07-28-2014, 12:38 | #1 |
Cem Küçük - Sonun Başlangıcı: 22 Temmuz Operasyonu
Cem Küçük
Sonun başlangıcı: 22 Temmuz Operasyonu 7 Şubat 2012'den beri bu ülkede bir kavga vardı. Kavga, 17 Aralık tarihinde ete kemiğe büründü. Bu kavganın bir tarafında seçilmiş meşru hükümet, diğer tarafında bu hükümeti post modern darbe yoluyla devirmek isteyen emniyet-yargı cuntası vardı. Emniyet yargıdaki cunta kendinden öyle emindi ki, AK Parti hükümetini devirecekleri günü bile çoktan ilan etmişlerdi. 30 Mart'ta yapılacak seçimlere Erdoğan'a katılamayacak, AK Parti'nin başında bir kukla olacaktı. Erdoğan'a kelepçe takacaklarını açık açık söylüyorlardı. Cemaatin emniyetteki bir numaralı ismi, Ergenekon, Balyoz, KCK operasyonlarının mimarı olan polis şefi 'kendi ellerimle Başbakan'a kelepçe takacağım' diye böbürleniyordu. Bir savcı da adliye koridorlarında bağıra bağıra, 'Ergenekon'u bitirdim, Erdoğan'ı da bitireceğim' diyordu. Sıradan bürokratlara bu gücü veren Pensilvanya'ydı. Oranın emri olmadan harekete bile geçemezlerdi. Kendilerine aracı olan diğer din âlimlerine, 'Ameliyat masasında ilaç tedavisi olmaz' diyerek her öneriyi reddettiler. Bu kadar zıvanadan çıkacaklarını kimse tahmin etmemişti. Kendi hükümetlerine, devletlerine savaş açmışlardı. Türkiye'yi El-Kaide'ye yardım eden ülke, teröristlerin hamisi gibi göstermekten bile utanmadılar. MİT TIR'larını durdular. Kendilerini Nirvana'da görüyorlardı. Dokunulmazlıkları vardı. Milletvekillerinden, bakanlardan daha havalıydılar. Bazı gazeteciler bunların polisleri ve savcıları karşısında hazırolda duruyordu. İş dünyası korkudan ölüyordu. Herkesi esir almışlardı. Ama perde arkasında her işlerini hükümete yıkıyorlardı. 'Sizleri hükümet tutuklattı' diyorlardı. Kendi gündemlerini başkasının gündemiymiş gibi gösteriyorlardı. Yaptıkları hukuksuzluklar dağları aşmıştı. Nitekim gelip duvara tosladılar. 22 Temmuz Operasyonu, devletin içine çöreklenmiş, bir ucu dışarıdaki bu çetenin tarihin çöp sepetine atılması için ilk işaret fişeği oldu. Bu operasyonun çok daha genişleyeceğinden kimsenin kuşkusu olmasın. Polisler casusluk faaliyetini, evrakta sahteciliği, illegal dinlemeyi kendi başlarına yapmadılar. Bu haltı yerlerken ona yardım eden savcı ve hâkimler de vardı. Tabii kurulan kumpasın son onay makamı olan Yargıtay'dakileri de unutmamak lazım. Ben iki buçuk yıldır, yani 7 Şubat krizinden sonra Cemaat ile hükümet arasındaki ilişkinin bittiğini, Cemaatin bulduğu an Erdoğan'a operasyon yapacağını kaç kez yazdım, hatırlamıyorum bile. Beni fitnecilikle de suçladılar, nifakla da. Ama 17 ve 25 Aralık darbe girişimleri haklılığımızı ortaya koydu. Altını çizdiğim bir konu daha vardı: Cemaatin bu savaşı kazanma ihtimali hiç yoktu. Onları bu savaşa kim ikna ettiyse varsın başını duvarlara vursun. Hükümet paralel yapının bütün unsurlarını birer birer çökertecektir. Bu iş yargıya, bakanlıklardaki diğer paralel yapı unsurlarına, iş dünyasına ve medyaya da uzanacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Bugün devletin bütün istihbari ve ilgili kurumları paralel yapının mahalle mahalle bütün imamlarını bile tespit etmiş durumda. Tabii bazı imamlar soluğu çoktan yurt dışında aldılar. Öte yandan Kara Propaganda Santrali Kuzguncuk da büyük telaş içinde. Bu saatten sonra işiniz zor. Gerçi hep zordu ama siz uyanmıyordunuz. Şimdi HSYK'yı tekrar alalım diyorsunuz ama alsanız da almasanız da sonun başlangıcından kaçamazsınız. 22 Temmuz operasyonu henüz başlangıç. Gerisi çorap söküğü gibi gelecektir. Devlete meydan okumanın bedelini hep beraber göreceğiz. Eskiden insanları sabahın köründe siz alırdınız. Şimdi sizi alıyorlar. Ağlamaca yok. Erdoğan'ın gücünü hep hafife aldınız. Siyaset okuma ve kendisine yönelik operasyonlara cevap verme yöntemini küçümsediniz. Size bir şey yapamaz sandınız. Şimdi çil yavrusu gibi dağıldınız. Nezarethanelerde kimyası bozuldu polislerin. Hâlâ atıp tutuyorlar ama hukuksuz dinlemeleri, casusluğu, Başbakan ve Hakan Fidan'ı niçin dinlediklerini izah edemiyorlar. Gerçi hangi davada delile baktı ki bunlar. Altın nesil diye yetişenler teneke çıktı. Kendi ülkelerinin değerlerine sırt çevirdikleri için millet de onları hafızasından sildi. 30 yılda elde ettikleri itibarlarını 30 günde yerle bir ettiler. Pensilvanya, Hanefi Avcı için, 'Allah taksiratını affetsin' demişti. Keser ve sap döndü. Başörtülü yazarları hedefe koyanlar Paralel çetenin emrindeki bazı yazarlar evvelden beri Nihal Bengisu Karaca, Hilal Kaplan, Elif Çakır, Halime Kökçe ve Fadime Özkan'ı hedeflerinde tutuyorlar. Tuncay Opçin gibi, Mehmet Baransu gibi emir ve kumandayla çalışanlar bu yazar arkadaşlarımıza en ağır lafları söylüyor, en galiz küfürleri ediyorlar. Sorsan Hizmet Hareketi mensubu bunlar. Geçenlerde Opçin denilen manyel, Hilal Kaplan'a üstelik yeni doğan bebeği üzerinden saldırdı. Hilal ve diğer arkadaşlar demokrasinin yanında durup bu çetenin oyununu bozduğu ve onların dümen suyuna girmediği için Kuzguncuk sistematik olarak Opçin gibileri devreye sokuyor. Herhâlde polislerin gözaltına alınması Opçin'in canını sıkmış. Yoksa bazı polislerle yakın bağlantın var da, gözaltına alınma korkusu mu yaşıyorsun? Yakında kokusu çıkar, biz de anlarız dertleri neymiş diye. Kaynak Yeni Şafak 24.07.2014
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
07-28-2014, 12:54 | #2 |
Askerî vesayete de yargı vesayetine de cemaat vesayetine geçit yok ve izin verilemez. Paralel Yapı'nın üzerine sonuna kadar gidilinsin ve devlet içinde çeteler, paralel yapılar kurmaya kalkışanlara hukuken hesap sorulsun.
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|