|
![]() |
#1 | |
![]() Alıntı:
Siz neden açıkça ne istediğinizi nasıl olması gerektiğini yazmıyorsunuz ! Yazın altını çizin bizde Müslümanların durumu ile Türkiye'nin durumunu izah edelim ! Basına yansımayanlar bizim şikayetimizdi ! Bizden çalmaya başladığınızı düşüneceğiz !
![]() |
||
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Toplumun genel ahlak seviyesini değiştirecek tutumlar bertaraf edilmelidir elbette. Şimdi misal bi kadın baştan aşağı çıplak gezse belki ferdi bir bunalım, bir cinnet sözkonusu olur da toplumsal mânâda onun önüne geçilir, genel ahlak seviyesini düşürmez. Fakat inceden inceden kadınların bazı mahrem kısımlarını açması ve toplumun buna zamanla alışması, ahlak seviyesini dibe indirir. Düşünün 100 sene önce nasıldı şimdi nasıl. Türkiyenin sahil bölgelerinde tanga ile gezen kadınlar, buna aldırış etmeyen erkekler vs. Şimdi erkekte bir nefs hakikati var. Kadın açarsa mahrem bölgelerini erkeğin "günah işlememe" "nefsine uymama" özgürlüğüne müdahale etmiş olur. Apaçık günaha davet yani. Haberde bazı kısımlar abartılmış orası belli. Fakat kadınların da bu konuda hassas olmaları gerekir. Örtünmek; kadına şahsiyet giydirmek demektir. Örtülü olmayan, bütün vücud hatlarını ortaya sermiş bir kadına bakış açısı sadece cinsel beden olurken, örtülü bir kadına bir ürperti ile bakarız. Aklımıza nefsi herhangi bir hadise gelmez. NFK'in "Aynadaki Yalan" romanından bir bölüm aktarayım alta.
-************** Adına yüksek sosyete dedikleri bir toplantıda genç şair konuşuyor: -Bütün sır örtüde Kadın soyundukça vazıhlaşıyor (manası anlaşılıyor) , böyle olunca da mana peçesi düşmüş bir şiir gibi basitleşiyor, yavanlaşıyor, çirkinleşiyor Kadınlı erkekli bir kahkahadır koptu. Mini etekli bir kız haykırdı: -Paradoks! Buna paradoks derler! Genç şair acı acı güldü: - Size, üniversiteli sayın bayan, içinde yaşadığınız dünya, fikre fikirle karşılık vermeyi öğretmiyor da teker kelimelik klişeler belletiyor. Kutudan fiş çekercesine her fikrin tek kelimelik yaftasını çıkarıyorsunuz, o kadar Sonra da saçma yerine (paradoks) demekle, hastalığı teşhis etmiş bir doktor edasına bürünüyorsunuz! Bu defa kahkahalar daha sert patladı. Genç şair devam etti: - Bütün sır örtüde Örtü, kadının manasına, aranması, bulunması, erişilmesi lazım bir derinlik veriyor. O manayı zorlaştırıyor, giriftleştiriyor, kıymetlendiriyor. İdealİdeal işte budur. Aranması, bulunması, erişilmesi gereken gaye… Kadın vücuduyla idealden bir çizgidir. Ve mutlaka perde arkasında, göz ufkunun gerisinde el uzanır uzanmaz tutulamayacak bir noktada olmalıdır. Bir ses yükseldi: -Sen, yobazların savunduğu şeylerin mükemmel bir avukatı olabilirsin! -Ben, yobaz dediklerinizin gerçeklerine tamamıyla inanıyorum! Sahte olmayan, her şeyin hesabını veren tek dünya onlarındır. Bu gerçeklerin kıymetini de estetik planda göstermeye çalışıyorum. Kahkahalar kasırgalaştı. Mini etekli kız atıldı: -Şimdi ben çarşafa girecek, sadece iki gözüm ve burnumu dışarıda bırakacak olursam sizin için ideal kadın mı olurum? -Dinin kadın vücudunda mahrem nokta olarak görünmesini yasakladığı yerler, kadında