![]() |
#1 |
![]() Cumhuriyet tarihi boyunca “din-devlet” ilişkileri hep sıkıntılı geçmiş. En çok tartışılan üç başlıktan bahsedilsin dense, akla ilk gelen “Türkçe ezan” tartışmaları olur. O dönemin acı hatıralarını, dedelerimizden dinlediğimizden daha çok, kitaplardan okuduk…
Türkçe ezan dışında en çok konuşulan iki başlık oldu. Birisi, “başörtüsü” meselesi diğeri de “Ayasofya’nın ibadete açılması” olmuştur. Bizim nesil “Zincirler kırılsın, Ayasofya açılsın” ve “Örtüye uzanan eller kırılsın” sloganlarıyla büyüdü. 1950 yılına kadar ezanın aslına dönmesi tartışılırken, 1950’den sonra, yani Cumhuriyet tarihinin yarısından fazla bir zamanı, aynı tartışmalarla geçirdik. Ya “başörtüsü” ya da “Ayasofya” camisinin ibadete açılması gündemimizdeydi sürekli. Anayasa mahkemesinde bir sıkıntı çıkmazsa “başörtüsü” tartışmaları sona erecek gibi. Muhafazakar camia diye adlandırdığımız, milli ve manevi değerlere sahiplenme duygusu ağır basan kesim için başka bir sorun kalmayacak mı? Bana sorarsanız, bizim camia asıl bundan sonra kendini sorgulamaya başlamak zorunda. * * * * * Başın “dışını” örterek okula gidebilme mücadelesinden çok daha önemli sorunların bizi beklediğinin farkına varmak zorundayız. Başın “içi” doldurulamadıktan sonra “dışının” örtülmüş olması yeterli mi? Başörtüsüne “türban” gibi bir kılıf bulup, “Biz başörtüsüne değil, türbana karşıyız” diyen insanların gerçek korkusu başın içinin de doldurulması değil mi? Bu insanlar, ne bez parçasına düşmanlar ne de o bez parçasının adının “başörtüsü” ya da “türban” olmasından rahatsızlar. Bu insanların asıl derdi, bedenini örtüyle kapatma bilincinde olan insanların kafalarının içini de doldurmalardır. “Boş” bir kafanın örtülü ya da örtüsüz olmasından hiçbiri rahatsız değil aslında. Bilinçli kafaların örtünmesinden, ya da örtülü kafaların bilinçlenmesinden korkuyorlar. Bana, “boş” bir örtülü baş mı yoksa, “dolu” bir açık baş mı diye sorarsanız, ben size başka bir soruyla cevap veririm. Yaratıcının namazdan, oruç’tan, hac’dan, zekat’tan ve örtünme emirlerinden çok daha önce niçin “oku!” diye başladığını hiç düşündünüz mü? Bence düşünün… Hem de uzun uzun düşünün bu sorunun cevabını. Düşünmemiz gereken o kadar çok soru ve sorun var ki? Bana, “nafile” ibadetlerini bile ihmal etmeyen biri mi yoksa, temel ibadetlerini yerine getiren fırsat buldukça okuyup düşünmeye zaman ayıran biri mi diye sorsanız, ben size “Hz. Peygamberin ‘Bir saat tefekkür etmek, bin yıllık nafile ibadetten evladır’ sözünden ne anlıyorsunuz?” diye sorarım. “Dindarların, din cahili (!) kalmasının suçlusu din düşmanlarıdır!” diye düşünenlere, “Akşamları evinizde televizyonu kapatıp kitap okumanıza engel olan hangi din düşmanıydı?” diye sormak gerek. Acı ama gerçek… Yıllardır hep din düşmanlarından bahsediyoruz. Her dönemin ayrı din düşmanı vardı. Bir zamanlar “Komünistler” dine en büyük düşmandı. Bazen onlara “kitapsız” dedik, bazen “Allah” düşmanı. Dinimize inancımıza hep onlar zarar veriyordu! Dinimizi, kitabımızı kurtarmak için onlarla kavga etmemiz gerekiyordu! Bütün enerjimizi de onlara karşı mücadele etmeye ayırdık. İşte size düşünülmesi gereken üç soru daha… Dine en büyük zararı din düşmanları mı verdi, dindar gözükenler mi? İslami sermaye’ye (!) en büyük zararı din düşmanları mı verdi? Dindarların sermayeleri üzerinde saltanat sürenler mi? İyi düşünün! Bizi hep başın “dışı” ile uğraştıranlar, başın “içini” dert etmeyelim diye mi oyaladılar dersiniz? Bence bunu da düşünün! Bana sorarsanız; “bizim bize ettiğimizi bize kimse etmedi!” derim. SAİT ÇAMLICA
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() İlginç ve değişik bir yaklaşım. Hele son 3 soru. Bugünlerde sorulması gereken sorular değil bence...
|
|
![]() |
![]() |
#3 |
![]() bence yazarın düşünülmesi istediği konular gerçekten de çok önemli. dine en büyük zararı bilinçsizce fetva veren din adamı eğitime en büyük zararı kendini yenilemeyen eğitmeyen öğretmen verir.
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() belkide konuya bu şekilde yaklaşmamız gerekiyor yazarında dediği gibi... tek değil bir çok konu atmış ortaya ve hepside geçerli konular.
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() Yazar burda aslında haklı...Konuyu eğitime getirmiş en sonunda.. Hiç bilmeyenle bilen insan bir olur mu..?? demek istemiş bence.. Din hakkında bilgi sahibi olmayıpta ortalarda konuşan o kadar çok insan var ki..Hem kendilerini hemde halkı kandırıyorlar..Bilende konuşuyor bilmeyende..Bu yalnızca din ve türban konusunda geçerli olan bir şey değil..Bu sorun bir çok yerde bir çok konuda var..Terör olaylarının neden doğuda daha çok olduğunun farkındamısınız?sorusunuda ben sorayım sizlere..Neden..? Çünkü orda eğitim yeterince yok..Devlet ne kadar uğraşsada imkan olduğu halde çocuklarını eğitmeyenleri de buna katarsak terörün neden daha çok doğuda olduğunu anlayabiliriz..Misal dağdan bir tane hain iniyor,onlarla aynı dili konuşarak kandırıyor bir şekilde..Kimisinin beynini yıkıyor,kimisine para veriyor,yardım ediyor..Orda bulunan bir çok bilinçsiz insanda o hainlere itibar ederek yanlarında yer alıyor..Bilinçsiz ve eğitimsiz oldukları için..Bilinçlendirilmedikleri içinde vatan millet sevgiside olmuyor içlerinde..Ve dağdan inen hainlere inanıp takılıyorlar peşlerine..Gözünü kırpmadan evlatlarını bile yolluyorlar..Neden..? yeterince eğitilmemişler ve bilinçsizler..
Lafı sanırım fazla uzattım ama ancak bu şekilde ifade edebildim.. ![]() ![]() |
|
![]() |
![]() |
#6 |
![]() Biz bize zulmettiğimiz için şimdi düşman bize zulmediyor
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() Dine en büyük zararı din düşmanları mı verdi, dindar gözükenler mi?
İslami sermaye’ye (!) en büyük zararı din düşmanları mı verdi? Dindarların sermayeleri üzerinde saltanat sürenler mi? İyi düşünün! Bizi hep başın “dışı” ile uğraştıranlar, başın “içini” dert etmeyelim diye mi oyaladılar dersiniz? çok doğru söylemiş “bizim bize ettiğimizi bize kimse etmedi!” teşekkürler yavuz abi +1 |
|
![]() |
![]() |
#8 | |
![]() Alıntı:
|
||
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|