06-17-2008, 02:17 | #1 |
Bu savunmadan sonra, Başsavcı istifa edip evine dönmeli..
AKParti, ikinci savunmayı da verdi.. İkinci savunmada da, Başsavcı’nın ne kadar hukuk dışı isnatlarda bulunduğunu açıkça gösteren iddialı bölümler var. Birincisi, şu YARSAV ile ilgili bölüm.. Meğer, AKParti aleyhinde delil olarak gösterilen belge(!)lerden birisinin arkasında YARSAV Yönetim Kurulu imzası varmış! Hakim ve savcıların kurduğu bir dernek, işi gücü bırakmış, bir siyasi partinin kapatılması için delil topluyor ve Başsavcı’ya gönderiyor! Hayli eğlenceli bir iş olmalı.. Derneğin Başkanı Faruk Bey de, bu güzel çalışmayı mutlaka izah edecektir sanıyorum. Evrak karışmış olabilir.. Yanlış kağıt kullanılmış olabilir.. Takıyye yapılmış olabilir.. Suçüstü olmuş olabilirler.. vs. vs. Nasıl olsa, AKParti’nin kapatılması hukuken mümkün de, YARSAV’ın kapatılması hukuken mümkün değil. Onlar bildiklerini okuyabilir, keyiflerine göre her istediklerini yapabilirler!.. Şaka söylüyorum zannetmeyin, AKParti’nin savunmasında da aynı gerçek dile getirilmiş: “Birliğimizi kapatma hükmü taşıyan taslak her şeye rağmen kanunlaştığı takdirde yasal haklarımız kullanılacak, Anayasa’nın 90/son maddesi uyarınca tüzel kişiliğimiz devam edecektir” şeklindeki YARSAV’ın açıklaması hatırlatılmış ve AKParti’nin kapatılması davası ile kıyaslanıp, aradaki tezat dile getirilmiş. Öyle ya; YARSAV diyor ki, Anayasa 90. madde karşısında, birliğimizin kapatılmasını gerektiren kanun çıksa bile, bizim tüzel kişiliğimiz yine devam edecek! Ne güzel iş bu.. Kanunu bile takmıyorlar.. “Böyle bir kanun çıkarılırsa, iptal için dava açılır” demeye bile tenezzül etmeyip, o.. “Otomatikman, kanunu hiçe sayar, biz tüzel kişiliğimizi sürdürürüz” diyorlar. Ah, aynı cesareti AKParti de bir gösterebilse.. Örneğin, “Anayasa Mahkemesi kapatma kararı verse bile, biz tüzel kişiliğimizi sürdürürüz” diye, benzer bir meydan okumayı muhataplarına bir yöneltebilse.. Bakalım bu kadar kolay mı yürüyecek o işler.. YARSAVbile o meydan okumayı yapabiliyorsa, iktidardaki parti benzerini haydi haydi yapabilir.. Nasıl olsa, Anayasa Mahkemesi’nin 11 üyesi gelip, partinin kapısına kilit vuracak değil ya.. Kim yapacak o işi? Kararı Mahkeme verecek, uygulamayı da İçişleri Bakanı’na bağlı memurlar yapacak. YARSAV NASIL DİYORSA Kİ; “Kapatılsak bile devam ederiz..” AK Parti de, bakanlığa bağlı memurlara; “Mahkeme karar verse de, AİHS ilkeleri gereği partimizin kapısına kilit vurulamaz. Siz de bir işlem yapmayacaksınız” dese, iş kolaylaşacak.. Bakalım o zaman, el mi yaman, bey mi yaman; anlaşılacak.. Hayır! Kanunlara aykırı tavır geliştirmiyorum. YARSAV’ın yaptığına karşılık, bu ülkede bir şey yapılamıyorsa, benzerinin de AKParti tarafından yapılmasını öneriyorum. Yanlış ise, YARSAV’ın yaptığı da yanlış. YARSAV’ın yaptığı doğru ise, benim önerim de doğru! Dün Anayasa Mahkemesi’ne sunulan esas hakkındaki savunmanın bir başka özelliği ise, Başsavcı’nın delillerinin çok amatörce hazırlandığını ortaya koyması.. Delillerin büyük çoğunluğunun “google”da yapılan arama sonrasında çıktıları alınarak Mahkeme’ye sunulduğu gerçeğinin ispatlanması, bence Başsavcı’nın o an istifasını gerektirecek kadar önemli bir karşı çıkış.. Öyle ya; yıllardır söylenip duruluyor, “Yargıtay Başsavcılığı, her parti hakkında dosya tutar. Delilleri dosyaya koyar. Sonra bunlar birikip, odak olma noktasına gelindiğinde dava açılır.. Sanmayın ki siz, bu iddianame sadece şu anki Başsavcı tarafından hazırlandı. O deliller, zaten dosyada idi..” Siz bu lafları benim külahıma anlatın.. İşte, AKParti’nin savunması gösteriyor ki; partinin Başsavcılık’taki dosyasında, aslında hiçbir delil yokmuş. Başsavcı önce “kapatma davası açmayı” kararlaştırmış. Sonra da delilleri toplamaya başlamış! Yani önce sanıkların idamına karar verilmiş, sonra da şahitlerin dinlenmesine... Tam İstiklâl Mahkemeleri örneğinde olduğu gibi. Benim dikkatimi çeken bir başka somut skandal da, “hastalar için ibadet mekânı” ile ilgili iddiaya verilen cevap.. Başsavcı; hastalara, hastane ortamında ibadet mekânı sağlanması ile ilgili düzenlemenin, AKParti döneminde yapıldığını sanarak, onu da laiklik karşıtı eylemlere örnek olarak sunmuş. Dün verilen savunmada, o yönetmeliğin 1998 tarihli olduğu belirtiliyor ki; ben Başsavcı’nın yerinde olsam, bu gerçeğin ortaya çıkmasından sonra, artık 1 dakika dahi o makamda oturmam, derhal istifamı basar, evime gider, insan yüzüne çıkmazdım. O kadar iddialı, o kadar kendinden emin bir iddianame, kim derdi ki, bu kadar boş çıkacak?.. Diyeceksiniz ki; “Boş olup olmadığına Anayasa Mahkemesi karar verecek.. Doğru ya.. O da boş bir karar ile “kapattım” derse, ne yapılacak ki?.. Ali KARAHASANOĞLU / VAKİT 17/06/2008
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|