AK Gençliğin Buluşma Noktası
Köşe Yazıları Köşe yazıları burada paylaşılıyor.



 
Stil
Seçenekler
 
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
Alt 12-08-2007, 11:59   #1
Kullanıcı Adı
selahattin_ay
Standart Cahil ile sohbet etmek zordur, bilene! Hasan Karakaya
Manevi rütbesi yüksek bir zat, bir “iftira”ya kurban gider ve “zindan”a atılır... Karanlık zindana gözleri alışınca bakar ki, zindanda biri daha vardır.. O zaman; bu “cezalandırma”nın bir “mükâfat” olduğunu düşünür...

Çünkü, zindandaki bu kişiye “tebliğ”de bulunacak ve onun “İslâm'la şereflenmesi”ne vesile olacaktır!..

Bu ümit ve şevkle, başlar muhabbete...”Din”le diyanetle hiçbir ilgisi olmayan, lâf aramızda biraz da “ahmak ve ebleh” olan kişiye, hemen her gün “farklı bir dinî konu”dan bahseder... “Ahlâk”tı, “haram-helâl”di, “ana-babaya saygı”ydı, “zikir”di, “şükür”dü derken, her şeyi anlatır!.. Her anlattığının sonunda da “Anladın mı?” der, “Eğer anlamadıysan yeniden anlatayım!”

“Anladım” der o zat...

Hem zaten, anlatılan konularla o kadar “ilgili”dir ki, gözlerini “mübarek zat”ın yüzünden ayıramaz!..

Onun önünde her gün diz çökmekte, gözlerini o zatın yüzünden ayırmamakta ve anlattıklarını da “can kulağı” ile dinlemektedir!..

Onun bu halini gören mübarek zat, “Tamam” der, “Bu adam, yüzüme bu kadar dikkatli baktığına ve anlattıklarımı da bu kadar can kulağı ile dinlediğine göre, epey mesafe katetmiş olmalı!”

Bu düşünceyle, aldığı mesafeyi “test” etmek ister.

“Gel bakalım” der, “Anlat bakalım, neler anladığını!”

Zindandaki zat, “Şunu anladım” der;

“Haftalardır yüzüne bakıyorum... Seyrek sakallarına bakıp, seni birine benzetmeye çalışıyorum...

Sonunda çıkardım işte... Benim, köyde bir keçim vardı!.. Onun çenesinde de, seninki gibi sakallar vardı!!!... Sana baktıkça, ona bakmış gibi oluyorum!!!”

AKILLARI BAŞKA YERDE!

Evet... Haftalardır süren “tebliğ” amaçlı sohbetlerin gelip dayandığı nokta budur... Bir “aşk” derecesinde mübarek zatın yüzüne bakan ve onu “can kulağı” ile dinliyor görünen zat, meğer onun “sakal”larına bakarken “köydeki keçi”sini hayâl etmektedir!..

Aslında, bu olay, “günümüz Türkiye'si”ni en güzel yansıtan bir manzaradır!..

Günümüz Türkiye'sinde de;

“Yazılan”ları dikkatle okuyan, “söylenen”leri can kulağı ile dinleyen niceleri vardır ki, o an “aklı başka yerlerde”dir!..

“Sakal”a bakıp, “keçi”sini hatırlayan “ahmak” gibi, “olan-biten”e bakıp, hâlâ “laiklik” diyen “ebleh”lerin sayısı hiç de az değil!..

Meselâ, Adana/Kozan'da İHL öğrencisi Tevhide Kütük'e yönelik “laikçi zorbalığı” anlatıyor ve soruyorsun:

“Lise öğrencisi bir kızın, okul dışında düzenlenen bir törende örtülü olarak kürsüde olması, ödül alması bir binbaşıyı neden rahatsız eder? Komutanın hangi hazımsızlığı buna yol açıyor? Binbaşı Hüseyin Çopur, bu hazımsızlığının Türkiye gündemine oturacağını adı gibi biliyordu, şimdi neden çıkıp açıklama yapmıyor? Niye, bir özür olsun dilemiyor?..”

