AK Gençliğin Buluşma Noktası
Köşe Yazıları Köşe yazıları burada paylaşılıyor.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 04-14-2008, 11:20   #1
Kullanıcı Adı
Ak_Kelebek
Standart Bu filmi halkın yüzde 70’i görmedi
Aşağıda vereceğim rakamlar bir yönüyle hem sevindirici, hem de beklenmedik durumlar karşısında ülkenin hangi istikamete gideceğini kestirememe adına oldukça tedirginlik vericidir.

Akdeniz üniversitesinde yaşananların 12 Eylül öncesi öğrenci olaylarını çağrıştırdığı gerekçesiyle ülkenin yüreğini ağzına getirdiğini düşünenlere, o noktada biraz düşünmelerini tavsiye ediyorum. Bu yorumu yapanlar önemli bir ayrıntıyı es geçiyorlar.

Eğer karşılaştığınız yeni bir olay sizde, eskiden yaşanmış kötü bir hadiseyi çağrıştırırsa, korkularınız depreşir. Ama daha önce benzer bir olay yaşamamışsanız, ancak bunun tekrar etmemesini umut edersiniz.

Ne zaman doğdular?

Şunu demek istiyorum. Hatırlanacağı gibi, Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) geçtiğimiz ocak ayında adrese dayalı nüfus kayıt sisteminin sonuçlarını açıkladı. Buna göre, 31 Aralık 2007 tarihi itibariyle ülkenin nüfusu 70 Milyon 600 Bin kişi.

12 Eylül darbesi hangisi yıl oldu? 1980’de. Yani kaç yıl geçmiş aradan? 28 yıl…

Şimdi sıkı durum… TUİK’in açıkladığı rakamlara göre 12 Eylül 1980’den sonra doğanların sayısı tam 37 Milyon kişi. Bunun nüfusa oranı yüzde 54.

Bitti mi, bitmedi… Günlük hayatta yaşanan siyasal ve toplumsal olaylar çoğu defa çocukların doğrudan ilgisini çekmez. 12 Eylül darbesi yapıldığında ilkokulu yeni bitirenleri, yani o tarihte 12 yaşında olan, bugün ise tam 40 yaşında olanları da hesaba dâhil edersek, bu rakam 48 Milyon 500 Bine ulaşıyor. Bunu nüfusa oranlarsak, nüfusun yaklaşık yüzde 69’una denk geliyor.

Kısacası, ülkenin şu an ki nüfusunun yaklaşık yüzde 70’i, ülkeyi 12 Eylül darbesine götüren süreçten, o günlerde yaşanan oyunlardan, kamplaşmalardan, kardeşin kardeşe nasıl düşman edildiğinden habersiz…

Demem o ki, 12 Eylül öncesi yaşananlar için “onlar bize ders oldu” diyen bugünün büyükleri ve yöneticileri, eğer üstlerine düşen görevi bihakkın yerine getirmezlerse, yeni kuşağın üzerlerinde oynanan oyundan kendiliğinden haberdar olmasını beklemek safdillik olur.

Gerçek mi, film karesi mi?

Cumartesi akşamı Kanal A televizyonunda “Dünden Yarına” adlı bir belgesel program izledim. 12 Eylül öncesi yaşanan olayların aksettirildiği program bende, o günlere az çok şahit olmuş biri olarak nostalji oluşturdu. Programın bu yıl üniversite 1’e giden oğlum açısından ise çok fazla bir anlam ifade etmediğini gördüm. Belgeselde yansıtılan şiddet görüntüleri sanki o günlerde yaşanan bir acıyı yansıtıyor gibi değil de, bir aksiyon filminin sahneleri gibi sıradan olaylar gibi algıladığını fark ettim. 12 Eylül öncesi yaşananların bugünkü nesil için bir anlam ifade etmediğini bizzat gözlemledim.

Altını tekrar çiziyorum. Bu bir yönüyle avantajdır, bir yönüyle de dezavantajdır.

Avantajı şu; Kirli ellerin oyununa alet olmamış, birbirine düşmanlık beslemeden yetişmiş pırıl pırıl bir kuşak var şu an ülkemizde… Kardeş kardeşe büyümüşler… Zihinler ve algılar “öteki” kavramıyla kirletilmemiş.

Bunun dezavantajı ise; Eğer bu gençler yaşanabilecek olası kirli oyunlardan zamanında haberdar edilmezler ve kendileriyle sağlıklı bir iletişim kurulamazsa, çok ciddi oyunlara alet olmaları riski de var. Kaldı ki, iletişim teknolojisi alanında yaşanan gelişmeler, olayların yayılma süratini çok artırdı. Eğer devlet zamanında gereken tedbirleri almazsa, nereye gideceği belli olmayan karanlık tablolarla karşılaşmak çok da sürpriz olmaz.

Kim örnek olacak?

Gel de şimdi tam da bu noktada siyasetçilere kızma. Güya 12 Eylül öncesinde yaşananlara şahit olan şimdiki siyasetçilerin son aylarda birbirine karşı üslubu ve tavrı çok mu olumlu? Düşman kampların mensupları gibi birbirine hitap eden siyasetçi örnekleri var karşımızda.

Geçtiğimiz ay TSK açıklamasında yer alan siyasi liderlere yönelik “hain kelimesi” ne kadar ağırsa, Sayın Baykal’ın Sayın Erdoğan için sarf ettiği, “kediye emanet ederim sana emanet etmem” sözü ne kadar çirkinse, Sayın Erdoğan’ın dün Ankara’da yaptığı konuşmada sarf ettiği, "Sayın Baykal; gerçi sana bu kadar vakit ayırmayı kendime zül telakki ediyorum” sözleri de o kadar ölçüsüz ve ağırdır. Doğrusu hiçbirine yakıştıramadım.

Dünkü yazımızda; “CHP kurultayı yaklaştıkça Sayın Erdoğan Sayın Baykal'a yüklenmeyi sürdürdükçe bilin ki, Baykal'ın yeniden CHP'nin başına geçmesi için kendisine destek veriyor demektir. Hesap bu kadar basit...” demişiz. İyi de, siyasi hesaplar uğruna böylesine gerilimli tablolar ortaya koyan siyasetçilerin gençlere sükûnet tavsiye etmesi ne kadar gerçekçi ve ne kadar sağlıklı.

O da kim?

Yazımı, 12 Eylül öncesinin gençler açısından ne kadar algılandığı yansıtan çarpıcı bir anekdotla sonlandırayım. Anlatacaklarım, 3 yıl önce kaleme aldığım bir yazıdan…

“…Üniversitede derslerime tam saniyesinde girerim. Bir prensibin de ötesinde, yıllarca ekranlarda canlı program yapmaktan kaynaklanan bir özellik olmalı bu. Öğrenciler bu hassasiyetimi iyi bilirler. Geçtiğimiz günlerde saat 14.00'te başlayacak bir dersim için anfinin yolunu tuttum. Tam kapının önüne gelmiştim ki, cep telefonumu kapatmak üzereyken telefonum çaldı. Kenan Evren Paşa arıyordu. Anfi kapısında kendisiyle konuşurken derse girişimin bir iki dakika gecikmesi üzerine, öğrenciler bakışlarıyla beni adeta ti'ye aldılar. Bazıları, titizliğime rağmen derse geç girmeme neden olan kişiyi merak ettiler. Bir bakıma mazeretimi beyan etme ve arayan şahsın önemini yansıtma adına Kenan Evren Paşa'ydı demek durumunda kaldım.

Baktım öğrenciler hiç oralı değil. Kim olduğunu anlamadıklarını fark ettim. Ön sıralardaki bazı öğrencilere, Kenan Evren'i biliyor musunuz diye sordum. Hayır dediler. Şaka yapıyorlar sandım. Elime tebeşir aldım ve tahtaya Kenan Evren yazdım. Ardından tüm anfiye dönerek, ''Çocuklar bu kişinin kim olduğunu bilen var mı'' diye sordum. O sırada 58 kişinin olduğu ve üniversitenin birinci sınıfında okuyan öğrencilerin bunduğu anfide hiç kimsenin Kenan Evren'i tanımadığını gördüm. Öğrencilerden sadece bir ikisi, ''Hocam, ismi biraz tanıdık geliyor ama'' dediler. Bu yıl üniversite birinci sınıfta okuyanların çoğu 1987 – 88 doğumlu. Yani, Kenan Evren Cumhurbaşkanlığı'ndan ayrıldığında kundaktaydı hepsi…”

3 yıl önceki yazıdaki satırlar böyle… Darbenin liderini bile hatırlamayan bir gençliğe “aman 12 Eylül’e benzemesin” demek ne kadar anlamlı…

Bu gençleri oyunlara alet olmaktan kurtarma konusunda devlete ve sağduyu sahibi yetişkinlere çok büyük sorumluluk düşüyor. Çünkü onlar bu filmi izlemediler.

Küçük siyasi hesapları bırakın da, ülkeye sahip çıkın. Yoksa herkes zararlı çıkacak.

www.osmanozsoy.com


Osman Özsay

 

Ak_Kelebek isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi