ALmi´ Nickli Üyeden Alıntı
Saadet Lideri Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, İsrail saldırısıyla ilgili çok sayıda soru işaretleri bulunduğunu belirterek, hükümete seslendi:
Parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendiren Saadet Lideri Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, Mavi Marmara gemisine yapılan saldırı karşısında milletin tek vücut olarak ölçülü bir şekilde tepkisini gösterdiğini söyledi.
Mavi Marmara turnusol kağıdı
Mavi Marmara katliamının turnusol kağıdı olduğunu dile getiren Kurtulmuş, "Bu katliama göstermiş olduğu tepkiler nedeniyle insanlık alemi neredeyse ikiye ayrılmıştır. Bir tarafta, haktan, hukuktan, adaletten ve insanlıktan yana olan çok büyük bir insanlık cephesi oluşmuş, diğer tarafta, hâlâ İsrail`in yaptığı bu büyük vahşeti, görmezden gelen veya meşru görmeye çalışan çok az sayıda bir zulüm cephesi ortaya çıkmıştır. Milletimiz bütünüyle, hakkaniyet cephesi içinde yer almıştır" diye konuştu.
Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, iktidar muhalefetin Tevrat`tan alıntılar ve İngilizce cümleler üzerinde yapmaya başladığı atışmaları, seviyesiz ve anlamsız bularak, "Türkiye`nin böylesine zor bir süreçte geldiği noktada, eğer illa bir kutsal kitaptan ve metinden alıntı yapılacaksa, bizim kutsal metinlerimizden alıntı yapmak herhalde çok daha doğru olurdu" diye konuştu.
Parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendiren Kurtulmuş, Mavi Marmara gemisine yapılan saldırı karşısında milletin tek vücut olarak ölçülü bir şekilde tepkisini gösterdiğini söyleyerek, "Toplumun çok farklı kesimleri tek yumruk halinde, tepkisini ortaya koymuştur. Bu her türlü övgünün üstündedir" dedi.
Millete teşekkür
Bu protestonun en yüksek seviyeye 5 Haziran`da Çağlayan`daki Saadet Partisi mitinginde ulaştığını söyleyen Kurtulmuş, 300`e yakın farklı görüşteki sivil toplum kuruluşunun bu mitinge destek verdiğini kaydetti. Kurtulmuş, "Mavi Marmara katliamı bir turnusal kağıdı olmuş, bu katlima karşı göstermiş olduğu tepkiler nedeniyle insanlık alemi neredeyse ikiye ayrılmıştır. Bir tarafta, haktan, hukuktan, adaletten ve insanlıktan yana olan çok büyük bir hakkaniyet ve insanlık cephesi oluşmuş. Diğer tarafta, hâlâ İsrail`in yaptığı bu büyük vahşeti, görmezden gelen veya meşru görmeye çalışan çok az sayıda bir zulüm cephesi ortaya çıkmıştır. Milletimiz bütünüyle, hakkaniyet cephesi içinde yer almıştır" diye konuştu.
Mavi Marmara saldırısının kıyamete kadar asla unutulmayacağını söyleyen Kurtulmuş, yaralıların tedavisinde ortaya çıkan bazı ilginçliklere dikkat çekerek, "İsrailliler, ilk defa bazı mermileri bu insanlık dışı saldırıda kullanmıştır. Adli Tıp Kurumu başkanının ortaya koyduğu görüşler, manidardır. Hiç görülmemiş ve enteresan yaralar tespit edilmiştir. Bunların BM araştırma komisyonu tarafından, araştırılması zaruridir" dedi.
