01-03-2008, 23:26 | #1 |
BİZ VE ONLAR ( Okumanızı tavsiye ederim !!!)
BİZ VE ONLAR -BİZ - Biz tarih boyunca adalet ve hoşgörü ile kol kola yürümüş bir milletiz.Başka halkların değerlerine, kültürlerine ve inançlarına saygıyı esas alan özelliğimiz dost söyler, düşman söyler.Kültür ve medeniyetleri yakıp yıkan değil, sahip çıkarak yaşatan bir toplumuz biz. Batı dünyası, bugünkü teknolojik seviyeye ve zengin ekonomiye coğrafi keşiflerden sonra , dünyanın değişik bölgelerini sömürgeleştirip yer altı ve yer üstü kaynaklarına elkoyarak,zavallı halkları da köle olarak çalıştırmak suretiyle kan ve gözyaşı üzerine kurduğu ,şüphe götürmez bir gerçektir. Atalarımızda her zaman şöyle bir duygu mevcuttu.Fethettikleri yerlerde bulduklarına saygı gösterir, onarır ve yenilerini inşa ederdi.Bu his , gördükleri ve bulduklarından daha iyisini yapabilme güvenlerinin bir neticesiydi.Bizim dışımızda özellikle Haçlılar , işgal ettikleri her yerde önce İSLAM ‘a ve TÜRK ‘ e ait ne varsa hepsini yakıp , yıkıp yok ettiklerine dair, tarih kaynaklarında birçok bilgi mevcuttur.Bir örnek vermek gerekirse bu örnek tezimiz doğrulamaya yetecektir sanırım. II. Balkan Savaşı’nda Eski Zağra ‘ da çok güzel bir mimari üslupla yapılan camii Bulgar Komutanı General Savof yıktırmıştır.Bu olaya Fransız gazeteci Stephan Laussene tanık olmuştur.Bunun üzerine gazeteci Bulgar Komutana O güzelim Camii neden yıktırdığını sorduğunda ,Bulgar Komutanı Şu cevabı verir: “Türk’ e ve İslam ‘ a ait eserlerin var olduğu beldelere “BİZİM” deyemeyeceğimiz yolundaki kanaatine saygı göstermeye mecburum.” Bunun üzerine Fransız gazeteci şu değerlendirmeyi yapar: “Bulgarların bu kanaati kendiliğinden olmamıştır.Sadece asırlardır süren başta öğretmenlerin ve papazların tahrik ettiği kin duygularının mahsulüdür.Ben bu kaba duyguda, yakıp yıktığından yerine benzerini yapamamanın mahcubiyeti ve mecburiyetinin damgasını buluyorum.” Rumlarla meskun bütün alanların halkı,Osmanlı idaresine severek girmişlerdi.Türk milletinin getirdiği adil , huzurlu idarenin ünü her tarafa yayılmıi, zulüm altında inleyen toplumlar için bir cazibe merkezi haline gelmiştir. İngilizler ise Hindistan’ı işgal edince , Süleymaniye camiinin maliyetinin 3 misli altın harcanarak 25 yılda tamamlanan Tac Mahal ‘deki sayısız inci, zümrüt ve yakutları sökerek Londra’ ya kaçırmışlardır. Hz. Peygamber ‘in Mekke ‘yi , Hz Ömer ‘in Kudüs ‘ü , Fatih ‘in İstanbul ‘ u fethettikleri zaman, kılıçtan geçirmeleri beklenen halkı affetmeleri , hatta dillerinde , dinlerinde ve mülklerinde serbest olduklarını ilan etmelerindeki hoşgörü ve merhametli davranışa, acaba dünya tarihinin hangi safhasında rastlanmıştır? III. Haçlı seferide İngiltere Kralı Arslan Yürekli Rişar ‘ı sarayında tedavi ettiren ve ona her türlü yardımı yapan Selahaddini Eyyübi değil midir ? Malazgirt Savaşı’ndan sonra esir aldığı Bizans imparatoru Romen Diyojen ‘ e en büyük insanlık dersi veren de Alparslan’ dan başkası değildir. Macaristan İlimler Akademisinin ortaya çıkardığı gerçeğe göre , Osmanlı Devleti Macaristan ‘a hakim olduğu dönemde, Macar halkından yılda 7 milyon akçe vergi toplamış, buna karşılık ise aynı yıl Macaristan ‘ a 20 milyon akçe yatırım yapmıştır. Bir Macar bilim adamı : “500 sene hakimiyetleri altında yaşadığımız Osmanlılar, bize hayat hakkı tanımasalar ve her gün Gayri Müslim öldürselerdi , bugün Yunan, Sırp, Bulgar ve Romen halkından bahsedilmezdi.” Derken.Başka bir Macar yazar olan Sandor Takads da şöyle der: “..Padişahlar olsun, Budin Beylerbeyleri olsun, tam iki ikiyüz yıl boyunca zavallı esirlere karşı insanca davranılmasını emir ve talep etmişlerdir.Buna karşılık bizimkiler, Tür esirlerinin uzuvlarını kesiyor ve çeşitli eziyetlerde bulunarak onları fidye ile kendilerini kurtarmaya zorluyorlardı.” Bir Macar Başkonsolosu ise : “Osmanlı Devleti, İslam’ın hoşgörüsünü milletleri kaynaştırmak suretiyle Balkanlarda 500 yıl devam ettirdi.Osmanlı sistemi kültürel sistemi self- determinasyon hakkını tanırken, Hıristiyan ve Yahudilerin yaşama haklarını da garanti etti.Ama aynı hoşgörü,İslam toplumlarında insana saygı ve adaletin esas alınmasıdır.” Diyordu. Onsekizinci asra kadar batıda akıl hastaları, bunun içine şeytan girmiş diye diri diri yakılırken, Salpeetriere hastanesinde bir delinin zincirini koparmasından sonra görevli kadının korkudan kaçıp, çatlayarak ölürken , Osmanlı ‘ da akıl hastaları özel bir diyet ve müzik ile tedavi edilirdi. Sırf bu hizmet için çeşitli vakıflar kurulduğunu gören Mongeri Pere adlı batılı seyyah : “Burası Avrupa ‘nın asırlarca sonra tehayyül edeceği bir hayal müessesidir.” Demekten kendini alamaz. İlim adamlarımız en güzel medreseleri kurarak meydana getirdikleri ilim ve kültür ile dünya medeniyetine yön verdiler. Hattatlarımız Arap kaligrafisini zirvelerde taçlandırdılar. Tüccarlarımız dev kervan saraylar inşa ederek malların daha rahat ve emin taşınmasını, böylece dünya ticaret sirkülasyonunu rehabilite ettiler. Ordularımız Orta Asya ‘dan , Viyana ‘ ya , kadar mehter ve tekbirle şan ve şerefle yürüdüler. 4 Haziran 1672 ‘ de Polonya seferine çıkışındaki ihtişamını gören ve gözleir kamaşan Fransız Büyükelçiliği tercümanı Golland :” Eski çağda tasvir edilmiş şekliyle savaş tanrısı olan Mars , gökten inip bu manzarayı görse utanç ve korkusundan hemen geldiği yere geri dönerdi.” Derken , Napolyon da :” İnsanları yücelten iki büyük meziyet vardır.Erkeğin cesur, kadının namuslu olması …Bu iki meziyetin yanında hem kadını hem erkeği şereflendiren iki fazilet vardır.İcabında tereddütsüz canını feda edebilecek kadar vatanına bağlı olmak .İşte Türkler bu meziyetlere ve fazilete sahip kahramanlardır.Bundan dolayıdır ki , Türkler öldürülebilir lakin mağlup edilemezler.”diyordu. Bir İtalyan şairi ise: “ Türk düşmana karşı müthiş bir kasırga , fırtına , coşkun bir deniz olduğu halde , dostuna ve silahsız düşmanına karşı bir seher yeli, berrak bir göl, seyrine doyulmaz bir güldür.”.değerlendirmesini yapıyordu. Osmanlı Devleti ‘ne ,Bulgaristan 545, Yugoslavya 539 , Arnavutluk 535 , Romanya 490 , Suriye , Lübnan , İsrail, Ürdün ve Irak 402 , Yemen 401 , Gürcistan , Körfez Ülkeleri , Nijer , Cad , Senegal , Nijerya , Kamerun, Gambiya , Gine , Uganda , Tanzanya ve Kenya 400 , S. Arabistan 399 , Mısır ve Sudan 397 , Libya 394 , Habeşistan ve Somali 350, Cezayir, 313 ,Tunus ve Ukrayna 308, Kıbrıs 293, Macaristan 160, Hindistan ve Pakistan 100, Moritanya ve Fas 50 , Singapur , Malezya , Endonezya , Poşonya ,Beyaz Rusya, Barı Rusya ve Azarbeycan 25 yıl bağlı yaşamışlardır.Ve bu halklar dinlerini, mezheplerini , dillerini, ve kültürlerini tam bir serbest ortam içinde yaşamışlardır.Osmanlı hoşgörü ve adalet anlayışından ayrılmamış ve kesinlikle asamile politikası gütmemiştir.Onun yerinde başka bir devlet olsa idi acaba bu halklar varlıklarını idame ettirebilir miydi? Bizdedir sevilmeden sevmek, yaşatma isteği ile yanıp tutuşmak.Bizdedir hoşgörü , şefkat, iyilik ve fazilet .Bizdedir adalet ,insanlık , vicdan , izan , insaf ve edep .Bizdedir misafirperverlik.Bizdedir komşusu açken tok yatmamak. Kendisi için arzu ettiğini başkası için de arzu etmek.Bizdedir kahramanlık, yiğitlik ve mertlik .Bizdedir din, vatan ve bayrak uğruna seve seve ölüme koşmak… ----------------------- ***--------------------------- YA ONLAR ÖYLE Mİ ? Haçlılar Kudüs ü ele geçirince günahsız , silahsız ve çaresiz çoluk çocuk kadın erkek, genç yaşlı yüz bine yakın insanı kılıçtan geçirmediler mi ? Raşit Erer “Haçlı Seferleri “ adlı eserinde , Gödrufoi Dö Buyyon ‘un Papa II. Urban ‘a yazdığı mektupta şu bilgileri verdiğini ifade ediyor : “Kudüs te bulunan bütün Müslümanları katlettik. Malumunuz olsun ki, Süleyman mabedinde atalarımızın diz kapaklarına kadar Müslüman kanına batmış olarak yürüyoruz.” > > Batılı bilgin Arşimed ‘in kendisini yakalamaya gelen askere “Şekillerimi bozma “ diye karşı çıkmış, askerin buna öfkelenerek kılıcını Arşimed e saplamış ve onu öldürmüştür. Rene G. Roussed adındaki tarihçi yukarıdaki bilgileri doğruladıktan sonra, şunları da ilave eder : “Haçlılar Kudüs’ te , o kadar çok Müslüman kestiler ki, atalarının ayakları kan deryasına battıkça , insan etleri duvarlara sıçrıyordu.” Daha dün Saray Bosna ‘ da , zalim Sırplar, 40. 000 masum kadının ırzını çiğneyip, çocuklarını doğramadılar mı?Esir kamplarında akla hayale gelmedik işkence etmediler mi ? Tam 300. 000 insanı katletmediler mi? Karabağ ‘da Ermeniler Azerilerin topraklarını işgal edip, esirlerin kulaklarını, burunlarını ve diğer uzuvlarını hunharca kesip, işkence edip, öldürmediler mi ? Ve daha nicesi.. Beni Ahmer Devleti’ ne giren Hıristiyanlar İslam Kültür ve medeniyetine ait ne buldularsa yakıp yıkmışlar ve taş taş üstüne bırakmamışlardır.Tam 600 Camii , 80 medreseyi , 50 hastaneyi ve 900 hamamı yerle bir etmişlerdir.Kuzey Afrika ‘ ya geçmeyen Müslümanların hepsini kitleler halinde kılıçtan geçirip, katletmişlerdir.”…İspanya ‘ da engizisyon zulmünden kaçan Yahudilerin bir kısmı da Osmanlı topraklarına sığınarak, çeşitli şehirlere yerleştirilmiştir.” Avrupa ‘ da bin yazma eseri bir arada tutan tek bir Kütüphane bulunmazken , Müslüman Endülüs’te , onbinlerce kitaptan oluşan kütüphaneler bir hamlede harap edilmiştir.Engizisyon mahkemesinin kararı ile , sadece Gırnata ‘ da bir milyon cilt kitap yakılmıştır. Bizzat kardinal Ximens kendi eliyle 80. 000 el yazması eseri yok etmiştir. Kızıl Sovyet rejimini yerleştirmek için , Lenin ve Stalin minyonlarca Kırım, tatar , Kırgız, Özbek , Azeri ve daha nice masum ve mazlum insanlarımızı sırf inançlarına , topraklarına ve kültürlerine sahip çıktılar diye hunharca, zalimce ve gaddarca öldürmüşler ve Sibirya esir kamplarında bir hayvana dahi reva görülmeyecek bir muameleye tabi tutmuşlardır. Sürgüne tabi tutulan 18 Mayıs 1944 ‘te 238.000 , 500 tatar Türk’ünden 109. 956 sı hayatlarını kaybetmişlerdir. Bolşevik ihtilali’nin meydana geldiği 1917 ‘den 1957 yılına kadar 40 yıl içinde toplama kamplarında tam 24 milyon insanın canına kıyılmıştır. Yunan eski başbakanı Papandreu Kiliselerin mallarına el koymaya teşebbüs edince, papazlar Osmanlı ‘dan kalma tapularını ellerline alarak : “Bize bunu Müslüman olan Osmanlı bile yapmadı , ve haklarımıza hepsi saygılı kaldı.Sen ne yapmak istiyorsun ? “ demişlerdi.Ama aynı Yunanlılar İstiklal Harbi ‘nde cennet Vatanımıza girip, zalimliğin en acımasız şekliyle , kundaktaki bebekleri havaya fırlatıp kasatura tutarak , ihtiyarları hançerleyerek, kadın ve kızların iffetlerini çiğneyerek öldürmüşle, Ve camilerimizi , mekteplerimizi yakıp yıkmışlardır.Daha dün Bulgarlar, 300 binden fazla soydaşımıza her türlü zulmü yaptıktan sonra evlerini barklarını terk ettirip , birer valizle kapıya koymadılar mı ?” Kıbrıs ‘ta Rumlar yıllarca bir vampir gibi kanımızı emmediler mi? Ermeniler Doğu bölgelerimizde 1.400.000 Müslüman Türk ‘ü akla hayale gelmedik işkencelerle katletmediler mi ? Ve daha niceleri …. Fransa ‘da 2. çocuğunu doğuran her anneye yıl boyunca her 4 bin Frank teşvik primi veriliyor. Ancak aynı Fransa Müslüman ülkelere nüfus planlaması uygulaması için milyonlarca Frank hibe ediyor. Mazi ile övünmek müflislerin harcıdır derler.Fakat mazi milletlerin köküdür.Anadolu ‘ da kökü toprağın altına dal budak sarmış olan ağaçlara , ulu çınar derler…Biz mazimizle kuru kuruya iftihar etmiyoruz.Ondan kuvvet , ibret ve ilham alarak istikbale yürüyoruz. Bir de Osmanlı toplumuyla Batı toplumuna mukayeseli bakalım. Bizans ‘ta Balkanlar ‘ da Ve Avrupa ‘da toplum ; asiller , rahipler ve burjuva , köylüler, serfler ve köleler diye sınıflara ayrılmıştı.Bu sınıflar arasında hukuki bir eşitlik olmadığı gibi, aralarında büyük farklar olan sınıfların birinden diğerine geçmekte mümkün değildi.Zani ya da adam bir asilzadeye iki sene ceza verilirken , diğer sınıftan bir aynı suçu işlerse , daha ağır ceza bazen de idam cezası veriliyordu. Memur , Subay ve Nazır olmak yalnız asillerin hakları idi.Halktan bir ailenin çocuğunun okuyarak üst makamlara yükselmesi nadirdi. Paris ‘te ancak 16. yy da (1531 ) her evde bir tuvalet bulunması emredilmiştir.Almaya ‘ da ise 17. yy a kadar pisliklerin sokağa dökülmesi adeti devam etmiştir. 18. yy sonlarında dahi İngiltere ‘ de kocaların eşlerini , boyunlarına taktıkları bir iple pazara götürüp sattıkları görülmektedir. Osmanlı Türkleri temizlik anlayışı yanında , sınıfları da birbirine karıştırmış. Allah ve kanun önünde eşit insanlardan müteşekkil yeni bir toplum düzeni kurmuştur.Yüksek mevkilere çıkmak için şunun ya da bunun soyundan gelmeye değil, sadece ehliyet ve kabiliyete bakılmıştır. Türk kadıları hukuk açısından bir köylü ile padişahı eşit görüyorlardı.Bursa ‘ da Yıldırım ‘ ın şahadetini kabul etmeyen , İstanbul ‘ da Fatih ‘in kolunun kesilmesine karar veren kadılar vardı. Okuyan , ehliyet ve kabiliyeti olan her ailenin çocuğu için en üst makamların sadrazamlık veya şeyhülislamlığın yolu açıktı. Avusturya elçisi Busbecg der ki :” … Vazife ve memuriyetler herkesin liyakat , seciye ve kabiliyetlerine göre verilir.Böylece her işin ehli adamlar tayin olunur.Türkler üstün meziyetlerin ve kabiliyetlerin doğuştan geldiğine, bir miras olarak ecdattan intikal ettiğine inanmazlar.Bunun kısmen Allah vergisi , kısmen de Sa ‘y- ü gayretin mükafatın olduğunu kabul ederler. .. Türklerin giriştikleri her işte başarı kazanmalarının sebebi bu olsa gerek.Bizdeki uygulama ise büsbütün değişiktir.Ehliyet ve liyakatin biz de yeri yoktur.Her yerde her işte asalet, yani mevkii ve rütbe verilecek şahsın kimin neslinden geldiği aranır. ” I.Dünya Savaşı sonlarına kadar Viyana Ünv. de Ord. Prof . olan Commor adından bir Katolik alim , zelzeleyi” şeytanın titremesi “, diye tanımlamakta , dünyanın güneş etrafında döndüğünü kabul etmemekte ve büyücü kadınların diri diri yakılmasını istemekte idi. “Dünya dönüyor ..” diyen Galile ‘ye Batı ‘nın uyguladığı zulüm hala belleklerdedir. Bursa’ nın Osmanlı ‘ya başkentlik ettiği Anadolu ‘yu gezen Fransız seyyah Bronguire şu bilgileri kaydediyor. “Ben Anadolu ‘nun hiçbir yerinde çıplak ayakla gezen bir köylüye rastlamadım. Bizde ise ayakkabı giyen köylü yok gibidir.” ABD ‘ de uyuşturucu kullananların % 80 i beyaz olmasına karşılık, uyuşturucuya bağlı hüküm giyenlerin % 28 nin siyah % 7 sinin beyaz nüfus olması neyi ifade eder acaba? ABd ‘nın ihracatını gerçekleştirdiği tarım ilaçlarının % 25 nin kendi ülkesinde satışına izin verilmeyen tehlikeli ilaçlardır. Avrupa ‘ da egemen olan Töton kabilelerinin (germenler ) asırlar boyunca rakiplerini öldürdükten sonra pişirip yiyecek kadar vahşileşebilmişlerdir.Dr. Sedar Cereci nin “Vahşi Batı “eserinde belirttiğine göre İngilizler Hindistan ‘da kendi ürettikleri tekstil mallarını , ünlü Hint kumaşlarına karşı rakipsiz kalabilmek için , Hint yerli tekstil Sanayini tam 40 bin kumaş imalatı ustasının parmaklarını kestirecek kadar alçalabilmişlerdir.20. yy da dahi Meksikalı zengin çiftlik sahiplerinin helikopter kiralayarak bakir ormanlarda yaşayan amazon havzasındaki yerlileri sırf eğlenmek için avlayacak kadar insanlıktan uzaklaşabilmişlerdir. Bu gerçekler karşısında kimin barbar , kimin medeni olduğu sanırım daha yakından görülmüştür. İşte onlar …İşte BİZ… (MUSTAFA TURAN )
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
01-03-2008, 23:49 | #2 |
BİZ VE ONLAR ( Okumanızı tavsiye ederim !!!)
Bizdedir sevilmeden sevmek, yaşatma isteği ile yanıp tutuşmak.Bizdedir hoşgörü , şefkat, iyilik ve fazilet .Bizdedir adalet ,insanlık , vicdan , izan , insaf ve edep .Bizdedir misafirperverlik.Bizdedir komşusu açken tok yatmamak. Kendisi için arzu ettiğini başkası için de arzu etmek.Bizdedir kahramanlık, yiğitlik ve mertlik .Bizdedir din, vatan ve bayrak uğruna seve seve ölüme koşmak…
İşte onlar …İşte BİZ… soluksuz okudum teşekkürler eda +1... |
|
01-03-2008, 23:52 | #3 |
BİZ VE ONLAR ( Okumanızı tavsiye ederim !!!)
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir. Çalışma için teşekkürler !... |
|
01-03-2008, 23:54 | #4 |
BİZ VE ONLAR ( Okumanızı tavsiye ederim !!!)
Rica ederim arkadaşlar ...
Bu arada teşekkür ederim Zeynep |
|
01-04-2008, 16:01 | #5 |
BİZ VE ONLAR ( Okumanızı tavsiye ederim !!!)
Süper yazı teşekkürler Eda +1 .Kendini bilmeyen özünü bilmeyen boş tenekedir.
|
|
01-04-2008, 16:07 | #6 |
BİZ VE ONLAR ( Okumanızı tavsiye ederim !!!)
Oldukça kıymetli bir yazı. Paylaşma nezaketinde bulunduğunuz için teşekkür ederim. +1
VesseLam |
|
01-04-2008, 16:20 | #7 | |
BİZ VE ONLAR ( Okumanızı tavsiye ederim !!!)
Alıntı:
|
||
01-04-2008, 16:28 | #8 |
BİZ VE ONLAR ( Okumanızı tavsiye ederim !!!)
Kudüs te bulunan bütün Müslümanları katlettik. Malumunuz olsun ki, Süleyman mabedinde atalarımızın diz kapaklarına kadar Müslüman kanına batmış olarak yürüyoruz
insan diyemiyorum o pisliklere bide övünüyolar.. "Biz mazimizle kuru kuruya iftihar etmiyoruz.Ondan kuvvet , ibret ve ilham alarak istikbale yürüyoruz." gözlerim doldu çok güzel bi yazı gercekten.. çok saol paylasım için.. |
|
01-04-2008, 16:34 | #9 | |
BİZ VE ONLAR ( Okumanızı tavsiye ederim !!!)
Alıntı:
|
||
01-04-2008, 16:35 | #10 | |
BİZ VE ONLAR ( Okumanızı tavsiye ederim !!!)
Alıntı:
|
||
Konuyu Toplam 3 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 3 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|