![]() |
#1 |
![]() Ülkemizde ve İslam dünyasında İslam Protestanlığı, İslami Calvinistler, dinde reform gibi tümüyle
Hıristiyan dünyanın şahsına münhasır olan bir takım ifade ve kavramlar, İslam’a sokulmak ve zihinlerde şüpheler uyandırılmak istenmektedir. Bu ve benzeri tartışmalar tümüyle Hıristiyan patentlidir ve kaynağı Batı dünyasıdır. Ortaçağ karanlığındaki; ilme, akla, mantığa, iktisadi güce ve dış dünyaya tümüyle kapalı, karanlıklar içindeki Hıristiyan dünya için kaçınılmaz olan böyle bir reform hareketini, İslam ile özdeşleştirmek doğrudan doğruya İslamı tanımamaktır. Yüce dinimiz İslam; iman ve ibadet dinidir. İbadetler üç kısımda mütalaa edilmiştir. Bunlar a) mali ibadetler ( Zekat, fitre, sadaka vb. b) Bedeni ibadetler ( namaz, oruç vb.) c) Hem mali ve hem de bedeni ibadetler ( Hac ve Umre gibi). Aynı zamanda dinimiz; çalışmaya ve maddi kalkınmaya çok büyük önem vermiş, ilme ve akla (düşünce ve tefekküre) kapılarını açmıştır. Evrensel ve cihanşümul bir dindir. İbadetlerin özünde maddeten güçlü olmanın çok büyük yeri vardır.Dinimiz; meşru şartlar içinde, kul haklarına tecavüz etmeden kazanmayı, mal, mülk, servet edinmeyi ve sahip olduklarını da yine meşru şartlar dahilinde, israfa dalmadan sarf etmeyi emreder. Ancak dünya kazancı ahiret hayatını hiçbir zaman unutturmayacaktır. Bir mü’min olarak daima cimrilikten sakınacak ve israfa dalmadan tasaddukta bulunacaktır. Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)’in lisanıyla; “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışacaktır.” Hz. Peygamber’in (s.a.v) bu ve benzeri açıklamaları ve muhtelif Kur’an ayetlerinde görüldüğü üzere, dinimiz dünya ve ahiret dengesini kurmuştur. İslam dini; çalışmaya, ilme, teknolojik alanda ilerlemeye ve iktisadi kalkınmaya hiçbir zaman karşı olmamıştır. İslam Protestanlığı Tartışmaları Son günlerde İslam Protestanlığı, İslami Calvinistler, dinde reform vb. tartışmaların ülkemizde yaygınlaşmasıyla birlikte; İslam’da öngörülen ibadetlerin de tartışmaya açıldığına şahit olmaktayız. Kadınların camide, aynı safta baş açık namaz kılmaları, tesettürün İslam’daki yeri, Cuma namazları ve benzeri pek çok konu gündemi meşgul etmeye başladı. Bu esnada modernite adına kilise düzenini camide görmek isteyenlerde seslerini yükseltmeye başladılar. Camiye oturma guruplarının yerleştirilmesi, ayakkabı ile girilmesi, bağlayıcı olmadan herkesin hür ve gönlünden geçtiği şekilde namazını kılması, istediği şekilde ibadet etmesinin en doğal hakkı olduğu yönünde, cami adabına ters, Allah (c.c)’ın koyduğu prensiplere uymayan bir sürü açıklamalara da bu esnada şahit olduk. Fakat burada bilinçli yada bilinçsizce göz ardı edilen bir nokta var. İslam dini Hak ve son dindir. Kurallarını her şeyin ve tüm kainatın sahibi olan Allah (c.c) koymuş, nasıl, ne şekilde iman ve ibadette bulunulacağını da belirtmiştir. İbadetlerin Kur’an ve sünnette detaylarına kadar tarifi yapılmış, Hz. Peygamber (s.a.v) hayatı boyunca bunun talimini yaptırmıştır. Hiçbir beşerin Allah’ın (c.c) koyduğu ibadet kuralını değiştirmeye yetki ve salahiyeti asla yoktur. Fakat Hıristiyanlık için aynı şeyleri söylemek mümkün değildir. Hıristiyan dünya asırlarca kilise doğmalarının hakimiyetinde kendini dış dünyaya kapatmış, karanlık bir dönem yaşamıştır. İlme, akla, mantığa, maddi, iktisadi kalkınmaya tamamen kapalı, kilise doğmalarının sultasından kurtulmak isteyen Hıristiyan dünya; asırlar süren büyük