![]() |
#21 |
![]() SONUÇ
Gönlüm rahat, çıktım dağın tepesine, Hastane, hapisane, kerhane, araf, cehennem, Kent görünüyor tüm genişliğince, Çiçekler gibi açar tüm aykırılıkları. Boşuna gözyaşı dökmeye gitmezdim oraya, Sen de bilirsin, ey Şeytan, kırık umutlarımın anası; Kocamış bir kadının kocamış belalısı gibi Sarhoş olmak isterdim o koca ******yla, Cehennem büyüsü gençleştirirdi beni. Sabah yataklarında uyu daha gönlün dilerse, Ağır, karanlık, nezleli, gönlün dilerse dolaş Altın işlemeli akşam perdelerinde, Seviyorum seni, rezil başkent! ******lar Ve haydutlar, sunduğunuz hazlar sonsuz, Yazık ki anlamaz bayağı inançsızlar. Charles BAUDELAIRE Çeviri : Tahsin YÜCEL |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#22 |
![]() SÖYLEŞİ
Siz aydınlık, kızıl bir güz göğüsünüz, Benimse içimde hüzün dalga dalgadır. Ve üzgün dudaklarımın üstünden deniz Çekilirken buruk anılar bırakır. -Cansız göğsümde elin boşa dolanıyor; Yaralı... ve sızlıyor dokunduğun o yer, Kadınlar pençeleyip dişledi, kanıyor, Arama, hayvanlar yüreğimi yedi. Davul gibi gümleyen bir saray bu yürek, Ayyaşların, canilerin hora teptiği! -Tadıyor çıplak boynunu koku, yüzerek!.. Ey güzellik, ruhların çakıllı düveni! Diyorsun, bu kanlı yürek yok olup bitsin, Kalanı alev gözlerin yakıp kül etsin! Charles BAUDELAIRE Çeviri: Erdoğan ALKAN |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#23 |
![]() YIKIM
Durmadan kımıldanır iki yanımda Şeytan, Yüzer çevremde ele gelmeyen hava gibi. Duyarım ciğerimde onu yanan, tutuşan Sonsuz, tedirgin salar içime istekleri. Ara sıra bilip sanata düşkünlüğümü Döner en güzel kadınlara döner dünyada. Aldanıp sudan sözlerine tanrının günü, Alışır dudaklarım en alçak şuruplara. İşte böyle giderim, Tanrı gözünden ırak, Yorgun, tedirgin, soluk soluğa ağlıyarak Issız, derin Can sıkıntısı ovalarına. Atar böylece şaşkınlık dolu gözlerime Kirli giysiler, açılmış yaraları sonra, Korkunç Yıkım'ın kanlı takımını yıllarca! Charles BAUDELAIRE Çeviren: Abdullah Rıza ERGÜVEN |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#24 |
![]() YOKSULLARIN ÖLÜMÜ
Ölüm, avutan da -ne çare ki- yaşatan da; Hayatın sonu; yine de tek ümit, tek güven; Bizi bir iksir gibi kavrayan, sarhoş eden; Karda kışta, boralar, tipiler arasında. Akşamlara kadar didinmek gücünü veren; Parıldayan tek ışık, kapkaranlık dünyada; Dört kitabın yazdığı o koskocaman handa Mümkün artık doyup, dinlenip uyuyabilmen. Sihirli parmaklarla, üstüne titreyerek, Uykuların en güzelini getiren melek; Yoksulun, çıplağın yatağını yapan eller. Tılsımlı ambar; tanrıların şerefi, şanı; Yoksulun dağarcığı ve en eski vatanı; Bilinmedik göklere açılan tâk-ı zafer. Charles BAUDELAIRE Çeviri : Orhan Veli KANIK |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#25 |
![]() Bir Meraklının Düşü
