09-15-2010, 02:04 | #21 | |
Alıntı:
Muz cumhuriyetinde var Avrupada bile yokmuş,su koyuver gitsin hocam |
||
09-15-2010, 02:08 | #22 | |
Alıntı:
yok isvicreden herseyi aldik bari basis demokrasiyide alalimda tam olsun .. bu arada arkadaslar konu kendi alanima girdigi icin bir uluslar arasi iliskiler mezunu olarak avrupa nin demokrasi kültürüyle, türkiyedeki arasinda daglar kadar fark oldugunu söyeyebilirim.. biz her ne kadar maddeleri avrupadan alsakta, yorumlamamizi kendimize göre yapiyoruz ki bunda kültürel, dinsel ve bölgesel etkenler ön plana cikiyor.. |
||
09-15-2010, 02:09 | #23 | |
Alıntı:
Evet, bu haberi bende duymuştum... Daha çok bizim kozmopolit etnik yapımıza uygun olabilecek bir sistem gibi... Zaten böyle de olması gerekli... Bir de işte Fransa'da Mavera kardeşimizin de söylediği gibi yarıbaşkanlık sistemi var... Şaunda çatırdaması ise Sarkozy'nin ABD usulünü benimsettirmeye çalışması... Bizde ise bu yarıbaşkanlık sistemini ilk Çiller dile getirmişti... Ama çok etkiz olması kuvvetle muhtemel... |
||
09-15-2010, 09:40 | #24 |
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, partinin ve hükümetin gündeminde başkanlık sistemi tartışmasının olmadığını söyledi.
Çelik, Türkiye'de sistemle ilgili tartışmaların bazı çevreler tarafından rejim sorununa dönüştürülmeye çalışıldığını ifade ederek, "Türkiye'nin rejimiyle ilgili bir problemi yoktur." dedi. Çelik, AK Parti Genel Merkezi'ndeki Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısına gelişinde basın mensuplarının sorularını cevapladı. Türkiye'de başkanlık sistemi ile ilgili tartışmaların sürekli bir panik havası içerisinde yapıldığını kaydeden Çelik, şunları söyledi: "Ülkeyi daha verimli hale nasıl getiririz, daha iyi nasıl yönetiriz, tıkanıklıkları nasıl aşarız diye bir tartışma yapmakta fayda var. Ancak bugün itibarıyla, sabahleyin televizyonlara baktım, sanki dün Bakanlar Kurulu'ndan, bugün MYK'da somut olarak veya kısa vade içerisinde başkanlık sistemine nasıl geçilir, nasıl yapılır diye bir tartışma varmış gibi birtakım yorumlar yapılıyor. Böyle bir somut gündem yok. Ne bugünkü MYK'da, ne de başka bir yerde somut olarak Türkiye başkanlık sistemine geçer diye bir tartışma yapılmayacak." ZAMAN Haritada başkanlık sistemiyle yönetilen ülkeler Mavi, Yarı başkanlık sistemi ile yönetilen ülkeler Sarı ve parlamento tarafından seçilen bir cumhurbaşkanı ve parlamenter sisteminin olduğu ülkeler Turuncu renkle gösterilmiştir. *******Başkanlık sistemi******* Başkanlık sistemininin en tanımlayıcı özelliği yürütmenin nasıl ve ne şekilde seçildiğidir. Başkanlık sistemini parlamenter sistemden ayıran temel özellik, yürütme organının biçimi ve rolü ile ilintilidir ve parlamenter sistemden farklı olarak, başkanlık sisteminde yürütme organı ile yasama organı iç içe geçmemiş durumdadır. Başkanlık sistemi aşağıdaki özellikleri taşır: Devlet başkanı yasa önermez fakat yasama organının (parlamento) yaptığı yasaları veto etmek hakkına sahiptir. Buna rağmen yasama organından nitelikli bir çoğunluk bu vetoyu iptal edebilir. Bu yöntem İngiliz Monarşi sisteminde herhangi bir yasanın kraliyet onayı olmadan yürürlüğe konamayacağı konseptinden türetilmiştir. Sabit bir başkanlık süresi vardır. Seçimler planlanmış tarihlerde yapılır. Gensoru önergesi veya güvensizlik oyu ile seçimler düzenlenemez. Bazı ülkelerde devlet başkanının kanunları ihlal ettiği durumlarda seçimlere gidilmesi şeklinde istisnalar vardır. Yürütme erki tektir. Kabine üyeleri devlet başkanıyla birlikte çalışır ve yürütme ile yasama organlarının ilkelerini tatbik etmek zorundadırlar. Başkanlık sisteminde