büyük mananın sınır çizgilerinden başlar. Erkeğin hayali bu çizgilerin ötesindedir ve onlar muhafazalı olduğu nispette çekicidir. Genç şair sesini yükseltti: -Siz, bütün ilericiler, kadını kurtarmak ve nadide bir yemiş gibi ortaya koymak isterken onu, en aziz mana ve tesiriyle öldürüyorsunuz! Kadını yok ettiğini sandığınız dine karşı onu katil elinden kurtarırcasına kapıp, kasap çengellerinde kuyruğu fiyonklu bir ceset haline getiren, yani gerçekten yok eden sizsiniz! Sonra dönüp, gözlerini mini etekli kıza dikti: -Siz diz kapaklarınızdan birer karış yukarısına açık vücudunuzda mahrem nokta tanımadığınızı ilan ederken, diz kapaklarınızdan yukarısına ait bütün tesirinizi kaybettiğinizin farkında mısınız? Erkeğin hasret ve kıymet hükmünü öldürerek mi kıymetleneceksiniz? Siz, vücudunuzun neresini açarsanız, o noktayı kesip atmış gibi kaybediyorsunuz! * * * İlerici kızlar ve arkadaşları, genç şaire bir oyun oynamaya karar verdiler. Baş rolü de mini etekli kıza ısmarladılar. Mini etekli kız, yüzündeki koyu makyaj sıvasını silip attı. Başına sımsıkı bir türban sardı ve uzun etekli bir elbiseye büründü. Kendi gerçek şekline dönen kız tanınmaz hale gelmişti; onu bir partide, tesadüfen evde bulunan terzi işçisi diye genç şaire takdim ettiler: -Sizi tanıyacak gibiyim. Siz, şu bizim ileri, ilerici, İngiliz Filolojisi öğrencisi mini etek Kahkahalar boşandı: -Ayol, o birazdan gelecek, nerdeyse damlar Ufak bir benzerlikten ibaret Kız, mahcup mahcup, müsaade alıp çıktı ve beş dakika sonra her zamanki kılığı içinde döndü. Alkış, kahkaha, kıyamet Genç şair afallamıştı. Kısa bir zaman sonra, örtülü kılığıyla, genç şairin yoluna çıkıp, verdiği randevuyu kabul eden kız, Eyüp sırtlarında, Çamlıca tepelerinde ve Boğaziçinde birkaç gün süren masum gezintilerden sonra, onu kolundan yakaladığı gibi, arkadaşlarının muhitine götürdü ve herkesin hayret nazarı önünde haykırdı: -Bu adamı gülünç düşürmek için oynadığımız oyuna son veriyorum! Ben bu adamın kendisine olduğu kadar, fikirlerine de tutuldum! Artık bu kılıktan çıkmayacağım! Evlenme dairesinde, sımsıkı örtülü kızla yanındaki genç şairin arkasında bir sürü mini etekli ve favorili tipler Biri, öbürüne fısıldıyor: -Bütün sır örtüde Ve içinden inanarak söylediği bu söze, dışından inanmadığını gösteren bir eda ile sırıtıyor (1967) Necip Fazıl KISAKÜREK |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Bir de şu var:
Mini Etek / Hikâyelerim'den Miralay mütekaidi 87’lik Hasan Sabri Beyefendi, torunu 25’lik Birsen’in suratına kezzap döküp yüzünü hurdehaş ve gözlerini kör etme suçundan Ağır Ceza Mahkemesi huzurundadır: Reis sordu: -Müdafaanız, hazır mı ? -Değil, Reis Bey! -Müdafaa yapmayacak mısınız ? -Kanunun suç saydığı hareketimi bu vasfından kurtarmak için ne söyleyebilirim? -Sizi bu harekete zorlayan sebeplerin neler olduğunu söyleyebilirsiniz! -Ne çıkar, Reis Beyefendi; bunlar mahkemece kabul edilebilir şeyler olmadıktan sonra ?... -Hafifletici sebepler olabilir. -Böyle bir gayret, bana yöneltilen suçu kabul etmemek olur. Bense onun cürüm değil fazilet olduğunu iddiasındayım. Kendimi müdafaaya