mücadele, ihtilaller ve reformlar sonucunda bugünkü noktaya gelebilmiştir. Bu tartışmalarda; İslamiyet’in modern inanç ve düşüncenin ortaya koyduğu problemleri bugünkü haliyle kendiliğinden çözmesinin, cevap bulabilmesinin mümkün olmayacağı, ancak Hıristiyan reformasyonuna benzer bir reform hareketi, değişim yaşaması durumunda başarı sağlayabileceği fikri işlenmeye çalışılmıştır. Orta çağ karanlığında, kapılarını dış dünyaya kapatan Hıristiyanlığa çözüm olarak takdim edilen reformasyon hareketi; aslında aydınlıktan ve modernlikten uzaktır. Zira Çözüm olarak ortaya konan Calvinist veya Lutheran öğretiler; temelde Katolik öğretilerden daha katı ve karşı konumdadırlar. Hıristiyan dünyanın kısmen de olsa bu gelişimine Calvinism’in sağladığı katkı Batı dünyasında önemle vurgulanmaktadır. Kapitalist girişimcilik ve Protestan ahlakı sonucu ulaşılan Kapitalizm ruhu Calvinism ile kazanılan reformasyonun bir sonucudur. Max Weber’in 1904 yılında yayınladığı önemli Protestan Ahlakı ve Kapitalizm Ruhu adlı çalışmasındaki temel felsefenin; Türk ve İslam toplamalarına da aynı ruhun uyarlanması, empoze edilmesi çalışmaları olduğunu görmekteyiz. Modernlik; günümüzde geleneksel anlayışı tamamıyla tasfiye ederek, onu tümüyle değiştirecek bir düşünce veya yaklaşım tarzı olarak algılanmaktadır. İslami Calvinistler, İslam Protestanlığı, dinsel reformlar vb. kavram ve ifadeler kullanılarak başlatılan tartışmalarla; temelde gelenekçi, muhafazakar ve İslami çevrede, ciddi manada reformlara ve zihniyet değişimine ihtiyaç duyulduğu dile getirilmektedir. Bu anlayışta, böyle bir değişim yaşanmadan reformasyonun sonucu ve ürünü olan kapitalizmin, iktisadi gelişlimin gerçekleşmesi mümkün değildir. Bu sebeple İslam toplumlarında dini reformlar olmaksızın, hiçbir şekilde iktisadi gelişme ve ilerlemenin mümkün olamayacağına dair yorumlar yapılmıştır. Bir asra yakın süredir Türkiye’de ve İslam dünyasında; iktisaden kalkınmamışlığın ve büyümenin önünde, dinden kaynaklanan bir takım zihniyet engellerinin bulunduğu, bu durumun ancak dini reformasyonla aşılabileceği tezi; Hıristiyan batı toplumları ve onların yerli işbirlikçilerince işlenmeye çalışılmaktadır. Oysa İslamiyet Osmanlı Türk toplumlarında, son bir asırlık sürede modernliğe geçiş sürecini yaşamış, bununla birlikte gelenekçi anlayışı muhafaza etmeyi de başarmıştır. Zira İslam Modernizme cevaplar bulmak yerine moderniteyi İslamileştirmenin gerekliliği üzerinde durmuştur. Özellikle İkinci meşrutiyet dönemi batıcılık anlayışından buyana modernist hareketin izlerini görmekteyiz. Her toplumda geleneğin dışına çıkanlar, özellikle Hıristiyan dünyada kilise doğmalarını dilediği gibi yorumlayan marjinal fert yada guruplar mevcuttur. Son günlerde ülkemiz ve İslam dünyasında yoğun biçimde gündemi meşgul eden, batı menşeli tartışmalar; “İslami Calvinistler” ve “İslam Protestanlığı”’dır. Medyada konu edilen, İslam’la en küçük bağlantısı olmadığı halde sık sık gündeme getirilen Calvanism ve İslam Protestanlığı nedir? Jean Calvin kimdir? Jean Calvin ve Calvinism: Fransız Jean Calvin ( 1509 / 1564), Kitab-ı Mukaddes’e ve öğrencisi bulunduğu Luther’in düşüncelerine sıkı sıkıya bağlı bir Protestan teologdur. Ancak 1541’den itibaren Cenevre’ye hakim olup çok sert ve kapalı bir Protestanlığı savunur. her şeye rağmen Luther’in fikirleri Ulrich Zwingli ve Jean Calvin tarafından önemli destek görmüştür.(1) Daha sonra Fransa’da reformlara önderlik etmiş ve oradaki boşluğu doldurmuştur. 