AK Gençliğin Buluşma Noktası
İslami Kıssalar & Hikayeler İslami Kıssaları ve Hikayeleri burada paylaşıyoruz.


Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 04-06-2009, 00:29   #1
Kullanıcı Adı
enes84
Standart Bir annenin teslimiyeti
İlk eşi Hz. Sâre den çocuğu olmayan Hz. İbrahim, daha sonra Hz. Hacerle evlenir. Hz. Hacer validemizden Hz. İsmail dünyaya gelir. Hz. Sare validemiz bu doğuma çok sevinir, ancak zamanla kadınlık hislerine hakim olamaz ve kıskançlık göstermeye başlar. Aklı bu yersiz kıskançlığa hayır diyorsa da hisleri buna isyan ediyordu. Bu sebeple Hz. İbrahimin evinde her geçen gün huzursuzluk daha da artmaya başlamıştı. Hz. İbrahim (aleyhisselam) ilahi emir üzerine Hacer validemizi ve henüz emzikten kesilmemiş olan oğlu Hz. İsmaili yanına alarak yola çıkar. Bu göçün zâhirî sebebi Hz. İbrahimin iki eşi arasındaki kıskançlık olsa da, aslında, o mahzun anne ve masum bebek kaderin hükmüne boyun eğmeli; asırlar sonra gelecek insanlık ağacının en kıymetli meyvesine zemin hazırlamak için hicret etmeliydi. Uzun bir yolculuktan sonra nihâyet Mekkeye varırlar. O günün Mekkesi, etrafı yanık dağlar ve kara çehreli kayalıklarla çevrili, kalblere ürperti veren, ekin bitmez, kervan geçmez bir vadiydi. Orada ne içecek bir su, ne de kendisinden su istenecek bir canlı vardı.
Hakkın Halîli, sadece bir kırba ve birkaç hurma vererek, bu iki muhaciri bomboş vadinin ortasına bırakmış, gönlünü kavuran bir hicran ve yanaklarından süzülen gözyaşlarıyla Şama gitmek üzere oradan ayrılmıştı. Geri dönüp ardına bakmaktan bile kaçınıyor, hızlı adımlarla bir an önce gözden kaybolmak istiyordu. Hazreti Hacer, birkaç defa İbrahim!.. diye seslense de, o cevap verememiş; merhamet ve şefkatinden dolayı emre muhalif davranmaktan, hayatının neşesi bu iki insanı böyle bırakıp gidememekten korkmuştu. Ciğeri yanan mahzun kadın, iç çekişlerine mani olabildiği bir an, son bir kez daha,
- Ey İbrahim, bizi kime bırakıyorsun!.. Yoksa bu, Allahın emri mi? deyince, o Yüce Nebî yine arkasına dönmeden,
- Evet, bu Rabbimizin emri, diyebilmişti. Ve o andan sonra artık Hacer gözyaşlarına dur emrini vermiş,
- Git ey İbrahim! Bu madem Allahın emri, O bizi zayi etmeyecek, yalnız bırakmayacaktır, diye seslenmişti.
Bu kavruk, kupkuru, haşin dağların, katılaşmış lavların ortasında, uzak vadinin derinliklerinde yalnız bir çocuk ve çaresiz bir kadın. Susuz, kimsesiz, barınaksız nasıl olacak?!. Yaşamak için su gerekir; bebek süt, insan yârân, kadın kollayıcı, anne hâmî, yalnız dost, güçsüz yardımcı ister!.. Fakat emir, Onun emri değil mi? O istemedi mi hicreti; Onun muradı değil mi ayrılıklar, geçici yalnızlıklar? Öyleyse, tevekkül, mutlak tevekkül gerekirdi.
Cenab-ı Hakkın çağrısına cevâben göçe katlanan Hz. Hacer, kendini Ona teslim eder. Şehirden, hayatın içinden ayrılarak bu susuz, ıssız, çorak vadiye yerleşmeye de Onun emri olduğu için katlanacaktır. O katıksız bir tevekkül ve iman gücüyle bütün ince hesapları, kuru mantığı bir tarafa bırakmış ve yalnızca Yaratanına sarılmıştır. Onu sevmiş, gönlünü bütünüyle Ona vermiş ve sadece Ona dayanmıştır.
Fakat Hz. Hacer, açlıktan ağlayan bebeğinin yanında mucize bekleye bekleye oturup durmaz. Tevekkülü, boş ve gayretsiz bekleme olarak anlamaz. Yavrusunu Allaha emanet eder; kendisi de Allaha derin itimad duygusuyla doğrulur; Safâ-Merve arasında koşmaya, çırpınmaya durur. Ve Hz. Hacerin hiç ummadığı bir anda, hiç beklemediği bir yerden niyazın gücü ve Allahın rahmetiyle ilâhî lütuf gelir. İsmailin ayaklarının önünde melek kanadıyla açılan öteler kaynaklı arktan su fışkırmaktadır. Taştan doğan hayat kaynağı tatlı pınar öyle gür akmaktadır ki; sevinç ve şükür çığlığı koparan bahtiyar anne zem zem! diye bağırmak zorunda kalır. Rivayetlere göre, zem zem o günkü dilde dur dur demektir.
Hz. Hacer validemiz, zemzem sayesinde hem susuzluğunu hem de açlığını gidermiş; bebeğine de süt emzirip onu büyütmeye başlamıştır. Çok geçmeden, Allah Teâlâ, Yemenli Cürhüm kabilesinden bir yolcu kafilesini Kâbenin bulunduğu yöne sevk etmiştir. Zemzemi gören yolcular, burayı yurt edinmeye karar vermiş; böylece Hacer validemizin ve Hazreti İsmailin yalnızlıkları da sona ermiştir. (Buhari, 3184; Beyhaki, 9153)


Hikayeden çıkarılacak bazı dersler
1. İnsan, Allahın emirlerini her şeye rağmen Onun emri olduğu için katlanmalı ve teslim olmalıdır. Onu sevmeli, gönlünü bütünüyle Ona vermeli ve sadece Ona dayanmalıdır.
2. Tevekkül boş ve gayretsiz bir bekleme demek değildir. Bir insan hangi şartlarda olursa olsun sebepler planında gereken ne ise onu yaptıktan sonra tevekküle sığınmalıdır. Bu, Allahın bir kanunudur.

 

enes84 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.




boşanma avukatı webmaster blog çarşamba pasta

çarşamba koltuk yıkama çarşamba webtasarım