AK Gençliğin Buluşma Noktası
Kim? Kimdir? Biyografiler ve hayat hikayeleri.



Cevapla
Seçenekler
 
Alt 04-13-2011, 03:15   #1
Kullanıcı Adı
İntifada
Standart Çakal Carlos Kimdir?
Gerçek ismi Ilich Ramirez Sanchez... Dünya onu Çakal Carlos lakabıyla tanıyor. 20. yüzyılın "en ünlü militanı" olarak nitelendirilen Carlos; uzun zaman sol gruplar içinde faaliyet gösterdi. Filistin Halk Kurtuluş Cephesi saflarında Avrupadaki İsrail hedeflerine yönelik etkili eylemler düzenleyen Carlos, zulüm gören Cezayir halkı ile dayanışma için de bir dönem Fransa’ya karşı savaştı. Carlos’un Viyana'daki OPEC toplantısında, aralarında 10 petrol bakanının da bulunduğu 70 kişiyi rehin alması ve olay sonrası rehineleri Cezayir'e kaçırması bütün dünyayı şaşırtmıştı. CIA, Mossad, Interpol ve Fransız istihbaratını yıllarca peşinden koşturan Carlos, 1980 öncesi dünyadaki solcuların idollerinden biriydi. Yıllardır Fransa’da cezaevinde tutulan Carlos artık 1.5 milyarlık İslam Alemi’nin namaz kılan, oruç tutan ve yazdığı mektupları “Allahuekber” lafzıyla bitiren bir ferdi. Dünyadaki Müslüman mahkumlarla sürekli dayanışma içinde olan Çakal Carlos, Türkiye’den de 8 yıldır bir hücrede tutulan Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu ile mektuplaşıyor. Biz de Çakal Carlos’a bir mektup yazmıştık. Carlos’un mektubumuza verdiği cevaplar, AKP iktidarından sonra iyice yaygınlaşan Cihadsız İslam anlayışının yanlışlığına da göndermeler yapıyor. Carlos’un fikirleri Müslüman direnişçilerin zihin dünyalarını aydınlatıyor, emperyalizme öfke duyan bir çok Latin Amerikalı solcunun da İslam’la şereflenmelerini sağlıyor. Önce Carlos’u daha yakından tanıyalım, sonra da yazdığı mektuptan bazı bölümleri birlikte okuyalım.

Çakal Carlos 25 Mart 1949 yılında Marksist bir ailenin oğlu olarak Venezuella'da dünyaya geldi. 1966 yılında annesi ve kardeşleriyle birlikte Londra'ya giden Carlos, İngiltere'de üniversite eğitimi gördü. Uzun bir dönem Marksist gençlik örgütlenmelerinin içinde yer alan Carlos, 1975 yılında Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) kamplarında eğitim görerek İsrail'e karşı savaşmaya başladı. Daha sonraki yıllar İsrail hükümetine karşı verdiği mücadeleyi Batı'nın büyük şehirlerine taşıyan Carlos, İsrail’le ilişkisi olan birçok banka, dernek, gazete ve elçiliğe bombalı saldırıda bulundu. 1980 yılında dünyanın en çok aranan teröristi olarak ilan edilen Carlos; CIA, Mossad, Interpol ve Fransız istihbaratını birçok kez atlatmayı başardı.

KOMÜNİSTLERİN İDOLÜYDÜ
1985'li yıllara gelindiğinde dünyadaki birçok devrimci Marksistin gözünde idol haline gelen Carlos, yakalanmamaktaki başarısı, zekası ve cesaretiyle dünya medyasının gündeminden hiç düşmedi. Bin bir surat olarak da tanınan Carlos’un özellikle Viyana'daki OPEC toplantısında, aralarında 10 petrol bakanının da bulunduğu 70 kişiyi rehin alması ve olay sonrası rehineleri Cezayir'e kaçırması herkesi şaşırttı. Daha sonraki yıllar Fransa'ya yönelik eylemler gerçekleştirmeye başlayan Carlos, bir dönem Fransız devletinin de korkulu rüyası haline geldi. Yaptığı eylemlerle dünyayı "profesyonel savaşçı" kavramıyla tanıştıran Carlos hakkında birçok kitap yazılırken, Carlos’un hayatı defalarca kez filmlere ve belgesellere konu oldu. Carlos, 25 yıllık bir kovalamacanın ardından 1994 yılında Fransız ve Sudan istihbarat örgütlerinin ortaklaşa düzenledikleri bir operasyonla yakalandı.

