![]() |
#1 |
![]() ![]() RIZE 20.08.2009 16:36:00 GÖKTÜRK FIRAT -RİZE Rize'ye gelen Mesut Yılmaz, hemşehrileri ve seçmenleri ile buluştu. Yılmaz, Rize'de esnaf ziyaretlerinde bulunurken basın mensuplarının da sorularını cevapladı. Yılmaz, hükümetin herkesin desteklemesi gerek diyerek demokratik açılım konusunda yanlış bir başlangıç yaptığını belirterek şöyle konuştu: "Şu ana kadar bu projenin içinde ne olduğunu kimse anlamadı. Doyurucu bir açıklama yapılmadı. Ben İçişleri Bakanının partiler ve sivil toplum örgütleri ile yapılan görüşmelerini izliyorum. Oralarda da bu konuda hükümetin ortaya koyduğu herhangi bir paket ve somut tedbir yok. Şu an üzerinde yorum için erken görüyorum. Türkiye'nin bütün sorunlarının olduğu gibi bu en önemli sorununun da çözümü hükümetin görevidir. Bu konuda herkesin hükümete yardımcı olması lazım. Ama hükümetinde bu konuda devlet sorumluluğuna uygun davranması lazım." Yılmaz, "Başbakan'ın "PKK'yı kınamadıkça DTP ile görüşmeyeceğim sözüne rağmen, DTP devamlı PKK'ya sahip çıkmasına rağmen onunla görüşmüş olmasının maalesef devleti bu konuda zayıflattığını" söyledi. Dolayısıyla yanlış bir başlangıç yapıldığını anlatan Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti: "Ümit ediyorum sonu hayırlı olur. Ben de ve bu konuda siyasi iktidarın dışında kalan herkesin çözüm için destek vermesi gerekir. Benim tavrım budur. Hükümete bu konudaki eksikliklerini giderir ve akılcı bir çözüm bulunması için gereken sorumluluk bilincine kavuşur." DTP, İMRALI'YI KILAVUZ OLARAK BENİMSEMİŞ Mesut Yılmaz ayrıca, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün İmralı konusunda yaptığı farklı açıklamaları şöyle değerlendirdi: "İmralı'yı bir yana bırak yeterli değildir. Muhatap alınan DTP eğer İmralı'yı kendisine kılavuz olarak benimsemişse hükümette dolaylı olarak İmralı ile masaya oturmuş demektir. Bu da maalesef yanlıştır. Hükümetin yolu yanlış. Daha önce Başbakan'ın tutumu doğruydu. Yani DTP, terörü lanetlemedikçe İmralı'dan kendini ayrıştırmadıkça bu işte muhatap alınmamalıydı. Ama tam tersine İmralı'ya sahip çıktığı halde İmralı'yı kendisinin önderi kabul ettiği halde DTP ile masaya oturmak yanlış. Hükümet devleti zayıf düşürmüştür. Hükümetin devleti zayıf düşürmeye hakkı yoktur." SİYASİ KONJONKTÜR DEĞİŞECEK Mesut Yılmaz, Anavatan ve Demokrat Parti arasındaki birleşmenin sağlanarak bayramdan sonra Türkiye'ye yepyeni bir siyasi konjonktür kazandırılacağını ifade edip sözlerini şöyle sürdürdü: "Ben bundan sonra liderlik peşinde ve hevesinde değilim. Ama şu an ülkenin bir açmazla karşı karşıya olduğunu ve bir siyasi boşluğun bulunduğunu bunun içinde bir alternatifin de ortaya konulması gerektiğine inanıyorum. Bu alternatifin aynı zamanda AKP içinde gerekli olduğunu düşünüyorum. Karşısında bir alternatif olmaması hem vatandaşı bezginliğe ve teslimiyete sürüklemektedir hem de AKP'ye yanlış yaptırmaktadır." BUNDAN SONRA LİDERLİK HEVESİNDE DEĞİLİM Demokrasinin bir alternatifler rejimi olduğunu anlatan Yılmaz, şunları söyledi: "Ben bağımsız milletvekili olarak Meclis'e girdiğimden itibaren bu alternatifin oluşması için çalışıyorum. Şu an buna en yakın noktadayız. En geç bir ya da bir buçuk ay sonra Anavatan ve Demokrat Parti birleşmesini sağlayacağız. Bunu şu ana kadar siyasetin içinde