Bir lumpen şarkısı: Seni yakacaklaaar... ( ENgin ARDIÇ ) - AK Parti |AKParti Forum |AK Gençlik |Recep Tayyip Erdoğan |AKPARTİ Gençlik Forumu|

01-18-2010, 21:08

Mehmet Ali Ağca "çıkıyormuş"...
Toplam otuz yıldan fazladır yatıyordu, İtalya'da ayrı, Türkiye'de ayrı.
Hani şu, parti başkanlığına doyamadan çiçeği burnunda giden Hulki'nin çok yaşlı ve laf anlamaz bulduğu Rahşan Hanım sayesinde çıkıyor... Eh, hepsi milliyetçi değil mi canım bu saydığım kişilerin? Allah onları birbirlerine bağışlasın.
Kapıda bekleyenler olacaktır, tıpkı Albert Speer'i bekleyenler ve karşılayanlar, Rudolf Hess için de boşuna umutlananlar gibi. Elbette bizimkiler Spandau Hapisanesi'nin kapısı önünde toplananlar gibi mum yakmazlar, davul mavul çalarlar.
Birileri de onu alıp gideceklerdir herhalde, "yanlışlıkla" salıverildiği zaman nerelere gittiyse oralara...
Ya da ilk girdiği kodesten nasıl kaçırılıp biryerlere götürüldüyse oralara...
Herhalde bir "safe house" bulup orada bir "debriefing" yapacaklar canım...
Aklı varsa hiçkimseye takılmadan hemen ortalıktan kaybolur.
Bu sefer de gidip başka bir ülkede birilerini vurmaya kalkmadan toz olur ortalıktan. İzini kaybettirir. "Programında" yeni cesetler yoksa...
Yoksa, eski avukatı da söylemiş, susturmak için onu öldürebilirler.
Çünkü konuşursa yer yerinden oynayacaktır.
Gerçekten "biliyorsa" tabii... "Azmettiren" ağabeylerinden öte birilerini tanıyorsa...
Silah kaçakçılığı yetmişli yıllarda kaldı ama bakarsınız bu sefer doksanların eroin işi konusunda ötebilir. Biliyorsa...
Bu memlekette birilerini merdivenden itiyorlar, birilerine "et yiyen virüs" bile bulaşıyor, bunu da ham yapmasınlar!
Ham yaparlar vallahi...
Ne yani, "Abdi İpekçi'yi çok seven bir liberal demokrat" işleyemez mi bu cinayeti? İntikam almaya falan kalkacak birisi?...
Ya da "Papa Jean Paul II'yi çok seven koyu bir Katolik"...
Ne dersiniz, "bir an için dini hislerine kapılacak" bir meczup falan?
Hadi ondan sonra da "Aziz Yıldırım'ı Fener Rum Patriği sanan" birtakım "saf ve temiz" dağ köylüleri galeyana gelip gayrımüslimlere saldırılar düzenlerlermiş... Hani şöyle ada vapuruna bomba koymalar, zorla papaz sünnet etmeler, kilise kapısına işemeler falan...
Olamaz mı? Ne biçim karışır ortalık...
Avrupa Birliği de "bu durumda bizi almayacağını" açıklar, herkes rahatlar canım...
Oğlum Mehmet Ali, yavrum Hekimhanlı, aklın varsa toz ol. Biletini keserler ha...
Possono ucciderti, guaglione!
Yok gene "demokrasiyi korumak için öldürdüm" falan gibilerden zırvalayacaksan, "Papa beni kardinal yapacaktı" diye -sana öğretildiği şekilde- deli numarasına yatacaksan, zaten ne gereği var çıkmanın?
Ne güzel hükümlümüzdün sen yahu, sırası mıydı tahliye olmanın?

Engin ARDIÇ / SABAH 18/01/2010

01-18-2010, 21:13

Kenan Paşa, darbesini yaptıktan on sekiz gün sonra Harbiye öğrencilerine "sakın politikaya karışmayın" demiş, Emre Aköz de onun aslında "acele etmeyin, yüksek rütbelere gelmenizi bekleyin, disiplini bozmayın" demek istediğini belirtiyor!
Acı acı gülerek okudum.
Belki de paşa, "Talat Aydemir gibi düşük rütbeli birinin peşine takılmayın" demek istemiştir canım...
Belki de bu, "Nevzat Tandoğan mantığının" yansımasıdır: "Bu ülkeye darbe lazımsa onu da biz yaparız, size ne oluyor?"...
Gerçekten de bu ülkede bir "askerin politikaya karışmaması" teranesi sürüp gitmektedir. Ne zamandan beri? Balkan Savaşı'ndan beri!
O savaşta korkunç bir yenilgiye uğramıştık, Osmanlı ordusu dünkü eyaletlerinin üç buçuk orduları karşısında rezil olmuştu. Tek mermi atmadan kaçanlar vardı. "Aynı partiyi tutmuyor" diye komutan emri dinlemeyenler vardı.
Atatürk (Mustafa Kemal dersek kızıyorlar) bunu şiddetle eleştirdi.
Bu yüzden de darbeyle iktidara gelen İttihat ve Terakki yöneticileri tarafından hep "geri planda" tutuldu, terfi ettirilmedi, olmayan birliklerin komutasına atandı, hep harcanmak istendi...
İktidarda olduğu süre boyunca onu hep ezmek istemiş olan Enver Paşa'nın şimdi Kemalistler tarafından büyük kahraman olarak kabul edilmesi, birçok ulusalcının "zavallı cehaletinin" hem gülünecek hem ağlanacak örneğidir.
Atatürk politikaya o kadar karışmamak istiyordu ki, mütarekede Harbiye Nazırı olmak için çok uğraşmış, "yapmayacaklarını" görünce Anadolu'ya geçip direniş başlatmak gereğini duymuştu...
Ordunun politikaya karışmamasına cumhuriyet devrinde de özen gösterildi.
O kadar gösterildi ki, milletvekillerinin de, bakanların da çoğu "asker kökenli" oldu!
Ordu politikaya o kadar karışmadı ki, 1938 yılının kasım ayı ortalarında, İnönü'nün cumhurbaşkanlığına İstanbul'da 1. Ordu Komutanlığı'nda, Selimiye'de karar verildi.
Ordu politikaya o kadar karışmadı ki, 1950 yılının mayıs ayı sonlarında İnönü'ye "iktidarı bunlara bırakmayın paşam, darbe yapalım" diye teklif götürenler herhalde Fransız subaylarıydı...
Ama herhalde biz yanlış biliyoruz. Ya da aklımız ermiyor.
27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat, uzaylıların bu gezegene yaptıkları müdahalelerdir. Darbeyi Goralı Komutan Logar yapmıştır, zaten uzun zamandır dünyalılara gıcığı vardı!
Talat Aydemir de asker değil, inşaat müteahhidiydi herhalde.
Ordunun politikaya karışmamasını isteyen iki büyük önderin, Atatürk ve İnönü'nün meslekleri nedir?
Biri cumhurbaşkanı, öteki önce başbakan sonra cumhurbaşkanı, sonra günün birinde yeniden başbakan olmuştu, onu kastetmiyorum, o politika yapmak mıdır canım? Başbakanlık yapmaya politika yapmak mı denir? Mesleklerini soruyorum.
Atatürk bir doktor muydu?
İnönü bir mühendis miydi?
Acaba Cemal Gürsel kasap, Cevdet Sunay manav, Fahri Korutürk marangoz, Kenan Evren terzi miydi?
Özel sektörden mi gelmişlerdi?
Herhalde "cahil halkın seçtiği" Celal Bayar, Turgut Özal, Süleyman Demirel gibi adamlar da asker kökenli olsalar gerek, politikaya karışmaları pek istenmemişti de...

Engin ARDIÇ / SABAH 17/01/2010

01-18-2010, 21:22

Oğlum Mehmet Ali, yavrum Hekimhanlı, aklın varsa toz ol. Biletini keserler ha...

Çok güzel yazmış Ardıçın kalemi çok güzel. Anlatma tarzını çok seviyorum. Benden önce davranmışsın nusret. Sabah okudum ekleyecektim sonraya bıraktım.