İktidar ve muhalefete uyarı
Sıcak günlerin geride kaldığını bundan sonra izlenecek stratejinin aklıselimle ve soğuk kanlıkla belirlenmesi gerektiğini vurgulayan Kurtulmuş, bu yapılırken saldırının iç politika malzemesi haline getirilmemesi gerektiği uyarısında bulundu. "Bu konuyla ilgili, Türkiye`nin hataları ve ihmalleri var mıdır? Bundan sonra ne yapılmalıdır? İsrail`e karşı sıfır hata ile politika nasıl geliştirilir?" sorularına cevap aranması gerektiğini belirten Kurtulmuş, iktidar ve muhalefeti şöyle uyardı: "Ne iktidar partisi, Mavi Marmara katliamından kendisine toplumsal destek devşirmeye çalışsın. Ne de bu konuyu, iç politik tartışmanın malzemesi haline getirmesin"
Ne yapmalı?
Bundan sonra yapılacaklar hakkında detaylı açıklamalarda bulunan Kurtulmuş, öncelikle gemilerin Aştod Limanı`na götürüldükten sonra yaralıların ve şehitlerin kısa bir süre içinde Türkiye`ye getirilmesi konusundaki açıklama ve çabaları nedeniyle Başbakan ve hükümete teşekkür etti.
Kurtulmuş, ancak süreçte yapılan açıklamalar ve izlenen politikalarda cevap bekleyen hususları ise şöyle özetledi:
*İsrail limanında tutulan yardım filosundaki gemiler, hâlâ niçin orada tutulmaktadır? Türkiye`nin gücü, bu gemileri en azından üçüncü bir ülkenin limanına çekmeye yetmemekte midir?
* Başbakan yardımcısının olay anında bütün dünya sıcak bir tepki vermesi beklerken `Hiç kimse bizden savaş beklemesin` diye açıklama yapıp `İsrail ile olan var olan üç askeri tatbikatın durdurulduğunu` duyurması, Savunma Bakanın `Askeri anlaşmaların iptalinin kendi elinde olmadığı`, Dışişleri Bakanlığı`nın bu yönde bir talep gelmediği şeklindeki çok farklı görüşlerin ne manaya geldiğini hükümet net bir şekilde açıklamalıdır. Neden üç değerli hükümet üyesi arasında bu kadar büyük çelişki vardır?
*Savunma Bakanı Sayın Gönül `İsrail ile askeri anlaşmaların sayısı ne kadar? ` sorusuna `Çok, sayısız` cevabı ne manaya geliyor? Bu anlaşmaların, sayısı kaçtır, kapsamı ne kadardır, hangi hükümet zamanında imzalanmıştır, ne kadar süre geçerlidir?
*2008`deki Gazze katliamından sonra askeri tatbikatların iptal edildiği duyurulmuştu. Bu üç askeri tatbikat anlaşması ne zaman imzalanmıştır?
* `Bundan sonraki ilişkilerimizin seyri İsrail`in tavrına bağlıdır` açıklaması yapıldı. İsrail`in hem fiziki, hem de askeri ve siyasi tavrı ortada. İsrail`in tavrı ortada iken böyle bir açıklamanın diplomatik izahı nedir?
* Mavi Marmara`ya saldırıyı uydudan izledik. İsrail`in ilk tacizinden fiziki müdahale yaptığı ana kadar 5-6 saatlik süre geçmiştir. Bu süre içinde, gemide bulunan insanların imdat çığlıklarına karşı, Türkiye`den hiçbir yetkiliden ses çıkmamıştır. Acaba İsrail`in bu kadar büyük katliam yapacağı tahmin edilmiyor muydu? Yoksa bir ihmal mi var?
*Bu 6 saatlik sürede dünyada ve Türkiye`de protestolar başlamışken, en sıcak saatlerde Türkiye`nin uluslar arası alanda hiçbir diplomatik çabayı yapmadan beklemiş olması kabul edilebilir bir duyarlılık mıdır?
*Katliam sonrası Sayın Başbakan Yardımcısının somut diplomatik çıkış yapması beklenirken `Hiç kimse İsrail ile savaş ilan etmemizi beklemesin` açıklamasının izahı nedir?