HÂKİME HADDİNİ BİLDİRDİ
Fransız mahkemeleri tarafından 3 yıl yargılanan Carlos, yargılama esnasında davaya bakan hakime karşı büyük bir irade savaşı verdi. Hatta hakime bir mahkemede; "Ben uluslararası bir savaşçıyım. Kiminle konuştuğuna ve hareketlerine dikkat et" diyerek uyarıda bulundu. Karar mahkemesinde 4 saat savunma yaparak sözlerini; "Sizler beni yargılama hakkına sahip değilsiniz. Fransız mahkemelerini tanımıyorum. Asıl ben sizi sömürdüğünüz, fakir bıraktığınız halklar adına yargılıyorum. Benim vatanım bütün yeryüzüdür. Kardeşlerim de ezilen, sömürülen bütün halklardır" diyerek tamamladı. Mahkeme sonrası müebbet hapis cezasına çarptırılan Carlos, yargılanma esnasında tanıştığı Fransa'nın en ünlü avukatlarından Isabella Coutant Peyre ile evlendi.

LAKABI NASIL ÇAKAL KALDI?
Dünyanın en ünlü istihbarat örgütlerini peşinde koşturan Carlos'un, Fransa'nın başkenti Paris'te bir otel odasında saklandığı tesbit edilir. Yüzlerce keskin nişancı ve polis Carlos'un saklandığı otelin etrafını sarar. Olayı canlı yayından veren dünya medyası artık Carlos'un sonunun geldiğini ve yıllardır dünyayı peşinden koşturan ünlü militanın ölü veya diri olarak yakalanacağını iddia etmektedir. Fransız özel timleri Carlos'un kaldığı otel odasını basar; fakat odada kimse yoktur. Çünkü Carlos her zaman olduğu gibi istihbarat örgütlerini inanılmaz zekası sayesinde yine atlatmıştır. Kaldığı evdeki bir masanın üstünde sıcak bir kahve, yanmaya devam eden bir puro ve ters dönmüş bir kitap bulunur. Kitabın ismi Çakal'dır. Bu olaydan sonra Carlos, Çakal lakabıyla anılmaya başlanır.

“MARKSİZMİN KUTSALI YOK”
İlk defa eğitim kamplarında tanıştığı Filistinli direnişçilerden etkilenerek İslam’la ilgili araştırmalar yapmaya başlayan Çakal Carlos, bu sürecin sonunda Müslüman olmaya karar verdi. Çakal Carlos kaldığı cezaevinde günlerinin çoğunu İslam’la ilgili kitaplar okuyarak ve yazılar yazarak geçiriyor. Yazdığı mektuplara da "Kadiri Mutlak olan Allah'ın adıyla" diyerek başlarken, “Devrimde görüşmek üzere, Allahuekber ” diyerek de son veriyor. Çakal Carlos’un şahsıma yazdığı mektupta kullandığı ifadeler, onun nasıl bir değişim geçirdiğini de gösteren cinsten. Marksizm’in en büyük açmazının herhangi bir kutsalının olmamasına bağlayan Carlos, Marksizm’le ilgili bakın neler söylüyor: “Bütünsel bir sistem olma iddiasındaki materyalizm benim için her şeyi açıklayabilme özelliğine sahip değil. Fizikçiler ‘Doğa boşluktan nefret eder’ derler. İnsan doğası için de aynı şey geçerlidir ve ruhani boşluk da, boşlukların en beteridir. Marksizm’den beni uzaklaştıran en büyük olgu kutsallığın eksikliğidir. Çünkü Marksizm insana bağlı bir din. Yani bu dinin kurucusu, teorisyeni bir insan. Marksistler her zaman manevi bir güçle ilişki kuramama eksikliğini hissederler. Çünkü manevi güçle ilişkiye girmek insanın yaratılışında olan bir olgudur. Marksizm, Kadiri Mutlak Yaratıcıya karşı çıktığı için de gücü eline geçirdiği vakit yozlaşmaya mahkûmdur.”

