![]() |
#1 |
![]() 1941 yılında Antalya'nın Serik ilçesinde doğdu. İlk ve ortaokulu Akseki, liseyi Bursa Işıklar Askeri Lisesi'nde tamamladı. 1962 yılında Kara Harp Okulu'nu bitirerek ordu saflarına katıldı. 1982 yılında, kendi isteğiyle Kıdemli Binbaşı rütbesinden emekliye ayrıldı.
1988-1993 yılları arasında TRT1 de her hafta yayınlanan “İnanç Dünyası” programında kendi şiirlerini seslendirdi.İlköğretim ve lise din kültürü kitaplarında birçok şiirinden alıntılar yapılmıştır. Cengiz Numanoğlu, müzikle yakından ilgilendi, harp okulu yıllarından itibaren, uzun seneler sahnelerde trompet çalarak, caz ve dans müziği icra etti. Bu arada Türk Sanat Müziğinde güfte ve besteler yaptı, bazı besteleri , bazı ünlü sanatçılar tarafından kaset ve plak yapıldı. O yıllara ait kendi okuduğu bir 45'lik plağı da bulunmaktadır. 1988 yılında Kur’ân-ı Kerîm’le gerçek anlamda tanıştı ve hayatı değişti. 1993 yılında hac farizasını yerine getirdi, kendini tamamen şiir kitaplarına verdi ve kalemini insanlardaki mânevi şuuru uyandırmaya adadı.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Dinle beni ey kibir
![]() Dinle beni ey kibir ! Sen ki, iblisi bile; Nasıl baştan çıkardın, Allah'a isyân ile. Lânetlendi nihayet, o cüretkâr sözünden, Ve Cennetten kovuldu, şeytan senin yüzünden.. İşte o günden beri, iblisle ortaklaşa; Dünyayı kuşattınız, zulümle baştan başa. Nifak tohumlarını, beyinlere ektiniz, Ahlâkın iplerini, beraberce çektiniz.. Gör ki; senin yüzünden, ne hâle geldi insan; Ne haysiyet, ne şeref, ne merhamet, ne vicdan. Duymaz oldu.. Hukukun, adâletin sesini ; Sana secde ederken, kaybetti kıblesini.. Dinle beni ey kibir ! Bütün büyük savaşlar; Senden gelen küçücük, bir kıvılcımla başlar. Sen olmasaydın eğer, ne Stalin, ne Hitler, Ne Firavun olurdu.. Ne bunca parazitler.. Ne bir fitne kalırdı, bu dünyada ne haset ; Ne bu toplu mezarlar, ne yakılmış bir ceset. Sönmezdi yeryüzünde, milyarlarca ocaklar, Milyarlarca anada, boş kalmazdı kucaklar.. Ey kibir ! Bilirsin ki; aşağılık duygusu, Gururla karışınca, olur en büyük pusu. Bu kompleks; insanları, sürüklerken zillete, Tarihler mezar oldu, gör ki, nice millete.. Sen ki; ne Ebreheler.. Ne Kârunlar doğurdun, Çağdaş emsallerini, aynı kapta yoğurdun. Senden sebep nesiller, temelleri sökmede; Bencillik bombasıyla, evlilikler çökmede.. Dinle beni ey kibir ! Bu savaşım sanadır, Gâlibiyet her zaman, düşünenden yanadır. Bil ki; tuzaklarına, tuzaklar kuracağım; Seni her an, her yerde, Kur'ân'la vuracağım.. Dökeceğim ortaya, sinsi hesaplarını; Ve emrinde çalışan, insan kasaplarını. Bütün dünya görecek, senin kirli yüzünü; Kan ve kinle beslenen, doyurulmaz özünü.. Biliyorum.. İşim zor; gaflettedir insanlar, Bu nedenle pek çoğu, seni mezarda anlar. Kimi şöhret delisi, kimi zil zurna sarhoş; Biliyorum.. Onlara, ne söylense hepsi boş.. Ama sen zannetme ki; bu savaş burda biter, Bir kişi de uyansa, bu kazanç bana yeter. Dilerim ki; insanlar, gerçekleri görürler; Senin girdaplarına, kapılmadan yürürler. Dinle beni ey kibir ! Şaka değil sözlerim, Bu savaş ancak biter, kapanınca gözlerim. Attığın her düğümü, îmanla çözeceğim; Ve seni, her secdede, ezdikçe ezeceğim !. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Okumuş Yobaz
