Son Ergenekon dalgasında isimleri geçenler kimler?
Örneğin Mehmet Haberal..
CHP Genel Başkanı’nın söylemi ile, “1974’lerde gece 2’de uçaktan gelecek böbreği bekleyen büyük hizmet adamı”..
1974’de qecenin 2’sinde Ankara’ya uçak seferi var mıydı, yok muydu tartışması bir yana, Ergenekon avukatlarının hepsinin söylemi, “Haberal çok önemli bir bilim adamı. Bu kişiyi nasıl gözaltına alırsınız. Suç işlemiş muamelesi yaparsınız.”
Gözaltına alınanlara bir diğer örnek: Türkan Saylan..
Onun için de, medyadaki ve politikadaki gönüllü avukatların ortak yorumu şöyle: “Saylan, kendisini eğitime adamış, çocukların okuması için büyük çabalar sarfetmiş bir bilim kadını. Yaşlı ve hasta.. Ona nasıl darbe suçu yükleyebilirsiniz?”
Diğer gözaltına alınan isimler için de hep aynı taktikle savunma yapılıyor..
Kişilerin, belli medya organlarında sürekli şişirilen özellikleri anlatılıp, gözaltına alınmalarının, evlerinde arama yapılmasının yanlış olduğu söyleniyor..
Öyle ise, konuya şöyle yaklaşalım..
Bir ay kadar önce, Etiler’de bir çöp kutusunda, başı kesilerek öldürülmüş genç bir kız bulundu.. Bununla ilgili olarak, halen bir kişi, köşe bucak her yerde aranıyor.
Peki kim bu aranan kişi?
Özelliklerini hemen hatırlatalım..
Kamuoyunun çok yakınen tanıdığı, zengin bir ailenin çocuğu..
Başka?
Sekiz yaşında Fransa’ya gitmiş, Sonra İngiltere, Almanya, Portekiz, İspanya, Rusya, Çin’de o ülkelerin dillerini öğrenmiş bir genç..
Bu gencin güzel özellikleri bitti mi?
Hayır..
Eylül 2007’de Bahçeşehir Yıldızlar Koleji’ne girer. Daha sonra Bebek Yeni Yıldız Koleji’ne geçer.
Çok iyi okullarda okumuştur.
Sanatla da çok yakînen ilgisi vardır. Gitar çalar, vesaire..
Bitti mi, hayır..
Ailesi çağdaş bir ailedir.. Batı sistemine yakın, laik bir ailedir..
Durun bitmedi..
Cem Garipoğlu, aynı zamanda çağdaşlığın da bir göstergesi olarak takdim edilen rakı tüketimini devam ettirebilmek için, gerekli olan rakı fabrikalarından İstanbul Rakı ve Burgaz Rakı’nın veliahtlarındandır..
Ailesi ile birlikte, çok iyi bir semtte oturmaktadır. Toplumun elit kesiminin yaşadığı Bahçeşehir’de villaları vardır..
Övgüleri böyle devam ettirip gidebiliriz.
Peki tüm bunlar; Cem Garipoğlu’nun, bir genç kızın başını keserek ölümüne sebeb olmasından kaynaklanan adli soruşturmayı etkiler mi?
Tabii ki etkilemez.
Kişinin 7 dil bilmesi başka.. Katil olması başka..
Kişinin birçok dış ülkeleye gitmesi, oralarda yaşamış olması, bir genç kızın kanına girmesi iddiasını bertaraf eder mi?
Bir kişinin, çok iyi okullarda okumuş olması, ona yönelik cinayet suçlamasını ortadan kaldırır mı?
İşte Eregenkon sanıklarına yönelik savunmalar da, Cem Garipoğlu’nun durumuna benziyor..
Şu an için Cem Garipoğlu da bir sanık.. Ergenekon gözaltılarında sorguları yapılanlar da..
Cem Garipoğlu için nasıl ki, cinayet suçlamasına karşı “Ama o çok iyi bir genç. 7 dil biliyor” diyerek gerçekleri örtbas edemezsek, hatta suçlu olma ihtimali kuvvetli kişiyi savunma anlamında açıklamalar yapamazsak, Ergenekon’dan gözaltına alınanları da darbe suçlamaları karşısında, “Ama onlar çok iyi eğitimciler. Çok iyi bilim adamları” diyemeyiz.
Münevver Karabulut cinayetinde, savcının polise emri: “7 dil bilen, gitar çalan, çok iyi okullarda okuyan bir genci tesbit edip bana getirin” değil..
Peki savcının emri ne? “Mağdureyi çöp kutusuna getirip attığı, çevredeki kamera görüntülerinden anlaşılan, maktüle ile en son görünen kişiyi alın getirin” şeklinde..
Ergenekon davasında da, savcının emri, “Bana, çok iyi eğitimci olan, üniversite rektörlüğü yapan, böbrek nakli için gece bile havaalanında nöbet bekleyen bir doktoru alın getirin” şeklinde değil.
Ya ne şekilde?
“Sahibi olduğu televizyon ile, darbe çağrıları yapan, halkı hükümete karşı kışkırtan, hedefledikleri gaye için ‘her puştluğun yapılması’ çağrısında bulunan kişiyi getirin” şeklinde.
Savunmalar da, isnat dışındaki konularda değil, iddialarla ilgili olmalı..
Değil mi, terör örgütünün, gönüllü avukatları?


Ali karahasanoğlu