04-04-2009, 11:36 | #1 |
Bunların yatacak yeri yok!(Ahmet KEKEÇ)
Hakikaten yok... Kemal Kılıçdaroğlu diye sessiz, sakin, içine kapanık, orta halli bir memur emeklisini önce ‘Gandi Kemal’ diye süslediler, şimdi de ‘geleceğin lider adayı’ diye ortalarda dolaştırıyorlar.
Önceki gece Ali Kırca’nın ‘Siyaset Meydanı’nda izledim. Bu Ali Kırca’ya bir parantez açmazsam rahat edemem. Sevgili Ali Kırca’mız, hepinizin bildiği üzere, bir 28 Şubat’çıdır... Bir darbecidir... ‘Darbecilik’ suçlamasıyla TSK’yla ilişkisi kesilmiştir. Şanslı bir müntesiptir. Niçin şanslıdır? O konuya girmeyeceğim. Kendisine çok kızgınım. Hayır, ‘28 Şubat sürecinde düğmeye ben bastım’ dediği, Ergenekon sanığı Ergun Poyraz’ın temin ettiği kasetleri yayına soktuğu için değil. Güya Yusuf Hayaloğlu için bir ‘Siyaset Meydanı’ yaptı... Hayaloğlu’nu değil, Ahmet Kaya’yı konuştu... Çok ayıp etti. Sonra, nerden bulduysa buldu, bir bant (VTR) uyduruverdi Ahmet Kaya’nın ‘Kemalist’ olduğuna ilişkin... Evirip çevirip o bandı yayınladı. Ahmet Kaya, evet, Atatürk’ü severdi, ama Kemalist değildi. Bunu Ali Kırca bilmez mi? Bilmez olur mu hiç! Ahmet Kaya, Kürtçe şarkı yaptığı için değil, ‘Bacımın örtüsüne uzanan eli kırarım’ dediği için gözden düşürülmüştü. Bunu, bir dönem başörtüsüne uzanan ellerin sözcülüğüne soyunmuş Ali Kırca bilmez mi? Bilmez olur mu hiç! Ahmet Kaya’nın yüreğine indirenler ‘sistem’in ‘düşman’ belledikleri değil, bizatihi sistemin kendisiydi. Bunu, ‘Kemalist teokratik’ sistemimize toz kondurmayan Ali Kırca bilmez mi? Bilmez olur mu hiç! Peki, niçin böyle yapıyor sevgili Ali Kırca’mız? Niçin gözümüzün içine baka baka yalan söylüyor? Niçin ülkenin tüm koğulmuşlarından, tüm mağdurlarından rol çalıyor? Niçin hálá ‘muhalifmiş gibi’ yapma gereği duyuyor? Niçin ve hangi yüzle kendisine inanmamızı bekliyor? Dar zamanlarda arenasını bırakıp kaçan, ortalık sakinleşince gizlendiği yerden çıkıp birbirinden kompleks konuları ‘tartışıyormuş gibi’ yapan, ama hep de ‘sistem’i haklı çıkaran Sevgili Ali Kırca’mız, önceki gece arenasını Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘bilinmeyen yönlerine’ açtı. Bilinmeyen bir yönü de yok oysa Kemal Bey’imizin... Bildiğimiz ‘CHP bürokratı’, tipik bir memur, hevesli bir siyaset adamı. İyi konuşuyor, insana güven veriyor, muzip gülümsemesiyle ‘bunda iş var’ dedirtiyor ama, ‘özgürlükler’ sözkonusu olunca mırın kırın ediyor. Başörtüsüyle ilgili neredeyse bin soru soruldu... Hálá mevzuat... Hálá yargı kararları... Hálá ‘dokunulamaz’ yasalar... Bir de diyor ki, ‘Başörtüsü arka bahçe olmaktan çıksın, siyasetçiler de elini çeksin, bu konu hallolacaktır.’ Şunu demek istiyor: Başörtüsü bizim arka bahçemizi olmadan bu konuda kılımızı kıpırdatmayız. Zaten, bizim arka bahçemiz olmuş bir başörtüsü kendisini kamusal alanda görünür kılmayacağı için, bu sorun kökünden hallolacaktır. Demek ki herkesi ikna edecekler. Demek ki ülkeyi kocaman bir ‘ikna odasına’ çevirecekler. Riskli hiçbir cümle kurmayan, netameli konularda yasaların ‘bağlayıcı kararları’na sığınan bu adamı ‘geleceğin lider adayı’ diye pazarlıyorlar. Hakikaten yatacak yeri yok bunların. Kemal Kılıçdaroğlu’nun da yatacak yeri yok... Çünkü, ‘Üniversitede başörtüsüne serbestlik tanıyan anayasa değişikliğini Anayasa Mahkemesi’ne biz götürdük, özgürlüklerin verilmesine biz engel olduk...’ demiyor. Bunu diyemiyor... Ahmet Kekeç Star
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|