![]() Dünyada yepyeni bir insan türü; Üredi gün be gün, oldu bir sürü. Künyesinden belli, meşreb kültürü: Göbek adı: çağdaş, adı: madrabaz; Bir de soyadı var: OKUMUŞ YOBAZ!.. Viskisi elinde, aklı belinde, Doğmuş anasından, cambaz telinde, Adâlet.. Müsâvat... Hep tekelinde; Diploması dersen; cehline cevaz; Câhilden beterdir, OKUMUŞ YOBAZ!.. Eline saz versen, tutar tersine; Bayılır.. Soprano, tenor sesine. Senfoniler var ya.. Gayrı nesine ? Kütük yontulmakla, kereste olmaz, Bunun isbatıdır, OKUMUŞ YOBAZ!.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Secdeden Gayrı
![]() İlim kapısında verdim yılları, Dinledim, ''Hâkk'' diyen âlim kulları, Sordum, Dost'a giden bütün yolları; Yakın yok dediler.. Secdeden gayrı... Ne bağış yaptığın, vakıf listesi, Ne de alkışların esrarlı sesi. Günde seksen kere, berât müjdesi; Veren yok dediler.. Secdeden gayrı... Huşû tüllerinden, kanat açmaya, Bir lâhzada, yedi semâ geçmeye, Kevser şerbetini, elden içmeye, Ruhsat yok dediler.. Secdeden gayrı... Dedim: yıllar yılı gönlüm harapta, Devâ bulamadım, sazda şarapta, Bir yudum su verin, kaldım serapta; Pınar yok dediler.. Secdeden gayrı... Gördüm ki, insanın iki düşmanı, Biri kendi nefsi, biri şeytanı, Dedim: kuşansam mı kılıç kalkanı? Silah yok dediler.. Secdeden gayrı... Yaklaştım.. Süslü bir, mermer kabire, Belli ki zenginmiş.. Dönmüş fakire. Fidye var mı? dedim Münker Nekir'e; Meded yok dediler.. Secdeden gayrı.... Baktım.. Ay yıldızlar kalmaz zikirden, Var mı dedim sizde, şirk denen kirden? Dile geldi bütün, Kâinat birden; Biz de yok dediler.. Secdeden gayrı... Rahmet çöllerinde, rahlemi kurdum, Gözlerimde seller, vakfeye durdum, Safâ'ya, Merve'ye, Kâbe'ye sordum; Mîrâc yok dediler.. Secdeden gayrı... |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() Bir de hiciv ekleyelim
![]() EY AZRAİL ! Ey Azrail !. Bilirim, bu sözlerim çok yersiz, Neden böyle ansızın, geliverdin habersiz ?. Ne olurdu üç beş yıl, önce haber verseydin, Hiç değilse rüyama, bir kerecik girseydin... Aşk, meşk derken dünyadan, bir türlü kopamadım. Senden özür dilerim, hazırlık yapamadım.... Görüyorsun yanımda, ne valiz var, ne bavul, Uykum öyle ağır ki; ne zil duydum , ne davul... Yaşım yetmiş olsa da, gör ki; fıkır fıkırım, Bu cümbüşlü âlemi, ben nasıl bırakırım?.. Hani bir söz vardır ya ; ''Yaş yetmiş, işi bitmiş.'' İnan ki; bu bir yalan, bunu diyen halt etmiş... Ey Azrail !. Dur biraz, sana yalvarıyorum; Yasal haklarım için; bir avukat arıyorum... Hayallerim, düşlerim, yarım kalan işlerim. Estetik yapılacak, daha burnum, dişlerim... Elli yaşımda ancak, voleyi vurabildim, Hortumlar sayesinde, holdingi kurabildim... Gerçi ucuza verdim, şerefin kilosunu. Ama böyle kazandım, şu uçak filosunu... Ey Azrail !. Ne olur, bozulmasın pazarım. Sana şöyle yüklüce, bir çek bile yazarım... Şu masmavi havuzlu, sarayıma baksana, O daracık mezarda, yazık olmaz mı bana?. Bazen çoluk çocuğa, içimden kızıyorum, Ölmemi bekliyorlar, inan ki; seziyorum... Arkamdan göstermelik, iki damla gözyaşı, Bir de şöyle büyükçe, yaldızlı mezar taşı. Tahmin ediyorum ki; mevlid de okuturlar, Ortalığı birazcık, gülsuyu kokuturlar. Araya reklam konur; bir ilahi