F. N.’ye. Bilir misin tadını o hüznün, benim kadar, İster misin, desinler: “Ne acayip adam, bu!” – Neredeyse ölecektim. Bende âşık bir ruh var, Çok özel bir hastalık, dehşet karışmış arzu; Fitneye bulaşmamış diri umut ve korku, Tekinsiz kum saati boşalıp tükenirken, İşkencemi daha sert ve zevkli kılıyordu; Yüreğim kopuyordu tanıdık bir âlemden. Sahneye doyamamış bir çocuk gibiyim ben, Perdeyi düşman bilen, engele kinlenerek… Çok geçmeden kendini gösterdi acı gerçek: Ölüp gitmiştim işte ve dehşet verici tan Kuşatmaktaydı beni. Neee! Hepsi bu mu yoksa? Perde açılmıştı ve ben bekliyordum hâlâ. Charles BAUDELAIRE Çeviri: Ahmet Necdet |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#26 |
![]() İÇE KAPANIŞ
Derdim: yeter, sakin ol, dinlen biraz artık; Akşam olsa diyordun, işte oldu akşam, Siyah örtülere sardı şehri karanlık; Kimine huzur iner gökten, kimine gam. Bırak, şehrin iğrenç kalabalığı gitsin, Yesin kamçısını hazzın sefil cümbüşte; Toplasın acı meyvesini nedametin Sen gel, derdim, ver elini bana, gel şöyle. Bak göğün balkonlarından, geçmiş seneler Eski zaman esvaplariyle eğilmişler; Hüzün yükseliyor, güleryüzle, sulardan. Seyret bir kemerde yorgun ölen güneşi Ve uzun bir kefen gibi doğuyu saran Geceyi dinle, yürüyen tatlı geceyi. Charles BAUDELAIRE Çeviri : Sabahattin EYÜBOĞLU |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#27 |
![]() PORTRE
Hastalık ve ölüm çevirir küle Bütün ateşleri bizim'çin yanan. Aşk ve şevk dolu bu iri gözlerle, Kalbimin boğulduğu bu ağızdan, Bu öpüşten merhem gibi etkili, Bu coşkudan bir ışık kadar keskin, Ne kalır? Ruhum, bu dehşet verici! Sadece üç çizgi, soluk bir resim, Ölür, benim gibi bir yalnızlıkta, Ve zaman, o küfürbaz ihtiyar ki, Sürtünüyor her gün sert kanadıyla... Hayat ve Sanatın kara katili, Öldürmeyeceksin bende kalanı Zevkim ve şanım olan kadını! Charles BAUDELAIRE Çeviri: Ahmet NECDET |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#28 |
![]() OKUR’A
Elisıkılık, sersemlik, günah, yanılgı Gövdemizi işler, yer tutar içimizde, Besleriz o cânım pişmanlıkları biz de Bit beslediğince dilencilerin tıpkı. Günahlarımız inatçı, gevşek tövbemiz; İç döker, acısını çıkarırız bol bol, Ve dönerken sevinç verir bize batak yol, Kirlerimiz pis yaşlarla yıkanır deriz. Kötülük yastığı üstünde sallar durur Şaşkın ruhumuzu Koca İblis her zaman, Ve zengin madenini istemin o yaman, O bilge simyacı duman gibi savurur. Bizi oynatan ipleri Şeytan tutmada! Öğürtücü şeylerde ne tatlar buluruz; Leş gibi karanlıkları geçip, korkusuz, İneriz cehenneme her gün biraz daha. Öpüp dişleyen zavallı çapkın gibiyiz Bereli göğsünü geçkin bir ******nun, Bulduğumuz kaçamak zevki, uzun uzun, Susuz portakalca sıkmasını biliriz. Milyonlarca kurtçuk gibi yoğun, gide gele Ziftlenir beynimizde bir Şeytan oymağı, Ve her solukta Ölüm’ün gizli ırmağı İner ciğerlerimize boğuk bir sesle. Irzageçme, zehir, hançer, yangın giderek Güzel nakışlarını işlememişlerse Acınacak yazgımıza, o rezil beze, Yazık! pek atılgan değil ruhumuz demek. Ama av köpekleri, çakallar, panterler, Maymunlar, akbabalar, akrepler, yılanlar, Tırmanan, böğüren, uluyan, bağıranlar İçinde, kötülüklerimizin o beter Ağılından biri var, öyle pis, yaman ki! Yok büyük çığlıkları, büyük edimleri, Yok ya istedi mi yakıp yıkar her yeri, Şöyle bir esnese dünyayı yutar sanki; Can sıkıntısı o! – Gözü yaşarır birden, Çubuğunu yakıp kurar darağaçları. Onu bilirsin, okur, o nazik canavarı, -İkiyüzlü okur, -benzerim, - kardeşim, sen! Charles BAUDELAIRE |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#29 |