*İsrail`in Ankara büyükelçisinin Persona non grata ilan edilmesi çağrımıza karşı hükümetten `Bekara karı boşamak kolaydır` lafının söylenmiş olmasını anlayabilmiş değiliz. Türkiye ile İsrail, evli değildir. Türkiye ile İsrail arasında, 28 Şubat`ta derinleştirilen gayri meşru bir ilişki vardır. Ve bu ilişki artık, bu şekliyle taşınamaz hale gelmiştir.
*Hükümet içinde Başbakan ile Başbakan yardımcısının görüşleri başından beri yüz seksen derece taban tabana zıttır. Merak ettiğimiz şey şu. Gerçekten ikisinin arasında bir siyasi anlaşmazlık veya uyuşmazlık mı vardır? Yoksa bir görev dağılımı mı vardır?
*TBMM`de İsrail`e karşı askeri ve ekonomik tedbirler alınmalıdır` şeklinde muhalefet milletvekillerinin ortaya koyduğu cümlenin yaklaşık 2 saat boyunca Ak Parti grubunda imzalanmamasının gerçek nedeni nedir?
* Hükümet `İsrail, bölgede tek dostunu kaybetmek üzeredir` ve `Bundan sonraki ilişkilerimizin seyri, İsrail`in tavrına bağlıdır` ifadelerini nasıl izah edeceksiniz?
Alıntıyı bizim Kutsal Kitabımızdan yapın
Son günlerde iktidar ve anamuhalefet partilerinin Tevrat`tan yapılan alıntılar ve İngilizce cümleler üzerinden yaptıkları tartışmaları da eleştiren Kurtulmuş, bu atışmaları `Seviyesiz` ve `Anlamsız polemik` olarak değerlendirdi. Kurtulmuş, "Türkiye`nin böylesine zor bir süreçten geldiği noktada, eğer illa bir kutsal kitaptan ve metinden alıntı yapılacaksa, bizim kutsal metinlerimizden alıntı yapmak herhalde çok daha doğru olurdu" diye konuştu.
"Biz Tevrat`ı ve İngilizce`yi bunu konuşan arkadaşlardan daha iyi biliriz" diyen Kurtulmuş, "Ama mesele, İngilizce ya da Tevrat`tan konuşmak değil, milletin ihtiyaçlarını cevap verecek şekilde Türkçe konuşmaktır" dedi.
Kur`an`da Maide Suresi`ndeki `Bir insanı öldürmek, bütün insanlığı öldürmüş gibidir` ayetin mealini hatırlatan Kurtulmuş, "Bu anlamda baktığınız zaman bizim kutsal kitabımızda ifade edilen bu düstur, İsrail`in bütün insanlığı öldürmüş gibi bir insanlık suçu işlediğini ortaya koymaktadır" dedi.
Yine `Bir kötülük gördüğünüzde onu elinizle düzeltin. Elinizle düzeltemiyorsanız dilinizle düzeltin. Dilinizle de düzeltemiyorsanız içinizden buğz edin` şeklindeki Hadisi Şerife atıfta bulunan Numan Kurtulmuş, "Böylesine büyük bir kötülüğü eliyle düzeltmek konumunda olan hükümetlerdir. Milletimiz, diliyle bunu düzeltmek için bütün tepkisini ortaya koymuştur" dedi.
Mavi Marmara saldırısıyla iki gerçeğin ortaya çıktığını söyleyen Kurtulmuş, ilk defa Türkiye`nin İsrail ile karşı karşıya geldiğini ve son yıllarda izlenen aktif dış politikanın Akdeniz`in soğuk sularına atılmasına neden olduğunu vurguladı.
Kurtulmuş, bundan sonra üç temel meselenin göz önünde bulundurulması gerektiğini dile getirerek, "İçeride milletiyle kaynaşmış tam demokratik bir Türkiye`nin kurulması. Çok taraflı, aktif ve şahsiyetli bir dış politika. Dış politikadaki bu adımı destekleyecek güçlü bir savunma ve ordu" diye konuştu.