“İSLAM DEVRİMCİ BİR DİNDİR”
Antiemperyalist bilincin yüksek olduğu Latin Amerika ülkelerinde milyonlarca hayranı olan Çakal Carlos, bizlere enteresan bir gelişmeyi de haber veriyor. Dün Endülüs'te, Afrika'da, Orta Asya'da yayılma imkanı bulan İslâm, bugün Meksika'da, Bolivya'da, Venezüella’da büyük bir ilgi görüyor. ABD ve İsrail'den nefret eden milyonlarca yoksul, devrimci, emekçi; Müslüman direnişçilerin dünyanın dört bir yanında emperyalizme karşı verdikleri savaştan etkilenerek Müslüman oluyor. Mektubun devamında İslam’ın özü itibariyle devrimci bir karaktere sahip olduğunu ifade eden Carlos, Hz. Muhammed’in Mekke Aristokrasisi’ni yıkarak tarihin en büyük devrimini gerçekleştirdiğini ifade ediyor. Carlos’un mektubunu okumaya devam edelim;“ Müslüman olduğum ilk yıllarda, İslâm hayatıma çok önemli bir değişiklik getirmedi. Ailemden aldığım sağlam ahlâki değerler sebebiyle, İslâmî olgunluk zevkini tatmam uzun bir sürece yayıldı. Daha sonraki yıllar imanın tadını almaya başladım. İslâm'dan aldığım manevi güçle hücremde de olsam, bütün emperyalistlere meydan okuma kuvvetini kendimde buluyorum. Müslüman olmam, insanlarla dayanışma hissimi daha da güçlendirdi. İslam çökmekte olan Batı toplumlarının en büyük günahlarından biri olan bireysellik hastalığından da beni uzaklaştırdı. Ben her zaman insanların sömürülmediği bir dünya için mücadele verdim. Bugün ise mücadelemin temel dayanağı ve inandığım devrimin adı İslâm'dır. Bundan sonraki hayatımı İslâm'ın bütün yeryüzüne hâkim olması için yegâne şart olan İslâm devrimine adayacağım. Allahuekber... “

“11 EYLÜL ABD’NİN KUTSALLIĞINI BİTİRDİ”

Carlos’un hem siyasi gelişmelere verdiği cevaplar, hem de şiddetin felsefesi üzerine söylediği sözler de son derece enteresan. Çakal Carlos bana göre sadece akıllı bir militan değil; aynı zamanda verdiği savaşın mantığını son derece sağlam cümlelerle ifade edebilen büyük bir entellektüel de. 11 Eylül saldırıları ile ilgili bir çok analizler yapıldı, komplolar üretildi
Gelin 11 Eylül saldırıları ile ilgili bir de Carlos’un ifadelerine kulak verelim. “İkiz Kuleler, Amerika'nın bütün diğer halklara karşı sürdürdüğü ekonomik sömürü ve savaşının küstah sembolüydü. Diğer hedef Pentagon ise askeri ve teknolojik gücün merkeziydi. Pentagon'a atılan golle bir bakıma emperyalist ABD'nin coğrafi, askeri, maddi ve sembolik kutsallığı sona erdi. Tüm suçlular gibi ABD'de de 11 Eylül eylemine kadar yaptığı zulümlerin hesabını vereceğini düşünmüyordu. ABD bu eylemle yaptığı zulümlerin bedelini ödemek, savaş suçlarının hesabını vermek zorunda kaldı. 11 Eylül eylemiyle ABD'nin coğrafi kutsallığı ve yenilmezlik efsanesi de sona erdi. Müslümanlar olarak şunu unutmamalıyız ki, ABD efsane bir ülke değildir. Onlar da diğer uluslar gibi güç kullanılarak yenilmenin nasıl bir duygu olduğunu tatmalılar. ABD yönetimi de şunu bilmeli ki, Hollywood düşlerinden, Rambolardan, Süpermenlerden oluşan kurgularınızın sonu artık geldi. 11 Eylül eylemi sonrası dünya, strateji uzmanlarının öngördüğü gibi bir medeniyetler çatışması yaşamayacaktır. Aksine İslâm, dünyanın gündemine daha fazla girecektir ve girmektedir de. Büyük bir devrim gücü olan İslâm, halkların köleleşmesine karşı çıkabilecek tek güçtür.”