![]() Küller Ve Kar... (Lanetlenmiş Kadınlar)
Diyebiliyorsan de bana, dehşetim, ruhum, Yakışıksız, garip bir eylemde bulunduk mu? Sen "meleğim!" dedikçe korkudan titriyorum, Yine de dudaklarım gidiyor sana doğru. Kalbimin sonsuza dek sahibi, kız kardeşim, Artık tek düşüncemsin, öyle bakma yüzüme, Beni yakacakları ateş ve cehennemim, Günahımın ilki, ilk nedeni olsan bile" Öfkeyle silkeleyip perişan yelesini, Delphine, demir kürsüde tepinir gibi, birden, Gözleri çakmak çakmak, güçlü bir sesle, dedi: -"Kim söz edebilirmiş aşk varken cehennemden? Binlerce lanet olsun, o ilk hayalci kimse, Lanet o budalaya, o dürüstlük satana, Çözümsüz ve kısır bir sorunu benimseyip Aşka dürüstlük denen saçmalığı katana! Serin ile sıcağı, gündüz ile geceyi Gizemli bir uyumda görmek isteyen bir kaz, Bir işe yaramayan inmeli bedenini Sevda denen o kızıl güneşte ısıtamaz! Git, istersen aptal bir nişanlı bul kendine; Kızoğlankız bir kalbi hoyrat öpüşlere sun; Koşa koşa, dağlanmış göğsünü, bil ki, yine bana getireceksin, azapla dolu, solgun... Bu dünyada herkesin bir tek sahibi vardır!" Çocuk birden acıyla haykırdı: -"duyuyorum, Şu an tüm varlığımda, benliğimde derin bir Uçurum açılıyor; kalbimdir bu uçurum! Volkan gibi yakıcı -ve boşluk gibi derin! Euménide’in, elinde meşale, kanına dek Yaktığı bu ejderin, bu inleyen yüreğin Kanmayan susuzluğu dinmiyor, dinmeyecek. Kopalım bu dünyadan, perdeleri çekelim, Dinlendirsin öpüşler yorgun yüreğimizi! Derin göğüslerinde yok olmak, tüm dileğim, Ve bulmak mezarların uzak serinliğini!" -İnin, durmadan inin, ey acıklı kurbanlar, İnin, sonsuz, ölümsüz cehennemin yolundan Uçurumun dibine dalın, orda tüm suçlar Kamçılanıp göklerden gelmeyen bir rüzgârla Kaynar, fırtınaların, kasırgaların korkunç Uğultusunda, koşun en son noktasına dek Arzuların ki onlar dinmek bilmeyecek hiç Cezanız tutkunuzun karşılığı olacak; Tek serin ışık sızmayacak mahzeninize Ve işte, yarıklardan, sokak feneri gibi Yanan kızgın mikroplar giriyor içeriye, Korkunç kokularıyla kaplıyor gövdenizi. Kıvancınızın buruk, doyumsuz kısırlığı Susuzluğu dindirip derinizi geriyor, Şehvetli teninizin öfkeli rüzgârları Etinizi bir bayrak misali titretiyor. İnsanlardan uzakta, gezginler, hükümlüler, Koşun aç kurtlar gibi çöllere akın akın; Yazgınızı kendiniz yazın, düzensiz ruhlar, İçinizde kökleşen sonsuzluktan sakının! Charles BAUDELAIRE Çeviri: Ahmet Necdet |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
baudelaıre siirler, charles baudelaıre, siirleri |
Konuyu Toplam 3 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 3 Misafir) | |
|
|