![]() |
#1 |
![]() Bu kez Fazıl Say'a mektup var
Tiyatro sanatçısı Tuncay Özinel, Piyanist Fazıl Say'ın mektubuna cevap verdi. Piyanist Fazıl Say'ın CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'a yazdığı mektupla başlayan polemik sürüyor. Polemiğe, Tiyatro Sanatçısı Tuncay Özinel de katıldı. Özinel, Fazıl Say'a bir mektup yazdı ve bakın ne dedi: "Baykal’a yazdığınız mektubu okudum. Elbette ki sanatçılığınız kadar dünya görüşünüze ve dik duruşunuza karşı sevgim ve saygım var. Ama her şeyi Baykal’a yükleme kolaylığınızı anlamakta zorluk çektim doğrusu. Çünkü bu davranış yıllardır aydınlarımızdan gelmekte ve CHP’yi de muhalefetin yıpratamadığı kadar yıpratmaktadır. Artık aydınlarımızın ve sanatçılarımızın özeleştiri yapma zamanı gelmedi mi dersiniz? Ben 1968 kuşağıyım. 1968 yılında Nazım Hikmet’in YOLCU isimli oyununu ilk kez sahnelemiş ve ODTÜ festivalde oynamıştık. Sizler bilmezsiniz o dönemlerde devrimci oyunlardan sonra “BAĞIMSIZ TÜRKİYE” diye slogan atılırdı. İşte o gün oyundan sonra yine sloganlar atılmıştı ve en önde de DENİZ GEZMİŞ ve arkadaşları vardı. Daha sonra beş yıl süre ile kurduğum Deneme sahnesinde çeşitli oyunlar sergileyip hep gece kondu semtlerine ve Hapishanelere oyunlar götürdük. 12 Mart muhtırası verildiği gün Benim İstanbul’da Bugün isimli oyunum sahneleniyor ve içeride Otosan işçileri Bağımsız Türkiye diye slogan atarken Kadıköy Halk eğitim Merkezinden gitmek zorunda kaldık. İşte bu sıralarda tanıştığım Tadanz Majda isimli Polonyalı Türkolog oyunlarımı izledi ve bana Polonya’da tiyatro bursu sağladı. Ve 1973 yılında Polonya’ya gitmek üzere Almanya’ya gittim. Bu ilk yurt dışına çıkışım idi. Orada şöyle düşündüm Polonya’da tiyatro eğitimi aldıktan sonra dünyanın her yerinde oyun sahneleyebilir oynayabilirdim. Ama ben salt kendi ülkemde kendi halkıma tiyatro yapmak istiyordum. Bu nedenle bursu almayıp yurduma döndüm. Ve o gün bugündür de hep halkın yanında, halktan yana oyunlar sahneliyorum. Çünkü sanatçının halkın sözcüsü olduğuna inanıyorum hep. Bu duruşumu yine 68’li yıllarda bir dostun (Diyelim) tavrına borçluyum. O dönemlerde Nazım Hikmet’in kitapları zor bulunurdu. Bizler de her hafta bir evde toplanır Nazım’ın şiirlerini okur sohbet ederdik. Nişantaşı’ndaki bir dostun evinde toplanmıştık. Şöyle dedi heyecanla “Bir gün halkımıza balkonlarımızdan kırmızı karanfiller atacağız.” Bu söz beynime bir yumruk gibi indi. Ben babasız ve annesi de işçi olan bir çocuktum. Halktım yani. O günden sonra onları balkonlarında bırakarak ben sokağa indim. Benim yerim sokaktı,halkın yanıydı yani. Sanrım anlatmak istediğimi anladınız. Yıllardır aydınlarımızın büyük çoğunluğu balkonlarında. Buna ben ittihadı terakki’nin devamı diye bakıyorum. Çünkü İttihadı Terakki bir burjuva sosyalizmi idi ve asla halka hiç yansımadı. Seksenli yıllardı Aksaray’daki tiyatroma Cihat Tamer oyun izlemeye gelmişti. Antrakta sohbet ediyorduk. Oyun aradığımı söyledim. Cihat çok şaşırdı. “Oyundan bol ne var “ dedi. Söze katılan birlikte oynadığımız Halit Akçatepe “ Beni dinlemiyor. Yüzlerce vodvil var. Ben burada onu Aksaray’ın Gazanfer Özcan’ı yaparım” dedi. Ben Gazanfer Özcan değil halkın sanatçısı olmak onların sorunlarını irdelemek istiyordum. Gelgelelim ne beş yıl süre ile perde açtığımız Aksaray’daki tiyatroma daha doğrusu 29. yılı tamamladığım onca oyun sergilediğim tiyatroma ancak geçtiğimiz yıl YÜZLEŞME isimli oyunum çok ses getirince aydınlarımızın o da bir kısmı ve eleştirmenler teşrif ettiler. Onun dışında biz halk sanatçısıyız ya.. Balkonlarından öylece aşağıya bakıp durdular. Bunun en güzel örneğini bu sezon yaşadık. Bu dönemde kolay kolay kimsenin oynamaya cesaret edemeyeceği HIRSIZİSTAN isimli oyunumuza davet ettiğimiz eleştirmen ve aydınlardan hiçbiri katılmadı. Bizi yine yalnız bıraktılar. Sanatın önemini örnek göstermek gerektiğinde (Nitekim geçenlerde TV’de genç bakış programında sanatçı arkadaşlarım da) “ Yıkılan Almanya’da ilk yapılan binalar tiyatro opera binalarıdır diye örnek gösteriliyor. Oysa ne kadar yanlış Almanya bu örneği Atatürk ve arkadaşlarından almış. Kurtuluş savaşından çıkmış yoksul ülkemizde ilk yapılan binalar tiyatro binalarıdır. Bu gün hala en iyi tekniğe sahip K:H.E.M sahnesinde Atatürk planlarda kendi eliyle düzeltmeler yapmıştır. Kendimize bakmadan,özeleştiri yapmadan Sayın Baykal’ı suçlamak en kolay yol diye düşünüyorum. Önce aydınlar balkonlarından insinler diye düşünüyorum. Sonra yarı aydınlar . Sonra da kadrolar. Örneğin bana Beşiktaş belediye başkanı şöyle dedi : “Sanata tabi değer veriyorum. Berlin filarmoni orkestrasını getirdim.” O an aklıma bir zamanlar Çin’de Mao’nun Beethoven’in plaklarını kırması geldi. O dönemlerde çok tartışmıştık. Sonra şu karara vardık. Sanat evrenseldir. Ama önce ulusal olmalıdır. Bu gün Çin dünyanın en önemli ülkesi olma yolunda. ABD’nin tek korkusu. Eğer gerçekten bu toplumu düşünüyorsak. Çocuklarımızın geleceğini de . Boş suçlamalardan vazgeçip hep birlikte CHP çatısı altında birleşerek bir sanat hareketi başlatmalı ve halkın içine .ta içine girmeliyiz. Deniz Baykal’a gelince bu kadroları bu kadar toparlayabildiği için çok başarılı bence. Elbette o da zamanı gelince nöbeti devredecek. Ama önce biz kendi üstümüze düşeni yapalım derim." Tuncay Özinel
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|