SİYASET DIŞI SOHBET
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, arkadaşımız Yücel Kayaoğlu’nun siyaset dışı sorularının bir kısmını Meclis bahçesinde bir bölümünü de çalışma odasında cevapladı. Çiçek, en çok arkadaşları ve ailesiyle birlikte vakit geçirmekten hoşlandığını söyledi.

HATIRALARINI YAZACAK
Bildiklerini ve birikimlerini ileride kitap haline getireceğini söyleyen Cemil Çiçek, ‘Yüzlerce fıkrayı aklımda tutabiliyorum. Gerekirse bunları da fıkraya dönüştürürüm’ dedi.

SUNUM
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, bugüne kadar hep devletin kritik noktalarında görev yaptı, ‘Çok gizli’ bilgilerin sahibi oldu ama konu devlet işleyişi olduğunda ser verip sır vermedi. Merhum Turgut Özal’la çalıştı. Şimdi ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la çalışıyor. Cemil Çiçek’le ilk defa özel hayatı üzerine bir sohbet gerçekleştirdik.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’le ilk defa özel hayatı üzerine bir sohbet gerçekleştirdik. Çiçek bu sohbet sırasında bazen hüzünlendi, bazen de kahkahalarla güldü. Çiçek’in bugüne kadar hiç duymadığınız yönlerini ortaya çıkaran sorularımıza verdiği cevaplar şöyle:

-Cemil Çiçek güne nasıl başlıyor?
Hava şartları müsaitse yürüyorum. Egzersiz yapıyorum. Hava uygun değilse yüzüyorum. Sporla başlıyorum güne. Sonraki hayatımı o günkü gündem tayin ediyor. Ajandamızda ne varsa ona göre program yapıyorum.

-Sizin bir de kilo aldırmayan özel bir kahvaltı formülünüz var. Milletvekilleri de bunun peşine düştü bildiğim kadarıyla.
Kahvaltıda özel bir karışımım var onu yiyorum. Sizin de dediğiniz gibi biraz da diyet usulü. Formülü de açıklayayım buradan merak edenler için. Bir buçuk bardak sıcak diyet süt. İki kaşık yulaf, bir tatlı kaşığı keten tohumu, bir çay kaşığı üzüm çekirdeği, bir çay kaşığı tarçın, bir çay kaşığı da çörek otu katıyorum. Tatlı da olsun istiyorsanız, pekmez, bal da olabilir içine ama ben iki adet kuru kayısı koyuyorum. Bu bayağı da tok tutuyor.

-Eğer bir şehir efsanesi değilse, çok iyi yemek pişirdiğiniz, hatta 60’a yakın yemeğin nasıl yapıldığını bildiğiniz söyleniyor.
Hayır şehir efsanesi değil, iyi yemek yaparım. Çünkü, benim ailem köydeydi. Ben şehre geldiğimde 11-12 yaşımdaydım ve yanımda kimse yoktu. Bu yaştan itibaren kendi hayatımızı kendimiz kazanıyoruz. Tabiri caizse kendin pişir kendin ye yaptım. Sınama yanılma yoluyla yemek yapmayı çok küçük yaşta öğrendim. Bir yemeğin nasıl yapıldığını bir kere görsem, kendim de yaparım.

-Bize bir yemek tarifi yapar mısınız?
Matematikte ortak tam bölen sayı kavramı vardır. Bizim Türk yemeklerinin de ortak tam böleni var. Önce yağı erit, soğan, biber, salça, et, domatesi koy. Son olarak da ana malzeme neyse o katılır. Eti fazla, patatesi az olursa, bunun adı tas kebabı, patatesi fazla eti az olursa bunun adı da etli patates olur. Bezelyesi fazla eti azsa etli bezelye, eti fazla bezelyesi fazla olursa ve üzerine de biraz kekik koyarsanız olur orman kebabı. Evde de boş kaldığımda yaparım yemek. Eşime de yemek yaparım. Özellikle de kısa süreli de olsa tatillerde yaparım. En büyük zevkim zaten yemek yapmak.


BAZEN ÇOCUKLAŞIYORUM

-Kendinize nasıl zaman ayırıyorsunuz, eğer varsa boş zamanınız ne yaparsınız?
Çekirdek arkadaş dediğim arkadaşlarım, Ali Coşkun, Necati Çetinkaya ve Abdülkadir Aksu’dur. Onlarla dostluğum 30-40 yıl önceye dayanıyor. Onlarla yemeklerde buluşuruz. Bazen fasıl yaparız. Bazen belli mekanlarda dostlarımızla bir araya gelip eski günleri anarız. Tabiri caizse çocuklaşırız. Çok sık olmamakla beraber sinemaya da giderim. En son Eşrefpaşalılar’a gittim. Orada oynayan bir oyuncu benim gelinimin öz dayısıdır. O vesile ile de gittim.
Çok hızlı kitap okurum. En son Altan Öymen’in Öfkeli Yıllar kitabını okudum. Bugüne çok benziyor o dönemler. Mesela 50’li yıllarda CHP, DP’yi hangi cümlelerle, hangi iddialarla suçladıysa, 2010’da aynısını yaşıyoruz, sadece konuşanlar değişmiş. Suçlamalar aynı.

FIKRA DAĞARCIĞIM GENİŞ

-Fıkra dağarcığınız da geniş. İddialara göre yüzlerce fıkrayı aklınızda tutabiliyorsunuz..
O konuda bir numaratörüm yok açıkçası ama, dost çevrelerinde olunca fıkra vazgeçilmezim oluyor. Mesela arabada giderken yanımda arkadaşım varsa, fıkra kitabını elime alırım ve ‘Bir sayı söyle’ derim. Söylediği sayının bulunduğu sayfayı açarım ve kısmetine hangi fıkra çıkarsa onu okurum.

-Siz hükümetin kozmik odası veya kara kutusu musunuz?
Benim kozmik odam yok. Kara lafı da çok iyi şeyleri çağrıştırmıyor açıkçası. Yaptığımız bazı işler kamuoyu önünde bazıları, bir yerlerde konuşulup orda kalması gerektiren konular. Bu sadece bize mahsus değil, tüm dünyada da böyle. Eğer onlar bir sır gibi mütalaa ediliyorsa, bundan sonra da olacak. Türkiye’de olup biten bir kısım gelişmelerin tüm ayrıntılarının tüm kamuoyu tarafından bilinmemesi gerekiyor.



Çiçek: Hükümet sözcülüğü belalı iş

- Televizyon seyrediyor musunuz? Ne tür programlar izlersiniz?
Eve gittiğimde, önce haberleri bir iki kanaldan seyrediyorum. Çünkü; bu hükümet sözcülüğü belalı bir iş. O sebeple haberleri kaçırmamaya çalışıyorum. Haberlerin perde arkasına bakıyorum. Bir dönem Cennet Mahallesini izlerdim. Şimdi, Papatyam dizisini izliyorum. Güzel mesajlar veriyor. Esnaf dayanışmasını da anlatıyor. Aileyi olabildiğince öne çıkaran bir dizi. Ayrıca Akasya Durağını izliyorum. Osman Pehlivan karakterine bayılıyorum.

KİTAP YAZACAĞIM

-Bildiklerinizi ileride kitaplaştırmayı düşünüyor musunuz?
Düşünüyorum. Hakikaten bizde bu hatıra yazmak, bilgileri gelecek nesillere aktarma konusunda biraz cimri ve tembeliz. Halbuki, siyasetin yol haritasını tecrübe tayin ediyor. Buradaki zorluk, hayatta iken bazı şeyleri yazmak. Çünkü, yazdığınız insanlar da hayatta, işin bir olumlu bir olumsuz yönü var. Bir de bazı şeyler iki kişi arasında geçiyor, siz bunu yazdınız, öbür taraf bunu ispat et derler. Biz bir dava görmüyoruz ki, şunu ileride yazacağım deyip teyp kaydı mı yapalım? Belki bunları fıkraya dönüştürürüm.

-Gazeteciler açısından siz kötü bir haber kaynağısınız. Biz biliyoruz ki, Cemil Çiçek 5 saat konuşur ama istemezse, haber olacak hiçbir şey söylemez. Niye ser verip sır vermiyorsunuz?
Ailem dahil kim sorarsa sorsun, konuşmam. Evdekiler sizin kadar bile bilmez ne yaptığımı. Samimi olarak söylüyorum, bazen nereye gittiğimi bile bilmezler. Bu yaptığımız işin gereğidir. Konuşulacak söz var, konuşulmayacak söz var. Gerekli konuları konuşuyoruz zaten. Kimse alınmasın ama bunun ötesi o kişiyi ispiyoncu durumuna sokar. Devleti yöneten adamlar bir yere haber sızdıran konuma düşmemeli.

EVDEKİLER ŞİKAYET EDİYOR

Mezara kadar götüreceğiniz sırlarınız var mı?

Mesela aile ilişkileri, özel hayatla ilgili hiçbir şey söylemem. Bir arkadaşım gelmiş bana derdini açmış. Asla onları konuşmam. Mezara gider onlar.

-Sizi hemen hemen hiç sinirli görmüyoruz. Evden çıkarken bir yerlere uğrayıp sinirlerinizi mi aldırıyorsunuz?
Bazen geri tepiyor. Evdekiler kızıyor bazen. Gece evde şikayet ediyorlar. Dışarıda bu kadar konuşup gülüyorsun, eve gelince somurtuyorsun diyorlar.

-Siyasetçilerin emekliliği olur mu bilmiyorum ama, siz hayal kuruyor musunuz, ileride deniz kenarında bir kasabaya yerleşmek gibi?
Biz artık Ankaralı olduk. Benim aslında Ankara’ya yerleşmek gibi bir düşüncem yoktu. Yıllar önce gönlümde Bursa’ya yerleşmek vardı. Ama hiç hesapta olmayan şeyler bizi Ankara’ya getirdi. Çocuklar da burada olunca Ankara’da kalmaya karar veriyorsunuz ister istemez. İnsan bir yaştan sonra kararı kendisi değil, çocuklar veriyor. Bazen erkekler aramızda tartışırız, evde senin sözün mü hanımın sözü mü geçiyor diye. Vallahi ikimizin de sözü geçmiyor. Çocukların sözü geçiyor. Patron çocuklar


Yücel Kayaoğlu/Türkiye Gazetesi