02-10-2014, 23:33 | #1 |
Cem Küçük - 7 Şubat'ın Hesabı Sorulmalıdır!
Cem Küçük
7 Şubat'ın hesabı sorulmalıdır! Sabah gazetesinden Aliye Çetinkaya yakın tarihin en önemli olayı olan 7 Şubat'ın perde arkasını iyi anlatan bir yazı dizisi yaptı. 7 Şubat'ın öncesi ve sonrasında neler yaşandığını örneklerle çok güzel bir şekilde anlattı. O tarihlerde neler yaşandığını herkesin bilmesinde fayda var. Yaşananları özetlemekte fayda var. 20 Aralık 2011'de KCK Basın Komitesi'ne yönelik operasyon kapsamında bir ajans bürosuna da girilmişti. Bilgisayarlara da el konulmuştu. Pek fazla kimsenin dikkatini çekmeyen bu olay, 7 Şubat MİT Krizi'ne giden yoldaki kilometre taşlarından birini oluşturuyordu. Hatta kırılma anlarıyla neredeyse ipten dönülmüştü. Emniyetin operasyonuyla 44 kişi gözaltına alınmıştı. Polis, basılacak yerler listesinde olmayan ancak MİT'in irtibat elemanı bulundurduğu o haber ajansında da arama yapıyordu. Foto muhabiri M.Ö. de gözaltına alınan kişiler arasındaydı. Baskını öğrenen MİT görevlileri, konunun anlaşılması için soruşturmayı yürüten Özel Yetkili Savcı ile görüşmeye karar verdi. MİT yetkilileri, 7 Şubat kriziyle adını duyuracak olan Özel Yetkili Savcı Bilal Bayraktar ve Sadrettin Sarıkaya ile o gün tanıştı. MİT görevlileri soruşturma savcılarına, Milli İstihbarat Teşkilatı'nın özel çalışmasını anlattı. Konunun deşifre olması hâlinde pek çok MİT elemanının hayatının tehlikeye gireceği ifade etti ve 'Ulusal güvenlik sorunu' ortaya çıkabileceği kaygısını paylaştı. MİT mensuplarını dinleyen Savcılar Bayraktar ve Sarıkaya'nın, 'Canınız bize emanet, bu bilgiler bizden çıkmayacak.' dediği ve istihbari çalışmaya zarar gelmemesi için özen gösterecekleri sözü de kayda geçti. Hatta anlatılanlar karşısında Savcı Bayraktar, bir ara şaşkınlığını gizleyemedi ve 'Böyle çalışmaları biz CIA gibi istihbarat örgütlerinin yaptığını düşünürdük. Gerçekten göğsümüz kabardı.' diyerek MİT görevlilerini övmeyi de ihmal etmedi. 'Devletin savcısı, devlete operasyon yapmaz.' düşüncesiyle hareket eden MİT görevlileri iç huzuruyla ayrılırken büyük bir tuzağın parçası olacaklarından habersizdi. Gözaltına alınan M.Ö. 'Paralel Yapı' için Müsteşar Fidan'a gidecek kestirme yol olarak seçilmişti. İfade için İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdür Yardımcısı S.B.'nin odasına götürüldü. MİT'in, PKK-KCK yapılanması çalışması hakkında detay almaya çalışan polisler, taktik bir manevra uyguladı. Kendi ayarladıkları avukatı MİT'ten gelen avukat gibi tanıtıp M.Ö.'den iki yıl büyük bir emek harcanan KCK yapılanmasına yönelik çalışmayı aldılar. M.Ö. savcılıktan serbest bırakılırken onun çizdiği şema 'paralel' ellere de geçti. Böylece, 7 Şubat 2012'nin altyapısı da kuruldu! 7 Şubat 2012'de saatler 17.00'yi gösterdiğinde MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın özel telefonunun diğer ucunda Özel Yetkili Savcı Sadrettin Sarıkaya vardı. Savcı, Fidan'ı makamında ifadeye davet ediyordu. Sonra listedeki 4 isim de ardı ardına arandı. MİT görevlilerine, 'İfadeye gelmezseniz kolluk kuvveti göndereceğiz!' deniyordu. İfade talimatının zamanlaması da manidardı. Başbakan Erdoğan, 26 Kasım 2011'de sindirim sistemi ameliyatı olmuş, şubat ayı başında 'tamamlayıcı ikinci ameliyat' plânlanmıştı. MİT'le ilgili sarsıcı gelişme karşısında Başbakan Erdoğan, ikinci ameliyatın tarihini erteledi ve krizi bizzat yönetti. O Şubat günü Savcı Sarıkaya ifadeye gelmeyen MİT mensupları için 'gözaltı kararı' verdi. Krizin iyice derinleştiğini gören Başbakan Erdoğan, sağlık ekibinden 'plânlı ameliyatı ertelemelerini' istedi. Bu sırada Savcılık'ta alınan karar basına haber verilmişti. MİT'in, PKK-KCK yapılanmasının bir parçası olarak hareket ettiğine dair kuvvetli suç şüphesi olduğu bilgisi yayılmış, imaj operasyonu genişletilmişti. Önce ifade talimatı ardından gözaltı kararı Ankara'yı ayağa kaldırmıştı. Başbakan, en güvendiği isme yönelik hamle karşısında, yakın çevresine nihai hedefin kendisi olduğunu söyledi. Daha sonra bir televizyon programında o kritik günleri özetleyen çıkışı yaptı: 'Alacaksanız, beni alın!' Başbakan Tayyip Erdoğan, ertelediği ameliyata 11 Şubat 2012'de girdi. Erdoğan, ameliyat öncesi riskleri dikkate almış, sağlık ekibi ve ameliyat yeri tekrar gözden geçirilmişti. Ayrıca MİT krizinin aşılması için jet hızıyla yasal düzenleme yapılması kararlaştırılmıştı. O yasa teklifi 10 Şubat'ta Meclis Başkanlığı'na sunuldu. AK Parti Isparta Milletvekili Recep Özel imzasını taşıyan tek maddelik teklif, Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nun 26'ncı maddesinde değişiklik öngörüyordu. MİT Yasası'ndaki değişikliğin ardından Başbakanlık, 24 Şubat 2013 tarihinde soruşturmaya izin verilmediğine ilişkin yazısını Savcılığa gönderdi. Savcılık, 22 Mart 2013'te kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Böylece kriz son buldu. Savcıların iddianamesi dikkate alınacak olsaydı, PKK-KCK faaliyetlerinde istihbarat toplamakta görevli MİT mensuplarının tamamı gözaltına alınacaktı. 300 kişilik bir tutuklama yapılacak, böylece MİT'in içi boşaltılacak ve paralel yapı buraya kendi adamlarını getirecekti. O yüzden 7 Şubat es geçilecek bir olay değil. Mutlaka bu olayın da hesabı sorulmalı ve işin içindeki yabancı istihbarat ve o istihbarata bilgi sağlayan paralel yapının adamlarının da açığa çıkartılması lazım. Kaynak Yeni Şafak 10.02.2014
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|