olmayan ama Türkiye'nin çözümlerine katkıda bulunabilecek bir takım önemli isimlerle takviye edip benimde içinde olacağım yeni bir yapı ile milletin önüne bir alternatif olarak sunmayı planlıyoruz. Türkiye herhalde bayramdan sonra yepyeni bir siyasi konjonktüre kavuşacaktır." Yılmaz, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu hem ekonomik hem de siyasi bütün sorunların çözümü için bugünkünden çok daha elverişli, milletin yararına olan bir konjonktürün doğmasını sağlayacağını söyledi. Yılmaz, 7- 8 yıldır milletin alternatif arayışında olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: "Bütün bunlar şekillenmek üzeredir. Türkiye'yi alışılmış ve bıkılmış eski parti tipinden farklı yeni bir parti yapısı ortaya koyacağız. Muhtemelen genel başkanı farklı ama başbakan adayı farklı olan yeni bir siyasi yapı ortaya koyacağız. Çalışmalarımız son aşamaya geldi. Çok kısa zamanda Anavatan ve Demokrat Partinin sayın başkanları bunu kamuoyuna açıklayacaktır." BAŞBAKAN HALKIN ÇEKTİĞİ SIKINTILARI BİLMİYOR Memleketinde kendisi gibi Rizeli olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı da eleştiren Yılmaz, Başbakanın krizi konu eden vatandaşı eleştirmesini hatırlatarak, "Başbakan krizin farkında değil. Daha önce teğet geçti demişti. Vatandaşın yaşadığı sıkıntıları bilmeden krizi anlayabilmesi mümkün değil. O herkesi kendi gibi rahat zannediyor. Vatandaşın sıkıntısını anlamıyor. Ama bilmelidir ki ekonomi öyle zart zurtla yürümez. Emir vererek yönetilmez. Evvela vatandaşın durumunu anlamalı ve sonra buna çözüm getirmelidir." İFTİRA ATANLARI MAHKEMEYE VERDİM Mesut Yılmaz, Ergenekon Davası kapsamında alınan bazı ifadelerde kendisinin Abdullah Öcalan suikastını Öcalan'a bildirdiği ve Öcalan ile görüşmesi için bakanlığı döneminde Barzani ile görüştüğü iddialarının kendisine hatırlatılması üzerine, şöyle cevap verdi: "Benzer iddialar dört beş yıl önce ortaya atıldı. Bu iddiaları ileri sürenler hakkında dava açtım. O davayı kazandım. Tazminat ödemeye mahkum oldular. Bunlar yeni iftiralar değil." Yılmaz daha önce de çeşitli iftiralar atıldığını belirterek sözlerine şöyle devam etti: "Ortaya atılan ve yargının karara bağladığı iftiralardır. Hepsi asılsızdır. Barzani ile ilgili yazıyı okudum. Kendisi yanlış söylemiş, o tarihte bir kez hava alanında karşaazandırılacağını ifadeılaştık ama ben o tarihte Dışişleri Bakanı değildim. Ana muhalefet lideriydim. Sayın Demirel Başbakandı. Ben tesadüfen havaalanında bulunuyordum. Karşılaştık. Biraz sohbet ettik. Onun dışında bir karşılama, uğurlama söz konusu değil." YAKINDA SPORA BAŞLAYACAĞIM Rize'de kalacağı süre içerisinde iş adamı Abdurrahim Albayrak'ın evinde konaklayacak olan Yılmaz'ın, Rize'de bir de iftar yemeği vermesi bekleniyor. Son zamanlarda aldığı kilolarla dikkat çeken Yılmaz, bu konuyla ilgili kendisine yöneltilen bir soruya, "Dört aydır sigara içmiyorum. O yüzden biraz kilo aldım. Ama kısa zamanda spora başlayacağım. Önümüzde daha hareketli günler var onun farkındayım ve kendimi hazırlayacağım" diye karşılık verdi
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Bay çok Bilmiş Mesut Bey,sen önce hükümetin döneminde batırdığın bankaların,hortumladığınız kamu kurumlarının hesabını ver!Daha sonra bilgin dahilinde demokratik açılım ile ilgili konuş!