1536’da “Reform edilmiş kiliselere” teolojik yapısını ve temel kurallarını kazandıracak olan “L’Institution de la Religion Chretienne/ İnstitutio Religions Christianae”(Hıristiyan Din Dersleri) adlı eserini neşretmiştir.Calvin ikinci neslin reformcusudur. O hayatının sonuna kadar Protestan öğretisini sistematik bir biçimde takdime çalışmış, hidayetin, bağışlanma ve kurtuluş ile küfür ve inkarın kaynağını Tanrı’nın değişmez kararında bulmuştur.(2) Organizatör konumunda olan Calvin, Protestanlık için teşkilatlanmanın gerekliliğine inanmış, sadece Tanrı’nın kelamı ile yönelmiş bir cemaat oluşturmayı kendisine görev edinmiştir.(3) Kült ve Kilise disiplini üzerindeki fikirlerini yeniden gözden geçiren Calvin; Kilise yönetimini tevdi ettiği Consistoire’yi (Potestan Papazlar Konseyi) de oluşturmuştu. Papaz ve laiklerden oluşan, etkin bir konumda olan bu konsey, her türlü politik etkilerden uzak bir yapıdaydı.(4) Calvin zamanının büyük bir bölümünü vaaz, İncil yorumu, papazlık müessesinin oluşturulması ve geleneklerin denetimini büyük bir otorite ile icra etmiş, en yakın dostu Melanchthon(5) ve talebesi John Knox ile birlikte; İsviçre, Fransa ve Hollanda’da reformun idare edildiği, İskoçya’da tüm kiliselerin önderi olmuştur. Calvin tipi reform, İsviçre’nin bir kısmında, Fransa, Macaristan ve Hollanda’da yayılmıştır. Böylece Reform, birçok merkezden Avrupa’ya yayılmıştır. Ayrıca her biri bir reformcunun adıyla şöhret bulmuş ve bu reformcu tarafından doktrine özel bir mana verilmiştir. Transubstantiation (6) doktrini şeklinde ifade edilen, Katolik düşünceyi reddeden ve İsa’nın Ekmek-Şarap türü içindeki iki tabiatıyla hazır olduğunu ifade eden Luther’le; Tanrı’nın sağına yükseltilmiş olan İsa’nın söz konusu ayinde sadece Kutsal-Ruhun kudretiyle var olabildiğini söyleyen Calvin aralarında bir uzlaşma gösterebilmektedirler.(7) Renan’ın kendisinden “ kuşağının en dindar Hıristiyan’ı” diye söz ettiği Calvin’in Reform Kiliselerinin nihai şeklini almasında Zwingli’den daha çok etkili olmuştur.”Institutio” adlı eserinde; Tanrı Bilgisi, Christologia (Mesih Bilgisi), Kutsal Ruh aracılığıyla insanın kurtuluşu) ile Kilise ve ayinlerini ele alır.(8) Calvin’in kurtuluşa yönelik yorumları Hıristiyan öğretileriyle ilgili görüşlerini incelediğimizde diğer din ve mensuplarına karşı dışlamacı, sert ve katı tavırlar içerisinde olduğu görülür Calvinism, Westphalia Antlaşması sonrasında tüm dünyada sürekli bir şekilde gerileme içinde olmuştur. Önemli bir yanlışlıkta; Max Weber’in “Protestan Ahlakı ve Kapitalizm Ruhu” adlı çalışmasında ifade ettiği gibi olmayıp, kapitalizmin önde gelen muhaliflerindendir. Calvin ve Luther, Zwingli ve diğer tüm reformist Hıristiyan teologları gibi iktisadi konularda Aziz Augustine vb. önde gelen kilise babalarına kadar dayandırılan Katolik görüşlerini benimsemekteydi. İslam’ın İçtihat formülü Her şeyden önce Calvinism ve İslam Protestanlığı konularında doğru yaklaşım sergilenebilmesi için Hıristiyanlıkta görülen deformasyonun İslam’da da aynen görülmesi gerekir. Zira Önce deformasyon ( bozulma) olacak ki akabinde reformlara ihtiyaç duyulsun, reformlar olsun. Burada ifade edilen Calvanism, veya Reformanizmdeki asıl Mantalite dönüşümdür. Hıristiyanlığın gerek dinsel açıdan ve gerekse iktisadi açıdan dönüşüme geçmişte hep ihtiyacı olmuş, halen de olmaktadır. Oysa İslam dininin bu tür dönüşüme ve reformsal akımlara hiçbir ihtiyacı