01-18-2010, 21:08	#1
Kullanıcı Adı CeVHeR	Bir lumpen şarkısı: Seni yakacaklaaar... ( ENgin ARDIÇ ) Mehmet Ali Ağca "çıkıyormuş"... Toplam otuz yıldan fazladır yatıyordu, İtalya'da ayrı, Türkiye'de ayrı. Hani şu, parti başkanlığına doyamadan çiçeği burnunda giden Hulki'nin çok yaşlı ve laf anlamaz bulduğu Rahşan Hanım sayesinde çıkıyor... Eh, hepsi milliyetçi değil mi canım bu saydığım kişilerin? Allah onları birbirlerine bağışlasın. Kapıda bekleyenler olacaktır, tıpkı Albert Speer'i bekleyenler ve karşılayanlar, Rudolf Hess için de boşuna umutlananlar gibi. Elbette bizimkiler Spandau Hapisanesi'nin kapısı önünde toplananlar gibi mum yakmazlar, davul mavul çalarlar. Birileri de onu alıp gideceklerdir herhalde, "yanlışlıkla" salıverildiği zaman nerelere gittiyse oralara... Ya da ilk girdiği kodesten nasıl kaçırılıp biryerlere götürüldüyse oralara... Herhalde bir "safe house" bulup orada bir "debriefing" yapacaklar canım... Aklı varsa hiçkimseye takılmadan hemen ortalıktan kaybolur. Bu sefer de gidip başka bir ülkede birilerini vurmaya kalkmadan toz olur ortalıktan. İzini kaybettirir. "Programında" yeni cesetler yoksa... Yoksa, eski avukatı da söylemiş, susturmak için onu öldürebilirler. Çünkü konuşursa yer yerinden oynayacaktır. Gerçekten "biliyorsa" tabii... "Azmettiren" ağabeylerinden öte birilerini tanıyorsa... Silah kaçakçılığı yetmişli yıllarda kaldı ama bakarsınız bu sefer doksanların eroin işi konusunda ötebilir. Biliyorsa... Bu memlekette birilerini merdivenden itiyorlar, birilerine "et yiyen virüs" bile bulaşıyor, bunu da ham yapmasınlar! Ham yaparlar vallahi... Ne yani, "Abdi İpekçi'yi çok seven bir liberal demokrat" işleyemez mi bu cinayeti? İntikam almaya falan kalkacak birisi?... Ya da "Papa Jean Paul II'yi çok seven koyu bir Katolik"... Ne dersiniz, "bir an için dini hislerine kapılacak" bir meczup falan? Hadi ondan sonra da "Aziz Yıldırım'ı Fener Rum Patriği sanan" birtakım "saf ve temiz" dağ köylüleri galeyana gelip gayrımüslimlere saldırılar düzenlerlermiş... Hani şöyle ada vapuruna bomba koymalar, zorla papaz sünnet etmeler, kilise kapısına işemeler falan... Olamaz mı? Ne biçim karışır ortalık... Avrupa Birliği de "bu durumda bizi almayacağını" açıklar, herkes rahatlar canım... Oğlum Mehmet Ali, yavrum Hekimhanlı, aklın varsa toz ol. Biletini keserler ha... Possono ucciderti, guaglione! Yok gene "demokrasiyi korumak için öldürdüm" falan gibilerden zırvalayacaksan, "Papa beni kardinal yapacaktı" diye -sana öğretildiği şekilde- deli numarasına yatacaksan, zaten ne gereği var çıkmanın? Ne güzel hükümlümüzdün sen yahu, sırası mıydı tahliye olmanın? Engin ARDIÇ / SABAH 18/01/2010