devlet başkanının bakanlar kurulu için önerdiği adaylar ve hakimler yasama organı tarafından onaylanmalıdır. Devlet başkanı; kabine üyeleri, ordu veya yürütme erkinin herhangi bir çalışanını doğrudan yönetme hakkına sahiptir. Fakat hakimleri fesh etme veya emir verme gibi bir yetkisi yoktur. Yasama ve yürütmenin ayrıldığı yönetimlerde suçtan hüküm giymiş mahkum ve suçluları affetme veya cezalarını hafifletme genelde devlet başkanının elindedir. "Başkan" terimi yalnızca başkanlık sistemiyle yönetilen ülkelere has bir ifade değildir. Örneğin popüler olsun veya olmasın, yasal yollarla seçilmiş olsun veya olmasın bir diktatör de başkan olarak isimlendirilir. Aynı şekilde bunun tersi olarak pek çok parlamenter ve demokratik sistemlerde de devlet başkanı makamına büyük ve şatafatlı törenlerle geçer. Aslî özellikler Başkanlık sisteminin özetle aslî ayırdedici özellikleri şunlardır: Devlet başkanı doğrudan halk tarafından seçilir. Yürütme organı tek kişiden müteşekkildir. Yasama yürütmeyi feshedemez. Tali özellikler Tali özellikler başkanlık sisteminin olmazsa olmaz şartları değildir. Başkanlık sistemi için yukrıda belirtilen üç asli özelliğin olması yeterlidir. Başkanlık sistemi aşağıda belirtilen tali özelliklerden birini taşımıyorsa başkanlık sistemi olmaktan çıkmaz.[1] Yürütme yasamayı feshedemez. Yürütme organında görev alan bir kişi aynı anda yasamada da görev alamaz. Başkan, yasama organının çalışmasına katılamaz. Devlet başkanının özellikleri Bazı ulusal başkanlar monarşilerde olduğu gibi devletin yalnızca sözde başkanı hükmündedirler. Hükümette aktif değildirler. Tamamen başkanlık sistemiyle yönetilen rejimlerde ise başkan halk tarafından yürütmenin başı olarak seçilir. Bu tür yönetimlerde devlet başkanı ile hükümet başkanı arasında ayrım yoktur. Bazı parlamenter sistemlerde monarşinin gereği olarak sembolik bir devlet başkanı vardır. İrlanda ve Portekiz buna örnektir. Güney Afrika gibi bazı ülkelerde yasama organı tarafından seçilen güçlü devlet başkanları vardır. Bunlar başbakan gibi aynı yolla seçilirler ve hem hükümet hem de devletin başıdırlar. Botswana, Marshall Adaları ve Nauru buna örnektir. Yerel yönetimler Yerel yönetimler başkanlık sistemi gibi şekillendirilebilir. Amerika Birleşik Devletleri'nin bütün eyaletleri başkanlık sistemini kullanır. Japonya'da hükümet parlamenter sistemi kullanır fakat yerel yönetimler yerel kurullarca seçilen vali ve başkanlarca yönetilir. Başkanlık sisteminin avantajları Başkanlık sistemini savunanlar bu sistemin dört ana avantajı olduğunu iddia eder: Doğrudan yetki — başkanlık sisteminde başkan doğrudan halk tarafından seçilir. Bazılarına göre bu; devlet başkanının gücünü dolaylı yollardan göreve getirilen liderlere kıyasla daha meşru kılar. ABD'de devlet başkanı halk oylamasından hemen sonra toplanan Seçiciler kurulu tarafından seçilir. Kuvvetler ayrılığı — Başkanlık sisteminde başkanlık ve yasama meclisi iki paralel yapı olarak işlev görür. Bu sistemin destekçilerine göre; böylelikle her iki birim birbirini karşılıklı olarak denetleyerek suistimalin ve makamın kötüye kullanılmasının önüne geçilmiş olur. Hız ve kararlılık — Güçlü yetkilerle donatılmış bir başkan değişiklikleri ivedilikle işleme koyar. Fakat bunun yanında bazılarına göre kuvvetler ayrılığı sistemi yavaşlatır. İstikrar — Sabit bir görev süresi olan devlet başkanı her an değişebilecek bir başbakana kıyasla daha istikrarlı bir ortam temin edebilir. Doğrudan yetki Başbakan genellikle milletvekilleri tarafından, devlet başkanı ise doğrudan halk tarafından seçilir. Buna göre başkanlık sisteminin