11-07-2007, 00:25 | #1 |
ÇAKALIN YAPTIKLARI TİLKİYİ AKLAMAZ ..
ÇAKALIN YAPTIKLARI TİLKİYİ AKLAMAZ
Hep örneklerle büyütüldük: Komşunun çocuğunun başarısı bizim başarısızlığımız… Komşu gelinin hamaratlığı bizim tembelliğimiz… 6 numaranın efendiliği bizim haytalığımız… Birinin hanımlığı bizim arsızlığımız… Birinin canlılığı bizim kanımızın çekilmişliğini haykırdılar yüzümüze. Biz, biz olarak bizi anlatamadık kimseye. Hep birileri bizden daha iyi, hep birileri bizden daha çalışkan, hep birileri bizden daha atak, daha uyanık, daha söz dinlerdi. Bu sözler önce ailemizden döküldü üzerimize. Sonra işimizden, eşimizden, yavrumuzdan; kim nereden bulduysa oradan küçülttü bizi, oradan yıktı, oradan vurdu, oradan kanattı içimizi... Onun eşi çok anlayışlı… Onun gelini çok hamarat… Onun çocuğu çok iyi… Onun elemanı çok uyanıktı… İyi yanlarımızı söylemediler bize. Evet onun matematiği çok iyiydi, ama bizim de tarihimiz onu aratmazdı. O, bir çiçekle giderdi her gün eve ama biz de yüreğimizde derlenmemiş türküler götürürdük, anlaşılmadıkça ağıta dönüşen, bozlak olup gönül kıyılarımızda berhava olan… Belki yıldızlı karneler, çerçeveye uygun diplomalar, başarı sertifikaları getiremedik, ama çevremizde kimsenin de utancı olmadık; ne içip içip kırdık camı çerçeveyi, ne sövüp saydık, ne de küfrettirdik anamıza bacımıza… “BİZ SEVDİĞİMİZDEN HEP ONDA OLMAYANI İSTERİZ HASRETLER AYNI KALIR VE BİZ ÇEKER GİDERİZ…” NFK Hep olmayan yanlarımızı bilediler, HEP VEREMEYECEKLERİMİZİ, hep olmazsa olmazları istediler… Sevdik, “O olmaz” dediler. “Şu olsun” dedik, “Bize uymaz” dediler. Ne tuttuğumuz partiyi beğendiler, ne dinlediğimiz şarkıları, ne de okuduğumuz gazeteleri… Hep bizdik eksik olan. Hep bizdik aykırıya çadır kuran, inandığı şeye gözünü kırpmadan canını verecek olan. Hep bizdik oysa atmaya, öldürmeye kıyamadığımız bir örümceğe, karıncaya gitmesi için anlamasa da dil döken… Einstein diyor ki: “Hayatta beni bir tek karım anladı o da yanlış anladı!” Einstain böyle arabesk bir söyleme tutunmuş mudur bilmem, ama anlatılmak istenen sanırım anlaşılmıştır… Bu ülkede kuruşunu kaçırmadan vergi ödedi. Devlete borcunu gününü geçirmeden, bir kılıf uydurmadan yerine getirdi. Askere gitti, oyunu attı. Oğlunu vatana şehit verdi, yine de yaranamadı; “Göbeğini kaşıyan adam olarak” aşağılandı küçük görüldü… “Önemli olan insan olmak” duygusu ile büyüdü, büyütüldü. Önemli olanın sadece zengin olmak olduğunu anladığında, mal mülk biriktirme şeklini ve yaşını çoktan geride bırakmıştı… Öyle ya, paran olduğunda, evet “Sadece paran olduğunda” tüm eksiklerin görülmeyecek kadar küçük kalıyordu; üstelik herkes seni ne çok seviyor, herkes sana ne çok saygı duyuyordu. Üstelik senin eşyaların tarihi eser gibi korunuyor, senin hataların sana özgü yaşam biçimi olarak kabul ediliyor, ama asla eleştirilmiyordu… Çaldığın vergilere kılıf uyduruluyor, askerliğin yurt dışından sahte diplomalarla geçiştiriliyor, devletin yetkilileri bile sana yardımcı olmak adına “Millî bir vazife” şuuruyla görev yapıyor ve sen konuşmaya başladığında sözünü alkışlar boğuyordu… Sen dürüst ol, namuslu ol, “vatan” de “bayrak” de, “aman tüyü bitmemiş yetimin hakkı” de, “yavrum belki sana şeker alamadım ama onurumu bıraktım” de, kimin umurunda… BU BAYRAĞIN BİR DE SOPASI VAR! Öyle ya yalancının mumu bile artık jeneratörle desteklenirken, hep karanlıkta kalan biz olmayacağız ya. Marshall yardımları da bir yere kadar. Ya gönül mahkemesi ile gece rahat uyumakla uyumamak arasındaki gelgitleri yaşayan bilir ya… “Nasıl bilirdiniz meftayı?” denildiğinde yükselen çığlıkları sadece diriler duymaz ya… Bu bayrağın bir sopası, Allah’ında bir adaleti var ya… Sen bunları da atlatırsın, çocukken yüreğini yakan sözler bugün nasıl aynı sıcaklığını korusa da, bağışladın ya yüreğindeki yüksek merhametle, yine bağışla, bağışladıkça ve affettikçe, hafifleyecek ve güzelleşeceksin unutma! Unutma ki beğenmeseler de sana bu yakışacak. Kırma kıranları! Üzme üzenleri! Dövme zayıfken seni dövenleri! “Affettim amca de, affettim seni bile...” Çakalın yaptıkları tilkiyi aklamaz!.. Kuzuların sessizliğinde, koçların bilgeliği vardır unutma!.. Unutma ki; umut haykırışa gebe, isyanı ve nisyanı kabullenmeyen olgun bir sükûttur Bedirhan GÖKÇE
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|