CHP`ye OECD tepkisi
İstanbul`da yapılan Asya zirvesinde İsrail`in oybirliği çıkarılacak kınama kararını veto ettiğini hatırlatan Kurtulmuş, "Aylardır söylüyoruz, dilimizde tüy bitti. Türkiye`nin, İsrail`in OECD üyeliğini veto etmesi gerekirdi. Ama maalesef Türkiye`nin onayıyla İsrail`in OECD üyeliği kabul edilmiştir. İsrail`in kendisinden sonra üye olacaklara veto hakkı verilmiştir. Bunun ne manaya geldiği ve pratik uygulamasını, Asya zirvesinde bir kez daha gördük. İsrail, kendisi aleyhine çıkarılmış bir karara mani olmuştur" diye konuştu.
İktidarın İsrail`in OECD üyeliğine evet diyerek tarihi bir vebal altına girdiğini söyleyen Kurtulmuş, "CHP`nin ise şimdiye kadar ilk sözünü önceki gün söylemesi manidardır. Adama demezler mi, Üsküdar`da akşam oldu. Biz günlerdir üyeliğe karşı çıkılması için çaba gösterirken, ana muhalefet partisi neredeydi?" diye konuştu.
İran`a yönelik BM yaptırımlarının oylaması öncesi hükümeti de son kez uyaran Kurtulmuş, Brezilya ve Türkiye`nin uranyum takası anlaşması olumlu bir adım olduğunu belirterek, "Ne yazık ki, ABD, İsrail lobisinin etkisinde kalarak, özellikle İran`a karşı müeyyideler ve fiziki müdahaleler içerisindedir" dedi. BM`deki oylamanın hayati önem taşıdığını söyleyen Kurtulmuş, hükümetin Brezilya ile yapılan takas anlaşmasındaki tavrı ile tutarlı olması için BM`de yapılacak oylamada `ret` oyu vermesi gerektiğini söyledi.
Paketi referanduma `Bırakın`
Referanduma gidecek Anayasa değişikliği paketini görüşmeyi kabul eden Anayasa Mahkemesi`nin ancak şeklen inceleme yapabileceğinin altını çizen Numan Kurtulmuş, "Anayasa Mahkemesi, şeklen incelemede kalmayıp, Anayasa`nın ifadelerini, hukuku arkadan dolanarak, şekil bakımından yaptığı incelemeyi muhteva ve esasa dönüştürür ve Anayasa değişikliğini iptali yönünde bir karar verirse, bu Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bugünkü geçerli Anayasası bakımından da, kabul edilmesi mümkün değildir. Türkiye, yeni bir 367 garabeti ile karşı karşıya kalabilir" diye konuştu.
Mahkemenin kısmen dahi iptal etmesi halinde `Bu millet iradesinin, bürokratik oligarşi tarafından engellenmesi` anlamına geleceğini söyleyen Kurtulmuş, Anayasa Mahkemesi`nin diğer bütün mahkemeler gibi millet adına karar verdiğini belirterek, şöyle konuştu: "Türk milleti adına karar verilecekse, zaten milletin vekilleri bu konuda Mecliste bir karar vermişler. Şimdi de vekillerden, milletin aslına sorulmak üzere iş yola çıkmıştır. Bırakın, referandum zaten yoldadır. Milletin aslı, bu sefer milletin vekillerinin oylamış olduğu maddeler üzerinde kararını versin. Kabul ederse etsin, etmezse etmesin".