nasıl tenezzül edebilirim ? -Müdafaanız bu kadar mı? -Hepsi bu kadar … Avukat parmağını kaldırıp yerinden fırladı: -Muhterem başkanım! Sanık, yaşadığı ruh haleti bakımından nefsini savunmak istemiyorsa, bu nokta, belki masumiyetinin ayrı bir delilidir. Bu hal, mahkemeyi hissiz bir karara götürmekte amil olamaz. Sanığın, hadiseden birkaç ay evvel torununa yazdığı bir mektubu ele geçirmiş bulunuyoruz. Müsaade ederseniz okunsun ve müdafaaların en parlağı halinde dosyaya konulsun… Mahkeme başkanı, kendisine uzatılan mektubu alıp bir göz attı, sağında ve solundaki üyelerle küçük bir fısıltıdan sonra mektubu zabıt kâtibine verdi: -Okunsun! Zabıt Kâtibi, virgül ve nokta tanımayan donuk bir tekerleme ile okuyor: -Torunum Birsen !... İşte, felaket senin isminden başlıyor. 50’lik annenin adı Jale, 75’lik anneanneninki de Fatma… Bak, anneannenden sana kadar gelen iç nesil birbirinden, isimlerine kadar ne keskin ifadelerle ayrılıyor, ben 87 yıllık hayatımda, belki modası geçmiş bir örnek şeklinde feraceyi, sonra hayatın malı olarak kapalı çarşafı, derken açık robu, peşinden “ Tango-çarşaf” dedikleri kılığı gördüm. Arkasından manto, tam açık Avrupalı robu, gittikçe kısalan etek, mayo, bikini-mayo ve nihayet mini etek… Bu sonuncusu, benim gördüklerimi görene ve inandıklarıma inanana ölüm darbesi kadar ağır gelmeliydi. Sabahlara kadar ellerimi açıp Allaha “ canımı al ve bu manzarayı bana gösterme “ diye ettiğim dua kabul edilmedi. Ölemedim! Evet, anneannenden başlayıp yine onda devam eden kapalı, açık ve tango-çarşaf, annende büsbütün açık kostüme ve sende mini-eteğe kadar ulaştı. Muazzam terakki… Çizgileri bu derecede keskin hiçbir terakki grafiği gösterilemez. Anneanneni, birici dünya harbi mütareke yıllarında, cephe dönüşü tango-çarşaf içinde gören ve tokatlayan ben, annendeki açık roba, ancak, arkasındaki nesillerin getirmeye başladığı felaket yüzünden tahammül edebildim. Ama sende her şey değişti. 87 yaşında, senin getirdiğin son örnekledir ki, öküz arabasından otomobile ve (jet) uçağına kadar neslimin zaman çerçevesine sığdığını gördüğüm korkunç inkılâpların manasını sezer gibi oldum. Dünya ve insanlık, sonsuz bir mesafe hattı üzerinde, fezanın dipsiz bir noktasına doğru kaymakta ve ruh, ahlak, din, edep gibi mefhumları, gittikçe küçülen ve sönen yıldızlar gibi gerilerde bırakmaktadır. Felsefe tahsili gören senin, ne demek istediğimi anlayacağın ümidi içinde, dili 5- 10 kelimelik bir kurbağa lûgatçesine indirilmiş, dimağî cihazı iptal, hazım cihazıyla tenasül cihazı ise ihya edilmiş bir “kuşak” tan geldiğine göre hiçbir şey anlayamayacağın korkusunu da içimde taşıyorum. Her neyse !.. Beni anlamaktan ziyade kararımı bilmen yeter! Ben bu devirde en sönük bir kıvılcım taşıyan bir babanın bile takdir edebileceği hakikat olarak, kız evlada sahip olmayı, kanser illerinden daha felaketli görüyorum! Kız evlat sahibi olanlar, varsın, başlarına toprak çalsın! Ben bu felaketi annende biraz, sendeyse yüzde yüz tattım. Ne yapayım ki, hem annende, hem de sende, kız evlat sahibi olmak nasibimi değiştirebilmek elimden gelemezdi. Öyle bir hengame ki, bu küfür devrinde kız evlatlarını diri diri gömen ve mukaddes dinimizle cinayetleri durdurulan babalara şimdi sorabilirsiniz : “ İşlediğiniz korkunç cinayetlere 14 asır sonra özür biçecek bir devir gelebileceğini tahmin edebilir miydiniz? “ Dinimizde yeri olmayan böyle bir özrü, günahların en büyüğü olduğunu bile bile kabullenmekte ve din gayesi yolunda kullanmakta, bilmem affı kabil bir nokta var mıdır ? Yoktur ! İnsanı bu çapta alçak bir özrün yanına kadar getiren kötülük şartlarından Allah’a sığınmaktan başka yapılacak şey mevcut değildir. Ama ben bunu da tam yapamadım ve tesellimi bulamadım. Bu halleri görmemem için gözlerime toprak dolmalıydı; o da olmuyordu. Allah bu manzarayı seyretmeye beni mahkûm etmişti. Ne senin sürdüğün, ne de annenin sürdüğü iğrenç hayat üzerinde durmaya değer ! Ne annenin içkisi ve kumarı, ne senin “ Ye-Ye”ciliğin ve esrarkeşliğin bana fazla bir acı verebilir. Şu, suratınızda tek rikkat ve merhamet çizgisi bırakmayan inkâr ve ihtilaç halinizi, ruhi sefalet ve şenaat hayatınızı örnekleştirmek, içtimaileştirmek gayretinizdir ki, taşıdığı sosyal mana bakımından beni çıldırtıyor! Bu işin temsilcisi mini etektir; ve yarım asırdır yukarıya doğru çekile çekile bayraklaştırmak istediği manaya doğru yükselen örtü, nihayet mini etekle gayesine varmıştır. Her kadını her erkeğin malı kabul edici sosyal bir vitrin…Ayrıca bu vitrinde, kadın vücuduna ait hiçbir mahrem nokta tanımamak gibi bir sosyal ölçü.. Beni kıvrandıran, inleten nokta, mini etekte her şeyin içtimai bir manaya gittiği, cemiyet meydanında aleni bir kıymet hükmüne misal olduğu ve ferdi sınırı aştığıdır. Eğer sen, anadan doğma çıplaklar diyarına gitsen ve onlardan olsan, bu kadar acı duymazdım. Bu şekilde sen, batan bir cemiyette batış sebebini heykelleştiren örnek tiplerden oluyorsun demektir ve bütün felaket, işte körüklediğin bu içtimai mana üzerindedir. Kanımdan böyle bir son örnek fışkırdığını göre göre ölümü bekleyemem ! Sana, her şey bir tarafa, sadece eteklerini diz kapaklarından aşağıya indirmeni ve öbür günahlarını, günah olduklarını bilerek ve biraz utanarak işlemeni, hiç değilse gizlemeyi bilmeni ihtar ederim ! Mini etek, günah utancını atmanın ve gizliliği kaldırmanın sembolü olmuştur ki, diz kapaklarının üstünde açtığı dört parmak mahrem yere karşılık ruhlarda yırttığı ve kanattığı mıntıka bakımından belaların en büyüğü makamındadır. Ben her an bu manayı torunumun diz kapakları üstünde bir nişan gibi seyrederek yaşayamam ! Hiç değilse onu yaşatmam ve neslimi kuruturum. Beni anlayacaksan anla ve şu pek basit işi kabul et! Eteklerini diz kapaklarından bir iki parmak olsun, aşağıya indir ki, ben nefes alabileyim, nefes aldığımı hissedebileyim…” Miralay mütekaidi, 87’lik Hasan Sabri Beyefendi birden doğrularak haykırdı: -Ve suratına kezzap döküp eve mıhlanmaya mecbur ettim kahpeyi… Siz de beni zindana mıhlayın ki, bu cemiyeti seyretmekten kurtulmuş olayım… ( 1967 ) HİKAYELERİM'DEN - NFK |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Komik bir haber... Buna laikler bile güler...
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|