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Sizleri de gördük bay çok bilmiş.. Bu ifade hoşuma gitti : )
Sırf hükümeti kötülemek, yanlış yolda olduğunu isnat etmek için boş konuşanlar topluluğu iş başında.. Bence bunlara mikrofon uzatan da kabahat (: Daha önce de belirtmişdim bu konuda muhalefet olmak akıllı insan işi değil..Gelin görün ki karşı çıkanlar belli.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Mesut Demirel
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() |
|
![]() |
![]() |
#6 |
![]() Bay çok bilmişe bak! Sana ne ? Başbakanımız gerekirse Apo ile de masaya oturur. Yeter ki amaç millete hizmet etmek, Kürt kardeşlerimizin sorunlarını çözmek olsun. Hemen ırkçılık yapmayın her şeye!
Selam ve dua ile... |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() Mesut Yılmaz, Anavatan ve Demokrat parti birleşiminde başkanlık koltuğuna geleceğinin sinyallerini vermeye başladı yoksa durup dururken bu gibi muhalif siyaset yapmaz.
Kendisini de gördük yüce divandan çıkamıyordu. Allahtan milletvekili seçildi de bir süreliğine kurtuldu. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
![]() Türk-Kürt kardestir
pkk kalleştir... |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
![]() APO'ya SUİKASTI ''
Müthiş iddia: REFAHYOL döneminin Başbakanı Tansu Çiller Öacalan’a suikast planladı, rakibi Mesut Yılmaz, suikast planını Öcalan’a bildirdi. İşte Yeni Şafak yazarı Fehmi Koru’nun köşe yazısında gündeme taşıdığı o iddianın ayrıntıları… Hangi siyasetçi Apo’ya ”kaç” dedi, açıkla Fehmi Koru!.. Biri açıklasa minnettar kalacağım Acaba devletin ilgili kurumlarından birinde ‘Abdullah Öcalan’la yapılmış, ama yayın imkânı verilmemiş röportajlar’ diye ayrı bir raf var mıdır? Varsa, o rafa yerleştirdikleri röportajları bizlerle paylaşmazlar mı Şimdilerde “O günlerdeki yöntemi izlemeliyiz” cümlesi eşliğinde övülen ‘Şam süreci’, hiç kuşkusuz hesaplı kitaplı bir çıkıştı Türk devleti açısından: Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Atilla Ateş teftiş esnasında Reyhanlı’da ‘gerekenin yapılacağını’ söyleyerek Şam yönetimine gözdağı verdi önce, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de devamı getirdi. Ardı çorap söküğü gibi geldi: Yıllardır Şam’da varlığına göz yumulan Abdullah Öcalan’a “Artık gitme vakti” dedi Muhaberat… Moskova’ya, Roma’ya, Atina’ya, oradan da Kenya ve İmralı’ya uzun yolculuğu başladı terör örgütü liderinin… Yayın yüzü görmemiş röportajlar o yolculuğun hemen öncesi ve sırasında gerçekleşti. Öncesinde kendisiyle röportaj için Bekaa Vadisi’ne gitti gazeteciler bazısı da Roma’da görüştü… Röportajların çoğu -ilân da edildiği halde- gazeteleri tarafından yayına konulmadı. Hemen hepsinin bir kopyası daha ülkeye adım attıkları anda yanlarında biten görevliler tarafından teslim alındı. Bir gazete patronuna, “Neden yayınlamadınız?” diye sorduğumda, cevap olarak ellerini kelepçelenmiş gibi bir duruma soktuğunu ve “Bunu göze alamazdım” dediğini hatırlıyorum. O sıralar şöyle düşünmüştüm: Yapılan röportajları yayınlatmayacak kadar güçlü irade, neden röportajcılar yola çıkmadan önce yasağı hatırlatmıyor? O iradenin sahibi olan kurumun Öcalan’a röportajcı gönderen gazetelerde kanalları var neden onlar aracılığıyla, gazete yönetimlerine, “Yayınlatmayacağız, boşuna