aryası, Mevlid bitince başlar, dedi-kodu furyası. Etlerim, kemiklerim, didik didik edilir, Ben az gelirsem eğer, köklerime gidilir... Ey Azrail !. İnan ki, hazırlığım yok daha, Hele şu din konusu çok karışık bir saha. Bazı büyük abiler, köşeleri tuttular, İrtica diye diye, beni de korkuttular. İlâhiyat adına; ekranda iki kaçık; Kimlerin kuklaları oldukları apaçık... Alim zalim karıştı, renkleri seçilmiyor, Velisiz kaldı sokak; deliden geçilmiyor. Bu cinnet kervanına, kocabaşlar dahiller, Tuz bozulmuş, ne yapsın bizim gibi cahiller?. Henüz daha gündemde, ne oruç var, ne zekat, Ne Kur'an'la tanıştım, ne de kıldım bir rekat. Gönül desen, henüz genç, daha haccım duruyor, Nerde bir taze görsem, kalbim küt küt vuruyor. Edemedim bir türlü, şu nefsimi terbiye, Ortalıkta ne görse; tutturuyor ver diye. Ey Azrail ! Bilirim, gelince beklemezsin, Tükenen vadelere, saniye eklemezsin. Bu satırlar boş geçen, bir ömrün hikayesi, İbret alanlar için, son pişmanlığın sesi... Bilmem ki, bir duvarda, bu mütevazi çaba; Bir küçücük pencere, açacak mı acaba?.. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() Biraz vecize
![]() DİNDE ZORLAMA YOKTUR, İNSAN HÜRDÜR ELBETTE. İSTER DÜNYADA PİŞER, İSTERSE ÂHİRETTE... ----------------- YA ALLAH'A BAŞ EĞER, HİÇ KİMSEYE EĞMEZSİN; YA HERKESE BAŞ EĞER, HİÇBİR ŞEYE DEĞMEZSİN... ----------------- DÜNYA MÜSLÜMANLARI, KUR'ÂN'LA YÜZLEŞMEDEN; HİÇ KİMSE ARAMASIN, HÜSRÂNA BAŞKA NEDEN... ----------------- DİYORLAR Kİ; TANRI, ALLAH DEMEKTİR, OYSA.. TANRILAR ÇOK, ALLAH'SA TEKDİR. BUGÜN ''TANRI'' DİYEN, YARIN KABİRDE, RABB'İ SORULUNCA, NE DİYECEKTİR ?.. ------------- İLLE DE BİR TOKAT MI, YEMELİSİN ENSENE ? ÖLÜM SANA GELMEDEN, SEN KENDİNE GELSENE ! |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() Riyâkâr Batı
![]() Bosna, Çeçenistan, Filistin’de sen, Kaç bin kere düştü, medenî masken, Dilerim.. Cehennem, sana son mesken, Vahşet kusan kalbin, taştan da katı, Utanmaz.. Arlanmaz.. Riyâkâr Batı. Nezâket bir yana, kalem bir yana; Şiir âdâbını, bozdurdun bana, Gerçi.. Ne söylense, az gelir sana; Yüksek kalır senden, alçak sıfatı, Kendini beğenmiş, zavallı Batı. İnsan haklarından nutuklar atan! Tarihine baktım.. Her sayfası kan. Bâri katlettiğin, çocuktan utan. Çökecek.. Üstüne, bir gün bu çatı, Arz’ın yüz karası, kudurmuş Batı. Sonun başlangıcı sanma uzakta; Gör ki; o korktuğun dev uyanmakta. Er geç çözülecek, bu düğüm Hakk’ta, Hüsrâna mahkûmdur kâfir fıtratı, Şeytanın kuklası, vicdansız Batı. Nâmustan sıkıldın, edepten kaçtın, Vücudunda mahrem kalmadı.. Açtın, Sonunda şehveti, sokağa saçtın, Oysa aleniyet, hayvan ruhsatı, Edepsiz, iffetsiz, nikâhsız Batı. Hayvanlar, baş manken yeni modanda, Artık, köpeğinde yatak odanda. Yakındır.. Boğulman, bu toz dumanda, Sapıklık üstüne kurdun hayatı, Saldırgan, cür’etkâr, pervâsız Batı. Önder olsan bile, teknikte, fende, Esrarkeş çocuklar ordusu sende. Bekâret, “bağnazlık” oldu sayende, Batsın.. Bu kurduğun şer saltanatı, Ahlâk fukarası, şımarık Batı. Senin hayranların; ezik insanlar, Mânevi mayası, bozuk insanlar, Silik, şahsiyetsiz, yazık insanlar, İslâm neferinin, yoktur fiyatı, Bunu öğren artık, meşrepsiz Batı. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|