“FİLİSTİN İÇİN SAVAŞMAYA DEVAM EDECEĞİM”
Şu an Fransa’daki Clairwaux Cezaevi’nde kalan Carlos’a eğer bir gün cezaevinden çıkarsa neler yapmayı düşlediğini de sormuştum. Çakal Carlos’un cevabı 58 yaşında olsa da ruh adaleleri son derece genç olan bir savaşçıya yakışır nitelikteydi: “En büyük hayalim gerçek özgürlüğü arayan bütün insanları cezp edecek olan hilafet devletinin tekrar kurulmasıdır. Cezaevinden eğer bir gün çıkarsam hangi şekilde olursa olsun Filistin'i Siyonist işgalden, bütün dünyayı da ABD emperyalizminin sömürüsünden kurtarmak için savaşmaya devam edeceğim. Ayrıca eşim İsabelle hanımla, vatanım Venezuella'ya gidip, halen sürmekte olan Bolivya devrimci hareketine ve dünyanın dört bir yanındaki Müslüman direnişçilere savaş tecrübelerimi aktarmak istiyorum.” Carlos’un Türkçeye çevrilmiş “Devrimci İslam” isimli bir de kitabı bulunuyor. Bu kitap Batı’da ve Latin Amerika ülkelerinde peynir ekmek gibi satılmıştı. Carlos’un düşüncelerini ve onun ruh dünyasını öğrenmek isteyenlere Elips Yayınları tarafından basılan “Devrimci İslam” kitabı şiddetle tavsiye edilir.



Müslüman olan Çakal Carlos şu an Fransa’daki Clairwaux Cezaevi’nde bir hücrede tek başına tutuluyor.

Gerçek Hayat

 

  Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 04-13-2011, 03:26   #2
Kullanıcı Adı
İntifada
Standart
hüdaverdide bi röportajı olacaktı...
gelince paylaşır...
  Alıntı ile Cevapla
Alt 04-13-2011, 03:32   #3
Kullanıcı Adı
unnamed
Standart
on numara yazi saolasin yavuzum...
  Alıntı ile Cevapla
Alt 04-13-2011, 03:34   #4
Kullanıcı Adı
İntifada
Standart
ayrıca türkiyede salih mirzabeyoğluyla yakın ilişki içerisinde...
telefonda ve mektup sayesinde görüşüyorlarmış sık sık...

  Alıntı ile Cevapla
Alt 04-13-2011, 03:39   #5
Kullanıcı Adı
TYH
Standart
sağolasın iyi oldu tanıdığım.Allah yardım etsin diyelim..
  Alıntı ile Cevapla
Alt 04-13-2011, 09:53   #6
Kullanıcı Adı
El Emin
Standart
"Carlos’un mektubumuza verdiği cevaplar, AKP iktidarından sonra iyice yaygınlaşan Cihadsız İslam anlayışının yanlışlığına da göndermeler yapıyor."

Şurası çok ilginç..
El Emin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 04-13-2011, 14:52   #7
Kullanıcı Adı
İntifada
Standart
hüdaverdi şu röportajı bi paylaş be hacı...
  Alıntı ile Cevapla
Alt 04-13-2011, 15:02   #8
Kullanıcı Adı
Hüdaverdi
Standart



Çakal Carlos kimdir?

