Çınarcık Entegre İlçe Hastanesiyle 20 ünitelik Ağız ve Diş Sağlığı Merkezinin yapımına süratle devam ediyoruz, inşallah en kısa zamanda tamamlayıp hizmetinize sunacağız. Bakınız, bizden önce Yalova'nın devlet hastanelerinde tomografi ve MR hizmeti verilmezken, bugün her iki hizmet de veriliyor. Daha önce 25 tane diyaliz cihazı vardı şu Yalova'da, bugün bu sayı 57. Değerli kardeşlerim, 3 tane 112 istasyonu vardı, şimdi 9, buraya çıkardık. Bakın 1'e 3. 6 tane ambulans vardı şu Yalova'da, 6. Şimdi 16 tane ambulans var Yalova'da. Yalova Adalet Sarayını tamamladık, hizmete açtık.

TOKİ aracılığıyla Yalova'da bugüne kadar 1280 konut yaptık ve bunları da sahiplerine teslim ettik. Şimdi yeni bir şeye başlıyoruz. Yoksullara. Evlenecek değil mi, yoksul ama, 50 metrekarelik daireler yapacağız ve çeyizini de içine koyacağız. Beyaz eşyası, mobilyası olacak. 20 yıl vade, bedava yok, 20 yıl vadeyle. Çünkü biz balık dağıtmayacağız, balık tutmayı öğreteceğiz. Kendilerine işini de ayarlayacağız ve oradan da taksitini ayda 100 lira, 100 lira ödeyecek. Peşinat olmayacak, 20 yıl vade. Neden? İstiyoruz ki bir taraftan aile kurmayı da teşvik edelim ve bu adımları atacağız. En az 3 değil mi? Eyvallah. Çünkü bu milletin genç, dinamik nesle ihtiyacı var. Ben bir ekonomistim, değerli kardeşlerim, kalkınma, büyüme her şey insanla. İnsan varsa tüketim var, insan varsa üretim var. Emek, sermaye bunlar insanın türevidir. İnsan olursa bunlar olur, insan olmazsa bunlar olmaz.

Ulaştırmada 2002 yılına kadar Yalova'ya kaç kilometre bölünmüş yol yapılmıştı biliyor musunuz? 25 kilometre. 8,5 yılda biz Yalova'ya sevgili kardeşlerim 27 kilometre bölünmüş yol yaptık. Ama yeterli değil, daha fazlasını yapacağız. Ayrıca 243 yat kapasiteli Yalova Yat Limanını da biliyorsunuz geçen yıl hizmete aldık. KÖYDES çalışmalarımız devam ediyor, 22 trilyon Yalova'nın köylerine yol ve su için gönderdik. Bunlar da devam ediyor, edecek.

Sevgili kardeşlerim; şimdi geliyorum sözlerimin sonuna. Biz vaat ettiğimizin arkasında dururuz. Doğalgazı 2005 yılında Yalova'ya getirdik. Doğalgazımızı kullanıyor muyuz? Artık benim Ayşe bacım bodrum katından kömür taşımıyor. Kombisinin düğmesine basıyor, sıcak su, dairesinin her yeri sıcak. Neler çekti benim anam, neler çektik. O kömürün külünden, o bodrumdan 5 kat yukarıya taşımaktan neler çektik değil mi? Yani George, Hans, Helga onlar refahı yaşayacak da, benim vatandaşım, benim halkım niye yaşamasın?

Tarım alanında 15 trilyon tarımsal destek verdik. 6 trilyon hayvancılık desteği verdik ayrıca. Çiftçimize Ziraat Bankası bizden önce yüzde 59 faizle kredi veriyordu. Şimdi ne oldu biliyor musunuz? Yüzde 5. Yüzde 59 faiz nerede, yüzde 5 nerede. Hala diyorlar ki, çiftçinin yanında değil, daha ne olacaktı ya. Yüzde 59 faizle bunlar veriyordu, biz yüzde 5'e bunu düşürdük. Esnaf, sanatkâra yüzde 47 faizle Halk Bankası kredi veriyordu, değerli kardeşlerim yüzde 5'e indirdik, yüzde 5. Ne kadar veriyorlardı biliyor musunuz? 5 bin lira. Şimdi 20 kat artırdık, 100 bin liraya kadar kredi veriyor, bu hale getirdik. Daha iyi olacak. Ve sanayi alanında 3 bin 149 işletme varken Yalova'da, 2010 sonu itibariyle yüzde 27 artışla 4 bine ulaştık. İnşallah daha da artacak.

Şimdi 31 gün. Dolaşacağız değil mi? 2'de 2. Ama 2'de 2 olmazsa... Olacak değil mi? Kapı kapı dolaşacağız. Bütün ahbabı, komşu herkesi dolaşacağız. Bizim de selamlarımızı, saygılarımızı ileteceksiniz. Çünkü yeniden büyük Türkiye'yi böyle kuracağız, milletçe kuracağız. Bu kardeşiniz de hizmetinizde olmaya devam edecek. 780 bin kilometrekaresiyle, 74 milyon vatandaşıyla bir olacağız, beraber olacağız, iri olacağız, diri olacağız.

Şarkımızı biliyor muyuz? Neydi? Hazır mıyız? Şöyle elleri bir göreyim, bayrakları bir gerelim bakalım. Eller eller eller... Arka tarafa ses gitmiyor galiba.

Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.

Günümüz kutlu olsun, geleceğimiz aydınlık olsun, 12 Haziran ülkemiz, Yalova'mız, Türk demokrasisi için hayırlara vesile olsun diyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bilal Baştan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi