09-28-2008, 17:49 | #1 |
Böyle yaratılmış olmanın bayramı
Böyle yaratılmış olmanın bayramıI.
Yeni bir gün… Yeni bir başlangıç… Yalnızca çocuklar için değil… Yetişkinler için de yeni bir gün… Çocukların bayramı saflığın, arılığın, sevincin günü… Yetişkinlerinki ise olgunluğun, barışın, bağışlamanın, huzurun ve sükûnun günü… Meserret günü… Bayram demek ki, hem çocuklar için hem yetişkinler için anlam taşıyor… Akli dengesi yerinde olan veya olmayan için… Bilen ve bilmeyen için… Varsıl veya yoksul, yaslı veya şen herkes için… II. Her insan tekinin nasılsa öyle yaratılmış olmasının şükran günü… Allah'tan kuluna doğru yönelişte bu şükran günü O'nun bir lutfu ve ihsanı olarak tecelli ediyor… Kuldan Allah'a doğru yönelişte ise bu yaratılıştaki şükranın ifadesi olarak bir bedel ödemeyi tazammun ediyor. Bu bedel ödeme, kul nasıl yaratılmış olursa olsun, sağlıklı veya hasta; varsıl veya yoksul; temyiz gücünü haiz veya değil.. bütün insanların nasılsa öyle yaratılmış olmasından doğan bedelin (fıtır sadakasının) ödenmesini gerektiriyor. İşin özü burada, şükran mihrakında temerküz ediyor. III. Bir gün, bayramını kutladığım bir arkadaşım, bana: "Biz bayram kutlamıyoruz" demişti. Sebebini sorduğumda da: "Emperyalizmin baskısı altında bulunan bir dünyada bayram kutlanmaz" cevabını vermişti. Ben de ona hiçbir emperyalist baskının Müslümanın bayramını onun elinden alamayacağını söylemiştim. Anlaşılıyordu ki, arkadaşımız, bayramı faşing günüyle, festivalle, karnavalla, vur patlasın çal oynasın havasıyla karıştırıyordu. Müslümanın bayramı şayet barışın ve bağışın, huzurun ve sükûnun ve son tahlilde özeleştirinin ve özirdelemenin anlamını taşıyorsa, en kanlı kavgaların cereyan ettiği günlerde bile, insana bir soluk alma ve kendini dinleme fırsatının ilahî bir lûtfu olarak değerlendirilmek gerekir. IV. Kazançlarımızla, kayıplarımızla bir bayramı idrak ediyoruz. Müslümanın bugünü dününe denk değilse, o, kazançta demektir. Kuşkusuz yitiklerimiz de var. Bayramın da zaten hikmetlerinden biri insanı bir yılının kazançları ile kayıpları arasında bir durum muhakemesi yapmaya sevk etmesinde ortaya çıkıyor. İnsan, bayramla, bütün bir geçmişinin, geçmiş yılının, geçmiş ayının ve nihayet geçmiş gününün muhasebesini ve murakabesini yapmaya çağrılıyor. Müslüman bayramının özünde işbu murakabe ve muhasebe çağrısı varbulunuyor. Muhasebe ve murakabe, kişinin kendi nefsiyle savaşımının yolunu açıyor. İslâm ıstılahında buna "büyük cihat" deniyor. Küçük cihatsa cephedeki savaşımın adıdır. Ancak büyük cihat, kişinin kendiyle kavgaya tutuşması anlamına gelmiyor. Kişinin kendini hesaba çekmesi, kendini eleştirmesi, irdelemesi anlamını taşıyor. Bu eleştirmenin, bu irdelemenin layıkıyla gerçekleştirilebilmesi için sükûna ihtiyaç var. Bayram, işte, tam da bu sükûnun adıdır. Esenlik günü… Sükûn, sürur, huzur günü… Fakat asla miskinlik ve uyuşukluk günü değil… Barış ve barışma günü… Barış ve bağış günü… Fakat asla kin ve nefret günü değil… Kendini nasılsa öyle kabul etmenin günü… Öyle yaratılmış olmaktan doğan şükrün eda günü… Fıtratının bedelini, öyle yaratılmış olmaktan doğan minnetin ve lutfun şükrünü eda etmek için var edilmiş fırsatın değerlendirilme günü… Yaratılmış olma bilincinin idrak edildiği gün: bu bilinçle kutlanması gerekir. Rasim ÖZDENÖREN
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|