20. yüzyılın "en ünlü militanı" olarak nitelendirilen Carlos, 25 Mart 1949 yılında Marksist bir ailenin oğlu olarak Venezuella'nın Caracas hastanesinde dünyaya geldi. 1975 yılında Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) kamplarında eğitilerek İsrail'e karşı savaşmaya başladı. Daha sonraki yıllar İsrail hükümetine karşı verdiği mücadeleyi Batı'nın büyük şehirlerine taşıyan Carlos, İsraille ilişkisi olan birçok banka, dernek, gazete ve elçiliğe bombalı saldırıda bulundu. 1980 yılında dünyanın en çok aranan adamı olarak ilan edilen Carlos, CIA, Mossad, Interpol ve Fransız istihbaratını birçok kez atlattı. Carlos, özellikle yakalanmamaktaki başarısı, zekası ve cesaretiyle dünya medyasının gündeminden hiç düşmedi. Binbirsurat olarak da tanınan Carlos, özellike Viyana'daki OPEC toplantısında, aralarında 10 petrol bakanının da bulunduğu 70 kişiyi rehin alması ve olay sonrası rehineleri Cezayir'e kaçırması herkesi şaşırttı. Daha sonraki yıllar özellikle Fransa'ya yönelik eylemler gerçekleştirmeye başlayan Carlos, bir dönem Fransız devletinin korkulu rüyası haline geldi. Carlos, 25 yıllık bir kovalamacanın ardından 1994 yılında Fransız ve Sudan istihbarat örgütlerinin ortaklaşa düzenledikleri bir operasyonla yakalandı. Fransız mahkemeleri tarafından 3 yıl yargılanan Carlos, yargılama esnasında devamlı olarak davaya bakan hakimle büyük bir irade savaşı verdi. Hatta hakime bir mahkemede;"Ben uluslararası bir savaşçıyım. Kiminle konuştuğuna ve hareketlerine dikkat et" diyerek uyarıda bulundu. Karar mahkemesinde 4 saat savunma yaparak sözlerini; "Sizler beni yargılama hakkına sahip değilsiniz. Fransız mahkemelerini tanımıyorum. Asıl ben sizi sömürdüğünüz, fakir bıraktığınız halklar adına yargılıyorum. Benim vatanım bütün yeryüzüdür. Kardeşlerim de ezilen, sömürülen bütün halklardır" diyerek tamamladı. Mahkeme sonrası müebbet hapis cezasına çarptırılan Carlos, yargılanma esnasında tanıştığı Fransa'nın en ünlü avukatlarından Isabella Coutant Peyre ile evlendi. Halen Fransa'da Fleury Merogis Cezaevi'nde bir hücrede tutulan Carlos, günlerinin birçoğunu İslâm üzerine araştırmalar yaparak geçiriyor. Müslüman olduktan sonra Salim Muhammed ismini alan Carlos'un cezaevinde kaleme aldığı "Devrimci İslâm" isimli bir kitabı bulunuyor."İslâm'ın özünde büyük bir manevi güç bulunuyor. Bu güç insana müthiş bir özgüven ve kainatla içten ve samimi bir ilişki kurma olanağı sağlıyor. Kendimi hapishane de hiçbir zaman buruk hissetmiyorum. Çünkü inancım çok büyük ve köklü... İnancım bu dört duvar arasında Allah'a yakınlaştığım sürece beni özgür kılıyor. Şuna inanıyorum ki, Batı insanı ve birçok Marksist, İslâm'ın kutup yıldızı ve yol göstericiliği sayesinde doğru yolu bulacaktır. Dünya Kadiri Mutlak Allah'ın izniyle İslâm'la özgürleşecektir... Allahuekber..."