Soruyu can kulağı ile dinleyen, fakat “aklı başka yerde” olan ebleh, “zorbalığa kılıf” bulmuşçasına karşı saldırıya geçiyor:

“İyi ama, Amasya'da 4 Alevi öğrenciye yönelik öğretmen ve müdür vekilinin örtünmeleri ve namaz kılmaları yönündeki baskısını ne yapacağız?”

Hoppalaa... Belli ki, bunlar “bırakıldıkları yerde otlamaya” devam ediyorlar!..

Çünkü Amasya'ya aralarında CHP'lilerin de bulunduğu TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyeleri gitti ve “öğrencilerin okuldan kayıtlarını almaları”nın “dinî baskı” ile hiçbir ilgisi olmadığını ortaya çıkardı!..

Öğrencilerin, “ailelerinin başka bir yere taşınmaları” sebebiyle okuldan ayrıldıkları anlaşıldı!..

ASIL BASKI DİNDARLARA!

Bunları söylüyor ve yeniden “Tevhide olayı”nı hatırlatıyorsun.

“Bir komutanın lise öğrencisiyle uğraşıp Türkiye gündemine böyle bir şekilde gelmesine Genelkurmay ne diyor? Tevhide'nin bundan sonra askere bakışı nasıl olacak dersiniz?

Hüseyin Çopur, tavırlarıyla halkı askerlikten soğutmuyor mu? Bundan ötürü yargılanması gerekmez mi?

Peki, ilçe kaymakamı, hiyerarşik olarak garnizon komutanının üstünde değil midir? Bu saçmalığa, bu yanlışa neden ses çıkarmadı? Kürsüden indirilen öğrenci, gözyaşlarıyla “neden” diye sorduğu zaman, kendi kendine “Bu nasıl insanlık” diye soramadı mı?”

Anlatılanları güya dinliyorlar... Ama, “nereleriyle” dinledikleri meçhul... Çünkü, “akılları başka yerde!”

Diyorlar ki;

“İyi ama, Türkiye'deki türbanlıların sayısı 4 kat artmış!.. Namaz molası isteyenler çoğalmış!.. Her yerde mahalle baskısı var!.. Laiklik tehdit altında!..

Türban, laikliğe misilleme sembolü haline geldi!”

Dedik ya; akılları başka yerde... “Sakal” gördüğünde “keçi”sini hatırlayan ahmak zat gibi, bunlar da “başörtüsü” gördüğünde hemen “laikliği” hatırlıyor!..

İşin garibi;

Hem, hassasiyetleri kaşıma pahasına “Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya” uğraşıyor, hem de “mahalle baskısı”ndan dem vuruyorlar!..

Soruyorsun;

“Peki, sizin yaptığınız ne?..”

Konya'daki “asparagas” olayı manşetine taşıyıp “tesettür faciası” başlığını atan sen değil misin?..

Karadeniz-İstanbul arasında sefer yapan otobüsler, yıllardır “namaz molası” verirlerken, bunu “Amerika'yı yeniden keşfetmiş” edalarında sunup “dindara baskı” yapan sen değil misin?..

Daha iki ay önce; “Ohh... Türbanlıların sayısı azaldı” diye zil takıp göbek atarken, 3 ay önceki “bayatlamış” araştırmayı cilalayıp “yeni” diye kakalayan ve bu defa 180 derece tersine bir başlıkla “Türbanlıların sayısı 4 kat arttı” diye zırvalayan sen değil misin?..

BAŞI AÇIKLARA HANGİ BASKI YAPILDI?

Söylesene be kuzum;

Burası, “nüfusunun yüzde 99'u Müslüman” bir ülke değil mi?..

“Müslüman” bir ülkede “dine yönelen”lerin, “başını örten”lerin, “namaz kılan”ların sayısının artmasından daha tabiî ne olabilir?

Sen Patagonya'da mı yaşıyorsun ki, “içinde yaşadığın toplum”dan bu kadar habersiz, bu ülke insanına bu kadar “fransız”sın?..

Neymiş, “mahalle baskısı”ymış!..

Ulan, senin yaptığın “baskı”lara ne demeli?..

