04-24-2009, 01:45 | #1 |
Bişr-i Hafi Kimdir?
Sekizinci ve dokuzuncu yüzyillarda Horasan'in Merv sehrinde ve Bagdât'ta yasamis olan büyük velîlerden. Ismi, Bisr bin Hâris Abdurrahmân, künyesi Ebû Nasr'dir. Yalinayak gezdigi için "Hafî" lakabiyla bilinir. Bisr-i Hâfî diye meshûr olmustur. 767 (H.150) senesinde Horasan'in Merv sehrinde dogdu. 841 (H.227) senesinde Bagdât'ta vefât etti. Kabri orada olup ziyâret yeridir.
Bir gün eglence âlemlerinden sonra sarhos ve bitkin olarak evine dönerken yolda üstünde Besmele yazili bir kagit buldu. Içi sizlayip yerden aldi. Öpüp, çamurlarini silerek, temizledikten sonra, güzel kokular sürüp, evinin duvarina asti. O gece âlim ve velî bir zâta, rüyâda; "Git Bisr'e söyle! Ismimi temizledigin gibi seni temizlerim. Ismimi büyük tuttugun gibi, seni büyültürüm. Ismimi güzel kokulu yaptigin gibi, seni güzel ederim. Izzetime yemin ederim ki, senin ismini dünyâda ve âhirette temiz ve güzel eylerim." dendi. Bu rüyâ üç defâ tekrar etti. O zât sabah Bisr-i Hâfî'yi arayip meyhânede buldu. Mühim haberim var diye içerden çagirdi. Bisr geldiginde; "Kimden haber vereceksin?" dedi. "Sana Allahü teâlâdan haber verecegim." deyince, aglamaya basladi. "Bana kiziyor mu, siddetli azap mi yapacak?" dedi. Rüyâyi dinleyince arkadaslarina; "Ey arkadaslarim! Beni çagirdilar, bundan sonra bir daha beni buralarda göremeyeceksiniz." dedi. O zâtin yaninda hemen tövbe etti. Bu anda ayaginda ayakkabi bulunmadigi için, hiç ayakkabi giymedi. Sebebini soranlara, "Allahü teâlâya tövbe ettigim, günâh islememeye söz verdigim zaman yalin ayaktim. O zaman giymedigim ayakkabiyi simdi giymeye hayâ ederim. Allahü teâlâ Bekara sûresi yirmi ikinci âyetinde meâlen; "Biz yeryüzünü sizin için tefris ettik, dösedik." buyuruyor. Pâdisâhlarin mefrûsâti üzerinde ayakkabi ile yürümek edebe uymaz. Ayagim ile yer arasinda bir vâsita oldugu hâlde onun sergisine basmayi câiz görmüyorum." derdi. Bu zamandan sonra ayakkabi giymedigi için kendisine yalin ayak mânâsinda "Hâfî" lakabi verildi. Allahü teâlâya tövbe ettikten ve eski yasayisini terk ettikten sonra bir müddet memleketi olan Merv'de ilim tahsîliyle mesgûl oldu. Dayisi Ali bin Harsam'a talebe oldu. Onun sohbetlerinde bulunup tasavvuf yolunda ilerledi. Ilim yolunda seyâhatlere çikti. Mekke, Kûfe, Basra, Sam ve Lübnan taraflarina gitti. Gittigi yerlerdeki âlimlerin ve velîlerin ilim meclislerinde ve sohbetlerinde bulundu. Bu yüzden Seyyâh Sûfilerden sayildi. En sonunda Bagdât'a gelerek yerlesti. Gerek memleketinde, gerek gezdigi yerlerde ve gerekse Bagdât'ta devrinin ileri gelen âlimlerinden ilim tahsîl etti ve hadîs-i serîf dinledi. Ibrâhim Sa'd, Abdurrahmân bin Zeyd bin Eslem, Hammâd bin Zeyd, Süreyk bin Abdullah, Muâfâ bin Imrân Mûsulî, Vekî bin Cerrâh, Ebû Bekr bin Iyâs, Hafs bin Giyâs, Abdullah bin Mübârek, Îsâ bin Yûnus, Abdullah bin Dâvûd el-Hayrî, Ebû Muâviye ed-Darîr, Zeyd bin Ebi'z-Zerka onun ilim tahsîl ettigi ve hadîs-i serîf dinledigi âlimlerden bir kismidir. Onun geldigi yillarda, dünyâ meraklilarinin da âhiret sevdâlilarinin da merkezi durumunda bulunan Bagdât'ta, Ahmed bin Hanbel hazretleriyle görüstü. Süfyân-i Sevrî Fudayl bin Iyâd, Muâfa bin Imrân ve Imâm-i Mâlik hazretlerinin ilim meclislerinde ve sohbetlerinde de bulunup onlardan feyz aldi. Hadîs ilminde güvenilir âlimlerden oldugu gibi, tasavvufta da yüksek derecelere kavustu. Hanbelî mezhebinin kurucusu Ahmed bin Hanbel, Bisr-i Hâfî'yi çok sever, devamli yanina giderdi. Talebeleri; "Siz âlimsiniz. Hadîste, fikihta, ictihadda ve bütün ilimlerde esiniz yoktur. Niye Bisr-i Hâfî gibi birini sik sik ziyâret ediyorsunuz?" dediklerinde; "Evet, dediginiz ilimleri ondan iyi bilirim. Fakat o, kalp ilimlerini benden iyi bilir." derdi. Dînî ilimlerde yüksek bir âlim, tasavvufta yüksek bir velî olan Bisr-i Hâfî, zamâninin tib bilgilerinde de söz sâhibi idi
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|