masraf edip adam göndermeyin” uyarısında bulunulmuyor? Herhalde sebep şuydu: Röportaj kasetlerine sınırda el koyanlar terör örgütü liderinin ne söyleyeceğini bizden fazla merak ediyor olmalıydılar. Ne mesaj vereceği merakıydı bu. Hatta ilk el konulan kasetten sonra durumu anlayan Abdullah Öcalan’ın, yanına gelen gazetecilere, onlar bilmeseler bile, kasetlere el koyacak iradeye hitap eden ‘röportajlar’ verdiğini sanıyorum. İşte o günlerde yayınlanmayan röportaj sahiplerinden birkaçıyla konuşma fırsatı bulmuş, son görüşmelerde hep aynı öykünün anlatıldığını öğrenmiştim: Bir önceki iktidarın (Refahyol) önemli bir bakanı, başbakanlığı döneminde kendisini ortadan kaldıracak bir suikast girişimini organize etmiş, ama bir başka önemli siyasetçi ortak bir tanıdıkları aracılığıyla haber göndererek girişimi boşa çıkartmıştı. O zaman (yani, ta mart 1999′da) bayağı rümuzlu anlatmışım meramımı… “Roma’dayken, vaktiyle kendisine karşı düzenlenen bir operasyonu akamete uğratmak için devreye giren bir siyasi parti liderinden söz ediyordu PKK lideri. Olay, 1995 seçimleri öncesinde geçmiş olmalı. Hani, zamanın başbakanının, ‘Ya bitecek, ya bitecek’ diye açıklamalar yaptığı, seçimde elini güçlendirmek üzere bir operasyon izni verdiği kuşkularının ayyuka çıktığı günler… Seçim sonrasında, bir parti lideri tarafından, ‘Örtülü ödenekteki 500 bin dolar ne oldu?’ diye dönemin başbakanına hesap sorulmuştu ya işte o günler… “Öcalan, soranlara, ‘Bir siyasi, bir yakını aracılığıyla, ‘Operasyon yapılacak, kaç’ haberi gönderdi bana’ diye anlatıp durdu Roma’da. Bu tür açıklamalar, Roma’ya gidip terör örgütü lideriyle görüşen Türk gazetecilerin dönüşte havaalanında el konulan teyplerinde de kayıtlıymış…” Yazıdaki rümuzları açan bir gelişme yaşandı şu yakınlarda: Star yazarı Şamil Tayyar terör suçundan cezaevinde yatan Şemdin Sakık’ın kendisine gönderdiği bir mektubu yayımladı. Yazısının sonunda, kanlı bir teröristin sözleriyle ülkede başbakanlık yapmış birini ve bir siyasi tahlilciyi böylesine ağır bir ithamın tarafı haline getirmeyi doğru bulmadığını yazsa da, benim vaktiyle çok dolaylı anlatabildiğim iddia ilk kez isimlendirilmiş oldu. Okuyalım: “Sakık, 1996 yılı bahar döneminde Zap karargahındayken Şam’da bulunan Öcalan’la görüşüyormuş, o esnada büyük gürültü olmuş, Öcalan kısa bir sessizlikten sonra ‘Türkçe eğitim okuluna bombalı saldırıda bulundular’ demiş! / Daha sonra kampta Öcalan, o bombalı eylemle ilgili militanlara şöyle demiş: Tansu Çiller bana bombalı suikast planladı. Mesut Yılmaz bu bilgiyi Avrupa’da bulunan Yalçın Küçük vasıtasıyla bana ulaştırdı, biz de tedbirimizi aldık.” Bir dönemi eğrisi ve doğrusuyla öğrenmemiz için bu iddiaya da açıklık getirilmesi gerekiyor. Mesut Yılmaz ve Yalçın Küçük burada, röportajlar da el koyanların yerleştirdiği rafta. Hangisi ilk davranırsa kabulüm… yenişafak mesut yılmaz'ın yine koalisyon hükümetini oluşturduğu dönemde terörisbaşını ipten alan imzayı attığını unutmayalım. CHP-MHP-ANAP somut olarak Türk milletine ihanet etmelerine rağmen zeytinyağı gibi üste çıkarak AKparti'yi hiyanet ile suçlaması trajik bir durum,emir timur halkımızın çıkarları dahi olsa başbakanımızın apo'yu muhatap alması sözkonusu olamaz. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|