01-18-2010, 21:13	#2
Kullanıcı Adı CeVHeR	Ortaya karışık Kenan Paşa, darbesini yaptıktan on sekiz gün sonra Harbiye öğrencilerine "sakın politikaya karışmayın" demiş, Emre Aköz de onun aslında "acele etmeyin, yüksek rütbelere gelmenizi bekleyin, disiplini bozmayın" demek istediğini belirtiyor! Acı acı gülerek okudum. Belki de paşa, "Talat Aydemir gibi düşük rütbeli birinin peşine takılmayın" demek istemiştir canım... Belki de bu, "Nevzat Tandoğan mantığının" yansımasıdır: "Bu ülkeye darbe lazımsa onu da biz yaparız, size ne oluyor?"... Gerçekten de bu ülkede bir "askerin politikaya karışmaması" teranesi sürüp gitmektedir. Ne zamandan beri? Balkan Savaşı'ndan beri! O savaşta korkunç bir yenilgiye uğramıştık, Osmanlı ordusu dünkü eyaletlerinin üç buçuk orduları karşısında rezil olmuştu. Tek mermi atmadan kaçanlar vardı. "Aynı partiyi tutmuyor" diye komutan emri dinlemeyenler vardı. Atatürk (Mustafa Kemal dersek kızıyorlar) bunu şiddetle eleştirdi. Bu yüzden de darbeyle iktidara gelen İttihat ve Terakki yöneticileri tarafından hep "geri planda" tutuldu, terfi ettirilmedi, olmayan birliklerin komutasına atandı, hep harcanmak istendi... İktidarda olduğu süre boyunca onu hep ezmek istemiş olan Enver Paşa'nın şimdi Kemalistler tarafından büyük kahraman olarak kabul edilmesi, birçok ulusalcının "zavallı cehaletinin" hem gülünecek hem ağlanacak örneğidir. Atatürk politikaya o kadar karışmamak istiyordu ki, mütarekede Harbiye Nazırı olmak için çok uğraşmış, "yapmayacaklarını" görünce Anadolu'ya geçip direniş başlatmak gereğini duymuştu... Ordunun politikaya karışmamasına cumhuriyet devrinde de özen gösterildi. O kadar gösterildi ki, milletvekillerinin de, bakanların da çoğu "asker kökenli" oldu! Ordu politikaya o kadar karışmadı ki, 1938 yılının kasım ayı ortalarında, İnönü'nün cumhurbaşkanlığına İstanbul'da 1. Ordu Komutanlığı'nda, Selimiye'de karar verildi. Ordu politikaya o kadar karışmadı ki, 1950 yılının mayıs ayı sonlarında İnönü'ye "iktidarı bunlara bırakmayın paşam, darbe yapalım" diye teklif götürenler herhalde Fransız subaylarıydı... Ama herhalde biz yanlış biliyoruz. Ya da aklımız ermiyor. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat, uzaylıların bu gezegene yaptıkları müdahalelerdir. Darbeyi Goralı Komutan Logar yapmıştır, zaten uzun zamandır dünyalılara gıcığı vardı! Talat Aydemir de asker değil, inşaat müteahhidiydi herhalde. Ordunun politikaya karışmamasını isteyen iki büyük önderin, Atatürk ve İnönü'nün meslekleri nedir? Biri cumhurbaşkanı, öteki önce başbakan sonra cumhurbaşkanı, sonra günün birinde yeniden başbakan olmuştu, onu kastetmiyorum, o politika yapmak mıdır canım? Başbakanlık yapmaya politika yapmak mı denir? Mesleklerini soruyorum. Atatürk bir doktor muydu? İnönü bir mühendis miydi? Acaba Cemal Gürsel kasap, Cevdet Sunay manav, Fahri Korutürk marangoz, Kenan Evren terzi miydi? Özel sektörden mi gelmişlerdi? Herhalde "cahil halkın seçtiği" Celal Bayar, Turgut Özal, Süleyman Demirel gibi adamlar da asker kökenli olsalar gerek, politikaya karışmaları pek istenmemişti de... Engin ARDIÇ / SABAH 17/01/2010

01-18-2010, 21:22	#3
Kullanıcı Adı Fırat	Oğlum Mehmet Ali, yavrum Hekimhanlı, aklın varsa toz ol. Biletini keserler ha... Çok güzel yazmış Ardıçın kalemi çok güzel. Anlatma tarzını çok seviyorum. Benden önce davranmışsın nusret. Sabah okudum ekleyecektim sonraya bıraktım.

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)