destekçileri, halk tarafından doğrudan seçilmiş bir liderin herhangi bir yasama organı tarafından dolaylı yollardan seçilmiş bir lidere kıyasla daha demokratik olduğu görüşünü savunurlar. Başkanlık sisteminde oyverenler birden fazla seçiciler kurulu seçeneği sayesinde politik isteklerine daha kesin bir şekilde belirtmiş olurlar. Devlet başkanının doğrudan halk tarafından seçilmesinin onu daha sorumlu kılacağı da belirtilir. Bu argümanın arkasındaki neden olarak da başbakanın devletin aygıtları sayesinde kamuoyundan korunduğu fikri gösterilir. Fakat bunun yanında devlet başkanı kendisini seçen vatandaşların istediği yönde politikalar uygulamazsa şayet yönetimden alınamaz.(ABD'de devlet başkanı yalnızca yasama meclisi soruşturmasıyla görevinden alınabilir.) Kuvvetler ayrılığı Ana madde: Kuvvetler ayrılığı Başkanlık sisteminde yasama ve yürütmenin birbirinden ayrılması; her iki birimin birbirini karşılıklı denetleyebilmesinden dolayı avantaj olarak kabul edilir. Parlamenter sistemde yürütme ve yasama birlikte hareket ettiğinden karşılıklı olarak birbirlerinin eleştirisini yapmaları çok nadir görülür. Yasamanın yürütmeyi durdurması güvensizlik oyu ile olur. Bu konuda başkanlık sistemini savunanlar "başbakanın yapacağı bir hatanın asla bilinemeyebileceği" görüşündedirler. Watergate skandalı hakkında yazılar yazan eski bir İngiliz politikacı "Böyle bir skandalın burada olmayacağını düşünmeyin, olur ama belki hiç duymazsınız." Kritikçiler bu durumun başkanlık sisteminde de benzer şekilde olduğunu söylerler. Buna göre eğer başkanlık sisteminde yasama meclisi başkanın partisindense şayet aynı durum sözkonusu olacaktır. Buna cevaben devlet başkanının görevden alınması gibi bir korkusu olmadığından yasama meclisi üyelerinin eleştirilerini yapıcı olarak addecektir denir. Parlamenter sistemlerde parti disiplini çok önemlidir. Bir parti üyesi açıktan parti başkanını ve politikalarını eleştirirse partiden ihraç edilebilir. Güvenoyu yoklamasının varlığına rağmen başbakanın veya bakanlar kurulunun karar almasını durdurmak pratikte çok zordur. Parlamenter sistemde güvenoyu yoklaması başbakan ve kabinesince önerilen çok önemli bir yasanın parlamentonun büyük çoğunluğunca kabul edilmemesi gibi durumlarda gerçekleşir. Bu durumda iktidar partisi ya istifa edecektir ya da erken seçimlere gidecektir. İngiltere gibi bazı ülkelerde güvenoyu yoklaması yüzyılda bir kaç kez gerçekleşir. 1931 yılında David Lloyd George seçilmiş bir komiteye: "Parlamentonun yürütme üzerinde hiç kontrolü yok; bu tam bir hikaye." (Schlesinger 1982) demiştir. Hızlı karar mekanizması Başkanlık sistemini savunanlar başkanlık sisteminin sorunlara parlamenter sistemden daha hızlı yanıt verip çözüm ürettiğini iddia ederler. Bir başbakan karar alacağı zaman yasama meclisinin desteğine ihtiyaç duyar, fakat başkan daha az bağlıdır. Başkanlık sistemini savunan farklı bir kesim ise karar verme mekanizmasının başkanlık sistemiyle yavaşladığını ve bunun son kertede sistemin faydasına olduğunu belirtirler. İstikrar Başkanlık sisteminde, yürütme organını temsil eden başkanın yasama organını fesh etme yetkisi olmadığı gibi yasama organının da başkanı güvensizlik oyu ile düşürme yetkisi bulunmamaktadır. Bu nedenle iki organın da görev süreleri bellidir ve bu anlamda bir istikrardan söz edilebilir. Pekçok parlamenter hükümetler güvenoyu yoklaması olmaksızın uzun süre yönetimde bulunsalar bile İtalya, İsrail ve Fransa (Dördüncü Cumhuriyet) gibi ülkeler istikrarı sağlama konusunda zorluklar yaşamışlardır. Parlamenter sistemin birden fazla partiden oluştuğu ve hükümetin koalisyon ile