“Halkı Müslüman” bir ülkede, dinin emri gereği “örtünen”ler sürekli horlanır ve dışlanırken; söyle hele, bir tek “başı açık” öğrenci okuldan “atıldı” mı?.. Bir tek “mini etekli” hanım hastaneden “kovuldu” mu?..

Evet, söyle, bir tek “tırnağı ojeli, dudağı rujlu” bir kadın “kamusal alan”dan uzaklaştırıldı mı?..

Evet, söyle!..

“Birincilik ödülü”nü almak için “kürsü”ye çıkan “başı açık” hangi öğrenci, “indirin onu!” höykürmelerine muhatap oldu?..

Kalkmış, hâlâ “mahalle baskısı”ndan dem vuruyorsun!.. Aklın o kadar başka yerlerde ki; “devlet baskısı”nı, “komutan baskısı”nı, “medya baskısı”nı görmüyor, bu ülkede hemen her gün işlenen “laikçi zorba”lıkları görmezden geliyorsun!..

Oysa, bu ülkede baskı “mütedeyyin insanlara”dır... “Başlarını örtmeleri” sorun olan, “namaz kılmaları” sorun olan onlardır!..

Ve üstelik;

Bütün bunlar, nüfusunun “yüzde 99’u Müslüman” denilen Türkiye’de olmaktadır ki; kime, ne diyeceksin?.. Hani, bir söz var ya; onun gibi: “Anamızı ağlatan kadı; kimi, kime şikâyet edeceksin!?!”

Uzun lâfın kısası;

Tüm bunları anlatıyor ve bir de “anladın mı?” diye soruyorsun ama, adamlar “aptal aptal” yüzüne bakıp diyor ki;

“AK Parti niye yüzde 47 oy aldı?..

Dine yönelenler niye arttı?..

Türban takanların oranı niye 4’e katlandı?..”

Daha ne diyeceksin bunlara?..

Demek oluyor ki;

“Ebleh”lerin sayısı gittikçe azalıyor!..

Bu gidişle “nesli tükenen kelaynak kuşları”na dönecekler!..

“Ahmak”ların sayısı azalınca da;

“Dindar”ların sayısı artmış görünüyor!

Ama, bunlara, bunu bile anlatmak zor!..

Deveye “hendek” atlatmak, bunlara “lâf” anlatmaktan daha kolay!

Boşuna dememiş eskiler;

“Cahil ile sohbet etmek, zordur bilene,
Cahil; ne gelir ise söyler diline!
Alim ile sohbet edersen alırsın mertebe;
Cahil ile sohbet edersen, dönersin merkebe!!”

-------

Şükran hanımın eli!

Önceki gece Kanal D'de, M.Ali Birand'ın sunduğu 32. Gün'de "türban" konusu tartışıldı... İçinde "türbanlılar"ın bulunmadığı programda "başı açık" hanımlar, türbanı konuştu.

Konuşmacılardan biri de Cumhuriyet yazarı Şükran Soner'di... Şükran Hanım, bizim Abdurrahman Dilipak'la bir panele katıldıklarını; Dilipak'ın olaya "insan hakları" olarak baktığından, fakat "inancı gereği" davranıp, "kendi elini sıkmadığından" yakınıyordu...

Doğrudur... Dilipak, inancı gereği "genç hanım"ların elini sıkmaz!.. "Yaşlı hanım"ların elini belki öper de, "genç hanım"ların elini sıkmaz!..

Aslında, Şükran Soner'in bundan rahatsız olmaması, tam aksine "sevinmesi" gerekirdi...

Öyle ya; Dilipak, onu "genç" diye görmüş ve elini sıkmamış!..

Oysa Şükran hanım, "eli sıkılacak" yaşı, yani 60’ını çoktan geçmiş, neredeyse "eli öpülecek" yaşa gelmiştir!..

Sözün özü; Şükran hanım Dilipak'tan "şikâyet" etmeyi bırakıp, tam aksine "teşekkür" etmelidir!..

"Yaşlı" muamelesi görmediği için!..

 

selahattin_ay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi