01-04-2009, 11:54 | #1 |
Çerçeveye sığmayan hayal
Nasıl da bağlılar birbirlerine! İpler, düğümler, ağlar; çimentolar, demirler, harçlar; borular, kanallar, arklar; vidalar, somunlar, çarklar; lehimler, devreler ve kablolar onların bağlılıkları yanında örümcek ağları kadar zayıf kalıyor. O kadar sıkı tutunmuşlar ki birbirlerine, bağlantı çizgilerini fark etmek, kenetlenmiş parmaklarını keşfetmek mümkün olmuyor. Parçalarını sıkı sıkı kucaklamış yekpare bir bünye bu! Kalp atışları bile aynı grafiği çiziyor. Öyle bir ruhları var ki, bütün kalpler durmadan ölmüyorlar. Öyle bir bütün oluşturuyorlar ki parçalarını öldürmüyorlar. Her parçanın üzerinde koruyucu bir şemsiye var. Bütünün üzerinde ise daha büyük bir şemsiye. Hem harekete geçmek için düğmeye ihtiyacı yok bu şemsiyelerin. Teyakkuz sigortalarının telleri yanmıyor. Enerjilerini hangi kaynaktan alıyorsalar, elektriklerin kesildiği vaki değil. Şehirde göz gözü görmezken, onların gözlerinde güneş nehirleri akıyor. Bir parça neyi görüyorsa, retina tabakasına o suret düşüyor bütün parçaların. Birbirlerinden haberdar olmaları için tuşlara basmaları gerekmiyor. Kapsama alanları sonsuz.
Kalplerini açtıklarında aynı hakikate şahit oluyorlar. Aynı rüyayı görüyorlar gözlerini yumduklarında. Ellerini çırptıklarında aynı madalya parlıyor. Aynı kupaya dokunuyor elleri her başarıda. Yüzeyin ısısı bütün parçalara taksim oluyor. Bölüştükleri yalnız sevinçler değil. Bir parçanın ateşi yükselse, bir anda cayır cayır yanıyor her parça. Bir parçanın dizi kanasa, hep birlikte saldırganı dize getiriyorlar. Bir duvar oluşturuyorlar her tuğlası aynı dili konuşan. Bir parçanın dudaklarından bir ilâhinin ilk kelimeleri dökülür dökülmez bütün parçalar koro halinde aynı ilahiyi söylemeye başlıyor. Öyle bir koro ki bu, evrendeki bütün varlıklar bu koroya katılmak için can atıyor. Öyle bir koro ki bu, silahları ellerinden düşüyor şeytanların. Nasıl da gülümsüyorlar birbirlerine! Aralarında gözle görülmeyen bir sözleşme var, tebessümleriyle mühürledikleri. Birbirlerinden eminler. Güveni vurgulayan tılsımlı bir cümle söylüyorlar her karşılaştıklarında. Her karşılaştıklarında avuçlarını iç içe geçirip bağlılıklarını bildiriyorlar efendilerine. Evet, bir efendileri var onları gözünden sakınan. Canından aziz bilen onları, bir efendileri var. Bir ihtilaf çıkmaya görsün aralarında, kelimeleriyle koşuyor imdada. Bir "iyilik" olduğunu söylüyor gülümsemelerinin, "kardeş" olduklarını hatırlatıyor. O vakit kendisi için istediklerini kardeşi için de istemeye başlıyor herkes. "Güzel borç" veriyor malında zayıfların hakkı olduğunun farkına varıp. Biri haksızlığa uğrasa içlerinden, tahkim edilmiş bir duvar gibi dimdik duruyorlar saldırgana karşı. Bir uzuvları hastalandığında yangın çıkıyor bedenlerinde. Duyarlıklarının sınırı yok. Düşmanlarına bile adaletsiz davranmaktan korkuyorlar. Ne tartarken eksik tartıyorlar, ne eksik söylüyorlar gerçeği. Günde beş kez hürriyetlerini ilan ediyorlar aynı yöne bakarak. İnsanın insan üzerindeki hakkını yaratıcının bile bağışlamadığının bilincinde, birbirlerinden helallik diliyorlar sürekli. Üstünlük peşinde değiller, "Mutlak Üstün"e inanıyorlar çünkü. Açı doyurmanın Tanrı'yı doyurmak olduğunu, susuza su içirmenin Tanrı'ya su içirmek olduğunu da efendilerinden duydular. Hem ondan duydukları bir şey daha var; insanları hoşnut etmek için Tanrı'yı kızdıranlar, sadece Tanrı'yı kızdırmış olmuyorlar; insanları da onlara musallat ediyor Tanrı. Yani yalnız âhiret yurdunda mahrum kalmıyor, dünya yurdunu da kaybediyor bu sırrı unutanlar. Nasıl tarif ediliyor "hayal" sözlüklerde: " Aslı olmadığı halde zihinde kurulan şey." Sahi aslı olmadı mı bu topluluğun? Hiç yaşamadılar mı! Hayalbazların oynattığı bir gölge oyunu muydu yoksa her şey? Hayalhanelerden indirilen boş kayıklar mı süzülüyordu sularımızda? Hayır, aslı olmadığı halde zihinde kurulan bir şey değil hayal. "Hayl" denilen bir at o, meşin kamuslarda koşan. Renklenme ve değişim; hı, ya ve lam. Hayır bir fantezi değil, uyanık bir zihnin çocuğu o "Hakk" ve "Halk" arasındaki sınırda duran. Varlığı iki kısma ayırıyor, İbnü'l-Arabî; gerçek ve hayal. Gerçek varlık Allah, hayali varlık ise her şey O'nun dışında. Zira değişme kabul etmeyen bir varlık yok O'nun dışında. Bir hayaldi evet, fakat yaşanan bir hayal. Çerçeveye bir türlü sığmadı. Biz değiştik zira tepeden tırnağa. Sözlerini unuttuk efendimizin. Kertenkele delikleri önünde sıra beklerken, hayallerimizi kaptırdık hırsızlara. Bir hikâye oldu artık aramızdaki bağ. At renk değiştirdi ve kayboldu ufukta. Ali URAL
|
|
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
ali ural, hakikat, hayal, rüya |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|