kurulmaya zorlandığı durumlarda hükümeti oluşturan herhangi bir parti koalisyonu her an terketmekle tehdit edebilir. Pekçok kişi başkanlık sisteminin zor durumlarda daha ayakta kalıcı güçte olduğunu iddia eder. Büyük stres ve sorunlar içindeki bir ülkenin dönerli başbakanlıktansa sabit süresi olan bir başkan tarafından yönetilmesinin daha sağlıklı olduğu belirtilir. Fransa Cezayir Bağımsızlık Savaşı esnasında yarı başkanlık sistemine geçti. Aynı şekilde Sri Lanka sivil savaş esnasında yarı başkanlık sistemine geçti. Fransa ve Sri Lanka'da yarı başkanlık sistemine geçişin olumlu sonuçlar verdiği ifade edilir. Eleştiriler Başkanlık sistemine getirilen eleştiriler üç ana noktada yoğunlaşır: Otoriter rejime olan eğilim — bazı siyaset bilimciler başkanlık sisteminin anayasal olarak stabil olmadığını söyler. Fred Riggs gibi bazı siyaset bilimcilere göre başkanlık sistemine geçmeye çalışan hemen hemen her ülkede bu sistem otoriter rejime dönüşmüştür. Dana D. Nelson 2008 yılında yayınlanan Bad for Democracy kitabında ABD'deki başkanlık sisteminin aslında demokratik olmadığını iddia eder. Kuvvetler ayrılığı — başkanlık sisteminde başkan ve yasama meclisi iki paralel yapı şeklinde çalışır. Eleştirmenler bu durumun istenmeyen siyasi çıkmazlara neden olacağını ve başkan ve yasama meclisinin birbirlerini suçlamalarına sebep olacağını söylerler. Liderlik değişiminde engeller — devlet başkanı görev süresi dolmadan görevinden alınamaz. Eleştirmenler bunu çok büyük bir sorun olarak görürler. Ülkelerin siyasi geleneklerine göre farklılıklar — Bazı siyaset bilimcilere göre başkanlık sisteminin tamamen kendisine özgü şartları olan ABD dışında, istikrarlı bir demokrasi yarattığı görülmemektedir.[4] Otoriter rejime olan eğilim Mecliste çoğunluğu sağlayamayan bir başbakan ya koalisyon yahut azınlık hükümeti (örneğin 1997'de kurulan anap-dsp-dtp-bağımsızlar koalisyonu) kuracaktır. Bir başbakan çoğunluk hükümetini yönetse bile yine de parti üyelerine (yazılı olmayan kurallar) bağımlıdır. Diğer taraftan başkanlık sisteminde devlet başkanı diğer partilerin marjinalize etmekle kalmaz, kendi partisi içindeki hizip grupları da etkisiz hale getirebilir. Hatta isterse mensubu olduğu partiyi terk bile edebilir. Bu sebepten görev süresi boyunca herhangi bir grupla ittifak ve işbirliği duymaksızın tek başına başkanlık durumu pekçok sebepten endişe vericidir. Bu konuda Juan Linz şöyle demiştir: Başkanlık sisteminde tehlike görev süresinin esnek olmamasıdır. Bu süre boyunca kazananlar ve kaybedenler çok net bir şekilde belirlenir ve kaybedenler 4 veya beş yıl yürütmeye veya yönetime en ufak bir müdahaleleri olmadan beklemek zorundadırlar. Sadece çoğunluğun desteğini gerektiren anayasaların sakıncalı olduğu söylenirken çok büyük yetkilerin tek bir kişiye verilmesi de aynı şekilde sakıncalı kabul edilir. Bazı siyaset bilimciler daha da ileriye giderek başkanlık sisteminin demokrasinin pratiklerini işletmede ve devam ettirmede zorluklar yaşadığını ifade ederler. Buna başkanlık sistemini uygulamaya koyan bazı ülkelerin daha sonra otoriter rejime kaymalarını örnek gösterirler. Seymour Martin Lipset ve başka siyaset bilimciler bu durumun demokrasiye götürmeyen ve ordunun büyük rol oynadığı politik kültürlerde yaşandığını ifade ederler. Başkanlık sisteminde yasama meclisi ve başkan halktan eşit yetkiler alır. Hükümetin değişik organları arasındaki sorunları çözmek neredeyse imkansızdır. Başkan ve meclisin anlaşmazlık içinde olduğu ve hükümetin işlevsiz kaldığı zamanlarda; ek anayasal manevralar yaparak sorunları çözmek için çok güçlü bir insiyak vardır. Ekvator bazen bu demokratik kayba örnek olarak gösterilir. Başkanlar yasama meclisini görmezden geldiler. Bir devlet başkanı Millet Meclisi'ne gözyaşartıcı bomba attırdı. Diğer bir başkan meclisin isteklerini onaylasın diye askerlerce kaçırıldı. 