09-18-2009, 11:23 | #1 |
Bu yazı hoşunuza gidecek - Ahmet Kekeç
Nasıl efendi, nasıl mahcup, nasıl rikkat sahibi... Küfürbaz hemcinslerine benzemediği gibi, böyle bir konuyla karşıma çıkmış olmaktan da fevkalade müteessir.
Üslubu hoş... Söyledikleri ölçülü... Hakaret etmiyor. Lakap takmıyor. “Şunun bunun çocuğu” olmakla, bilmem ne örgütünden nemalanmakla suçlamıyor... “Vatan haini” ilan etmiyor. Böyle ulusalcıya can kurban... Düşündüklerini ve nasıl bir dünya tahayyül ettiğini yazmış. Böyle bir dünya mümkün değil elbette. Farklılıkların ve karşıtlıkların olmadığı, herkesin bir tek “ideal” etrafında toplandığı bir dünya henüz icat edilmedi. Olsun... Ütopyasını yazmış. İyi de kurgulamış üstelik. Bir de isteği var: “Sayın yazar, siz de arada sırada gerçekleri yazsanız, bir kıvılcım çaksanız, halkımızı aydınlatsanız.” Esasında “gerçekleri” değil, duymak istediği şeyleri yazmamı istiyor. Son zamanlarda posta kutuma dadanan serseri takımı da gerçekleri yazmam gerektiğini, yazmadığım takdirde, inşallah bir gün “keser ve sap dönerse”, bunun hesabını ağır bir şekilde ödeyeceğimi söylüyor. Peşi sıra bir ton küfür... Peki yazayım. Bir kıvılcım çakayım: Memlekette Kürt yoktur. Bazıları, ülkenin Güneydoğu’sunda, kendilerine “Kürt” diyen etnik bir topluluğun yaşadığını, bunların arada sırada kötü davranışlarla karşılaştığını iddia ediyor ama, inanmayın. Kaç yıldır gazetecilik yapıyorum, ben böyle bir şey duymadım. Güneydoğu’da yaşayan vatandaşlarımız, biliyorsunuz, karda yürürken “kart-kurt” diye sesler çıkarırlar. Kürt ismi buradan gelmektedir işte. Bu gerçek, sayın komutanım tarafından “bilimsel olarak” kanıtlanmıştır. Bazı satılmış kalemler, 12 Eylül döneminde sistematik işkence yapıldığını öne sürüyor... İnanmayın. Bunlar, devletimizi bölmek isteyen liboşların, “numaracı cumhuriyetçilerin” ve yandaşların uydurmasıdır. Bunlara bakarsanız, “inandığı gibi yaşama özgürlüğünün” olmadığını da söyleyeceklerdir. Kökü dışarıda düşüncelerin etkisinde kalıp “demokrasi” ve “inanç özgürlüğü” diye tutturanlara kanmayın. Demokrasi kazanırsa, cumhuriyet kaybeder. Cumhuriyet kaybederse, hepimiz kaybederiz. Memlekette Kürt olmadığı gibi, Ergenekon diye bir şey de yoktur. Danıştay suikastı bir “türban kalkışması”dır. Cumhuriyet gazetesini gericiler bombalamıştır. İlhan abi büyük bir demokrattır. Darbe iddiaları ise Zekeriya Öz denilen savcının uydurmasıdır. Bilakis, darbeyi Meclis yapmış, devleti ele geçirilmiştir. Bugün Türkiye’de bir “karşıdevrim süreci” yaşanmaktadır. Devrimciler, karşıdevrim tehlikesine karşı CHP etrafında kümelenmelidir. Deniz Baykal Başbakan, Kemal Kılıçdaroğlu Maliye Bakanı, Onur Öymen Dışişleri Bakanı olmalıdır. Eğitim şarttır. Eğitilmiş halk “çağdaşlık”tan yana oy kullanacağı için, kendiliğinden CHP’yi iktidara taşıyacak, “serbest piyasa”, “insan hakları” ve “demokrasi” gibi yanıltıcı kavramlar üzerinden yükselen “karşıdevrim süreci” sona erecektir. Bazı darbeler iyi, bazı darbeler kötüdür. 12 Mart ve 12 Eylül kötüdür. Ülkeyi yeniden “devrim” sürecine sokan 27 Mayıs ve 28 Şubat iyidir. Bugün geldiğimiz noktada bir “iyi darbe” daha şarttır. Nasıl? Oldu mu bacım? Hoşuna gitti mi? Hoşuna gittiyse kes, çerçevelet, duvara as. Bir çift söz de serseri takımına: Siz de beğendiyseniz, lütfen “küfürlerinize” biraz ara verin de, işime gücüme bakayım... STAR
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|