İsmi Ilich Ramirez Sanchez... Dünya onu Çakal Carlos lakabıyla tanıyor. Müslüman olduktan sonra ise ismini Salim Muhammed olarak değiştirdi. Salim Muhammed hakkında birçok kitab yazılırken, hayatı da defalarca kez filmlere konu oldu. İlk defa 1975 yılında İslâm'la tanıştı, cezaevine girdikten sonra kendini tamamen İslâm'la ilgili araştırmalara verdi. O şimdi 1.5 milyarlık İslâm Alemi'nin imanlı bir ferdi. Namaz kılıyor, oruç tutuyor ve yazdığı mektuplara "Kadiri Mutlak Allah'ın adıyla" diyerek başlıyor. Bir zamanlar dünyadaki Marksistlerin idolü olan Salim Muhammed, İslâm'ın bütün yeryüzüne hakim olması davasına kaldığı hücreden umud ve coşkusuyla yankı veriyor. İmanın ne kadar büyük bir imkan olduğunu yıllardır tutulduğu tek kişilik hücresinde "dik duruş"unu sürdürerek bütün dünyaya haykırıyor. Salim Muhammed, Allah ve Rasulüne olan inancından aldığı güçle, yeryüzünün dört bir yanındaki binlerce Müslüman esir gibi, "Zindan duvarlarınız, işkencehaneleriniz vız gelir bize vız. Bu yürek, bu umut vurulmaz zincire" diye haykırıyor. Antiemperyalist bilincin yüksek olduğu Latin Amerika ülkelerinde milyonlarca hayranı olan Salim Muhammed bizlere, büyük bir olayı da müjdeliyor.
Dün Endülüs'te, Afrika'da, Orta Asya'da yürekleri fetheden İslâm, bugün Meksika'da, Bolivya'da, Venezuella'da inanılmaz derecede ilgi görüyor. ABD ve İsrail'den nefret eden milyonlarca yoksul, devrimci, emekçi; Müslüman direnişçilerin emperyalizm ve Siyonizm karşısında yazdıkları destan nedeniyle hidayete erip Müslüman oluyor.



Salim Muhammed (Çakal Karlos) ile Röportaj

-Müslüman olmaya nasıl ve niçin karar verdiniz?

İslâm'la ilk defa Güney Yemen'in Joar bölgesinde Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'nin bir kampında tanıştım. O zamanlar, Doğu Afrika'daki çok önemli bir İsrail hedefine saldırı düzenlemek için bir grup savaşçıyla eğitim görüyorduk. Savaşçıların hepsi Müslümandı ve ben Filistinli Müslüman direnişçilerin davranışlarından çok etkilendim. Hepsi Allah için kendilerini feda etmek için can atıyorlardı. Filistinli direnişçiler bana devamlı olarak İslâm'ı ve Kâinatın Efendisi Peygamberimiz'i anlatıyorlardı. Öğrendiklerim harika şeylerdi. O zamanlar kominsttim Fakat bütünsel bir sistem olma iddiasındaki materyalizm benim için her şeyi açıklayabilme özelliğine sahip değildi. Fizikçiler "Doğa boşluktan nefret eder" derler. İnsan doğası için de aynı şey geçerlidir ve ruhani boşluk da, boşlukların en beteridir. Marksizmden beni uzaklaştıran en büyük olgu kutsallığın eksikliğidir. Çünkü Marksizm insana bağlı bir dindir. Yani bu dinin kurucusu, teorisyeni bir insandır. Marksistler her zaman manevi bir güçle ilişki kuramama eksikliğini hissederler. Çünkü manevi güçle ilişkiye girmek insanın yaratılışında olan bir olgudur. Marksizm, Kadiri Mutlak Yaratıcıya karşı çıktığı için de gücü eline geçirdiği vakit yozlaşmaya mahkûmdur. Ben birçok konuyla ilgili soruların cevaplarını net bir şekilde İslâm'da buldum.
Bana göre İslâm'ın özünde büyük bir manevi güç bulunuyor. Bu güç insana müthiş bir özgüven ve kainatla içten ve samimi bir ilişki kurma olanağı sağlıyor. Kendimi hapishane de hiçbir zaman buruk hissetmiyorum. Çünkü inancım çok büyük ve köklü...
İnancım bu dört duvar arasında Allah'a yakınlaştığım sürece beni özgür kılıyor. Şuna inanıyorum ki, Batı insanı ve birçok Marksist, İslâm'ın kutup yıldızı ve yol göstericiliği sayesinde doğru yolu bulacaktır. Dünya Kadiri Mutlak Allah'ın izniyle İslâm'la özgürleşecektir...



-Sık sık devrimci İslâm'dan bahsediyorsunuz.Devrimci İslâm kavramından neyi kasdettiğinizi açıklar mısınız?