1979'dan 1988'e kadar Ekvator, yürütme-yasama çatışması içinde kalıcı bir kriz atmosferi içerisinde kaldı. 1984'te devlet başkanı León Febres Cordero meclis tarafından atanan yargıtay üyelerinin koltuklarına oturmalarını fiziksel olarak engellemeye çalıştı. Brezilya'da devlet başkanları meclisin hiçbir söz hakkı bulunmayan yürütme kolları oluşturup hedeflerine ulaştılar. Kuvvetler ayrılığı Eleştirmenler başkanlık sisteminin oyverenlere parlamenter sistemdeki gibi hesap sorma hakkı vermedeğini ifade ederler. Devlet başkanı veya meclis karşılıklı olarak birbirlerini suçlayarak mesuliyetten kaçabilirler. Eski Maliye Sekreteri C. Douglas Dillon ABD'yi tanımlarken: "başkan kongreyi suçluyor, kongre başkanı suçluyor, ve halk kafası karışık halde kalakalıyor" demiştir. Liderlik değişiminde engeller Başkanlık sisteminde görülen başa bir problem de devlet başkanını görev süresi dolmadan görevden alamamaktır. Başkan; verimsiz ve halk tarafında sevilmeyen bir hale gelse ve hatta politikaları halkın çoğunluğu tarafından kabul görmese bile görev süresi dolana kadar görevde kalır. Örneğin ABD'nin dokuncu devlet başkanı William Henry Harrison'ın başkanlığının otuzikinci gününde ölmesiyle yerine geçen John Tyler. Tyler başkan olduktan sonra partisinin karşısında durmaya başladı ve önerilen pekçok yasayı veto etti. Bunun sonucu olarak pekçok kabine üyesi istifa etti ve Tyler partiden ihraç edildi. Başkanlık sisteminde bir başkan sırf sevilmediğinden dolayı görevinden alınamasa da pekçok ülkede askeri darbelerce başkan görevden alınmıştır. Parlamenter sistemlerde beğenilmeyen liderler güvenoyu yoklaması ile kolaylıkla görevden alınabilirler. Ülkelerin siyasi geleneklerine göre farklılıklar Bazı siyaset bilimcilere göre başkanlık sisteminin tamamen kendisine özgü şartları olan ABD dışında, istikrarlı bir demokrasi yarattığı görülmemektedir. Aksine, tüm yürütme gücünün başkanın elinde toplanması, demokratik denge unsurlarının yeterince güçlü olmadığı toplumlarda kolayca otoriter rejime yol açabilmektedir.. Başkanlık sistemiyle yönetilen ülkeler Afganistan Amerika Birleşik Devletleri Arjantin Belarus Bolivya Brezilya Dominik Cumhuriyeti Endonezya Ermenistan Ekvator El Salvador Filipinler Guatemala Güney Kore Haiti Honduras İran Kazakistan Kenya Kıbrıs Kolombiya Kosta Rika Liberya Meksika Nikaragua Nijerya Panama Paraguay Peru Seyşeller Sierra Leone Sri Lanka Sudan Surinam Şili Tanzanya Uganda Uruguay Venezuela Zambiya Konu M.Atilla tarafından (09-15-2010 Saat 09:43 ) değiştirilmiştir.. |
|
09-21-2010, 17:29 | #25 |
başkanlık sistemi ve türkiye üzerindeki oyun
başkanlık sistemi adı altında yürütülen çalışma abd ninn yıllardır ülkemiz üzerinde parlementer sistemi 2 kutuplu yada 2 partili hale getirme projesidir.yıllardır bunu yapmanın gayreti içinde olmalarına rağmen böyle bir zemini referandum sonrasında ve içerisinde yakaladılar.dikkat edilirse başkanlık sisteminde 2 parti bulunur demokratlar ve cumhuriyetçiler.aynı abdde olduğu gibi.referandumda nasıl insanlar kamplaştırılıyorsa 2 li sistemde daha rahatlıkla yapılarak ülkenin belkide eyaletlere ayrılarak bölünmesinin önü açılacak.belki komplo gibi görünsede dünyada örnekleri çok.bir diğer konu bu anayasa ile bu mümkün değil.
|
|
10-07-2010, 14:40 | #26 |
Gündemi hala meşgul eden bu konu hakkında izniniz ile bir paylaşım yapmak istiyorum..
Bilindiği üzere demokrasilerde, esas olarak üç tür hükümet sistemi olabiliyor: Parlamenter sistem (beşiği Britanya), başkanlık sistemi (beşiği ABD) ve ikisinin bir karması olan yarı-başkanlık sistemi (beşiği Fransa). Dolayısıyla başkanlık ya da yarı-başkanlık sistemlerinin demokrasiyle bağdaşmadığı elbette ki söylenemez. Ne var ki, siyaset bilimcilerimizin büyük çoğunluğu gibi ben de başkanlık sistemlerinin, Türkiye açısından özellikle uygun olmadığını düşünüyorum. Bunun başlıca nedenlerini de şöyle sıralayabilirim: Devlet başkanının (ya da Cumhurbaşkanı'nın) sadece devleti ve milleti temsil etmesinde, bütün yurttaşların güvenebileceği, partiler üstü bir konumda olmasında büyük yarar görüyorum. Parlamenter sistemde, parlamentonun genelde partiler arası mutabakatla seçtiği Cumhurbaşkanı partilerüstü devlet adamı rolünü kolaylıkla oynayabiliyor. Oysa başkanlık sistemlerinde başkanın, aynı zamanda yürütmenin de başı olması nedeniyle, bu rolü oynaması mümkün olmuyor. Türkiye'nin köklü reformlara, dolayısıyla güçlü yürütme organına ihtiyacı var. Bunu da ancak parlamenter sistem sağlayabilir. Parlamenter sistemde yürütmenin başı, başbakan parlamentodan çıktığı için, yürütme ile yasama organı arasında uyumsuzluk söz konusu olmuyor. Oysa başkanlık sistemlerinde, başkan ile yasama organının farklı partilerden olması halinde yönetimde büyük sorun yaşanıyor. Ve sorunlar ancak (bizde pek olmayan) uzlaşma kültürüyle aşılabiliyor. Başbakan Erdoğan'ın başka bir partiden olan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer döneminde yaşadığı sıkıntılar kesinlikle parlamenter sistemden değil, 1982 anayasasının bir vesayet kurumu olarak Cumhurbaşkanı'na tanıdığı, parlamenter sistemle bağdaşmayan, yarı-başkanlık sistemindekileri andırır yetkilerden kaynaklandı. Yani Türkiye bir anlamda yarı-başkanlık sisteminin sakıncalarını yaşadı. Türkiye devletinin ademi-merkeziyetçi bir şekilde yeniden yapılandırılması ihtiyacı, hiçbir şekilde başkanlık ya da yarı-başkanlık sistemine geçilmesini gerekli kılmaz. Parlamenter hükümet sistemi, federalizmle (Hindistan) bölgelere yetki devriyle (Britanya ve İspanya) ya da devletin temel görevleriyle (yani savunma, güvenlik, ekonomi, dış politika, adalet) ile ilgili olanlar dışında kalan bütün yetkilerin yerel yönetimlere devredildiği üniter yapıyla (İsveç), hatta valilerin geneloyla seçildiği türden üniter yapıyla da (Japonya) bağdaşır. Parlamenter sistemin (bence) sorunlu olan ve dolayısıyla istenmeyen yönü koalisyon hükümetlerine de kapıyı açık bırakmasıyla ilgilidir. Ama parlamenter sistem koalisyon hükümetlerini zorunlu kılmaz. Uyumsuz, kendi içinde kavga eden koalisyon hükümetlerine yol açan, nisbi temsil seçim sistemidir. Nisbi temsil sisteminde % 10'luk barajın bile koalisyonları önlemeye yetmediğini tecrübeyle öğrendik. Koalisyon hükümetleri (bence) kötüdür, ama çaresi kesinlikle başkanlık sistemleri değil, çoğunluk seçim sistemidir Şahin Alpay |
|
04-26-2011, 01:30 | #27 |
Baskanlik sistemi demek bölünme sistemi demektir !
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|