yoktur. Var olduğu iddiasında bulunmak; İslam dinini hiç bilmemek, İslam’ın kaynağı ve temeli olan esasları tanımamaktır. Zira İslam’ın buna ihtiyacı yoktur. İslam kadar ticareti, iktisadi kalkınmayı öven ve teşvik eden, akla, mantığa evrensel değerlere, yorum ve içtihada kapısını açan bir din yoktur. Zira İslam’da içtihat kapısı, içtihat yolu vardır ve içtihat kapısı hep açık olmuştur. İçtihat böyle bir dönüşüme ve reform hareketine ihtiyaç bırakmamaktadır. İslam’da değişmeyen, dinin iki temel kaynağı vardır. Bunlar; Rabbimizin yüce kitabı Kur’an ve Hz. Peygamber’in sünnetidir. Mensubu bulunduğumuz İslam dini evrensel, cihanşümul bir dinidir. Kitabımız Kur’an ve Hz. Peygamber’in mesajı da evrenseldir. Kur’an her asırda yepyeni, taptazedir. Onun mucizevi yönü kıyamete kadar yaşayan insanların ihtiyaçlarına cevap verebilecek yapıda olmasıdır. Allah (c.c.) tarafından tamamlanmış ve kıyamete kadar koruma altına alınmıştır. Diğer dinlerin evrensellik özelliği yoktur, ek******ler ve koruma altında olmadıkları için tahrifata uğramışlardır. Bugün Hıristiyanların elinde bulunan İncil, Yahudilerin elinde bulunan Tevrat muharreftir, aslı değiştirilmiş, bozulmuştur. Bu sebeple Hıristiyanlığın reforma ihtiyacı vardır, her asırda olmuştur. Fakat İslam’ın reforma ihtiyacı yoktur, hiçbir zaman da olmayacaktır. Çünkü Kur’an hiç değiştirilememiş, kıyamete kadar değiştirilemeyecek Hakk kelamıdır. Her asrın ihtiyaçlarına cevap verebilecek güçtedir. Tüm ilimlere, akla, mantığa evrensel değerlere kapısını açan dinimiz; içtihat makamı sayesinde her asırda karşılaşılan problemleri çözmüştür. Netice olarak ifade etmek istersek; İslam son ve hak dindir. Diğer semavi dinler tamamlanmamıştır. Allah (c.c) Kitabında Kuran’ını tamamladığını, din olarak İslam’ı seçiğini, Hak din olarak İslam dinini gönderdiğini ifade etmiştir. Calvinisim ve Protestanlık ruhu ile İslam’ı birlikte mütalaa etmek İslam’a yapılan en büyük hakarettir, saldırıdır. --------------- 1- Eliade, Mircea, Loan P. Couliano, “Dinler Tarihi Sözlüğü” , (Çev: Ali Erbaş), İnsan yay., İst., 1997, s.133. 2- Sarıkçıoğlu, Ekrem, “Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi”, Bayrak Yay., İst., 1983, s.250. 3- Mehl, Roger, “Protestanlık Mezhebi”, (Çev: Mehmet Aydır, Hıristiyan İlahiyatı), Arı Basımevi, Konya 1983, s.98,99. 4- Mehl, Roger, “Protestan Mezhebi”, (Mehmet Aydın, Hıristiyan İlahiyatı), Arı Basımevi, Konya 1983, s.99-101. 5- Bettany, T. George, “Encyclopedia of World Religions”, ( Çev.Ahmet Aydoğan, Dünya Dinleri Ansiklopedisi), Say Yay., İst. 2005, s.945. 6- Transubstantiation:Rabbin Akşam yemeği konusunda “cevher değişimi” yahut dönüşümüdür. ( Bettany, T. George, “Encyclopedia of World Religions”, ( Çev.Ahmet Aydoğan, Dünya Dinleri Ansiklopedisi), Say Yay., İst. 2005, s.733,) Komünyan ayininde ekmek ve şarap takdis edildikten sonra, Mesih’in etinin ve kanının, çarmıha gerildidğinde ve kıyamında nasılsa öyle, gerçek olarak (kutsanmış unsurlarda) mevcut olduğu (Gr.metabole,L.transubstantion) Bir keşiş olan Paschasius Radbertus tarafından vaz edildi ve savunuldu. (Bettany, a.g.e., s.849.) 7- Mehl, Roger, “Protestan Mezhebi”, (Mehmet Aydın, Hıristiyan İlahiyatı), Arı Basımevi, Konya 1983, s.99- 101. 8- Bettany, T. George, “Encyclopedia of World Religions”, ( Çev.Ahmet Aydoğan, Dünya Dinleri Ansiklopedisi), Say Yay., İst. 2005, s.945. YAZAR Yücel Sarpdere
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|