"Devrimci İslâm" tabiri aslında bana ait değil. Bu sıfat, medya ve cezaevinde yazdığım kitabımı yayınlayan yayınevine aittir. Ben devrimci İslâm kavramını gereksiz görüyorum. Çünkü İslâm özü itibarıyla zaten devrimci bir karaktere sahip. Hz. Peygamber Mekke aristokrasisini yıkarak tarihin en büyük devrimini gerçekleştirmiştir. Bana göre devrimci İslâm: "İslâmî kuralların hâkim olduğu, adaletin sağlandığı, eşitsizliğin en aza indirildiği bir düzeni ve zalimler karşısında dik duruşlarını sürdüren, anti-emperyalist mücadelenin kefili yiğit Müslümanları anlatır."



- Amerikan ordusu, 11 Eylül saldırısından sonra İslâm topraklarını bir bir kuşatmaya başladı. Bu kuşatma dalgasıyla ilgili neler söyleyebilirsiniz?


11 Eylül 2001 sonrası dünya, strateji uzmanlarının öngördüğü gibi bir medeniyetler çatışması yaşamayacaktır. Aksine maddenin, ahlaksızlığın, metanın baskıcı hükümranlığını yıkmaya yönelik manevi ve devrimci bir güç olan İslâm, dünyanın gündemine daha fazla girecektir. Bugün dünyaya dayatılan kapitalist sistemde insan da ticari bir mala dönüştürülmeye çalışılıyor. Müslümanların tüm dünyayı yönetmek isteyen Siyonizm ve emperyalizmin önünü kesmeleri gerekiyor. Büyük bir devrim gücü olan İslâm, halkların köleleşmesine karşı çıkabilecek tek güçtür. 11 Eylül eylemi ABD'nin yıllarca önce kararlaştırdığı işgal planlarının bahanesi oldu. Mevcut olan işgal zaten gerçekleşecekti. Çünkü kapitalizm devamlı olarak büyümek, dünyayı pazar haline getirmek zorundadır. Bu büyüme durduğu an kapitalizm çökme sürecine girer.Batının tüketim kültürüne meydan okuyan, kafa tutan tek din, tek inanç sistemi İslâm olduğu için bu durum ABD'yi rahatsız ediyordu. Bush ve adamları 11 Eylül eyleminden sonra uzun bir savaş için Ortadoğu topraklarına çıkarma yaptılar. Ancak, ABD şu an savaşı kaybediyor ve Allah'ın izniyle de en yakın zamanda Ortadoğu topraklarından defolup gidecektir.


Müslüman olmanız, hayatınızda ve iç dünyanızda ne gibi değişikliklere yol açtı?


Müslüman olduğum ilk yıllarda, İslâm hayatıma çok önemli bir değişiklik getirmedi. Ailemden aldığım sağlam ahlâki değerler sebebiyle, İslâmî olgunluk zevkini tatmam uzun bir sürece yayıldı. Daha sonraki yıllar imanın tadını almaya başladım. Bu tadı anlatmak benim için gerçekten çok güç. Fakat Müslüman kardeşlerimin neyi kastettiğimi anladıklarımdan eminim. İslâm bana yaşadığım zorluklara karşı dayanma gücü de veriyor. İslâm'dan aldığım manevi güçle bütün emperyalistlere karşı meydan okuma kuvvetini kendimde buluyorum. Müslüman olmam, insanlarla dayanışma hissimi daha da güçlendirdi. Çökmekte olan Batı toplumlarının en büyük günahlarından olan bireysellik hastalığından beni uzaklaştırdı. Ben her zaman insanların sömürülmediği bir dünya için mücadele verdim. Bugün benim için mücadelemin temel dayanağı ve inandığım devrimin adı İslâm'dır. Bundan sonraki hayatımı İslâm'ın bütün yeryüzüne hakim olması için yegane şart olan İslâm devrimine adayacağım. Emperyalizme ve Siyonizme karşı çıkan bütün devrimci örgüt ve savaşçıları İslâm bayrağı altında toplanmaya çağırıyorum. İnsanlığın tek kurtuluş adresi artık İslâm'dır.
Allahuekber...



  Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2023 © Akparti Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
çarşamba pasta çarşamba bilgisayar tamircisi