Kılıçdaroğlu`na Geri çek` çağrısı
Kurtulmuş, CHP`deki yönetim değişikliği ile birlikte söylemdeki olumlu gelişmeye de dikkat çekerek, `Cumhuriyet elden gidiyor, çünkü 6 milyon işsiz var` ve `Halkın avukatıyız` diyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu`na şu çağrıyı yaptı:
"Eğer Sayın Kılıçdaroğlu halkın avukatlığını yapan bir parti başkanıysa, avukatlıkta temelde asıl-vekil ilişkisidir. Siz demek ki, vekil olduğunuzu kabul ediyorsunuz. O zaman Sayın Kılıçdaroğlu`na dostça, şu tavsiyede bulunuyorum: Yeni dönemin siyaset tarzının test edilmesi bakımından da, bırakın nasılsa bir müddet sonra asıl olan millete referandumda sorulacak bu değişikliği, derhal bugün Anayasa Mahkemesi`ne dilekçe vererek, başvurunuzu geri çekin. Ve milletin gerçekten vekili olduğunuzu ortaya koyun"
Gülen`in sözlerine değerlendirme
Toplantı sonunda bir gazetecinin Fethullah Gülen`in yardım gemilerinin İsrail`den izin alması gerektiği yönündeki açıklamalarına ilişkin düşüncelerini sorması üzerine konuşan Kurtulmuş, "Şimdi öyle bir noktadayız ki, herkesin zalimin karşısında mazlumun yanında yer alması lazım" dedi.
Cevap bekleyen sorular
* İsrail limanında tutulan yardım filosundaki gemiler, hâlâ niçin orada tutulmaktadır?
* Başbakan yardımcısının olay anında bütün dünyaya sıcak bir tepki vermesi beklerken `Hiç kimse bizden savaş beklemesin` diye açıklama yapıp `İsrail ile olan var olan üç askeri tatbikatın durdurulduğunu` duyurması, Savunma Bakanın `Askeri anlaşmaların iptalinin kendi elinde olmadığı`, Dışişleri Bakanlığı`nın bu yönde bir talep gelmediği şeklindeki çok farklı görüşlerin ne manaya geldiğini hükümet net bir şekilde açıklamalıdır. Neden üç değerli hükümet üyesi arasında bu kadar büyük çelişki vardır?
*Savunma Bakanı Sayın Gönül `İsrail ile askeri anlaşmaların sayısı ne kadar? `Sorusuna `Çok, sayısız` cevabı ne manaya geliyor? Bu anlaşmaların, sayısı kaçtır, kapsamı ne kadardır, hangi hükümet zamanında imzalanmıştır, ne kadar süre geçerlidir?
*2008`deki Gazze katliamından sonra askeri tatbikatların iptal edildiği duyurulmuştu. Bu üç askeri tatbikat anlaşması ne zaman imzalanmıştır?
* `Bundan sonraki ilişkilerimizin seyri İsrail`in tavrına bağlıdır` açıklaması yapıldı. İsrail`in hem fiziki, hem de askeri ve siyasi tavrı ortada. İsrail`in tavrı ortada iken böyle bir açıklamanın diplomatik izahı nedir?
*İmdat çığlığının geldiği ilk 6 saatlik sürede dünyada ve Türkiye`de protestolar başlamışken, en sıcak saatlerde Türkiye`nin uluslar arası alanda hiçbir diplomatik çabayı yapmadan beklemiş olması kabul edilebilir bir duyarlılık mıdır?
*Katliam sonrası Sayın Başbakan Yardımcısının somut diplomatik çıkış yapması beklenirken `Hiç kimse İsrail ile savaş ilan etmemizi beklemesin` açıklamasının izahı nedir?
*Hükümet içinde Başbakan ile Başbakan yardımcısının görüşleri başından beri yüz seksen derece taban tabana zıttır. Merak ettiğimiz şey şu. Gerçekten ikisinin arasında bir siyasi anlaşmazlık veya uyuşmazlık mı vardır? Yoksa bir görev dağılımı mı vardır?
* Hükümet `İsrail, bölgede tek dostunu kaybetmek üzeredir` ve `Bundan sonraki ilişkilerimizin seyri, İsrail`in tavrına bağlıdır` ifadelerini nasıl izah edeceksiniz?
|